AYAĞA KALK MÜSLÜMAN!
“Tarihte her hareket, hep bir kişinin ayağa kalkmasıyla başlar!”
(Sezai Karakoç)
İnsanlık nice tarihî olaylar yaşayarak gelmiştir bugünlere! Herkesin susup, boyun eğdiği bir zamanda, kölelik ve esaret zincirlerini kırarcasına zalim ve dikta yöneticilere karşı hep bir kişinin ayağa kalkmasıyla insanlar cesarete gelip harekete geçmişlerdir. Böyle kişilerin yanında yer almayıp ötedeberide dolaşarak zilletle yaşamayı onurlu ve şereflice ölmeyi tercih edemeyenler ise zalimlerin şakşakcılığını yapan gönüllü kölelerdir. Öyle olaylara şahid olursunuz ki, herkes onu kınar, onun öyle olmaması gerektiğini söylerler. Fakat, “Geliniz, hep beraber bu zulmü ortadan kaldıralım!” dediğiniz zaman ise kimseyi yanınızda bulamazsınız.
Meseleyi biraz daha müşahhas hale getirmek için tarihî hakikatlardan örnekler verelim:
Tıpkı bugünkü gibi nice tarihî olaylara sahne olan Kûfe halkı, bir zamanlar başlarında bulunan, kişinin kendilerine zulmettiği bunlardan kurtuluş yolu olarak, Hz. Hüseyin’in önderliğinde kıyama kalkılması gerektiğini ifade ederek, Hz. Hüseyin’e (r.a.) haber salarlar. Kûfe halkı olarak topyekün kendilerinin yanında yer alacaklarını belirttiler. Hz. Fatıma’nın sevgi, şefkat kolları arasında büyüyen ve Peygamberimiz’in özel ilgisine mazhar olan sevgili torunlarından Hz. Hüseyin de Kûfeliler’in istek ve arzuları üzerine yanında yetmiş kişiyle beraber zulmü bertaraf etmek için Medine’den Kûfe’ye doğru yola çıkar. Çileli ve yorucu bir yolculuktan sonra Kûfe’ye varan Hz. Hüseyin, heyhat! Ne yazık ki, daha önce kendisine destek için söz verenlerden kimseyi yanında bulamaz ve bir avuç Allah erleriyle beraber ne pahasına olursa olsun zulme rıza göstermeyip, tarihin bir daha kolay kolay şahid olamayacağı o şanlı kıyamı başlatır. Netice, hepinizin bildiği gibi şehadetle noktalanır! Allah (c.c) bizleri onların şefaatına mazhar kılsın!
Maksadım, İslâm tarihinde kapanması güç bazı yaraları yeniden tazelemek değildir. Fakat o müthiş bir cesaret ve nasıl bir inkılap ruhudur ki, “Mağlübiyetini bile bile ölüme koşan ve şehadete susayan o insanların cesaretinden bizlere de ihsan eyle Ya Rabb!” demek zorunda kalıyoruz.
Diğer taraftan günümüzde de akıllı zannedilen insanların beton yığınlarından ve taştan yontulan heykellerden medet umup, yardım istediği bir ülkede, her konuda atalarından ilham aldıklarını söyleyen kara cahil ve çağdaş putperestler, yine kendilerinin ifadesiyle, “Yurtta sulh, cihanda sulh!” safsatalarını niçin şimdi tatbık etmediler de yangına körükle gittiler acaba? Filistin, Çeçenistan ve dünyanın diğer bölgelerinde binlerce müslüman ölümün pençesine terk edilirken, “Yurtta sulh, cihanda sulh!” ilkesini tatbik eden insanlık düşmanı çağdaş canavarlar bugün koşar adımlarla efendileri olan ABD’nin çıkarı için nasıl da utanmadan binlerce insanın kanının dökülmesine yardımcı, hatta ortak olabiliyorlar. Körfezde asırlarca İslâm’ın bayraktarlığını yapan ve Çin seddinde bir müslüman’ın düşmanlar tarafından burnu kanatılsa, onun dahi hakkını korumak için anında ulemayı toplayıp orduyu hümâyunu hazırlayarak, uzak-yakın demeden ulaşım imkânlarını dahi hesaba katmaksızın bir müslümana yapılan zulmü önlemek, hak ve adaletin ayakta durabilmesi için dünyayı İslâm medeniyetiyle aydınlatan bir neslin torunları bugün, kâfirlerin yanında ve safında nasıl yer alabiliyorlar? Malesef bugün milletçe ve milletin ahmakça seçtiği akılsızların tahakkümü altındayız!...
Bir kişinin ayağa kalkması:
Ve işte Maraş! Maraş’ta Fransız bayrağının kaleden indirilişi ve böylece Maraş halkının Sütcü İmam’ın önderliğinde düşmana unutamayacağı tarihî bir ders vermesi, hep bir kişinin ayağa kalkmasıyla olmuştur. Fakat, bugün ne garip ve ne hazindir ki, o ruh ve o şuur nerdeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çünkü 70-80 senedir bu milletin cihad ruhunu söküp attılar. Dinde olmayan şeyleri dindenmiş gibi göstererek, mevcüd düzenin çatılarını müslümanların üzerine bina ettiler!.. Bununla da kalmayıp, bazı bel’am kılıklı yamyamlara kendilerine dua ettirdiler Allah’ın mescidlerinde. Hiç de uygun olmayan bir elbiseyi zorla giydirdiler milletimize; Zorla giydirilen bir elbise içindeki insana ne kadar fayda sağlayabilir sizdüşünün. Milletimiz bazen dar gelen bu elbiseyi çıkarmak istediği zamanda ise korkunç zulümler ve tehditlerle karşılaştılar. Yapılan tehditler ise cellat çeteleri tarafından düzmece mahkemelerle darağaçlarında sallandırıldılar. Ama unutmasınlar, milletimiz artık bu cinayet şebekelerini yavaş yavaş tanımaya başlamıştır, inkılapçı müslümanların sayesinde! Zor olanı da zaten burasıydı! Artık, şafak sökmek üzeredir. Yalancı tarih yeniden yazılacak, sahte kahramanlar gıyaben de olsa yine yargılanacak ve milletçe tarih önünde lânetlenecektır. Yere düşen bu Tevhid bayrağı yeniden kaldırılacak, inmemek üzere kıyamete kadar Anadolu topraklarında ve İslâm âleminin tümünde ebediyyen dalgalanacaktır!..
|