Thema: Kopftuch
Einzelnen Beitrag anzeigen
  #2012  
Alt 14.12.2004, 13:54
Benutzerbild von berlinfatih
berlinfatih berlinfatih ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Basörtüsü ALLAHin Emridir :-)

BAŞÖRTÜSÜ DEMOKRATİK BİR HAK DEĞİL ALLAH’IN EMRİDİR

28 Şubat (1997) süreci ile artarak devam etme eğilimine giren İslâm’a karşı sindirme politikaları çerçevesinde üniversite öğrencileri ile kamu çalışanları üzerinde uygulanan başörtüsü yasağının 2000/2001 öğretim yılının başlayacağı şu günlerde özel dershaneler ve sürücü kursları da yasağa dahil edilerek yaygınlaştırılarak devam etmesi beklenmektedir.

Başörtüsü veya örtünme ile ilgili bütün yasaklamalar gerekli kanun değişikliği yapıldığı takdirde tüm hayatı kapsayacak şekilde sokaklar dahil her yerde ve herkes için uygulanmak istenmektedir. Diğer yandan bu yasaklamalar toplumda yaygınlığı olan diğer İslâmî konular üzerinde de devam ettirilmek istenecektir. Nüfus Müdürlüklerinde tesettürlü kimlikler verilmeyecek, çocuklarımıza Müslüman isimleri koymamız engellenmek istenecek, sakal, namaz, ezan kaldırılacak veya tahrif edilerek şekil ve içerikleri değiştirilecek, hatta daha ileri gidilerek balolara, kokteyllere içkili toplantılara gitmeyenler cezalandırılacak, oruç tutanlar horlanacaktır. (Ordu evlerinde olduğu gibi.)

Bu uygulamalar sadece ülkemizde değil, bütün dünyada İslâm’la mücadele etmeyi görev sayan ülkelerde yapılmaktadır. Müslümanlar başörtüsü ile birlikte tüm hayatî konularda aşağılanmakta, hayatları ve onurları hiçe sayılmaktadır. En önemlisi de, müslümanların İslâm’ın emirlerine olan Allah-u Teala onları şöyle tarif etmektedir:

”...Kafirler, ellerinden gelse sizi dininizden dönürünceye kadar sizinle savaşa devam edeceklerdir...” (Bakara:217)

”Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. ”(Al-i İmran:118)



Müslümanların, başörtüsü yasaklamalarına karşı bugüne kadar ortaya koymuş oldukları yaklaşımlır ise şunlardır:

Başörtüsü giyinme özgürlüğüdür.

Başörtüsü Demokratik bir haktır.

Başörtüsü insan haklarından bir haktır.

Başörtüsü anayasal bir haktır.

Başörtüsü kişisel hürriyetin bir parçasıdır.

Temel nitelik açısından örtünme mücadelesi bu fikri temellere oturtturulmuş bulunmaktadır. Tüm mücadele ise bu değerler üzerinden yürütülmektedir. Tüm yaklaşımlar ve aranan çözümler de yine bu zemin üzerinde olmaktadır.

Konuyu birkaç açıdan incelemekte fayda vardır. Bunlar:

-Özgürlükler düşüncesi açısından

-Örtünmenin Allah’ın bir emri olması açısından

-Mücadele değerlerinin İslâmî temellere dayanması açısından



ÖZGÜRLÜKLER DÜŞÜNCESİ DİNİ HAYATTAN AYIRMA PRENSİBİNİN BİR SONUCUDUR

Avrupa’da Kilise’nin, halkı sömüren, zalim ve despot yönetime (Krallara) dinden kaynaklanan bir meşruiyet sağlaması, halkın kiliseden, bozuk ve batıl dininden uzaklaşmasına neden oldu. Böylece din, sömürünün, haksızlığın, baskı ve zulmün kaynağı olarak algılandı. Bu durum halk ile kilise arasında bir çatışmanın yaşanmasına ve sonucunda dinin hayattan ayrılması anlamı taşıyan “laiklik” ilkesinin benimsenmesine yol açtı. Laikliğin gereği olarak da ÖZGÜRLÜKLER düşüncesi ortaya çıktı. Kilisenin dini ve İlahı artık insanlar üzerinde bir baskı kuramayacak, özgürlüklerini kısıtlayamayacak ve insan dilediğince özgür yaşayabilecekti. İşte buna ÖZGÜRLÜKLER adını verdiler. İnsan bu özgürlükleri kullanarak temelde de şahsi özgürlük, mülk edinme özgürlüğü, inanç ve fikir özgürlükleri ile dinden uzak, insanın yaşamına karışmayan bir Allah anlayışı ile özgür yaşayacaktır.

İşte ÖZGÜRLÜKLER fikrinin temeli olan düşünce budur. Bu düşünce bozuk ve batıl Avrupa’nın düşüncesidir. Zira insanlar zalim ve despot yöneticilerine ve din adamlarına isyan edip, İslâm’ın büyük Rabbine teslim olacaklarına, bütün dinleri kendi bozuk ve batıl dinleri gibi zannederek dinden uzaklaşma bataklığına saplanmışlardır. Daha sonra da bu düşünceyi tüm dünyaya ve maalesef müslümanların dünyasına da pazarlamışlardır. Müslüman dünyada ÖZGÜRLÜKLER, İslâm’dan ve Allah’tan kaçış anlamına gelmektedir. Halbuki İslam, ÖZGÜRLÜKLER düşüncesi ile asla uyumlu değildir. İslâm, Allah’a teslim olma ve O’na kulluk etmeyi ifade eder. Bu teslimiyet ve kulluğun gereği olarak da İslâm kendisine inanları bir takım emir ve nehiyler ile kayıt altına almıştır. Nitekim birçok İslâmi hüküm, inanç fikir, mülkiyet ve şahsi özgürlükleri sınırlandırmıştır. Bu sınırlandırmayı yapan ise Allah’tır.

Bütün bunlar insanın dilediği gibi özgür yaşayamayacağını, Allah’ın emirleri ile kendi yaşamını kayıt altına alması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Müslümanlar işte bu nedenle örtünmeyi bir demokratik hak ya da kişisel özgürlük ya da anayasal hak olarak nitelendirmemelidir. Böyle bir niteleme İslâm fikrinden uzaklaşma, bozuk ve batıl Avrupa fikrini benimseme anlamına gelir ki bu Allah’a kul olmaya ters düşer.

ÖRTÜNMEK ALLAH’IN EMİRLERİNDEN BİR EMİRDİR

İnsanlar örtünmeyi kişisel özgürlüklerden olduğu için, yani canları örtünmek istediği için veya bunu kendileri için uygun gördükleri için veya yakıştıkları için değil, bilakis örtünmenin fikir, kapsam ve şekil açısından bir bütün olarak Allah’ın bir emri olduğu için yaparlar. Zira Allah, insanların bazı fiillerin yapılmasını emreder ki bunlar “Farzdır.” Ve bazı fiillerin yapılmasını da yasaklar ki bunlar “Haramlardır.” (Teklif-i Hükümler.) İşte İslâm dini bu temel esas üzerine insanlardan neleri yapacaklarını, nasıl yapacaklarını ve neleri de yapamayacaklarını açıklar. Başörtüsü ise Allah’ın Subutu ve Delaleti kati olan vazgeçilemez hükmüdür.

“Mümin kadınlara söyle gözlerini haramdan sakınsınlar. Namuslarını korusunlar, ziynetlerinden (vücutlarından) görünen kısım hariç göstermesinler ve ÖRTÜLERİNİ BAŞLARINA ÇEKSİNLER....” (Nur:31)

”Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, örtüleri ile örtünsünler...” (Ahzap:59)

Bu nedenle örtünmeyi düşünen herkes bunun ne demokratik bir hak, ne bir özgürlük ne de anayasaların kendilerine tanıdığı bir serbesti gibi bozuk açılardan değil tamamen Allah’tan gelen ve yapılması farz olan bir emir açısından düşünmekte ve bunun için yapmaktadırlar. Bundan başka bir anlamı ve tanımı da bulunmamaktadır. Üstelik örtünme yalnızca İslâm literatüründe vardır. Yüzyıllar boyunca da ancak Müslüman hanımlar örtü kullanmışlardır. Bütün İslâmî toplumlarda tartışmasız net bir uygulama ile uygulanan Allah’ın bir emri olmuştur.

MÜCADELENİN İSLÂMÎ TEMELLERE DAYANMASI GEREKMEKTEDİR

Müslümanlar diğer konularda olduğu gibi bu konuda da aşırı bir zulüm ve sindirme ile karşı karşıyadır. Dünyada kendilerine sahip çıkacak bir güç olmadığı için tek başlarına ortada hedef teşkil etmektedirler. Herkes birebir zulümle karşı karşıyadır. Ve maalesef şimdilik topluca bütün bu yapılan çirkeflerin hesabı sorulamamakta ve kafirlerden zillet içinde alçalıp cizye alınamamaktadır. Kendilerinin dünyayı ifsad eden alçaklar olduklarını unutup Müslümanlara kalmamıştır. İnsanlar son derece bayağı ve düşük seviyelerde fikirler ve safsatalara beyinleri doldurulmuş ve gerçeklerden uzaklaştırılmış, uyuşturucu ve fuhuş; orta hatta ilk okul seviyelerine düşmüştür. Bütün bunlar ve yüzlerce örneği ile insanları bu hale getirdiklerini unutup Müslümanları aşağılamaya kalkmaktadırlar.

Müslümanların kendilerine ve örtülerine uzanan bu eller için elbette ki bir takım mücadelelerde bulunmaları doğal haklarıdır ve nefsi müdafaalarıdır. Bu nedenle onlar kendilerini, dinlerini ve dinlerinin emirlerini korumak için mücadele etmelidirler. Bu mücadele kafirleri ve onların oyuncaklarının hoşuna giden bir zemin ve fikri yaklaşımla değil ancak Allah’ı ve Müslümanları memnun edecek yaklaşımlarla yapılmalıdır. Ve bilinmelidir ki her ne olursa olsun bu mücadele sonuçta Başörtüsü yasağını ortadan kaldırmayacaktır. Hatta iktidarda Müslümanların oyları ile gelmiş partiler olsa bu aşağılama bu kez seçilen bu insanlar kullanılarak yapılacaktır. Bu yasaklar ancak müslümanlar bütün yönleri ile İslâm’a dönmeye başladığında ve kendileri için yalnız ve yalnız Allah’ın hükümlerini benimsediklerinde bitecektir. Ancak o zaman hak ettikleri onurla yaşayacak ve yeniden tüm dünyaya şanlı İslâm risaletini götürmeye başlayacaklardır.

Müslümanların uğradıkları başörtüsü zulmü nedeniyle ortaya koyacakları tepki de İslâmî olmalıdır. Zira başörtüsü ile beraberinde İslâm’ın tüm hükümlerine karşı çıkanların düşmanlığı İslâm’a karşıdır. Onlar için müslümanların demokratik nutuklar atmalarının hiç bir önemi yoktur. Müslümanlar onlara şirin görünmek için dinlerinden ne kadar taviz verseler onlar yine memnun olmayacaklardır. Dolayısıyla müslümanlar uğradıkları zulme tepki gösterirken mutlak surette İslâmî sloganlar, pankartlar kullanmalıdırlar. Ancak bu şekilde davalarında başarılı olurlar. Ancak bu şekilde Allah onlara yardım eder. Aksi taktirde tüm çabaları boşa gider. Bu noktadaki tek hedef Allah’ın dışındakileri değil yalnız Allah’ı razı etmek olmalıdır. Tepkilerinde asla DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI ve İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ gibi tamamıyla küfür inancının ürünü olan kavramlara, düşüncelere çağırmamalıdırlar. Kendileri Allah’ı, Rasulünü ve onun ashabını örnek alsınlar. Rasulullah’ın arkadaşları ile birlikte 40 kişi olduklarında Dar-ı Erkam’dan çıktıklarında kullandıkları sözleri -Kelime-i Tevhidi ve tekbirleri hatırlasınlar ve bu sözleri kullansınlar.

Bütün bunlar göz önüne alınarak Başörtüsü mücadelesi şu fikri temel üzerinde olmalıdır ve bu konuda sıcak sürtüşmelere ve fiili kavgalara yer verecek üsluplardan kaçınılmalıdır:

Örtünme ve bu konuda verilecek bir mücadele demokratik bir hakkın kazanılması yönünde olmamalı. Örtünmeyi yalnız ve yalnız Allah ‘ın emri olduğu için yaptığımızı açıkça ve her ortamda anlatmalıyız. Diğer hükümler gibi İslâm‘ın her hükmüne sahip çıktığımızı ve Allah ‘ın emirlerini uygulamak konusunda taviz verilmeyeceğini anlatmalıyız. Tüm Müslüman öğrenciler ve onlara destek veren herkes başörtüsünün Allah‘ın bir emri olduğunu anlatmalıdır. Taşınan dövizlerde (pankartlarda) ve atılan sloganlarda mutlak surette bu fikir verilmelidir. Çünkü kuvvet ve başarı ancak İslâmî temellere sahip çıkmakla olur. Diğer yandan bu yasağı oluşturanların uykularını kaçıracak olan kalplerine krizler indirecek Allah Teala:“Allah’a davet eden ve Salih amel işleyip “ben Müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır.” (Fussilet:33) buyurmaktadır. Burada anlaşılması gereken şey insanları davet edeceğimiz şeyler; ne anlama geldiği bilinmeyen ve 20. yüzyılın en büyük yalanı, en büyük fantezisi olan demokrasilere, ne içeriği Allah’a kul olmamıza ters düşecek anlamlar taşıyan ve laik zihniyetin akidesi olan özgürlüklere, ne insanları acziyete düşüren ve düşmandan yardım dilenme zilletine düşüren hoş görüye ve ne de bırakın herkes dilediği gibi yaşasın gibi Allah’ın emirlerine hiçe saymak olan ferdiyetçi bozuk kapitalist düşüncelere davet etmek doğru değildir. Başörtüsü için tüm insanlara böyle mesajlar verip bunlardan gereği uygun davranışlar beklemek doğru değildir. Tek doğru olan ancak Allah’a olan davettir. Yani ÖRTÜNMEK ALLAH’IN EMRİDİR düşüncesidir. Böylece Allah’a davet edilmiş olur. Aynı zamanda başörtüsü demokratik bir hak veya giyinme özgürlüğü gibi bozuk düşüncelerden değil tamamen Allah’ın emrinden çıkan bir davranış olduğu için de Salih Amel işlenmiş olur ve bu farziyet yerine getirilir. Yine yüce Allah Teala sözlerin güzeli ve doğrusunun ancak İslâm olduğunu söylemektedir ve açık bir dille müslüman olmamızın gereği vurgulanmıştır. Bu nedenle demokrasiler, veya özgürlükler düşünceleri ile kendimizi tanımlamak haramdır. Çünkü bizler müslümanlarız ve en güzel vasıf müslümanlıktır.

İslâm sözün doğrusunun söylenilmesi ve hakkın ortaya çıkartılması konusunda kesin bir üslup kullanmış olup İslâm’dan başka şeyler kastetmeyi imalı şeyler kullanmayı, hakkı gizlemeyi kesin bir dille yasaklamıştır.

Ubade b. Samit akabede peygamberimizle şu şartları gerçekleştirmek için biat ettiklerini rivayet etmektedir. “..Nerede bulunursak bulunalım hiçbir kınayanın kınamasından korkmadan Hakkı söylemekten ayrılmayacağımıza...”

Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:”Hakkı, Batıl ile karıştırmayın ve bildiğiniz halde Hakkı gizlemeyin.” (Bakara:42)

”Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve doğru/hak söz söyleyin. Allah işlerinizi düzeltsir ve günahlarınızı bağışlasır.” (Ahzab:70-71)

İnsanlık tarihi 1879’dan bu yana ifsad olduğu kadar hiçbir zaman ifsad olmamıştır. Bütün katliamlar, iğrenç skandallar ve insanların milyonlarcasını heba etmeler yalnızca demokratik batı düşünceleri başladığından beri olmuştur. Savaşlarda öldürülen insan sayıları 100 milyonu geçmiştir. Sömürülen insanlar Milyarlarla ifade edilmektedir. Haksızlıklar ve iğrençliklerin hesabı yoktur. Tüm bunlar özgürlükler düşüncesinin başladığı tarihle başlamış ve insanlık büyük bir yok oluşun eşiğine gelmiştir.

Bizler onların tüm bu iğrençliklerinin kaynağının küfür fikirleri olduğunu bilmekteyiz. Kafirler ne kadar çaba harcasalar da sonlarının dünyada zillet Ahirette ise ebedi cehennem olduğunu bilmekteyiz. Bu nedenle kendi dinimizle ilgili emirleri yerine getirirken onlar gibi düşünmek ve onlar gibi konuşmaktan uzak durmalıyız. Sadece Allah’a ve O’nun dinine çağırmalıyız. Kendimizi başka tanımlamalarla değil sadece Müslüman olarak nitelendirmeli ve öylece ifade etmeliyiz.

”Kafirler mallarını insanları Allah yolundan saptırmak için harcamaktadırlar.” (Enfal:36)

”Harcamaya da devam edeceklerdir.” (Enfal:36)

”Sonra bu yaptıklarına büyük bir hasret duyacaklardır. (emellerine ulaşamayacaklardır.)” (Enfal:36)

”Sonra mağlup olacaklardır.” (Enfal:36)

”Sonra bütün kafirler topluca; cehenneme sürülecektir.” (Enfal:36)

”Size bir iyilik olursa bu onları tasalandırır; size bir kötülük dokunursa bundan mutluluk duyarlar.”(Al-i İmran:120)

”Gevşemeyiniz ve üzülmeyiniz, eğer inanıyorsanız mutlaka siz üstün geleceksiniz. Eğer size bir sıkıntı dokunduysa onlarda bir sıkıntıya uğramaktadırlar. Bunları biz insanlar arasında döndürüp dururuz. Allah inananları ortaya çıkartmak istemektedir. Allah sizden şehitler edinmek istemektedir. Allah zalimleri sevmez.” (Al-i İmran:139-140)

”De ki size yaptıklarından dolayı en çok zarara uğrayacak olanları haber vereyim mi? Dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiş olan ve kendileri de yaptıklarının iyi olduğuna inananlardır.” (Kehf:103-104)

”Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet Allah’ındır.” (Nisa:139)

Bütün müslümanların büyük bir kıvançla geleceğe bakmalarının zamanı gelmektedir. Tüm kafirler bütün dünyada perişan bir yaşantı sürmekte ve büyük gürültülerle her gün bir çıkmazdan bir çıkmaza bir krizden diğerine düşmektedirler. Ve onların amelleri de çabaları da boşa gidecektir. Onlar topluca cehenneme sürüleceklerdir. Enfal suresi 136. Ayetteki Cenabı hakkın müjdesi ile sizlere müjdelemek istemekteyiz. Eğer siz Allah’a döner ve İslâm’dan başka fikirlere teveccüh etmezseniz. Onlar mağlup olacaklar ve topluca cehenneme sürüleceklerdir.