Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

12.11.2003 14:44

Scheiss nicht auf alles....
 
Schon garnicht auf den Kuran"i Kerim......

kolaygelsin 12.11.2003 14:46

Davete gitmek ve cimrilik
 
Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten efdaldir.
Hazreti Ali buyurdu ki:
"Dostlara yedirdiğim bir ekmek, fakirlere verdiğim beş ekmekten daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle azat etmekten daha makbuldür."
?O beni yemeğe çağırmıyor. Onu niye çağırayım? dememeli! Yemeğe çağırırken de, yemeğe giderken de yalnız Allah rızasını düşünmelidir!

Yemekte günah işlenen davetlere gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek de tevazu alametidir.
Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka ziyafetlere gitmek müstehaptır.
Bazı âlimler ise, "Düğün yemeğine gitmek vacip, diğer davetlere gitmek sünnettir" demişlerdir.
Müslümanın müslüman üzerindeki beş haktan biri, davetine icabettir. Yani davetini kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, "Davete icabet ediniz" buyuruldu. (Müslim)
Külfete girenin davetine gitmek gerekmez.

Cimrinin davetine de gitmemelidir!
Peygamber efendimiz, bu hususta, "Cömerdin yemeği şifa, cimrinin yemeği hastalıktır" buyurmaktadır. (Dare Kutni)

Samimi olarak davet edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Müslüman kardeşine ikram eden, Allah?a ikram etmiş olur." [İsfehani]
"İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana git! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir." [Buhari]
"Davete icabet etmeyen, Allah?a ve Resulüne asi olmuş olur." [Buhari]
[Yani dinimizin bu konudaki emrine uymamış olur]
Oruçlunun uykusu bile bir ibadettir.
Ramazan mümin için ne büyük saadettir.

12.11.2003 14:47

bunu kim okuyacak.... Voll das Buch:-) o
 
ohne Text

kedye 12.11.2003 19:59

o.T.
 
selam
Arkadaslar.
Bir tane sorum var?Bir arkadasim var Oda bende Bugüne kadar ayrimcilik yapmadik ve yapmayiz.Asil sorum Su`ki Biz insanlar nicin bu DÜNYAYA geldik diye soruyu sorduk ve arkadasimlanda bin türlü cevab Bula bildik....
Ama TEK bir soruya cevab bulamadik Malesef Nicin Ayrimcilik ve iki seven insanlari Ayiriyorlar cok aci ve sidet kinici bir sey aslinda.Bize göre.Biz de insaniz demezlermi böylesi Insanlar?Bu soruma cevab yolayan kisiyi...Tesekürler ve saygilar....

12.11.2003 22:18

o.T.
 
Muhahahahahhahahah..

Almanca bilmedigimi sana kim söyledi protestan zangocu :o)

Almanya da Transport Firmasi olan bir adamin Almanca bilmemesi Akla ziyan :o)

Nasil yürütüyorum isleri mi KIRCA mi :o)

Senin agzin cok bozulmus Sosyal demokrat yeteneksiz sair Aydin ve de daha sayamiyacagim bir cok herze den olusan Yamuk Herif :o)

Biber sürerim sonra agzina..


Muhahahahahahahahahahahahahahahahahaha

guelkiz79 13.11.2003 01:54

Merhaba
 
Gercekten cok güzel bir soru sordun, bu soruya aslinda mantikli düsünceyle kendin cevap verebilirisin. Düsün bakalim arkadasinla iyi anlasiyorumusunuz, ayrimcalik yapmiyoruz diyorsunuz. O zaman bu cok güzel sizin icin, sakin simdi ve illerde baslamayin ayrimcalik yapmaya, bir gün cünkü zaten aile tarafinden gelebilir bu. Aile de cok önemli, ama her insan kendi mantikli düsüncesiyle problemleri cöze bilir, kendi karar vermeli önem verdigine. Karar vermek hic bir zaman kolay degildir, ama mecbursunuz - karar vermeyince yerinde duracak olabilirsiniz. Bizim aileler cocuklarina cok baglilar. Bir tarafdan bu cok güzel birsey (bazi baska insanlara bakilirsa) ama bizimkiler malesef bir piskolojik durumuyla cok problem ediyorlar o da ne biliyormusunuz?: VICDAN (Gewissen), ailelerimiz her zaman vicdanimiza konusarak, bizi iki seyin arasinda birakiyorlar. VICDAN"la yasiyoruz, ama her zaman "schlechtes Gewissen"ile yasamak kolay degil..bütün problemler bu durumdan etkileniyor. "Schlechtes Gewissen und Magenschmerzen"- das tut richtig weh! Onun icin karar vermelisin, belki simdi degil, acikca da illahi olmasi lazim degil, sadece iciniz rahat etmesi icin, kendi icin rahat etsin diye. Umarim demek istedigimi anlamisinizdir.
(Ich habe eine eigene Erfahrung gemacht; das schlechte Gewissen ist wirklich das Allerschlimmste - aber es liegt in deiner Hand: Befreie dich davon, dann geht alles andere leichter: Denn du bist für dich SELBER verantwortlich und sonst niemand!)
hoscakalin

kolaygelsin 13.11.2003 10:54

Yaratılış gayemiz
 
Yaşamanın tek gayesi var, dünya ve ahirette mutlu olmaktır. Dünyada ahireti kazanmak için çalışmak gerekir.
Kur?anı kerimde, Allahü teâlâ, "Ben insanları beni tanısınlar, bana ibadet, kulluk etsinler diye yarattım" buyuruyor. Yani dünyada dinin emrine uygun yaşamak, yaratılış gayemizdir.


Büyük alim ve evliyadan İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
"Bütün varlıkların özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak keyif sürmek için yaratılmadı. Kulluk, vazifelerini yapmak için, Rabbine itaat, tevazu, kuvvetsizliğini, ihtiyacını göstermek, Ona sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı. Muhammed aleyhisselamın bildirdiği ibâdetlerin hepsi, insanlara faydalı şeylerdir. İnsanlara yaradığı için emredilmiştir. Yoksa, hiçbir ibâdetin Allahü teâlâya faydası yoktur. Candan teşekkür ederek, minnet ile ibâdet yapmalı, tam teslim olarak emirleri yapmaya ve yasaklardan kaçınmaya çalışmalıdır. Allahü teâlâ hiçbir şeye muhtaç olmadığı hâlde, kullarını, emir ve yasaklar vermekle şereflendirdi. Herşeye muhtaç olan, biz kulların, bu büyük ihsana, bol bol teşekkür etmemiz, bunun için de, emirleri yapmaya candan sarılmamız gerekir". (73. Mektub)

kolaygelsin 13.11.2003 11:02

Dinden uzaklaştıkça huzur kalmaz
 
Allahü teâlâ, herşeyin sebebsiz, şartsız, maliki, hepimizin sahibidir. Bütün insanlar, Onun kullarıdır. Kullarına verdiği her emri ve herşeyi istediği gibi kullanması, hep yerindedir ve faydalıdır. Bunda, zulüm olamaz. Memurlar âmirlere, kullar sahiplere emirlerin, işlerin sebebini soramaz. Akla uygun, bundan daha açık birşey yoktur.

DİNDEN UZAKLAŞTIKÇA SIKINTI BAŞLIYOR

Bugün bile, Allahı inkar eden, islâmiyeti beğenmeyen, cahilliğin verdiği cesaret ve taşkınlıkla öğünen toplumların, Allahın emirlerinden çoğunu benimsedikleri göze çarpıyor. Bütün insanların, din ahlâkından uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefalet, işkence, sıkıntı ile kıvrandıkları görülüyor.
Fen aletleri, medeni vasıtalar, akıllara hayret verecek şekilde, ilerlediği hâlde, dünyadaki huzursuzluğun, insanlıktaki sıkıntının azalmadığı, arttığı, ibretle görülüyor.
DÜNYANIN DURUMU
Dünya canlıların ihtiyaclarını giderdiği bir barınak yeridir. Eğer dünya, devamlı sallansaydı, insanlar hiçbir şeyi, hiçbir sanatı mükemmel yapamazdı. İnsanların isyandan vazgeçmesi için İlâhî bir ikaz olan zelzeleden [depremden] ibret alınmalıdır.

Yeryüzünde toprak olmayıp hep kaya ve taş gibi sert maddeler bulunsaydı, ziraat yapılmaz, toprak nimetinden istifade edilemezdi.
Yerçekimi kuvvetinin yaratılması ne büyük nimettir. Yerçekimi olmasaydı yeryüzünde yaşamak mümkün olmazdı. Hiçbir şey konduğu yerde durmaz, hafif bir tesir ile göklere yükselirdi.

Hava ve rüzgar sayesinde bulutlar hareket edip yağmurlar çeşitli yerlere yağabiliyor. Hava olmasaydı, uçaklar uçamazdı. Gemiler ve diğer vasıtalar da havaya muhtaçtırlar. Yağmur bile hava sayesinde düzgün yağmaktadır. Çünkü hava olmasaydı, yağmur kütle halinde düşer, ondan istifade zorlaşır, hatta felaket olurdu. Hava ve rüzgar olmasaydı, yağmurlar hep belli yerlere düşer, birçok yerlere de yağmaz, böylece fayda yerine zararı olurdu. Bazı yerlerde kuraklık hüküm sürerken, bazı yerlerde devamlı seller meydana gelir, birçok şeyler harap olurdu.
Hava olmasaydı daha neler olmazdı ki? Kuraklık hüküm süren yerlerde bitkiler kurur, pınarlarda su kalmazdı. Böylece havada istenilen nem bulunmayacağı için ziraat yapılamaz, hastalıklar başgösterir, kıtlık ve felaket meydana gelirdi.

Sel, zelzele, kuraklık gibi, İlâhî musibetlerin ara sıra zuhur edişi, Allahü teâlânın sonsuz nimetlerine, lütuf ve ihsanına karşı isyanda olanları ikaz mahiyetindedir. Hiçbir nimet ve felaket sebepsiz değildir. Düşünebilenler için nice hikmetleri vardır.
Allahü teâlâ, insanoğlu için bunlar gibi daha nice sayısız nimetler yaratmıştır. Bunları kullanabilmek için akıl ve fikir ihsan etmiştir. Bu ihsanlara karşı kulluk vazifemizi yapmamız icap etmez mi?

pinsel 13.11.2003 16:08

was soll der schwachsinn?!
 
wenn du schon hier copy und pastest, dann schreib doch wenigstens noch eine conclusio darunter?! oder soll hier jeder anfangen, irgendwas reinzuposten ohne kommentar und interpretation?!

just ;-pinsel

pinsel 13.11.2003 16:39

neues anti-kopftuchgesetz in bayern
 
ich finds richtig.

just ;-pinsel

latinoqueen 13.11.2003 17:29

o.T.
 
natürlich ist das richtig......in der türkei darfst du mit dem kopftuch in keine einzige staatliche einrichtung aber die deutschen sollen das auf einmal erlauben?schwachsinn.....gut so.......lehrerinnen sind representanten des staates...sie dürfen keine kopftücher tragen....basta....


@latino

cemdean 13.11.2003 20:45

Was ist denn daran richtig?
 
Warum wird den Menschen nicht das Recht gewährt, so zu leben, wie sie es für richtig empfinden?

nilueferr 14.11.2003 10:44

Ich bin auch für die Trennung
 
von Politik und Religion!

affenmensch 14.11.2003 15:07

die Brits scheinen da anderer Meinung
 
anderer Meinung zu sein :-)


<a href="redirect.jsp?url=http://forum.ymuk.net/showthread.php?s=9b0902597fb9913acc46c9c754ea56c5& threadid=5877" target="_blank">http://forum.ymuk.net/showthread.php?s=9b0902597fb9913acc46c9c754ea56c5& threadid=5877</a>

14.11.2003 15:59

...
 
Ich finde es gut, dass du daran interessiert bist, mehr darüber zu erfahren.

Lies dir doch am besten diese Seiten einmal durch..das gibt einen guten Einblick :

www.alevitentum.de
www.alevi.com

MfG

radioactiveman 14.11.2003 18:01

Kooorrekt. Danke! o.T.
 
ohne Text

pinsel 14.11.2003 20:12

es ist richtig...
 
...weil sonst die neu konfessionierte polizistin an der strassenkreuzung auch auf einmal ein kopftuch trägt...
das sind tragödische tragweiten ohne ende.

just ;-pinsel

affenmensch 14.11.2003 22:47

aehemmm...der link...
 
...funktioniert nur, wenn ihr den kopiert und pastet, draufklicken klappt leider nicht.





ach ja, ganz nebenbei: kann es sein, dass Jennifer Lopez sich inzwischen ebenfalls solidarisch zeigt??

<a href="redirect.jsp?url=http://entimg-origin.msn.com/i/gal/Undressed1104/JenniferLo_Kambo_300x435.jpg" target="_blank">http://entimg-origin.msn.com/i/gal/Undressed1104/JenniferLo_Kambo_300x435.jpg</a>

lakota 15.11.2003 02:13

Priorität: Nation oder Religion
 
Friede!
Du schreibst: güzel türkcemiz yeterli gelmiyorda arada bir almanca yazisiyoruz--&gt Ist Deutsch nicht ebenfalls eine von Allah geschenkte Sprache? Hat sie weniger Darseinsberechtigung als Türkisch, nur weil Deutsch keine islamische Tradition hat? Diese lange Tradition hatte Türkisch vor rund 1000 Jahren auch nicht. Das hat sich erst mit der Zeit entwickelt. Willst du also das Recht, islamische Themen in deutscher Sprache in die Hand zu nehmen, allen absprechen, die auch Türkisch können? Das ist nicht gerade weltoffen, Bruder.
Weiterhin schreibst du: dünün yamyami veya gavuru bugün müslüman oldu diye----&gt Abu Sufyan, Hz. Umar (oder damit auch DU glücklich bist: Ömer) (r.a.) waren auch nicht als Muslime geboren worden. Was vor der Annahme des Islam war, hat die anderen Menschen nicht mehr zu interessieren. Wenn es heisst, vergangene Sünden würden vergeben, wenn man den Islam annimmt, frage ich mich, wer dir das Recht gibt, jemanden geringzuschätzen, nur weil er vorher ein Kannibale oder ein Ungläubiger war. An dieser Stelle bitte ich dich, den Fachausdruck "kafir" zu bevorzugen, und nicht die gemeine Sprache mit der Aussprache "gavur" zu benutzen. (Gemein ist hier das Wort, was die sog. plebejische Ausdrucksweise beschreibt, NICHT das Wort, was Kinder benutzen, wenn sie nörgeln und sagen Du bist gemein!)

Dann erdreistest du dich zu urteilen:(aslinda müslüman olduklarindan süpheliyim)---&gt Du kennst sicherlich den Hadith, aus dem hervorgeht, dass wenn jemand einen einen Ungläubigen nennt, EINER der beiden tatsächlich einer ist. Ich denke, der Hadith ist so korrekt wiedergegeben. Möchtest du derjenige sein, auf den das zutrifft? Ein anderes Mal tötete im Krieg ein Muslim einen der Gegner, obwohl er kurz vor der Tötung die Schahada sprach. Der Prophet (s.a.s.) misbilligte das mit der Anmerkung, dass der Soldat ja nicht in das Herz des Gegners schauen konnte. Seit wann kannst DU in die Herzen anderer schauen?!
Du bevorzugst die Schreibweisen esselamün aleyküm, takva, ümmet, kur´an, niyet, helal, sünnet statt assalamu alaykum, taqwa, ummah, qur´an, niyyah, halal, sunnah. Hör mal, Bruder. Erstens schreibe ich Deutsch, also muss ich eine Umschrift übernehmen, die nicht gezwungenermassen die Türkische ist. Zweitens ist bei allem Respekt nicht Türkisch die Sprache des Islam, sondern Arabisch. Und wenn du der Arabischen Sprache oder Schrift mächtig bist, wirst du zugeben müssen, dass im Friedensgruss auf Arabisch kein einziges Ü zu finden ist. Weiterhin ist takva unter anderem deswegen nicht ganz korrekt, da hier kein Unterschied zwischen Qaf (q) und Kef (k) zu sehen ist, obwohl im Arabischen 2 K-Laute anzutreffen sind. Auch heisst es im Arabischen nicht ümmet, sondern mit U und je nach Kontext ohne T, also Ummah. Tut mir leid, dich in deinem Nationalstolz kritisieren zu müssen, aber der Islam ist nicht Türkisch, keine Religion der Türken oder von Türken am besten ausgelebt. Vielmehr ist der Islam eine universelle Religion für alle Völker und Sprachen, seine Flagge zeitweise von den Arabern, zeitweise von den Türken aufrechterhalten. Ein türkischer Muslim ist durch sein Türkischsein kein besserer Muslim als ein neukonvertierter Inuit-Muslim, nur weil dieser vorher in der kanadischen Eiswüste lebte und Robben ass. Einem Hadith zufolge sollen wir den als Führer anerkennen, der am fähigsten ist, selbst wenn er aussieht wie eine schrumpelige Rosine. Wollen wir nun den Islam leben oder das Türkentum mit islamischem Touch versehen? Ich denke, unsere Prioritätsliste sollte den Islam an erster Stelle zeigen - mit regionalen und nationalen Nuance, die durchaus legitim sind, solange sie den islamischen Grundgedanken der Einheit und Brüderlichkeit nicht verletzen.
In diesem Sinne wünsche ich auch dir einen gesegneten Ramadan. (Ja, es heisst eigentlich nicht Ramazan mit weichem s, frag mal einen Araber...)
Friede sei mit dir.
Lakota

coltrane 15.11.2003 16:02

ich bin auch für trennung....
 
hauptsachen trennung.....

kolaygelsin 17.11.2003 10:35

Seher vakti ve sahur fırsatı
 
Seher vakti gecenin son altıda biridir. Yani güneşin batışından imsak vaktine kadar olan zamanın son altıda biridir. Mesela akşam 16.30?da, imsak da 5.30?da oluyorsa, gecenin tamamı 11 saat demektir. Bunun altıda biri 1 saat 50 dakika eder. 5.30?dan çıkarılınca 3.40 kalır. Saat 3.40?dan saat 5.30?a kadar seher vakti demektir. Yaz ve kış bu vakit azalıp çoğalır. Teheccüd namazını ve vitri seher vaktinde kılmak iyidir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Gecenin sonunda uyanamayacağından korkan, gecenin evvelinde vitri eda etsin! Sonra yatsın! Gece sonunda uyanacağını ümit eden, vitri o zaman kılsın! Çünkü gecenin sonundaki kalkmakta rahmet melekleri hazır olur." [Müslim]
"Gece seher vaktinde ve namazlardan sonra yapılan dua kabul olur." [Tirmizi]
"Seher vakti Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu, istediğini vereyim, duasını kabul edeyim." [Müslim]

Seher vakti, dua ve istiğfarların kabul olduğu zamandır. Ramazan ayında sahur için kalkınca seher vaktinde kalkılmış olur. Bu vakitte dua etmeyi ganimet bilmelidir! Allahü teâlâ iyileri överken, "Onlar seher vaktinde istiğfar eder" buyuruyor. (Zariyat 18)

Hazreti Yakup oğullarına, "Sizin için yakında [seher vakti] Rabbime istiğfar edeceğim" dedi. (Yusüf 98)
Al-i İmran suresinin 17. âyetinde,sabredenler, sadıklar, namaz kılanlar, zekat verenler ve seher vakitlerinde istiğfar edenler övülmektedir. Hepsinden sonra, istiğfar edenlerin bildirilmesi, insanın her ibadetini kusurlu görüp, daima istiğfar etmesi içindir.

kolaygelsin 17.11.2003 10:38

Sahur için hesap yoktur
 
Fırsat ganimettir. Ömrü faydasız işlerle geçirmemeli, Hak teâlânın rızasına uygun şeylere sarf etmeli! Beş vakit namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile eda etmeli! Teheccüd namazı kılmalı, seher vakitlerini istiğfarsız geçirmemeli, gaflet uykusuna dalmamalı, ölümü ve ahireti düşünmeli, haram olan dünya işlerinden yüz çevirip, ahiret işlerine yönelmeli! Zaruri olan dünya kazancı ile meşgul olup, diğer vakitleri, ahireti imar etmekle meşgul olmalıdır! (Mek. Masumiyye)

Sahura kalkmadan oruç tutmakta mahzur yoktur. Yani günah değildir. Ancak sahura kalkmak çok sevaptır. Bir yudum su içmek için de olsa, sahura kalkmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Sahura kalkın, sahurda bereket vardır." [Buhari]
"Sahurda yemek yiyerek, oruç tutmanıza yardımcı olun!" [Beyheki]
"Sahur yemeğine kalkmak, Allah?ın size bağışladığı berekettir, bunu kaçırmayın!" [Nesai]
"Yedikleri helal olmak şartı ile hesaba çekilmeyecek üç kişi; oruçlu, sahur yemeği yiyen ve Allah yolunda nöbet tutandır." [Nesai]
"Bir lokma olsa da sahur yemeği yiyin! Çünkü onda bereket vardır." [Deylemi]
"Müminin sahurunun hurma ile olması ne güzeldir." [Ebu Davud]
"Allahü teâlâ, sahura kalkanlara rahmet eder." [Taberani]
"Sahur yemeği mübarektir. Sahurun tamamı berekettir. Bir yudum su için de olsa sahura kalkın! Allahü teâlâ ve melekleri, sahura kalkanlara salat ve selam ederler." [İ. Ahmed]
"Yani Allahü teâlâ, sahura kalkanları mağfiret eder, melekler de onlar için dua eder."
Sahur yemeklerinin fazileti çoktur,
Sahur yemeği için sual ve hesap yoktur.

kolaygelsin 17.11.2003 10:51

Kadir gecesi duası
 
Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
"Kadir gecesini, Ramazanın son on gününün 21, 23, 25, 27 ve 29 gibi tek gecelerinde arayın."[İmam-ı Ahmed]
Peygamber efendimiz, Kadir gecesinde, "Allahümme inneke afüvvün tühıbbül afve fafü anni" duâsını (Ya Rabbi,sen affedicisin, sen affı seversin. Beni affet) okumayı bildirmiştir.
Bu dua her gece okunursa kadir gecesinde de okunmuş olur.

18.11.2003 10:44

alevilik
 
Herkes kendilerine nasil davranilmasini bekliyorsa, Alevilere ve onun inancina öyle yaklasmalidir. Son günlerde Aleviligi yipratmaya yönelik kimi çevreler tarafindan baslatilan tartismalar toplumumuzu rahatsiz etmektedir. Aleviligin hosgörüsünü ve yillarin vermis oldugu yasaklilik durumun yarattigi ortami kullanarak, hakaretlere kadar varan bu tartisma ve saldirilara son verilmelidir. Herkes kendilerine nasil davranilmasini bekliyorsa, Alevilere ve onun inancina öyle yaklasmalidir. Alevilik, Alevilerin inancidir. Nasil, neye ve neden kime inandiklari, nasil ibadet etmeleri gerektigi onlarin tasavvufunda olup, kimsenin dogrulugunu ve yanlisligini iddia ederek, düzletmeye kalkma hakki yoktur. Bu hakki kendinde görenler, kendilerinin inançlarina yönelikte bu tür yaklasimlari ve müdahaleleri bastan kabul etmis olacaklardir. Cami de ibadete saygida kusur edilmesini istemeyenler, Cemevine saygisizlik etmemeyi bilmeli, ögrenmelidirler. Allah"la, kul arasina girmek gibi bir çirkinligin temsilcileri olmamalidirlar. 1400 yildir yok edilemeyen, tüm zorluklarla bugüne gelmis olan Aleviler ve onlarin inanci Alevilik, bugün nasil yol almasi gerektigini bilecek olgunluga ve birikime sahiptir. Toplumsal degisim, gelisim ve çagdas toplumun yaratilmasindaki katkilari tartismasiz bir biçimde ortadadir. Tüm Alevi kurum ve kuruluslari bu konuda gereken hassasiyeti göstermektedirler. Toplumsal baris, kardeslik ve huzur içinde bir toplum yaratma mücadelesi vermektedirler. Bunun kiymeti dogru algilanmalidir......(Dem Gazetesinden) kizilbasch

kolaygelsin 18.11.2003 14:04

Zekat verenler/alanlar
 
Bir günlük yiyeceği olanın, zekat veya sadaka istemesi haramdır. Fakat istemeden verilen sadakayı, zekatı alması caizdir.

Muhtaç olmayan fakirin, verilen zekat veya sadakayı almaması iyi olur. Birisi zekat toplamak için vazife isteyince, Resulullah efendimiz, "Seni, insanların yıkayıp attıkları kirleri toplamaya memur etmek istemem" buyurdu. (İ. Huzeyme)

Zekat olarak verilen bir deveyi isteyen bir zata, "Şişman birinin, sıcakta terleyip vücudunu yıkadığı kirli su içilir mi? Zekat böyle kir gibidir" buyurdu. (İ. Malik)

Zekatı muhtaçlara vermeli!
Kur?an-ı kerimde, çok yerde namaz ile zekat beraber bildiriliyor. "Namazı kılın, zekatı verin" buyuruluyor. (2/43)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Allah?a ve Resulüne inanan zekat versin!" [Taberani]
"En faziletli ibadet namaz, sonra zekattır." [Taberani]
"Hastayı sadaka ile, malı zekat ile koruyun!" [Deylemi]
"Malın temizlenmesi için zekat farz kılındı."
"Zekat vermeyen, kıtlıklara maruz kalır." [Taberani]
"Zekat vermeyene Allah lanet eder." [Nesai]
"Zekat vermeyen, temiz malını kirletir." [Taberani]
"Zekat vermeyen, kıyamette ateştedir." [Taberani]
"Zekat vermeyen toplum, rahmetten mahrum kalır." [Taberani]
"Zekatı verilmeyen mal, kara veya denizde telef olur." [Taberani]
(Zekatını veren o malın şerrinden korunur.) [Beyheki]
"Zekat vermeyenin namazı kabul olmaz." [Taberani] [Zekat vermemek haram olduğu için, böyle günahkârın kıldığı namaz sahih olup, borcu ödenirse de; namazdan hasıl olacak sevaba kavuşamaz. Her günah böyledir.]

"Zenginlerin zekatı, fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ fakirlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir." [El-Askeri]

[Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekat istemesi haramdır. İstemediği halde, kendisine zekat verilirse, alması günah olmaz. Zekat, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ böyle fakirleri de milletin içinde kırkta bir yaratmıştır.]
"Zekat, karıştığı malı ifsat eder" [İmam-ı Ahmed hazretleri, bu hadis-i şerifi,
"İhtiyacı olmadığı halde, zekat olarak alınan mal, diğer malları helak eder" diye açıklamıştır. (Tergib)

kolaygelsin 18.11.2003 14:07

Zekat vermeyenler
 
Peygamber efendimiz, "Zekatı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna sarılır" buyurduktan sonra şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
"Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekatını vermeyenler; iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Halbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar, o mallar cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır." [3/180]

Bu acı azaplardan kurtulmak için malların zekatını, tarla mahsullerinin, sebze ve meyvenin uşrunu vermek şarttır. Zekat kırkta bir, uşur onda bir verilir.

Kur?anda, "Malı, parayı biriktirip zekatını vermeyene çok acı azabı müjdele! Zekatı verilmeyen mal, para, cehennem ateşinde kızdırılıp, sahibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır" buyuruldu.
(Tevbe 34,35)

Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalıdır. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekat vermek mekruh olarak caizdir. 10 g altın kadar borcu var ise, 100 g altını alması mekruh olmaz.
Altın ile gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyası kabul edilir. Nisap miktarı ise zekatı verilir.
?Ev, araba almak için biriktirilen paranın bana göre zekatı olmaz? diyenlere itibar edilmemelidir.

19.11.2003 00:32

o.T.
 
esek keyfi: (sen bana, bende sana karismayalim)... alevi vatandaslarimiz taa (demokrasya)sindan, (liberalizma)sindan tut (fasizma)sina, (komünizma)sina hemde (kemalizma)sina kadar her tür ideolocyalar tarafindan istimar edilsin, ama bir tek türk milleti sussun ve en pasif mevkiiden gelismeleri seyretsin? böyle mi yol alacaksin(iz)?.. gülünc be, kendinizi türk toplumunun fertleri kabul ediyorsaniz dününüzün, bugününüzün ve yarininizin hakkinda -birtakim maskelerin arkasinda saklanmadan- ona hesap vermek zorundasiniz... böyle antisosyal davranislar ancak fikir ve aksiyon capinda (mahrum kaldiginiz vasiflar) iflasinizi gösterir ve hepimizin baslari bundan dolayi daha cok agirir... kardesim, anliyacagin uzun mesele, hüküme gecelim: bu cocuk bu kafayla imkani yok okumaz!

xxmuskalixx 19.11.2003 20:43

Deja-vu
 
DEJA-VU

Dr. Hakkı Açıkalın

Déjà: Fransızca bir zarf. 1265 senesinde kullanıma girmiş. ?Des? ve ?Ja? kelimelerinin biraraya gelmesinden müteşekkil. ?Des? bilâhare ?De?ye dönüşüyor ve ?...den, dan? veya ?...nın, nin? mân?âlarını veriyor. ?Ja? ise Latince ?Jam?dan geliyor ve ?hemen? anlamında. Meselâ, Fransızca?daki ?Jamais? (Jame: Asla, hiçbir zaman) kelimesi de aynı kökenden geliyor. Des-Jam, Des-Ja ve Déjà...

Déjà kelimesi, ?Mevcud ândan itibâren?, ?henüz?, ?evvel?, ?daha evvel? gibi anlamlara geliyor (İngilizce?deki Yet ve Yunanca?daki ηδη (idi) gibi).

?İl a déjà fini son travail? cümlesini ?çalışmasını (işini) henüz bitirdi? şeklinde çeviriyoruz.

?İl est déjà quatre heures? deyince ?Saat daha yeni (henüz) dört (oldu)?yu anlıyoruz.

?Tu me l?as déjà dit? cümlesi ?Bunu bana daha evvel söyledin? mânâsına geliyor.

Bir diğer mânâsı ise;

?Ce n?est déjà pas si mal? cümlesinde olduğu gibi ?Bu o kadar da kötü değil? veya ?Hiç de o kadarkötü değil?.

Bir de cümle sonunda, cevabı unutulan bir suali tekrarlamak için kullanılıyor;

?Comment vous-appelez-vous, déjà?? cümlesi, ?(Sahi) adınız nedir?? veya ?Adınız nedir (diye sormuştum)?? şeklinde mânâlandırılıyor.

Déjà?nın Fransız dilindeki zıdları ise, ?Après? (Apre: Sonra) ve ?Ensuite? (Ansüit: Daha sonra, bilâhare) kelimeleri.

Vu (Vü) kelimesi ?Voir? (Vuar: Görmek) fiilinin geçmiş hâlidir.

?J?ai vu? cümlesinin mânâsı ?Gördüm?dür.

?J?ai déjà vu? cümlesinin mânâsı ?daha evvel gördüm?dür.

?C?est déjà vu? cümlesi ise ?Bu daha evvel görüldü? veya ?Yeni bir şey değil, bilinen bir şey? mânâsına gelir.

?Ni vu, ni connu? dersek ?Ne görüldü, ne bilindi? anlamına gelir.

?Une impression déjà vu? deyince ise ?birşeyi daha evvel yaşamış/görmüş olma, bu izlenimi edinme?yi anlıyoruz. Bu duruma Tabâbet lisanında ?Paramnezi? diyoruz.

Paramnezi Yunanca bir kelime;

?Παρα-Para?: Yanında, cıvarında, etrafında; merkezde olmayan mânâsına.

?Μνήμη-Mnîmi?: Hatıra, hafıza mânâsına. Yunan mitolojisindeki Titanlar?dan biri olan ?Μνεμοσηνη-Mnemosini?nin isminden mülhem.

Paramnisia (Paramnezi): Kelimelerin ve onların işâretlerinin hatırlanamaması hâli. Ayrıca, ?Déjà-Vu illüzyonu? veyâ ?Déjà-Vu yanılsaması? denen hâlin adı.

Hepimizin başına gelir; bir hâdiseyle, bir kişiyle, bir görüntüyle karşılaştığımızda, ?Ben bu olayı daha evvel yaşamıştım, bu yerleri, bu kişileri görmüştüm? deriz. Psikiyatri bilimi bu hâle ?déjà-vu illüzyonu? veya ?déjà-vu yanılsaması? ya da ?paramnisis? adını veriyor. Burada Paramnisis?den kasdedilen şey, birşeyleri hatırlamama değil, ?Çarpık veya yanlış yahut yanılsamalı hatırlama?dır ki, bu şekilde adlandırılmasının altında, bu durumu, bir ?İlâhî gerçeklik? olmaktan çıkarıp ?görsel veya hissî bir arıza?ya indirgeme, fasilite etme ihtiyacı vardır. Pozitif bilim (ALLAH düşmanı bilim-Yahudî bilimi) için déjà-vu hâdisesi bir ?illüzyon?dan (yanılsama-göz/zihin aldanması) ibârettir. Zihninde ucuz ?dir, dır?lara yer ayırmamış olan cins kafalar için durum bu kadar ve hiç de basit değil.

Meselâ bazı fizikçiler için olay bir ?Reverse Causality? (Ters Nedensellik) hâdisesidir. Yani, Nedensellik?in, zaman içinde tersine işleyişi eşdeyişle, ?Gelecek?te olacak olan bir şeyin şu ânda görülmesi? (back to the future)dir. Bunun bir başka izâhı ise ?Zamansızlık? veyâ ?Süper Uzay?dır. Zaman yoksa ?Nedensellik? (Causality) de yoktur (Non-Causality-Μη Αιτιοτητα/Mi Etiotita). Kimileri ise, ?Zaman?da geriye yolculuk? kısaca ?Zaman?da Yolculuk? olarak ele alıyor ki, meselâ Nikolai Kozyrev gibi dev bir isim içun durum böyledir ve mümkündür.

İslâm?da bu duruma ?Hiss-i Kabl?el Vuk?û? adıyla anılıyor yani ?Vuk?û bulacak olan birşeyi daha evvelden hissetmek?! Bu hissi kuvvetli olan bazı insanlar, ?çok mühim hâdiseleri? uzun süreli veya devamlı ?déjà-vu?lerle yakaladıklarını belirtiyorlar. Meselâ, bir hafta veya 10 gün hattâ bâzan 1 ay boyunca aynı ?déjà-vu?yle karşılaşanlar, kısa bir süre içinde olayın vuk?û bulduğunu söylüyorlar. Aynı kişiler, kısa süreli ?déjà-vu?lerde ise, 1 veya 2 gün, daha düşük yoğunluklu olayların gerçekleştiğini tesbit ediyorlar. Olaylar aynıyla vâkî! Hiçbir değişiklik olmadan gerçekleşiyor. Bu kişiler genelde sıradan kişiler ve kurgulama yetenekleri tartışmalı, olduğu gibi aktarıyorlar yaşadıklarını.

Déjà-vu, Ruh?un bir şubesidir (fonksiyonudur) ve gerektiği zamanlarda rolünü oynayıp kişiye bilgi ve haber kaynağı olmaktadır. Tabiî ki, kişinin bunu nasıl değerlendireceği, ne tür bir çıkarım yapacağı, nasıl yoğunlaşıp gelişeceği şahsın özelliklerine bağlıdır. Nefsini ileri derecede (Mutmain seviyesinde) terbiye edebilmiş insanlarda ise (Evliya) déjà-vu?ye gerek yoktur ve çok daha ileri ve kalifiye bir fonksiyon olan ?Tâyy-i Mekân? (Birkaç/Birçok mekânda aynı ânda varlık sergilemek, ruhen bulunabilmek) ortaya çıkmaktadır. Tâyy-i Mekân, bir yönüyle Zamanda Yolculuk?tur (Zaman buudunda ileri veya geri gitme).

Gerek Tâyy-i Mekân gerekse de Hiss-i Kabl?el Vuk?û birer İlâhî realitedir ve ?İllüzyon?la en ufak bir alâkası olamaz. Bunu illüzyonlaştıranların aslında kendileri birer illüzyonisttirler ve pozitif bilim maskesiyle göz boyamaktadırlar. Demek ki, ?Déjà-Vu İllüzyonu? veya ?Paramnisis? değil ?Hiss-i Kabl?el Vukû veya daha ileri buuduyla Tâyy-i Mekân?...

www.akademyayadogru.org

cidam 20.11.2003 21:14

Ramadan, Du Segensvoller Monat....
 
Mein lieber lieber Ramadan, Sultan aller Monate, Mond der Nächstenliebe.
Du bringst uns die segensreichste Zeit des Jahres, wenn du kommst, öffnen sich die Tore des Paradieses, du schützt uns vor dem Bösen....

Moment, ich glaube, ich muss das Ganze noch einmal zurückspulen, oder gibt es irgendjemanden, Träumer ausgeschlossen, der der Meinung ist, dass der Ramadan, der Monat des Friedens ist?!

Ich weiss nicht, was ihr fühlt, aber ich fühle Wut in meinem Bauch. Ich kann es einfach nicht verstehen, wie können Menschen im Namen des Islams kämpfen und dabei den "heiligen Monat" in Blut hüllen?! Wie kann man Menschen in Gebetsstätten, die Orte des Andachts sind, hinterhältig in den Tod schicken?! Wie kann man es mit seinem Gewissen vereinbaren, Kinder, Mütter, Väter, Schwestern und Brüder aus deren Familien zu reissen?! Woher nimmt man sich das Privileg, über Leben und Tod wildfremder Menschen zu urteilen?”

Würden Links- oder Rechtsextreme, oder irgendwelche anderen Gruppierungen hinter diesen feigen Anschlägen stecken, wäre ich sicher genauso geschockt, aber es würde mich nicht so extrem irritieren.
Wie können diese Menschen sagen/glauben, sie handeln/kämpfen für den Islam?!

Keiner hat das Recht über einen Anderen zu urteilen, so kann ich auch nicht sagen, dass sind keine Moslems, obwohl das der leichteste Weg wäre. Ich kann nur sagen, dass diese Menschen gegen die Richtlinien des Islams verstossen, aber wen kümmert das schon? Egal, wer was sagt, diese Terroristen werden weiterhin, es zumindestens versuchen, im Namen des Islams, Angst und Schrecken verbreiten....

Auch wenn ich weiss, dass es falsch ist, merke ich, dass die Anschläge der letzten Jahre mich immer mehr von Muslimen entfremden lassen. Mir fällt es langsam nicht mehr leicht, mich als Muslima zu bezeichnen, und das obwohl ich an den Kuran und mit ihm an den Islam glaube. Ich kann mich einfach nicht mit diesen feigen und hinterhältigen Geschöpfen identifizieren, und die nennen sich nun mal auch Muslime. Vielleicht ist der Begriff Muslim ja auch dabei eines Sinneswandlung durchzumachen. Vielleicht ist es bald wirklich soweit, dass Muslime nicht mehr für Gläubige des Islams, sondern für feige Terroristen steht.

Ich weiss nur eins, ich möchte nicht, dass "mein" Istanbul zu einem Tel Aviv wird. Ich möchte nicht, dass die Einführung von Check-Points in "meinem" Land notwendig sein wird. Ich möchte nicht den ganzen Tag über Nachrichten verfolgen müssen, aus Angst es könnte ein neuer Anschlag stattgefunden haben....

Ich hoffe, dass Gott ein Auge auf uns wirft und uns in Zukunft vor diesen "Muslimen" schützen wird....

cidam 20.11.2003 22:16

definiere mal bitte
 
tragödische tragweiten?

cidam 20.11.2003 22:18

Gleichberechtigung?
 
Wenn das Kopftuch, das eigentlich nur ein Kleidungsstück ist (sein sollte) verboten wird, müsste dann das Kreuz (z.B in Klassenzimmern) nicht schon unlängst das gleiche Verbot erteilt bekommen haben?

cidam 20.11.2003 22:21

und ein "Kopftuch-Vebot"
 
bewirkt das? Ein Kopftuch ist kein Symbol, zumindestens im eigentlichen Sinne

aliconda 20.11.2003 22:24

Kruzifix-Urteil
 
googel mal ne runde !
Suche nach dem Kruzifix Urteil!
Dann wirst du sehen, das sowas schon besteht!

Ciao
Al"

cidam 20.11.2003 22:34

re
 
Soweit ich weiss, sind das nur einzelne Urteile, ein einheitliches Gesetz gibt es nicht.

Es gibt in Bayern immer noch (öffentliche) Schulen, wo in den Klassenzimmern Kruzifixe hängen.

aliconda 20.11.2003 23:01

Stimmt aber ...
 
... wenn jemand (du ?) sich davon belästigt fühlt, darf er es abhängen lassen!
So hat das BVG entschieden ;-) !
Ciao
Al"

cidam 21.11.2003 00:55

Zwang
 
Mich stört weder das Eine, noch das Andere. Das Einzige, das mich stört ist, dass das Eine wird prinzipiell verboten wird, das Andere hingegen nur bei individuellen Beschweden....

Bis dann.

kolaygelsin 21.11.2003 10:29

Bu gece Kadir Gecesi
 
Kadir Gecesinin hangi gece olduğu, kesin olarak belli değildir. "Allahü teâlâ, rızasını taatte, gazabını günahlarda, orta namazı beş vakit namazda, evliyasını halk arasında, Kadir Gecesini Ramazan ayı içinde gizlemiştir" buyuruluyor.

O halde Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, hiçbir iyiliği küçük görmemeli! Gazabı günahlar içinde saklı olduğu için, hiçbir günahı küçük görmemeli; orta namazı kaçırmamak için, beş vakit namazı vaktinde kılmalı; evliya halk arasında gizli olduğu için herkese iyi muamele etmeli. Her geleni Hıdır, her geceyi Kadir bilmelidir.

V. Necat?taki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Allah indinde en kıymetli gece, Kadir Gecesidir."
"Bin aydan daha kıymetli olan Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır."
"Kadir gecesinde bir defa, Kadr suresini okumak, Kur?anı hatmetmekten daha sevaptır. Bu gece bir koyun sağma müddeti kadar namaz kılmak, ibadet etmek, bir ay her geceyi ibadetle geçirmekten daha kıymetlidir."
Kadir Gecesi ile ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyledir:
"Kadir Gecesini Ramazanın son on gününde arayın." [Müslim]
"Kadir Gecesini, Ramazanın son on gününün 21, 23, 25, 27 ve 29 gibi tek gecelerinde veya Ramazanın son gecesinde arayın. Sevabını umarak Kadir Gecesini ibadetle geçirenin günahları affolur.", [İ.Ahmed]
"Kadir Gecesi Ramazanın 27. gecesidir." [Ebu Davud]
İmam-ı azam hazretleri, Kadir Gecesinin, Ramazanın 27. gecesine çok isabet ettiğini bildirmiştir.
"Kadir Gecesine rastlamış olan bir geceyi ihya eden, Kadir Gecesini ihya etmiş gibi sevap kazanır" hadis-i şerifini düşünerek sık sık vaki olan 27. gece ihya edilirse, o gece Kadir Gecesi olmasa bile, büyük sevaba kavuşulur. Kadir Gecesini soran bir zata, Peygamber efendimiz, "Bu yıl Kadir Gecesi Ramazanın ilk gecesi idi geçti. 27. geceyi ihya et! Ramazanın 27. gecesini ihya edene, vücudundaki kıllar sayısınca, hac, umre, şehid ve gazi sevabı verilir" buyurdu.

Başka birisine de, "Bu yıl Kadir Gecesi geçti, fakat Ramazanın 27. gecesini ihya et! Kadir Gecesi sevabına kavuşursun. Şefaatten nasipsiz kalmazsın" buyurdu. Hz. Âişe validemize de, "13. gece idi geçti. Kadir Gecesini kaçırdıysan, 27. geceye kavuşursun. O geceyi ihya edersen, ahiret yolculuğu için azık olarak o geceki ibadet sana yeter" buyurdu.

Hz. Âişe "Resulullah, Ramazanın son on gününde çok ibadet ederdi" buyuruyor.
İmam-ı Şarani hazretleri, "Ramazan, pazar günü başlarsa, Kadir Gecesi 29. gecedir. Salı başlarsa 27. gece, perşembe başlarsa 25., cumartesi başlarsa 23., pazartesi başlarsa 21., çarşamba başlarsa 19., cuma başlarsa 17. gecedir" diyor.
Resulullah, Kadir Gecesinde, "Allahümme inneke afüvvün kerimun tühıbbül afve fa?fü anni" duasını okumayı bildirmiştir. Ya Rabbi, sen affedicisin, kerimsin, affı seversin, beni de affeyle" demektir.

Bin aydan faziletli, ne kadar kadri yüce!
Sayısız günahkâr kul, affa uğrar bu gece

kolaygelsin 21.11.2003 10:31

Mübarek günlerde ne yapmalıyız
 
Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, tâatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur.
Bu geceyi ihya için ilim öğrenmeli, mesela ilmihal okumalı, kaza namazı kılmalı, Kur?an-ı kerim okumalı, dua, tövbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri bütün müminlere göndermeli!
Kadir Gecesini ihya edenin, Ramazan orucunu tutanın, haccı kabul olanın, bütün günahları affolursa da, namaz, oruç ve kul borçları ödenmiş olmaz. Bunları kaza ederek, ödeyerek borçtan kurtulmak gerekir.

21.11.2003 14:49

o.T.
 
ich meinte ich hätte inzwischen aleviten in sämtlichen kombinationen gesehn... aber nein, inzwischen gibt es auch den ülkücü-aleviten. ist das ein prototyp oder hab ich da was verpasst?! apropos, erst denken, dann schreiben. na klar!.. und ein bisschen verständnis, damit ist nicht toleranz gemeint, wäre auch angebracht; aber vorallem gehört viel wissen dazu, nicht wahr deniz? oder ist das schon zuviel verlangt?

ebenso...

22.11.2003 02:19

ach du große schei...!!!
 
sag mal du hirnresterl!! woher nimmst du dir das recht so zu schreiben?erst sagen--ohne jemanden zu verletzen und am schluß saygilarimla dann aber auf das Buch der Bücher ..... ?!?!?! ich glaube ich lese nicht richtig! ederim senin sayginina da kafana da!
böyle bir yaziya birdaha sakin cüret etme!

DAYAKLIK ESEK SENI!!!!


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 07:56 Uhr.