Yunanistan / Hellas:
Yanliz degilmisim ;-)
Baskalari da benim düsüncemi paylasabiliyormus.
al"
----------------------------------
Önemli olan favori olmak
Yunanistan"ın kazandığı nedir? Tarihte bir altın sayfa mı, yoksa altın bir gelecek mi? Muhtemelen ilki. Onlar turnuvanın en yaşlı kadrolarından birine sahiplerdi. Lejyonerleri takımlarında yer bulamıyordu. Şimdi birçoğu iyi transferler yapacak. Ama istikrarlı olabilecekler mi? Hayır çok zor. Sadece katı bir savunmayla ve takım disipliniyle kazandıkları bir zafer bu. Tekil. Tarihte bir altın sayfa olarak hatırlayacaklar. Asla favori olamayacaklar. Çünkü onların Fransa, İngiltere, İspanya, Hollanda hatta Almanya gibi bir futbol programları yok. Futbol dünyaları temizlenmez pisliklerle dolu. Şimdi bir rüyaya daldılar. Bu onları sarhoş ediyor. Bir altın sayfaları ama karanlık bir gelecekleri var. Her pislikte, başarısızlıkta birileri çıkıp "Konuşmayın biz Avrupa şampiyonu olduk" deyip her şeyin üstünü örtecek. Ve asla favori olamayacaklar. Nereden mi biliyorum? Onları kendim, gibi tanıyorum. Sadece aynaya bakmam, son iki yılımızı hatırlamam yeterli. Sonları iyi olsun.
Hâlâ gülümsüyorum
Soru şu: Farz edin ki bir problem oldu, olmaz ya turnuvanın kaderini derinden etkilemiş bir fahiş yanlışlık. UEFA, Euro 2004"ün tekrarlanmasına karar veriyor. Bu Avrupa Şampiyonası"nın sonucunu bilen biri olarak, Yunanistan"ı yine favorileriniz arasına koyar mısınız?
Ya da şu soru: Komşumuzun 2006 Dünya Kupası"na katılması, Fransa, İngiltere ve Hollanda kadar yüksek bir ihtimal midir? Veya Atina sokaklarında günlerce içip çılgın gibi sevinenler, takımlarının Avrupa"nın en iyisi olduğunu ayık kafayla söyleyebilirler mi? Hayır !
Yunanistan, Lucescu"nunkiyle aynı kategoriye sokulamayacak bir savunma zihniyetiyle, büyük bir şansla ve yüksek inançla kupayı kaldırdığında gazetecilerin suratlarını görmeliydiniz. Şaşkın, anlamaz bir ifadeyle öyle bakıyorduk hep birlikte. Bu bana iki yıl önceyi, Japonya"daki yarı finali hatırlattı. Brezilya"nın karşısındaydık ve aynı çehreler aynı garip ifadeyle bakıyordu sahada olup bitene. Ronaldo, kariyeri boyunca attığı en akıl almaz, en kendine özgü - kimilerine göre de "kababurun" - golle Rüştü"yü aldatmasa, belki basın tribünündeki o şaşkın ifadeler daha da koyulaşacaktı. Belki dünya futbol tarihinin en büyük sürprizi, Ege"nin bu yakasında kutlanacaktı. Ama çok iyi biliyoruz ki, yine bir sonraki Dünya Kupası için favoriler başka olacaktı.
Hıncal Uluç ustanın kupa sonrası değerlendirmesi bu yüzden garip geliyor bana. Sabah"ın kapaktan sürmanşet olarak verdiği açıklaması: "Türkiye, Dünya Şampiyonu olur derken bana gülüyordunuz. Bakın Yunanistan, Avrupa Şampiyonu oldu işte"
Korkaklık ve cesaret
Öncelikle Yunanistan, Hıncal Usta"nın tanımladığı gibi bir hocayla kazanmadı. Rehhagel, tıpkı Şenol Güneş gibi kariyeri sekteye uğramış, iş bulmakta zorlanan bir hocaydı. Fark şuydu: Güneş"in kariyeri yükselmekteyken sekteye uğramıştı, Rehhagel"in ise tepeye çıktıktan sonra. Aynı olan şuydu: ikisi de hak ettiklerini düşündüklerini işleri bulamıyorlardı. Ege"nin iki yakasında iki iş buldular. İnanılmaz bir yere çıktılar. Avrupa Şampiyonluğu ve Dünya Kupası üçüncülüğü. Birbirlerine benzerliklerini Yunanistan federasyonunun tavrından da anlayabilirsiniz. Onlar Şenol Güneş"i takımın başına geçirmeyi düşünmüşlerdi. Bizim göstermediğimiz saygıyı ona gösterdiler.
İşte durum buyken Rehhagel"i övüp, Güneş"i, Lucescu"yu yerin dibine geçirmeyi anlamıyorum. Güneş ve Lucescu"yu korkak ilan edip, Rehhagel"i, "Hoca dediğin böyle olur" diyerek övmeyi ise hiç. Bu haksızlıktır. Yunanistan, Çek Cumhuriyeti karşısına 9 adam adamayla sahaya çıkıp, Charisteas"a bile adam markajı görevi verildiğinde gülmüştüm, herkes gibi. Tarihin en açıklanamaz istatistikleriyle maçı, sonra da finali kazandıklarında ise sadece şaşkın baktım olup bitene. Ama biliyordum ki kimse bir sonraki kupa için değil kazanmalarına, katılmalarına bile bir kuruş yatırmaz.
Yazmıştım, tekrarlayayım: Yunanistan, çeyrek final, yarı final ve finalde sadece toplam 18 şut attı. Bu Portekiz"in sadece finalde denediğinden 1 fazla. Kupanın en fazla maç oynayan takımı olmalarına rağmen şut sıralamasında 10. sırada yer aldılar. Maç başına şut ortalamaları 7.8. Bu Almanya"nın yarısı kadar. Tüm takımlar arasında sadece Letonya"yı geçebiliyorlar. Bu bilinen futbol gerçekleriyle bir yüz karasıdır. İşte bu yüzden bahis şirketleri turnuva öncesinde onlara 1"e 80 ve 1"e 100 arasında değişen şanslar tanıyordu. Letonya"dan sonra en az onların şampiyonluğuna veriyordu, İsviçre"yle birlikte.
Bu betleri doğrulayan istatistikleri veren takımın teknik direktörü nasıl kahraman oluyor da, Lucescu"yla Şenol Güneş korkak oluyor. Ruslar o son dakika golünü atsa, Rosicky"nin şutu direğin altına değil de içine vursa, finalde kaleyi bulan ilk ve tek şutları gol olmasa, Rehhagel de mi korkak olacaktı? Ya da Rüştü"nün eldivenlerini sıyırıp giren o kababurun içeri değil de kornere gitse Güneş çok mu cesur olacaktı?
Adil değil
Hıncal Uluç usta Türkiye, Dünya Şampiyonu olur demişti. Ama biliyoruz ki, bu kupa için aynısını Letonyalı ve Bulgar bir gazeteci de yapabilirdi. Aslına bakarsanız 16 ülkeden 16 yazar da. Herkes yapabilirdi. Ama biliyoruz sadece bir takım kazanabiliyor. Ne olacaktı o zaman? Yunanistan kazandığı için, bütün o gazeteciler haklı, bütün o takımların teknik direktörleri haksız mı?
Yapabileceklerine inanmak, bunu söylemek, başka şeydir, ama yapılamadı diye kelle istemek çok başka. Bu hakkaniyet sınırlarını taşıyor. İşte bu yüzden Hıncal Abi, "2 sene önce bana gülmüştünüz" diyorsun ya, kusura bakma ama ben bugün hâlâ, bazen suratımda bir gülümseme yakalıyorum.
----------------------------------
<a href="redirect.jsp?url=http://www.milliyet.com.tr/2004/07/13/spor/ydemirkol.html" target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/2004/07/13/spor/ydemirkol.html</a>
|