o.T.
Ahmet F.Yüksel
Sağdan soldan duymuştu perdenin arkasında ne olduğunu. Bu kez ise sorma gereğini duydu.
“ Senin hiç maddi değerin yok mu?
Arkadaki.
“Hayır, benim maddi değerim bir yana mana değerim bile yok, çünkü hiçim” dedi.
Bu da ne demek oluyor diye düşündü soran, üsteledi.
“Yani ne anlama geliyor bu hiç!”
“ Her şey koca bir hiçten ibaret değil mi?
İşte ben onu demek istiyorum.”
Geleceğe yatırım yapmak yaptıklarının sonuçlarına katlanmamak istemeyen sorucuyu bir telaş almıştı. Kendi kendine düşündü. Nasıl olabilir di bu? Yani bizim bugüne kadar ve bugünden sonraya yaptığımız, bahsettiğimiz bol bol şeyler hiç mi oluyor? Kafası yatmadı. Aklı böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylüyordu.
Allah evreni bizim için yaratırken bu muhteşem kâinat bir hiç olabilir miydi.
Ya üzerindeki sonsuz canlıların varlığı neydi. Sabırlı olmak ve galeyana gelmemek zorundaydı. Göremediklerini dahi bilim tespit etmişti. Yani bu denizler, çöller, hayvanlar, mikroplar, komşu gezegenler hayal miydi? Hayal bile olsa anlatılabilecekleri yanları vardı. Ama asla hiç değildi.
Yaşadıklarına inanamıyordu ve fikirlerini savunmak için umudu kalmamıştı.
Sonra birden tersini düşündü. Filmi geriye sarıyor, var olan her şey sıra ile karmaşaya yer vermeden yok oluyor, bu dizilim asla bir tıkanıklık göstermiyor geriye bir HİÇ kalıyordu.
www.sufizmveinsan.com
|