Thema: Kopftuch
Einzelnen Beitrag anzeigen
  #1677  
Alt 14.09.2004, 17:27
Benutzerbild von akshalil
akshalil akshalil ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard 12 Eylül Virüsü..

Aradan 24 yıl geçti. 12 Eylül darbesinin yıldönümü. Şimdi, "Neyin yıldönümü? Ne darbesi? 12 Eylül"de ne oldu?" diyenler olacağını biliyorum. O günlerde doğanlar şimdi 24 yaşında. Eğer yakınlarından biri 12 Eylül uygulamalarından birine maruz kalan varsa belki bu uğursuz tarihin ne anlama geldiğini biliyor olabilir.

Hele o tarihten sonra doğanlara 12 Eylül anlatılsa da anlamalarına imkan yok.

Ne tarih kitaplarında böyle bir olay var, ne de yazılı medya doğru dürüst bu darbeden ve sonrasındaki uygulamalarından sözediyor.

Hatta, o tarihten sonra doğanlar arşivleri karıştırsalar, çok özel arşivlere girmedikleri sürece, sadece cuntaya ve cuntacılara ilişkin övgülerle, cuntanın düşman saydığı, hain ilan ettiği kişi ve kurumlara yönelik suçlamalar ve küfürlerle karşılaşırlar.

Arşivlere girmeleri gerçekleri öğrenmeleri için yeterli olmaz.

Aradan bunca yıl geçtiği halde 12 Eylül tabusu devam edip gidiyor.

Memleketin en "büyük" gazetelerinin yöneticileri fırsat buldukça 12 Eylül askeri darbesinin ne kadar yararlı bir şey olduğunu hala söyleyip duruyorlar.

Türkiye"yi enaz 25 yıl geriye götüren, bir kan ve şiddet ortamı yaratarak toplumun büyük bir kesimini işkence ve tutukevleri tezgahından geçiren, bir baskı toplumu yaratarak, kabul ettirdikleri anayasa ile özgürlükleri tümüyle budayıp yasakları eğemen hale getiren ve bireyi hiçe sayan bu darbeye toz kondurmuyorlar.

Çünkü Türkiye öyle bir ülke ki bazı şeyler değişiyor görünse bile hiçbir şey değişmiyor.

Ülke, değişik hükümetler eliyle -isteyerek ya da mecburiyetten- Avrupa Birliği üyeliği sürecinde birçok değişikliği gerçekleştirdiği halde, 12 Eylül"cü devlet yapısı ve onun ilkelerine sıkı sıkıya bağlı militan medya kuruluşları herhangi bir şeyin değişmesine, geçmişe yönelik hesaplar sorulmasına asla izin vermiyor.

Çünkü darbecilerin korunup kollanması, 12 Eylül yasaklarının devam etmesi için bekçilik görevi silahlı kuvvetlere tevdi edilmiş bulunuyor.

12 Eylül darbecilerine karşı çıkmak, 12 Eylül"ün getirdiği asıl yasakları ve asıl yasakçı yasal metinleri değiştirmeye teşebbüs etmek, geçtiğimiz 24 yıl içinde mümkün olamadı.

Ülke, AB yolunda zorunlu görülen bazı değişiklikler dışında hala 12 Eylül anayasası ile yönetiliyor ve marjinaller dışında hiçbir siyasi ya da siyasi olmayan kuruluş bu anayasanın tümden değiştirilmesi gerektiğine ilişkin bir görüşü yüksek sesle ifade dahi edemiyor

Sözgelimi, 12 Eylül Anayasası"nın tümden değişmesi gerektiğini söyleyen eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk"un ne dediği bugün kimseyi ilgilendirmiyor bile....

Öte yandan, bir milyondan fazla insanı gözaltına alarak yüzbinlercesini işkence tezgahlarından geçiren, darbeden sonra çeşitli vesilelerle -işkenceler, sokak infazları, hukuk dışı idamlar, yargısız infazlar vb.- 1000 den fazla insanı öldüren, toplumsal kuruluşları ve toplum hayatını altüst ederek bir korku toplumu yaratan bu askeri cuntadan hesap sorulması dahi mümkün olamıyor.

Bu taleplerle ortaya çıkanlar karşılarında silahlı kuvvetler ve 12 Eylülcü güçleri buluyorlar. 12 Eylül"le ilgili en ufak bir taş bile yerinden oynamıyor.

Anlayış aynı anlayış, meşruiyet aynı meşruiyet.

12 Eylül takvim yapraklarındaki sıradan vak"alardan biri haline getirilmiş durumda. Hatta bazılarımız için nostaljik, ama hastalıklı bir anılar dizisine dönüşmüş bulunuyor.

Bu yıl, 24 yıl sonra bazı sendikalar ve sivil toplum örgütleri kararlı bir biçimde seslerini yükseltiyor. Darbecilerin yargılanmasını talep ediyorlar.

Türkiye"nin özellikle 12 Eylül olmak üzere, geçmişiyle hasaplaşması gerektiğini belirtiyorlar.

Bu iş ciddi bir iş. Dünyanın birçok yerinde ülkeler geçmişleriyle hesaplaşıyor, darbeciler yargılanıyor. Şili"de bile rejimin yıllarca ayak diremesi bir işe yaramadı ve ilerlemiş yaşına rağmen darbenin lideri Pinoche hakkında dava açıldı. Hesap soruluyor.

Türkiye"de ise darbeciler hakkında bu gibi talepleri ileri sürmek hala sakıncalı.

Uzmanlar 24 yıl sonra 12 Eylül"ün Türkiye"ye, Türkiye insanına yaptığı tahribatı tartışıyor.

Bir uzman, Prof. Dr. Meryem Koray, 12 Eylül darbesinin etkisinin hala sürdüğünü belirterek, toplumun darbeyle iradesini silahlı kuvvetlere teslim ettiğini söylüyor.

Başka önemli bir şey daha söylüyor ki işin aslı budur:

Darbenin toplumsal gelişme açısından travma yarattığını ifade ediyor. Sindirilmiş bir toplum yaratıldığınına dikkati çekiyor. "Asıl acı olan 12 Eylül"ü kabullenişimizdir" diyor.

24 yıllık kabullenme yetmez mi? "Artık yeter" deyip bunca yıldır taşıdığımız ve kişiliğimizi sürekli ezen o menhus virüsü vücudumuzdan atmanın zamanı gelmedi mi?

Türkiye"yi seviyorsak hesap sormak zorundayız. Suçlular bu memlekette de cezasını çekebilmeli...