NAMAZIN ŞUURUNDAMIYIZ?
İnsanların çoğu, günde beş kez eda ettiği namazın gerçek
manasını sanırım pek bilmez.
Maun Suresi’nin dördüncü ve beşinci Ayetleri bu
yargının kanıtıdır.
“Vay haline o namaz kılanların ki, namazlarından
gaflet içindedirler.”
Mutlak bir adabı gerektiren namazın en alt basamağı,
‘ihsan hali’ dir. ‘Sen Rabbını göremiyorsan da, o seni görüyordur’
anlayışıyla belirli bir intizam içinde kılınanıdır.
Ancak, evrensel kitabımız Kur’an, ‘İhsan hali’ni dahi yeterli
görmediğini vurgular ve gerçek anlamı yakalayamayan
insanı, övgü noktasından aşağıya çekerek, mutlak bilince
dayandıracak işaretleri verir.
“Namazlarından gaflet içinde bulunmak” ifadesi,
uyandırılışın bir göstergesidir.
Bu çok değerli ikaz, namazdaki hareketlere de
bir espri getirmiştir. Örneğin ‘Allahuekber’deyip ellerin
kulak hizasına kadar götürülmesi, ‘Allah ile aramdaki
perdeleri arkama attım’ anlayışını, kıyamda durulması,
kişide Allah’ın varlığıyla kaim bir varlık olduğu bilincini,
rûku’nun mutlak yaratıcı yanında eğilmeyi gerektiğini,
secde etmenin ise, Hakk’ın varlığı yanı sıra, ikinci bir
varlığın olmadığı idrakını getirir.
“Kişi, bütün bunları bilmek zorunda mıdır?” sualinin yanıtı,
tereddütsüz “evet” olmalıdır. Alternatifi yoktur; zira,
yaradılış gayesindeki hikmet, kendi aslını hakikatını bilmesidir.
|