iman
Îmân: İcmâli ve tafsîlî nâmıyla iki kısma ayrılır.
Her şahs-ı âkil üzerine evvelâ îmân-ı icmâlî ba"dehû ıttılâ"ı nisbetinde îmân-ı tafsîlî farz olur.
Şöyle ki : Peygamber-i Zîşân Efendimiz Hazretleri gerek emr ve nehyi ve gerek haber nev"inden min tarafillâh her ne teblîğ buyurmuş ise cümlesi hakdır ve doğrudur diye tasdik eden kimse îmân-ı icmâli ile mü"min olub emr-i ilâhîye imtisâl etmiş ve dâire-i küfürden halâs olmuş olur; ve şu tebliğât-ı nebeviyyeden hiç bir şey"i âletta"yîn öğrenmeden vefât etse, ehl-i cennet olur. Lâkin muammer olub da şifâhen ol Hazret"den yâhud şübheye imkân kalmayacak sûrette efrâd-ı ümmetden ba"zı ahkâm-ı dîniyyeye (Meselâ beş vakit namazın cemi" mükellefîn üzerine farz olmasına) kesb-i ıttıla" eden kimse âletta"yin o hükm-i şerîfi tasdik ve kabûl etmek lâzım gelir. Bu üslûb ile her muttali" olduğu hükm-i dînîyi şüphe etmeyerek cezmen tasdîk etdikçe kendisindeki imân-ı tafsîli tezâyüd eder.
İmdi îmân-ı icmâli kâbîl-i ziyâde ve noksan değilse de îmân-ı tafsîli ziyâde ve noksan kabûl etmekdedir.
|