BAGISLA ENIS COK UZUN OLDU AMA LTF OKU
Alevilik bir din,tarikat veya mezhep değildir !
Her Alevi,İmam Cafer mezhebinden ,Hacı Bektaş tarikatından ,Türkmen etiğindendir .
Alevilik gerçekten dogru bilinmesi gereken ve araştrılması gereken bir olgudur .Bir çok aydınımız kötü niyetli olmammasına ramen bu konuda yeterli bilgiye sahip değildir .Tabiki dışarıdan bakınca bir kavram kargaşası göze çarpmaktadır . Kelimeler ve anlamları nelerdir ?
1- Alevi kimidir ?
2- Kızılbaş kimdir ?
3- Bektaşi kimdir ?
Bu üç kelime çogu zaman içiçe ve yanyana kullanılır .Söylediğim gibi dışarıdan bakınca ayırt etmek zor .
Alevi kelimesi şu üç olguyu içinde taşır ;
1- Caferi mezhebinden olmayı .
2- Hacı Bektaş tarikatından olmayı
3- Türkmen etiğinden gelmeyi.
Kızılbaş kelimesi ise 15. yy da Safevi Türkmen devleti yani Şah İsmail yanlısı Caferi mezhebinden (Ehli-beyt tarftarı)
Hacı Bektaş tarikatından Türkmenlere verilen addır. Kurulan devletin adı da çogunlukla ""Kızılbaş devleti ""olarak geçer .
Osmanlı kaynakalrında Kızılbaş diye ,genellikle ,isyancı ,talancı ,rafizi(din dışı),mülhid(Allah"ı inkar eden ),zındık (ahirete inanmayan ) diye ,Anadolu Türkmenleri kastedildir. Genellikle Osmanlının dönme -devşirme tarihçileri Türk ve Türkmen adlarını da Kızılbaş"a mesubiyetle ,anarlar.(.N.Çetinkaya -Kızılbaş Türkler s.389)
Anlaşılacağı gibi Kızılbaş Türkmendir,Türkdür.
Osmanlı propagndası sonucu kötü bir anlam yüklenmiş ""Kızılbaş ""kelimesinin yerini 19.yy da tüm bu Caferi-Bektaşi Türkmenleri kapsayacak şekilede ""ALEVİ"" kelimesi almıştır .
Bu konuda İbrahim Bahadır şunları aktarmaktadır ;
... Alevi kavramı” araştırıcılardaki genel kabule göre son iki yüz yılın kavramı ... der ve ekler , ....Bunlar kendilerine Babailerin dışında Alevi demez onların Alevilikten anladığı Safevilerle ilişkisi olan Kızılbaşlıktır. Bektaşiler 16. yüzyıl sonrasındaki siyasal nedenlerle Safevileri desteklediklerine inandıkları Alevileri siyasete karışmakla suçlayıp sevmezler ... Bir Arnavut Bektaşi yazdığı bir şiirde Kızılbaşları yeziten daha kötü görür. Tekirdag yöresindeki Bektaşiler ve Bedretiniler kendilerine Alevi denmesinden rahatsız olur. ( Bilgi toplumunda Alevilik kitabında Refiğ Enginin yazısı s,96) ...
Yine Sn.N.Çetinkaya"nın a.g.e s.395 de şu tespit yapılmaktadır ;
Kızılbaş sözü ,aynı inançta (Alevi) olanların tamamını kapsamaz.
Kızılbaş sözü yanlızca Şii-Alevi inançlı Türk soylulara mahsustur .""Bunların dışındaki Şii zümrelere ve Bektaşilere bu ad verilmez "" Kızılbaşların erkanında Bektaşi erkanının büyük etkisi inkar edilemez ;fakat bu mezhebi bektaşilikle karıştırmamak lazımdır.Bektaşilik bir tarikattır ve her isteyen bu tarikata girebilir ise de kızlbaşlığa girlmez.Kızılbaş ,erkek olsun ,kadın olsun ,mutlaka kızılbaş soyundan gelir (Gölpınarlı,Kızlbaş Mad,İslam Ansiklopedisi C.VI.s.790 ).
Bunun içindir ki ""Bütün Kızılbaşlar Bektaşi,fakat bütün Bektaşiler Kızılbaş değildir "" genel tespitine varılmıştır .İran"da da Kızılbaş sözü yanlızca Şii Türkler için kullanılır .
Melikoff Kızılbaş-Alevi ile Bektaşinin arasındaki farkları Hacı Bektaş -Efsaneden Gerçeğe adlı eserinde (s.218) şöyle açıklamaktadır ;
""Fuad Köprülü ,Alevi ya da Kızlbaşları Kır Bektaşileri olarak tanımlamıştı :Gerçekte de onlar ,aynı olguda ,daha düzen-dışı (anarchique),daha az gelişmiş bir biçim sunmaktadırlar.
Bektaşililerde tarikate katılış ,sülük ,bütün gizili cemiyetlerinkinden farklı olmadığı halde ;Aleviler ,boy yaşamını sürdüren cemiyetlerin erginlik törenlerini yansıtırlar .
Bektaşilerde ,tarikate girmeyi isteyen ,uygun bulunursa ,bu imkana sahiptir .Fakat,Kızlbaş-Alevi olmak ,ancak kan bağı ile mümkündür .Hep söylenildiği gibi ,her Alevi bir Bektaşidir ,fakat her Bektaşi bir Alevi değildir : Başka bir deyişle ,Bektaşi olmak için Hacı Bektaş"a inanmış olmak yeter ,fakat Alevi olmak için Alevi doğmak gerekir .
Bektaşilerde tarikate giriş ve manevi yükseliş ,yani sülük ve kemal ile ,Baba, yani tekke sorumlusu olunabilir .Fakat Kızılbaş -Alevilerde Dede ,dinsel bir birimin ruhani başkanı ,meşru olamk için ,soy bağı Ali"ye ulaşan bir ocak"tan (aile,soy)gelmek zorundadır .
Her Kızılbaş -Alevi köy ,bir ocak"a bağlıdır .Bu ocak"tan gelen Dede yılda en az bir kez manevi bağı kapsamına giren köyleri ziyaret etmelidir ""
M.Fikret Oytan ""Bektaşiliğin İçyüzü""adlı ünlü eserinin önszünde bu faklılığı söyle dile getiriyor ;
""Hadd-i zatinde bunların tuttuğu yolun aslı ,temeli biridi(Aleviler ve Bektaşiler için yapıyor bu tanımlamayı).Bütün itikataleri bir noktada birleşirdi.Aralarında ayrılık gayrılık yaratacak hiç bir sebep de yoktu. Şu kadar var ki, Aleviler kendilerini (Belden gelme ) ocakzade dedelere teslim etmektelerdi.Her ocakzade dedenin ,talibi sırf kendine münhasırdı .Bir dedenin talibine diğer dede karışamazdı. Bektaşilikte öyle değildi.bektaşi babaları gerek evli ,gerkse mücerred olsun ,kendilerini (yoldan gelme ) hak ve icazet sahibi sayarlardı ,herhangi talibe olursa olsun(Muhammed,Ali yolu)nu gösterebilirlerdi.""
Buradaki ""belden gelme "" Alevi dedelerinin soy bagı ile bağlı oldukarını ,""yoldan gelme"" ise bektaşi babalarının eğitimle bu yola girdiklerini gösterir.
Melikoff"un "" Kızılbaş "" konusuyla ilgili yaklaşımı da şöyledir ;
""Bu zamandan başlayarak ,Kızılbaş öğelerle dolan Bektaşilik ,cemaat dışılığa (heterodoxie) kaydı .Böylece Ahmet Yesevi geleneğinden doğan ve kökleri Orta Asya"ya ulaşan bir akım ,Anadolu toprağı üzerinde yanlız cemaat dışı (heterodoxie) değil,aynı zamanda açıkça başkaldırıcı görünecek derecede çığrından çıktı "" (Melikof,Uyur İdik Uyardılar s.162)
Olay merkez-çevre çelişkisidir .Bektaşiler diğer yerleşik unsurlar gibi merkezdedir ,Kızılbaş-Türkmenler ise çevrededir ve göçebedir köylüdür .Şelçukluda da Osamnlıda da bu gerçek değişmemeiştir . Merkez-çevre çelişkisi , kavgası Baba İshak ayaklanması ve Çaldıran şavaşı ile doruk noktalara çıkmıştır .Çaldıran"da Bektaşi Yeniçeri ile Kızılbaş-Türkmen birbirini kesmiştir .İkisi de Caferi, ikisi de Bektaşidir fakat burada daha fazla önemli olan etnik birliktelik (Bektaşi devşirme,Kızılbaş Türkmen"dir ) ve merkez-çevre ilişkisidir .
Safevi tarihçisi Rumlu(Sivaslı) Hasan -Ahsenü"t Tevarih (Tarihlerin en güzeli ) s.52 adlı eserinde Kızılbaş devletine katılan Türkmen aşiretleri şöyle sırlamaktadır ; 906(1500-1501) Yılının olayları.
...Hakan İskender Şan ( Şah İsmail) Erzincan"ı onurlandırdıktan sonra . Şamlu , Rumlu ,Tekeli , Zülkadir , Afşar , Kaçar ve Varsak Türkmenlerine mesup , müritler ve sufi topluluklarından 7,000 kişi ,Karcadağ sufilerinden Muhammet Bey in evlatalrı ve yandaşları ile ikiyüz kişiyle , Dünayayı koruyan dergahta toplandılar .(Erdebil dergahı )...
Prof.Dr.Faruk Sümer"in söz konusu eserinde ;
""Safevileri kuran ,yöneten ,Anadolu dan destekleyen Türkmen Alevilerinin kimlikleri Bugünki Anadolu Alevilerinin etnik kökeninin Türk oldugunu kanıtlamaya yeterlidir"" der.
Adı geçen eserde yer verilen Alevi -Kızılbaş Oymak-Boy isimleri şöyledir.
Rumlu - Ustacalu -Tekelü-Şanlı-Bozok -Dulkadır-Varsak-Çepni-Turgudlu-Türkmen-Bozcalı-Acırlu-Hınıslu-Çemişkezeklü-Avşar -Kaçar-Sad"lu-Arapgirlı-Alpavut-Bayat-İspirli-Sil Süpür-Baharlı-Çakirlu-
Bayburtlu-Otuzikliu-Karaman.
Selim name A.(III.Ahmet Kitaplığı) 3592. Sayfa 87 a-b de belirtilen Kızılbaş Oymakalrı ; Ustacalu,Mansur,Afşar, Bayburtlu ,Beyatlu,Tekelu,Eraşlu ve Taleşlu ,Türkmen,Çini,Hacılar,Şamlı,Zülkadirli,Arapkirli,K açar,Karadağlı,Varsak.
N.Çetinkaya -Kızılbaş Türkler ayfa 395-396
Dede-Baba Bedri Noyan bunların hepsinin Caferi Mezhebınden olduğunu söyler. "Caferi toplulugu Türkiye" de esaslı iki koldur: Esas Babağan (bekataşiler) ve Dedeğan(Aleviler) dır. Bektaşilerin genel olarak köylerde yaşayan bölümüne Alevi denir" diye ayırır. Halk arasında bunlara KIZILBAŞ da denebilir. Sosyolog Prof.Dr Orhan Türkdoğan Alevi zümreler arasındaki küçük farklılıklara rağmen onları "Türk standart kültürünun temsilcileri" olarak tanımlar.
Bu gün Asya kıtasının bir çok yerinde rastladığımız KIZILBAŞ adıyla anılan zümrelerin hepsi de TÜRK VE TÜRKMEN ASILLIDIR. Anadolu ve Azebaycan" ın dışında büyük çogunlukla İran" da yaşarlar ki, bunlarında büyük ekseriyeti, Safeviler dönemi, Andoludan giden Türkmenlerdır.
Afganistan da bir çok Türk asıllı şiiler olmakla, bunlardan yanlızca Herat" da bir zümre ile Kabil" in bir mahallesini (kızılbaşlar mahallesini) teşkil eden bir zümre kızılbaş adını taşıyor. 1993 Şubat ayında Afganistan" a yaptığımız bir seyahatde bu kızılbaş zümresinin varlığına şahit olmuştuk. Bunları bize anlatan dostumuz "bunlar vakti ile -batı yönünü göstererek- o taraftan gelmişler" diyordu. M. Bain Brich, Dünyada Türkler adlı kitabında şu malumatı verıyor:
"Kızılbaşlar Kabil de yaşar bunlar, Pers işgali sırasında kurulan ve İran Safevi Devletini destekleyen Türk aşiretlerinden alınan askerlerden oluşan garnizonun soyundan gelenlerdir"
Anlaşılan odur ki, bu Anadolu" dan giden Türkmen vatandaş ve soydaşlarımızdır. Yine bunlar gibi Şah İsmail zamanında Özbekistan" a yerlesen bir Kızılbaş zümresi vardır, bunlar TÜRK olarak adlandırılıyorlar, kendileri de kimliklerini TÜRK olarak ifade ediyorlar. Cumhuriyet Gazetesi" nin 28,8,1998 tarihli nüshasında, gazetenin yazarlarından Mustafa BAlbay, Özbekistan seyahatı sırasında tanıştığı Nadir Beg" e "kimler var burda?" diye sorduğunu ve Nadir Beg" in de eliyle yerleştirip gelmiş gibi "şu karşı Amankutanda Kızılbaşlar var " şeklinde cevap verdiğini anlatır....
Bektaşi kimdir ?
Bektaşi ;İmam Cafer mezhebinden ,Hacı Bektaş tarikatından Türkmen etiği haricinde olan kişi ve gurpların adıdır .Yani Arnavut ,Sırp ,Rum ,Laz,Ermeni vs. etiğinden gelen ve Bektaşi tarikatına girenlere ""Bektaşi"" denir .
Bektaşilik etnik köken belirtmez . Bir tarikattır isteyen herkes Bektaşi olabailir .Bir Bekatşi Babasından ""el almak "" bunun için yeterlidir .
Alevilik ise etnik köken belirtir .Türkmen olmayı bereberinde getirir.Anadoluda kendini Alevi-Kızılbaş olarak niteleyen gurupların tümü Türkmendir .
Aleviliğe girme diye bir uygulama yoktur . Düşkün olur çıkarsın ama eger bir Alevi -Türkmen anne-baba ya sahip değilsen Alevi olamasın .Alevilikte böyle bir uygulama yok .
Alevilkteki ""DEDE""lik uygulması yine soya dayalıdır .Babadan oğula geçer . Bektaşilikteki karşılığı ""BABA""lık uygulması ise egitim -ögretim ve bir Bektaşi Babasından el almaya .
Bu bağlamda ,her Alevi (Kızılbaş-Türkmen )Bektaşidir ama her Bektaşi Alevi değildir .!!!
""İran Aleviliği (Şia) "" tanımlaması doğru bir tanımlama değildir . İranli şia ile Alevinin tek ortak noktası İmam Cafer mezhebinden ve ehli beyt taraftarı olmaktır .Başka hiç bir ortak yön yoktur . Aleviler şia değildir .
"
""Anadolu"daki Alevi nüfus etnik anlamda üç gruptur; Türkmenler, Araplar ve Kürtler."" tanımlamasıda dogru değildir .
Doğrusu Türkçe konuşan ,Arapça konuşan ,Kurmaç konuşan ,Dimilli konuşan Alevi-Türkmenler olacaktır .
Toplumların etnik kökenini konuştukları dil değil genetik ve kültürler benzerlikleri belirler .Aşiret ve boy bağları incelediği zaman bu dilleri konuşan Türkmenlerin aynı soydan geldileri görülecektir .
Zaten Aleviliği Doğudan Anadoluya gelen Türkler getirmişlerdir .Bitlis Hanlarına mesup oldugunu bildiren Şeref Han ,1585 yılında yazmış oldugu Şerefname adlı yapıtında Karaköse,Muş ,Palu ,Elazığ ,Malatya ,Urfa ve Antep üzerinde çizilecek bir hattın güneyinde kalanların ŞAFFİ KÜRTLER olduğunu ve kuzey ve kuzeybatısında kalanlarında TÜRK OLUP ALEVİLİĞİ benimsediklerini yazar .
Şeref Han ,Alevileri "Kürt " olarak kabul etmez .Dersim beylerinin de "Turani" soydan oldukarını idda eder.
"Boşnak ve Arnavut gibi Türk olmayan Alevi-Bektaşilerin sayısı oldukça azdır. Balkanlar"daki Alevi Bektaşi nüfusun büyük çoğunluğu Türkmendir.""
Alevi ve Bektaşi ayrı ayrı kavramladır iki ayrı gurbu tanımlar bundan dolayı
""Balkanlar"daki Alevi Bektaşi nüfusun büyük çoğunluğu Türkmendir"" Doğru bir tanımlama değildir .
Türkmenler sadece Alevi-Kızılbaş olarak adlandırılır. .
Alevilkteki İslam dışı uygulamalar Orta-Asya göçebe Oğuz- Türkmen kültürünün izleridir .Göçebe ve dış evliliğe kapalı olarak uzun yıllar Anadoluda yaşayan Aleviler Genetik ve Kültürel özelliklerini korumuşlardır .
Saygılarımla
Altuğ Öztürk (TNT)
|