Einzelnen Beitrag anzeigen
  #21844  
Alt 23.07.2005, 15:43
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard I -c)

Dengesiz Davranmak

Adamlık dininde insanların dengesiz yönlerinin olması son derece ilgi çekici ve makbul görülür. Bu nedenle birçok insan aslında son derece normal bir kişiliğe sahip olmasına rağmen özellikle "dengesiz" tavırlarda bulunur. Çünkü bu, çevresindeki insanlar arasında itibar elde etmesine ve takdir toplamasına sebep olacaktır.

Adamlık dininin bu çarpık zihniyeti nedeniyle canını tehlikeye atanlar dahi görülebilir. Özellikle gençler arkadaşlarına hava atmak ve insanların hayranlığını kazanmak maksadıyla, akılsızca cesaret gösterileri yapılır. Örneğin arabayla sürat yaparlar. Çok tehlikeli olabilecek bir virajda öndeki arabayı sollamaya kalkarlar. Özellikle karşıdan gelen aracın üzerine sürüp son anda kenara çekilirler. Hem kendi hayatlarını hem de arabadakilerin hayatını hiçe sayarak kendilerine "delilik derecesinde cesur, ölümden bile korkmuyor" dedirtmek isterler. Halbuki bir insan aslında ölümden korkmadığından değil, adamlık dininin etkisine kapıldığından dolayı bu tip bir tavır içine girer. Ancak unutulmamalıdır ki, delice sürat yaparak sözde bir cesaret gösterisi sergileyen bir genç tam o anda bir kaza yaparsa, yüzündeki bütün o çılgınlık giderek yerini çok ciddi ve korku dolu bir ifadeye bırakır. Yardım istemeye ve ölmemek için dua etmeye başlar. O anda adamlık dini tümüyle etkisini yitirir ve yerini Allah korkusu alır.

Dengesiz görünmenin başka bir yöntemi, korkulan, çekinilen dolayısıyla da takdir edilen insan olabilmek için, zaman zaman öfkesine hakim olamıyormuş taklidi yapmaktır. Bir konuya sinirlendiğinde yumruğunu sıkarak duvara vurmak, cama yumruk atarak elini kanatmak, yüzünü elleriyle kapayarak bir süre sakinleşmeyi beklemek, hemen içki içmeye başlamak sadece adamlık dininin gereği olarak yapılır. Hatta çoğu kişi "benim piskopat bir yönüm vardır" ya da "karanlık bir yönüm vardır ama her zaman ortaya çıkmaz" gibi açıklamalarla kendisini yarı deli gibi göstererek insanların arasında itibar kazanmaya çalışır.

İnsanın hayatını tehlikeye atan birtakım sporlar da sadece bu imajı verebilmek için yapılır. Çoğu kişi sakatlanmaktan, bedenen zarar görmekten veya ölmekten korktuğu halde sırf çevresine hava atabilmek için bu sporlara yönelir. Bu yönüyle adamlık dini normal akla sahip olan insanları da anormal hareket etmeye ve hasta bir kişilik geliştirmeye zorlamış olur.


Beceriksizlik Taklidi

Adamlık dininde, zengin insanların beceriksiz olması gerektiğine dair bir inanç vardır. Bu inancın mantığı şu düşünceye dayanır: Zengin olan insanlar yanlarında fiziksel olarak güç sarf edecekleri işleri yaptıracak ücretli çalışanlar bulundururlar. Örneğin yemeklerini kendileri yapmaz, aşçı tutarlar. Evlerini kendileri temizlemez, hizmetçi edinirler. Kıyafetleri söküldüğünde kendileri dikmezler, bir eşya kırıldığında onu yerden toparlamak için gayret sarf etmezler, bir yere gidilmesi gerektiğinde adresi şoföre verir, yolu bulmasını ondan beklerler, alışverişe kendileri çıkmaz eve getirttirirler, rahatsızlıklarında eve özel doktor getirtir, hastane prosedürlerinin neler olduğunu bilmezler. Araba bozulsa, lastik patlasa, herhangi bir eşyaya zarar gelse bunları telafi etmesi için mutlaka yanlarında çalıştırdıkları kişiyi görevlendirirler. Tüm bunlar servet sahibi insanlara mahsus bir hayat şeklidir. Bu nedenle başkalarının desteğiyle yaşamaya alışmış olan bu insanlar, el becerilerini geliştirme gereği duymazlar.

İşte bu zihniyet, kendisini zengin gibi gösterip hava atmak isteyen birçok insanın aslında son derece becerikli olmasına rağmen "beceriksizlik taklidi" yapmasına sebep olur. Bu nedenle özellikle kadınlar arasında "el becerisi gelişmemiş, hiçbir şeyden anlamayan insan" havası vermek oldukça yaygındır. Örneğin bir genç kızın aslında bildiği halde arkadaşlarının yanında "ben çay yapmasını bilmem, ben yemek yapmaktan hiç anlamam, hayatım boyunca mutfağa girip bir şey yaptığımı hatırlamam, ben hiç iyi dikiş dikemem, bugüne kadar elimi iğne ipliğe sürmedim" gibi sözler söylemelerinin altında yatan düşünce budur. Bu şekilde her işini başkasına yaptırma olanağı olan zengin bir insan görünümü vermeye çalışırlar.


Beğenmemek

Bir insan bir eşyayı neden beğenmez ve değersiz görür? Çünkü daha iyisine sahiptir. Örneğin sarayda oturan bir insan bir apartman dairesini beğenmeyebilir ve dekorasyon şeklini eleştirebilir. Ancak gecekonduda oturan bir insan için güzel bir apartman dairesi büyük bir saray hükmündedir. Çünkü kendisi çok daha kötü koşullarda yaşamaktadır.

Bir insan diğer bir insanın aklını neden beğenmez? Çünkü kendisinin daha akıllı olduğuna inanıyordur. Bir insan diğer birinin fikrini neden beğenmez? Çünkü kendisinin daha iyi fikirleri vardır. Bir insan karşısındakinin yaptığı işi neden beğenmez? Çünkü kendisi daha iyi yapabilecek bir beceriye sahip olduğunu düşünüyordur. Dolayısıyla bir şeyi beğenmemek, genellikle o şeyin daha iyisine sahip olmak anlamına gelir.

Bu nedenle çevrelerine herşeyin en mükemmeline sahip insan havası vermek isteyenler, gördükleri hiçbir şeyi beğenmezler. Hatta beğenseler bile bunu belli etmez, bir kusur bularak mutlaka eleştirmek isterler. Örneğin arkadaşlarıyla birlikte lüks bir restorana giden bir kişi, hayatı boyunca böyle lüks bir restorana gitmemiş olsa bile, yine de buranın yemeklerinde veya dekorasyonunda ya da garsonların tavırlarında bir kusur bulmaya çalışır. "Bence yemekleri pek iyi değildi, manzarası çok kötüydü, ne biçim döşenmiş insan daralıyor" gibi eleştiriler getirerek, bundan çok daha iyi yerler gördüm havası vermeye çalışır.

Genç kızlar kendilerinden daha güzel bir kız gördüklerinde mutlaka bu kişide bir kusur bularak kendi üstünlüklerini vurgulamak isterler. Örneğin saçlarının güzelliğine güvenen bir genç kız, kendisinden daha güzel birini gördüğünde "saçları ne biçim, saç modeli hiç yakışmamış veya saçları biraz seyrek galiba" gibi eleştirilerle aslında kendisinin daha üstün olduğunu vurgulamaya çalışır. Boyu uzun olan bir genç kız, kendisinden biraz daha kısa boylu ama daha güzel birini gördüğünde hemen "boydan kaybetmiş, bacakları kısa" gibi sözlerle bu kişiyi kendince küçük düşürmeye çalışır.

Adamlık dininin bu hatalı anlayışından dolayı kimsenin kendisinden daha üstün gördüğü, daha akıllı, daha güzel, daha yetenekli bulduğu bir insanın özelliklerini övücü şekilde dile getirdiğine rastlayamazsınız. Örneğin bir köşe yazarının kendi yaşıtı olan bir başka yazarı övdüğünü, kendisinden daha akıllı bulduğunu veya tespitlerinin, üslubunun kendisinden daha isabetli olduğunu açıklayan bir yazısını görmeniz pek mümkün olmaz. Bir sanatçının kendi seviyesinde gördüğü bir başka sanatçıyı takdir etmesi, daha güzel ve yetenekli olduğunu söylemesi çok nadirdir. Ancak genellikle bu insanların birbirlerini kıyasıya eleştirdiklerine rastlayabilirsiniz. Örneğin bir psikolog diğerinin yöntemini beğenmez, bir diyet uzmanı diğer diyet uzmanlarının izlediği yöntemi eleştirir, bir televizyon sunucusu diğer sunuculara mutlaka bir kusur bulur. Bunun nedeni kendi yeteneklerini, akıllarını veya konumlarını üstün gösterme çabasıdır.

2- KONUŞMA BOZUKLUKLARI

Konuşma, insanların fikir, düşünce ve duygularını, istek ve arzularını dış dünyaya aktarmalarına, birbirleri arasında geniş çaplı iletişim kurmalarına yardımcı olur. Oysa adamlık dininde konuşma, bu temel amaçlarının dışına taşarak adamlık dini insanının çarpık psikolojisinin bir dışa vurum aracı haline gelmiştir. Adamlık dini insanının bütün kompleksleri, kişilik bozuklukları, psikolojik problemleri, ruhsal sapmaları konuşması sırasında ortaya dökülür.

Büyük bir çoğunluk kendisini dışarıya karşı olduğundan farklı ve üstün gösterme sevdasındadır. Bu gösteriş de, tavır ve davranışlarla olduğu gibi büyük ölçüde konuşma yoluyla gerçekleştirilir.

Bu bölümde adamlık dini fertlerinin konuşmalarını, üslup, içerik, tavır, mimik ve diğer özellikleri açısından ele alacağız.