Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   News & Politik (http://localhost/forum/showthread.php?t=4275)

esmercan 24.07.2007 12:19

Almanya´da cok mu farkli?
 
Almanya´da Kanack Attacktakin "zararlarini" azaltmak icin türkleri mok yerine koyuyorlar, oku okuma, isim olsun olmasin. Ehh? Al A Mania da verebiliyor musun oy? Ayni durum Türkiye´de de var, yabancilara oy hakki yok, degismeli bu durumlar.
Bir de dedigim gibi, zaten AIHM´e dava acti toplu dava olarak bazi alamancilar, kazanirlar da. Oturdugun yerden oy verebilmelisin.
Yani, Hizlicagim, hak verdim sana, anlaaaa beni!

esmercan 24.07.2007 12:22

Akp Chp Mhp eehh?
 
Akp ugrasiyor da ugrasiyor bari, basarisi senin gözünde az bile olsa. Yok CHP´ye oy verecektik, abani domuzlara, seküler diye gecinen tam sagcilar.
Man wählt das kleinere Übel, oder man läßt es generell.

Askerligimi yaptim, evet. Vatanimizi seviyoruz sonucta, ne kadar mok olursa olsun Al A Mania´nin yaninda. Hahah

esmercan 24.07.2007 12:28

Devlet veriyor da, ama
 
Sakarya bölgesinde dagitiliyor mesela gida yardimi gibi, düzgün hayata gerekli olan ihtiyaclar, parasiz,issiz gücsüz, yasliysan vs.
Bunu devlete gidip bi müracat etmek lazim ama, yoksa havani alirsin.
Tamam, paran olmayabilir secimler icin gidip gelmek icin, sorun degil.
Zaten bu konuda haklisin yani. Millet türk ise, oturdugu ülkeden oyunu verebilmesi lazim mektup yoluyla. Kazanacaksiniz zaten o davayi, hakli olarak.
Bol sanslar dilerim bunu icin.

24.07.2007 17:17

zaten öyle oluyor hep
 
yüzde 50 oy alir bi parti, neden türkiyenin yüzde 50si oy vermedi denir

burda erdogan desteklenir, kesin 10 nickli biri derler..

sahsen ben dün kaydoldum..bunun disinda baska nikim varsa deniz baykal olayim..herkesi kendimze benzetmeyelim olurmu?

cagdasturk 24.07.2007 21:35

HAKLISIN MILLET MEYDANI BOS BIRAKMIYOR !
 
Bu aziz millet ne hikmetse hic bir zaman senin zihniyetini temsil eden boka konmadi.
Yine bu aziz millet hic bir zaman senin gibi kicikirik sahte vatanseverlere meydani birakmadi birakmayacak. Ayrica bir fikir beyan edeceksen ki söylediklerin pek fikir ürünü seyler degil, adam gibi cik bu benim fikirlerim de. Atatürkün arkasina siginmaya kalkma. Onun adini bu utanilacak sözlerle kirletme.
Aglamakta haklisin ama ne yazar, millet iste böyle kodumu oturtuyor, hadi bakim..

roman 24.07.2007 22:57

!!!
 
Mehmet Altan.


Demokrasi tırmanıyor...


Saat on dokuz otuz..
Yazıyı yazmak durumundayız.
Türkiye" genelinde bu saat itibariyle durum ne?
Sandıkların yüzde yetmişi açılmış.
Durum ne?
Ak Parti ezici bir üstünlük sağlamış.
Aldığı oy oranı yüzde elli civarında.
Saatler ilerledikçe durum farklaşır mı?
Soruyu uzmanlara soruyorum.
Üç aşağı,beş yukarı durum aynı gider, çok büyük bir değişim olmaz diyorlar..
Muhtemelen AK Parti biraz düşer, diğer ikisi de biraz daha artar..


* * *
Bu seçimim önemi neydi?
Önemi şu…
Bu bir referandumdu.
Neyle ne arasında?
Demokrasiyle, askeri vesayet arasında.
Halk ne dedi?
Demokrasiye çekilen silaha bakarak…
“Katili gördüm” dedi.


* * *
Başka ne dedi?
"Yetti gayri" dedi.
Ve "davrandı".
Bu seçimin ilk sonucu, artık seçmenin büyük çoğunluğunun sivil siyasete ikide bir askeri müdahaleden fena halde bunaldığını göstermesi.
Bizans"da oyun bitmez ama…
Türkiye"de 22 Temmuz akşamı itibariyle "demokrasi tırmanmakta"...


* * *
Asker ve sivil bürokrasinin değişime karşı olan etkin kesimi ne planlıyordu?
Her zamanki gibi olan biteni anlamak yerine…
Devlet eliyle siyaseti tanzim etmek peşindeydiler.
Nasıl?
CHP"yi...
MHP"yi ittirerek…
Kan üzerinden…
Şehit üzerinden...
Cumhuriyet üzerinden…
Laiklik üzerinden…
Kısaca "insan odaklı" bir anlayışı red ve inkar ederek…
Korku üreterek siyaset yapma çabası içinde oldular.
Sonuç ne?
Halk iradesi kazandı.
Bir kez daha…
"Devletin siyaseti tanzim etme" çabası tutmadı.
Halka karşı devlet entrikası başarılı olamadı.


* * *
Devlet eliyle topluma nizam vermek isteyenler...
Demokrasiye karşı cumhuriyeti kullanıyordu.
Askeri muhtıra ertesinde yapılan mitingler ne mitingiydi?
Cumhuriyet.
Halbuki yara almış olan demokrasiydi.
Halk durumu düzeltti.
Demokrasinin yarasını onardı, cumhuriyeti demokrasiye karşı kullananları uyardı.
AK Partisi zıplarken, CHP"nin duvara çarpması budur.


* * *
Sosyolojik olarak bakarsak...
Türkiye, Gümrük Birliği"nden beri modernleşiyor.
Bu nasıl bir modernleşme?
Üretim biçimini dönüştüren… Bizi köylü ve esnaf ülkesi olmaktan çıkarıp daha yukarı taşıyan bir dönüşüm.
Sanayide mesafe almamıza yol açan…
Üretimi kışkırtan ve piyasayı derinleştiren bir merhale.


* * *
Biz görüntü modernleşmesine alışmıştık…
Batının tüketim modelini taklit eden…
Ama köy ve esnaf gerçeğini hep sabit tutan...
Devlet elitlerinin…
Bürokrasinin egemenliğini koruyup başöğretmenlik yaptığı…
Jakoben bir değişim…
Kemalist bir modernleşme.
Şimdi ise sahneye halk girdi…
Demokratik modernleşmeye adım atıldı.


* * *
Türkiye…
Modernleşme…
Ve devletleşme seçenekleriyle karşı karşıyaydı.
AB sürecinin ivme kattığı modernleşmeden yana mısın?
Demokrasi ve zenginlik istiyorsun musun?
Yoksa…
Değişime ayak uyduramayanlardan…
Lumpenleşme sürecindekilere "idam vaat eden" politikalardan…
Devlet olanaklarıyla eski tek parti zihniyetinin devamından yana mısın?
Türk halkı, demokratik modernleşmeden yana tavır aldı.


* * *
Ak Parti’nin bundan böyleki siyasetini de…
"Lumpenler" ve "devletleşme" kategorileriyle olan ilişkileri belirleyecek.Ama bunu sonra konuşuruz.

Şu an en önemli ve belirleyici yorum şu:
Demokrasi tırmanıyor…



23 Temmuz 2007, Pazartesi(gazetem net.)

roman 24.07.2007 23:08

!!!
 
Rodos’a yüzecek mi?


AK Parti beş yıla yakındır iktidarda. CHP de muhalefette.

Normali ne? İktidarın yıpranması... Muhalefetin de dirileşmesi. Bizde tersi oldu.

İktidar dirileşti, muhalefet pörsüdü.

Türkiye genelinde ağır bir hezimet var.Peki ya Antalya?Ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal’ın kendi memleketinde durum ne?

Baktım Baykal orada da kaybetmiş.

AK Partinin aldığı oy oranı yüzde 33.09.

CHP ise yüzde 29.06 da takılıp kalmış..

Kendi ilinde bile başarılı olamayan bir ana muhalefet lideri.

***

CHP neden başarılı değil?

Çünkü hayatı okuyamıyor.

Büyük resmi göremiyor.

Tüm analizleri... Yaklaşımları..

Stratejileri yanlış.

Neden?

Çünkü toplumun değil, devletin partisi.

Çünkü halka değil, asker ve sivil bürokrasiye endeksli.

***

Halkı aşağılamanın... Halkı beğenmemenin... Halka güvenmemenin bir bedeli var.

Tüm fıldırfış senaryoya... Tüm anti demokratik ittirme kaktırmaya... Tüm hukuku zorlamaya... Tüm 28 şubat numaralarına rağmen.. Yüzde yirmide takılıp kalmak işte bu bedel.

***

İşin garip tarafı... Halkı beğenmeyenler...

Halka güvenmeyenler gerçekten elit olsa...

İçim yanmayacak. Sanırsın ki... Saraylardan çıktılar. Taşralı kadrolar şimdi taşrayı küçüsüyorlar. Fındık kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş.

Eliti olmayan bir bürokratik elitist anlayış, mizah şaheseri gibi.

***

Toplumu... Ve değişimi anlamanın en önemli araçlarından biri sosyolojik sürece iyi ve yakından bakmak.

Diğeri ise ekonomiyi esaslı bir şekilde analiz etmek. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ne diyordu?

‘Alım gücü artmayan bana oy vermesin’ diyordu. Bunu algılamadılar. Algılamayınca önemsemediler.

Türkiye’nin beş yıldır büyüdüğünü...

Bu sürede Türkiye’ye yarım bir Türkiye daha eklendiğimi de fark etmediler.

***

Türkiye’nin hızlı modernleşmesi...

Katma değer yaratmanın öne geçmesi...

Rekabetin hızlanması...

Sanayinin nitelik kazanması...

Ekonominin küreselleşmesi...

‘Cumhuriyet ölüyor’...

‘Laiklik elden gidiyor’ haykırışlarının kurbanı oldu.

Bunları da göremediler.

***

Onların derdi,halktan birinin cumhurbaşkanı olmasını engellemekti.

Halktan oy alamadıkları için bunu kumpaslarla yapmaya kalktılar.

Muhtıra... Hukukun zorlanması...

CHP... Askeriye... Yüksek yargı.. Çankaya. Halka... ‘Senden cumhurbaşkanı olamaz’ denmesi oy patlamasının çok önemli bir nedeni oldu.

Bunu da algılayamadılar.

***

Algılayamamalarının bir nedeni de...

Maalesef medyadaki halka yabancı arkaik unsurlar.

Topluma yabancı... Dünyaya uzak...

İnce eleyip, sık dokumayan...

Taşra dedikoduları üzerinden kanaat getiren medya esnafı da bunları şaşırttı.

***

Bunlar ‘vatandaş sevmeyen vatansever’ makulesi.

Ulus var... Devlet var... Ulusdevlet te var... Ama insan yok... Birey yok... Vatandaş yok.

Siirt’in mezrasındaki yoksul insanımıza Ankara’dan bağırıyorlar:

‘Cumhuriyet ölüyor...’ ‘Laiklik elden gidiyor...’ Oradan seçimle gelen derin cevapı tercümeye gerek yok.

***

Seçim sonuçları açıklanalı çok oldu.

Baykal’da ses soluk yok.

Pişkin bir sükunet hakim.

Kaybederse Rodos’a yüzeceğini söylemişti.

***

Ortalıkta yok.

Denizde mi acaba?

Değilse de...

Rodos’a muhakkak yüzmeli.

Böylesine bir körlüğe...

Bunca siyasal günaha...

Anca arınabilir.

O da garanti değil tabii.


Mehmet Altan.

24.07.2007


(star gazetesi)

cagdasturk 24.07.2007 23:39

DEMEKKI NEYMIS..
 
Demek ki neymiş?
Halk gerginlik istemiyormuş.
Halk muhtıra istemiyormuş.
Halk artık “vatan, millet, Sakarya” söylemlerinden bıkmış.
Komplolardan ve siyaseti vesayet altına alma çabalarından bıkmış.
Ne istiyormus halk peki halk, kendisine saygi gösterilmesini, istikrar, is, as, huzur, mutlu bir gelecek.

Biraz “şiştiniz mi?” yapalım da rahatlayalım:

Ben sayamadım, kaç kişiydiniz Tandoğan’da, Çağlayan’da?
Hubble teleskopuyla bakıp metrekareye kaç kişi düştüğünüzü mü hesaplıyordunuz ne?
Oysa uzaydan bakacak bir şey yoktu, ayaklarınız yerde olsa görürdünüz?
Demek 47.9 tahminine “Oha!” diyordunuz; “sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında” kalıyordunuz öyle mi?
E, “Oha!” yani, ben de size “Odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir "oha"” diyebilir miyim?
Halkı bu kadar tanımamak ancak Türkiyede mümkün galiba…

25.07.2007 00:26

saka maka
 
HALK ne koydu bazi kisilere ama

:)

huzuradavet 25.07.2007 07:50

Vaybee yetkilerine BIR SORU?
 
Degerli vaybee yetkilileri..

Size bir sorum var..

sürekli gündeme getirmis oldugunuz konulara, özellikle Islamiyete aykiri düsünen konular olsun, cumhuriyet mitingleri ile veya Abdullah Gül"ün Cumhurbaskani olamamasi ile alakali konulari ana sayfaniza tasiyip, herkesin yorumuna acik biraktiniz..
Nicin su an gündemin 1 numarasi olan secimlerle, ve AKP nin zaferi ile alakali konuyu hemen yok ettiniz ve yoruma acik birakmadiniz..........

Bu zafere sevinen ve duygularini yazmak isteyen insanlara büyük bir haksizlik yapmiyormusunuz?
Madem adaletli davraniyordunuz.. Nicin Müslümanlari rencide edecekk konulari ana sayfaya tasiyip, günlerce ekranda birakip müslüman olmayan insanlarin yazmasina müsade ediyordunuz.....?

cevaplarinizi bekliyorum...

Huzur

25.07.2007 13:01

Bravo..temelinde cok dogru bir
 
düsünce.Ama Site yöneticileri maalesef kendi yolunda.Beklenir ki isler tam zivanadan ciksin, o zaman da makaleler siliniyor. AGB denen birsey var, herkes üye olurken okeyliyor.Ama sonra bunun kontrolü yapilmiyor.Ya Bülent Ersoyun donu, ya da o manken lezbiyen olmusch, su manken sunu yapmisch..falan filan..mantigi yok...tutturabildiklerine iste. Yoksa Ana sayfada 3 yildir ibrahim tatlisesin yildiz tilbenin resmini bile degistiremeyenler, hergün baska bir mankenin döt resmini cümle aleme sunabilmektedirler.

roman 25.07.2007 13:38

!!!
 
Sen bu ülkenin garnitürüsün!

Seçim gecesi AKP Genel Merkezi"nin balkonu. Tayyip Bey beklenen açıklamayı yapıyor:
"Şu bayraklarınızı göreyim. Bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır. Şimdi buradan tüm Türkiye"ye seslenelim:
Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet!"
Belki Başbakan bilmiyor ama lafın esası ve devamı şöyledir:
"Ein stad, ein folk, ein Führer!"
Yani "Tek devlet, tek halk, tek lider!"
Nazizmin meşhur sloganıdır. Sadece kendine benzeyeni yaşatan, benzemeyeni yok eden liderlerin sloganı. Üstelik Tayyip Bey konuşmasında "Hedef 2023" dediğine göre gerisini siz düşünün. Bu sözcüklerin İslami muhafazakârlığı şiar edinmiş bir parti liderinin ağzından çıktığını da hesaba katarsak... Gerisini siz düşünün.

Garnitürsünüz!

Konuşmasında AKP"den başka partilere oy verenleri "Onlar da bizim zenginliğimiz" diye tarif edip halkın AKP"li olmayan yarısını "memleketin garnitürü" ilan eden Tayyip Bey devam ediyor:
"AKP artık toplumsal merkezin adresidir!"
Tam bu sözcükleri söylediği sırada kürsüde özenle hazırlanan şu fotoğraf var:
Tayyip Bey ve eşi Emine Hanım, Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım.

Yani artık "merkez" olan bu. Yani artık "normal" olan bu. Yani artık onlar gibi görünmüyorsanız marjinalsiniz. Yani... Yani... Bu devlet de, bu millet de, bu halk da sizin değil, siz "ötekisiniz". En iyi ihtimalle "garnitürsünüz"!

Merhamet lütfeyle!

Ve herkes aslında artık bunun farkında. Seçim gecesinden bu yana televizyonlara çıkanların ağzında aynı laf: Uzlaşma!
İş çevreleri, medya, AKP"li olmayan siyasetçiler sürekli olarak AKP"nin diğer toplumsal kesimlerle, partilerle uzlaşması gerektiğini söylüyor. "Böyle olacağını umut ediyoruz", "Diliyoruz" diyorlar. Bu (adını koyalım) bir merhamet çağrısıdır aslında. Muktedirden merhamet istenmektedir. Çünkü böyle bir çoğunlukla, böyle bir toplumsal kudretle iktidara gelen bir lidere baskı yapamazsınız, ancak merhamete çağırırsınız. "Taç giyen baş akıllanır" deyip diğer toplumsal kesimleri ezmemesi için dua edebilirsiniz. Ve merhamet ancak "führer"den istenir, bilirsiniz.

Özgürlük ve eşitlik.

Politize edilmiş İslamcı muhafazakârlık kendini dayatır. Başörtüsü ve badem bıyık bir kez mağduriyet psikolojisinden sıyrılırsa, ki "merkez" ilanıyla olmuş olan budur, artık size soracaktır:
"Niye benim gibi değilsin? Yoksa sen normal mi değilsin?"

AKP Genel Merkezi"nin balkonundan seçim gecesi yapılan açıklamanın devamında bu vardır. Bu cümleler ne Kemalist bir cumhuriyet kızının hezeyanıdır ne de halka uzak bir beyaz Türkün çıtı pıtı tedirginliği. Bu cümleler, vicdanın, özgürlüğün ve eşitliğin tarafını tutan bir gazetecinin sözleridir.

Sivil muhtıra mı?

Bu seçim sonuçlarına bakıp "Demokrasi kazandı" diyenler, AKP"yi Türkiye"de sivil olanın, demokratik olanın tek ifadesi olarak görenler var. Allah aşkınıza söyleyin:
Madem bu halk orduya tepki vermeye bu kadar meraklı, niye çocuklarını gık demeden ölüme gönderiyor?
Madem bu kadar anti-militarist bir halkımız var, neden ordu müdahalelerine gık çıkarılmıyor?
Madem bu halk mağdur olanı korumaya bu kadar meraklı, insanların yakıldığı Sivas"tan neden Muhsin Yazıcıoğlu milletvekili seçiliyor?
"Demokrasi kazandı" diyenler düşünsünler:
O zafer konuşmasını Deniz Baykal yapıp "Tek devlet, tek millet" deseydi ne tepki vereceklerse aynı tepkiyi neden Tayyip Bey"e vermezler?

Nihayetinde söyleyeceğim şudur:

Türkiye, milliyetçilerle siyasal İslamcıların politika yaptığı bir memlekete dönüşmüşken bu memleketteki tek faşist, militaristler, askeri müdahale şakşakçıları değildir.
Muhafazakârlardan da pek güzel führer"ler çıkabilir. Ve bey takımı daha da güçlenmişken size şimdi daha yüksek perdeden söyleyebilir:
"Ananı al da git!"

Ece Temelkuran. (Milliyet gazetesi.)

roman 25.07.2007 13:40

!!!
 
İtibarsız yığınlar, "oligarşi"ye karşı "biz de varız" diyorlar

Çirkin ve seviyesiz nutukçu polemikleriyle geçen seçim kampanyasından sonra, genel seçimler de noktalandı.
Neyse ki seçimler, kanlı bir kargaşaya neden olmadan; gönül rahatlatıcı bir olgunlukta geçti ve sonuçlar da, 2 saat içinde açıklanmaya başladı.
Yüksek Seçim Kurulu"nu ne kadar kutlasak, yeri.
* * *
Türkiye oldum bittim; ne "sol"un, ne de "sağ"ın içeriğiyle, politika sözlüğündeki tanımlarını algılayabildi.
* * *
Osmanoğulları"nın vezirlerle, ocak ağaları ve kapı kullarından oluşan "Enderun"u; Cumhuriyetçiler tarafından resmi bayramlarda frak ve silindir şapka giyen Hazine"den geçinmeli bürokratlar oligarşisine dönüştürülünce; imajı değiştirilmiş Hazine"den geçinmeli kesimle çevreleri, "ilerici"; köylerde, kasabalarda, kıyı mahallelerde yaşayan takkeli, çarşaflı, başörtülü "topluluklar"dan oluşmuş mesleksiz ve geçimini çıplak hayattan sağlamaya çalışan kent dışı yığınlar da; "gerici" olarak damgalandı.
* * *
Ne Rönesans"tan, ne okyanuslara açılımdan, ne endüstri devriminden, ne sermaye birikiminden geçmişliğin birikimine sahip Türkiye"de; çağdaşlaşma iddiaları, Cumhuriyetçiler"le de sürdü gitti.
* * *
Köylü ağırlıklı ve ilkel bir tarıma dayalı ekonomik altyapı değiştirilmeden; kılık kıyafet değişikliği, Latin alfabesinin ve İsviçre Medeni Yasası"nın kabulü gibi üstyapı değişiklikleriyle, "çağdaş bir imaj" yaratmak; yeterli sayıldı "çağdaş uygarlık düzeyi"ne ulaşmaya.
* * *
Cumhuriyetçi oligarşinin en keskin yamukluğu ise; köylerin, kasabaların, kıyı mahallelerinin yoksul ve çaresiz dünyalarını ön plana çıkararak anlatmaya kalkan ozan ve yazarları, imha etmeye kalkmasıydı.
* * *
İkinci keskin yamukluk, bilimsel bir objektiflikten kopuk "resmi tarih" hipnozlarıyla, genç kuşakların beyinlerini buzlandırmaktı.
* * *
Üçüncü keskin yamukluk da; geçim kaynağı yaratacak bir meslek "sahibi olma" hedefinden çok uzak bir eğitim düzeniyle; sadece oligarşik yapıya militan yetiştirmeye kalkmaktı.
* * *
Bütün bu yamuklukların sonucu, Türkiye 20. yüzyılı da ıskaladı ve "onlar-biz" ayrımıyla kendi kapalı çemberinin içinde; oligarşinin, gizli bir iç sömürgesiymiş görünümüne büründü.
* * *
Bugün de, seçimlerden sonra yapılan yorum ve analizlerde; bir "merkez", "merkez sağ", "merkez sol" türü, tanımlaması yapılmamış kavramlar cacığı sürüp gidiyor.
* * *
"Merkez" ne demektir?
"Orta sınıf" mı demektir; burjuvalaşma sürecine girmiş olanlar mı demektir?
"Merkez sol" daha aşağı düzeylerde kalmış ve "değişimden" yana olanlar mı demektir; "merkez sağ" daha üst düzeylerde yaşayan ve hiçbir değişim istemeyenler mi demektir.
Hiç berrak ve belli değil.
* * *
Bendenizin gözlemim odur ki; adam yerine konmayan itibarsız yığınların, toplumsal bir "değişim" özlem ve beklentisi; kendisine yakın siyasal bir kaldıraçla bütünleşmeye kalktığında, "muhafazakâr kanat" damgasını yemekte.
Eski oligarşik düzenin sürmesini isteyen "statükocu"lar ise, "ilerici kesim" damgasını...
* * *
Bütün bu ellertutar tarafı bulunmayan kavram karışıklığı, Cumhuriyetçi oligarşinin; "gerekli ibadeti yapma koşuluyla, ancak öldükten sonra mutlu ve zengin bir hayat süreceğine inanan" yoksul yığınların, emir ve yasalarla "laik" olabileceğini sanmasından ve onları "gerici" olarak damgalamasından kökenlenmekte.
Cumhuriyetçi oligarşiyi otopsi masasına yatırmak ise, "Atatürk ilke ve inkılapları"na ihanet sayılmakta...
Gel, çık çıkabilirsen işin içinden de; mayalandır çağdaş bir demokrasiyi.
* * *
Bir de 21. yüzyılın "küreselleşme" süreci var; "ulus-devlet" modelinin aşılmakta olduğu evrensel bir süreç...
Bu evrensel süreçte, ekonomi de; yerellikten evrenselliğe doğru kanat büyütüyor.
O nedenle, tıpkı yoksul yığınların "değişim" istemesi gibi, TÜSİAD da, evrenselliğe açık bir "değişim" istiyor.
* * *
Eski kalıpların ve ezberlerin pabucu dama atılıyor.
Yönetim saltanatlarının yerini, üretim saltanatları almaya başlıyor.
Hazine"den geçinmeli, mesleksiz bürokratik bir oligarşinin, işine gelir mi böyle bir değişim; kendini ne kadar "ilerici" saysa da?
* * *
1866 yılında Girit Adası"nda, Osmanoğulları"na karşı bir isyan baş göstermişti.
Sadrazam Âli Paşa, bizzat Girit"e giderek, adaya "otonomi" tanımıştı.
Ve iç politikada ne olmuştu biliyor musunuz?
Âli Paşa, vatanı satmakla suçlanmıştı.
* * *
Bugünkü Türkiye"de, kutuplaşmalar ve çalkantılar sürüp gider mi; yoksa yönetim saltanatına mıhlanmış oligarşilere karşı, "birey"in ekonomi güvencesiyle hak ve hukukunun korunması süreci; evrensel kriterlere göre benimsenir mi?
* * *
2008 yılının temmuzunu beklemek gerekiyor. Sonra da 2018"in temmuzunu...

Cetin Altan. (Milliyet gazetesi.)

adem2007 25.07.2007 18:49

Frage zum Militärdienst
 
Hallo,ich hab da mal eine Frage zum Militärdienst.Also ich habe nur noch bis Ende Oktober verlängert und zur Zeit auch keinen Job und wollte mal wissen ob ich auch mit der Hartz4 Bescheinigung beim Konsulat den Militärdienst verlängern kann.Kennt sich da einer vielleicht aus ?

25.07.2007 22:53

müslümanligi rencide eden nikli kisinin
 
kim oldugunu burda hepimiz cok iyi biliyoruz

ama bu kisinin nedense (!) vaybee de dokunulmazligi var

hizlikacak 25.07.2007 22:56

Islam ile ilgisi yokki, hepsi Marketing
 
nicin diye soracak olursan, söyle anlatayim.

Insanlar neye meragi cogalir? Negatif konularda, sansasyonlarda ve tehlike görünülenlerde insan daha büyük tepki gösteriyor.

Tartismali ortamda tabiiki o konulari daha uzun süre websayfasinin ilk sirasinda gösterecekler, ziyaretci sayisi otomatikmen daha yükselmekte.

25.07.2007 22:57

o.T.
 
gehe zum obsthändler um die ecke und lass dir bescheinigen dass du da arbeitest..die akzeptieren dort alles :)

hizlikacak 25.07.2007 22:58

kim o? o.T.
 
ohne Text

hizlikacak 25.07.2007 23:00

ammada yaptin haaa :)
 
sanki Dalton Brüderlerin baska isi gücü yok böyle seyleri takip edecekler, die gehen lieber Geld verdienen anstatt im Internet abzuhängen, die sind ja schließlich nicht doooooof *lol*

26.07.2007 08:31

ach so die Daltons...hast recht!
 
wie konnte ich nur so, zwar kurz, naiv sein :)
Trotzdem behaupe ich, das sogar meine Microwelle mehr selbstkontrolle hat.


Na ja: love it or leave it gell !

26.07.2007 14:04

sende amma meraklisin :) o.T.
 
ohne Text

halitpasa75 26.07.2007 15:12

o.T.
 
Ja, reicht aus. Du benötigst deinen Bewilligungsbescheid. Für nähere Infos solltest Du die Seiten der Botschaft oder des Konsulats besuchen.

cagdasturk 26.07.2007 19:12

DEMEKKI NEYMIS:CAGLAYAN+TANDIGAN=ERDOGAN
 
Demek ki neymiş?
Halk gerginlik istemiyormuş.
Halk muhtıra istemiyormuş.
Halk artık “vatan, millet, Sakarya” söylemlerinden bıkmış.
Komplolardan ve siyaseti vesayet altına alma çabalarından bıkmış.
Ne istiyormus halk peki halk, kendisine saygi gösterilmesini, istikrar, is, as, huzur, mutlu bir gelecek.

Biraz “şiştiniz mi?” yapalım da rahatlayalım:

Ben sayamadım, kaç kişiydiniz Tandoğan’da, Çağlayan’da?
Hubble teleskopuyla bakıp metrekareye kaç kişi düştüğünüzü mü hesaplıyordunuz ne?
Oysa uzaydan bakacak bir şey yoktu, ayaklarınız yerde olsa görürdünüz?
Demek 47.9 tahminine “Oha!” diyordunuz; “sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında” kalıyordunuz öyle mi?
E, “Oha!” yani, ben de size “Odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir "oha"” diyebilir miyim?
Halkı bu kadar tanımamak ancak Türkiyede mümkün galiba…

cagdasturk 26.07.2007 19:12

DEMEKKI NEYMIS:CAGLAYAN+TANDOGAN=ERDOGAN
 
Demek ki neymiş?
Halk gerginlik istemiyormuş.
Halk muhtıra istemiyormuş.
Halk artık “vatan, millet, Sakarya” söylemlerinden bıkmış.
Komplolardan ve siyaseti vesayet altına alma çabalarından bıkmış.
Ne istiyormus halk peki halk, kendisine saygi gösterilmesini, istikrar, is, as, huzur, mutlu bir gelecek.

Biraz “şiştiniz mi?” yapalım da rahatlayalım:

Ben sayamadım, kaç kişiydiniz Tandoğan’da, Çağlayan’da?
Hubble teleskopuyla bakıp metrekareye kaç kişi düştüğünüzü mü hesaplıyordunuz ne?
Oysa uzaydan bakacak bir şey yoktu, ayaklarınız yerde olsa görürdünüz?
Demek 47.9 tahminine “Oha!” diyordunuz; “sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında” kalıyordunuz öyle mi?
E, “Oha!” yani, ben de size “Odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir "oha"” diyebilir miyim?
Halkı bu kadar tanımamak ancak Türkiyede mümkün galiba…

26.07.2007 19:18

yüzme brifingi
 
Baykal"ın Rodos"a yüzmesi için önünde 2 seçeneği var...
(Lütfen dikkat bu bilgiler gerçektir)
Bunlardan birincisi Bozburun yarım adası, buranın Rodos Adası"na mesafesi yaklaşık 11 deniz mili yani 18 kilometre yapıyor, bu da Mecidiyeköy"den Olimpiyat Stadına kadar olan bir mesafe...

Ortalama bir yüzücü, 1 kilometreyi yaklaşık 20 dakikada sırt üstü yüzebiliyor. Eğer içine yüzücünün yavaşlığını da katarsak, 40 dakikada 1 kilometreyi yüzebilir. Yani Baykal bu durumda 18 kilometrelik yolu, 12 saatte yüzer...

Baykal"ın ikinci seçeneği ise...
Antalya"daki yalısının önünden, Rodos Ada"sına gitmek isterse... Bu mesefa ise yaklaşık 200 deniz mili yani 327 km yapıyor. Baykal"ın bu mesafeyi yine 1 kilometreyi 40 dakikada yüzdüğünü varsayarsak yaklaşık 210 saat yapıyor. Bu da 9,5 gün yapıyor. Baykal 9,5 günde gitmek istiyorsa, gece-gündüz yüzmesi gerekiyor...

HANGİ TEKNİKLERİ KULLANMALI?
*Kurbağalama ve kelebek yüzmemeli
*Sırt üstü ya da serbest teknikle yüzmeli
*Kollarına kolluk takmalı
*Palet giymeli
*Can yeleği takmalı
*Balık adam elbisesi giymeli
*Yanına pusula almalı
*Katil köpek balıklarına karşı kafes bulundurmalı

cagdasturk 26.07.2007 20:16

TOPLUMUN KESTIGI RACON: GÜL CANKAYA`YA..
 
Toplumun kestiği racon: Gül Çankaya"ya…

“Seçmen askere "kışlana dön" demiştir. Kanal Türk zihniyeti ve türevlerini marjinallikle bezemiştir. Seçmen Abdullah Gül"ün cumhurbaşkanlığına onay vermiştir, seçmen en azından cumhurbaşkanlığı konusunda zorunlu uzlaşma, yani dayatma fikrini reddetmiştir…”

Dünkü yazımızdan kalan bu cümleler bugüne girizgâh olsun…

22 Temmuz neticeleri sonrası AK Parti, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak zorunlu uzlaşma fikrine kapıyı önemli ölçüde kapamış görünüyor.

Abdullah Gül"ün dün yaptığı basın toplantısı bu eğilimi açık bir şekilde ortaya koydu.

Gül, cumhurbaşkanlığına adaylığı konusunda “Kararım meydanların işaretini görmezden gelmemek yönünde” diyordu.

Ve ekliyordu:

“Aday olmayacağım diyemem. Hepimizin ibresi, pusulası demokrasi olmalıdır. Kim içeride ve dışarıda Türk halkını temsil edebilir, bunlar konuşulmalıdır. Cumhurbaşkanlığı konusu meydanlarda nasıl konuşuldu biliniyor. Niçin bu Temmuz sıcağında herkes sandık başına geldi? Niçin herkes tarlasını, tatilini bırakarak geldi? Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci kilitlendiği için. Daha açık da konuşabilirim. Ama bu süreci olgunluk ve uzlaşmayla götürmek için böyle konuşuyorum…”

Artık şu açık: Gül 11. Cumhurbaşkanlığı"nın en güçlü adayıdır.

Biliyoruz ki, Abdullah Gül cumhurbaşkanlığına çok içinden gelerek aday olmamıştı, arzu ettiği bu değildi. Ama koşullar ve dengeler adaylığı Gül için kaçınılmaz bir hale getirmişti

Ancak bugün durum değişmiştir.

Gerek seçim meydanları gerek seçim sonuçları Abdullah Gül"e cumhurbaşkanlığı fikrini iyice benimsetmiştir.

Çıktığı her meydanda “Cumhurbaşkanı Gül” sloganlarıyla karşılanan, Başbakan Erdoğan"la el ele adeta cumhurbaşkanı gücüyle halkı selamlayan, uğradığı haksızlıkla partisinin oyunu en az yüzde 10 civarında arttıran Gül için Çankaya"dan başka çıkış kalmamıştır.

AK Parti"nin aldığı yüzde 47"lik oy, toplumun aslında Abdullah Gül"ün önünü açması, daha da öte AK Parti"ye, Gül"e yapması gerekeni işaret etmesidir.

Bu durumda AK Parti"nin Gül adaylığı dışında bir adım atması ya da Gül"ün adaylıktan çekilmesi düşük bir ihtimaldir.

Başka bir deyişle “aranan uzlaşma, sandıkta ve seçim sonuçlarıyla gerçekleştirilmiştir”.

AK Parti “demokratik olgunluk göstersin azınlığın adayını seçsin”, “Çankaya"ya bir rejim temsilcisi göndersin” diyenlere, daha şimdiden toplumsal uzlaşmanın kurumsal uzlaşmadan önce geldiğini ve belirleyici olduğunu hatırlatmaya başlamıştır…

Evet, seçimlerin ve seçmenin bir anlamda “racon keserek” krizi çözdüğü açıktır…

Ancak “kesilen racon” sadece cumhurbaşkanın kim olacağına ilişkin değildir.

Aynı zamanda “iflas etmiş bir sistemin, askeri vesayet sisteminin, devlet alanı, siyaset alanı ayrımının garantörü olan iki başlı yürütme modelinin kadük olduğunu da ilan etmiştir seçmen”.

Asıl önemli olan da budur.

Seçim sonuçları toplumun sadece askerin müdahalesine itirazı değildir, aynı zamanda siyasi iktidara “askeri vesayet modelini en etkili biçimde aş, aşmalısın” mesajıdır.

Bu konuda etkili adım elbet iki başlı yürütmenin tek başlı hale getirilmesi, rejim temsilciliği sisteminin devreden çıkarılmasıdır.

Peki bu durumda asker ne yapar?

Ne yaparsa yapsın!

Aslında hiçbir şey yapamaz…

Türkiye"nin toplumsal ve siyasal gelişim dirençleri ve köhne kurumsal yapıları yenileyecektir ve yeniliyor.

Ali Bayramoğlu

27.07.2007 13:41

oh..es geht doch.Siehe neue Maske etc.
 
bei Vaybee !hmm..

roman 27.07.2007 16:39

!!!
 
Ozan Ceyhun

ozanceyhun@birgun.net



Ufuk Uras"a açık mektup 26/07/07

Sevgili Ufuk Uras,

SOL"u hak ettiği gibi temsil etmek gibi çok anlamlı bir misyon yüklendiğin TBMM"de, Türkiye"de birçok insanın sana yönelik beklentileri olduğunu ve tüm bu beklentilerin senin tarafından gerçekleştirilmesinin imkânsız olduğunu biliyorum.

Ancak senden gene de bir ricam var. Sana oy vermek isteyip de veremeyen, çoğunluğu Avrupa"da yaşayan Türkiyeliler"e bugüne kadar birçok başbakan, bakan, milletvekili onlarca söz verip tutmadı. Almanya"da, Fransa"da, Belçika"da, İngiltere"de, Danimarka"da, Avusturya"da, Hollanda"da ya da İsviçre"de yaşamakta olan yüzbinlerce Türkiye kökenli göçmenin bu ülkelerdeki sorunlarının çözümünü TBMM"den beklemek yanlış olur.

Ancak bu insanların hâlâ TC vatandaşlığına sahip olanlarının TBMM tarafından ele alınıp çözülmesi gereken sorunları da var. Şimdiye kadar bu insanların hiçbir sorununu çözmek için gayret gösterilmez iken buna karşın yeşil sermaye ve de benzeri dolandırıcı çevreler kandırabildiklerinin "ceplerini de boşalttı."

Vatandaşlık konusunda Türkiye bir Yunanistan ya da İran örneğinde olduğu gibi adımlar atmadığından "birden çok vatandaşlık" bu insanların yaşadıkları ülke uygulamalarının insafına göre belirlenmek zorunda kaldı.

Ve de en önemli hakları "Seçme ve Seçilme Hakkı" konusunda hep aldatıldılar. Ne iktidarda olanlar ne de Deniz Baykal"ın liderliğinde "muhalefettten başka bir konumu olmayan" CHP bu konuda tutarlı adım atmaya yanaştı.

Milletvekili olarak seçildiğin 22 Temmuz 2007 Genel Seçimi"nde aralarında senin de bulunduğun "bağımsız adaylara oy verme hakları" gasp edildi. Yine aynı şekilde bulundukları ülkelerde İtalyanların ve birçok başka ülke vatandaşının yapabildiği gibi oy verme olanakları Türkiye tarafından onlara sunulmadı. Biliyorum, aralarında CHP"nin hâlâ istifa etmeme pişkinliğini sürdüren başkanına rağmen 301 skandalına son verebilmek, Hrant Dink cinayetinin örtbas edilmesini önlemek gibi oldukça önemli konuların olduğu birçok sorunun çözümü için kavga vereceksin.

Ama emin ol Avrupa"da yaşamakta olan Türkiyeliler, sen onların "Seçme ve Seçilme Hakkı"nı" bu dönem boyunca TBMM"de takip ettiğin takdirde çok sevinecek. Çünkü TBMM"de senin temsil ettiğin SOL çizgi AB genelinde bu konuların çözümüne samimi yaklaşmakta. Yeter ki bir dahaki seçimlerde artık Avrupa"daki Türkiyeliler de hak ettikleri seçme ve seçilme hakkına kavuşabilsinler!

( Birgün gazetesi.)

roman 27.07.2007 16:43

!!!
 
"Mutlu son!"

Murat Belge

27/07/2007

"Mutlu son"lar hayatta değil sanatta olur.

Gerçek hayatta gökten üç elma düşmez, kimse muradına ermez, sorunun biri biter, beşi başlar ve her şey kesintisiz akar gider.
Gene de, şu son seçim, en azından bazı kanallar ve oralardan akanlar
çerçevesinde, bir "mutlu son" etkisi yaratabilir mi, diye düşünüyorum.

Bu bir ihtiyaç, çünkü, biz fani insanlar için. Örneğin, şu "siyasî cinayet" geleneğinin işlemesi durdurulabilir mi bundan böyle? Danıştay, Hrant, Malatya, yani "dinciler yapıyor" süsü verilmiş, son dönem cinayetleri. Daha önceki, gene Hizbullah"a falan atfedilen Üçok, Aksoy, Mumcu vb. cinayetler... Ondan öncesi yetmişlerin zıvanadan çıkmış ortamı, "kahve tarama" denilen eylem tarzı vb. 60 sonlarıyla 12 Mart arası vurulan devrimci gençler... Daha da gerilere gittiğimizde geleceğin başı, Ahmet Samim, Hasan Fehmi vb.
Geçen gün Japonya"dan dem vuruyordum. Zaten "modernleşme" denen olayı "siyasî cinayet" sosuyla süsleme işinde bir biz, bir de Japonya, herkesi geride bırakarak sivriliyoruz. Almanya filan bizim çok gerimizde. Onun için de kasvet basıyor, "yeter!" diyor insan, "bundan başka bir hayat biçimi, siyasî mücadele tarzı yok mu?" Ne oldu, bunca insanı eceliyle ölme hakkından yoksun etmekle kim ne kazandı, kimin başı göğe erdi? Türkiye mi kazandı? Hayır, sonuçta en fazla kayıpta olan Türkiye.
Toplumda hiçbir şey öbür "şey"lerden büsbütün kopuk olamaz. Onun için, kimseden güç ve destek almadan kendi kendine işleyen "cinayet hücreleri" de olamaz. Tavukçulukta, sözgelişi, yumurtadan civcivin çıkmasını sağlayacak ısı derecesini bulur, o ısıyı verirsiniz. Verince, zamanı geldikçe, civcivler kabuğu kırıp çıkar. Bu konu da böyle, yaratıyor, hazırlıyorsunuz ortamı, biraz sonra Yasin"i, Ogün"ü, Malatya"da Hıristiyan keseni, mantar gibi bitiyor, beklenen görevlerini yerine getirmeye başlıyorlar.

Yani, bu gibi odaklarla temasta olanları, destek verenleri tespit eder ve durdurmayı başarırsanız, ayrıca, belki daha da önemli, bu gibi eylemlerin "normalleştiği" genel ortamın (cinayetten sonra katilli fotoğraf çektirenler; neyi nereye kadar "normalleştirdiğimizin"
çok açık bir kanıtı) serpilmesine engel olursanız, bunların önü alınır...

Alınır mı?

Belki de umulduğu kadar çabuk olmaz bu. Çünkü memleketin çeşitli noktalarında birçok Frankenstein, yerel canavarlarını yarattı. Yukarıda, bu işleri yapanları besleyen kanallar olduğunu söyledim ve bu doğru. Ama toplumda her fenomen, ortaya çıktıktan sonra, kendisini dünyaya getiren
etkenlere karşı da özerkleşme eğilimi gösterir. Birileri toplanıp "Malatya"da doğdu/Papa"yı da vurdu" diye şarkı söylüyorsa, demek bu birilerinin gözünde bir "değer" haline gelmiş ve bu özerklik kazanmış. Bunları besleyen kanalı kesmeyi başarırsanız dahi, o daha bir süre kendi imkânlarıyla yaşamaya devam edecektir. Onun için bu iş kolay
bir iş değil ve gerçekten sıkı tutulması, ucunun bırakılmaması, savsaklanmaması gerekiyor.

Bu ortamı yaratanların bizlere büyük armağanı! Binlerce potansiyel katilin "Yarın kimi vursam da şöhret olsam?"
diye dolaştığı bir toplum...


(Radikal gazetesi.)

hizlikacak 28.07.2007 16:08

Politik ist ein Korruptions-Sumpf!!
 
da hat die CDU doch tatsächlich den Bauunternehmen (gleichmäßig aufgeteilt in Ländern) hunderte von Millionen an Subventionen gezahlt dieses Jahr und wir wissen nichts davon. Allein im Land Hessen wurden 180 Millionen verteilt. Zeitgleich hatte man die Eigenheimzulage an den kleinen Mann gestrichen, was heißt das? Nicht die Familien und die Leute mit erstem Eigenheim nutzen von dieser staatlichen Förderung, sondern die Länder, die Baufirmen und die Banken. Diese drei Brüder teilen sich den Kuchen auf, was eigentlich der Bevölkerung zusteht, was von den Steuergeldern öffentlich und skrupellos finanziert wird!

Wir sind alle Schafe, die nichts von den diesen Machenschaften erfahren, ich will nicht wissen, wieviele Millionen davon in die Taschen von Herrn Koch wieder eingeflossen sind.

Auch die Banken sind Mafiosis, denn warum gab es diese Fördergelder? Die Banken haben die Politiker geprellt, die Zinsen waren so niedrig wie schon lange nicht mehr, keiner wollte kaufen, keiner wollte mehr bauen. Daraufhin hat so manch ein Finanzschatzmeister einige Jigolo-Parlamentarier geschmiert wie das Stück Brot mit Butter und im Nu kam ein neues Gesetz raus, wovon letzt endlich nicht nur die Bauunternehmen profitieren, nein es sind letzt endlich die Banken, denn spriesen überall Neubauten wie die Pilze aus dem Boden, der Wirtschafts geht es wieder gut - ich glaube auch nicht daran, dass es je eine kritische Wirtschaftslage gab, alles war nur manipuliert und vorgetäuscht, damit es ein Machtwechsel gab.

Für mich ist Politik - egal in welchem Land - ein offiziell zugelassener Mafia-Club. Sie bescheissen alle, egal welche Partei. Jedoch hätte ich es nie gedacht, dass nach der Schwarzkontenaffäre die CDU so schnell wieder die Führung übernehmen wird, entweder die Wähler sind vergessen alles schnell, oder so wie in USA gab es wohl hier auch Manipulationen. Ich vertraue dem ganzen nicht mehr, die Politiker alle samt in allen Ländern haben ihr Gutes dazu beigetragen, dass sie nicht mehr vertrauenswürdig sind.

Der Staat ist machtlos gegen diese Korruptheit, die Banken und die Multimilliardäre - ganz besonders die Waffenbauer haben das Zepter in der Hand!

Wenn wir es genau betrachten, leben wir alle in der modernen Sklaverei.

Was meint ihr dazu?

hizlikacak 28.07.2007 16:15

warum beschäftigt ihr euch so intensiv
 
mit der Politik und den Geschehnissen in der Türkei?

Ihr lebt doch hier?

Warum schreibt ihr nicht mal eure Gedanken nieder, die euch direkt hier betreffen?

z. B. Solidaritätsbeitrag

Stört es euch nicht, dass der Aufbau nach 15 Jahren wohl schon längst erfolgt sein muß und wir immer noch dafür löhnen!

Und was passiert mit den Geldern? Warum berichtet kein Institut oder Politiker darüber?

Schließlich will das Volk wissen, was mit seinen Geldern passiert oder?

Warum seid ihr alle so passiv?!

hizlikacak 28.07.2007 16:18

tabiki merakliyim, sen onu lokma gibi
 
ortamiza atiyorsun, o zaman söyle madem kim oldugunu... söylemicektinde niye madem konustun? Yoksa cik aynanin önünde monolog kur, niye buraya geliyn, terapi mi yapiyon yoksa?? *lol*

hizlikacak 28.07.2007 16:21

noch so einer, der Therapie macht o.T.
 
ohne Text

hizlikacak 28.07.2007 16:50

Bunlar eskilerden kalan tohum
 
niye diyeceksin, Almanyaya baktiginda eski Naziler harp sonrasi sanki normallestimi? Sadece sapka degistirdi ve disarida sustu. Fakat evinde cocuklarini halen ayni düdük ve ideoloji ile yetistirdi. Kennst Du das Gieskannensystem? Tohumlari suladigin zaman cikarlar yine ortaya, ayni kahverenkli cizmeleri ile Neonaziler caddelerde yürüyüs yapabildikleri gibi. Harp sonrasi hi kimse böyle sey olabilecegine inanabilirmiydi?? Asla! Hatta harp sonrasi anlasmalara istinaden 1990 yillarina kadar bayraklarini bile televizyonda gösteremediler. 20 milyondan fazla yahudiyi katlettikleri sonrasi 2000 yillarinda tekrar meydana cikiyorlar, yabancilari öldürüyorlar, evlerini yakiyor. Peki halkin cogu kismi nasil davraniyor saniyorsunuz? Icinden, oh be ne nihayet bizim cocuklar caddelerde diyor, iyi oluyor su yabanci asillilara, hepsini ülke disi def etmeliyiz diyorlar. Nazi ideolojisi yeni degil, tohumlari halen mevcut, su an tohumlara bol bol su döküyorlar, 10 yil sonra bakalim neler olacak. Zaten politikacilarin coguna cesaret veriyorlar, bir sürü degistirilmis veya yeni yabanci kanunlar ile istedikleri gibi düdük caldiriyorlar.

Gelelim Türkiyeye. Saniyormusun hepsi Atatürkcü? Ülkeyi parcalamak, kendi insanindan nefret eden o kadar cok insan varki, kanser gibiler. Durdurtuyorsun, bir süre sonra yine ürüyorlar. Kendilerinede zarar veriyorlar, fakat kafa yapisi bunu algilamiyor, kendileri bile farkinda degiller. Ben bi sira TR de yatirimcilara danismanlik yaptigimda bir ingiliz yatirimci sonunda pes etti ve bana dediki, ben okadar cok cabaladigim halde basarili olmayi baltaliyorlar, söyle daha ne yapabilirim, birlik olalim istiyorum, hep beraber basariyi yakalayalim istiyorum fakat nereye baksam hep boykote ediyorlar kendilerine bile zarar verseler yinede ters davraniyorlar demisti ve sunu eklemisti "ben seni kendi kizim gibi seviyorum, bunu biliyorsun, lütfen yanlis anlama ama bunlari yasadiktan sonra ancak sunu söyleyebilirim, Türkler basarili olmayi hakk etmiyorlar!" ... evet iste o yasli ingiliz adamin sözleri halen kullaklarimda cinliyor, cünkü o fabrikaya yatirim yapan kisi 60% fazla Türkiye düsmani calistiriyordu. Nerden biliyorum diyeceksiniz, oradaki calisanlari yakindan tanima firsatini degerlendirmistim, durumu incelemek icin ve sanki komunist kampinda bulunuyordum, hem sirkete, hem devlete, hemde Türk milletine küfür insanlar doluydu. Böyle bir tohumlar varken aramizda, biz zor basarili oluruz!

Ama senin benim gibide insanlar var ve bizler asla pes etmeyecegiz!

hizlikacak 28.07.2007 17:00

meinst du die ändern ihre Presse-
 
veröffentlichungen nach dem, was User hier schreiben? Cok cicisin :)

Es gibt Pressetermine, an denen richten sie sich, diese Termine sind bereits Wochen im voraus geplant.

hizlikacak 28.07.2007 17:18

p.s lies dir das mal durch!
 
Popup
Junior Member



Beiträge: 1
Gruppe: Registered
Registriert seit: Jul 2007
Status: Offline
Bewertung: 0
Beitrag: #1Der Fehler liegt am Anfang

Ein uns eins ist zehn, zehn mal zwei ist zwanzig. Will man diese Rechnung richtig lösen, muss der Fehler am Anfang bereinigt werden. Mit der Islamisierung Deutschlands verhält es sich ebenso, denn sie ist Resultat einer Politik, die den Eigentümer des Landes - die Deutschen - restlos ignoriert und überfahren hat.

Die Mehrheit der Deutschen sieht in ihrem Land kein Einwanderungsland, die Politiker aber sehr wohl; sie erklären es einfach dazu. Somit werden seit Jahrzehnten Mohammedaner nach Deutschland geholt und Tatsachen geschaffen, die natürlicherweise in Islamisierung gipfeln.

Ohne jeden Zweifel liegt der Fehler darin, dass überhaupt Mohammedaner ins Land gelassen wurden. Es ist nicht einzusehen, warum ich als Deutscher diesen Fehler einfach zu akzeptieren habe, damit leben soll und mich damit abzufinden habe. Das wird niemals geschehen.

Und wenn man mich bespuckt und ans Kreuz schlägt: diese Entwicklung kann nur durch breite Rückführung der Mohammedaner in ihre Heimatländer beendet werden. Ich will keine Integration, ich will keine Assimilation, ich will nur, dass sie gehen und ich kann es nicht erwarten bis sie endlich weg sind. Ich will kein Miteinander, sondern will mein Land zurück, will mich zu Hause fühlen und nicht in einem überflüssigen Kulturbrei aufgehen.

Die Mohammedaner sind auf unsere Politiker hereingefallen, bei denen liegt die Schuld, nicht bei uns, wenn wir sie wieder dahin schicken, wo sie hergekommen sind.

Popup


23.07.2007 16:10

hizlikacak 28.07.2007 17:23

hier! ... wen es interessiert
 
Abgeordneter mit elf bezahlten Jobs
Von wem bekommen die Vertreter aus der Region im Bundestag Honorare und Einkünfte?




Die CDU-Bundestagsabgeordneten Gerald Weiß, Klaus-Peter Willsch und Heinz Riesenhuber (von links) haben Einkünfte aus weiteren Tätigkeiten außerhalb des Parlaments.
Diese wurden jetzt veröffentlicht.
Fotos: Ofer, wita/Fromme, gvs
Vom 06.07.2007

RHEIN-MAIN Seit gestern veröffentlicht der Bundestag im Internet die Nebeneinkünfte der 613 Abgeordneten. Am Mittwoch hatte das Bundesverfassungsgericht eine Klage von neun Parlamentariern gegen ein solches Verfahren abgewiesen.
Von Jorg Hamm

und Christoph Cuntz

Von 15 Bundestagsabgeordneten aus der Region haben acht ein zusätzliches Einkommen. Absoluter Spitzenreiter ist der ehemalige Forschungsminister Heinz Riesenhuber, der 2005 den Wahlkreis im Main-Taunus direkt eroberte. Riesenhuber sitzt in neun Unternehmen im Aufsichtsrat, darunter Henkel, Kabel Deutschland, Altana und Vodafone. Zusätzlich erhielt der 71-Jährige Einkommen für Vorträge und Tätigkeiten bei Siemens, Du Pont und der Wirtschaftsinitiative Gelsenkirchen. Bei all diesen Einkünften fällt Riesenhuber in die höchste der drei Einkommensstufe. Das bedeutet: Jeder einzelne Arbeitgeber oder Gastgeber zahlt ihm mehr als 7000 Euro im Jahr oder pro Vortrag. Lediglich für eine Rede im Kasino in Koblenz fiel Riesenhuber in die Stufe 2 (3500 bis 7000 Euro). Rechnet man sein Bundestagsmandat dazu, hatte Riesenhuber in dieser Legislaturperiode zeitweilig elf bezahlte Jobs.

Der CDU-Abgeordnete Klaus-Peter Willsch (Rheingau-Taunus/Limburg) wird als Herausgeber des Rheingau-Taunus-Monatsanzeigers 52 Mal seit November 2005 genannt - drei Mal immerhin mit der Stufe 3, sieben Mal mit der Stufe 2. Das Zusatzeinkommen erzielt der 46-Jährige auch, weil in seinem Anzeigenblatt Fraport für sich und EADS für das Aufklärungsflugzeug EuroHawk wirbt, um so "vor allem CDU-nahe Leserkreise werblich zu erreichen, die von diesem Medium besonders angesprochen werden". Und der Global Player MBDA - Hersteller von Marschflugkörpern - nutzt die Zeitung "für die Imagepflege im politisch-parlamentarischen Raum." Parteiintern kam es zum Streit wegen des Anzeigers. Denn Willsch führt nicht die obligatorische Mandatsabgabe an den Kreisverband ab. Begründung: Er verzichte teilweise auf Bezahlung, wenn die CDU inseriert.

Der ehemalige FDP-Fraktionsvorsitzende Wolfgang Gerhardt hat seit der letzten Bundestagswahl im September 2005 für sechs Vorträge, darunter bei der Deutschen Bank und der DBV Winterthur, ein Honorar über 7000 Euro (Stufe 3) bekommen. Daneben ist der 63-jährige Abgeordnete im Aufsichtsrat der Wiesbadener Rücker AG (Maschinenbau, Elektronik, Informationstechnologie) vertreten. Auch diese Tätigkeit wird mit mehr als 7000 Euro im Jahr vergolten.

Vom eigenen Unternehmen zweigen sich Gerald Weiß (61), Bundestagsabgeordneter aus dem Wahlkreis Groß-Gerau, und Hans-Joachim Otto (54) aus Frankfurt ein Honorar ab. Weiß hat als Geschäftsführer der Weiß Unternehmensberatung monatlich ein Honorar der Stufe 2 (3500 bis 7000 Euro), Otto macht als Anwalt keine genauen Angaben zu seinem Honorar.

Ein zusätzliches Einkommen als Minister haben die hessischen Abgeordneten Franz Josef Jung (58, CDU) aus Erbach, Heidemarie Wieczorek-Zeul (64, SPD) aus Wiesbaden und Brigitte Zypries (53, SPD) aus Darmstadt.

Anna Lührmann, 24-jährige Bundestagsabgeordnete der Grünen aus Hofheim, Kristina Köhler (29, CDU) aus Wiesbaden und aus Frankfurt Nina Hauer (39, SPD), Margareta Wolf (50, Grüne), Erika Steinbach (63, CDU), Wolfgang Gehrcke (63, Die Linke) und Gregor Amann (44, SPD) haben keine bezahlten Nebentätigkeiten neben ihrem Mandat. Außer den Grünen-Bundestagsabgeordneten veröffentlichen auch viele SPD-Abgeordneten schon seit Jahren ihre Zusatzeinkommen.

28.07.2007 19:07

SATILMISLARIN SONU...
 
AKP 22 Temmuz öncesi hazine kaynaklı yardım musluklarını sonuna kadar açtı ve "oy karşılığı yardım" kampanyasını son sürat sürdürdü. İlçe teşkilatları torba torba paketler hazırlayıp, İTürkiye genelinde dağıttı.Hatta bu yardımların oylarını kendilerine verilmesi şartıyla seçim sondrası da süreceği halka söylendi. Seçim bitince verilmeyen gıda yardımları AKP"nin başını ağrıtmaya başladı.

BATMAN AKP seçim lokali kadınların akınına uğradı. Seçim lokali olarak kullanılan yerde muhatap bulamayan kadınlar AKP il binasına yöneldi.Kadınlar, seçim öncesi kendilerine yardım sözü verildiğini, yardımları alana kadar binadan ayrılmayacaklarını ifade etti. Kalabalığın dağılmaması üzerine parti yöneticileri zor anlar yaşadı. Seçim öncesi devletin tüm imkanlarını kullanan AKP"de şimdi işler kötü.

Batman"da seçim sonrası AKP"ye akın eden kadınlar, yardım talebinde bulundu. Seçim öncesi kendilerine yardım sözü verildiğin belirten kadınlar verilen sözlerin yerine getirilmesini istedi. Bir çok ilde AKP ""Oyunuzu bize verin yardımlar seçimden sonra da devam edecek"" sözü vermişti.

Seçim öncesi devletin tüm imkanlarını kullanan AKP"de şimdi de işler kötü. Seçim sonrası AKP"ye akın eden kadınlar, yardım talebinde bulundu. Seçim öncesi kendilerine yardım sözü verildiğini belirten kadınlar verilen sözlerin yerine getirilmesini istedi.

Batman AKP seçim lokali kadınların akınına uğradı. Seçim lokali olarak kullanılan yerde muhatap bulamayan kadınlar AKP il binasına yöneldi.

Ellerinde nüfus cüzdanı ve fakirlik kağıdı bulunan kadınlar vaat edilen yardımın yapılmasını istedi. Gelen kalabalığı dağıtmak için uzun süre uğraşan partililer ise, parti olarak yardım yapmadıklarını, yardımların Sosyal Yardımlaşma Vakfı"nca gerçekleştirildiğini belirtti.

Kadınlar ise seçim öncesi kendilerine yardım sözü verildiğini, yardımları alana kadar binadan ayrılmayacaklarını ifade etti. Kalabalığın dağılmaması üzerine parti binasına gelen AKP İl Başkanı Ömer El, Valilik Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından dağıtılan yardımlarla ilişkilerinin olmadığını ileri sürdü.

2002"den beri rutin olarak yardım yapıldığını belirten İl Başkanı Ömer El, "Bu yardımlar sadece seçim öncesi değil, uzun zamandan beri dağıtılıyor. Bizler hak edip de alamayan, yardımlardan faydalanmayan vatandaşlarımızın sorununu dinleyip yardımcı oluyoruz. Kimseye yardım sözü vermedik." dedi.

SEÇİM RÜŞVETİ

Seçimler öncesi AKP hükümeti hazine kaynaklı yardım musluklarını sonuna kadar açtı. Kömürden sonra kapı kapı dolaşıp yoksul vatandaşa 300 YTL´lik gıda paketi dağıttı. Hatta bu yardımların oylarını kendilerine verilmesi şartıyla seçim sondrası da süreceği halka söylendi.

İşçiden çiftçiye, sözleşmeli personelden memura, kadar her kesimi seçim gelince hatırlayan AKP Hükümeti, yoksul kesime de "seçim rüşveti" dağıtımına 22 Temmuz öncesi hız verdi. AKP, "oy karşılığı yardım" kampanyasını son sürat sürdürdü. İlçe teşkilatları torba torba paketler hazırlayıp, İstanbul, İzmir ve Ankara"nın yoksul semtleri başta olmak üzere Türkiye genelinde dağıtmaya başladı. Birçok AKP"li belediye de yaz ortasında yoksul vatandaşlara kömür dağıttı. Seçim öncesi Türkiye genelinde kömür yardımları da artırıldı. Başbakanlık"a bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, sadece yoksul kesime değil, ekonomik durumları iyi olanların da evlerinin önüne yardım için kömür poşetleri bırakıyor. Kömür yardımı için hazırlanan listelerdeki kişi sayısının da seçim dolayısıyla arttığı belirtiliyor. AKP, seçim öncesi ilk olarak çiftçileri Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri"ne kefaletten doğan borçlarına af getirdi. Bu alacaklar hazine tarafından karşılanacak. İktidarın her biri 300 YTL değerindeki paketlerde, 15 adet makarna, 2 çeşit reçel, 3 büyük paket çay, 1 teneke peynir, 10 kiloluk sıvı yağ, 2 kutu salça, 6 kilogram şeker, 5"er kilo pirinç, nohut, fasulye, mercimek, zeytin, çamaşır ve bulaşık deterjanı ile banyo ve el sabunları yer aldı. AKP"nin, bu kampanyayı, yaz ortasında kömür yardımıyla birlikte 21 Temmuz"a kadar sürdürdü.

SATILMISLAR gün gelir SATILIR !
akp de sizi böyle cok ucuza böyle satar !

Oyunu satan, akp secmenleri gibi, namusdan serefden onurdan haysiyetden yoksun adilere, akp`nin yaptigi düzenbazlik hakdir !

28.07.2007 19:09

hahahahahahahahahahahaaaaaaa
 
Bu dangalaklarin velileri 40 kusur senedir böyle seylerle ilgilenmemisler onlardan sonra gelen nesillermi ilgilensinler !? :-))

Ama arada bir "hakkimiz yeniyor" diye anirmalari cok komik oluyor ! :-))

28.07.2007 19:12

öyle veya böyle...
 
Öyle veya böyle, politikacilarin ne halt yedikleri secmeni hic ilgilendirmiyor !

Bu Türkiyede böyle oldugu gibi Almanyada bile böyle !

Bak yarin secim olsun yine bildigimiz cdu/csu, spd, fdp,linke grüneden baska bundestaga giren olmayacak.
Sanki almanyada onlardan baska parti yokmus gibi.
Aliskanlik kötü sey..


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 07:44 Uhr.