Yine "sınırlı kesim"
***
Malum haftanın gündemini Gürcistan maçı doldurdu. Gerek teknik kadro, gerek futbolseverler, gerekse de federasyon tarafından oldukça anlamlı dersler çıkartılacak bir maç oldu. Ben bu dersleri, mümkün olduğunda önem sırası gözetmeden sıralayacağım.
1. Haluk Ulusoy yönetimi zamanında maçın Trabzon"a alınması, Gürcü kardeşlerimizi hem daha az yormak, hem de masraflarını asgariye indirmek bakımından, çok isabetli oldu. Yalnız, yeni yönetimi bu konuda bir zafiyet içinde gördüm. Hazır elleri değmişken, Hopa Stadı"nda neden oynatmadılar? Gürcü topçular, Sarp Kapısı"ndan yürüye yürüye gelirler, maçtan sonra Papila Otel"in önünde denize girerler, dönerken Kemalpaşa"da Başkan"ın Yeri"nde de Karadeniz mezgit yiyip çeker giderlerdi.
2. Hani öyle derler ya, tüm bir şehre mal etmemek lazım. Doğrudur. "Sınırlı bir kesim" Trabzonlu, büyük bir jest yapıp, tribünde dev bir Haluk Ulusoy pankartı açtılar. Eski başkan, bu jesti karşılıksız bırakmamalı. Çarşamba günü oynanacak Yunanistan maçına, işte o "sınırlı kesim" seyirciyi, amcasının otobüsleriyle götürmeli, aynı "sınırlı kesim",
o pankartı, Atina"da da açmalı. "Bu kimdir diye soran olursa, eski bir çeteci dersin sevgilim" anlamı çağrıştırmamak üzere, Trabzon ve havalisinde Mili Mücadele"de sayısız yararları dokunmuş bir Kuvvacı denmeli.
3. Yine aynı "sınırlı kesim" -ki nedense onlar hep "kendilerini bilirler"- milli takım formasını giyen Fenerli topçulara küfür ve hakaret yağdırmışlar. Bir takıma düşman olmanın, bir takımı tutmaktan önemli olduğunu, hatta "milli ve manevi değerler"den de önemli olduğunun altını çizen bu tutum ve davranışı da öyle birden silip atmamalı. Netice itibarıyla sosyolojik bir vakıadır. Nuray Mert, Trabzonlu olması hasebiyle de, bu konuların da üstüne gitmeli.
Ancak bu arada Ömer Çavuşoğlu boş durmamalı, şimdiden bir tribün organizasyonu için hazırlıklara başlamalı. Malum, bundan sonraki maçlar için Saracoğlu ve İnönü statlarının adı geçiyor. Saracoğlu"ndaki bir maç için, Gökdeniz mi olur artık, Hüseyin mi yoksa Tolga mı olur, diplomasideki "mukabele hakkı"nı derhal kullanmalı, rövanşı mutlaka almalı. Aynı tiynetin yılmaz savaşçısı olarak Aziz Üstel de durumdan vazife çıkarmalı, "Ömer ağbi, aman ağbi, bak şimdi Hoca Fatih Tekke"yi oyuna alıyor, onu da indirecez di mi ağbi" diye yancı olmalı.
4. İşte böyle bir maçta Ersun Hoca, Gökdeniz"e ne kadar kanat değiştirirse değiştirsin, baktı olmuyor, en son çare olarak, "orta hakeme yakın oyna" demeli. Bu yolu denemeden, Gökdeniz"i oyundan almamalı.
5. Sanem Altan, müdürüm Yiğiter Uluğ"un programında olduğu gibi, Ersun Hoca"nın her sözünde çelişki aramamalı. Bu ve benzer programlarda, "Soruyu eşim hazırladı ama cevapları babamın kitaplarında var, okuyun sonra tartışalım" diye kestirip atmalı.
Bunları yapmalı. Sonra iş işten geçti olmamalı.
***
<a href="redirect.jsp?url=http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=127216" target="_blank">http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=127216</a>
|