![]() |
Görmedin mi ?.. :o)
O halde Senin tanrin Bigyurrak Göktürkler gibi uzayli olmali :o)
Demek "Tanrianne " Tanrinin oglu " nu duymadin ?.. Ya habibiyi de mi duymadin ?.. Hani " ben sana asikim sen olmasan bu alemleri yaratmazdim " denileni ( sözüm ona ) sen de pek cahilmissin aziz kardesim :o) |
Vahiylere Sansür konmaz Bre zindik
Sen nice sana gelen vahye Sansür uygularsin ?..
Bera kaldirin sunu.. Artik Elci degilsin evladim.. Bak su gelen beyaz gömlekli amcalar sana Kusakli bir ceket giydirip ebedi ikametgahina götürecekler :o) Mavi isiklar ise dekor .. korkma.. O igne o kadar aci vermez seni yeni dünyalara peygamber yapacak.. :o) |
aaaaaaaaa ne ayiiiip :-)
sen $imdi "sen olmasan alemleri yaratmazdim" hadis-i kudisine inanan sözümona cok saygiya deger dindar karde$lerime mü$rik´mi dedin?
ben deyince niye kuduruyosunuz? siz parmagami, gösterdigi yönemi bakarsiniz? |
tanrim ahlaklidir
ruesuli zazax (s.a.v.) de öyle.
bunlar haremlik selamlik ortamda aciklanir. ayetlerin detayli tefsirleri forumlari kadin/erkek ayri yaptiktan sonra yapilacak. eline diline beline sahip ol dindar karde$im, hü dost! |
Vallahi ben Kudurdugumu hic hatirla
miyorum.. :o)
Ben Onlara Müsrik filan degil direkt " Satanist " diyorum.. |
Bak bigyurrurak müridleri böyle oluyor
<a href="redirect.jsp?url=http://www.youtube.com/watch?v=psvL2eYQ7YM" target="_blank">http://www.youtube.com/watch?v=psvL2eYQ7YM</a>
|
cok ilgincsin dindar karde$im
yillar öne burda cyberhoca diye biri vardi, oda böyle renk degi$tirip dururdu.
dindar karde$lerime hakaret etme, beni sürekli nemrud´larin firavun´larin ibretli hikayeleriyle kim korkutacak sonra? kim tehditlerle beni hidayete erdirecek? ben senin hadis/kudis meselelerine "kaygan zemin" dedigini hatirliyorum. tanri niye insanlari kaygan zeminde oturtsun? |
Hadis meselelerinin Tanri ile ne
alakasi var aziz kardesim :o)
Hatta Peygamber ile ne alakasi var ?.. Peygamberin söylemis oldugu sözler vardir elbette.. Fakat bunlar sadece rivayet oldugundan " Kaygan zemin " diyoruz. En sahih hadis bile rivayettir. O halde insan Rivayet üzerine din kuramaz.. Kuranlarin hali de ortadadir. Müslümanim diyerek Kuran ile ters düserler. ama bunlari bigyurrak müridi olarak senin yazman daha da ilginc.. |
muhahahahahahahaha
ehhhem!!
ciddi olalim. cok ayip dindar karde$im, dini konularla ve $ehitlerimizle alay gecmeni kiniyorum. degerlerimizi hafife alma! |
Silent !..
I kill you !..
:o) |
Der verfälschte Islam
<a href="redirect.jsp?url=http://www.dradio.de/dkultur/sendungen/kritik/618042/" target="_blank">http://www.dradio.de/dkultur/sendungen/kritik/618042/</a>
|
cok alakasi var dindar karde$im
$imdi ben, acizane, ilkaokulu bile bitirememi$, okuma yazmayi zor söken dindar baciniz nasil yorumlayabilirimki BIGYURRAK´in ayetlerini?
Hz. Zazax (s.a.v.)´in Hadis-i $erifleri olmadan, birazdan zuhur edecek Mehdi Hazretlerinin yorumlari, Diyanetin ilmihalleri olmadan zor anla$ilmaz ayetlerin ne anlama geldigini bilememki! ben nerden bilecem ne tarafa yatmam gerektigini nasil arapca du$ alnimasi gerektigini, tirnaklarimi yahudiler gibimi kestigimi, nemrud´un ibretli hikayesini? hem, kiyamet alametlerini, isa´nin indiginde nasil taninmasi gerektigini, adem´le havva´nin "cuuuump" diye gökten zembille dünyaya dü$tügünü? tanrim BIGYURRAK bu detaylari aciklamiyor, ne yapcez $imdi? |
I know!
many people want kill me :-)
|
sowas will hier keiner hören
du mußt den leuten märchen erzählen, damit sie gut einschlafen können.
ist ja klar, daß wachrüttelnde störfaktoren als feindbild und gotteslästerer gesehen werden. |
Muhahhahahha
Nasil aciklanmiyor ?..
Pekala aciklaniyor.. Takildigin yetrler varsa sor ben sana acikliyayim :o) Cok akilliyimdir ben. Mesela Kuran Evrim in oldugunu insanlarin halden hale gecirilerek meydana geldigini anlatiyor. Bir de üstüne üstelik Darwin in ve modern biyoloji nin icinden cikamadigi " Evrim in itici gücü " nü acikliyor. Ne fendim evrimin itici gücü ?.. Efendim Moleküler biyoloji diyor ki: " Bir Dis müdahele olmadan Ilkel insanin yani Homo erektus un mental yeteneklerine kavusmasi olanaksizdir.Yani Hic bir yaratiikm durup dururken düsünmeye baslayamaz. O helde bir dis müdahale gereklidir. Kuran da yaziyor Dis müdahale. Adem yaratiliyor. Icine ruh üfleniyor. Ve Adem meleklerle yarisiyor ve meleklerden cok biliyor. Yani ilk düsünen adam ilk perfeckt insan yaratiliyor.. Yani Adem Kuran in hic bir yerinde belirtilmeyip satanistler tarafindan " Ilk insan " ilan edilirken Yanliz degildi :o) Daha yüzbinlerce insan vardi.. Adem Havva ilk akilli düsünen insanlardir. Yani onlarin cocuklari da entel -dantel ve pipolu kesimin idda ettigi gibi Birbirini düzerek ensest iliski ile degil Diger insanlarla ciftleserek Üremelerini sürdürmüslerdir. Bak ne kolay.. Sen sor ben söyliyeyim :o) |
hocam kebap yaniyo cevir! :-)
ben kuran´da be$ vakit namaz göremiyorum. nerden bilcem namazin be$ vakit oldugnu?
ba$ini ört emride göremiyorum. hatta etegin nereye kadar uzun olmasi gerektigi de yazmiyor. ondanmi kopftuchlu mini etek giyiyolar? |
I know :-) o.T.
ohne Text
|
ha, hocam bi soru daha
bazi eski kuran nüshalarinda tevebe suresinin son iki ayetinin mevcud olmadigi ortaya cikti?
kim cikarmi$? kim eklemi$? |
Cevireyim yanmasin :o)
Kuran da bas ört emri olmadigi icin göremiyorsun..
ama namaz vakitleri var. Bakara 238 Nur 58 Isra 78 58. Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin: Sabah namazından/duasından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, gün battıktan sonra yerine getirilen namazdan/duadan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm"dir, Hakîm"dir. ( Nur ) 78. Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı/duayı yerine getir. Sabah Kur"an"ını da gözet. Çünkü sabah Kur"an"ı tanıklarca izlenmektedir. (Isra ) |
weil du meine aussage genau
eine minute später mit deiner reaktion auf unixxx bestätigt hast.
alles was sich nach realität anhört wollt ihr ignorieren! komm zu unsere neue religoin, viele viele märchen, viele viele gute nacht geschichten. hü dost! |
welche wahrheit?
du sagst doch selber woher ich wüßte dass ihr sowas nicht hören wollt und konterst ihr, als würde sie den islam schlecht darstellen wollen.
nun will ich auch mal von dir hören, was der islam ist! |
Kuran eksilmez ekleme de yapilmaz
eksiltme yapilarak ortaya konmussa..
Bu kisa zamanda ortaya cikar. Cünkü kuran Kitaplarda nushalar da degildir. Kuran Kagitlarda Yazilmis ve bizim Okudugumuz Lafizlar degildir.Esas kuran o lafizlarin tasidigi manadir ki bir kelam-i nefsi ( Allah in zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kaliptan kaliba dökülür.O kaliplar sonradan yaratilmis ( Muhdes ) Varliklardir. Oysa ki esas Kuran,MAHLUK ol´mayan bir manadir: Hic kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardi ( Suara suresi,42 ) Buyurulmasida bu gercegi gösterir. |
ikindiyle yatsi namazi farz degilmiymi$?
ya ama hani Tanri Muhammed´i bir gece en uzak mescide ordanda göge yükseltmi$ti? hani o gökyüzünde zina yapan kadinlarin gögüslerinin ucundan cehennemin üzerine asilmi$ti? hani muhammed musa ile tanri arasinda mekik dokuyarak zalim tanrinin 50 vakit emrettigi namazi zar zor be$e indirmi$ti?
hani ba$örtüsü türban, yemeniydi, ya$makti bayrakti? bunca sene alimler, alimcikler, alimcikcikler, $eyhler, $eyhcikler, $eyhcikcikler bize yalanmi söyledi? |
öyle oldugunu nasil anlarim?
kuranin degi$medigine nasil kanaat getirebilirim?
ölcü ne? hadisleri inkar edip dinden ciktik zaten! :-) |
bla bla bla
ich weiß wogegen ich kontern tuhe, ihr also die meisten forumuser nicht einmal was ihr verteidigt.
das ist der unterschied! es gibt leute die wissen, was ich mein und fühlen sich von mir nicht provoziert, weil es gar nichts mit dem islam zu tun hat! |
he valla yalan söylediler.
Bes vakit namaz farzdir.
Fakat üc vakitte toplanabilirler. Buna namazlarin Cem i denir. Peygamber Bes vakit de kilmistir. Bes vakiti üc vakitte de toplamistir. Kuran da bildirilen vakitler üctür. 1 fecur namazi 2 Günün ortasinda kilinacak namaz ( salatü"l vista ) 3 Gün batimindan sonra kilinacak namaz ( Salatü"l Ischa ) |
Kuran in 80 % i " nun " harfi ile kafiye
edilmistir.
Ve Üc ayet de " Icaz " meydana gelir.Yani Sen Okurken kendiliginden ortaya cikan Bir makam.. Eksiklik veya fazlalikta bu meydana gelmiyecektir. Bu kafiye sistemi Insan sis degildir. Arabca dahil hic bir dilde mümkün degildir. Üc yüz satirlik bir metin bu sekilde kafiyelenirse Bir Bas yapit olacaktir. Ama Bildigin gibi Kuran bir siir degildir. |
Bu yüzden Laikleri yobazlarla es
Tutuyorum :o)
Yobazciklar Din Konusunda Masal anlatiyor. Laikler de Tarih konusunda.. Yillardir koro halinde yalan söylüyorlar.. :o) |
überhaupt nicht :-)
überlegs dir gut!
|
Kuranin Orjinali Var mi.???
KURAN" IN ORİJİNALLERİ YOK
Kuran"ın ilk orijinali: Küçük taşlar, deri, ağaç parçası, kemik gibi çeşitli nesnelere yazılıydı. Yakıldı. Kuran"ın ikinci orijinali: Ebubekir döneminde yapılan derleme. Yakıldı. Kuran"ın üçüncü orijinali: Osman döneminde oluşturulan "azmalar". Bunlar da dünyanın hiç bir tarafında yok. Yapılan inceleme ve aktarmalarla görülen o ki: Muhammed"in "vahiy katiplerine yazdırdığı" bildirilen "Kuran"ın ne "aynı" ne de "tümü" eldeki Kuran"da. Halife Mervan kendi gerekçesini şöyle açıklar; "Onda yazılı olanlar, Osman tarafından yazdırılan Mushaflara geçmiştir. Artık ona gerek kalmamıştır. Yakılıp yok edilmeseydi, zamanla kuşkulara yol açılabilir, ondan alınarak yazılan Mushaflar çevresindeki kuşkuları önlenemeyebilirdi. Bundan korktum, o nedenle yaktırdım."(Kaynak: ıb Ebi Davud, Leiden 1937, yay., s.243-Suphi e"s-Salih Mebahis Fi ulum-il Kuran). Kuran nasıl derlendi? Kuran ayetleri bugünkü biçimi ile yazılıp bir araya getirilmiş değildi. Hadislerde peygambere vahiy olan ayetler çeşitli nesneler üzerine yazılıydı; hepsi de dağınık durumdaydı. Ayetler "Lihaf" (küçük taşlar), "Rıka" (deri ağaç yaprağı, bir çeşit kâğıt), "Ektaf" (deve ve koyun kemikleri), "Usub" (agaç parçası" gibi nesnelere yazılmıştı. Yitip gitmesin diye tümünü bir araya getirme çabasına ilk kez halife Ebubekir döneminde gerek duyuldu ve bu çabalar gerçekleştirildi. Bir aktarma da "bunların tümünün peygamberin evinde, bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu" da açıklanır. Buhari"nin yer verdiği bir hadise göre; "dinden dönüş" (ridde) olayları ve bu olaylar nedeniyle savaş hali vardı. Kuran"ı ezber etmiş kişilerin bir bölüğü ölmüştü. Ölenlerin sayısı artabilirdi, bunların tümü ölüp gitmeden Kuran"ın orada burada yazılı ayetleri derlenmeli, tümü bir kitap haline getirilmeliydi. Hattaboğlu Ömer durumu ve konunun önemini Halife Ebubekir"e anlattı. Ayetlerin derlenmesini önerdi. Halife başlangıçta pek doğru bulmamıştı bu görüşü. "Peygamberin yapmadığı şeyi yapmak nasıl doğru olabilirdi?" diye düşünüyordu. Ömer direndi ve önerisini kabul ettirdi. işin gerçekleşmesi için de Zeyd Ibn Sabit"e görev verildi. Zeyd "Ebubekir bana "Sen akıllı bir gençsin. Peygambere vahiy yazdığın için senin başaracağına güveniyorum. Araştır ve topla Kuran ayetlerini" dedi, Tanrıya ant içerek söylerim ki, dağlardan bir dağı yükleyip taşımayı önerseydi, buyurup verdiği görev kadar bana ağır gelmeyecekti. Yani Kuran"ı derlemek kadar." diyor ama sonunda görevi kabul ettiğini söylüyor ve işi nasıl yaptığını şöyle dile getiriyor: "Kuran (ayetlerini) derlemeye koyuldum. Hurma dallarından, küçük taşlardan ve kişilerin ezberlerinden izleyip derledim. işin sonunda, Tevbe (Beraat) suresinin sonunu, Ebu Huzeymetu"l-Ensari"de buldum. Ki, başkasında bulamamıştım bu parçayı". Zeyd, bu parçanın Tevbe Suresinin sonundaki ayetleri (128 ve 129. Ayetleri) oluşturduğunu açıklıyordu. Böylece Zeyd, Kuran ayetlerini derleme işini yaparken iki kaynağa başvurmaktaydı: Ayetlerin yazılı olduğu nesneler (ağaçlar, taşlar..) ve ezber bilenlerin bellekleri. Ebubekir döneminde yazılan Kuran için başvurulan ezbercilerin başka deyişle hafızların sayısı Müslümanlar arasında tartışmalıdır. O döneme ilişkin kaynaklardan Buhari"nin "e"s-Sahihi"nde yer alan üç hadisten anlaşıldığı kadarıyla Kuran"ın tümünü ezberleyenlerin en iyimser rakamla 7 kişi olduğu kabul edilebilir. Aynı zamanda, Peygamber dönemindeki "hafız"ların, yani Kuran"ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı pek azdı. Buhari"nin "e"s-Sahih"inde geçen hadis şöyle: Birinci hadis: Amr Ibnu"l-Ass anlatıyor: Peygamberin "Kuran"ı dört kişiden alın, Abdullah Ibn Mes"ud"dan, Salim"den, Muaz"dan ve Übeyy Ibn Ka"b"den" dedigini işittim. (Buhari, Fadailu"l-Kuran 8.) İkinci hadis: Enes anlatıyor: "Peygamber öldüğünde, dört kişiden başka Kuran"ı tümüyle ezberlemiş olan yoktu. Ebu"d-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd." (Buhari.) Üçüncü hadis: Katade"den aktarılıyor: "Malik oğlu Enes"e; "Peygamber döneminde, Kuran"ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?" diye sordum. şu karşılığı verdi: "Dört kişi. Tümü de Medine"li. Übeyy Ibn Ka"b, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari, aynı yer, Müslim 24ö5. Hadis.) Bu hadislerde adları yazılı olanları topladığımız zaman Peygamber döneminde Kuran"ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı yedi idi demek gerekiyor: Ibn Mesud (Birinci hadiste), Salim (birinci hadiste), Muaz Ibn Cebel (birinci, ikinci ve üçüncü hadiste.) İslam din bilirleri bu hadislerdeki açıklamaların "dinsizlerin işine yaradığını" ileri sürerler. Suyuti, El ıtkan, Mısır 1978, c.1, s.94, satır 13.) ıl itkan"da daha başkalarının da Kuran"ı ezberlemiş oldukları adları ile açıklanıyor. Ama aktarmayı yapan, bu adları sayılanlardan kimilerinin, Kuran"ın tümünü ezberleme işini Peygamberin ölümünden sonra bitirdiklerini açıklamaktadır. (El ıtkan, 95-9ö.) Zeyd Ibn Sabit, herhangi bir parçayı Kuran"a geçirmek için "iki tanık" koşulu koymuştu. Ancak bir tanıkla Kuran"ı alma gereği duyduğu ve geçirdiği parçalar da vardı. Örneğin, Ube Huzeyme"de bulduğu ve Tevbe Suresi"nin son iki ayetini oluşturan parça böyleydi. Kuran"ı derleme ve yazma işi bir yıl sürer. Bu işe girişildiğinde Ömer ile Zeyd, mescidin kapısına oturmuşlar, "herkesin Peygamberden ayet olarak elde ettiği ne varsa getirmesini" istemişlerdi. Başarılan iş, kaynaklarda şöyle tanımlanır: Kuran ayetlerinin, surelerinin bulunduğu iki kapaklı bir kitap. Derlenip yazılan sayfalar, ölene dek Ebubekir"in yanında kaldı, sonra Ömer"in (halife) yanında bulundu. O da ölünce, kızı Hafsa"ya verildi. Kuran ikinci kez derleniyor: Buhari"de yer alan bir hadis şöyle: Ermeniyye ve Azerbaycan"ı ele geçirmek için savaşılıyordu. Huzeyfe, Ibnu"l-Yeman, Halife Osman"a geldi. Müslümanların okudukları Kuran"lardaki birbirini tutmazlıktan yakındı, "Emire"l-Mü"minin! Bu ümmet, kendisinden önceki Yahudiler ve Hıristiyanların içine düştükleri birbirini tutmazlılıklar gibi bir duruma düştü!" Bunun üzerine Osman, Hafsa"ya adam gönderdi, başka Kuran nüshaları yazıp almak için kendisinde bulunan sayfaları (yani Ebubekir döneminde yazılan kitabı) göndermesini istedi. "İş bitince sana geri gönderirim" dedi. Hafsa da gönderdi o sayfaları Osman"a. Osman, hemen Zeyd Ibn Sabit"e, Abdullah Ibn Züyebr"e, Sa"d Ibnu"l-As"a ve Hişam oglu Haris oğlu Abdurrahman"a buyruğunu verdi. Onlar da Hafsa"dan getirilenden alıp Kuran nüshalarını oluşturdular. Osman, kuruldaki üç kişiye şunları söyledi: "(Medine"li) olan Zeyd ile, Kuran"dan herhangi bir kesimde ters düştüğünüz zaman, tartışma konusu olan parçayı Kureyş dili ile yazın. Çünkü Kuran sadece Kureyş dili ile inmiştir." Onlar da bu buyruğu yerine getirdiler. Sonunda (esas) sayfalardan Kuran nüshaları oluşturup işi bitince, Osman, söz konusu sayfaları (Hafsa"dan getirilenler) geri gönderdi. Alınan nüshaların da her bir kesime gönderilmesini buyurdu. Ve bunların dışında kalan her bir Kuran sayfasını ya da Mushafı buyurup yaktırdı.(Bkz. Buhari, e"s- Sahih, Kitabu Fedaili"l-Kuran/3.) Buhari"nin kendisine anlatılan çabalardan ve "Kureyşli olanlarla olmayanlar arasında" belirecek anlaşmazlığın çözüm biçiminden anlaşıldığına göre, Kuran nüshalarını ortaya çıkarırken, Hafsa"daki Mushaf"tan aynen kopya etmek söz konusu değildi. ileri sürüle gelen "aynen kopya edildiği" ileri sürülürken, neden kopya edildiğine de "ağız (şive) farklarından dolayı" diye gerekçe gösterilir. Ancak, Dr. Suphi e"s-Salih, Mebahis Fi Ulumi"l-Kuran (Beyrut 1979) adlı eserinin 80, 84, 85 sayfalarında bu gerekçenin inandırıcı olmadığını belirtiyor. Dr. Suphi"ye göre, o zaman aynı metni, aynı sözcükleri değişik okunacak nitelikte yazıp yansıtabilmek için gerekli işaret ve noktalama yoktu. O zamanki yazı harflerinin dışında işaretsiz harfler de noktasızdı. Kısacası, halife Ebubekir döneminde oluşturulan "mushaf", istenseydi bile, çeşitli kabile ağızlarını (şiveleri) içerir nitelikte yazılır olamazdı. Durum böyle olunca, şu sorular karşılıksız kalıyor: Ebubekir döneminde hazırlanan ve Hafsa"dan alıp getirilen "Mushaf" ile Osman döneminde meydana getirilen "nüshalar, mushaflar" arasındaki fark neydi? Yeni çalışma ile gerçekleştirilen nedir? Yukarıda anlamı sunulan hadiste bu açıklanmamakta. Ancak, hadisin devamı niteliğindeki bir açıklamada, yapılan işin sadece "bir temel nüshadan alınıp, başka mushaflara aktarma" olmadığını anlatır niteliktedir. Dörtlü kurulda yer alan Zeyd Ibn Sabit, şöyle diyor: "Mushaf oluşturma işini yaparken, Ahzab Suresinin sonundan bir ayet yitirdim ("fakattu"). Ki, Peygamberin onu Kuran"dan bir parça olarak okuduğunu işitip tanık olmuştum. Aradık bu ayeti. Ve Sabit oğlu Huzeyme el Ensari"de bulduk (Ahzab suresine 23.ayet) ekledik o mushafta." (ıtkan, Mısır, 1978, C1, s.79.) Birinci derlemenin yakılmasındaki amaç: Ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Bu koruyucu ölünce, Kuran"ın Tanrısı "Kuşkusuz Zikr"ı (Kuran"ı) biz indirdik; kuşkusuz koruyucuları da yine biziz" (Hicr, ayet:9) dese de koruyucusu kalmamıştı. Mervan Ibn Hakem, "sandıktan" aldırtıp getirmiş ve yaktırmıştı. Mervan"ın bu ilk derlemeyi yaktırmasındaki gerekçesini, kendisi şöyle açıklıyor: "Bunu yaptım, çünkü, Onda yazılı olanlar, resmi (imam) Mushaf"a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkında kuşkuya düşerler." (Bkz. Dr. Subhi e"s_Salih, Mebahis fi Ulumi"l-Kuran, s.83. Dayandığı kaynak: Ibn Ebi Davud, Kitabu"l-Mesahif, s.24.) Oysa, asıl kuşkulara yol açan, esas alınmış olduğu belirtilen ilk derlemenin yakılması olmuştur. Çünkü, ilk derleme ile, sonraki (Osman döneminde oluşturulan ve imam adı verilen) "Mushaf" arasında fark olmasa idi, ilkini yakma yoluna gidilir miydi? İlk derlemede bulunmayan eklemeler ya da Kuran"dan çıkarmalar yapılmamış olsaydı, neden korkulmuştu? Muhammed Döneminin Kuran"ı ile Bugünkü Kuran Aynı Değil: Burada çok önemli bir tanıklığa başvuralım: Ibn Ömer diyor ki: "Hiçbiriniz, Kuran"ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum)demesin. Bilemez ki, Kuran"ın çogu yok olup gitmiştir. "Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum" desin yalnızca." (Bkz.Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Bu tanıklık, bugün elimizdeki Kuran"la, Muhammed"in "vahiy katipleri"ne yazdırdığı bildirilen Kuran"ın aynı olmadığını çok açık biçimde anlatmıyor mu? Kaldı ki, Ibn Ömer, Osman dönemindeki derlemeden sonra bu sözü söylemiştir. Yani, Osman döneminde oluşturulan "Mushaf"ın da orijinali yok. O el yazması, Dünyanın hiç bir yerinde bulunmuyor... Temel kaynaklarda sözü edilen, ama bugün bulunmayan "değişik mushaflar" da üzerinde durulmaya değer nitelikte. Suyuti"nin el ıtkan"ında, Buhari"nin eserlerinde bazı önemli mushaflardan ve bu mushafların içindeki surelerin listelerinden söz edilir. Örneğin, Muhammed"in en yakınlarından biri bilinen ve Peygamberin, Kuran için ezberine başvurulacak dört kişiden biri olarak belirttiği Ibn Mesud"un mushafı, yine Muhammed"in danışılması gereken dört kişiden biri olarak söz ettiği Übeyy Ibn Ka"b"ın mushafı, Abdullah Ibn Abbas"ın mushafı, Muhammed"in karılarından Aişe"nin mushafı, Ali"nin mushafı bunların başlıcaları. Ayrıca bugün Alevi"lerin, Ali"nin mushafı olarak söz ettikleri bir mushaf ve Hindistan"da saklanan ayrı bir mushaf daha var. Suyuti"nin ve Buhari"nin kitaplarında belirtilen mushaflardan hiçbiri günümüze gelememiş. Ancak bunların içerik listeleri yazılmıştır. Ayrıca bazı din kitaplarında, bunlarda bulunduğu söylenen ayet ve surelerden parçalar günümüze kadar gelmiştir. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklı oldukları bu listelere bakınca hemen anlaşılıyor. Örneğin, Ibn Mesud"un "Mushaf"ında Fatiha Suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas sureleri de..Ali"nin surelerinin sırası bugünküne uymuyor. Suyuti, kitabında, Bakara suresinin, Ahzab suresi ile aynı uzunlukta olduğunu aktarıyor. (Bkz. Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Oysa bugün, eldeki resmi Kuran"da, Bakara 286 ayet iken, Ahzab yalnızca 73 ayettir. Üçüncü halife Osman döneminde bir heyet tarafından yeniden derlenip yazılan Kuran"ların kaç adet olduğu ve şu anda nerede bulundukları tartışmalıdır. Kimilerine göre dört, kimisine göre beş ya da yedi adet yazılmıştır. Dörttür diyenlere göre, Osman bir nüshasını kendisine alıkoymuş, diğerlerini Kufe"ye, Basra"ya ve Şam"a göndermiştir. Mekke"ye, Yemen"e ve Bahreyn"e gönderilenlerden de söz ediliyor. Kimi kitaplardaki bilgilere göre, bu nüshalardan kopya edilip çoğaltılmasına izin verilmiş, kimi kişiler kendileri için "mushaflar" meydana getirmişlerdir. Ancak, o zaman bu mushaflarda bulunduğu söylenen ve örnekler aktarılan bazı Kuran parçalarının resmi Kuran"da bulunmamasına ne demeli?? Bazı İslam kaynaklarında, Osman döneminde çoğaltılan nüshaların bir kısmının bugün elde olduğu iddia edilir. Örneğin, bir kopyanın Taşkent"te olduğundan söz eden çok sayıda kitap vardır. Yine bazı İslami Türk kaynaklarında Topkapı Müzesi"ndeki Kuran"ın da Osman zamanından kaldığı söylenir. Konunun araştırmacılarından Prof. Dr. Suphi e"s-Salih kitabında, "Peki, Osman döneminde hazırlanmış resmi nüsha şimdi nerededir?" sorusunu ortaya atar ve doyurucu cevap bulamadığını açıklar. Kahire Kütüphanesi"nde olduğu söylenen nüshanın, Osman döneminden kalmış olamayacağını belirtir. Çünkü bu kitapta bir takım işaret ve noktalar vardır, böyle işaret ve noktaların İslamiyet"in ilk yıllarında bulunmadığı belirtilmektedir. Müslümanların kutsal kitabının resmi nüshasının her yerde aynı olduğu doğrudur. Ancak, bugün İslam dünyasında bilinen ve elde bulunan Kuran, peygamberin "vahiy katiplerine yazdırdığı" söylenen Kuran"ın aynı değil. Kaynaklar, bunu ortaya koyuyor. Kur"an"ın bir harfinin bile değişmediği" yalanı Tevbe suresinin 114.ayetindeki "iyyahu" sözcüğünü, Hammad İbn Zeberkan, "ebahu" diye okurdu. Sad suresinin 2. ayetindeki "izzettin sözcüğünü de "ğırratin" okumaktaydı. Buradaki değişiklikler harf değişiklikleri. Birincisinde "ya""ba" ya, öbüründe de "ayın" harfi, "ğayın" harfine dönüşmüş. Haydi bu tür harf değişikliklerini önemsemeyelim. Eldeki Kur"an"da görülen kimi sözcüklerin yerine, Abdullah İbn Abbas, "müradiflerini", yani "eş anlamlı olanları kullanırdı. Enes İbn Malik de Müezzemmil suresinin 6. Ayetindeki "akvamu" sözcüğünün yerine, "asvabu" sözcüğünü kullanmıştır. İbn Ömer, Cum"a suresinin 10. Ayetindeki "fes"av" sözcüğünün yerine, "femzü" sözcüğünü; İbn Abbas Karia suresinin 5. Ayetindeki "kel"ıhni"yerine "k"essavfı"yı uygun görüp kullanırdı. Yine İbn Abbas "sayhaten vahideten"lerdeki "sayhaten" yerine, "zeyfeten"i yeğlerdi.Enes İbn Malik, İnşirah suresinin 2. Ayetindeki "vada"na"yerine,"halelna" diye okurdu. Buralarda görülen de yalnızca harf değişikliği değil kelime değişikliğidir. Demek ki peygamberden bu yana bir harf bile değişmemiştir savı gerçek değildir. Kaynaklar, ayrı ayrı mushaflar üzerinde durur. Aktarılan örneklere göre, kimi mushaftakiler bugün elimizdeki "resmi kuran" dakileri tutmamaktadır. Ayrıca İbn Ömer"in şu sözü son derece ilginçtir: -İçinizden kimse, Kur"an"ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur"an"ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur"an"ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el İtkan, 2/32) Kur"an"ın birinci orijinali de, ikinci orijinali de yine müslümanlar eli ile yakılmıştır. Kuşkusuz gerçekleri örtmek için. Osman döneminde oluşturulup çoğaltıldıktan sonra belirli merkezlere gönderilen nüshaların orijinallerine de , dünyanın hiçbir yerinde raslanmamaktadır. Yararlanılan İslami Kaynaklar: 1.Buhari E"s-Sahih (Arapça); Kitabu"l Fedail-ül- Kuran Menakıbu"l Ensar, Sahihi Buhari Mustesari. Tecridi Sarih Tercümesi, 2.Dr. S. Suphi E"s-Salih (İslam dünyasında son yüzyılın ıleri gelen ve birçok eserleri olan araştırmacı) Mebahis fi Ulum-il Kuran, 3.Celalettin Suyuti (Kuran yorumcusu, Hadis uzmanı olarak İslam dünyasında en güvenilir din bilirlerinden birisi): El ıtkan Fi Ulumi-l,Kuran, 4.Müslim E"s-Sahih (Arapça), 5.Ebu Davud Turan Dursun. |
o zaman Marx dogru söyledi hocam
din halklarin afyonudur!
bircok insan icin din, tanri yerine despot din adamlarina teslim olup koyun sürüsü haline gelmek oldugu icin yerden göge kadar hakli! demek dinsiz müslümanda olunuyomu$ :-) |
hocam tatmin edici gelmedi
daha acik ve net bir sinamasi yokmu?
kuran´dan bütün bir sure yok olup gitmi$ olabilir, buna ragmen kafiye bozulmami$ olabilir? |
Atesistlerin döktükleriye forumu
kirleteceginize
ISTANBULA YOLUNUZ DUSERSA TOPKAPI MÜZESINE UGRAYIN ILK YAZILI KITAP KURAN lardan birini ORDA GÖREBILIRSINIZ .. Aslinda tek bir kuran nushasi olmasaydi bile binlerce hafiz tarafindan hifz edilen Kuran`i kerim tek noktasi bile degismeden günümüze gelebilirdi... Istersaniz siz incil ve tevratlarinizi arastirin? birakin ilk incili binyil eskisini bile gösteremezsiniz, kactane incil var, iznik konsulu hangilerini yakip hangilerini serbest birakti? hepsu muhal...Insanliga faydali bir is yapmak isteyenlerin yapmasi gereken en önemli arastirma bu olacaktir |
Marx o sözü bu anlamda söylemisse dogru
Fakat Kuran in söyledigi bir sey var:
EY INSANLAR !..RAYILESMEYIN !..( Davar sürülerine dönüsmeyin ) Bence marx a gerek kalmamis :o) |
istanbul´a kadar zahmet cekmeyelim
dindar karde$im.
ilk kuran nüshasi dersen ben onun ne zaman yazildiginida bilmek isterim. topkapi sarayinda camekani kirip elalemea niye rezil olalim nüshayi eve getirip elimizdekiyle kar$ila$tirmak icin? ben acizane dinsiz müslüman mehdiniz kuranin tarihinden ve kafiyelerinden degil, daha esasli bir sebepten neden inanilmasi gerektigini bilmek istiyorum! |
Alim ilk okul mezunu Turan Dursun olunca
Ortaya da böyle azotlu bir sonuc cikiyor:
Efendim kim bu hadisciler ?.. Böyüüüük Müslümanlaaaaa !. :o) O gadder böyüüükleeee ki peygamberden şu hadisi rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul ederler. “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3Ğ12, 21, 33) Darimi’deki hadis ise şöyledir: “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”(Darimi, es-Sünen) El Hatib’teki hadis şöyledir: “Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33) Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz: “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11) Ve bu Böyüüüük Müslümanlaaa peygambere giciklik olsun diye mi bilmem 750 bin hadis rivayet etmis Ve islami Canim kiligina sokmuslardir. Simdi muhterem peder in aktardigi hadislere gelelim :o) Muhterem; Bu hadisleri aktaran insanlarin müslüman olma ihtimali yoktur. Olsa olsa senin gibi Protestan zangocu olur. Söyle ki: Kuran der ki: Biz bu kitabi indirdik ve koruduk. O halde bu zat-i muhteremlerin hadislerine göre Hasa Allah yalancidir ve kitabini Koruyamamistir. Ne olacak simdi ?.. |
Inanmak Hayata anlam kazandirmak icindir
Bundan daha esasli bir neden var mi ?..
Ben Kuran da hayatin amacini ve anlamini buluyorum.. Senin hayat konusunda vardigin sonuc nedir Filozof kardesim ?.. :o) |
sen hic bir zaman tatmin olmazsin..
Bu yüzden kendini zorlama..
:o) |
Otto Fürst von Bismarck
von: Otto Fürst von Bismarck-Schönhausen
Ich behaupte folgendes: Mohammed ist von einer besonderen Bedeutung. Es ist fern von der Wahrscheinlichkeit, dass der Schöpfer eine solche Existenz zum zweiten Mal in den möglichen Bereich bringt. Ich bedauere mich darum, Oh Mohammed, dass ich nicht mit Dir in gleicher Zeit leben konnte! Dieses Buch, dessen Lehrer und Verkünder Du bist, ist nicht Deins. Es ist von Gott. Es abzustreiten, dass dieses Buch von Gott ist, ist so lächerlich, wie wenn man zu behaupten versuchen würde, dass die positiven Wissenschaften absurd seien. Darum hat die Menschheit ein besonders mächtiges Genie wie Dich, einmal erlebt und wird es nie wieder erleben können. Ich beuge mich, bar Deiner würdevollen Gegenwart in vollkommener Ehrfurcht. (Q:O-V-B-S138) |
TURAN DURSUN KIMDIR-?
Ölürsem,
O zaman anlarsın. Ölünce biri, Pazar, kışın, İki yüz olur hemen yüzler Hemen! Dersin, neymiş meğer! Ben de ölürsem eğer Ey aydın cemaat! Lütfen öldürme beni, Lütfen! ” (Turan Dursun) Sivas"ın Şarkışla ilçesinin Gümüştepe köyünde 1934 yılında doğdu. İmam olan babası, daha o doğmadan "Basra"da ve Kufe"de bile görülmeyecek bir alim" yapma sevdasındaydı onu. İlkokula göndermedi. Çocukluk hayatı şeyhlerin ve din hocalarının yanlarında çeşitli tekke ve dergahlarda geçti. O yıllarda Turan Dursun" un en büyük amacı babasının belirlediği bu amaca hızla ulaşmaktı. Birkaç yılda öğrenilecek dersleri bir- iki ayda öğreniyordu. Sırf İslam bilgileri çok iyi olan Kürt hocalardan ders alabilmek için üç-dört ayda çok iyi denilebilecek ölçüde Kürtçe öğrendi. "sarf" ve "nahv" denilen Arapça grameri çocuk yaşta öğrendi, hem 11. ve 12. yüzyıl Arapçasını hem de 7. ve 8. yüzyıl Arapçasını bilirdi. onyedi yaşına geldiğinde İcazeti almış ve Kazviniyi okumuştu. Diyanette müftü olabilmek için İlkokulu dışarıdan bitirdi. İlk olarak köy imamlığı yaptı. İstanbul Çarşamba"da Üçbaş ve İsmailağa medreselerinde hocalık yaptı. 1958-1965 yılları arasında Tekirdağ, Gemerek, Türkili, Altındağ ve Sivas" ta Müftülük yaptı. Atatürkçü ve şeriatın katı kurallarına ters davranışları nedeniyle İslamcı çevrelerde yadırgandı. Müftülükleri sırasında bu nedenlerle sürgünleri oldu. 60"lı yıllarda aydın müftü olarak kamuoyunda yankılar getirdi. Kendi deyişiyle İslama olan inancını yitirdikten sonra 1965 yılında müftülüğü bıraktı. Turan Dursun" u, neredeyse ömrünü adadığı İslam" dan uzaklaştıran baş neden, aklının imanına üstün gelmesidir.Ömrünü İslamla içi içe geçiren bir insanın bunu başarmasının ne kadar zor olduğunu tahmin etmek güç değildir. Onu böylesine büyük kılan belkide en önemli şey budur. Turan Dursun" u İslamdan kopartan başlıca deneyimlerini şöylece sıralayabiliriz: 1)İnsanlık tarihinin bilinen en eski efsanesi olan Gılgamış Destanı" nı okuduktan sonra, Tevrat" a ve ondan sonra da Kuran" a geçen Nuh Tufanı efsanesinin kökeninin çoktanrılı ilkel Sümer Uygarlığı olduğuna kanaat getirmiştir. 2) İncil ve Tevrat" ı okuduktan sonra, Kuran" daki pek çok ayetin bu kitaplardan kopya edildiğine kanaat etmiştir. 3) Sinop"daki görevi sırasında marksist bir öğretmenden edindiği kitaplar sayesinde Tarihi Materyalizm ve Diyalektik Materyalizm Felsefesi ile tanışmış, ancak komünist olmasa bile bu felsefelerden etkilenmiştir. 4) Kemalist düşünceye yakın olması nedeniyle hiç bir zaman bağnaz İslami kesimlerin yoluna girmemiştir. 5) Kuran" daki gerek akıl dışı ayetleri, gerekse de birbiriyle çelişkili ayetleri, gerçekliğe olan aşkı imanından üstün geldiği için görebilmiştir. Turan Dursun, Diyanet" deki görevinden ayrıldıktan sonra 1966 yılında TRT"de dini içerikli programlarda görevi aldı. On yıl bu görevine devam ettikten sonra gene TRT"de prodüktör olarak "Başlangıcından Bu Yana İnsanlık", "Vergi Programı", "Akşama Doğru" gibi programlar yaptı. TRT"den emekli olduktan sonra "Kur"an Ansiklopedisi"ni 1987 yılında bitirdi. 1989 yılında haftalık 2000"e Doğru Dergisi" nde yazı yazmaya başladı. Bu sitede yer alan pek çok yazısını da bu dergide yazdı. Bu yazıları nedeniyle İslami çevrelerden çok büyük tepki aldı. Süleyman Ateş, Yaşar Nuri Öztürk gibi pek çok İslamcıyı kalemiyle yanıtlamasını bildi. Hiç biri o hayatta iken karşısına çıkamadılar. Böylesine kuşatılmış bir durumda onun çevresinde çok az sayıda destekçisi vardı. İlhan Arsel ve kitaplarını yayınlamayı kabul eden Doğu Perinçek bunlardandı (Turan Dursun yazdığı yazıları kitap haline getirmek için pek çok yayınevini dolaştığını, yayınevlerinin böyle bir kitap yayınlamaya cesaret edemedikleri için teklifini kabul etmediklerini söylemiştir. Sayın Doğu Perinçek bunu kabul eden yegane kişi olarak, Turan Dursun gibi bir aydınlanma savaşçısını kitapları ile Türkiye kamuoyuna kazandırdığı için burada kendisini kutlamayı borç biliriz.) Turan Dursun yazdıklarının bedelini canıyla ödeyebileceğini bilmiyor muydu? Bu soruya yanıt olarak Hasan Yalçın" a şunları söylemişti: "Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım?" Turan Dursun bir aydınlanma savaşçısı olarak yanıtladı soruyu. Ve o anda ölümü yendi. Ölümün ötesine geçti. Ölüm, Turan Dursun" u daha da büyüttü. Yazdıklarının uğruna yaşamını feda etmiş olmasının büyüsüyle daha çekici hale geldi. Adı, ölümsüz aydınlanma kurbanları arasına yazıldı. Turan Dursun" un kitapları, onun ölümünden sonra yayınlanabildi. İlk kitabı, ölümünden iki ay sonra yayınlanan Din Bu 1 adlı kitabı idi. CİNAYETİ VE DAVASI Turan Dursun, 4 eylül 1990 tarihinde İstanbul -Koşuyolu" ndaki evinin yakınlarında teröristler tarafından tabancayla vurularak öldürüldü. Oysa onun kalemi ve kitapları dışında hiç bir silahı yoktu. Öldürüldüğü günün ertesinde İran radyolarından sevinç çığlıkları yükseldi. Türkiye" deki İslam savunucuları da rahat bir nefes aldı. Öldürüldüğünde yetişkin üç çocuk babası idi. Cinayet sonrasında Turan Dursun"un evinde kütüphanesinin raflarında duran çok şeyin kaybolduğu anlaşıldı. Yatağının üzerine ise "Kutsal Terör Hizbullah" kitabı bırakılmıştı. Yakınları kitabın Dursun"a ait olmadığını, eve giren kişiler tarafından bir "mesaj" olarak bırakıldığını söyledi.İstanbul Emniyet Müdürlüğü, evde polislerin arama yaptığını doğruladı ancak "arama tutanağında kitaplıktan alınanlar yer almadı. Cinayetle ilgili operasyonda yakalanıp tutuklanarak DGM"ye çıkartılan 15 sanık ilk oturumda tahliye edildi. Ardından cinayetle ilgili İstanbul DGM"de iki ayrı dava görülmeye başladı. Davalardan birinde örgütün üst düzey yöneticileri Kudbettin Gök, Mehmet Ali Şeker, Mehmet Zeki Yıldırım, Ekrem Baytap"ın da aralarında bulunduğu 25 sanık yargılanıyordu. Bu dava sürerken 1996 yılının Mart ayında İslami Hareket Örgütü lideri İrfan Çağırıcı yakalandı. Çağırıcı ve 12 arkadaşı da DGM"de yargılanmaya başladı. "Babam Turan Dursun" adında bir de kitap yazan olan Abit Dursun babasını anlatırken: "O, İslam dininin en derin kaynaklarına ulaşmış, eski Arapçayı bilen, Kuran dili Arapçasını da çok iyi bilen bir aydındı. Yıllarca araştırdı, sorup sorguladı. Bütün bunlar Türkiye"deki şeriatçıları ve Atatürk düşmanlarını elbette rahatsız. etti" diyor. Abit Dursun, Turan Dursun cinayeti soruşturmasında aksayan önemli noktaları özetlerken insan bir kere daha hayretler içine düşüyor: "4 Eylül 1990"da Turan Dursun vurulduktan 40 -45 dakika sonra polis geliyor. Çok daha erken gelen siviller evi darmadağan ediyor. Bir çok eseri ve çalışması siyah poşetlere konuluyor, onlar çıkarken de resmi giysili polisler içeri giriyor. Biz sivil polislerin götürdüğü eserleri ve çalışmaları Cumhuriyet Başsavcılığı"na başvurarak istedik. Ama 9 yıldır bu girişimimizle ilgili hiç bir sonuç alamadık. Kuran ansiklopedisinin 2000 sayfası, "Kulleteyn" isimli kitabın ikinci ve sonraki ciltleri yok. ". Her şeyi götürmüşler. Bir yaşam boyu büyük emekle ortaya çıkarılan her şeyi. Bütün bunlar sivillerin eve girmesinden sonra kayboldu. Devlet içindeki bazı güçler, yasadışı devlet odakları bu eşyaları alıp gitti." 23 temmuz 2000"de İstanbul 3 nolu DGM" de Turan Dursun ve Çetin Emeç davalarından yargılanan İrfan Çağırıcı önce 7.5 yıla daha sonra ise "Anayasal düzeni silah zoru ile değiştirmeye kalkışmak" suçundan idam cezasına çarptırıldı. Sanıklardan Ekrem Baytap, Tamer Aslan, Mehmet Ali Şeker ve Cengiz Sarıkaya hakkında aynı suçtan dolayı ömür boyu hapis cezası verildi. İrfan Çağırıcı"nın kardeşi Rıdvan Çağırıcı ve avukat Hüsnü Yazgan"ın da aralarında bulunduğu 12 sanık örgüt üyeliği suçundan 3 yıl 9 ay ila 12 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldılar. 6 mart 2002"de Yargıtay 9. Ceza Dairesi, İrfan Çağırıcı hakkındaki kararı onadı. TURAN DURSUN KİTAPLARI Turan Dursun" un kitaplarının çok büyük bir bölümü Kaynak Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Turan Dursun" u daha iyi anlamak için kitaplarını ve bilhassa başyapıtı denebilecek olan kitabı Din Bu 1" i (1990" dan beri 20. baskıyı geçmiştir) okumanızı tavsiye ederiz. Bu kitapları Kitap Alımı sayfamızda bulunan sanal mağazalardan birinde temin edebilirsiniz. Turan Dursun"un başlıca kitapları şunlardır: Kur"an Ansiklopedisi, 8 cilt, (Aydınlanma) Tarihte, İslam dünyasında ilktir… Herkesin anlayabileceği bir dille hazırlandı… Türkçesine ve açıklamalarına yer verildi… İslam dünyasının en önemli uzmanlarınındır… Her açıklama ve yorum, kaynak gösterilerek alındı… Kaynak, İslam dünyasında herkesin birleştikleri arasından seçildi… Hadisler, Buharî, Müslim gibi güvenilir olanlardan alındı… ilgili maddeler için uzmanlardan görüş alındı… Din Bu I-II-III-IV /Tabu Can Çekişiyor (Aydınlanma) Turan Dursun, Din Bu adlı eserinin ilk cildini kendisi yayıma hazırlamış, fakat eserini kitap halinde görmeden katledilmişti. Aslında toplumumuz Turan Dursun’u yitirmemiş, O’na, vurulmasından sonra kavuşmuştu. Din Bu ciltlerinde ele alınan kimi konu başlıkları şöyle: “Muhammed’in Cinsel Hayatı”, İslam Ve Şiddet; Kur’an’ın Orijinalleri Yakıldığı için Şimdi Yok; “Şeytan Ayetleri” İslamın Gerçeği; Büyü Ve Muhammed’in Büyülenmişliği; “Kur’an Mucizeleri”; İslamın Tanrısı Akıllı mı?; Kur’an’daki “Çelişkiler”lerden; Kur’an’daki “Akıl Ve Bilim” Dışlıklar; Kur’an’da “Öldürün” Buyruğu!; Ve Kadına Dayak; İslamın İbadet Kaynağı: Güneş Kültü; İslamda İşkence; Orucun Kökeni: Güneşe Tapma; Dinde İnsan Hakları; Peygamberin Karıları ve Cariyeleri; Seni Çamurdan Yarattık-Efsanelerden İslamiyete-; Zina Cezası (“Hadd”) Ve Uygulamaları; Tahsin Mayetepek’in Atatürk’e Raporu... Kutsal Kitapların Kaynakları 1-2-3 (Aydınlanma) Turan Dursun’un üzerinde yıllarca çalıştığı ve büyük önem verdiği araştırması olan Kutsal Kitapların Kaynakları üç ciltten oluşuyor. Birinci ciltte, Kur’an, incil Ve Tevrat’ta yer alan “korku”yu, korku-umut kaynağı Tanrı’yı, “Efendi Baba Tanrı” kavramını, “Kral Tanrı’nın Yönetimi”ni, bunların kaynaklarını; ikinci ciltte, “Peygamberlik” konusun, “kabile peygamberi Muhammedi”, peygamberliğin koşullarını ve türlerini, “felsefe-din çiftleşmesini”; Üçüncü ciltte “Mucize” konusunu, “Mucize” inancının kaynağını, “Mucize”lerden örnekleri; Turan Dursun’un binlerce yıl derinliklere uzanan titiz çalışmasıyla bulacaksınız. “Ben yüzyılların doğurduğu ölümüm” diyen Turan Dursun, Anadolu insanını aydınlatmaya devam ediyor. Kutsal Kitapların Kaynakları, Turan Dursun ölümsüzlüğünün mührüdür. Kulleteyn (Aydınlanma) Turan Dursun"un ilk din eğitimini aldığı çocukluk yıllarını anlatan romanı... Şeyh, ağa ve molla üçlüsünün eliyle Doğu Anadolu"nun insanlarına "kader" olarak örülmüş yaşamdan bir kesit. İnsanlara yeniden giydirilmek istenen ŞERİAT"ın nasıl bir İLKELLİK olduğunu çarpıcı biçimde ortaya koyan bir yapıt. Sömürgenlerince övgüsü yapılan İSLAM nasıl bir şey? Gün ışığına çıkarılıyor. Doğrudan kaynağından tutulan ışıklarla. Allah (Aydınlanma) Bu kitap, Kur"an Ansiklopedisi"nin "Allah" maddesini içeriyor. Allah adının Arapça olup olmadığı?; "Allah"a, "Tanrı" denir mi?; islam öncesi ("el cahiliye") Araplarında "Allah" Kur"an Ve hadislerde "Allah"; islam "kelam"ında "Allah; Allah"ın varlığı nasıl kanıtlanabilir?; Allah"ın kendisini olduğu gibi bilip kavramak mümkün mü?; Allah-evren, Allah-insan ve toplum ilişkileri; İslam öncesi ve sonrası bütün kaynaklar incelenerek hazırlandı… Kur"an (Aydınlanma) Bu kitap "Kur"an Ansiklopedisi"nin "Kur"an" maddesini içermektedir. "Kur"an" sözcüğü, tanımı Ve kapsamı, herhangi bir kökten türeyip türemediği hakkında ileri sürülen görüşler; "Kur"an" sözcüğü hangi dildendir; Hadis ve ayetlerde "Kur"an"; "Kur"an"ın inişi, nasıl, ne zaman ve hangi topluma yönelik indiği; islam hukuk ve "Kelam"ındaki tanımı, öteki adları... Dua (Aydınlanma) Duanın Anlamı ve Tanımı; Kimi durum ve sesler karşısında okunması öğütlenen dualar; Konulara göre dualar: Yağmur Duası, Yemek Duası, Namaz Duası, Hava Duası, Güneş ve Ay tutulmalarındaki Dua; Peygamberin en çok yaptığı dua; Dua nasıl olmalı; ses ve tutum, korku ve umut; Tanrı"ya ait "en güzel adlar" ile dua… Şeriat Böyle (Aydınlanma) Bu kitap, Turan Dursun"un, Prof. ilhan Arsel aracılığıyla tanıştığı Erkan Boynuince ile mektuplaşmalarını ve "Şeriat Böyle" adlı bir film senaryosunun özetini içeriyor. Müslümanlık Ve Nurculuk (Aydınlanma) Bu kitabın ilk basımı 1971 yılında Ankara"da yapılmış. Özelliği, öteki kitaplarından farklı olarak, Turan Dursun"un "Müslümanlığı" döneminde yazılmış olması. Turan Dursun, bu kitabında, Nurculuk Tarikatının kurucusu "Bediüzzaman Said-i Nursi"nin Risale-i Nur"larını, Kur"an"daki ayetlerle karşılaştırıyor, onun Kur"an"a zıt düşen taraflarını ortaya koyuyor... Ünlülere Mektuplar (Aydınlanma) O"nu tanıyanlar ideolojik mücadelede nasıl coşkulu olduğunu bilirler. işte bu mektuplar insanlığa seslenişlerin birer parçasıdır. Turan Dursun hiçbir insandan umudunu kesmemiştir. Her insana dürüsttür, açıktır, yalındır. insan ilişkilerinden ikiyüzlülüğü kovmuştur. İlhan Arsel"e Mektuplar (Aydınlanma) Bu mektuplarda, aydınlanma mücadelesinin iki bayrağı arasındaki sarsılmaz dostluğu, şeriatın karanlığına karşı mücadele azmini okuyacaksınız... Hayatını Anlatıyor (Aydınlanma) Gözünü çocuk yaşta medesede açmış, İslamı derinlemesine öğrenmiş bir müftüyü, büyük bir Aydınlanma savaşçısı olmaya yönelten etkenler. Hangi toplumsal ortam, hangi deneyimler, nerede Ve nasıl bulunan bir enerji kaynağı Turan Dursun"u bir ışık haline getirdi? Şule Perinçek, öldürülmesinden iki buçuk ay önce Turan Dursun"la yaptığı görüşmelerde bu soruların yanıtını araştırdı... ABİT DURSUN Babam Turan Dursun (Aydınlanma) "Turan Dursun kimdi? Bilim adamı, Aydınlanmacı kimliğinin dışında nasıl biriydi? Nasıl bir eş… Nasıl bir arkadaş… Nasıl bir baba… Onun doğa sevgisini, onun insan sevgisini yaşadığı topluma anlatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bir borçtu, bir görevdi. Bu görevi, onunla otuz yılı birlikte geçirmiş olan benim yerine getirmem gerekiyordu..." |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 09:37 Uhr. |