Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   News & Politik (http://localhost/forum/showthread.php?t=4275)

27.05.2007 23:50

Zaten Kusup duruyorsun
 
Bak yine bezelyelerle Fasist yazmissin :o)

Imla Hatasi da yapiyorsun ama yüzüne vurmuyorum..
Patateslerle düzeltecegiz artik..

:o)

roman 27.05.2007 23:51

He ya aman ne kadar da korkunç!!!
 
Allah, allah ne sapıklar var şu dünyada.

Allah bin türlü belanı versin senin dangalak faşist.

roman 27.05.2007 23:52

Sen yalnızca Kusulacak bir canlısın!!!
 
Başka bir özelliğin şu an bulunmuyor.

27.05.2007 23:54

Senden SIKILDIM artik Muhterem peder :O)
 
Benim Nivomda bir sahis degilsin..
Aptalsin !..

Hem de Cahil bir aptal..
Ikisi birden cekilecek bir cile degil..

Biraz Oku yaz ne bileyim bir seyler ögren gel Tartisilaim..

yoksa senin bu hezeyanlarin hemde yillardir süren hezeyanlarin beni artik Güldürmüyor..

Cünkü hep ayni masal kabak tadi veriyor..

Bilmem anlatabiliyor muyum ?..

Biraz Kültür Filan tahsil et bir yerlerden..

Hadi canim..

27.05.2007 23:56

Ay Ne kadar banal
 
Iki satir cümlenin yarisindan Fazlasi argo ve küfür..

Üffff yane :o)

roman 28.05.2007 00:07

Evet öyle sen YAVŞAK bir kişisin!
 
Her yazın çarpıtma sahtekarlık yalan ve dolan.

Dürüst hiç bir yazına, ilişkine rastlamadım senin.

Sen kriminal bir kişisin sana kriminal insanlara nasıl davranılıyorsa öyle davranıyorum.

Senin ne geçmişin, ne dünün, ne bu günün temiz.

Sen kendinde nivo falan mı bulmaktasın.

Ne zamandan beri katiller nivo lu oldular.

Bir tek site göster bana seni seven? neden sevmiyorlar acaba???

Çünkü ipliğini çok erken pazara çıkardın. Bu tür acemilikleri gelişmemiş kişilikler yapar.

Senden esas ben sıkıldım, ne zaman bu sayfalara geldin her seferinde bu sayfalarda insanlık dışı ilişkiler oluştu.

Sen artık benim tarafımdan insani bir yaklaşım gösterilecek bir insan değilsin.

Ben her türlü düşünceyi benimseyen her kes ile insani diyaloğa ve her konuyu birlikte irdelemeye açık bir insanım.

Ama ilk önce insani değerler.

Nivo mu dedin sayın katil ve halen katilliğe özenen ukala.

Yavşaklık senin benliğin olmuş.

Cehenneme kadar yolun var senin.

28.05.2007 00:20

Muhahahahaha Sahtekar peder
 
Autor: roman
Datum: (02/01/2007 - 22:39)
Forum: Religion & Glauben

Wertung bisher: ausgewogen
Ihre Wertung:


Ne Münasebet sevgili Alpi!!!

Eğer ben seni üzdüysem içtenlikle özür dilerim.

Kendine iyi bak sevgili dost her şey gönlünce ve sevginle olsun.

Hoşçakal...

**

Merhaba Alpi!!!

Sevgili Alpi, Türkiye İran Mollarının kurduğu gibi Teokrasi (din devleti) mi de İran gibi bu çağın en gerici, en Yobaz, insana düşman, çağa düşman; ülkesinde yaşayan insanlarına düşman bir devlet ile sözde kendisini savunacak bir askeri pakt kurmalıymış!!!!!!!

Böyle bir düşünceye aslında bir şey yazmak bile boşa harcanan bir zamandır.! Sen eskiden biraz daha mantıklıydın Alpi, İslami Tarikatlar mı seni bu duruma getirdiler? Harun Yahya’nın hayranı olduğunu biliyorum, belki oralardan bir esintidir. Mollalar ile savunma setleri kurmak. Kime karşı? yazalım, sözde Amerika’ya ve İsrail’e karşı. Bunun ile birlikte çağın tüm değerlerine ve çağın demokrasilerine ve onun sivil değerlerine karşı.!!! Başka bir şey oluşabilir mi Mollalar ile, Mollaların Teokrasi devletinin kurucuları ve yöneticileri ve molla ordusu ile. Başka ne savunulur Resmi dairelerinde imam Humeyni’nin resimleri asılı olan Molla Teokrasi devleti ile??? Şu çelişkiye bakın biz de Atatürkün resimleri onlarda İmam Humeyni’nin resimleri. bizde çağın gereklerini yetişebilmek, yaratabilmek için çırpınan bir devlet, onlarda çocukları idam eden, İnternetleri yasaklayan, İnsanının her türlü özgürlüğünü yasaklayan Mollaların en YOBAZ devleti.!!!!!!!!!!

Türkiye zaten silahlanmada dünyanın ilk dört ülkesinden birisidir, zaten NATO’YA üyedir, neden bir başka ittifaka ve silahlanmaya ihtiyaç duysun, bunun tek bir cevabı vardır Alpinin mantığında Batı değerlerini Mollalar ile birlikte karşı çıkmak, gerekirse, yapabiliyorsa yok etmek, İslam devletini savunmak, (yanılıyorsam bu düşüncende af ola, biliyorsun misalde kusur olmaz derler, ama başka hiç bir anlam ben çıkara mıyorum, devam edelim.). Mollalar harıl, harıl atom bombasını yaratabilmenin peşinde, bunu başardıkları an iki şey olacaktır, ya başlarına büyük bir Atom bombası düşecektir, tarihten silinip gidecektirler, yada ilk fırsatta İsrail’e atmaya çalışacaktırlar, Türkiye ile sorunları olursa Türkiye’ye de atmaktan çekinmeyeceklerdirler. Molla devletinin zihniyeti bu. Neresinden bakarsan bak her iki durumda insanlığın düşmanlığıdır.

Türkiye’ye revamıdır Allah aşkına İran gibi çağın en gerisinde kalan bir zihniyet ile yönetilen din devleti ve Mollalar ile dünyanın en garip ve bir o kadar da aşağılayıcı bir ittifakı savunmak???

Bütün savaşlarda kazanan tek bir taraf bulunur silah tüccarlarıdır, başka hiç bir kesim kazanmaz.

İnsanları huzur, refah, zenginlik ve mutluluk içinde yaşatabilmenin yöntemleri ve yolları varken bu tür şeyleri savunmak, ölümden sonra daha rahat yaşayacaksınız diyebilmek te nedir???

Saddam neden yıkılıp gitti? eğer ülkesine refahı, mutluluğu, demokrasiyi, insan haklarını verebilseydi kendi halkı onu işgalciler ile birlikte olup ta asar mıydı hiç???

Yüzlerce saraylar yaptıracağına, dünyanın en zengin petrol geliri olan bir ülkede ilk önce halkının refahını ve zenginliğini düşünebilseydi başına bunlar gelir miydi???

Türkiye’nin yapabileceği en akıllı iş Orta doğu bataklığından her ihtimalde uzak durabilmek olmalıdır. Orası bir bataklık, hem de en korkunç bir bataklık!!!!!

Yüzünü o tarafa değil diğer tarafa dönmelidir Türkiye, Edirne’den itibaren başlayan tarafa. Çağın ruhu, gelişmişliği orasıdır, Kalkınmış olan orasıdır, kalkınmaya çalışan, çağın gerisinde kalan da diğer tarafı, Orta doğudur.

Amerikan gizli servislerinin yaptığı korsan kaçırmalar için benim yaşadığım Almanya’da hem dış işleri bakanı, hem başbakan, hem iç ileri bakanı, hem Alman istihbarat merkezi TV yayınlarının içinde canlı olarak verilen bir şekilde sorguya çekilmişlerdirler. Demokrasi şeffaf, açık, gizli, kapaklı olmayan yönetimdir. Eğer bu tür bir yönetim şeklini Avrupa Faşisttir diyebiliyorsan sen henüz Faşizm tanımının ne olduğunu bilmiyorsun. AB ülkelerinin içinde bir tek Faşist ülke bulamazsın yoktur. Böyle bir ülkenin AB ye girmesi yasaktır. Avusturya bir dönem bir Faşist parti ile hükümet kurduğu için bir yıl AB ile ilişkilerinin tümü dondurulmuştur.

Sana daha önce bir başka sitede açıkladım, belgeleri ile koydum, Romanya’nın da, Bulgaristan’ında safi milli geliri Türkiye’den fazla olduğunu. Tekrar çıkarıp koymam mı gerekli o belgeyi???????

Türkiye yalnızca Makedonya’dan ileride safi milli gelir konusunda.

Selamlar...


(biz de de geçti o uçaklar sevgili Alpi, Afganistan taşımacılığı ile. Bırakalım yüzümüzün kızarmasını bir iki gün sürmedi söylentisi. Keşki dediğin gibi en azından kızarabilseydi yüzleri dostum.)

Her neyse iyi geceler.


Demek benim Hic dürüst yazimi okumadin :o)

28.05.2007 00:21

Daha yazayim mi Sevgili alpi den o.T.
 
ohne Text

roman 28.05.2007 00:27

Evladım,o yazıda sen kendin için neler,
 
anladın bilmiyorum ama.

Temiz bir sitede ilk defa senin ile bir noktaya kadar tartışabildim, tüm puştluk girişimlerin önlenebildiği için bu kadarı oluşabildi.

Sevgili Alpi cümlesine demek aşık oldun.

Katiller de cellatlarına aşık olurlar.

Neden olmasın sevgili Alpi.

Sökmüyor artık değil mi alicengiz oyunları.

Söylede seni besleyenlere seni yeniden eğitsinler, tüm taktiklerin deşifre oldu.

roman 28.05.2007 00:28

Lütfen! o.T.
 
ohne Text

28.05.2007 00:29

mesela su nasil ?..
 
Autor: roman
Datum: (24/01/2007 - 21:18)
Forum: Religion & Glauben

Wertung bisher: ausgewogen
Ihre Wertung:


Teşekkürler Alpi. o.T.

ohne Text


Autor: roman
Datum: (26/01/2007 - 19:31)
Forum: Religion & Glauben

Wertung bisher: ausgewogen
Ihre Wertung:


Selam Alpi!

İyi niyetli olduğunu biliyorum, aynı şekilde iyinetli biri olduğunu sende biliyorsun.

Sen ve ben ne katı tartışmalardan sonra bu kadar olgunlaşabildiğimizi her ikimiz de biliyoruz.

Ne gazlara geldik, ne pravakosyanlara geldik, ne dolduruşlara geldik, neler, neler yazdık karşılıklı birbirimize.

Şu an bile pek çok konularda aynı şeyleri savunmuyoruz, savunmak zorunda da değiliz.

Ama, bir tahammül, bir saygı, bir farklı olan düşüncelere karşı alicenaplığımız ve onların savunabilmesinin özgürlüğünü ve ortamlarını yaratabilme denilen hoş görüye inançlıyız.

Biz her ikimizde buduruma ulaşısıya kadar diyetler ödedik ve belkide halen ödeyeceğiz.

Aşağıda biz hepimiz Ermeniyiz cümlesinde halen bir takıntın var eski inançlarından kalan bir tortu olarak ama savunma şeklin eskisi gibi değil, daha yumuşak, daha sevecen, daha anlayışlı. Benim karşı çıkışım çok daha önceleri olduğu gibi sert değil, katı değil.

Fakat ortak bir noktamız var her ikimizde şiddete, bilgiye, insana düşman olabilenlere, kıyabilenlere kıçımız, başımız oynamadan, bir tarafa göz kırpmadan karşı çıkma denilen dürüstlülüğümüz var.

Bırakalım bu olgunluğu ulaşasıya kadar birileride kendi çapında o diyetler ile boğuşsunlar ve kaybettikleri değerlerin neler olduğunu öğrenebilsinler.

Selamlar...


Seni Sabalak Peder seni..

Sen Bunak Inönüyü de gectin..

Daha Dün yazdigindan bi habersin..

Sana Acimaya Karar verdim :o)

28.05.2007 00:31

Lütfen mi ?.. Sana hic yakismiyor
 
Bu kelime..

Sen " HONK " filan gibi seyler yazmalisin..

senin Nivon bu..

:o)

roman 28.05.2007 00:37

Açıklık getireyim!
 
Bu yazıların tekrar seni ölçebilme yazıları olduğunu belirteyim.

Ben insanlardan kesin emin olmak isterim ve sık, sık hata yapmamak için kesin bir yargıya bulunmam, ama bulunduğum hatalarımda olur, pek sıklıkla olmamasına rağmen, vardır.

Sana sürekli insani ilişkilerde şanslar sunuldu. Ben de bir kaç arkadaştan etkilendim ve bu etkilenmem büyük bir hataydı.

Yoksa ben sana notumu üç yıl önce vermiştim ve bu günkü durumun aslında o dönem ki durumundan çok daha büyük bir pisliktir.

Bu sayfalarda ülkücü kişilerin senin hakkında yazdıkları ilede ne bok olduğun tam anlamıyla ortaya çıktı.

Sen bir katilsin alpi, hem de en korkaklarından.

Bütün katiller kriminaldirler.

O kısa bir sürelik dosttane hata artık tarafımdan hiç bir zaman yapılmayacak.

Hadi evladım yoluna.

roman 28.05.2007 00:38

Ben sana YAVŞAKSIN yazdım ve o sun. o.T.
 
ohne Text

28.05.2007 00:40

Daha da rezil olmak ister misin Muhterem
 
Autor: roman
Datum: (26/01/2007 - 19:53)
Forum: Religion & Glauben

Wertung bisher: ausgewogen
Ihre Wertung:


Aynı duygulardayız Alpi. o.T.

ohne Text

Sevgili Alpi!

Sanıyorum son yazdığın o güzel cümlelere en uygun düşen duygular, çok sevdiğin ve sevdiğimiz Bekir beyin bu günkü yazısı çok uygun.

Tekrar selamlar ve sevgiler...



Bebeklerden katil yaratmak...


CNN Türk’te Nebil Özgentürk’ün "Bir Yudum İnsan"ını seyrediyorum.

O acılı kadının zihnimize düşürdüğü "bebeklerden nasıl birer katil yaratıldığının" sanki yüreğimiz sızlayarak izlediğimiz "Ti-Vi dizisi" gibidir "Bir Yudum İnsan"lar.

Barış önerdiği için yok edilen sanatçılar...

Sevgi istediği için vurulan aydınlar...

Ölüme ve kana karşı çıktığı için öldürülen düşünürler, şairler, edebiyatçılar, ozanlar...

Ayakta kalanlar yaralı-bereli.

Önceki hafta "Bir Yudum İnsan"a bakıyorum; bu sefer vatan düşmanı (!) bir gözbebeğimiz sanatçı:

Halit Refiğ.

Yaptığı filmi yaktıklarında, bir sanatçının nasıl yaşarken vurulduğuna tanık oluyor insan izlerken.

"Yorgun Savaşçı"nın yazarı Kemal Tahir’in "vatanı sevmediği" için 14 yıl zindana atılışı... Yol arkadaşı Názım Hikmet’in kaçıp vatan toprağına hasret ölüşü... Ve 1983’te "Yorgun Savaşçı" filminin devlet heyeti önünde yakılışı...

Aslında tümü birbirinin parçaları.

"Bebeklerden katil yaratma" dizisinin sanki bölümleri.

*

Bu ülkede barıştan, sevgiden yana olmuş da vurulmamış, yüreği kanamayan bir tek olsun; aydın, sanatçı, şair, edebiyatçı, düşünür, kısacası "Bir Yudum İnsan" yok...

"Bebekten katil yaratan" sistemin, daha bu bebekler doğmadan çok önce uygulamaya koyduğu yöntemdir bu:

Önce bebeklerin katil olmasına karşı çıkanları yok etmek.

Ki bebekler, sistemin "katilleri" olabilsinler.

Bunun için bu ülkenin "bir yudum insan"ları; edebiyatçılar, şairler, aydınlar, sanatçılar ya kovalandılar el diyarlarına, ya vuruldular, ya zindanlara atıldılar.

Kalanlar yaralı-bereli.

Sonra kirli sistem yürüsün de yürüsün.

*

Sistemi sürdürebilmek için "bebeklerden katil yaratmak" gerekiyor a dostlar.

Elbette bilinçli, planlı, hesaplı...

Ve bir gün, aydınlığa koşan yol arkadaşı vurulmuş, ağlamakta olan bir kadın, sistemin utancını haykırarak soruyor:

"Bebeklerden nasıl bir katil yaratılıyor?.."

Nasıl?..


Bekir Çoşkun.


Autor: roman
Datum: (01/01/2007 - 23:24)
Forum: Religion & Glauben

Wertung bisher: ausgewogen
Ihre Wertung:


Tekrar Merhaba alpi!

Sevgili Alpi tekrar Merhaba (bu vesile ile yeni yılını da kutlayayım.)

Ortamı germeyelim, her ne kadar henüz o olgunlukta değilse bile bir hayli iyi bir ortam oluştu burada. Sen de yakından bilirsin bu sayfalarda yedi ceddimize küfürler edildi ve halen etmeye çalışanlarda mevcut, en azından bizler aklı başında olanların tartışmaları insani ölçülerde kalsın. Lütfen yanlış anlaşılmasın benim Enisi falan savunuyormuş durumda gözükmem Enisi kendisini savunabilecek bir çapta ve medeni cesarette ve bilgili olan bir kişidir. Ben her zaman haklılıktan yana ve insan sevgisinden yana olan bir kişiyim.

Yukarıda belirttiğim gibi bu sayfalar bir nevi lanetli sayfalar gibi, kimin eli kimin cebinde belli değil. Üç kelime okuyan kendisini alim sanıyor, beş kelime okuyan ilah.!! Bir kaç cümle ezberleyen birisini ezebilmek için tüm oryantal sanatını döktürüyor. İnsan kırmak hoş bir şey değildir. Bilgili bir insan bilgili insanı kırmaz tam tersi sevinir bir bilgili insan ile buluşabildiği, tanışabildiği için. Ben şahsen Enis’ten çok şeyler öğrendim, senden de öğrendim, Halilden de öğrendim ve öğreniyorum da.

(...)


:o)

28.05.2007 00:43

Kimin ne Oldugu Bak ne kadar acik ve
 
secik olarak görünüyor :o)

Canim Halkim Sana ibret ve dehsetle bakiyor :o)

Ve Hala Ibret e Heveslidir cogunuz
Yetmezmis gibi Alem e ibret oldugunuz !..

Artik Vizildayip beni Rahatsiz etme..

Bir Foruma emek vermek ciddi bir istir.

Soytarilari kaldirmaz !..

28.05.2007 00:44

Sen Meclis e Gitsene :o)
 
Senin yerin orasi :o)

Diger Bir sürü serefsizin arasi..

:o)

roman 28.05.2007 00:49

Alçalma o kadar burada kimse senin,
 
ekmeğini yemiyor.

28.05.2007 11:03

akp ve pkk kardesligi !
 
Ulusdaki pkk etrrör eyleminde canlarini yitirenlerin yasam hikayelerini birkac gazetede okudum.
Herbiri yasama mücadelsi veren gariban insanlarmis !
Herbiri kendi yasami icin degil baskalarinin yasam geciminide karsiliyormus !
Yani yasamak icin calismiyorlarmis, yasayabilmeleri icin mücadele ediyorlarmis !

Ne yazikki bu olaydan sonra ne bu forumda nede baska forumlarda bizim YOBAZ müslümanciklar bu olayi ne kinadi, nede pkk`ya lanet okudu !
Hani bilirsiniz, bizim YOBAZciklarin büyük marifetlerinden biride karsisindakilere beddua okumakdir ! :-))

Iste bu soyu sopu belirsiz serefsiz hain kani bozuk YOBAZ müslümanciklarin gercek yüzü bu !
Yani pkk ile dayanisma ve semapti icindeler !
Tipki pkk`nin egitimcileri filistinli serefsiz hainlere duyduklari sempati gibi pkk trröristlerinede cok büyük sempati duyuyorlar !

Nedeni ise ortada, pkk`da Türk, Türkiye ve Cumhuriyet düsmani, bu soyu sopu belirsiz serefsiz hain kani bozuk YOBAZ müslümanciklarda Türk, Türkiye ve Cumhuriyet düsmani !

Türkiyenin disdüsmanlarinin topu bu icimizdeki soyu sopu belirsiz serefsiz hain kani bozuk YOBAZ müslümanciklar kadar Türkiyeye ve Türk insanina zarar veremez !

Bu soyu sopu belirsiz serefsiz hain kani bozuk YOBAZ müslümanciklarin dünyadaki varliklari sadece serefsizlik, kahpelik ve hainlikden öteye gidemiyor !

28.05.2007 11:36

ABD Türkiyeye meydan okuyor !
 
Genelkurmay"ın internet sitesinde dün yer verdiği açıklamada şunlar kaydedildi: "24 Mayıs 2007 Üzümlü / Hakkâri. ABD"ye ait 2 adet F-16 uçağı Güneydoğu Anadolu Bölgesi"nde Türk hava sahasını 4 dakika süreyle ihlal etmiştir. Gerekli girişimlerde bulunulması maksadıyla olay Dışişleri Bakanlığı"na bildirilmiştir."

Bizim MAL disisleri bakanin yaniti:
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, iki ABD savaş uçağının Türk Hava Sahasını ihlal etmesiyle ilgili, "Uçaklarla ilgili Genelkurmay Başkanlığından detaylı bilgi gelmedi" dedi.

Daha detayli ne bilgisi gelecek MAL abdus !?

Bakalim bizim MAL abdus konu hakkinda daha ne diyor:
"Daha önce de bu tür ihlaller oluyor muydu?" sorusu üzerine Abdullah Gül, şunları söyledi:
"Bildiğim kadarıyla sık olmuyordu. Daha önce belki olmuş olabilir. Ama sınırlarda genellikle bu tip şeyler oluyor. Bunlarla ilgili detaylı bilgiler geliyor, Hava Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından Dışişleri Bakanlığına... Biz de gerekli girişimleri yapıyoruz. Tabii ki işin niteliği detaylı bilgiyle ortaya çıkar. Tesadüf mü? Bir kasıt var mı? Kaç dakikadır? Ne kadar süredir? Ne kadar içeridedir? Bunlar ancak detaylı bilgiler gelince ona göre hareket ederiz." "Uçakların silahlı olup olmadığına" ilişkin bir soru üzerine de Gül, "Bütün bunlar, işte detaylı bilgi dediğim şeylerdir. Şu an bu bilgiler gelmedi" diye konuştu.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, "Ne tür bir adım atılacak? Bir Nota mı? Yoksa Büyükelçi çağırıp bilgi mi edinilecek?" sorusuna, "Şekline ve bilgilerine göre" yanıtını verdi.

ee ne olacaksa nezaman olacak !?
Secimden sonrami öncemi !? :-))

Hay sizin gibi MALLARI ikdiar secenlerin ...!!!

hacikischkisch 28.05.2007 15:02

oluumm erkekse ordun ciksin ABD ye
 
karsi..kendi halkini adam yerine koymayan, tercihlerine saygi duymayan, darbe yapip iskence eden, o büyüüüükkk cok büyükkkk türk ordusu amerika basina cuval gecirince neden ses cikarmadi ve süt dökmüs kediye döndü?? muahahahahahaha
cünkü türk ordusu zaten amerikanin kucaginda olum..muahahaha...
seni ordu asker hayrani militarist-fasist soytari seni..senin gibilerinin kicina her gün 3 ögün asker copu sokmak lazim...muahahahahaha.. asker sevdani ancak böyle karsilariz kazma herif.....

combat 28.05.2007 16:38

eine hammer geschichte. und er hat
 
tatsächlich das kleine mädchen getötet?

yesimxx 28.05.2007 17:37

Terbiyesizligin Acizligin bu kadari...
 
görülmemistir... roman agzin lagim gibi ,sen insanca yazmayi bilmiyorsun galiba...

Terbiyesiz Ahlaksiz mahluksun sen ....

roman 28.05.2007 20:36

!!!.
 
Bombalar
Aklıma hep o eski fıkra geliyor.

Adam tren makasçısı olmak için sınava girmiş.

Sormuşlar:
- Karşılıklı iki tren aynı hatta hızla birbirine doğru gidiyor… Ne yaparsın?
- Makası değiştiririm.
- Makas kilitlenmişse ne yaparsın?
- Manivelayla kilidi açmaya çalışırım.
- Kilit açılmıyorsa?
- Bizim hanımı çağırırım.
- Niye?
- Kazayı o da seyretsin diye.

Sanırım “hanımı” çağırma vakti yaklaşıyor.

Kazanın geldiğini görüyoruz ama ne makası değiştirebiliyoruz, ne kilidi açabiliyoruz.

Bir büyük şehirde bombanın patlamasını epeydir bekliyordum, bir iki dostuma da söylemiştim.

Ankara’da bomba patlayınca sadece orada ölen insanlar için acı duymadım, geleceğimiz adına iyice korktum da.

Çünkü şimdi başka büyük şehirlerde bombalar patlayacağından ve suikastler olacağından endişeleniyorum.

İnsanların “yeter artık, bir şeyler yapın” diye haykıracağı ve bir “sıkıyönetim” ilanını kaçınılmaz kılacak yeni belalar gelecek gibi görünüyor.

Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının, bombanın patladığı yerde ortaya çıkmaları ve “bunların devam edebileceğini” söylemeleri endişelerimi daha da artırdı.

Bu arada, “Kuzey Irak’a girelim” konuşmaları da çoğaldı.

Genelkurmay sitesinde, birdenbire “Amerikan uçaklarının Türk hava sahasını ihlal ettiği” haberi yer aldı.

Türkiye ve Amerika iki NATO ülkesi, iki müttefik, böyle bir olayın kendi aralarında her zamanki uygulamalarla halledilmesi gerekirken bunun neredeyse düşmanca bir edayla açıklanması, güneydoğuda da bir şeyler beklememiz gerektiğini haber veriyor.

Şehirlerde bombaların patlaması, Kuzey Irak’ta çatışmalarla birleştiğinde ülkede tam bir “savaş hali” meydana gelir, sıkıyönetim ilan etmek çok kolaylaşır.

Olayları eleştirmek imkansızlaşır.

Ülke ve insanlar sessizleştirilir.

Seçimler ertelenebilir.

Ordu, adli bürokrasi, cumhurbaşkanı üçlüsü hukuka pek de aldırmayan alışkanlıklarıyla hükümeti değiştirebilir.

Sonrası Avrupa Birliği’nden ve Batı kampından uzaklaşmaktır.

Yeni ittifaklar ve ağır bir diktatörlüktür.

Bütün bunların hedefi ilk bakışta AKP imiş gibi gözüküyor ama bence hedef o değil.

Hedef, demokrasi talepleri çok keskin olan Batı’dan uzaklaşmak.

İktidarda AKP yerine başka bir parti olsaydı da fark etmezdi, aynı oyun oynanırdı.

AKP yaptığı hatalarla bu oyunun oynanmasını kolaylaştırıyor, o kadar.

Peki, ne yapmalı?

Birincisi, Avrupa’nın iyice körleşen yöneticilerine, olacakların sadece Türkiye’nin değil dünyanın da başını belaya sokacağını anlatmak.

Onların pek de akıllıca olmayan Türkiye politikalarını değiştirmeye çalışmak.

Avrupa Birliği ve demokrasi için çok güçlü ve inandırıcı bir kampanyayı süratle başlatmak.

AKP’nin din vurgulu siyasetini derhal demokrasi vurgulu bir siyasete çevirmek.

AKP’ye duydukları nefret nedeniyle “darbe” yandaşlığına bile sıcak bakan kitleleri, konunun AKP değil, çocuklarının geleceği olduğunu açıkça göstererek yeniden demokrasi yandaşlığına çekmek.

Her düşünceden, inançtan, görüşten insanlarla büyük bir demokrasi cephesi oluşturmak.

Bütün bunlar işe yarar mı?

Önümüzdeki vakit çok az.

Avrupalılar kör.

AKP düşmanlığı, demokrasi düşmanlığıyla özdeşleştirildiği için demokratik talepler cılız.

Yani makas kilitlenmiş.

Manivelayı derhal kullanmak gerekiyor.

Bu yapılamazsa…

O zaman “hanımınızı” çağırın.

Bir ülke nasıl batıyor, o da seyretsin.



28 Mayıs 2007, Pazartesi

Ahmet Altan- Gazetem Net.

28.05.2007 22:38

Soyu sopu belirsizler !
 
Iste size soyu sopu belirsiz YOBAZlardan bir örnek !

O begenmedigin Türk Silahli Kuvvetlerinin karsisina cikarabileceginiz bir orduya sahipmisiniz !?

Madem o kadar "ERKEKSINIZ" cikarin türk Silahli Kuvvetlerinin önüne bir ordu, görelim sizin erkekliginizi ! :-))

hahahahahahahahhahahaahahahahahahaaaa :-))

Gerci sizin "BIZIM" diyebileceginiz bir ulusda yoktur ortada, kaldiki bir "ORDU" ortaya cikarabilesiniz ! :-))

Siz cikarsaniz cikarsaniz kahpece haince savasan capulcular SÜRÜSÜ cikarirsiniz ortaya ! :-))

hahahahahahahahahhahahahahahahahaaaaa :-))

halitpasa75 31.05.2007 11:50

8
 
Sirnak"ta verdigimiz sehit sayisi 8´e cikti.
Gencecik arslanlari topraga teslim ettik.
Yatiyorlar artik. Toprakta ve Gönlümüzde!

Fakir milletiz, ancak gönlümüz zengin.
Bu cocuklarinda tek varliklari gönülleri, yürekleri ve vatan sevgileriydi.

Hepsi 20"lerinin icinde.
Hicbiri sünnetlerinde zenginlesmedi.
Hicbiri dügün davetiyelerini ucaklarla teslim edemedi.
Hicbiri torpille Dünya Bankasinda ise alinmadi.
Hicbiri torpille Amerika´da okuyamadi.
Hicbiri tek vasfi "damat" olup büyük bir Holding´in Genel Müdürü olamadi.
Hicbiri calismadan milyonluk gemi satin alamadi.
Hicbiri vatan görevinden kacmadi.
Hicbirinin yolu Kasimpasa Hastanesine düsmedi.
Hicbiri cürük raporu ayarlatmadi.
Hicbiri Türklükten utanmadi!

Bundan dolayi hepsinin gönlümde yeri var.
Allah rahmet eylesin.

Allah vatanimiza ve ulusumuza ihanet edenlerin belasini versin! Silahli hainlerin de, silahsiz hainlerin de!

yesimxx 31.05.2007 12:32

o.T.
 
Sonuna kadar katiliyorum...

31.05.2007 21:04

allah, varsa eger,...
 
allah, varsa eger, sadece ihanet edenlerin degil, o serefsiz hainleri Türkiyenin basina basbakan, disisleri bakani,icisleri bakani,...ikdidar secen beyinsizlerinde belasini versin !

allah olmus olsaydi zaten gencecik insanlarin pkk hainlerinin ve ikdiardaki serefsizlerin hainlikleri dolasiyla yasamlarini yitirmelerine seyirci kalmazdi !

dinci YOBAZlar akp`yi ikdidar, tayyipi basbakan sectikce ne pkk terrörü biter nede Türk insani huzura kavusur.

Zaman, kani bozuk, soysuz, serefsiz, hainlerin zamani !

02.06.2007 12:18

abdüllatif senerin tayyiple zit....
 
Son birkac güne damgasini vuran olay abdüllatif senerin önümüzdeki secimde adayligini koymamasi oldu. Nede olsa abdüllatif sener akp`nin 5 agir topundan biri !
Bakalim abdüllatif seneri akp saflarindan uzaklastiran nedenler neymis !
Kendi agzindan tayyipe gönderme yapiyor ! :-))

1) Toplumu kucakladım
İktidar döneminde toplumun tamamını kucakladım. Yeri geldi şarap muhabbeti yaptım. Milli kültürümüzün özündeki hoşgörü kavramının şarapla oluştuğunu biliyordum. Bektaşi fıkralarını içki içen de sever içmeyen de. Şarap üzerinden toplumun tamamına mesaj gönderdim. Alevi olduğumu söyledim. "Her Mülkiyeli biraz komünisttir" dedim. Müzelere konserlere, sergilere gittim. Cumhuriyet mitinglerine katılan vatandaşların da milletvekiliyim dedim. Mitingleri yapan insanların ne dediklerini dinler, bunun üzerine düşünürüm dedim. Üniversitelerde protesto yapan öğrenciler için, "Kendilerini ifade etmelerinden mutluluk duyarım" dedim. Toplumu ayrıştıran değil, birleştiren unsurlara vurgu yaptım.

2) Kurumlarla zıtlaşmadım
Kurumlarla zıtlaşma içinde değil, birlik içinde olmanın gerekliliğine yürekten inandım. Riskli bir coğrafyada bulunan ülkemizin güçlü olması için kurumların işbirliği içinde olması gerektiğini söyledim. Çözümleri birlikte aramalıyız mesajını verdim. Üniversite-hükümet ilişkilerinin gergin olmasına karşın 4 yıl içinde 25 civarında üniversitede konferans verdim. Rektörler, öğrenci kulüpleri beni çağırdılar. Derleyici mesajlar verdim. Protestodan korkmadım. Ama hiçbirinde protesto edilen politikacı haline de gelmedim.

3) Laiklik tartışılmaz dedim
Hepimiz cumhuriyet çocuğuyuz. Cumhuriyetin okullarında yetiştik. Cumhuriyetin temel değerleri hepimizin ortak değeridir. "Laiklik yeniden tanımlanmalıdır" dendiğinde ben, "Laikliğin tanımı Anayasa’da vardır, yeni bir tanım yapmaya gerek yoktur" dedim. "Kişiler laik olmaz, devlet laik olur" denildiğinde de, "Bu kavramlar eğilip bükülecek kavramlar değildir" dedim.

4) Daima dürüst oldum
Dürüst bir siyaset tarzı izledim. Dürüst oldum. Toplumun hakkını gözeten bir anlayışta olmaya gayret ettim.

Bu saydiklari nedenler abdüllatif senerin, akp tayfasindan olmasina ragmen, azda olsa onur, haysiyet ve dürüst degerleri olan bir insan oldugunu gösteriyor.
Bu saydiklari nedenler tayyip ve abdus denilen soyu sopu belirsiz, degersiz, serefsiz hainlerin yoksun oldugu degerlerdir !

ulankelek 04.06.2007 15:40

Welche Militärmacht?
 
haben wir denn Türken? Könnt Ihr mal verdeutlichen? Ich begreif diesen Stolz auf Unsere Militärmacht sowieso nicht.

Auf was beruht das denn? Auf die Waffen der USA, der Deutschen? Auf was denn?

Wieso verleugnen denn Unsere Türken das alles`? Jeder der einigermaßen die Geschichte bis ins 1870 zurückverfolgt, dann wird jeder erkennen, dass es kein Zufall ist, dass wir so angeblich starke Militärmacht haben.

Wenn ein Volk noch nicht mal ein Automotor basteln kann, wie kann er dann diese moderne Fleuzeuge basteln? Fragt euch doch mal, ihr braucht mir nicht zu glauben, man braucht nur bißchen logisch denken. Und paar sachen ableiten.

Ich lach mich echt kaputt und die USA und alle andere Lachen sich bestimmt auch kaputt, wenn zb. Erdogan seine warnende Sprüche macht :-) Da frag ich mich, wo dieser hirnrissige Stolz herkommt, denn es beruht auf ein schwaches Volk. Ein starkes Volk ist nicht abhängig von anderen Nationen.

Na ja..

ulankelek 04.06.2007 17:14

Welche Militärmacht?
 
Welche Militärmacht haben wir denn Türken? Könnt Ihr mal verdeutlichen? Ich begreif diesen Stolz auf Unsere Militärmacht sowieso nicht.

Auf was beruht das denn? Auf die Waffen der USA, der Deutschen? Auf was denn?

Wieso verleugnen denn Unsere Türken das alles`? Jeder der einigermaßen die Geschichte bis ins 1870 zurückverfolgt, dann wird jeder erkennen, dass es kein Zufall ist, dass wir so angeblich starke Militärmacht haben.

Wenn ein Volk noch nicht mal ein Automotor basteln kann, wie kann er dann diese moderne Fleuzeuge basteln? Fragt euch doch mal, ihr braucht mir nicht zu glauben, man braucht nur bißchen logisch denken. Und paar sachen ableiten.

Ich lach mich echt kaputt und die USA und alle andere Lachen sich bestimmt auch kaputt, wenn zb. Erdogan seine warnende Sprüche macht :-) Da frag ich mich, wo dieser hirnrissige Stolz herkommt, denn es beruht auf ein schwaches Volk. Ein starkes Volk ist nicht abhängig von anderen Nationen.

Na ja..

roman 04.06.2007 18:50

!!!
 
M. Kemal gelse, bu Kemalistleri sopayla kovalar.

Prof. Baskın Oran, seçildiği takdirde Meclis"te yapmak istediklerini anlattı.

04/06/2007.


NEŞE DÜZEL.

NEDEN? Baskın Oran?

Türkiye"deki demokratlar, politik anlamda tam bir sıkışıklık yaşıyor. Bir yanda askeri müdahalelere çanak tutan sol görüntülü partiler, diğer yanda AB"yi savunan ama günlük hayatta sürekli dini gerginlik yaratan AKP. Seçimde oy verecek parti arayan demokratlar, bu sıkışıklığın üstesinden nasıl geleceklerini, kime oy vereceklerini bir türlü bulamıyorlardı. Ama ülkenin entelektüel kadroları, "bağımsız aday" formülüyle yeni bir çözüm yarattılar. Siyaset bilimci Prof. Baskın Oran İstanbul"dan bağımsız aday gösterildi. Prof. Oran, "1 Mart tezkeresi reddedilsin sloganıyla 2003"te ortaya çıkan bir fiili grup bu. Dernek bile değiller. Demokrasi ve barış için zaman zaman imza kampanyaları düzenlediler. İsmin üzerinde tam mutabakat var diye beni aradıklarında, onlara hayır diyemezdim. Hiçbir partiyle ilişkili olmadan adaylığımı koydum. ÖDP ve DTP de, İstanbul"da ikinci bölgede beni destekleyeceklerini ilan ettiler" diyor.

"Solda Ortak Bağımsız Aday" girişimi çerçevesinde siz bağımsız aday oldunuz. Adaylığınız, politikaya girdiğinizi mi yoksa bugünkü politik yapıyı protesto ettiğinizi mi gösteriyor?

Kesinlikle ikincisi. Bu bir protestodur. Kendisini dışlanmış, itilmiş, kısıtlanmış, susturulmuş, ezilmiş, özgüven duygusu yıpratılmış, Sevr paranoyasıyla korkutulmuş hissedenlerin sözcüsü olarak görüyorum ben kendimi. Aleviler, Kürtler, azınlıklar, Çingeneler, kadınlar, gençler, üniversiteye başörtüsüyle giremeyen kızlar, işçiler, sendikasızlar, işsizler, eşcinseller, travestiler, yoksullar, sakatlar, çevreciler... Bu insanlar e-mail gruplarında ve meydanlarda seslerini duyurmak için uğraşıyorlar. Bunların seslerinin Meclis"te duyurulması çok önemli.

Hiçbir partiden aday olmadığınıza göre, hiçbir partiyi kendinize yakın bulmuyorsunuz. Nasıl bir partiyi kendi fikirlerinize yakın bulurdunuz?

Bu insanların sözcülüğünü yapan bir partiyi kendime yakın bulurdum ama ben gerçekten bağımsız aday olmayı daha çok önemsiyorum. Bu seçimde AK Parti öyle arkadaşları listesinden aday gösteriyor ki, aynı fikirleri paylaşmanın ötesinde bunlar bazı konularda benden daha radikaller. Yeni Meclis"te öyle bir ortam oluşabilir ki, her partinin içindeki bu tür demokrat fikirli insanlar partilerinden ayrılmadan fiili bir grup oluşturabilir. İşte bu, Büyük Millet Meclisi"nde muazzam bir devrim olur.

Türkiye için ne istiyorsunuz?

Ben Türkiye"de devletin, insanların her şeyine karışmamasını istiyorum. Hakaret, nefret söylemi, bebek pornosu gibi durumlar olmadığı sürece ifade özgürlüğünün sınırlanmamasını istiyorum. İnsanların fikirlerinden, cinsiyetlerinden ötürü dışlanmamasını istiyorum. Kısacası ben, Türkiye"de AB hukuku istiyorum. Bu kadar basit. AB hukuku Türkiye"ye bir miktar geldi.

Geldi ama uygulanıyor mu?

İfade özgürlüğü 2001-2004"te yapılan reformlarla geldi ama uygulanmıyor. Aksine dezavantajlı grupları korumak için getirilen maddeler, düşüncesini açıklayanlara uygulanıyor. Biz İnsan Hakları Raporu"nu yazdıktan sonra bir milletvekili, "Bu raporu yazanlar, babalarının kim olduğunu öğrenmek istiyorlarsa, analarına sorsunlar" dedi. Bu laf Türkiye"de kavgada söylenmez. Adamı vururlar. Bunu söyledi ve Yargıtay bu adamı beraat ettirdi. İşte bu durum insanları dağa çıkmaya zorlar. Ben dağa çıkamam ama Meclis"e çıkabilirim. Öyle de yapıyorum. Meclis"e çıkamayacak olanlar dağa çıkıyor. Çünkü siyasette iki olasılık vardır. Ya temel muhalefeti sistemin içine alır ve reformları yaparsınız. Ya da temel muhalefeti sistem dışına itersiniz. O zaman da dağa çıkarlar. Sonra siz de dağa çıkarsınız. Her operasyondan önce de bu sonuncusu dersiniz.

Ordu AKP"ye bir muhtıra verdi. Diğer partiler, parlamentoda temsil edilen sivil bir yapıyı savunmadı. Sizin tavrınız ne bu konuda?

"Türkiye"de laiklik ordu tarafından korunabilir ve korunmalıdır" diyenlere, benim "Allah Selamet versin" demekten başka bir çarem yok. Bu ülkede öyle çok üniformasız paşa var ki...

Türkiye, dünyanın parçası olmadan ve AB üyeliği için gerekli adımları atmadan, sadece Türkiye"nin iç dinamikleriyle orduyu siyaset dışında tutabilir mi?

Tutamaz. Zaten ordunun kışlaya dönmesi ve tek işlevi olan Türkiye"yi dış tehlikelere karşı koruma görevine geri dönmesi 2001-2004"teki AB uyum paketleri ve Anayasa değişiklikleriyle sağlandı. Mesela MGK"daki sivil sayısı artırıldı. MGK kararları sanki emredici bir kararmış gibi algılanmaktan çıkarıldı. Genelkurmay"ın YÖK"teki temsilciliği kaldırıldı vb...

Peki ne değişti? Ordu sivil hükümete yine muhtıra verdi.

Ama bütün bu değişiklikler sonucunda son muhtıranın başına e harfi konuldu. Muhtıranın Genelkurmay"ın internet sitesinde yayımlanması, teknolojinin gelişmesiyle değil, ordunun gerçek görevine geri dönmeye başlamasıyla ilgilidir. Unutmayın, bu muhtıra mizah dergilerinin konusu oldu. Ve ilk kez bir hükümet, muhtıra karşısında durdu. Gerçi hükümetin yapması gereken, Genelkurmay Başkanı"nı görevden almak için Cumhurbaşkanı"na bir yazı yollamaktı. İmzalamadığı takdirde de istifa etmekti ve derhal bir seçim kararı almaktı ama hükümet bunu yapamadı. Ama şu oldu. Muhtıra Genelkurmay sitesinden kaldırıldı.

Sonra gene konulmadı mı?

Kaldırıldığı gazetelerde haber yapılınca, Genelkurmay arşivine konuldu. Bütün bunlar, AB reformlarının boşuna yapılmadığı, pozitif hukukun değiştiği ve yavaş yavaş uygulanmaya başlanacağı anlamına geliyor. Biz 650 yıllık devletiz. Bir milletin hayatındaki 5-10 yıl nedir ki? Değişiklikler biraz zaman alacak. İşte yeni Meclis"e sayıları sınırlı da olsa gerçekten bağımsız düşünen adamların girmesi, Türkiye"nin insanına insan muamelesi yapılmasını sağlayan yasal değişikliklerin mahkemelerce uygulanmasını da hızlandıracak. Bakın... Az gelişmiş ülkelerde iç dinamik çok tembeldir Dolayısıyla daima dışarıdan tetiklenir. 1920"lerdeki Kemalist devrim A"dan Z"ye dışarıdan bir tetiklemedir.

Nasıl?

Mustafa Kemal"in Batı"ya en açık kurum olan Harbiye mezunu olması ve o zamanki Batı Avrupa"yı olduğu gibi kopya edip Türkiye"ye getirmesi, dışarıdan bir tetiklemedir. M. Kemal, Belçika, İtalya, Almanya, Fransa"dan kanunları, özellikle de İsviçre"den Medeni Kanun"u aynen tercüme ettirip aldı. Adapte falan etmedi, kopya etti. Çok da iyi etti. Hukuku değiştirerek memleketi değiştirme ve ilerletme anlamına gelen "yukarıdan devrim"in birincisini M. Kemal 1920"lerde yaptı. Şimdi AB üyeliği süreciyle yine dışarıdan bir tetikleme var. Yani ikinci bir yukarıdan devrim var. Zaten demokrasi ihraç edilemez. Demokrasi ancak ithal edilebilir. Bunun için de o ülkede sağlam bir ithalatçının olması lazımdır. Bu ithalatçı, Batı eğitimi almış "aydın"dır. Demokrasiyi yaratma gücü olmayan ülkelerde devrim böyle yapılır.

Ama bugün aydınlar arasında AB karşıtlığı giderek yayılıyor. Son mitinglerin sloganı "Ne AB; ne ABD"ydi. Aydınlardaki AB karşıtlığını nasıl açıklıyorsunuz?

Bunların bir numaralı niteliği Kemalist olmaları değil mi? Kemalist reformların birer kanun tercümesi olduğunu hatırlatırım ben onlara. Bugün o "aydınlarımızın" söylediklerini, 1920"lerde "mürteci " dediğimiz kesimler söyledi. Mürteciler o gün Kemalizm"e karşı çıkıyordu, bugün de AB"ye karşı çıkıyorlar işte. Oysa AB reformları Kemalizm"in bir devamıdır, 2000"lerdeki versiyonudur. Üstelik bu "aydınlar", antiemperyalizm kavramını da saptırdılar. Uluslararası ilişkilerden hiç anlamadıkları için "AB ve ABD emperyalizmine karşıyız" diyorlar.
Hiç farkında değiller, bizi ABD"nin korkunç tekeline mahkûm ediyorlar.

Ama bazı askerlerin Rusya"yla ittifakı önerdikleri de söyleniyor. Türkiye "Ne AB ne ABD" deyip, Rusya"yla ittifak yaparsa bunun sonucu ne olur?

Aynı zihniyet, aynı kafa biz bunları 1960"larda, 70"lerde söylerken, "Türkiye"yi dünyada yalnız bırakıyorsunuz" diyerek bizi hapse atıyorlardı. Şimdi kalkmışlar IMF"ye teslim olmuş, Amerika"ya sadece sözde karşı çıkabilen bir Rusya"yı ve de Dünya Ticaret Örgütü"ne girerek kendini kurtarmak isteyen Çin"i Türkiye"nin müttefiki olarak düşünüyorlar. Hayal güçlerine hayranım. Lütfen, Batıcı değillerse, "Biz Kemalistiz" demesinler. Eğer Rusya ve Çin"in gücü ileride belli bir blok oluşturursa, Türkiye tabii ki o zaman otomatik olarak ABD ve AB"ye karşı Doğu"yu denge olarak kullanmaya başlar. Fakat bugün dünyada denge olarak kullanılabilecek hiçbir Doğu gücü yoktur. Biz AB"yi dışladığımız anda karşımızda sadece ABD tekeli kalır.

Rusya"yla ittifak bugün dünyanın gerçeklerine uymuyorsa, Rusya"yı önerenler niye öneriyorlar?

Efendim, bunlar Batıcı değil. Bunlar Kemalist değil. Bunlar statükocu.
Bir yanda, "laiklik elden gidiyor" korkusu yaratarak kitleleri, diğer yanda da "milliyetçilik ve ulusalcılık"la seçkinleri tahakküm altında tutmaya çalışıyor bunlar. Laikliği bir din gibi algılıyorlar. M. Kemal"in sözleriyle Muhammed"in hadisleri, Anıtkabir"le Kâbe, Nutuk"la Kuran arasındaki paralelliği görmüyor musunuz? Muhammed"in hadisleri hadis-i sahih, hadis-i gayri sahih diye ikiye ayrılır. M. Kemal"in de sözleri ikiye ayrılıyor. Mesela, "Beni Türk hekimlerine emanet edin, komünizm her görüldüğü yerde ezilmelidir" sözlerinin sonradan uydurulduğu anlaşıldı. Böyle memleket idare edilir mi? M. Kemal gelse bu Kemalistleri sopayla kovalar.

Peki son mitingleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mitingi düzenleyenlerle mitinge katılanları ayırmak lazım. Mitinge katılanlar "korkanlar", düzenleyenler de onları "korkutmak isteyenler"di.
İnsanlar, bir korkuyu dile getirmek ve bu korkudan kurtulmak için meydanlara çıktılar. Oysa mitingleri düzenleyenler, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı, eski Jandarma Genel Komutanı başta olmak üzere, bu korkuyu devam ettirmek, devlet baskısını sürdürmek için onları meydanlara çağırdılar. Yani korkutmak için insanları çağırdılar. Bu mitingleri ileride muhtıralara, darbelere toplumsal gerekçe olarak kullanacaklar. Oysa mitinge katılanlar, cemaat tahakkümünden korkanlardı. Biliyorsunuz cemaat, ideolojisi din olan topluluğun adıdır. Cemaat, feodal dönemin artığıdır. İnsanlar bu cemaat korkusundan kurtulmak istiyor. Hatta bazıları, cemaat baskısından ancak devlet baskısı sayesinde kurtulabileceğini düşünüyor.

Meydanlarını dolduran milyonlar AKP karşıtı olabilirler ama darbeyi destekliyorlar mı?

Büyük çoğunluğu desteklemiyor. Ama şunu da bilmek lazım. Türkiye"de milliyetçilik diye bir şey yoktur. Türkiye"de devletçilik vardır. Çünkü Batı Avrupa"da önce millet kuruldu, sonra o millet kendi devletini kurdu. Türkiye"de ise önce devlet kuruldu. Sonra o devlet kendi milletini inşa etmeye çalıştı. Türkiye"de biri "ben milliyetçiyim" dediğinde devletçidir aslında. Onun sadakati millete değil, devletedir. Gerçi Türkiye"de devlet milleti büyük ölçüde inşa etti ama bu tamamlanamadı. Eğer "Ne mutlu Türküm diyene" sloganını 2000"lerin dünyasında "Ne mutlu Türkiyeliyim diyene" haline getirebilseydi, milletin inşası tamamlanabilirdi.

Asker, son muhtırasında "Ne mutlu Türküm demeyen Türkiye"nin düşmanıdır" dedi...

Bu, bölücülüktür. Bu muhtıra, iki yıldan ağırlaştırılmış müebbete kadar gidebilecek cezalar gerektiren en az altı-yedi suç işliyor. Bir Ermeni ben Türküm demek zorunda mı? Bir Kürt ben Türküm der mi? Bu muhtıra gayrimüslimleri, Kürtleri dışlıyor. Bu, bölücülüktür. 15 milyon Kürt var bu ülkede. Türkiye"nin beşte biri Kürt. Bu ülkenin 700"de biri de gayrimüslim. Böyle olduğu için devlet laikliği uygulayamıyor ya... Sürekli kaba kuvvet uyguluyor. Çünkü bir ülkede dinsel çeşitlilik olmadığı zaman, din, devletin karşısında yekpare bir güç olur. Batı ülkelerinde laikliğin kolay yerleşmiş olmasının sebebi Protestan-Katolik dengesidir. Yani devletin karşısında tek bir din gücünün bulunmamasıdır. Ama bizde gayrimüslimleri yok ettiler. Alevileri de sistemin dışına attılar. Sonuç olarak da Sünni İslam, devletin karşısında heyula gibi duruyor işte. Devlet de devamlı zor uyguluyor.

Sizce şeriat tehlikesi var mı?

Hayır, şeriat tehlikesi yok. Çünkü bu adamlar artık şeriatçı değiller. Bu adamlar artık küçük burjuva. Şu anki kavganın dinle ilgisi yok. Bu kavga, küçük burjuvaların kavgası. Bu kavga, bir zamanlar "Anadolu sermayesi" denilen kasaba eşrafının artık küçük burjuvalaşarak, 1930"lardan beri ülkeyi yöneten yerleşik ve eski seçkinlerin karşısına "yeni bir elit" olarak çıkması sonucunda meydana geldi. Bakın...
Küçük burjuvazi bir sınıf değildir, bir tabakadır. Ve, ikiye ayrılır. Okumuş kanadına "aydın", okumamış kanadına "esnaf" denir. Gerçi esnaf daha sonra üniversite mezunu olabilir ama ticaret yaptığı için o esnaftır. Bugüne kadar aydın kanat iktidara hâkimdi. Şimdi esnaf gelip iktidara ortak olmak isteyince korkuluyor. Çünkü esnaf, kasabanın ortamını, "İslam"ı ve muhafazakârlığı" sırtında taşıyor. Halbuki o İslam artık ehlileşti. Çünkü burjuvaziye katıldığında esnafın artık tek kuralı kârını maksimize etmektir.

Peki şeriat tehlikesi yok, ılımlı İslam tehlikesi de mi yok? Hayatın son derece muhafazakârlaştırılması, bu muhafazakâr baskının güçlenmesi tehlikesi yok mu?

Bu, potansiyel bir tehlike değil. Bu, şu anki mevcut durum. Kasabalarda ve büyük kentlerin kenarında cemaat baskısı tabii ki yaşanıyor. Fakat bu, gün geçtikçe artmayacak. Bu insanlar sınıf olarak yükseldikçe, cemaat baskısı azalacak. Ne varki, onların sınıf olarak yükselmesi, kitlelerin korkusunu artırıyor. Oysa bu muhafazakârlık tırmandığı kadar tırmandı artık. Bu insanlar aynı zamanda sınıf merdivenlerinde de tırmanıyorlar. Bunların çocukları artık İslam"ı referans almayacak. Ayrıca yönetime dahil olmak da bu kesimleri ehlileştiriyor. Korkmamak lazım. İnsanlar, "Laiklik elden gidiyor" derken, cemaatin bireyi mahvetmesine karşı çıktıklarını gösteriyorlar ama, devletin bireyi mahvetmesine de karşı çıkmalılar. "Laikliği gerekirse ordu korur" diyerek, devletin bireyi mahvetmesinin önünü açtıklarını görmeliler. Hem cemaat hem de devlet baskısına karşı mücadele etmeliler.

Peki Türkiye Batı"dan ayrılıp yeni bir kampa katılır mı?

Yok öyle bir şey. Türkiye"nin yeri ezelden ebede Batı"dır. Türkiye muasır medeniyetten vazgeçemez. Rusya"da demokrasi olmadığı için Rusya"yla ittifakı gündeme getiriyorlar. Rusya"da demokrasi olsaydı, Rusya"yla ittifaktan şu anda bahsedilmezdi. Biz niye anti-Batıyız? Antidemokrat olduğumuz için. Peki niye pro Rusya"yız? Rusya"da demokrasi yok, onun için.

Darbe tehlikesi var mı sizce?

Hayır yok. Ama siyasete müdahale tehlikesi, siviller arasında üniformasız paşalar olduğu sürece hep var. Yahu bunların İslam"dan korktuğu yok. Asker-sivil bürokrat, aşağıdan yeni bir sınıfın gelip iktidarına ortak olmasından, iktidarını yitirmekten korkuyor. Büyük burjuvazi ise bir şeyden korkuyor. Yerleşik elitlerle yeni elitler halat çekme yarışında ipi koparırlar diye korkuyor. TÜSİAD Başkanı"nın demeçlerinden bunu okumak mümkün. "Siz didişin, bilek güreşi yapın ama sakın istikrarı bozmayın. Seçimler olsun. Piyasalar altüst olmasın" diye uyarıyor.

Seçimler yapılacak mı sizce?

Yapılacak. Seçimleri yaptırmamak için çok bomba patlatmak gerekir.

O kadar çok bomba patlatılabileceğini sanmıyorum...

Ankara"daki bombayı patlattığı söylenen çocuğun geçmişi çok karanlık. Ne yaptığı, nerede olduğu bilinmeyen bir dönemi var.

Bu çocuğun kullanıldığı çok açık.

Kimin kullandığını bulmak önemli...

Peki... Size kimlerin oy vermesini bekliyorsunuz?

Eziliyorum, dışlanıyorum, susturuluyorum diyen herkes... Bu ülkede hukuk, demokrasi isteyen herkes... Özgür birey olmak isteyen herkes...

Neşe Düzel. Radikal gazetesinden.

roman 04.06.2007 19:04

!!
 
Darbe…
Yıl 2007…

Biz askeri bir darbeden konuşuyoruz.

Bunu konuşabildiğimize göre toplum olarak artık iyice utanma duygumuzu yitirmiş olmalıyız.

Üstelik bizim okur yazarların bir kısmı, “darbe savunuculuğunu” ilericilik olarak göstermeye çalışıyorlar.

Fikir ayrılığını anlarım, değişik ideolojilere sahip olmayı anlarım, farklı ekonomik çözümleri benimsemeyi anlarım…

Ama, darbe yandaşlığını anlamam.

Darbe, ahlaksızca ve aşağılık bir suçtur benim için.

Askeri yetenekleri kısıtlı, disiplinsiz ordular tarafından gerçekleştirilir.

Hiçbir zaman da bir ülkeye ve topluma huzur getirmez.

Arjantin ordusu, darbeci, rezil bir orduydu, binlerce kilometre öteden gelen İngiliz donanmasına mağlup oldu.

Çünkü askerlikle uğraşacağına siyasetle uğraşıyordu.

Siyaset, bir ordunun en önemli vasfını, savaşçılığını ve disiplinini kaybetmesine yol açar.

Eğer genelkurmay başkanı, kendi üstü durumundaki başbakanı dinlemez de hiyerarşi zincirini bozarsa, onun altındaki kuvvet komutanları da onu dinlemez, kuvvet komutanlarının altındaki generaller de o komutanları dinlemez, generallerin altındaki subaylar da generalleri dinlemez, sonunda iş “genç subaylar rahatsız” noktasına gelir dayanır.

Cuntalar oluşur.

Ordunun omurgası gevşer.

İçinde hizipler olan bir siyasi parti gibi davranmaya başlar.

Genelkurmay başkanı, başbakanla ve devlet görevlileriyle özel olarak konuşması gereken hayati konuları basın toplantılarıyla açıklamaya koyulur.

Devlet ciddiyetini kaybeder.

Dost ülkeler güvenmez, düşman ülkeler “kolay bir lokma” olarak görür.

Türkiye için gerçekten istediğiniz bu mu?

Alay konusu olan, küçümsenen, Avrupa’nın ve dünyanın “paryası” durumuna düşen, ciddiyetsiz bir ülke olması mı?

Hukukun dışına savrulmuş bir Türkiye mi istiyorsunuz?

Bunun “ilericilik” olduğuna inanıyor musunuz?

Ben, ciddi, güvenilir, ağırbaşlı, hiyerarşisi oturmuş, disiplinli, sözü dinlenen, güvenilir bir devlet istiyorum.

Geceyarıları muhtıra yayınlayan, devlet meselelerini hükümetle değil gazetecilerle tartışan bir orduyla ciddi bir devlet olamazsınız.

Evet, bu yapı sizi Avrupa Birliği üyesi olmaktan “kurtarır” çünkü kendini bilen hiç bir organizasyon böyle bir devleti arasına kabul etmez.

Biz de kendi içimize kapanır, Rusya’yla ittifak kurmaya uğraşır, Rusya’nın Amerika’yla yapacağı pazarlıklarda kullanacağı zavallı bir piyon oluruz.

İçerde hukuku yok eder, Kürtleri öldürür, aydınları vurur, dindarları evlerine hapseder, ekonomiyi çökertiriz.

Çocuklarımız, kendi yaşıtlarıyla hiçbir zaman rekabet edemeyecek bir pespayelikte yetiştirilir, hayatlarını ve geleceklerini daha şimdiden kaybederler.

Bu mu istediğiniz?

Hukuksuz, demokrasisiz, bir “büyük” devletin kölesi olmuş, askeri bir diktatörlüğün kabulü karşılığında bütün varlığını teslim etmiş bir ülke olmak mı?

Buna mı vatanseverlik diyorsunuz?

Bu vatanseverlik değil…

Bu, kendi toplumuna karşı hastalıklı bir nefret taşımak, kendi insanına, kendi çocuklarına düşman olmak.

Darbe yandaşlığının başka hiçbir anlamı yok.

Kendi halkından korkmayı, kendi halkından nefret etmeyi, halkı darbeyle bastırmayı “ilericilik” olarak sunuyorlar.

Kendi halkına zulmetmek “ilericilik” ise…

Gericilik ne?

Halkından yana çıkmak, onun hakkını korumak mı?

Halkını silahla susturmayı ilericilik, “bırakın halk konuşsun” demeyi gericilik olarak niteleyenlere bir sormak gerek:

Siz “şarlatanlıkla” ilericiliği birbirine mi karıştırıyorsunuz acaba?



4 Haziran 2007, Pazartesi

Ahmet Altan. Gazetem Net.

roman 04.06.2007 19:06

!!!.
 
AVRUPA BİRLİĞİ TEMEL HAKLAR BİLDİRGESİ
28 Eylül 2000 - 7 Aralık 2000

Temel Haklar Şartı, AB vatandaşlarının temel haklarını ve AB"nin vatandaşlarına karşı sorumluluklarını düzenliyor. Belge 13-14 Ekim 2000"de Fransa"nın Biarritz kentinde gerçekleşen AB zirvesinde devlet ve hükümet başkanlarının bilgisine sunuldu ve kabul gördü. Temel Haklar Şartı, 7-8 Aralık"taki "Nice Zirvesi"nde onaylandı.


GİRİŞ
Avrupa halkları, aralarında daha yakın bir birlik oluşturmak için ortak değerlere dayalı barışçı bir geleceği paylaşmaya kararlıdır.

Ruhani ve manevi mirasının bilincinde olan Birlik, bölünmez ve evrensel değerler olan insan onuru, özgürlük, eşitlik ve dayanışma değerleri üzerine inşa edilmiştir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanmaktadır. Birlik vatandaşlığını tesis ederek ve bir özgürlük, güvenlik ve adalet bölgesi oluşturarak bireyi, faaliyetlerinin merkezine yerleştirir.

Birlik, bu ortak değerlerin korunması ve geliştirilmesine katkıda bulunurken Avrupa halklarının kültürleri ve geleneklerinin çeşitliliği yanısıra Üye Devletlerin ulusal kimlikleri ve bunların ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerdeki kendi kamu makamlarının düzenlenmesine saygı gösterir. Dengeli ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeye çalışır ve insanların, eşyaların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını ve yerleşme özgürlüğünü sağlar.

Bu amaçla, toplum, sosyal ilerleme, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında temel hak ve özgürlüklerin bir Bildirge"de daha açık bir şekilde ortaya konulması yoluyla bu hak ve özgürlüklerin korunmasının güçlendirilmesi gerekmektedir.

Bu Bildirge, Topluluk ve Birliğin yetkileri ve görevlerini ve yetki ikamesi ilkesini dikkate alarak özellikle Üye Devletlerin ortak uluslararası yükümlülükleri ve anayasal gelenekleri, Avrupa Birliği Antlaşması, Topluluk Antlaşmaları, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi, Topluluk ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Sosyal Bildirgeler ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nin içtihat hukukundan kaynaklanan hakları yeniden teyid etmektedir.

Bu haklardan yararlanılması, öteki kişiler, insanlık ve gelecekteki kuşaklar konusunda sorumluluklar ve görevleri beraberinde getirmektedir.

Birlik, bu nedenle, aşağıda belirtilen hakları, özgürlükleri ve ilkeleri tanımaktadır.


BÖLÜM I
ONUR

Madde 1. - İnsanlık onuru
İnsanlık onuru, ihlal edilemez. Saygı gösterilmeli ve korunmalıdır.

Madde 2. - Yaşama hakkı
1. Herkes, yaşama hakkına sahiptir.
2. Hiç kimse, ölüm cezasına çarptırılmamalı veya idam edilmemelidir.

Madde 3. - Kişinin bedensel ve ruhsal dokunulmazlık hakkı
1. Herkes, kendi bedensel ve ruhsal dokunulmazlığına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
2. Tıp ve biyoloji alanlarında, özellikle aşağıda belirtilenlere saygı gösterilmelidir:
- yasada belirtilen usüllere uygun olarak ilgili kişinin özgürcü ve bilinçli olarak vereceği muvafakat,
- özellikle kişilerin seçilmesini amaçlayan insan ırkının soyaçekim yoluyla islahına yönelik uygulamaların yasaklanması,
- insan bedeninin ve bölümlerinin ticari bir kazanç kaynağı haline getirilmesinin yasaklanması,
- insanların kopyalama yoluyla üretilmesinin yasaklanması.

Madde 4. - İşkence veya insanlık dışı veya alçaltıcı muamele veya ceza yasağı
Hiç kimse, işkenceye veya insanlık dışı veya alçaltıcı muamele veya cezaya tabi tutulmamalıdır.

Madde 5. - Kölelik ve zorla çalıştırılma yasağı
1. Hiç kimse, kul ya da köle olarak tutulamaz.
2. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz.
3. İnsan kaçakçılığı yasaklanmıştır.


BÖLÜM II
ÖZGÜRLÜKLER

Madde 6. - Özgürlük ve güvenlik hakkı
Herkes kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahiptir.

Madde 7. - Özel ve aile yaşamına saygı
Herkes, özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.

Madde 8. - Kişisel bilgilerin korunması
1. Herkes, kendisine ilişkin kişisel bilgilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir.
2. Bu tür bilgiler, belirtilen amaçlar için ve ilgili kişinin muvafakatine veya yasada öngörülen başka meşru temele dayalı olarak adil şekilde kullanılmalıdır. Herkes, kendisi hakkında toplanmış olan bilgilere erişme ve bunlarda düzeltme yaptırma hakkına sahiptir.
3. Bu kurallara uyulması, bağımsız bir makam tarafından denetlenecektir.

Madde 9. - Evlenme ve aile kurma hakkı
Evlenme hakkı ve aile kurma hakkı, bu hakların kullanılmasına ilişkin ulusal mevzuata uygun olarak teminat altına alınacaktır.

Madde 10. - Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü
1. Herkes, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını tek başına veya topluluk halinde, aleni veya gizli olarak ibadet etme, öğretme, uygulama ve gereklerine uyma şeklinde açığa vurma özgürlüğünü içerir.
2. Bu hakkın kullanılmasına ilişkin ulusal mevzuata uygun olarak dini nedenlerle askerlik görevini yapmayı reddetme hakkı tanınmaktadır.

Madde 11. - İfade ve haber alma özgürlüğü
1. Herkes, ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın bir görüşe sahip olma, haber ve düşünceleri elde etme ve bunları ulaştırma özgürlüğünü içerir.
2. Basının özgürlüğü ve çoğulculuğuna saygi gösterilmelidir.

Madde 12. - Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü
1. Herkes, barışçıl bir biçimde toplanma özgürlüğü ile her düzeyde, özellikle siyaset, sendika ve yurttaşlıkla ilgili konularda örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu, herkesin kendi çıkarlarını korumak için sendika kurma ve sendikalara girme hakkını da içerir.
2. Birlik düzeyindeki siyasi partiler, Birliğin vatandaşlarının siyasi iradesinin ifade edilmesine katkıda bulunurlar.

Madde 13. - Sanat ve bilim özgürlüğü
Sanat ve bilimsel araştırma, kısıtlamaya tabi olmamalıdır. Akademik özgürlüğe saygı gösterilmelidir.

Madde 14. - Eğitim hakkı
1. Herkes, eğitim görme ve mesleki ve sürekli eğitimden yararlanma hakkına sahiptir.
2. Bu hak, serbest zorunlu eğitim görme olasılığını da içerir.
3. Demokratik ilkelere ve ailelerin çocuklarının kendi dini, felsefi ve eğitim konusundaki inançlarına uygun olarak eğitim ve öğretim görmelerini sağlama hakkına saygı gösterilerek eğitim kurumları tesis etme özgürlüğüne, bu özgürlük ve hakkın kullanılmasına ilişkin ulusal mevzuata uygun olarak saygı gösterilmelidir.

Madde 15. - Meslek seçme ve çalışma hakkı
1. Herkes, çalışma ve serbestçe seçilmiş veya kabul edilmiş bir mesleği ifa etme hakkına sahiptir.
2. Birliğin her vatandaşı, herhangi bir Üye Devlette iş arama, çalışma, yerleşme hakkını kullanma ve hizmet verme özgürlüğüne sahiptir.
3. Üye Devletlerin ülkelerinde çalışma izni almış olan üçüncü ülkelerin vatandaşları, Birliğin vatandaşlarının çalışma şartlarına eşit çalışma şartlarından yararlanma hakkına sahiptir.

Madde 16. - Bir ticari faaliyette bulunma özgürlüğü
Topluluk hukuku ve ulusal yasalar ve uygulamalara göre bir ticari faaliyette bulunma özgürlüğü tanınmaktadır.

Madde 17. - Mülk edinme hakkı
1. Herkes, yasal şekilde elde ettiği mülküne sahip olma, kullanma, elden çıkarma ve miras bırakma hakkına sahiptir. Bunların kaybı karşılığında zamanında adil bir tazminat ödenmesi koşulu ile kamu menfaati nedeniyle veya yasada öngörülen koşullar çerçevesinde yapılması dışında hiç kimsenin elinden mülkü alınamaz. Mülkün kullanımı, kamu menfaati için gerekli olduğu ölçüde yasa ile düzenlenebilir.
2. Fikri mülkiyet, korunmalıdır.

Madde 18. - Sığınma hakkı
Sığınma hakkı, 28 Temmuz 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve sığınmacıların statüsüne ilişkin 31 Ocak 1967 tarihli Protokol kuralları dikkate alınarak ve Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma"ya uygun olarak teminat altına alınmalıdır.

Madde 19. - İhraç, sınırdışı veya iade etme yasağı
1. Toplu sınır dışı etmeler yasaktır.
2. Hiç kimse, ölüm cezası, işkence veya başka insanlık dışı veya alçaltıcı muamele veya cezaya tabi tutulması konusunda ciddi bir tehlikenin bulunduğu bir Devlete geri gönderilemez, sınırdışı edilemez veya iade edilemez.

BÖLÜM III
EŞİTLİK

Madde 20. - Yasa önünde eşitlik
Herkes, yasa önünde eşittir.

Madde 21. - Ayrımcılık yasağı
1. Cinsiyet, ırk, renk, etnik veya sosyal köken, kalıtımsal özellikler, dil, din veya inanç, siyasi veya başka herhangi bir görüş, bir ulusal azınlığın üyesi olma, hususiyet, doğum, maluliyet, yaş veya cinsel eğilim gibi herhangi bir nedenle ayrımcılık yapılması yasaktır.
2. Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma ve Avrupa Birliği Antlaşmasının uygulanması kapsamı çerçevesinde ve sözkonusu Antlaşmaların özel hükümleri saklı kalmak üzere milliyet nedeniyle her türlü ayrımcılık yasaktır.

Madde 22. - Kültürel, dini ve dilsel çeşitlilik
Birlik, kültürel, dini ve dilsel çeşitliliğe saygı gösterecektir.

Madde 23. - Erkekler ve kadınlar arasında eşitlik
Erkekler ve kadınlar arasında eşitlik, istihdam, çalışma ve ücret dahil olmak üzere bütün alanlarda sağlanmalıdır.
Eşitlik ilkesi, yeterli şekilde temsil edilmeyen cinsin lehine belirli avantajlar sağlanmasını öngören önlemlerin sürdürülmesini veya benimsenmesini engellemez.

Madde 24. - Çocukların hakları
1. Çocuklar, kendi refahları için gerekli olan koruma ve ihtimamdan yararlanma hakkına sahiptir. Görüşlerini serbestçe ifade edebilirler. Bu görüşler, kendi yaşları ve olgunluk düzeylerine uygun olarak kendilerini ilgilendiren konularda dikkate alınır.
2. Kamu makamları veya özel kuruluşlar tarafından çocuklarla ilgili olarak yapılan bütün işlemlerde, çocuğun çıkarlarının en iyi şekilde korunmasına öncelik verilmelidir.
3. Her çocuk, bunun kendi çıkarlarına aykırı olması haricinde anne ve babasının her ikisi ile düzenli olarak kişisel ilişki ve doğrudan temas sürdürme hakkına sahiptir.

Madde 25. - Yaşlıların hakları
Birlik, yaşlıların, onurlu ve bağımsız bir yaşam sürdürme ve sosyal ve kültürel yaşama katılma haklarını tanımakta ve saygı göstermektedir.

Madde 26. - Engellilerin toplumla bütünleştirilmesi
Birlik, engelli kişilerin, bağımsızlıklarını, toplumsal ve mesleki yaşamla bütünleştirilmelerini ve toplum yaşamına katılmalarını sağlamaya yönelik önlemlerden yararlanma hakkını tanımakta ve saygı göstermektedir.


BÖLÜM IV
DAYANIŞMA

Madde 27. - İşçilerin işletme içinde bilgi alma ve danışma hakkı
Topluluk mevzuatı ve ulusal yasalar ve uygulamalarda öngörülen durumlar ve koşullarda işçiler veya temsilcilerine, uygun düzeylerde zamanında bilgi verilmeli ve danışmalarda bulunulmalıdır.

Madde 28. - Toplu sözleşme görüşmeleri yapma ve eylem hakkı
İşçiler ve işverenler veya bunların ilgili kuruluşları, topluluk mevzuatı ve ulusal yasalar ve uygulamalara göre uygun düzeylerde toplu sözleşmeler müzakere etme ve imzalama ve menfaat ihtilafı olması halinde grev eylemi dahil olmak üzere kendi çıkarlarını korumak için ortak eylem yapma hakkına sahiptir.

Madde 29. - İşe yerleştirme hizmetlerinden yararlanma hakkı
Herkes, işe yerleştirme hizmetinden ücretsiz olarak yararlanma hakkına sahiptir.

Madde 30. - Haksız işten çıkarmaya karşı koruma
Her işçi, Topluluk hukuku ve ulusal yasalar ve uygulamalara göre haksız işten çıkarmaya karşı korunma hakkına sahiptir.

Madde 31. - Adil ve hakkaniyete uygun çalışma koşulları
1. Her işçi, kendi sağlığı, emniyeti ve onuruna saygı gösteren çalışma koşullarından yararlanma hakkına sahiptir.
2. Her işçi, azami çalışma saatlerinin sınırlandırılması, günlük ve haftalık dinlenme dönemleri ve yıllık ücretli izin hakkına sahiptir.

Madde 32. - Çocuk işçi çalıştırmanın yasaklanması ve çalışan gençlerin korunması
Çocuk işçi çalıştırılması yasaktır. Gençler için daha elverişli olabilecek kurallar saklı kalmak üzere ve sınırlı istisnalar dışında istihdam edilmek için asgari yaş sınırı, zorunlu eğitimin tamamlanması için belirlenen asgari yaştan daha düşük olamaz.
İşe alınan gençler, yaşlarına uygun çalışma koşullarında çalıştırılmalı ve ekonomik sömürüye ve emniyetlerine, sağlıklarına veya fiziksel, ruhsal, ahlaki veya sosyal gelişimlerine zarar verme olasılığı bulunan veya eğitimlerini engelleyebilecek her türlü işe karşı korunmalıdır.

Madde 33. - Aile ve meslek yaşamı
1. Aile, yasal, ekonomik ve sosyal korumadan yararlanmalıdır.
2. Aile ve meslek yaşamının bağdaştırılması için herkes, doğumla bağlantılı bir nedenle işten çıkarmaya karşı korunma hakkına ve bir çocuğun doğumu veya evlat edinilmesinden sonra ücretli doğum ve ebeveynlik izni alma hakkına sahiptir.

Madde 34. - Sosyal güvenlik ve sosyal yardım
1. Birlik, Topluluk hukuku ve ulusal yasalar ve uygulamalarda belirtilen usullere göre doğum, hastalık, iş kazaları, bakıma muhtaç olma veya yaşlılık gibi durumlarda ve işten çıkarılma durumunda koruma sağlayan sosyal güvenlik yardımları ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakkını tanımakta ve saygı göstermektedir.
2. Avrupa Birliği"nde yasal olarak ikamet eden ve dolaşan herkes, Topluluk hukuku ve ulusal yasalar ve uygulamalara göre sosyal güvenlik yardımları ve sosyal avantajlardan yararlanma hakkına sahiptir.
3. Birlik, Topluluk hukuku ve ulusal yasalar ve uygulamalarda belirtilen usullere göre sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele için yeterli imkanlara sahip olmayan herkes için uygun bir yaşam sağlamak amacıyla sosyal ve konut yardımından yararlanma hakkını kabul etmekte ve saygı göstermektedir.

Madde 35. - Sağlık hizmetleri
Herkes, ulusal yasalar ve uygulamalarda belirtilen şartlar çerçevesinde koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkına sahiptir. Bütün Birlik politikaları ve faaliyetlerinin tanımlanmasında ve uygulanmasında yüksek düzeyde bir insan sağlığı koruması sağlanmalıdır.

Madde 36. - Genel ekonomik konulardaki hizmetlerden yararlanma
Birlik, sosyal ve bölgesel uyumunu artırmak için Avrupa Topluluğu"nu oluşturan Antlaşma"ya uygun olarak ulusal yasalar ve uygulamalarda öngörülen genel ekonomik konulardaki hizmetlerden yararlanma hakkını kabul etmekte ve saygı göstermektedir.

Madde 37. - Çevresel koruma
Yüksek düzeyde bir çevresel koruma ve çevrenin kalitesinin iyileştirilmesi, Birliğin politikalarına dahil edilmeli ve sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak sağlanmalıdır.

Madde 38. - Tüketici Koruması
Birlik politikaları, yüksek düzeyde tüketici koruması sağlamalıdır.


BÖLÜM V
VATANDAŞLIK HAKLARI

Madde 39. - Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanma ve aday olma hakkı
1. Birliğin her vatandaşı, ikamet ettiği Üye Devlette, bu Devletin vatandaşları ile aynı koşullar altında Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanma ve aday olma hakkına sahiptir.
2. Avrupa Parlamentosu üyeleri, genel serbest ve gizli oyla doğrudan seçilir.

Madde 40. - Yerel seçimlerde oy kullanma ve aday olma hakkı
Birliğin her vatandaşı, ikamet ettiği Üye Devlette, bu Devletin vatandaşları ile aynı koşullar altında yerel seçimlerde oy kullanma ve aday olma hakkına sahiptir.

Madde 41. - İyi idare hakkı
1. Herkes, işlerinin Birliğin kurumları ve organları tarafından tarafsız ve adil bir şekilde ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.
2. Bu hak, şunları içermektedir:
- herkesin, kendisini olumsuz şekilde etkileyebilecek herhangi bir işlemin yapılmasından önce görüşlerinin dinlenmesini isteme hakkı;
- herkesin, kendi dosyasına erişme hakkı ve meşru gizlilik çıkarlarına ve mesleki ve ticari gizliliğe saygı gösterilmesi;
- idarenin, kararları konusunda gerekçe gösterme yükümlülüğü.
3. Herkes, Topluluğun kuruluşları veya görevlilerinin, görevlerinin ifası sırasında yolaçtıkları her türlü zararı, Üye Devletlerin yasalarındaki ortak genel ilkelere göre Topluluğa tazmin ettirme hakkına sahiptir.
4. Herkes, Birliğin kuruluşlarına, Antlaşmaların lisanlarından birinde mektup gönderebilir ve kendisine aynı lisanda cevap verilmesi zorunludur.

Madde 42. - Belgelere erişme hakkı
Birliğin bütün vatandaşları veya bir Üye Devlette ikamet eden veya kanuni adresi bu devlette bulunan bütün gerçek veya tüzel kişiler, Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon belgelerine erişme hakkına sahiptir.

Madde 43. - Kamu Denetçisi
Birliğin bütün vatandaşları veya bir Üye Devlette ikamet eden veya kanuni adresi bu devlette bulunan bütün gerçek veya tüzel kişiler, adli görevleri çerçevesinde hareket eden Adalet Divanı Bidayet Mahkemesi hariç olmak üzere Topluluk kuruluşları veya organlarının faaliyetlerinde karşılaşılan kötü idare vakalarını Birlik kamu denetçisine havale etme hakkına sahiptir.

Madde 44. - Dilekçe ile başvurma hakkı
Birliğin bütün vatandaşları veya bir Üye Devlette ikamet eden veya kanuni adresi bu devlette bulunan bütün gerçek veya tüzel kişiler, Avrupa Parlamentosu"nu dilekçe ile başvurma hakkına sahiptir.

Madde 45. - Dolaşım ve ikamet özgürlüğü
1. Birliğin her vatandaşı, Üye Devletlerin ülke sınırları içinde serbestçe hareket etmek ve ikamet etmek özgürlüğüne sahiptir.
2. Bir Üye Devletin ülkesinde yasal olarak ikamet eden üçüncü ülkelerin vatandaşlarına, Avrupa Topluluğu"nu tesis eden Antlaşma"ya uygun olarak dolaşım ve ikamet özgürlüğü tanınabilir.

Madde 46. - Diplomatik ve konsolosluk koruması
Birliğin her vatandaşı, tabiyetinde olduğu Üye Devletin temsil edilmediği bir üçüncü ülkenin topraklarında, herhangi bir Üye Devletin diplomatik veya konsolosluk makamları tarafından, sözkonusu Üye Devletin vatandaşları ile aynı şartlarda korunma hakkına sahiptir.


BÖLÜM VI
ADALET

Madde 47. - Etkili hukuki bir yola başvurma ve adil yargılanma hakkı
Birlik hukuku tarafından teminat altına alınmış olan hakları ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, bu Maddede belirtilen şartlara uygun olarak bir mahkemede etkili bir hukuki yola başvurma hakkına sahiptir.
Herkes, daha önceden yasa ile tesis edilmiş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede makul bir süre içinde yapılacak adil ve kamuya açık bir duruşma yapılması hakkına sahiptir. Herkes, kendisine bilgi verilmesi, savunulması ve temsil edilmesi fırsatına sahip olmalıdır.
Gerekli imkanlara sahip olmayan herkese, bu yardımın adalete etkin bir şekilde ulaşılmasının sağlanması için gerekli olması koşulu ile hukuki yardım sağlanacaktır.

Madde 48. - Masumiyet karinesi ve savunma hakkı
1. Kendisine karşı ithamda bulunulan bir kişinin, yasaya göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum olduğu kabul edilecektir.
2. Kendisine karşı ithamda bulunulmuş olan bir kişinin savunma haklarına saygı gösterilmesi teminat altına alınmalıdır.

Madde 49. - Cezayı gerektiren suçların ve cezaların orantılı olması ve yasada tanımlanması ilkeleri
1. Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir fiil veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Hiç kimseye, suçu işlediği zaman verilebilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Cezayı gerektiren bir suçun işlenmesinden sonra yasanın daha hafif bir ceza öngörmesi durumunda bu ceza uygulanır.
2. Bu madde, işlendiği zaman uluslar topluluğu tarafından tanınmış genel ilkelere göre suç sayılan bir eylem veya ihmal nedeniyle bir kimsenin yargılanmasına veya cezalandırılmasına engel değildir.
3. Cezaların şiddeti, cezayı gerektiren suçla orantısız olmamalıdır.

Madde 50. - Cezayı gerektiren aynı suçtan iki kere yargılanmama veya cezalandırılmama hakkı
Hiç kimse, daha önce yasaya göre Birlik içinde kesin olarak beraat ettiği veya mahkum olduğu bir suç nedeniyle mahkemede yeniden yargılanamaz veya cezalandırılamaz.


BÖLÜM VII
GENEL HÜKÜMLER

Madde 51. - Kapsam
1. Bu Bildirgenin hükümleri, yetki ikamesi ilkesi dikkate alınarak Birliğin kurumları ve organlarına ve sadece Birlik hukukunu uyguladıklarında Üye Devletlere yöneliktir. Bu nedenle,kendi yetkilerine uygun olarak haklara saygı gösterecekler, ilkelere uyacaklar ve bunların uygulanmasını teşvik edeceklerdir.
2. Bu Bildirge, Topluluk veya Birlik için yeni bir yetki veya görev tesis etmemektedir veya Antlaşmalarda belirtilen yetkilerde ve görevlerde değişiklik yapmamaktadır.

Madde 52. - Teminat altına alınan hakların kapsamı
1. Bu Bildirgede kabul edilen hakların ve özgürlüklerin kullanılmasına getirilecek her türlü sınırlandırma, yasada öngörülmeli ve bu hak ve özgürlüklerin özüne saygı göstermelidir. Orantılı olma ilkesine tabi olarak sınırlandırmalar sadece gerekli olmaları ve Birlik tarafından kabul edilen kamu yararı amaçlarına veya başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma gereksinimine gerçekten hizmet etmeleri koşulu ile uygulanabilir.
2. Topluluk Antlaşmaları veya Avrupa Birliği Antlaşmasına dayalı olan bu Bildirgede tanınan haklar, sözkonusu Antlaşmalarda belirtilen şartlar ve sınırlar çerçevesinde kullanılır.
3. Bu Bildirge"nin, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi ile teminat altına alınmış olan haklara tekabül eden hakları içermesi durumunda sözkonusu hakların anlamı ve kapsamı, sözkonusu Antlaşma"da belirtilenlerle aynı olacaktır. Bu hüküm, Birlik hukukunun daha kapsamlı koruma sağlamasını engellemez.

Madde 53. - Koruma düzeyi
Bu Bildirge"de yeralan hiç bir şey, Birlik hukuku ve uluslararası hukuk ve Birlik, Topluluk veya Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi dahil olmak üzere Üye Devletlerin taraf olduğu uluslararası anlaşmalarla ve Üye Devletlerin anayasaları ile kendi uygulama alanlarında tanınmış olan insan hakları veya temel özgürlükleri kısıtladığı veya olumsuz şekilde etkilediği şeklinde yorumlanamaz.

Madde 54. - Hakların istismar edilmesi yasağı
Bu Bildirge"de yeralan hiç bir şey, işbu Bildirge"de tanınan haklar ve özgürlüklerden herhangi birinin ortadan kaldırılmasını veya bunun, burada öngörülenden daha fazla kısıtlanmasını amaçlayan herhangi bir faaliyette bulunma veya herhangi bir fiili gerçekleştirme hakkını verdiği şeklinde yorumlanamaz.

roman 04.06.2007 19:26

!.
 
İdam cezası mı daha insani, müebbet mi?
Yakında idam cezasının ne kadar insani ve erdemli bir ceza olduğunu tartışmaya başlayacağız galiba.

İdam’ın kaldırıldığı toplumlarda, idamın yerine verilen ömür boyu hapis cezası uygulaması, çekenler için ölümden de beter bir cezaymış çünkü.

Bunu ifade edenler de bizzat müebbet mahkumları.

Radikal Gazetesi’nde yayınlanan bir habere göre, İtalya’da ömür boyu hapse mahkum olmuş yüzlerce kişi Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’ya mektup yazarak, idam cezasının yeniden uygulanmaya başlanmasını istemiş.

Le Repubblica gazetesinde yayımlanan mektupta, 310 mahkumun “Her gün parça parça ölmekten bıktık. Bir kerede ölmenin daha iyi olduğuna karar verdik. Müebbet hapis cezalarımızı idama çevirmenizi istiyoruz” dediği belirtiliyor.

Mahkumlar, ömür boyu hapis yatmanın “hayal gücünün ötesinde bir acımasızlık” olduğunu ifade ederek, “Ne ölüyüz ne de yaşıyoruz” demişler.

Habere göre, Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada ise idam cezasını yeniden uygulamaya koymanın meclis ve hükümetin yetkisi dahilinde olduğu belirtilmiş.

Sistemin; tımarhane, kışla, hapishane gibi, aslında gayri insani olan yapı taşlarının ve ideolojik demirbaşlarının geniş kapsamlı tartışılması –bütün dünyada- çok gecikmedi mi?

İnsanın genom haritasının başarıyla çıkarıldığı, nano teknolojinin insanın neredeyse bütün dertlerine deva olabileceği, yaratılışın bilimsel olarak çözülmesinin kapısında olunduğu bu insanlık evresinde; ceza denilen şeyin, en azından kavram olarak tartışılmayışı çok manidar.

Ceza bu haliyle, arkaik bir kavram ve uygulama değil mi artık?

Suç ve ceza ilişkisi, sistemin ideolojik özüyle bağlantılı olarak yorumlandığında; dünyada her ikisinin de hızla arttığını görüyoruz. Sistem, suçu önleyemiyor; öyle olunca da, cezaya sarılıyor haliyle.

Suç ve ceza; ancak yeni bir sistemin toplumsal değişim ve dönüşümlerin gelecek tasarımı içinde yeniden ele alınıp, yeni kavramlarla yorumlanabilecek herhalde.



4 Haziran 2007, Pazartesi

Pakize Barışta. Gazetem Net.

(Harry Potter serüvenlerini İngilizceden Türkçeye çeviren yazar.)

04.06.2007 21:01

Ezik mahlukat seni !
 
Iste ezikligini yazinda ortaya koymussun !
Ben yazimda Türk Silahli Kuvvetleri süper silah gücüne sahip diye yazmisimmi !?
Senin savundugun soyu sopu belirsizler karsisida Türk Silahli Kuvvetleri elbetde gücdür !
Bölgede Türk Silahli Kuvvetlerinden daha güclü kimin askeriyesi var !?
Savundugun araplarinmi yoksa pkk capulcularininmi !? :-))

04.06.2007 21:10

Ezik serseri seni...
 
Türk Silahli Kuvvetleri bölgede en güclü askeriyeye sahipdir !
Türkler senin savundugun araplar gibi isgalcileri, isgalcilerin bayragi ile selamlamazlar, topla tüfele, bilemedin satirla bicakla bile Türkiyeyi savunurlar !

Türklerin Türkiyeyi nasil savunduklarini 1. dünya savasinda gördük !
Dogru dürüst silahisiz bile ingiliz ordusunu, yunan ordusunu darma dagan ettiler !
Nasil biliyormusun !?
Cesaret ve vatan sevgisi sayesinde !
Senin gibi ezik dingiller bunu anlamazlar !

Amerika cok modern silahlara, hatta atom bomlara sahip ama elin bitli vietnamlisi onlara öyle bir darbe koyduki, bugün bile hala vietnam kabusu yasiyorlar ! :-))
Eski Sowjetleri afganistanli YOBAZlar nasil dize getirdi !?

Daha baska örnek istermisin !?

Silahi tutanda cesaret ve deger yoksa o silah hic ise yaramaz !
Türkler asker dogar !
Ama senin gibi soyu sopu belirsiz kani sütü bozuk ezikler bunu anlamaz ! :-))

05.06.2007 02:20

Komusum O Bildirgeye :o)
 
Insanlarin Evlerini aradi Bildirge Koku örnegi aldi o bildirge..

G 8 e karsi cikan insanlari Köpeklere Parcalatmak icin..

Katlayin katlayin da Müsait Bir yerinize sokun siz onu

Bayram a Harclik yaparsiniz :o)

05.06.2007 02:22

Aferim Lan Melaike :o)
 
Bazen Bir seyler söylüyorsun..
Bir de satanist olmasan Tadindan yenmezsin :o)

05.06.2007 09:43

Kani bozuk hain akp yandaslari !
 
Yine kahpece bir saldiri sonucu 7 genc Türk Askeri hayatini kayb etti !
Gazetelerin yorum sayfalarinda akp yandaslarindan ne bir üzüntü yazisi, nede forumlarda pkk`ya lanetleme gibi bir yazi !

Bu serefsiz hain akp yandaslari icin kim Türkiye Cumhuriyeti, Türk ve Türk Silahli Kuvvetlerinin düsmani ise, o düsman akp yandasi dinci YOBAZlarin dostu olur !

Askeriye bir devletin namusudur !
Ama bu dinci YOBAZ akp takiminda namus gibi, seref gibi deger olmadigi icin, ne Devletlerine nede Askeriyelerine sahip cikiyorlar !
Bu serefsiz YOBAZ akp takimini analari dogurmamis, iscmislar !
Varliklari pis etrafa pis koku birakmakdan öteye gitmiyor !

Soyu sopu belirsiz PIC basbakanlarindan bile hain saldiriyi hala lanetlenme gelmedi !
eee nede olsa yakinda secim var !
tayyip secim koltuk derdinde...
Secmenleri genelde pkk yandasi hainler olunca lanetleyemez tabi !


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 09:12 Uhr.