EU "nun GIZEMI
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 08-25-04 20:00
Uluslar-arası olay haline gelmiş
olan Dan Brown"ın "Da Vinci Şif-
resi"nde anlatılan olayların
dayandırıldığı kitap "Holy Blood, Holy Grail" adını taşımaktadır
1982 yılında yayınlandığında anında büyük bir ilgi uyandıran bu çalışmada ilk kez "Priory of Sion" adlı örgüt gerçek anlamda deşifre edilmiştir.
Söylenenlere göre "Priory of Sion" adlı örgüt İsa"dan bu yana gizlenen bazı bilgileri elinde tutan ve bunu kuşaktan kuşağa aktarmakla görevli olan insanlar tarafından kurulmuştur.
Ve yine denilenlere göre Isaac Newton, Leonardo da Vinci ve Victor Hugo"nun da aralarında bulunduğu büyük beyinler gizli bilgileri elinde bulunduran bu örgütün bir zamanlar liderliğini (Grand master) yapmış insanlardı.
Bu tür bilgilerin ilk kez derli toplu ortaya çıkarıldığı kitabın yazarları Michael Baigent, Richard Leigh ve Henry Lincoln yazım aşamasında başlarından geçenleri de aktarırlar kitapta.
Onlara gizli sembollerin anlamı, bağlantılar, alternatif tarih hakkındaki ipuçlarını veren Pierre Plantard adındaki bir kişidir.
Verilen bilgiye göre Plantard, Jean Cocteau"nun ölümünden sonra Priory of Sion"un liderliğini (navigator) 1984 yılına kadar üstlenmiş olan kişidir.
Plantard, kendisinin İsa"nın soyundan geldiğini, kendi atalarınca kurulmuş Merovenj krallığının tekrar kurulacağını, bunun kurulmasının ön şartının da Avrupa ülkelerinin birleşmesi olduğunu, bu nedenle de Priory of Sion örgütünün elindeki tüm güç ve imkanları kullanarak Avrupa Birliği"ni desteklediğini, bu amaç için aktif olarak uzun yıllardır çalışmakta olduğunu anlatmıştır.
* * *
Geçtiğimiz hafta içinde Kardinal Joseph Ratzinger"in "Türkiye Müslüman olduğu için AB"ye giremez" diye konuşması buna karşılık Başbakan Erdoğan"ın da "Vatikan bir din devletidir, AB üyesi değildir. Biz AB üyeleri ile konuşuyoruz" diye cevap vermesi, olan biteni tamamen karmaşıklaştırmaktan, bazı gerçeklerin üstünü örtmekten başka bir işe yaramaz.
Avrupa Birliği Katolisizme düşman bir örgütün denetiminde kurulmuş bir din örgütüdür, bir tarikattır.
Bu tarikatın gizli amacı Vatikan"ın elindeki gücü tamamen bitirmek, İslamiyeti de pasifize etmek, kendi inanışlarına göre Mesih"in gelmesiyle birlikte girilecek yeni dönemde dünyanın dini yönelimini kontrol altına almaktır.
Bu gizli tarikatın inanışı Gnostik Hıristiyanlık olarak adlandırılır.
Gnosis"in temeli aslında Hıristiyanlıktan önce İskenderiye"de Judaizm ve Helenizmin felsefi kaynaşmasına gider.
Vatikan bu inanışı uzun süre sapkınlık saymıştır, ancak Yahudi mistisizmi olan Kabala"yı da etkilemiş olan Gnostik Hıristiyanlık Vatikan ile yüzyıllardır sürdürmüş olduğu kavgasını Avrupa Birliği"ni ele geçirmiş olması nedeniyle kazanmak üzeredir.
Bunlar Hıristiyan"dır ancak hem kökenlerindeki Judaism, hem de Kabala mistisizmi ile bağlantıları nedeniyle Yahudi diniyle de ortak noktalar bulmuş, belirli konularda ve amaçlarda anlaşmışlardır.
* * *
Avrupa Birliği"nin dini kimliği ve amacı kendi bayrağındaki sembolle aslında ilan edilmektedir.
Bu birliğin üye sayısı ilk başlarda altıyken de, şimdilerde üyelerin sayısı devamlı artarken de bayrağındaki yıldız sayısının hep 12"de kalmasının nedeni İncil"deki şu bölümle alakalıdır:
"Sonra yeni bir Gökyüzü ve yeni bir Yeryüzü gördüm. Yedi melekten biri yanıma geldi ve sana Kuzu"nun (İsa Mesih) Gelini"ni göstereceğim dedi. Sonra Ruh beni yüksek ve büyük bir dağa çıkardı. Ve gökyüzünden Yeryüzüne inmekte olan Tanrı"nın Kutsal Kenti"ni gösterdi. Bu Kudüs"tü. İşte İsa Mesih"in Gelini budur dedi. Kutsal Kent"in etrafı büyük ve yüksek bir duvarla çevriliydi. Ve 12 kapısı vardı. 12 kapıda 12 melek bekliyordu. 12 kapının üstünde İsrail"in 12 kavminin adları yazılıydı. Büyük ve yüksek duvarın içinde 12 çeşme vardı ve 12 çeşmenin üzerinde Kuzu"nun 12 havarisinin adları yazılıydı" İncil (Rev 21 : 1-12)
Bu 12"leri okuyarak AB bayrağındaki yıldızların 12 olmasını anlamaya giriş kapısını aralarsınız.
Bu tarikatta semboller öylesine önemlidir ki örneğin AB"nin Brüksel"deki merkezinde de 12 kapı vardır mesela.
* * *
Bu tür konuları düşünmeden AB sadece özgürlük, insan hakları demektir diye yanlışa düşerek planlar yapılırsa büyük hata yapılır.
Türk aydını maalesef bu hatayı yapmakta veya daha da vahimi bazıları gerçekleri bildikleri halde yalan söylemektedirler.
Bu noktada sorulması gereken soru "Madem durum böyle, madem AB"nin temelinde gizli bir tarikat var ve bunların nihai amacı da dini o zaman neden Türkiye gibi Müslüman bir ülkeyle ilişki sürdürüyorlar"dır.
Serdar TURGUT
**
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 08-25-04 20:04
Türkiye"den ne istiyorlar
Gayet tabii ki Avrupa Birliği"nin sadece dini amaçlara hizmet eden, sadece bu şekilde kullanılan bir örgüt olduğunu düşünmüyorum.
Hayat hiçbir zaman tek nedene indirgenebilecek kadar basit değil. Örgütler gibi bireyler de sadece tek boyutla anlaşılamayacak kadar karmaşıktırlar.
Anlatmak istediğim konu şu: Eğer bizler örgütleri ve bireyleri sadece maddi nedenselliklere bakarak anlamaya çalışırsak, yanlış yaparız.
Örgütler ve bireyleri hayattaki davranışlarında ateşleyen, onları motive eden inanışlar, semboller, manevi amaçlar çözümlenmezse, onları doğru anlama, çözümleme uğraşımız sonuçlanamaz.
Avrupa Birliği gayet tabii ki siyasi ve ekonomik amaçları olan bir topluluktur ancak onu kuran ve örgütü omuzlayan bireylerin başka boyutları da vardır.
O başka boyut, yani dini inanışları, hedefleri ve beklentileri göz ardı edildiği takdirde AB denilen örgütü tam anlamıyla kavramamız mümkün olmayacaktır.
Bu insanlar bayraklarında, binalarında kullandıkları semboller, kullandıkları özel sözcükler ve kurdukları ittifaklarla aslında o başka boyutlarını bize açıkça göstermektedirler, bir anlamda kendilerini bilinçli bir şekilde deşifre etmektedirler.
Görmek isteyen bunu görür ve olan biteni gerçekten anlama sürecinde daha güçlü olur.
Maalesef bugün Türkiye"de "gerçeği görmek istemeyenler" hakim durumdadır. Siyasete, medyaya ve iş alemine hakim olan görüş AB"nin Türkiye"ye demokrasi ve büyük özgürlükler getirme hedefi olduğundan ibarettir.
Bizler görüşümüzü bununla sınırladığımızda AB ile ilişkilerde yenilen, kaybeden taraf olmamız kaçınılmazdır.
Ve maalesef Türkiye bu kaybetme sürecine çoktan girmiş durumdadır, bunun işaretleri de gelmektedir.
* * *
Bir ezoterik dini örgüt de olan AB, İslamiyete temelde karşı olduğu halde Türkiye ile neden ilişkisini bir şekilde sürdürmektedir?
Bu soruya cevabın anahtarı Ortadoğu"dadır. Temelleri yüzlerce yıldır atılmış olan manevi ve maddi kavgaların, çelişkilerin çıkış noktası da Ortadoğu"dur, bunların nihai çözümünün de Ortadoğu"da olacağı yolunda inanç da vardır.
İnançları, insanın manevi boyutunu göz önüne almadan çözümleme yapmaya çalışan görüşler Orta Doğu"ya bakınca petrolü görür, suyu görür, bunların emperyalist paylaşımını çözümler.
Bunlar gayet tabii ki çok önemlidir ancak insanlar emperyalist hedeflerini gerçekleştirirken kendi davranışlarını manevi boyutla da motive etmek zorundadırlar.
Mesih beklentisi, kutsal topraklar söylemi, dini çatışmaların çözümlenmesi gibi söylemler farklı ve çıkara dayalı hedefleri bir arada tutan, onları koordine eden, insanları bir hedefe kilitleyen bir tür zamk rolü oynar.
Avrupa Birliği Ortadoğu"da somut ve soyut çıkarlarını Türkiye"nin yardımı olmadan tam anlamıyla kollayamayacağını düşünmektedir.
AB"nin bizimle ilişkilerini tamamen kopartmaması, üyelik sürecimizi aslında olumlu sonuçlandırmak istememesine rağmen bunu bir şekilde oyalamaya bırakmasının tek nedeni bu korkularıdır.
AB; Türkiye kartını elinden kaçırdığında binlerce yıldır temeli atılmış olan hesaplaşmaların arenası olacak Ortadoğu"da yenileceğini bilmektedir.
"Türkiye kartının" önemini Amerika da çok iyi bilmektedir. Irak savaşı öncesinde Türkiye"nin de savaşın içine çekilmesi için bu kadar uğraş verilmesinin sebebi budur.
ABD, sadece Irak için Türkiye"yi yanında görmek istememekteydi. Bölgedeki ilerideki çıkarları açısından ABD ,Türkiye"yi mutlaka bölge savaşının içine çekmek zorundadır.
Yani anlayacağınız aynı sebeplerle ve aynı hedeflerle bölgeye hükmetmek isteyen AB ve Amerika Ortadoğu üzerinde hükümranlık çatışması içindedirler ve onlar açısından Türkiye sadece bu boyutuyla önemlidir.
* * *
Şunu da unutmayın. Önemli kaosların beklendiği maddi ve manevi alt üst oluşlarının yaşanacağının tahmin edildiği yüzyılımızda dünyanın dinamiğini kontrol eden güçlerin dikkati Türkiye"ye kilitlenmiş durumdadır.
Bu karar nerede ve nasıl alındı bilmiyorum, anlayamıyorum ama Türkiye"nin kullanılıp güçsüzleştirilmesi ve bölünüp parçalanması kararı öyle görünüyor ki alınmış durumda.
Türkiye üzerindeki operasyon sadece kaba kuvvetle yapılmayacak inançlar, manevi bağlantılar, semboller de kullanılacak bizim üzerimizde oynanacak oyunda.
21"inci Yüzyıl"ın Büyük Oyunu Türkiye"de oynanacak ne yazık ki.
Bu büyük güce karşı ne yapılabilir açıkça söylemek gerekirse bilemiyorum.
Çünkü Türkiye kendi içinden güçsüzleştirildi.
Eğitim sistemi, sağlık sistemi, altyapısı çöktü, çöktürüldü, insan kalitesi muazzam bozuldu, ulus bilinci yok edildi göz göre göre bu ülkenin.
Son tartışmalara bakılırsa devlet sistemi de içinden çürümüş ve çökmeye hazır görülüyor.
Açıkça söylemek gerekirse ben bu ülkenin insanlarının bir bölümünün kendi ülkelerinin yok olma sürecine neden bu kadar aktif katılıyorlar sorusuna inanın cevap bulamıyorum.
Klasik hainler, iç düşmanlar söylemi bu fantastik durumu anlatmaya, anlamaya yetmiyor, bana inanın.
Çok değişik bir ülke durumuyla karşı karşıyayız ve bana inanın neler olup biteceğini az çok tahmin etmekle birlikte bunun neden böyle olması gerektiğini ben de çok merak ediyorum.
Umarım bir gün nedenler de netleşir ama şunu bilin ki önümüzdeki yıllarda merkezinde Türkiye"nin de bulunacağı bir büyük alt üst yaşanacağı neredeyse kesindir..
**
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 08-25-04 20:13
Tarihi yeniden yazacaklar
Başlıca iki konuya sürekli olarak geri dönüp, bunlar üzerinde düşünce üretmeye çalışıyorum.
Bu konulardan bir tanesi "Deprem", diğeri de Irak"taki savaşın gizli anlamı.
Bunlara takıntılı hale gelmiş olmamın nedeni de aslında direkt olarak benden kaynaklanmıyor, denilebilir ki ben bu meselelerde bir kader kurbanıyım.
Düşünebiliyor musunuz Denizli gibi bir şehrin bilimsel yeraltı analizleri yurt dışına gönderiliyor ve deprem konusunda ne düşündükleri uzmanlara soruluyor.
Ve onlardan gelen cevap da şu: "Bir an önce bu şehri boşaltın".
Şimdi, böyle bir olayın yaşanabildiği ve üstelik de kimsenin bu son derece fantastik olan cevabı dert etmediği bir ülkede gel de depremi dert etme kendine.
Ben eminim İstanbul için de bu soruyu sorsak oranın da hemen ve acilen boşaltılmasını isteyeceklerdir.
Hatta tüm Türkiye bir an önce boşaltılsın derlerse de şaşırmam.
Galiba emperyalist güçler 20"nci yüzyılda gizli bir karar alarak "Türklere öyle bir ülke bırakalım ki sınırları içinde deprem kuşağında olmayan tek bir nokta bulunmasın" demişler ve bu planı da başarıyla uygulamışlar.
Burada sıkı bir komplo teorisi potansiyeli mevcut ama şimdilik bu konuya daha derin bir şekilde girmeyeceğim!
* * *
Sürekli geri dönüp işlediğim diğer konu da Irak"taki savaşın gizli anlamıydı.
Okuyucularım hatırlayacaklardır bundan hayli önce bu köşede Irak"ta tarihin yok edildiğini, kitapların yakıldığını, tarihi eserlerin yağma edilmesine izin verildiğini, çünkü bölgede bazı amaçları olan güçleri tarihi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden yazmak istediklerini, tarihi delillerin de bu nedenle yok edildiğini yazmıştım.
Böyle şeyler yazdığımda bazı insanlar uçuşa geçtiğimi, komplo uydurmaları yaptığımı söyleyedurdular hep.
Ama bakın Newsweek dergisinin son sayısında Irak"ta nasıl bir tarih katliamının yapıldığı, tarihin nasıl da ortadan silindiği, eserlerin nasıl yağmalandığı anlatılıyor.
Sevgili okurlar, bunu sadece savaşın bir gereği, barbarlık veya rutin hırsızlık olarak düşünüp, meseleyi unutamazsınız.
Olay bunun çok ötesinde önemde bir şey.
Fırat ve Dicle arasında kalan topraklar tüm dinlerin çıkış noktasıdır, denilebilir ki bugünkü inanışların, insanları ateşleyen manevi değerlerin bütün başlangıç yeri bu topraklardır.
Dünyayı yöneten güçler bir hesaplaşma gününün yaklaşması gerektiğine karar vermiş durumdalar.
21"inci yüzyılda dünyanın din coğrafyasını yeniden düzenlemeye de kararlılar.
Hatta bu yüzyılda gücü silinen bazı dinlerin yerine kitlelere hitap eden yeni dinler ortaya çıkarsa da hiç şaşırmayın, buna alt üst oluşa da hazırlıklı olun.
Mezopotamya artık sarsıldı, yerine tekrar oturması, yeni dengelerin kurulması hayli uzun sürecek.
Çok kan dökülecek, çok acı çekilecek. Başlamış olan bu süreç sonucunda tarihte yepyeni bir sayfa açılacak çünkü Mezopotamya"da başlayan büyük olayların sonunda hep böyle olmuştur
Türkiye bu büyük sallantının tam göbeğindedir, Türkiye hedef ülkedir.
Mezopotamya"daki sallantıyı başlatan güçler Türkiye"yi gerekirse harcamaya kararlıdırlar, bunun sinyallerini vermektedirler.
Irak"ta tarih ortadan kaldırılıyor çünkü tarih baştan aşağıya ve yalanlarla tekrar yazılacak.
Binlerce yıl önce de böyle olmuştu, şimdi de öyle olacak
Ve şunu bilin ki olacak şeylere en hazırlıksız ülke de Türkiye"dir çünkü bu tarihi süreci anlamakta, anlamlandırmakta, sembolleri açısından kavramakta en cahil olan ülke biziz.
* * *
Şunu düşünün. Irak"ta bugün bir kaos ortamı yaşanmasaydı tarihin bu şekilde yağmalanması, katledilmesi mümkün olabilir miydi?
Irak"ta bugün başarının kriteri olarak öne sürülen düzen kurulmuş olsaydı tarihin ortadan silinmesi başarılabilir miydi?
Dolayısıyla düzensizlik, anarşi ortamına bakarak sakın ha ABD, Irak"ta başarısız oldu, yenildi sonucuna atlamayın.
Bu sizi olayı tamamen yanlış anlamaya götürür, yanlış anlama ise ülkemizi yenilgiye götürecek bir ortamı yaratır.
ABD"nin baştan beri hedefi kaos yaratmaktı, çünkü bu kaostan yeni düzen yaratılacak.
|