Einzelnen Beitrag anzeigen
  #19773  
Alt 17.06.2005, 07:15
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard ALLAH VE MELEKLER İLE İLGİLİ AYETLER

Allah ve meleklerin, göklerde olmadığına dair bilgisizce iddianızı çürüten ayetleri alıyorum, diğer konuları da sırasıyla göreceğiz:



İşte ayetler:



الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى

“Rahmân, Arş üzerine istivâ etmiş (kurulmuş)tur.” (Taha sûresi âyet: 5)

قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ

“De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O"na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” (Fussilet suresi. Ayet::9)

وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاء لِّلسَّائِلِينَ

“ O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.” (Fussilet suresi. Ayet::10)

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ

“ Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.” (Fussilet suresi. Ayet::11)

فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ



“ Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allah"ın takdiridir.” (Fussilet suresi. Ayet::12)



Bu son ayetten anlıyoruz ki; milyarlarla galaksi, dünyamızın içinde olduğu ailedir. Ondan başka altı gök vardır ve bunları kuşatan arş vardır, kürsü vardır. İnşallah ileride arz edeceğiz. Aşağıdaki ayette gördüğümüz gibi; her semanın da, bizim arzımız gibi bir arzı vardır.



اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا



“Allah o -Yüce Zat- dır ki: Yedi göğü ve yerden de onların mislini yaratmıştır. Onların aralarında emri cereyan eder. Tâ ki: Bilesiniz ki: Şüphe yok Allah, her şey üzerine tamamen kaadirdir ve muhakkak ki: Allah, her bir şeyi ilmen kuşatmıştır”.(Talak Suresi.ayet 12)

Göklerdeki meleklerle ilgili ayetler:

الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ



“ Arş"ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O"na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).” ( Mü’min suresi ayet: 7)

قُل لَّوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لاَّبْتَغَوْاْ إِلَى ذِي الْعَرْشِ سَبِيلاً

“De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş"ın sahibi olan Allah"a ulaşmak için çareler arayacaklardı.” ( İsra suresi ayet: 42)



اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

“Allah, O"ndan başka tanrı yoktur; O, Hayy’dir, Kayyûm’dur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O"nundur. İzni olmadan O"nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O"na hiçbir şey gizli kalmaz.) O"nun bildirdiklerinin dışında insanlar O"nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O"nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” ( Bakara suresi ayet: 255)



الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا

“Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş üzerine istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân"dır. Bunu bir bilene sor.” (Furkan Sûresi âyet:59)

اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ

“Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekîldir.” (Zümer Sûresi âyet:62)



Sayın Hulusi, tekrar soruyorum her şeyi yoktan var eden Arş’ı - Kürsü’sü yeri ve gökleri kuşatmış olup; her an her şeyi yönetmekte bulunan yüce Allah’ı, yarattığı zerrelerin içine

nasıl taksim ederek mahkum ediyorsunuz ve “Allah zatıyla ve tüm sıfatlarıyla her zerrede mevcuttur” diyebiliyorsunuz.? Halbuki Allah yeri ve gökleri yarattıktan sonra: “ İsteyerek veya istemeyerek bana gelin” buyurduğunda yüce emrine uyarak ayette görüleceği gibi “isteyerek geldik ” diyerek yer küremiz ve gökler, itaatlerini göstermişler ve görevlerini öğrenmişlerdir.



İşte ayetler:



ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ

“Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.” ( Fussilet suresi ayet: 11)



وَأَنَّ إِلَى رَبِّكَ الْمُنتَهَى

“Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.” (Necm Sûresi âyet:42)6

إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا

وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا

“Halbuki çocuk edinmek Rahmân"ın şanına yakışmaz.”

“Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân"a gelecektir.”

“O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.”

“Bunların hepsi de kıyamet gününde O"nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.” ( Meryem suresi, ayet: 93-95)

أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ



“Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O"na teslim olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah"ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O"na döndürüleceklerdir. “( Al-i İmran suresi ayet: 83)



إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ

“Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!” ( A’raf suresi ayet: 40)



Bu ayetten ise; cennetin kapısının göklerde olduğunu öğreniyoruz.



©وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُون

َ

“Onlar Allah"ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O"nun tasarrufundadır. Gökler O"nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.” (Zümer Sûresi âyet:67)



Sayın Hulusi, ayette görüldüğü gibi gökleri eliyle dürecek olan Allah’ı, nasıl dürülen zerrelerin içine hapsedersiniz.?



وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ

“Sûr"a üflenince, Allah"ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!”(Zümer Sûresi âyet:68)

Sizin dediğiniz gibi eğer Allah zatıyla, sıfatıyla, isimleriyle her zerrenin içinde ise; ölenlerle beraber haşa Allah da mı ölecek.?

وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاء وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَهُمْ



لَا يُظْلَمُونَ

“Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.”(Zümer Sûresi âyet:69)



وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُون

َ

“Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.” (Zümer Sûresi âyet:70)

وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ

وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ



“Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah hakkında tartışır.” ( Hacc sûresi âyet: 7-8)

لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ



“Eğer yerde ve gökte Allah"tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş"ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” ( Enbiya Suresi ayet: 22)





áî©Ä ȤÛa ¡*¤Š ȤÛa ¢£l ‰ ë ¡É¤j £?Ûa ¡pa ì¨à £?Ûa ¢£l ‰ ¤å ß ¤3¢Ó



“ Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş"ın Rabbi kimdir? diye sor.” ( Müminun suresi ayet: 86



¡áí©Š ؤÛa ¡*¤Š ȤÛa ¢£l ‰ 7 ì¢çü¡a é¨Û¡a ¬ü 7 ¢£Õ z¤Ûa ¢Ù¡Ü à¤Ûa ¢é¨£ÜÛa ó Ûb È n Ï

“Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O"ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş"ın sahibidir.” ( Müminun suresi ayet:116)

اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

“(Halbuki) büyük Arş"ın sahibi olan Allah"tan başka İlah yoktur.” ( Neml suresi ayet: 26)



ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ



“O elçi güçlü, Arş"ın sahibi (Allah"ın) katında çok itibarlıdır.” ( Tekvir suresi ayet: 20)





وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَة

ٌ

“Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.” ( Hakka suresi ayet: 17)

تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ



“Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar.” ( Mearic sûresi âyet: 4)



Bu ayetten de şunu anlıyoruz; bizim güneş sistemimizin dışında; bir günü, bizim günümüzün ellibin katı olan,başka bir güneş sistemi vardır ki; İnsanların ilmi, henüz oralara ulaşamamaktadır.





بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ



“Şüphesiz, Rabbimiz Allah"tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.” (Fussilet sûresi âyet: 30-31)

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ

كِرَامًا كَاتِبِينَ

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ



“Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var, Değerli yazıcılar var, Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.” ( İnfitar sûresi âyet: 10-12)



تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِي الْأَرْضِ أَلَا إِن

َّ

اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ



“Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” ( Şûra sûresi âyet: 5)



وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى



“Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah"ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.” ( Necm sûresi âyet: 26)



Sayın Hulusi; Bu ayetleri gördükten sonra: Vahdetü’l-Vücud görüşüne özenerek yaratmış olduğu maddenin içine sıkıştırmağa çalıştığın, Hz.Allah’ın, tam aksine her zerreye ; tecellisi ilmi,kudreti ve tasarrufu,hakimiyeti ile hakim olarak; tüm evreni yarattıktan ,onlara vahyederek görevlerini bildirdikten sonra, arşa istiva ettiğini, kurulduğunu ve onun arşını sekiz meleğin taşıdığını ,diğer meleklerin ise yeri ve gökleri kuşatarak her mekanda görev yaptıklarını görmüş oldunuz. Bu konuda birçok ayetler de ileride gelecektir.



Evet şöyle söylemiştiniz:



Gökte melek, yerde şeytan; kapıda postacısı elinde kitap; yollayan galaksinin bir köşesindeki Tanrı!... Galaksinin bir yerinde cehennem, öte köşesinde cennet!!!

“ İslâm dini” işte bu anlayışa dönüştürülerek, “ müslümanlık dini” diye algılanır ve kabul edilir olmuş! ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.24-25)