Einzelnen Beitrag anzeigen
  #5067  
Alt 24.03.2005, 19:30
Benutzerbild von akshalil
akshalil akshalil ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Ve maalesef bu tehlike tr. de var

cünkü tr.de prim yapan tek sey ice kapanmaci ve disariya güvenmeyen sizofrenik bir atmosfer var!



Bayrak ateşi

Türkiye"yi bayrak ateşi sardı. Bayrak bu toplumun hassasiyetlerinde ve kendisiyle ilişkisinde bir "dokunulmaz"dır.

Dokunulmazları zihniyet açısından ele alıp, tartışabilir ve anlamlandırabilirsiniz. Ancak siyasi ve toplumsal duyarlılıklar açısından böyle bir tartışma anlamsızdır. Bağımsızlık, aidiyet simgesine, bayrağa yapılan siyasi amaçlı aleni saldırı, ortak ve büyük bir tepki dalgası oluşturur. Bu tepki doğaldır. Böyle saldırıdan hangimiz rahatsız olmayız ki?

Bununla birlikte Türkiye"yi saran "bayrak ateşi"ne dikkatli yaklaşmak gerekir.

Bayrağı tahkir ya da tahkire verilen tepki etrafındaki siyasallaşmalar tehlikeli zeminler oluştururlar. "Aklın siyaseti" yerine "duyguların siyaseti"ni devreye sokarlar. Duygu siyaseti ise her tür kullanıma açık bir atmosfer oluşturur.

Mersin"de Nevruz gösterilerinde Türk bayrağının yakılmak istenmesiyle oluşan tepki seli dün doruk noktaya ulaştı. Bu doruk nokta, kurumları, organları, basını ve insanlarıyla Türkiye"nin "duygu siyasetinin sınırı"na yaklaştığını göstermektedir. Diğer bir ifadeyle önce askerin, ardından hükümetin çıkışları, siyasi partilerin sokağa döktüğü binlerce insan ve hemen tüm gazetelerin "tepki, öfke, duygu" manşetleriyle süslenmesi "doğal bir tepki"nin yanında, "yeni siyasi bir zeminin muhtemel oluşumu"na da işaret etmektedir.

Gelişme yeni değildir. Haftalardır, içerdiği tehlikelerle birlikte işaret ettiğimiz "sert ve etnik bir milliyetçi atmosfer" ülke semalarında seyrediyor.

17 Aralık sonrası durgunluk ortamında "Kıbrıs endişesi"yle baş gösteren, yine durgunluk ortamında "askerin hassasiyetlerine yönelik aşırı bir dikkat" üzerinden gazete manşetleri ve başyazılarıyla okşanan, bu çerçevede "Ermeni soykırımı tartışmaları"yla hız kazanan ve "bayrak ateşi"yle tepe noktaya ulaşan "milliyetçi dalga" bugün "üç politik sonuca" yol açmıştır:

1. Siyasi partilerden sivil aktörlere değişim karşıtları ve statükocular yeniden zemin kazanmış, sesleri gürleşmiş ve yönlendirme kabiliyetleri artmıştır.

2. Çanakkale Savaşı kutlamalarından Karakol Baskını törenlerine, siyasi alana yönelik kontrolsuz askeri sortilere değin askerin siyasi gücü yeniden başgöstermiştir.

3. Tartışmalara, gündeme ve kamuoyuna AB karşıtı bir içe kapanma söylemi hakim olmuştur.

Dün gazete manşetlerinin biraz da popülist bir içgüdüyle körüklediği ateş böyle bir "arka plan"a sahiptir.

AK Parti"nin farketmez göründüğü, taşımayacağı, seyrettiği oranda parçası olmak zorunda kalacağı bu milliyetçi dalga, provokasyonları doğal toplumsal tepkilerle iç içe sokacak özellikleriyle birçok açıdan tehlikelidir. Gündemin tespiti, kamuoyunun yönlendirilmesini başka güçlere bırakabilecek riskler içermektedir.

Nitekim, Ermeni meselesi üzerinden Batı karşıtı içe kapanmacı tutumuyla bu dalganın oluşmasına zemin hazırlayan Hürriyet Gazetesi yönetimi bile bu risklerin farkına varmış görünmektedir. Gazete yayın yönetmeninin dün Org. Yaşar Büyükanıt"ı eleştiren, bugün milliyetçi tepkinin AB hattı açısından tehlikesine işaret eden, bayrak ateşine soğukkanlı yaklaşan yazıları ortadadır.

Umarız ateşle oynadıklarını ve ateşi tutuşturmanın anlamını hissetmiş, Talat Paşa"nın evine çelenk koyma gibi önerilerin, Orhan Pamuk üzerinden siyaset yapma gibi girişimlerin dipsiz bir kuyu olduğunu farketmişlerdir.

Ateşi yakmak kolay, söndürmek ise müşkül iştir.

Umarız diğer gazeteler de ne yaptıklarının bilincine varırlar.

Tabii en önemlisi hükümetin olup biteni görmesi meselesidir. Siyasi ağırlık koymaktan uzak durma, kamuoyunu yönlendirmekten kaçınma, oluşan gündemi bugün olduğu gibi geriden izleme sonucu verir.

Bu milliyetçilik dalgası AK Parti"ye ve siyasi istikrara yönelik en büyük tehlikedir. Siyasi sorumlular ekim ayına, Kıbrıs sorununa bu atmosferle yelken açan bir Türkiye"de iktidar olmak nasıl olur, onu düşünürlerse, ne demek istediğimizi anlarlar