Dinden uzaklaştıkça huzur kalmaz
Allahü teâlâ, herşeyin sebebsiz, şartsız, maliki, hepimizin sahibidir. Bütün insanlar, Onun kullarıdır. Kullarına verdiği her emri ve herşeyi istediği gibi kullanması, hep yerindedir ve faydalıdır. Bunda, zulüm olamaz. Memurlar âmirlere, kullar sahiplere emirlerin, işlerin sebebini soramaz. Akla uygun, bundan daha açık birşey yoktur.
DİNDEN UZAKLAŞTIKÇA SIKINTI BAŞLIYOR
Bugün bile, Allahı inkar eden, islâmiyeti beğenmeyen, cahilliğin verdiği cesaret ve taşkınlıkla öğünen toplumların, Allahın emirlerinden çoğunu benimsedikleri göze çarpıyor. Bütün insanların, din ahlâkından uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefalet, işkence, sıkıntı ile kıvrandıkları görülüyor.
Fen aletleri, medeni vasıtalar, akıllara hayret verecek şekilde, ilerlediği hâlde, dünyadaki huzursuzluğun, insanlıktaki sıkıntının azalmadığı, arttığı, ibretle görülüyor.
DÜNYANIN DURUMU
Dünya canlıların ihtiyaclarını giderdiği bir barınak yeridir. Eğer dünya, devamlı sallansaydı, insanlar hiçbir şeyi, hiçbir sanatı mükemmel yapamazdı. İnsanların isyandan vazgeçmesi için İlâhî bir ikaz olan zelzeleden [depremden] ibret alınmalıdır.
Yeryüzünde toprak olmayıp hep kaya ve taş gibi sert maddeler bulunsaydı, ziraat yapılmaz, toprak nimetinden istifade edilemezdi.
Yerçekimi kuvvetinin yaratılması ne büyük nimettir. Yerçekimi olmasaydı yeryüzünde yaşamak mümkün olmazdı. Hiçbir şey konduğu yerde durmaz, hafif bir tesir ile göklere yükselirdi.
Hava ve rüzgar sayesinde bulutlar hareket edip yağmurlar çeşitli yerlere yağabiliyor. Hava olmasaydı, uçaklar uçamazdı. Gemiler ve diğer vasıtalar da havaya muhtaçtırlar. Yağmur bile hava sayesinde düzgün yağmaktadır. Çünkü hava olmasaydı, yağmur kütle halinde düşer, ondan istifade zorlaşır, hatta felaket olurdu. Hava ve rüzgar olmasaydı, yağmurlar hep belli yerlere düşer, birçok yerlere de yağmaz, böylece fayda yerine zararı olurdu. Bazı yerlerde kuraklık hüküm sürerken, bazı yerlerde devamlı seller meydana gelir, birçok şeyler harap olurdu.
Hava olmasaydı daha neler olmazdı ki? Kuraklık hüküm süren yerlerde bitkiler kurur, pınarlarda su kalmazdı. Böylece havada istenilen nem bulunmayacağı için ziraat yapılamaz, hastalıklar başgösterir, kıtlık ve felaket meydana gelirdi.
Sel, zelzele, kuraklık gibi, İlâhî musibetlerin ara sıra zuhur edişi, Allahü teâlânın sonsuz nimetlerine, lütuf ve ihsanına karşı isyanda olanları ikaz mahiyetindedir. Hiçbir nimet ve felaket sebepsiz değildir. Düşünebilenler için nice hikmetleri vardır.
Allahü teâlâ, insanoğlu için bunlar gibi daha nice sayısız nimetler yaratmıştır. Bunları kullanabilmek için akıl ve fikir ihsan etmiştir. Bu ihsanlara karşı kulluk vazifemizi yapmamız icap etmez mi?
|