Einzelnen Beitrag anzeigen
  #21561  
Alt 15.07.2005, 00:05
Benutzerbild von cagdasturk
cagdasturk cagdasturk ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard YA BIN LADEN YA DA ABD

Londra"daki son terör saldırıları nedeniyle çoğu ABD kaynaklı ilginç nasihatler dinlemeye devam ediyoruz.

Bunların yayınlanması ile anında Türkiye"deki bazı kalemlerin bu görüşleri kesin doğrular olarak ilan etmesi ve parmaklarını sallayarak, "biz söylememiş miydik" demeleri arasında en fazla 12 saat geçiyor.

Bu nasihatlerin çoğunu Avrupa"da, hatta son saldırıya maruz kalan İngiltere"de kimse fazla ciddiye almazken, bizimkiler nedense bunları Amentü bellemekte kusur etmiyor.

Mesela her patlamanın, çatlamanın arkasında aranan şu Bin Laden meselesi...

Bizimkiler sağolsunlar, Irak"ta cereyan eden işgale her karşı çıkanı, orada uygulanan vahşeti her dile getireni Bin Laden"le ittifak halinde, hatta suçüstü vaziyette olduğunu söyleyedursunlar, artık bu lafları ciddiye alan kimsenin kalmadığını nedense anlamak istemiyorlar. Oysa bu demagoji artık bitti.

Bakın, saldırının ertesi günü 8 Temmuz tarihli Guardian Gazetesi"ne bir makale yazan İngiltere"nin eski Dışişleri Bakanı ve İşçi Partisi"nin Irak"ın işgaline karşı bayrak açan sol kanadının aktif üyesi Robin Cook bu konuda ne diyor? (Bir önceki yazımızda da bu makaleye atıf yapmıştık)

"Bin Ladin, Batılı güvenlik birimlerinin vahim hesap yanlışlarının bir ürünüydü. 80"ler boyunca, Afganistan"daki Ruslara karşı cihat yürütsün diye CIA tarafından silahlandırıldı ve Suudi parasıyla desteklendi. Kaide, ilk başta CIA"in eğittiği binlerce mücahidin kaydedildiği bir bilgisayar dosyasından ibaretti. Washington, Ruslar bir kez Afganistan"dan çekildikten sonra, Bin Ladin"in örgütünün gözünü Batı"ya çevireceğini asla akıl edemedi ve bu körlüğün sonuçları felaket oldu."

Bizimkilerin bu gerçeği bilmemeleri mümkün değil, buna rağmen El Kaide ile Müslümanları aynı kefeye koyarak, "Bu Müslümanlar arasındaki bir meseledir" demeleri başka bir hesabın bahanesi olmalı.

Cook devam ediyor:

"Bugünkü tehlike şu: Batı"nın terörist tehdide verdiği mevcut tepki o en baştaki hataya rahmet okutabilir. Batı çatışmayı vurguladıkça, Müslüman dünyada işbirliğinden konuşmak isteyen ılımlı sesleri de susturuyor. Başarı ancak teröristleri izole etmekle ve onların destek, para ve yandaş kanallarını tıkamakla mümkün. Bu da Müslüman dünya ile farklılıklardan ziyade ortaklıklara odaklanmak anlamına geliyor."

Aslında bu yaklaşım "terör" diye tanımlanan her çatışma için geçerli.

Terörü önlemek için girişilecek her benzer eylem ılımlıların ortadan çekilmesine ve meydanların yok etme hedefine kilitlenmiş savaşçılara kalmasına yol açıyor.

Ondan sonra gelsin polisiye tedbirler, özgürlüklerin kısıtlanması vesaire...

ABD kaynaklı nasihatlerin ikinci bölümünü de bunlar oluşturuluyor. "Teröre karşı alınacak tedbirler"

Bu konuda uluslararası büyük iş ve siyaset çevrelerinin etkili gazetesi Financial Times bile bizimkilerden daha özgürlükçü bir yaklaşım içinde bu tavsiyeleri elinin tersiyle itiyor.

Gazetenin 12 Temmuz tarihli sayısının başyazısında, İngiltere"yi Müslümanlara karşı "fazla" hoşgörülü davranmakla suçlayan ve Londra"yı "Londonistan" olarak tanımlayan Amerikan medyasına cevap veriliyor.

"Eğer Londonistan hukuk devleti anlamına geliyorsa, varsın öyle olsun" diye başlayan yazı şöyle devam ediyor:

"Bu yazıların bazılarında, İngiltere hükümetinin İslamcı teröristlere başkentte rahatça hareket imkânı verdiği ve bu nedenle de saldırının yapılacağının aşikâr olduğu yönünde bir görüş hakim.

"Bazıları bunu hakaret olarak nitelendirecektir. Ama daha önemlisi, bu yanlıştır. İngiltere cihad teröristleri için bir üs ya da liman değildir. Ayrıca hiçbir demokrasi, terör saldırılarından muaf değildir çünkü korumaya çalıştığı özgürlükleri içindeki radikallere de tanır. Ama bu özgürlükler aynı zamanda bizim en güçlü savunma kalkanımızdır.

"Amerika, 11 Eylül saldırılarından sonra bu ilkeyi gözardı etti. Guantanamo, Ebu Gureyb ya da Bagram"da zanlılara karşı nasıl muamele edildiğine bakın mesela.

"Bu uygulamalar, ABD"nin güvenliğini mi arttırdı? Yoksa eylemcilere yandaş bulmaları için paha biçilmez bir fırsat sunarak Batı"yı saldırılara karşı daha korumasız mı kıldı?"

Bu görüşlere, İngiltere"nin üçüncü büyük partisi olan Liberaller de katıldı. Partinin lideri Charles Kennedy, üç büyük parti içerisinde bombalama olaylarıyla Irak savaşı arasında ilişki kuran ilk siyasetçi oldu. Kennedy şöyle dedi: "Irak ve 11 Eylül olayları tamamen farklı ve ayrı güvenlik konularıdır. Ancak biz şimdi her iki tarafın da en kötü haliyle karşı karşıyayız. İstikrarsız, Saddam Hüseyin"in zulmünden uzak ama intihar eylemcilerinin zulmüyle karşı karşıya olan ve teröristlerin eğitim sahası haline gelen bir Irak"la..."

Bizimkilere bakılırsa bunlar palavra. ABD"nin Irak"ı işgal edip Saddam dönemini aratmayan bir baskı ve zulüm rejimi oluşturmasının doğurduğu ve doğuracağı tepkilerle (Onlar Irak"ta baskı ve zulmün olduğunu da kabul etmiyor) Batılı ülkelere yönelik saldırılar arasında bir ilişki bulunmuyor.

Bizzat İngiliz politikacılar, yazarlar ve ruhunu ABD"ye satmamış gazeteciler ise, bu ilişkiye dikkati çekerek ülkelerinin savaşa bulaşmasına karşı çıkmaya devam ediyorlar.

Ne garip ve ne hazin bir durum değil mi?


KORAY DÜZGÖREN