Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

23.09.2007 09:18

*lach* o.T.
 
ohne Text

23.09.2007 10:53

Düsüncelerimizde cok parallelik var
 
ben cocuklugumdan beri hic bir DINe dünyanin gercegi budur anlamiyla yaklasmadim, icimde degil yaklasamiyorum, sadece bir yaraticinin veya evrenin kendisinin yaratici oldugunu düsünüyorum...

Söylediklerinde cok dogrular var, elbet bana göre.
Son Orta-Asya tsunami felaketinde Süleyman Ates gibi Hocalar bile, Allahin cezasiydi yaklasimini sergilediler.... bu tüm Islam Aleminin ortak yaklasimiydi... Hiristiyanlar cok cok daha fazla yardimda bulundular...

Görünen yasanan gercekler bunlar... ama sunu belirtmeden gecemeyecegim, Hiristiyanlar arasinda DIN ile yaklasanlar yine Islamdaki gibi fanatik ve bir nevi fasistler... o acidan ben aralarinda sabah aksam Isa ile gezenlerden her hangi bir iyimser yaklasim göremedim.... daha cok evrensellikle hayata bakanlardan dostluk gördüm....
Cünkü belirli bir seviyeden sonra irk mirk DIN min kalmiyor, sadece insanin kendisi kaliyor ve ona göre karsilik görüyor...

O acidan benim yorumum farkli... Incilde okunsa sabah aksam Incilede tapilsa, insanliga fayda getirecegi yoktur, aynisi diger kutsi kitaplar icinde gecerlidir....

Zaten Dinlerde güzel olanda evrensel yaklasimlaridir, gerisi ise safsatadir

23.09.2007 10:59

Güzel düsüncelrin varda
 
ben Din acisindan sormadim...

Ismine ALlah koy yada Buda koy veya Yahova...

Sorularima cevap alamadim... yaratici varmi, hayatin gayesi nedir, ne icin dünyada varsin ???

Bunlara senin düsüncenle bir cevap istemistim.... yoksa Dinlerin insanlarin cikarina disign edildigini sagir sultanda biliyor... konu bu degil....

Senin evrel düsüncelerin nedir onu sorduk !!!! elbet varsa tabi... yoksa sabah aksam DINleri kötülemek acizane yaklasimdir

23.09.2007 11:03

Gayet dogaldir irzlarian gecmesi
 
tüm tarikatcilarda bu böyledir, seks agirlikli icin tarikatlar kuruludur... bunlari biliyoruz... bilmeyende yok...

Yeni bir seyler söyle... yasanilmaya bilinmeyen... kafayi takmissin DIN düsmanligina gidiyorsun... icindeki hiddet nerden kaynaklaniyor.... baskalarinin bilmedigi bir bilgiyemi rastladin... ??? Was ist essss ???

23.09.2007 11:11

Du langweilst mich total
 
su ana kadar yazdigin yazilarin icinde, insanlik icin zerre kadar iyimser olan bir taraf göremedim.....

Dinler yoktur diyorsan, tamam anladik, var diyende yok...

Ama DINLer yobazliktir demekle kendi acizligini gösteriyorsun kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii herhangi bir vizyonunda yok....

Bir seyi kritize eden insan, en azindan vizyoner olur.... körü körüne DInlere düsnamlik etmez... en azindan küfür etmez....

Iste bu konuda yobaz dediklerin senden cok daha demokratik olabiliyor......

Cehalet insanda Dinleri red etmekle kaybolmaz... hele hele kendisi süper benzinli yobaz davranmaz...... evet bu laf sanaydi.... üstüne almanida özellikle rica ederim !!!!

Cok hususta bir cogumuzdan gerisin, hele hele efendilikte.

hacikischkisch 23.09.2007 14:39

wo bist du mein sonnenlicht...
 
lass den rebell spinnen. ein hoffnungs(looser) fall

hacikischkisch 23.09.2007 14:43

Allahin emri peygamberin kavliyle
 
kizimiz intellektayi oglumuz rebellye ye istiyorum..cal cal cal djey simdi halayy zamaniii

hightopx78cgn 23.09.2007 15:14

Geschichten & Legenden
 
Der Mensch an sich war noch nie von reiner Vernuft geleitet...und auch die die diesen Anspruch für sich einnehmen müssen eingestehen dass ein gewisses Maß an leichter Unterhaltung einen Teil des Sauerstoffs ausmachen;)

Nun schwinden jedoch mit der Zeit, der intellekuellen Neigung und der vielschichtigen Entwicklung eines jeden die Grenzen zwischen realer Wahrnhemung und geistiger Fiktion bzw. "ich setz noch einen drauf"...

Auch liegt es in der menschlichen Natur auf mehr zu hoffen um die eigene biologisch begrenzte Existenz zu erweitern;) Der Glaube an höheres welches nicht von irdischen Geschenissen abhängt ist als vor allen Dingen für emmotionale und unmündige Menschen ein Teil Ihrer Weltansicht und trägt zur eigenen Existenzberuhigung bei.

Auf der anderen Seite benötigt jeder gute Fussballclub Fans und Clubmitglieder um Tore schiessen, und in die Superliga aufsteigen zu können. Wie jeder Fussballclub stehen diese in Konkurrenz zueinander und werben um Mitglieder um die Vereinskassen prall zu füllen;)

Die Fans, die Teils nur Mitläufer sind, teils auch "vernüftige" fans darstellen und auch diejenigen die reiiirei rei raraaaaaa schreine und jeden anderen fan am liebsten lünchen wollen sind meist nur an den Spielen und der Gemeinschaft an sich interessiert.

23.09.2007 18:31

Davon bin ich auch überzeugt
 
jemand ohne Visionen und kein respekt vor der Allgemeinheit... sanirim bazi olaylar yasadi, camiide Hocadan dayak falan... kommt leider sehr oft vor.

roman 23.09.2007 23:21

Korkmamak, cesur olmak iyidir Enis.
 
Bir dinin yanlışlıklarından kurtulurken onun ile birlikte mutlaka diğer dinlerde onun gibidirler düşüncesi cesurca bir yaklaşım değildir. Ben İslamın kutsal bir din olmadığını, Kuranın bir Tanrı kitabı olmadığını, çoğu bölümlerinin Tevrattan toparlama, çalma olduğunu hatta ve hatta Allah kelimesinin bile İbranice olduğunu biliyoum. Muhammetin ölümünden tam 18 yıl sonra ilk Kuran derleniyor ve yok ediliyor ikincisi derleniyor tekrar yok ediliyor ve piyasada dönenler kalıyor, M. Akife bile Kuran yazdırıyorlar, ""Pes."" Bir dinin din olabilmesi için Tanrının temel istemlerine yakın durabilmesi onlara sahip çıkabilmesi kıstastır benim için. En temel hak YAŞAM hakkıdır. İnsana sevgi, saygı, eğitim, öğretim, bilgi, teknik donanım, sosyal faaliyet gösteren bakım evleri, hastahaneler, yurtlar, kreşler, ibadet evleri, toplum içinde ve evrensel yapı içinde her türlü yer alma, Evrensel Hümanizm, evrensel hukuk ve Demokrasiye sahip çıkma ve koruma. Bireye her ne olursa olsun saygı duyma var olabilme hakkını yaratabilme ve savunabilme. Sosyal dinin görevleridir bunlar. Ve böyle dinler serkülerdir, bağımsızdırlar kendi geçimlerini kendileri sağlarlar. Başka dünyaya, başka insanlara, farklılıklara düşman olmazlar, tam tersi varlıklarını koruyabilmek için yardımcı olurlar. Paralel dünyalar oluşturmazlar, başka dinlere, topluluklara düşmanlık yapmazlar. Bilime ve bilimcilere düşman olmaz, düşmanlık yapmaz, her insanı hem eşit hemde özgür olduğunu düşünür ve kabul eder.Demokrasiye, hukuka saygılıdırlar, sivil yaşam normlarının hepsine destek olurlar ve bütün bunları yapanlarda benim gördüğüm kadarı ile Hıristiyanlar. Orta doğunun göbeğinde demokrasi olabilen tek bir ülke var o ülkede İsrail. Ve aklı başında olan din ORTAÇAĞ ilkelliğinden kendini kurtarabilmiş olan dindir.

Ben bütün bu sempatilerime rağmen dindar bir insan değilim. Çünkü Tanrının dini olabileceğine düşünmüyorum. Din bazı temel doğruların dışında büyük ölçüde olumlu yada olumsuz değişik ve değişebilen kültür oluşumudur. Tanrının bu tür basitliklere ihrtiyacımı olabilir. Tanrı insanlığın düşünebileceği, yada yapabileceği her şeyin tarif bile edilemiyecek kadar üstündedir.

Selamlar...

hacikischkisch 23.09.2007 23:46

:-) tja, er ist einfach ein ateist
 
in der pubertären Phase..so ein infantiles wesen..man braucht sich nicht zu ärgern

o2cando 24.09.2007 01:04

präzise festgestellt
 
dann gibt es noch menschen die heute noch daran festhalten, dass giraffen nur den hals so lang haben weil sie sich jeden tag nach was höherem strecken.

Und wir alle wissen das unsere häuser natürlichen ursprungs sind. Es sind nur zufällige anordnungen von stein und mörtel, die auch zufällig genug metall für elektroleitungen und stützwerk beinhalten.

nachdem auch die ziegel vom himmel aufs dach regneten und eine wasserquelle direkt die wasserhähne traf, tja da war wohl der urknall perfekt.

aber vielleicht sollte man die ereignissen nicht vom anfang sondern vom ende begutachten.

denn eines wissen wir doch alle zu 100%
wir werden alle sterben...

was jetzt??

o2cando 24.09.2007 01:25

din ve tartisma
 
Merhaba,

aslinda bu foruma girip ne var ne yok diye bakayim demistim ama gördüklerim daha dogrusu okuduklarim cok üzücü. Yani dine ve islama küfüre kadar gidebilen yazilari okumak son derece üzücü.

Bu sebeblerden dolayi bildiginiz seyleri hatirlatmakta fayda görüyorum.

Bir tartisma ortami asla herhangi bir görüse faydali olmamistir. Bu yönde özellikle dinimi savunuyorum diye düsünen kardeslerime söylemek istiyorum. Dininizi savunurken karsi tarafi rencide ediyorsaniz, bu yanlistir. Bildiginiz gibi Kuranda bile baska tanrilara inananlarin tanrilarina sövmeyin ki onlarda allaha karsi yanlis yapmasinlar diyor.

bir ikinci husus ise

allaha ve peygamberimize veya herhangi bir peygambere (sonucta hepsine inaniyoruz) cirkin iftiralarda bulunan bir topluluk var ise. oradan uzaklasin diyor allah teala.

eminim baska forumlarda daha seviyeli bir ortamda din ve islam üzerinde sohbet edilirdir.

burayi boykot demeyim ama kendinizce cihad yeri olarak algilamayiniz.

saygilarimla

artuss 24.09.2007 13:53

Keine Ahnung was du dort gelesen hast...
 
aber in meinem Koran steht das anders und in den zwei ausgaben die ich habe steht das selbe drin. Vieleicht solltest du dir noch eine Ausgabe kaufen.

artuss 24.09.2007 13:54

Deutsch schreiben....
 
türkisch antworten.
Wer ist hier die Witzfigur?

artuss 24.09.2007 13:58

Wie gehsagt wir werden sehen...
 
vielleicht hast du ja recht, vielleicht habe aber auch ich recht:-)

artuss 24.09.2007 14:01

Da sglaube ich nicht.....
 
denn es steht ja auch im Koran das du lernen sollst.

Handel können auch Menschen betreiben die nicht lesen und schreiben können.

Zahlen nicht zu erkennen ist ein anderes Manko.

artuss 24.09.2007 14:05

Ja ohne Hintergrunfwissen....
 
kommt so ein mist raus der hier verzaft wird.

Aber das ist hier bei den Menschen halt so große klappe aber keine Ahnung. Ihr habt bestimmt auch Ahnung vom Kinderkriegen.

rapidcanan 24.09.2007 17:15

baris dolu sözler icin tesekkürler
 
...umarim ileriye dogru uygulanir.

25.09.2007 12:04

vaybee!
 
lütfen forumun din bölümünü kapatin.. kac yildir dinimin.. ayaklar altina alindigini izleyip okuyoruz burada.. demekki sizinde hosuna gidiyor..
bu forumun kimseye faydasi yok..
son derece ciddiyim..
benim dinim malzeme degil..
sizin populeriteniz bu noktadan sonra beni ilgilendirmiyor...
ha bir mod koyupta akli basinda.. asagilamalari sileydi lafim olmazdi..
ama cok yakindik duyan olmadi..

umurunuzda bile degil.
kapatin su forumu olsun bitsin..
yolunu kayip eden kendisini burada buluyor..
mendabur mu ararsin.. allahsizmi.. fasistmi.. komonistmi.. ne ararsan var...

bir tek akli basinda mod yok...

bir sekilde kapanmasi icin elimden geleni ardima koymam.. . ya siz kendiniz yaparsiniz.. yada bir yolunu bulur yaptiririm!!!!!!

YETER!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

BENIM DINIM MALZEME DEGIL!!!!!!!!!

25.09.2007 12:11

WAS HEISST NICHT ÄRGERN ..
 
millet .. sind euch wassermelonen auf den kopf gefallen..

yeter be.. platzen wir in synagogen oder kirchen und schreien was das zeug hällt???
sogar vor idioten wie scitologie schweigen wir!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

der gehört weg hier.. und viele andere auch..
ja konusmasini bilir..
yada def olur gider!!!

kaldiramadin dimi.. ätsch bätsch laflariyla gelmesin sakin mendabur!!!!!

gectik biz onlari..

wo sind diese "MODS" verdammt...

verin yetkiyi be..!
siz yapamiyorsaniz biz bari yapalim..
isinizmi cok..
sanki yetki verseniz cebinizden para cikacak!!!!!!

wiso funkt es in anderen reli foren????
weil es dort MODS gibt die etwas tun!!!!

gelmedim gelmedim.. beynimden vuruldum yine ya..
hosunuza gidiyor...

EYVALLAH!!!!!!!!!!!!!!!! ANDUA!!!!!!!!!!!

25.09.2007 12:13

WAAAAAAASSSSSSSSSSSS????
 
SINIRLENMISMI BIRAZ!!!
DAS IST EIN POTENZIELLER MÖRDER KIZIM!!!!!!

25.09.2007 12:15

HASRETT HANIM!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
 
TEMIZLE SUNLARI!!! GÖREVINI YAP VERDAMMT!
DEKORKUNUZ ORADA!!!!!

roman 25.09.2007 15:36

Fazla abartmissin-!!!
 
Camideki şebeke suyunu "kutsal" diye içiyorlar

EDİRNE DHA

Ramazan ayı nedeniyle Edirne"deki tarihi ibadet yerleri ziyaretçilerin uğrak yeri oldu. Özellikle Mimar Sinan"ın eseri olan tarihi Selimiye Camii ve 600 yıllık Eski Cami"yi gezen vatandaşlar bol bol dua etti. Hafta sonu tur organizasyonu ve günübirlik gezilerle Selimiye ve Eski Cami"yi yurtiçi ve yurtdışından yaklaşık 5 bin kişi ziyaret etti.
Selimiye Camii"nin içinde bulunan havuza akan şebeke suyunu "kutsal ve şifalı" diye bilen vatandaşlar bardak bardak su içiyor. Eski Cami"nin duvarında asılı olan taşın kutsal olduğuna inanan vatandaşlar da taşa dokunabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu. Taşa dokunanlar dileklerde de bulundu.
Bunların hurafe olduğunu belirten görevliler, "Selimiye Camii"nden akan su belediyenin şebeke suyu. Ancak kulaktan kulağa yayılan dedikodular nedeniyle vatandaşlar bu suyun şifalı olduğuna inanıyor. Uyarıyoruz ancak bize inanmıyorlar" dedi.

roman 25.09.2007 15:41

Milliyet gazetecisinden Malezya dizisi.
 
Ramazanda çocuğa yemek ve para yok
"Ilımlı İslam"ın merkezi Malezya"daki uygulamalar, "siyasal İslam"ın "kişisel tercih" savunmasının ne kadar "kişisel" olduğunu ortaya koyuyor. Zoraki olarak aç kalan ilkokul çocukları bunun tipik örneği: Ramazanda okulda yemek molası verilmiyor, kantin kapalı tutuluyor ama oruç tutmamak serbest!


İşte Malezya - Ece Temelkuran 1

"Burada kadınlar başörtüsünü bağlamayı yeni öğreniyor. Ben profesyonel olarak onlara yardımcı oluyorum."
Kuala Lumpur"un merkezindeki Petronas alışveriş merkezinin tam ortasında tezgâhtar Muhammed, türbanın nasıl bağlanacağını benim üzerimde gösterirken böyle diyor. "Ama, Türkiye"de erkekler tesettürlü kadınlara böyle dokunmaz" dememe aldırmadan artistik başörtüsü bağlama gösterisine devam ediyor:
"Malezya kadınları henüz Türkler kadar iyi bağlayamıyor başını. Biz sizden yeni öğreniyoruz."
Alışveriş merkezinde dükkânları bulunan Gucci"yi, Dolce Gabbana"yı, Louis Vuitton"u unutup Muhammed"in maharetini kapmak için dikkatle izleyen açık ya da kapalı kadınlara ve en önemlisi sokaklarda satılan başörtülerinin çoğunun Türkiye"den ithal edilmesine bakılırsa o meşhur "Türkiye Malezya olur mu?" sorusunu belki de tersine çevirmek gerekiyor:
"Acaba Malezya bir gün Türkiye olur mu?"


Beş benzemez!
Bugünlerde Kuala Lumpur bol miktarda telaşlı Türk gazetecisiyle tanışıyor. Türk basınının aniden bastıran "Kuala Lumpur çıkarması"nın gerekçesi belli:
Türkiye"deki yükselen siyasal İslamın izlerini Malezya"da aramak.
Oysa, Malezya ne geçmişiyle ne siyasi ve toplumsal yapısıyla Türkiye ile hiçbir benzerlik göstermiyor. Ülkenin eski İngiliz sömürgesi olması ve İslamın sömürge karşıtı hareketle derin bağları bir yana, sermayeyi elinde tutan Çinliler nüfusun yaklaşık yüzde 30"unu oluşturuyor. Hindular ve bir sürü yerli etnik grubu çıkarırsanız Malezya nüfusunun sadece yüzde 60"ı Malay. Malay olmak demek ise anayasaya göre otomatik olarak Müslüman olmak demek ve bu yeni bir şey değil.
Malaylar zengin Çinlilere karşı verdikleri var olma mücadelesinde kimliklerine sahip çıkmak için de siyasal İslamı kullanıyor. Ama bu mücadele Türkiye"deki gibi "varoş-merkez" mücadelesi değil. Malezya"da İslam varoşlardan merkeze doğru yükselmiyor.
Bilakis siyasal İslam, önceki dönemde Müslümanlara tanınan pozitif ayrımcı olanaklar yüzünden sınıf atlayıp orta sınıf olmuş Malaylar sayesinde yaygınlaşıyor. Burada yoksulluk ve varoş daha ziyade Hindularla ilgili başka bir mesele.


İslam milli mutabakat değil
Üstelik bu etnik çeşitliliği oluşturan Malezyalılar "Çamurlu Kavşak" anlamına gelen Kuala Lumpur şehrinde sadece son elli yıldır bağımsız bir ülkenin vatandaşları olarak yaşıyor. 50 yaşındaki genç ülkenin en büyük derdi, siyasal İslamın tırmanışıyla iyice bulanan bu "çamurlu kavşağı" bir arada tutabilmek. Yani Malezya"da siyasal İslam, Türkiye"deki gibi farklı etnik gruplar arasındaki "milli bağları" kuvvetlendiren değil, tam tersine tahrip eden bir gelişme. Zaten bu yüzden yeni kutlanan yıldönümünün dev reklam panoları hiç durmadan karşınıza çıkıyor:


"Tek kanun! Tek kader!"
Ticari reklam panolarında, televizyon dizilerinde de "başörtülü ve mini etekli kadın barışı" fotoğrafı aynı nedenle gösterilip duruluyor. Neredeyse burnunuza dayanırcasına... Diğer bir önemli fark ise...
Station Cafe"nin garsonları "İngiliz de olsa, Çinli de olsa bütün lokantalar denetimden geçip bu amblemi asmak zorunda diyor." Dükkânın girişindeki devlet tarafından verilen "halal" (helal) amblemini gösteriyorlar.


İngiliz de, Çinli de "helal!"
Devlet memuru kadın üniformalarına ve bu "halal" amblemine bakınca anlıyorsunuz ki Türkiye"deki "kamusal/özel alan" tartışması Malezya"da tam tersine işliyor. Yani kamusal alanda Malay bir kadın memur üniformasının parçası olarak başörtüsü takar ama işten çıkınca da başını açıp yaşayabilir.


Siyasal İslamın dönüşü yok
Gelgelelim, iki ülke arasında bu kadar çok fark olmasına rağmen Malezya"yı mutlaka izlememizi gerektiren şey, İslami hareketin tıpkı Türkiye"dekine benzeyen "tırmanma" biçimi. Bu tırmanış, siyasal İslamın yükselişe geçtiği diğer bütün yerlerdeki gibi (bir entelektüelin deyişiyle) "sıkılmış diş macununa" benziyor; yani geri dönüşü yok.
Türkiye ile Malezya arasındaki çok önemli bir başka benzerlik de laikliği savunan kesimin içine sokulduğu cendere. Aynı Türkiye"deki gibi onlar da "demokratik olmamakla", "insanların kişisel seçimlerine saygı göstermemekle" suçlanıyorlar. Ama Malezya"da bir ilkokula bakınca bu kişisel seçimlerin ne kadar kişisel olduğunu soruyor insan kendine. Okul dışında başörtüsünü çıkarması "serbest" olan çocuklara bakınca...






Tropik tesettür!

Malezya"ya topyekûn şeriatın gelmesinin önündeki engellerin hepsi yıkılsa bile bir tek engel fena halde yolu tıkıyor:
Yüzde 90 nem oranı ve hiç serinlemeyen tropikal iklim.
Bu yüzden yeni yeni kapanan kadınlar kısa kollu tişörtlerle ya da göbeği açık bluzlarla geziyor.
Onlar tesettürü yeni öğreniyor, Kuala Lumpur sokakları da başörtülü kadınları...



"5 yaşında oruç talimine başlatırız"

"Mideleri ağrıdığı için ağlarlar ama bir Müslümanın orucu erken yaşta öğrenmesi gerekir. Biz beş yaşında başlatırız denemeye. Çok ağlarlarsa uyuturuz ki, iftara kadar bekleyebilsinler."
10 yaşındaki kız ikizlerin babası Hacı Ali, okul çıkışında çocuklarını beklerken ramazan ayının gereklerini neşeyle anlatıyor. Bütün dükkânların kapalı olduğunu ve çocuklarının ramazan boyunca okulda hiçbir şey yiyemediklerini...
Ya acıkırlarsa? Çok acıkırlarsa? Okulun kantininden bir şey alamazlar mı?
"Alamazlar, çünkü para vermeyiz ramazanda."
Malayların gittiği ilkokulun tesettür üniformasıyla 7-12 yaşlarındaki çocuklar çıkıyorlar okuldan. Bu çocukların hepsi mi aç peki? Yoksa ikizlerin babası mı biraz "katı?"
"Evet" diyor okulun müdürü, "Ramazan boyunca yemek aralarını kaldırıyoruz ve kantini kapalı tutuyoruz."
Kötü İngilizcesinden dolayı yanlış anladığımı sanıyorum, ama sonra genç kadın müdür yardımcısı tekrar ediyor:
"Evet, yemek yemiyor çocuklar. Sabah 07.00"den öğlen 13.00"e kadar. Ayrıca zaten ramazan ayında bütün sosyal etkinliklere de ara veriliyor."
Ama bu kadar mecburiyet?
"Hiçbir şey mecburi değil" diyor müdür.
Başörtüsü de okul kapısının dışında "çıkarılabiliyormuş" mesela. Ama okulun çıkışında bir iki kız haricinde kimse çıkarmıyor örtüsünü. Küçükler biraz çekiştirerek derhal okuldan sıvışmaya bakıyorlar ama daha büyükler Türkiye"dekine çok benzer şeyler söylüyorlar:
"Biz bu örtüyü kendi istediğimiz için takıyoruz."
Aldıkları İngilizce dersleri sayesinde meramlarını çok düzgün anlatıyorlar:
"Bu bizim kişisel seçimimiz!"






"Korkunç Malezya" nerede?

Türkiye"deki Malezya merakı ya da "korkusu", Amerikalı diplomat Richard Holbrooke"un Türkiye ve Malezya"yı "ılımlı İslamın" örnek ülkeleri olarak göstermesiyle başladı. Türk basınında çıkan haberler de bu korkuyu destekledi. Oysa "Malezya"da oruç tutmayana para cezası kesiliyor" gibi haberler 13 eyaletten oluşan Malezya"nın sadece iki eyaletiyle ilgili.
Her biri yasal düzeni ve toplumsal hayatı bakımından birbirinden farklı olan eyaletler içinde Kuala Lumpur"un bulunduğu Selangor eyaleti bu siyasal İslam hareketinden en az etkileneni. Malum şeriat haberlerin geldiği iki eyalet ise zaten tarihsel olarak tutucu.
Bu kadar etnik ve dini farklılığı bir arada tutmak için ülkenin kuruluşuyla birlikte kurulan Birleşik Malay Ulusal Örgütü (UMNO) partisi hâlâ en güçlü siyasi hareket. Ülkedeki siyasal İslamın baş aktörü olan Malezya İslamcı Partisi (PAS) ise iktidara çok yakın olmakla birlikte henüz AKP kadar "ılımlı" olduğunu kanıtlayamamış durumda. Parti liderlerinin esnek olmayan şeriat yorumu ve "İslam polisi olsun" gibi önerileri, geleneksel olarak esnek olan Malay halkını bir süre daha tedirgin edeceğe benziyor.



YARIN
Malezya"nın laikleri siyasal İslamla nasıl mücadele ediyor?
Masajcı Çinli kadınlar şeriattan korkuyor mu?

hacikischkisch 26.09.2007 01:46

warum soll ich mich ärgern? Die Ärzte
 
können sich über Krankheiten nicht ärgern und er ist einer meiner schwer kranken Patienten :-)
Problem ist nur, dass Vaybee einfach "Dingonun Ahiri" ist

26.09.2007 08:14

Insanlar su iciyor fena mi :-)
 
bence, hic yoksa en azindan bu iyi yönü var.

Insanlar her zaman dileklerini arzularini sikintilarini bir sekilde manifesto etmemislermidir? Köylerimizde dilek agaclari yok mu? Insanlar lotto, toto oynamiyor mu? ya da piyango bileti almiyorlar mi?

Yoksa icen de, icmeyen de biliyor..sebek suyu oldugunu.Isgüzar bir iki gazetecinin medya hokkabazligi bence.

Paskalya ve Noel döneminde de avrupada otobüsler dolusu insanlar kilise kilise dolasiyorlar, manastirlardan mum, bal, sarap almiyorlar mi?, dua etmiyorlar mi?

xxxcanan 26.09.2007 09:26

bu mu demokrasi anlayisin? o.T.
 
ohne Text

26.09.2007 10:57

sevgili demokrat..
 
asaglanmanin demokraside yeri varmi..
yani dinime degilde sahisa bile mümkün diyorsun..
o halde biri gelipte sahsina laf atsa..
ben demokret bir insanim hakkindir mi diyeceksin??????

ilginc... hemde cook..

xxxcanan 26.09.2007 13:18

sevgili Andua
 
Dini a$$aglayasnlar olsada o onlarin terbiyesidir, sende ayni düyünceyi kap diye kimse zorlamiyor herhalde...dinin aleyhine sözler olsada hekesin inanci kendisinedir.. üstünüze alinmayin lüfen..., bazen size aci bile gelsede.

.... hem benim gözlemledigim kadariyla cogulari burada tartismak istiyor kafasinda olan sorulara cevap bulmak istiyor.
Ama hosunuza gitmeyen siteleri kapatmak sizce demokratik bir davranis mi? Illa herkes sizin düsüncenizde mi olacak??? Olmayanlari hep elimine mi edeceksiniz? Bu nereye kadar gider?

roman 26.09.2007 15:34

Bunları mı anladın.???
 
Sanki çok zordu anlamak.!

Güzel kardeşim, hayvanlarda, sürüngenlerde, bitkilerde, kuşlarda su içiyorlar.

Üzerinde yaşadığın yer kürede hem su üretiyor, hem de içiyor.

Ama toplu bir şekilde ortaya çıkıp insan eli ile yapılmış bir ibadet mekanı olan camide, belediyenin getirdiği şehir su şebekesine tapınmıyorlar.!!!

Sulara tapınanlar yok mu, elbet var doğa dinlerine sahip olan kabileler var. Amazon ormanlarında Hint okyanusunun bazı adalarında (java taraflarında vs.) Ama onlar doğanın sunduğu suları kutsal görüyorlar bu tür suları, daha doğrusu suyu ben öz olarak kutsal gören bir kişiyim. Su olmadan yaşam olmaz. Senin aklına gelmeyeni ben yazayım Kiliselerde okunmuşi tütselenmiş özel sular kutsaldırlar, tuvalet ve çeşme suları değil. Neden bir gazetecinin iş güzarlığı olsun ki bu tür haberler.? İzmir hayvanat bahçesinde bulunan bir Aslanın Allah diye kükrediği için binlerce dindar günlerce oraya gitiği haberleri daha bir kaç aylık mesele. O toplumun yüzde kırkı okur yazar değil, böyle bir toplum her söylenceye kutsal olarak bakmaya ve inanmaya hazırdır. Dindar olduğunu düşündüğü toplumun büyük bir kısmı bu okur yazar olmayan toplumdur.

Umarım şimdi kavradın.

roman 26.09.2007 16:00

Sen uzun zamandır burada değilmisin.?
 
Burada ne küfürler, ne hakaretler, ne aşağılamalara maruz kaldık, en sonunda fıttırdık bizlerde bir kaç küfür savurduk. Ben bu sayfalarda beş yılın üzerinde küfüre karşı mücadele veren bir kişiyim. Ve en büyük küfürbazların dinci kesim ve ırkçı milliyetçi kesim olduğunu yediğim sayısız küfürlerden biliyorum. Enis gibi bu kadar ılımlı olan bir insana bile o dinci, kara beyinli, simsiyah karekterli insanlar olmadık küfürleri yaptığına ben az şahit olmadım.

Önce dürüst olalım. Bu güne kadar bu dinci tayfaya içinizden ben dürüst ve demokrat dindarım deyipte karşı çıkan tek bir tane isim yaz bu sayfaya. O isim yoktur. Olsa idi insan ilk önce kendi ismini yazardı....

Sizler bu sayfayı hem din olsun, hem politika olsun bir cephe, bir mescit, bir propaganda yeri olarak görüp, düşünmektesiniz. Burada İslamcılardan başkası olmamalı, burada İslama en küçük bir eleştiri gelmemeli, burada İslamın dışında her din hem tartışılmalı, hem aşağılanmalı, hem de bu tür görüşlere karşı çıkanlarda aşağılanmalı mantığı ile buradasınız. Ne bilgiye sahipsiniz, ne tahammüle.!!!

Bu politik forum içinde aynısı. Gidin dolaşın ne kadar Hıristiyan ve Musevi din forumları varsa bu tür ne bir mantığa, ne bir saygısızlığa, ne bir hoşgörüsüzlüğe rastlarsınız. Sorunun özü demokrasiden hiç bir şey anlamanız olduğu kadar DEMOKRASİYE karşı olmanızi düşman olmanızdır. Eğer tersi olabilseydi cemaatlerden, dinlerden önce insana saygı duymayı öğrenirdiniz, hem uslubunuzu, hem zihniyetinizi değiştirir, her canlıyı kendinize düşman görmekten vaz geçerdiniz.

İslam toplululklar cahil topluluklar, okur, yazarlığın dünya ortalamasında en düşük olanıdır. Bu tür topluluklar daha fazlasını hem üretemiyorlar, sanırım hem de istemiyorlar.

Güzel kardeşim dünya bir bütün, o islami ülkeler uzayda falan bulunmuyorlar. O ülkeler dokunulmazlığı olan ülkeler değildir, hem de öyle bir dokunurlar ki bir daha doğrulamazlar. İçlerinde hürriyet olan, insanın temel hakkı olan yaşam hakkına saygı duyan tek bir İslam ülkesi ve cemaati göster yok.

Bak iki gündür yazılarımız kırmızıya boyanmaz oldu neden acaba.

Rebelyelin burada insana yaptığı tüm hakaretlerin karşısındayım. Ama yazılarının içinde pek çok doğrularda bulunmakta.

Sanki onun ile başladı burada hakaretler dünyası, ne alaka burada hakaretleri dindar demiyorum, dinci, ırkçı, radikal milliyetçi kesim yarattı.

Önce insan. Ona verilen saygı ve sevgidir inancının ölçüsü.

roman 26.09.2007 16:16

Bak biraz daha aktariyorum, bu günden.
 
Diyanet Vakfı fuarında şaşırtan kitaplar!

ANKA AJANSI


Diyanet Vakfı’nın Kocatepe Camii içerisinde düzenlediği “Kitap ve Kültür Fuarı"nda İslam’da Cinsellik adı altında yer yer İslamiyet’e ve bilime aykırı bilgilerin yer aldığı, yer yer ise anlatımı pornografiye kaçan kitaplar sergileniyor.
Bu kitapların bazılarında kadınla adet döneminde cinsel ilişkiye girilebileceği, gebe kadınlarla ilişkide ideal pozisyonlar anlatılırken, bakirelerle evlenilmesine öncelik tanınması, erkeğin kıskanç olması gerektiği gibi çeşitli yorumlara yer veriliyor.
Fuarda sergilenen ve satışa sunulan bir kitapta, “Ailesinin başı açık tesettürsüz olarak sokak ve caddelerde vücudunu teşhir etmesine ve uygunsuz biçimde gezmesine göz yuman erkekler, Allah’ın gazabına ve ateşine müstehak olabilirler. Bunun için haramlardan kadınları men etmek vazifesi erkeklerin görevidir" deniliyor

İÇİNDE CİNSELLİK GEÇEN BAZI KİTAPLAR

Diyanet Vakfı’nın düzenlediği ve Kocatepe Camii içerisinde kurulan “Kitap ve Kültür Fuarıönda pek çok konuda kitap ve CD satılıyor.
Bunlardan öDamat ve Gelin Adayları’na Evlilik Öncesi Cinsel Bilgiler",“Gençliğin Cinsel İmtihanı",“Erkeğin Eşine Sevgisini Artıran 57 İlke",“Gelin Kaynana İlişkileri",“Evliliğimi Nasıl Mutlu Bir Hale Getirebilirim",“Cinsel Mutluluk Rehberi" gibi kitaplar büyük ilgi görüyor.
Özellikle, “Erkeğin Eşine Sevgisini Artıran 57 ilke" isimli kitapta sadece bayanlara “Eşinin sevdiği şeyleri yapmalısın",“Eşinin güzel yanlarını ön plana çıkar",“Endişelenmeyi bırak ki genç kalasın",“Evet kelimesini çok söyle",“Eleştiriden uzak durmalısın",“’Seni hoşnut edinceye kadar uykuya dalmayacağım’ sloganını prensip edinmelisin",“Sesin kocanın sesinden daha çok çıkmasın",“Uysal tabiatlı olmalısın",“Kocanın kusurlarıyla fazla ilgilenmemelisin",“Bir şeyi emrederek istememelisin",“Baba bağımlılığından kurtulmalısın",“Size yardımcı olması konusunda eşinize ısrarcı olmamalısınız",“Uysal ve uyumlu taraf sen olmalısın" gibi öğütler veriliyor.

“KADINI ÇOK ACI VERMEDEN DÖVÜN"

"Damat ve Gelin Adayları’na Evlilik Öncesi Cinsel Bilgiler" kitabında eşe yardım konusunda erkeklere de görev düşüğü belirtilirken, yine aynı kitapta kadının "şirretlik etmesi" durumunda, erkeğin eşini çok acı vermeden dövebileceği belirtiliyor.
Kitapta ayrıca, "alimlerin çoğunun, evlenecek erkeğin, evleneceği kızın sadece ellerine ve yüzüne bakması" gerektiği ifadesi yer alırken, "cinsel yolla bulaşan hastalıkların birer ilahi ceza olduğuna" işaret ediliyor.

"GENÇLİĞİN CİNSEL İMTİHANI"

“Gençliğin Cinsel İmtihanı" kitabında ise, çıplaklık eleştirilerek öÇıplaklık İslam’dan evvel cahiliye devrinde yaşanan şeylerdi. Açık saçık dolaşmak, şayet medeniyet ise, ormanlarda yamyamlar, tamtamlar göğüslerini de açarak gezmektedirler" denildi.
Kitapta, “Medeni insan açık gezer sözü çok anlamsızdır" denilerek, tesettürün zamanla bir ilgisi olmadığını da kaydediliyor. Kitapta flört eden insanlar eleştirilerek, “Bekarken çok kimseyle görüşen, çok kimseyle eğlenen erkek ve kızda, evlendikten sonra da çok kimseyle görüşme arzusu devam eder. Bir kişiye bağlı kalmak zamanla onu sıkmaya başlar, değişiklik arayışına girer. Bunun sonucunda da her gün gazetelerde boy boy resimlerini gördüğümüz aldatmalar, kavga gürültüler ve cinayetler meydana gelir" deniyor.

“TOKALAŞMAK KİŞİYİ ZİNAYA GÖTÜRÜR"

“Cinsel Mutluluk Rehberi" adlı kitapda ise dullarla da evlenilebileceği ancak bakirelerle evlenilmesine öncelik tanınması, erkeğin kıskanç olması gerektiği belirtilerek, “Ailesinin başı açık tesettürsüz olarak sokak ve caddelerde vücudunu teşhir etmesine ve uygunsuz biçimde gezmesine göz yuman erkekler Allah’ın gazabına ve ateşine müstehak olabilirler. Bunun için haramlardan kadınları men etmek vazifesi erkeklerin görevidir" denildi.
Kitapta, adet döneminde cinsel ilişkiye girilebileceği, gebe kadınlarla ilişkide ideal pozisyonlar anlatılırken, kişiyi zinaya götüren unsurlar arasında tokalaşmak ve başkaları için koku sürmek olduğu da iddia edildi.
Türkiye’deki durum ise şu ifadelerle anlatıldı:
“Yarım asırdan beri cinsel özgürlük sloganı toplum yapısını vurmak için silah haline getirilmiştir. Cinsel özgürlük adına zinanın suç olmaması için kampanyalar başlatılmıştır. Porno yayınları, kız erkek karma eğitiminin ve genelde mahremiyetsiz bir hayatın sevk edilmesi evlilik yaşının sürekli yükseltilmesi, genç yaşta insanların cinsel şuura sahip olması, flörtün teşvik edilmesi gibi etkenler, cinsi sapmaları ülkemizde Avrupa’daki boyutlara yaklaştırmıştırö.

“GELİN KAYINPEDERİNİN ELİNİ ÖPMEMELİ"

“Gelin Kaynana İlişkileri" kitabında da kocaya itaatin kayınpeder ve kayınvalideye hizmeti gerektirdiği anlatılıyor.
Kitapta, “Bir kadın kayınvalidesi ve kayınpederine bakarak hem kocasının hem de kendisinin cennete girmesine yardımcı olmuş olur. Kayınvalideyle iyi geçim kocanın sevgisini kazanmak demektir. Kayınvalideler gelinleri kıskanmamalıdırlar" deniyor.(ANKA)

1insanol 26.09.2007 17:09

Keşke Malezya olsak
 
Keşke Malezya olsak

Uzay çalışmalarından ekonomik gelişmişliğe kadar birçok konuda dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Malezya, refah düzeyi açısından da Türkiye’ye fark atıyor.
Türkiye’nin gündeminde Malezya, Malezya’nın gündeminde ise uzay çalışmaları var. Sadece bu gündem farkı bile Türkiye ile Malezya arasındaki farkı ortaya koymaya yetiyor. Türkiye bir kısım medyanın başlattığı anlamsız bir tartışmanın peşinde sürüklenirken, Türk medyasının geri kalmış irticai bir ülke gibi göstermeye çalıştığı Malezya’da ise gündemin en önemli konusu, uzaya gönderecekleri astronot. 35 yaşındaki Malezyalı Astronot Sheikh Muszaphar Shukor gelecek ay uzaya çıkacak
Malezya dünyanın en büyük bilgisayar hard diski üreticisi arasında yer alıyor. İşsizlik oranları, enflasyon, milli gelir gibi temel ekonomik göstergelerde de yine Malezya Türkiye’ye açık ara fark atmış durumda. Örneğin resmi rakamlara göre işsiz oranı Malezya’da yüzde 2.8 iken, Türkiye’de yüzde 9.6 civarında. Kişi başına düşen Milli Gelir Malezya da 13 bin dolar iken Türkiye’de milli gelir 5 bin 200 dolar.
MUSTAFA YILMAZ / ANKARA

roman 26.09.2007 17:16

2-
 
Şeriat şakası gerçek oldu
Malezya"daki laik hareketin başını çeken avukat Malik İmtiaz ülkenin nasıl bugünlere geldiğini şu sözlerle anlatıyor: Başlangıçta olup bitenleri ciddiye almıyorduk, "Malezya, Afganistan mı, İran mı olacak yani?" diye şakalaşıyorduk...

İşte Malezya / 2 - Ece Temelkuran
FOTOĞRAFLAR: Yurttaş Tümer

"Ama burası Malezya!"
Ulusal Cami"nin önünde ayakkabıları bekleyen kadın güvenlik görevlisi övünerek söylüyor bunu. Başörtülü üniformasındaki Malezya bayrağı armasını gösteriyor:
"Burası Afganistan değil!"
Ne tuhaf. Korkularımızı sadece bizler değil galiba herkes uzağa, uzak ülkelere gönderiyor. Oysa, babasının namazdan çıkmasını caminin merdivenlerinde beklerken kaç yaşında olduğunu ancak eliyle söyleyebilen Fahaman yaşını saymayı öğrenmeden örtünmeyi, kadın olmayı, kadın olmanın saklanmak demek olduğunu öğreniyor. Bu çok yakınımızda olur.
Schopenhauer mıydı "(Dinin üstünlüğünün kaynağı) doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görünmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalıktır" diyen? Fahaman muhtemelen bunu öğrenemeyecek. Onun öğreneceği şey tıpkı güvenlik görevlisi kadın gibi Afganistan"da yaşamıyor olmakla övünmek olacak. Ya da belki de o büyüdüğünde böyle bir şey kalmayacak. Çünkü...

Ayarlama enstitüsü!
"Yani böyle giyinmeyenler kötü Müslüman mı?" sorusuna bulutların üstüne çıkıp inanmayan insanlara tepeden bakan o misyoner gülümsemesiyle cevap veriyor Azmilim:
"No comment!" (Yorum yok)
On sekiz yıl önce Müslüman olan Azmilim, Çin kökenli bir Kuran hocası. "İslam Dini Dairesi"nde (JAIWP) çalışıyor. Bundan yirmi yıl önce şaka gözüyle bakılan ama şimdi giderek daha fazla özel hayatının içine giren kurum, daha üst düzeydeki "İslami Gelişme Dairesi"nin (JAKİM) alt kolu. (Her iki kurum da insana "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" kitabını hatırlatıyor.) Azmilim"le önünde durup konuştuğumuz afişte ise "Bir Müslüman kadının nasıl giyinmesi, nasıl görünmesi gerektiği" resmedilmiş. Son derece açık bir biçimde!

Parayla Müslüman
Açık olmayan ise Azilim"in bizi götürdüğü Halkla İlişkiler Bölümü Şefi İdris bin Hüseyin"in anlattıkları:
"Biz Müslümanların nasıl davranması gerektiğini düzenliyoruz ve kontrol ediyoruz. İnsanlara İslam dinini tanıtıyoruz."
Bu ne demek şimdi?
Bu yuvarlak lafların gündelik hayata tercümesine neredeyse deşerek ulaşıyorum. İdris bin Hüseyin nihayet açıkça söylüyor:
"Kadınlara kapanmaları gerektiğini ve nasıl kapanacaklarını öğretiyoruz. Yoksul insanları buluyoruz ve onlara küçük fonlar veriyoruz. Karşılığında özel eğitim merkezlerimizde İslami eğitim alıyorlar. Camiye gitmeleri mecburi değil ama fonu almaya devam etmek için o eğitimi almaları şart. Biz, onlara yaşama şansı veriyoruz."

Yasa eski ama ceza yeni
Bu kurum ve benzeri İslami kurumlar ile yasalar aslında Malezya"nın kuruluşundan beri var. Hatta oruç tutmayan Müslümanların 1 ay hapis veya 2000 ringin (yaklaşık 70 dolar) ile cezalandırılması yasası da eski. Yeni olan, bu yasaların, bu kurumların son yirmi yılda "çalıştırılmaya" başlanması.
İdris bin Hüseyin övünerek anlatıyor bu değişimin başaktörünün sivil toplum kuruluşları olduğunu. Müslüman Gençlik Örgütü"nün nasıl aktif çalıştığını, hükümetin bu çalışmaları nasıl desteklediğini, nasıl giderek olması gerektiği gibi İslami bir toplum olduklarını.
Caminin merdivenlerinde gördüğüm Fahaman"dan ve onun okulda oruç tutma zorunluluğundan söz ediyorum. İdris bin Hüseyin yine gururla söylüyor:
"Çocuklarımızı mümkün olduğunca erken yaşta..."
Schopenhauer boşuna konuşmuyor!

Azıcık günah olabilir!
"İslam Dini Dairesi"nin muazzam binası ile Ulusal Cami"nin tam arasındaki yolda Malay bir kadın oturmuş, sokakta resim yapıp satıyor. "20 ringin" diyor, "İndirim de yaparım." Daha fiyatı söyler söylemez indirime başlamasına gülünce açıklıyor:
"Bu oruç fena yapıyor beni. Eve gitmek istiyorum hemen."
"Bu sıcakta zor oluyordur" gibi bir şeyler söyleyince derhal dökülüyor:
"Sorma, dayanabilmek için sabah ağzıma biraz pilav ve biraz su attım."
Resimlerde insan yüzleri dikkatimi çekiyor, "günahkâr resim" üzerine bildiğim bir kaç şeyi soruyorum:
"Haklısın" diyor "Yüz çizmek günah, ama zaten ben de azıcık yapıyorum."
Gülüyor. İkimiz de sıcaktan gevşediğimiz için bir süre manasızca bu duruma gülüyoruz. Azıcık oruç tutma, azıcık günah işleme haline karşılıklı çoğalan bir gülme içindeyiz. Ama, Malezya"nın bu şakaya daha ne kadar gülebileceği sorusu somurtmuş, tam tepemizde, arkamızdaki dev binadan bize bakıyor.


Din özgürlüğünü savunan avukat için "ölüm" afişi
"Olup bitenlere gülmekle çok zaman harcadık."
Malezya"daki laik hareketin başını çeken avukat Malik İmtiaz kusursuz bir mantık içinde ülkenin nasıl bugünlere geldiğini anlatıyor. İmtiaz, Malezya için kilometre taşı olan "Lina Joy" (din değiştirmek isteyen Müslüman bir kadının hapse mahkûm edilmesi) davasının ve daha bir çok problemli davanın da avukatı. Medeni hukuk davalarına bakan Şeriat Mahkemeleri"nin giderek sertleşen kararlarının en güçlü "Müslüman" eleştirmeni.
Ülkenin kuruluşundan beri var olan ikili hukuk sistemi içinde şeri kararların laik hukukun dışına ve hatta üstüne çıkışına karşı arkadaşlarıyla birlikte direniyor. Ama, direnmekte geç kaldıklarını da itiraf ediyor:

"Ciddiye almıyorduk"
"Yargıçlar Müslüman oldukları için artık şeriata aykırı bir karar alamıyorlar. Oysa başlangıçta olup bitenleri ciddiye almıyorduk. "Malezya, Afganistan mı, İran mı olacak yani?" diye şakalaşıyorduk. Ama şimdi anayasal din özgürlüğünü savunduğum için şehirde benim resimlerimi "Ölü olarak aranıyor" afişi yapıp dağıtıyorlar. Binlercesini..."
Ve geçen gün İmtiaz"ın annesi şöyle sormuş:
"Ne dersin oğlum? Sence ben de kapanayım mı?"
İmtiaz, "Hiçbirimiz bu kadar yakında olduklarını göremedik. Ilımlı İslam diye bir şey olmayacağını, isteklerini hep ileri götüreceklerini yeni anlıyoruz" diyor. Ve biz tam bunları konuşurken Şeriat Mahkemesi"nin hâkimleri hep birlikte öğle namazından dönüyor...


Müslüman, Malay, travesti!
"Ama benim hakkımda kötü bir şey yazma!"
Maya, akşamın erken saatlerinde, onlarca arkadaşıyla birlikte otelimizin (her nasılsa hep tuhaf muhitlerde kalmayı beceriyoruz Yurttaş"la) hemen önündeki caddede müşteri bekliyor. "Evet Müslümanım" diyor sorunca. Bence onun da fikri önemli olduğu için (ki sonuna kadar savunurum bunu) "siyasal İslam" konusunu soruyorum:
"Ben konuşmayayım o konuda" diyor ve dudaklarını "kilitliyor!"
Siyasal İslamı yükselten sloganlardan biri "ahlaklı Malaylar" olduğu için geceyi dolaşıyoruz Kuala Lumpur"da. Küçücük bedenleriyle Malay kızları hemen her barda, kocaman gövdeleriyle kendi ülkelerinde asla olamayacakları kadar rahat olan Batılı erkeklerin önünde dans ediyor. Marka taklidinin cenneti olan Malezya"da sahte Gucci"ler, Armani"lerle, fiyatlarını artırmak için hiç tanımadıkları Amerikan tarzı gülümsemenin taklidini yapıyorlar.
Dev alışveriş merkezlerinde tezgâhtar olarak çalışan Müslüman Malay travestiler, oruç yiyen ressam kadın, altı yaşındaki Fahaman, "hard-rock" kafelere "takılan" başörtülü Müslüman kızlar, İslam Dairesi, hakkında ölüm fermanı çıkan ilerici avukat... Bugünlerde Kuala Lumpur"da "Malezya"da yaşamanın 50 yolu" adlı bir resim sergisi sürüyor!


Şeriat mahkemesine girmek kaleye girmek gibi
Malezya anayasasının inanç özgürlüğünü düzenleyen 11. maddesi "modern bir çiçek" gibi dururken Malezya yargısı üzerindeki "mahalle baskısı" tam gaz ilerliyor. Bu ilerleyişin kalesi ise Şeriat Mahkemeleri. Bu kaleye giriş hiç kolay değil:
"Üzgünüz, önce bize bir mektup yazmalısınız!"
Kalem odasındaki tesettürlü kızlar olabildiğince sevimli. Hatta neredeyse sıcak bir ortam var diyebilirim. Ama mahkemenin son yıllarda verdiği kararlar bu genç kızlar kadar neşeli değil.
Kararlardan en çarpıcısı kocasından boşanan Hindu bir kadının Müslüman olmadığı gerekçesiyle çocuklarının velayeti üzerinde hak bile iddia edemeyeceğine dair.
Bir başkası, Hindu bir kadının Müslüman kocası öldükten sonra mahkemenin kocayı sahipsiz ilan edip ölüyü alıp götürmesi. Kadın "Kocamı gömmek istiyorum" dese de alamıyor. Din değiştirme meselesi zaten iyice berbat. İslamdan çıkmak isterseniz Şeriat Mahkemesi"nden izin almanız gerekiyor(!). Bu durumda "rehabilitasyon amaçlı" olarak hapse atılıyorsunuz.
Ve kimseyle görüşemeden çıktığımız, zaten fotoğraf çekmenin söz konusu olmadığı Şeriat Mahkemeleri bu "ılımlı İslam" resminin ardında böyle gerçekleri gizliyor.


YARIN
Malezyalı laiklerin başlarına gelenler!..
"Siyasal İslam"ın ılımlısı nasıl olur?

roman 26.09.2007 17:30

Halkımız bağnaz mıdır, değil midir?
 
Halkımız bağnaz mıdır, değil midir?
Türker Alkan.

26/09/2007

"Türkiye"de taassup (aşırı tutuculuk, bağnazlık) olmaz" dedi geçenlerde Diyanet İşleri Başkanı. Kendisi saygıdeğer bir kişidir, bu konuları da elbette bilir. Ama gene de bu konuda yanılıyor olamaz mı, diye düşünmeden edemedim.

Diyanet İşleri Başkanı"nın bu çıkışı elbette "mahalle baskısı", "Malezya mı oluruz, yoksa İran mı?" tartışmalarıyla ilgiliydi. Şu anda ülkemizde iki tez çatışıyor: "Pekâlâ Malezya olabiliriz" diyenler bir
tarafta, "Hayır olmayız diyenler" karşı safta.
Her iki tarafın da kendince haklı argümanları var.
Önce "Türkiye"de bağnazlık egemen olamaz" diyenlere sormalıyız: Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Hrant Dink cinayeti, rahip cinayeti, misyoner cinayetleri bizim ülkemizde işlenmedi mi?
Kahramanmaraş, Sivas, Çorum.. kırımlarına bu ülkede tanıklık etmedik mi?
Uğur Mumcu"dan Ahmet Taner"e uzanan bir dizi adın cinayetini bağnazlar işlemedi mi?
Aczmendiler, El Kaide militanları bu topraklarda yeşermedi mi?
Hizbullah"ın mezar evlerini ne çabuk unuttuk?
"İyi de, bunlar tekil olaylardı" demeyin. Bu olayların bazıları kitleseldi. Sivas"ta adam yakarken otelin karşısından manzarayı izleyenler, Maraş"ta komşularının gırtlağını kesenler...
"Onlar eskidendi" diyenler olabilir. Ama öyle değil işte. Eskide kalmadı. Hrant Dink cinayetine bakın.

İzmir ve Erzurum Baro Başkanları, bu cinayeti öven Türüt"ün şarkısına destek verdiler! Binlerce avukat adına konuşarak!
Ne zaman Dink cinayetinin duruşması olsa, mahkeme kapısı sanıkları destekleyenlerin gösterisine sahne oluyor. Ne zaman 2 Temmuz gelse, dinci
gazeteler Sivas yangınına kılıf arıyor.
Güzel vatanımızda bağnazların sağlam bir dayanağı var. Bundan kuşku duymuyorum.
Fakat bu durum bağnazların başarıya ulaşacağı, Türkiye"yi İran"a veya Malezya"ya çevirebileceği anlamına gelir mi?

İç ve dış faktörlerin rol oynadığı böyle bir konuda kesin konuşmak doğru olmaz. Fakat, Türkiye"yi Malezya veya İran"a çevirmek isteyenlerin karşılaşacağı çetin engeller var.
Her şeyden önce Türkiye"nin 100 yıla yaklaşan laiklik deneyimi ve bu deneyim içinde oluşmuş kurumları ve kitleleri var. AB ile yakın ilişkileri var.

Ben, "Türk halkı bağnaz olmaz" diyenlerin de, "Türkler bağnazdır, demokrasiyi hazmedemez" diyenlerin de yanılmış olabileceklerini düşünüyorum. Halkımız içinde bağnaz olanlar da vardır, özgür ve demokratik olanlar da.

Her iki taraf için de örnek göstermek, farklı iddialar ileri sürmek kabil. "Türkiye, İran mı olur, Malezya mı" diye tartışıp durmanın da pek fazla bir yararı olmaz. Türkiye"de dincilerin eline geçse de Malezya veya İran gibi değil, kendisi gibi dinci bir devlet olacaktır.

Bu da yeteri kadar kötü olur sanırım.

roman 26.09.2007 17:48

Arap seriatindan bir kesit.
 
Makyajlı kadınlardan Suudi giyim kuşam polisine biber gazı.




Suudi Arabistan’da yaşanan iki ilginç olay, internette yayın yapan Arab News’a konu oldu.

Alkhobar Kenti’nde sokakta yürümekte olan iki kadın, din polisi tarafından durdurularak, kıyafetlerinin İslami giyim kurallarına uygun olmadığı yolunda uyarıldı. Bir şekilde tacize uğradıklarını düşünen kadınlar, aşırı tepki gösterdi. Bir kadın, çantasından çıkardığı biber spreyini küfürler ederek polislere sıkarken, diğer kadın da cep telefonuyla olayı filme aldı. Ancak derdest edilen kadınlar, polis merkezine götürüldü. Din polisinin bölge şefi Muhammad ibn Marşud el Marşud, kadınların polislerden özür dilediğini ve ifadelerini imzaladıktan sonra salıverildiklerini söyledi. El Marşud, "Kadınlar makyajlı oldukları için durdurulup uyarıldılar. Saldırganlaşan kadınlar, devriyenin yetişmesiyle kontrol altına alındılar" dedi.

ERKEK SANDALYESİ İkinci olay, Cidde’de yaşandı ve El Vatan gazetesine haber oldu. Kadın dükkancıların yakındaki bir lokantada iftar yapmaları yasaklandı. Din polisi yasağa gerekçe olarak, lokantada kadınlardan önce erkeklerin iftar yapmasını ve aynı sandalyeye sonradan kadının oturmasının dinen caiz olmamasını gösterdi. İftara gelen ailelerin erkek üyelerinin oturup iftar yapmasına izin verilirken, her yaştan hanımlar, ayakta yemek yemek zorunda bırakıldılar.


Hürriyetten.

26.09.2007 18:09

o.T.
 
Sen şimdi demokrasiyi anlamışsın ya...vay halimize :(

26.09.2007 18:20

:))
 
Sence, uni lerde de senin düşüncenden neden gıtmiyorlar.. nicin imtan olunuyor? Demokrasi bir anlayış mı sence yoksa baska düsünce oldugu zaman elekte kalma amacı mı ?

27.09.2007 08:16

:)
 
Hayir Roman, ben anlayacagimi cok iyi anladim.Benim sadece anlatmak istedigim o kadardi.Daha fazla hirs yapmalimiyim acaba burada...hmmm söyle bir düsünmeliyim. Yani sonucta eften püften bir platform degil mi burasi..herseyi bu kadar da ciddiye almamak lazim burada.Umarim baska alanlarda da bu kreatifligini gösteriyorsundur. Bir tek sen degil, baska forum kullanicilarinin da cesitli alanlarda görüslerini anlatmalarini tavsiye ve temenni ederim.

Her koyun kendi bacagindan asilmayacak mi?!, o zaman
o bahsettigin kitaplardakine göre yasamayi göze alan ya da kabul eden insanlara ben ne diyeyim.Isterse gitsin taharat suyunu icsin ufku o kadar ise.Bu gelisen Sinerji ile arada kaynayacaklar, kaybolacaklar,yasaklanacaklar, degisecekler var. Ve bakalim daha neler gelecek.
Ben sadece ataerkil cerceve icerisinde pek sanssiz sayilanlara yanarim.

Aslanin gegirme sesini de o yöne cekenlere de
sirada beklemek giris parasi ödemek ve aval aval bir aslana bakmak Müstehaktir!

Ben hep derim..konforun arttigi yerden ilk eksilen sey mantiktir.


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 21:56 Uhr.