![]() |
sag sol tek yurek
ben birazda soyle dusunuyorum turkiyede ermeni soykirimi olduguna inanan orhan pamuk disindadad aydinlar var bunlar sesleri goruslerini gayet ozgur bir sekilde anlatmaktadirlar biraz daha acarsak ermeni asillilarin turkiye toplumu icinde her turlu haklari mevcut okullar dini yerleri gazeteleri var almanyadaki ermenilere sorun bakalim almanyada ermeni okullari varmii yada ne kadar dislaniyorlar almanlar tarafindan.. evet simdi sapkalar one egri oturun dogru konusun sonrada memleketin demokrasisiyle alay edin ermeni yandasi turk bir tek orhan pamuk degil bir suru var memlekettte ve biz onlara karsi degiliz saygi duyuyoruz her tartisma programinda her televizyon kanalinda varlar kimsede engel degil onlara bende degilim cunku dusunceye saygim var ama saygimin olmadigi tek sey var o da orhan pamugun yapdigidir memleketi gammazlamak arkadan vurmaktir onun yaptigini ne yasar kemal ne aziz nesin ne de nazim hikmet , nede attilla ilhan yapar o sol yazarlarin yuzkarasidir
|
Links oder Linksliberal?
Auch wenn das nicht zum Thema: das Buch - Mein Kampf gehört ... wer sagt, daß Pamuk Links eingestellt ist. Nicht mal er selber behauptet von sich eine linke Politik zu vertreten ... ganz im Gegenteil (siehe seine Interviews zu diesem Thema) ... Daher sollte er auch nicht mit den von Dir genannten Schriftstellern verglichen werden.
|
Merkwürdig
Es freut mich deine Erwartungen erfüllt zu haben, mich sorgt aber, dass Du dich dermaßen über jemanden mit einer eigenen Meinung freuen kannst. Scheint für dich etwas außergewöhnliches zu sein.
Mich hätte gewundert, wenn ich keine Gemeinsamkeiten mit Pamuk gehabt hätte. Meinem Kenntnisstand zufolge ist Pamuk Mensch, Mann und türkischer Bürger. 3 weitere Gemeinsamkeiten. Es gibt sicherlich noch tausende Gemeinsamkeiten, aber in den Grundsatzfragen bestehen nun einmal gravierende unüberbrückbare Unterschiede. |
Stimmt!
Das stimmt ... sehr selten. 95 % quatschen einfach etwas nach ohne sich selber ein Bild von beiden Seiten gemacht zu haben. Wer bitte schön kennt schon den Augenzeugen J. Lepsius, A. Toynbee einer der Autoren des Blauen Buches, und Pater Andonyan (über ihn habe ich immer wieder gelesen, aber nie etwas von ihm /schade - nichts gefunden) ... Du glaubst aber nicht wirklich, daß alle die hier etwas zum Thema beigetragen, sich auch umfassend informiert haben? Deshalb meine Freude über Deine Aussage. Danke.
|
Andonyan isr ein überführter Fälscher
Von Andonyan findest Du mittlerweile nichts mehr, weil sich herausgestellt hat, dass seine "Dokumente" (insbesondere auch das Telegramm mit dem "Vernichtungsbefehl") gefälscht sind. Das ist allgemein anerkannt, sprich nicht nur türkische Position.
Trotzdem wird Andonyan gerne zitiert, weil es noch nicht bis in die letzte Ecke gedrungen ist, dass seine Dokumente Fälschungen sind. Lepsius hat sein Buch im Auftrag des deutschen Außenministeriums nach Kriegsende verfasst. Toynbee handelte im Auftrag des britischen Propagandaministeriums während des Krieges. Sowohl Lepsius, als auch Toynbee sind gekaufte Autoren, die beide im Sinne ihrer Auftraggeber handelten und die Türkei diffamierten. Der eine, um den Krieg gegen die Türkei zu rechtfertigen, der andere um Deutschland aus der Schusslinie zu nehmen. |
TÜRKCE YI ÖGREN VE ÖGRET
Türkce nin önemini göz ardi etmeyelim arkadaslar. Ne kadar Almanya da yasiyor olsakta anadilimizi unutmamaliyiz.Unutursak eger baska dillerin ve milletlerin esiri oluruz. Dilimiz ve kültürümüz bizim karekterimizin temel tasidir. Bunun icin elimizden geldigi kadar Türkcemizi ilerletelim...
Basta basit yazilmis kitaplar okuyarak, kelime hazinemizi gelistirdikce daha agir kitaplara yönelebiliriz. Burada önemli olan TÜRK GENCLIGI olarak dilimize ve kültürümüze sahip cikmamiz. Zamanimizi bos islerde harcamayalim, kendimizi öncelikle milli acidan olmak üzere her konuda mükemmel bir sekilde yetistirelim. Ben sahsen artik Almanya da temizlikci katagorisine atilmak istemiyorum. Türkler hak ettikleri yerlere yerlesmelidirler. Bunun yoluda ilimdir arkadaslar, ama bu ilerlemeyi kimligimizi kaybetmeden yapalimki vatanimizada katkimiz olsun. Tarihimizide cok iyi bilmeliyizki dostumuzu düsmanimizi iyi bilelim. Biz onlari suan dost olarak görsek bile, onlar bize daha hala düsman gözüyle bakiyorlar ve bakacaklar.Böyle bakmalrida gayet dogal, atalarimiz nede olsa asirlarca kan kusturmuslar o hainlere. vatanini, milletini, Atatürk"ü sevenlere kitap önerisinde bulunmak istiyorum: 1)Oktay Sinanoglu "Büyük Uyanis" 2)Oktay Sinanoglu "Ne Yapmali" 3)Turgut Özakman "Su Cilgin Türkler" Orhan Pamuk a gelince: onun gibi soytarilarla zamani israf etmek dogru olmaz. Onun hakkinda bilgi edinmek icin kitaplari okunabilir ama edebi bir degeri oldugunu sanmiyorum. O sadece Türkiye yi karaladigi icin pohpohlanan bir komplekslinin tekidir. Zaten kompleksli olmasa bu tür iddialarda bulunmazdi. Allah bilir, böyle bir soykirim olmadigini benden daha iyi biliyordurda sirf o ödüle odaklandigi icin böyle bir yalan uydurma geregi duymustur (kompleksli dedik ya :-)). |
solcu?
Orhan Pamuk kendinin bir sol görüslü veya sol sempatizani oldugunu belirtmedi hic bir zaman. Sadece acikladigi ..ben burjuvazime karsiyim..
Ne derecede karsi ve ne tür karsimlari oldu? Duymadim, görmedim. Ama eger ben sosyal bir küresellesme ile ic iceyim demesiyle, sol görüslü oluyorsa ..öyleyse tüm kapitalizimde gecinenler sol görüslü olmali :-) Saymakta oldugun yazarlar halkin icinden olan yazarlardir. selamlar |
Tuna Kiremitci
Tuna Kiremitcinin "Git kendini cok sevdirmeden" isimli kitabini tavsiye ederim. Diger kitaplarini okumak kismet olmasada henüz, internetten bircok yazisini okudum.Güzel ve hüzünlü bir uslubu var bence..
Aynı Deniz Aşka düşüp de söylendiğinde İki dilde aynı anlama gelecek sözcükler vardır. Elbet aynı denizi görecek feryat figan pencereler beyaz beyaz kadın seslerinden. Bir kez daha geçirmişim çocukluğumu sırtıma, olmazsa olmaz bir rüzgarın peşinden koşuyorum. Uçsuz maviliklerle uzak bir yolculuk, gelip oturuyor soluk soluğa karşımıza. Bunlar, Akdeniz sözcükleri; geçen zamana direnir gibi sıkı sıkı tutan seni ellerinden. Tuna Kiremitçi |
...
o kitabi ben de okudum. begendim de aslinda. ama sanki bi cok seyi anlatmadan üstünkörü gecmis gibi. eksik gibi hikaye, $öyle o kitabin iki üc kati felan büyüklükte olsaydi kitap, daha severek okurdum yani.
bu hafta zagada konuktu, kendisini saatlerce dinlesem amaaaan bi sussa su adam demezmisim gibi geldi :)) böyle sakin, sessiz, güzelgülen, mütevazi, akilli, yakisikli..:pP. haddinden fazla popüler olmasi olumsuz gibi gelse de, kitaplari ve siirleri okumaya, yaptigi müzikte dinlemeye deger, bence. |
o.T.
sunu hatirlatmak istiyorum: Orhan Pamuk ilk yurtdisi ödülünü 1992 de almisti ... yani ermeni sorunu henüz avrupada konu olmadan ... yani Türkiyenin büyük bir kismi O.P. kitaplarininin varligindan bir haberken.
|
o.T.
pardon düzeltmem gerekiyor, yanlis hatirlamisim. Ilk yurtdisi ödülü: 1990 Beyaz Kale, ikincisi: 1991 Sessiz Ev
|
o.T.
bencede kitap kisaydi, hikayenin devamini cok mera ettim, sanki pat diye bitti.:-( Yeni kitabi cikmis simdilerde : Ask neyin kisaltilmisi diye.
Zagayi bende seyrettim, gercekten cok tatli bi adam :-O sempatik ve efendi bir durusu var.Konusma tarzida cok karizmatik kiliyor onu. |
sevme bicimleri -Tuna Kiremitci
Aşk bir depresyon hareketidir. İpiyle kuyuya inemezsiniz. Sevgiyse taş taş üstüne koyarak inşa ettiğimiz, güvenilir bir köprüdür her zaman. Cengiz Aytmatov’un o ünlü öyküsündeki kadının dediği gibi; sevgi emektir
Birinden nefret etmenin tek yolu vardır. Sevmenin yollarıysa tükenmez hiç. Bin bir tanedir çünkü. En büyük hatalarımız hep bundan kaynaklanır. Hep bu yüzden yanılır umutsuz aşık, arsız sevgili, kıskanç koca... Karşımızdakinden bizi onu sevdiğimiz gibi sevmesini bekleyince bir şeyleri ıskalarız hep. Çünkü herkesin farklı bir sevme biçimi vardır. Farklı bir sevgi gösterme biçimi. Bu biçimler kişisel tarihimizin yükseltileri arasından kıvrılarak bugüne kadar akmıştır. Değiştirmek istesek de elimizden bir şey gelmez pek. Zaten bütün karışıklık bunu fark edemediğimiz zaman doğar. Sevdiğimiz gibi sevilmek isteriz. Nasıl okşuyorsak öyle okşanmayı, nasıl avutuyorsak öyle avutulmayı bekleriz. Bunu görmeyince de sevilmediğimizi zannedip üzülürüz hemen. Oysa sevme biçimimiz bize özgüdür her zaman. Sevgiyi bu kadar zengin kılan onun milyonlarca çeşidi olmasıdır zaten. Her sevgi tektir, biriciktir. Nefretse aynı nefrettir her zaman. Ondan çeşit yaratamazsınız. Bir insanda nefret etmeye başlamak için belli bir yer lazımdır. Somut bir sebep, güçlü bir garez, örtülü bir kıskançlık ya da... Bir insanı sevmeye her yerden başlanabilir oysa. Mesela yüzünden başlanabilir. Yüzündeki küçük bir yara izinden. Normalden biraz daha kemerli olan burnundan. Gözlerindeki küçük bir şehlalıktan. Bunlar kusur olmaktan çıkıp sevgimizi ölümsüzleştiren birer mühre dönüşürler hemen. Sevdiğimizin en ayrıksı tarafları en çekici özellikleri haline gelir bizim gözümüzde. Hatta onun kendi ruhunda ya da vücudunda beğenmediği yönlerine bile büyük bir hayranlık duyarız. Onun değişkenliği, içe dönüklüğü, zaman zaman yaşattığı çözümsüzlükler bile tarihteki yerini alır hemen. Biz onu seviyoruzdur artık. Onun farklı olmasının hiçbir önemi yoktur. Hatta bu farklılıklar yüzünden döner başımız. Onları kaderin karşımıza çıkardığı birer mucize gibi görür, pamuklar içinde saklarız. İçten içe biliriz ama; başta hoşumuza giden farklılıklar, sona doğru birer nedene dönüşecektir. Sevgiyi başlatan şeylerle bitiren şeyler aynı olur çoğu zaman. Sevgi başlarken geçtiği yollardan geçer biterken. Başta “ne kadar farklısın...” diye sevip bağlandığımız insana sonlara doğru “ama sen çok farklısın!” diye kızmaya başlarız. Farklar değişmemiştir oysa. Kahramanlar da aynı kahramanlardır. Değişen zamandır sadece. Zaman ince bir deniz esintisi gibi aşındırmıştır sevgimizi. Kaldı ki biz Türkler, sevgiyi aşktan ayırırız. Bunun için iki farklı kelimemiz vardır. Amerikalılar için yoktur böyle bir ayrım. İkisine de “love” der geçerler. Aşk bir depresyon hareketidir. İpiyle kuyuya inemezsiniz. Sevgiyse taş taş üstüne koyarak inşa ettiğimiz, güvenilir bir köprüdür her zaman. Cengiz Aytmatov’un o ünlü öyküsündeki kadının dediği gibi; sevgi emektir. Kol gücüyle, yürek gücüyle, beyin gücüyle kurarız sevginin çatısını. İsteriz ki sert rüzgârlar başladığında sığınacak bir yerimiz olsun. Hayat bizi oradan oraya savursa da bilelim; eninde sonunda bir sevginin koynunda uyuyacağımızı. Sevgi aşktan çok daha sağlıklı bir şeydir. Onun biçimleri vardır ama. Sevmeye başlamanın yolları ve yerleri vardır. Karşımızdakinin yaptığı küçük bir kapris ya da ağzından çıkan sunturlu bir küfür bile sevmeye başlamamıza yol açabilir bazen. Başkalarının kusur saydığı şeyleri tek tek toplayıp binamızın harcına katarız. Sevgi emektir çünkü, biçimi ne olursa olsun. Hem onu şekillendiren biraz da bizim niyetimizdir. Kendi sevme biçimimizi karşımızdakinden bekler, bu beklentiyi ona dayatırsak içinden çıkılmaz bir hale gelir her şey. Nereden bilebilir insan, sevginin bin bir çeşidi olduğunu? Karşımızdakine kendi sevme biçimini bulması için izin vermemiz gerektiğini? Sevginin iki farklı sevme biçiminin sonsuz bir randevusu olduğunu? Farkların birer uçurumdan çok birer köprü sayılacağını? “Sevişmek çiftleşmek değil, tekleşmektir” demiş Cemal Süreya. İki farklı insanın tek vücut olmasının şartı belli aslında: İki farklı insan olduğumuzu asla ve asla akıldan çıkarmamak. Bu basit gerçeği sevginin olmazsa olmazı yapmak. Her sevgi için geçerli belki de bu; ister sevgilimizi sevelim, ister annemizi ya da bir arkadaşımızı. Unutmamak lazım; nefret etmenin tek bir yolu var. Sevmenin yollarıysa saymakla bitmez. |
o.T.
"Mein Kampf" ist schon auf Deutsch eine schwer verträgliche Kost...
Wie bist Du denn auf diese verdammiche Idee gekommen, das Pamphlet auf türkisch zu lesen?! Bah, dass ist ja geradezu gruselig... Hekate |
Absolut zu empfehlen...guckst DU! :-)))
Orient Deluxe on Tour in NRW (DÜSSELDORF)
Die bekannte Partyreihe aus Frankfurt am Main, kommt erstmals zu Besuch nach Düsseldorf und Köln. Mit an Bord - Star Dj & Orient Guru aus Frankfurt, "Resident DJ NAKI" begleitet von Percussion-Experten"GURU DA BEAT". Die Eventspezialisten von Orient Events, haben keine Mühen und Kosten gespart um Euch diese Tour in exklusiven Loations zu präsentieren. Wir freuen uns, Sie begrüssen zu dürfen. Orient Deluxe on Tour Die bekannte Eventreihe aus Frankfurt/Main - jetzt erstmals in Düsseldorf! Samstag 03. Dezember 2005 ab 22 Uhr im Olives Bar & Restaurant, Im stilwerk, Grünstr. 15, 40212 Düsseldorf-Stadmitte Die exklusive Location direkt an der Düsseldorfer Königsallee - 400 QM Partyzone Hier die Specials des Abends: Resident Dj Naki - der orient guru an den plattentellern Music: Oriental, Turkish Pop, Arabian, Persian and Belly Dance Music Guest Dj Freeze - R&B from the Soul, Latin and Dance Classics Guru da Beat - the master of percussions Live Percussion auf einem kompletten Set Das Olives mit seinen 120 Sitzplätzen bietet sowohl kalte als auch warme Speisen der mediterranen Küche. Das Olives bietet ausserdem erlesene Zigarren, feinster Champagner, ausgesuchte Weine und frische Cocktails. Für besondere Anlässe wie Geburtstage oder Firmenfeiern empfehlen wir eine Tischreservierung unter Tel. 0211-8628280 vorzunehmen. Hinweis: Die Küche hat nur bis 24 Uhr geöffnet. Hier die Speisen- und Getränkekarten: Olives-Cocktails Olives-Getränke Olives-Speisekarte Olives-Weinkarte Parkgelegenheiten: Parkhaus Im Stilwerk - 470 Stellplätze sind vorhanden. Hinweis: Die Einfahrt zum Parkhaus schließt pünktlich um 24 Uhr. Event Hotline: 06074-814601, erreichbar Montag bis Freitag von 11 bis 18 Uhr. Dresscode: Einlass nur in gepflegter Garderobe (Einlass vorbehalten!) Eintritt: 10 € Clubmember Specials: Keine Wartezeiten an der Schlange für Clubmember bei vorzeigen der Orient Deluxe Clubcard und freier Eintritt. So finden Sie ins Olives Bar & Restaurant: Anfahrt mit dem Auto - Richtung Zentrum/Königsallee, von dort links in die Grünstrasse. Von der Berliner Allee rechts in die Grünstrasse und ab in den Parkhaus „Im stilwerk“. Wir freuen uns auf Ihren Besuch. ----------------------------------------------- Orient Deluxe on Tour in NRW (KÖLN) Die bekannte Partyreihe aus Frankfurt am Main, kommt erstmals zu Besuch nach Düsseldorf und Köln. Mit an Bord - Star Dj & Orient Guru aus Frankfurt, "Resident DJ NAKI" begleitet von Percussion-Experten "GURU DA BEAT". Die Eventspezialisten von Orient Events, haben keine Mühen und Kosten gespart um Euch diese Tour in exklusiven Loations zu präsentieren. Wir freuen uns, Sie begrüssen zu dürfen. Orient Events präsentiert Orient Deluxe on Tour Die bekannte Eventreihe aus Frankfurt am Main - jetzt erstmals in Köln! Samstag 10. Dezember 2005 ab 22.00 Uhr in der Vulkanhalle, Lichtstrasse 43, Gebäude E 50825 Köln (Ehrenfeld) Die exklusive Location direkt im Herzen von Köln Specials: Resident Dj Naki - der orient guru an den Plattentellern Music: Oriental, Turkish Pop, Persian, Arabian and Belly dance music Guru da Beat - the master of percussions Live Percussion Show auf einem kompletten Percussion Set Exklusive Location: Tanzen und feiern in der Mainhall und Lounge Area im Entrée in einer der schönsten Locations in Köln. Inmitten eines 25.000m² großen Areals aufwendig restaurierter, denkmalgeschützter Bausubstanz befindet sich die Kölner Vulkanhalle mit ihrer unvergleichlichen Atmosphäre. Das freigelegte, wertige Backsteingemäuer und seine stilgerechten Bogenfenster erhalten den ursprünglichen, industriellen Charme. Für besondere Anlässe wie Firmenfeiern oder Geburtstage empfehlen wir - Tischreservierung "Arrangement Deluxe" für 120 € inkl. 1 Flasche Spirituose nach Wahl und Bankettisch fuer 6 Personen. (Der Eintrittspreis ist nicht inklusive). Reservieren können Sie bequem unter Tel. 06074-814601! Event Hotline: 06074-814601, erreichbar Montag bis Freitag von 11.00 bis 18.00 Uhr Parkgelegenheiten: Auf dem Vulkangelände, bitte den Parkeinweisern folgen! Dresscode: Einlass nur in gepflegter Garderobe (Einlass vorbehalten!) Eintritt: 10 € Clubmember Specials: Keine Wartezeiten an der Schlange für Clubmitglieder bei vorzeigen der Orient Deluxe Clubcard und freier Eintritt. Wegbeschreibung: Verlassen Sie die Autobahn A57 an der Ausfahrt Köln-Ehrenfeld und fahren rechts auf den Parkgürtel, der nach 200m zum Ehrenfeldgürtel wird. Hinter der Bahnunterführung biegen Sie an der 3. Kreuzung rechts in die Weinbergstrasse. Anschließend an der 1. Kreuzung wieder rechts in die Oskar-Jäger -Strasse abbiegen. Der Parkplatz des Vulkans Geländes befindet sich nach ca. 250m auf der rechten Seite (hinter Ford Kirdorf). Wenn Sie auf den Parkplatz fahren, befinden sich auf der linken Seite Gebäude. Zur Vulkanhalle gelangen Sie durch eine Passage im ersten Gebäude. P.S.: Bin vielleicht auch da ;-)) <a href="redirect.jsp?url=http://www.orientevents.de/de/termine.htm" target="_blank">http://www.orientevents.de/de/termine.htm</a> |
o.T.
Bahhhhhh!
Noch mehr Reklame ging wohl nicht mehr.... Hekate |
Oh Göttin der Unterwelt...
...und Herrin der Toten in der Unterwelt, nein, leider passte nicht mehr PR hinein ;-))
Take it locker & easy :-) |
Bu ne bicim vatandaslik?
Orhan Pamuk-. Kendi ülkesini yurt disindakilerle bir olup suclayan bir insanin neyini
tartisalimki, olanlar olmus ve orhan pamuk gibi birini orhan pamuk yapan bir ülkeyi suclayarak kendi menfatini düsünen kisilerle türk milletinin isi yoktur. Türkiye sorunlari kendi sinirlari icinde tartisilmali, kalkip disarilarda degil. Madem O. H. ülkesini cok seven bir insan, ozaman bu sorunlari kendi ülkesinde tartissaydi, yurt disinda degil. Kendisini kesinlikle desteklemiyoruz ve kitaplarini protosto ettik okumuyoruz. Cevresi genisleyenin krakteride genislermis derler demek dogru, O.P.nin de öyle oldu sanirim. KOnuya gelince: Orhan Pamuk yurt disindaki özellikle almanyada yasayan türk vatandaslari icin malesef bir gurur kaynagi olmaktan cikti, sonucta onun adi türkiyeyi kötülemis oldugu cümlelerle aniliyor. Edebiyatimiza malesef onur getirecegine dahada kötü bir darbe vurdu. Gönül isterdiki onu sanatiyla ansinlar ve türkiyenin adi onun sanatiyla anilsin. Malesef o, cok büyük bir yanlislik yaparak adini türkiyenin kötülügüyle anilmasina sebep oldu. Onun gibi degerli insanlarin sanatlarini icra etmelerini baska islerle ugrasmamalari sanirim dahada iyi bir sonuc getirir. Tabiki Türkiye Cumhuriyetinin sorunlari cok var ama bu sorunlari kendi aramizda tartismamiz daha mantikli olur diye düsünüyoruz. Neyse, tartisma sorunuza gelince, O.P. nin avrupadaki Türkler icin malesef aci bir getirisi oldu. Keske o laflari söylemeseydide onu sanatiyla gurur duysaydik. |
Empfehle mehr die CD
Hi,
hab zwar auch das Buch " Nachlass eines Massenmörders- Auf Lesereise mit "Mein Kampf" gelesen, empfehle aber viel mehr seine CD oder CD´s zu dem Thema. Ob nun "Serdar Somuncu liest aus dem Tagebuch eines Massenmörders - Mein Kampf" oder auch die "Serdar Somuncu liest Joseph Goebbels - Wollt ihr den totalen Krieg?" beides ist echt klasse, besser als seine Bücher. Kann nur empfehlen den Mann mal Live zu erleben. Ein Erlebnis der besonderen Art ;o) LG Zahnstocher |
oyaman trkizenin etrafina o.T.
ohne Text
|
o zaman turkiyenin etrafina yuksek
bir duvar yapilsin.Kimse elestirmesin,kimse gormesin. Herseyi oldugu gibi, ilkokul ve sosyal bilgiler kitaplarindan nasil ogrenmissek, o sekilde bilelim. Turkiye hukumetinin ve milletinin imajini , ki kolay degildir, bence Alpay denen dangalak futbolcu daha fazla zedelemistir.
|
o.T.
bence senin gibi dangalaklar daha cok zedeliyor
|
Sen önce GB ne ne mal oldugunu
yaz. Literatur"da makalelere bok atacagina. Hokkabaz seni!
|
o.T.
sen yazmissinda ne olmus dangalak seni. bok atmayi sen benden daha iyi beceriyorsun.. aslinda senin gibililerinin ne mal oldugu belli degil herseye donme dolap gibi bi ona capur at bi baskasina camur at sana ne alpaydan ondan bundan hiyarr...
|
o.T.
BI ZAHMET BI ANLAT BAKALIM ILKOKUL VE SOSYAL BILGILER KITAPLARINDA NE OGRETILIYORMUS BIZE oyle ezberden laflarla degil soylede bilelim bakalim neyi yanlis ogreniyormusuz sayin litaratur.. basma kalip laflarla degil .. soylede bilelim bakalim bizim ilkokul talebelerimizden fazla ne biliyon .. mademki milletini bu kadar cok seviyon aydinlat bizi birazda imajimiza imaj katalim
|
Hiyara uyan kafiyeyi sen iyi biliyorsun
! burada evvela sen kisiliksiz bir gb nin arkasina saklanarak, ki sanal alemde ne sakliyorsan artik onu da anlamadim-pek de merak etmedim dogrusu, seviyeni düsürdun.Sonra da benden aciklama bekliyorsun.Alpay abin anlatsin sana. Bana da cevap yazma. Cok merakliysan cevap yerine, sende bir makale yaz.Aslan kardesim.
|
o.T.
kaplan kardesim gb me ne yazim soyle. ben kendimi hic bir zaman dusurmem senin gozunde dusmusmisem tin gelir bana.benim makalelerimi okuyan okuyo ... cevap yazamayacak kadar zekan yoksa otur oturdugun yerde burnunu sokma her delige herseye muhalefet olma. kulaktan dolma bilgilerinle bisey biliyormus havasi yaratip vatandasi yaniltma boyle devam edersen itibarini cok dusurecek kisi cikar karsina ..camur atmayida kes artik her makalen anti vatan karsitligi tutarsiz anlamsiz hikayelerinle daldan dala konarak bisey ismat edemezsin .benim sana tavsiyem kendine turkiyeden biraz o bahsettigin ilkokul sosyal bilgiler kitablarindan ismarlamak oturup okuyup bi dusunmek ne yanlis ne dogru ogretiliyor diyee..(YANINDA BI KACTANEDE CIN ALI KITABI ISMARLADA ZIHNIN ACILSIN) dedenden kalma klasik hersey yanlis ogretiliyor hikayelerinden belki o zaman kurtulursun. inan sana cevap yazmaktan bende hic zevk almiyorum
|
ÖMER HAYYAM
İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para! Hırka, tespih, post, seccade güzel; Ama Tanrı kanar mı bunlara? Var mı dünyada günah işlemeyen söyle: Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle; Bana kötü deyip kötülük edeceksen, Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle. Felek ne cömert ne aşağılık insanlara! Han hamam, dolap değirmen, hep onlara. Kendini satmıyan adama akmek yok: Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya! Bilgenin yüreğinde her dilek, Anka kuşu gibi gizli gerek. Damla nasıl inci olur denizde: Sedefler içinde gizlenerek. Ovada her kızıl lalenin teni Bir padişahın kanıyla beslendi. Yerden biten şu mor menekşe yok mu? Bir güzelin yanağındaki bendi. Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler, Bin bir derde düşer, canlarından bezerler. Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür, Onlar gibi olmayana adam demezler. Gül verme istersen, diken yeter bize. Işık da vermezsen, ateş yeter bize. Hırka, tekke, post most olasa da olur, Kilise çanları bile yeter bize. Beni özene bezene yaratan kim? Sen! Ne yapacağımı da yazmışın önceden. Demek günah işleten de sensin bana: Öyleyse nedir o cennet cehennem? İnsan bastığı toprağı hor görmemeli: Kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili. duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç? Ya bir Şah kafasıdır, ya bir vezir eli! Hak er geç cimrilerin hakkından gelir; Cehennem ateşleri onlar içindir. Ne der, dili inciler saçan Muhammet: Cömert gavur cimri müslümandan yeğdir. |
HAYYAM dunya ve gecim
Hayyam"ın Düşünceleri
Hayyam - Dünya ve Geçim Hayyam"da devri, çeşitli tepkiler yaratmıştır. O, ne tasavvufun mistik balçığına saplanıp kendinden geçmiştir, ne az bilginin verdiği aşağılık duygusuyla benliğe düşmüştür; bu bakımdan dünyayı, olduğundan başka türlü görmemiştir Hayyam. Onca feleğin işi-gücü adaletle tartılıp düzenlenseydi, fazilet ehlinin hatırını incitir miydi hiç? Felek ne veriyorsa aşağılık kişilere veriyor; han veriyor, hamam veriyor, ambar veriyor; hür kişiyse, yiyeceği ekmeği bile, bir şeyini rehin vermedikçe bulamıyor; böyle aleme yuf çekilir, yuf. Felek, gönülleri gamlara batırmada; neş"e gömleğini yırtmada; esen yeli ateş haline getirmede; içilen suyu ağızda toprağa döndürmede. Halkta vefa yok. Alem öyle iki kapılı bir konak ki burda ancak gönül kanı içiliyor, can veriliyor. Ne mutlu bu alemde tanınmayana, bilinmeyene, hatta anasından doğmayana. Yiyim, içim için çalışmak, yerinde bir iş; ama bundan ötesi ömre değmez. Gönül hoşluğunun ada kalmış ancak; ham şaraptan başka solukdaş yok. Elde kalan, ancak şarap kadehi. Akıldan, fikirden de fayda yok: zamanın meyvasını akılsızlar yemekte; böylesi zamanda ya Tanrı razılığını elde etmeye çalışmak gerek, yahut kadehe sarılmak. Hayyam, böyle bir devirde, bir zamancağız diyor, kendimden geçmek, olanı-biteni unutmak için şaraba sarılırım. Ama bana kötü diye fetva veren olur, sorarım ona, derim ki: Sen insanlarm kanlarını içmedesin, biz üzümün kanını; sen mi kan içicisin, biz mi? Zaten Hayyam, medreseden ancak ziyankarlık meydana geldiğine, vakıf lokmasındansa gönül karanlığı elde edileceğine inanmıştır. Bu yüzden de, yıkık bir yerde yaşa der, bu yaşayışla gönül sultanlığına erişilir. Akıllarına güvenenler, öküz sağmadalar; çünkü bugün ne akıl alan var, ne tere satan; böyle zamanda aptallık çok daha iyi. Az kişiyle dost olmak, zamane ehline uzaktan merhaba demek daha hoş; güvendiğin kişiye bile akıl gözüyle bir baksan görürsün ki düşmanındır o. Cehennem, ehil olmayan kişiyle eş-dost olmaktır, sohbet etmektir. Büyük geçinenler, mevki sahipleri, dertten, gussadan canlarından bezmişlerdir de gene şaşılacak şey şu ki onlar gibi hırsa tutsak olmayanı adam saymazlar. Hatta Hayyam, kendisine filozof diyeni düşman sayar ve bu sözün, bu kanaatin yanlış olduğunu söyler: Allah da bilir ki der, filozof değilim ben; şu gam yurdunda oturmuşum, fakat kim olduğumu bilmeyecek kadar da aşağı değilim, ne olduğumu ben bilirim. Bu rubai, gerçekten de Hayyam hakkında verilecek hükümde pek önemlidir. Hayyam, iyiliğe aşıktır, benliğe, benciliğe, kibre, nekesliğe düşmandır. Ehil kişiyle düşüp kalkmayı, ehil olanın sunduğu zehir bile olsa içmeyi, ehil olmayanın elinden şerbet bile içmekten sakınmayı öğütler. Kimseyi incitmemeyi, aziz kişilerin gönüllerini ele almayı, hatırlarını yapmayı, yüklerini yüklenmeyi söyler; insanlara ne yapıyorsan onlardan da onu bekle der. Kibirlenmenin karşısındadır; güzellerin saçları gibi gönül kırıklığına düş de der, her solukta binlerce gönül al; bir hür kişiyi iyilikle kul et kendine; bu, binlerce kul azad etmekten yeğdir. Onca cömert kafir, nekes Müslümandan üstündür; fakat gene de pek ihtiyatlıdır o. Zaman der, ağzına helva verse inanma, ağıyla karışmıştır o. Surahiyle kadeh bile birbirine dosttur ama dikkat et de gör, aralarına kan düşmüş. Hayyam, her ne pahasına olursa olsun, insanların minneti altında kalmamayı tavsiye eder. İnsan, sedefte mahpus kalan katrenin inci oluşu gibi eziyete, zahmete katlanmakla hür olur. Mal kalmazsa ne çıkar, baş sağ olsun der; kadeh boşalınca gene dolar elbet. Onca insan günde bir dilim ekmek, kırık testide bir içim soğuk su buldu mu, ne diye aşağı bir kişiye kul olsun? Akbaba gibi bir kemik parçasını yeter bulmak, adam olmayanın sofrasına eğreti oturmaktan yeğdir; aşağılık işinin yağlı-ballı nimetiyle bulunmaktansa kendi arpa ekmeğiyle geçinmek elbette daha hoştur. Aşağılık kişilerin hizmetine koşmaktan, sinek gibi her lokmanın üstüne konmaktansa bir somunu iki gün yemek, gönül kanını içmek, insanlığa daha da yaraşır. Yarım somunu olan, başını sokacak bir yuvası bulunan, ne kimseye hizmet eden, ne kimseden hizmet bekleyen kişinin ne hoş alemi vardır, neş"esiyle yaşasın. Düşmanın Zaloğlu Rüstem bile olsa baş eğme; dostun Hatem-i Tayy bile olsa minnetinin altına girme diyen Hayyam, elimde olsaydı şu feleği ortadan kaldırırdım, gönlümce yeni baştan bir felek kurardım; hür kişi de orda kolayca gönlünün dileğine kavuşurdu sözleriyle yeni bir alemin özlemini dile getirir. Hasılı Hayyam"ın dünya görüşünde dayandığı şeyler şunlardır: İyilik, gönül yapmak, özlü ve derin bir izzet-i nefis, kimseye eğilmemek; fakat zamanede herkesle ölçülü tanışıp sevişmek. Selviye hür derler; çünkü yüz eli vardır; bir yere uzatmaz; süsene hür derler on dili vardır; susar der Hayyam. |
ÖMER HAYAM
Bütün Dörtlükler
Biz aşka tapanlarız, müslüman değil; Cılız karıncalarız, Süleyman değil; Biz eskiler giyen benzi soluklarız: Pazarda sırma satan bezirgan değil. Nerdesin? Sana baş kaldırmışım işte; Karanlık içindeyim, ışığın nerde? Cenneti ibadetle kazanacaksam Senin ne cömertliğin kalır bu işde? Gerçek erenlere güzel çirkin, hepsi bir; Sevenler için cennet, cehennem, hepsi bir; Kendini veren ha ipekli giymiş, ha çul; Yastığı ha pamuk olmuş ha diken, hepsi bir. Yıllar günler gibi geçti gider; Nerde o eski dertler, sevinçler? Belaya aldırmaz aklı olan: Be da her şey gibi geçer, der. Dünyayı allar pullar boyarlar gözünü; Aklı olan hor görür süsünü püsünü. Kimler geldi gitti, kimler gelip gidecek: Al gitmeden alacağını, doyur gönlünü. Şarap mimarıdır yıkık gönüllerin Süzülmüş, tertemiz canı üzümlerin. Neden şer demişler bu hayırlı suya? Siz bana bu şerden üç dört kase verin. Aşk bir beladır, ama Tanrıdan gelme; Halk neden karşı kor Tanrı emrine? Bize herşeyi yaptıran kendi madem, Kulu sorguya çekmenin alemi ne? Dert de neymiş? O mu bizi ağlatacak? O mu sevinç bayrağımızı yırtacak? Gelin, atalım şunu gönül yurdundan: Yoksa içimizde fitne çıkartacak. Sensiz camide, namazda işim ne? Seninle buluşma yerim meyhane. Benim sevmem de böyle, yüce Tanrı: İstersen kaldır at cehennemine. Hep bir çember, dolanıp durduğumuz! Ne önümüz belli, ne sonumuz. Kim varsa bilen, çıksın söylesin: Nerden geldik? Nereye gidiyoruz? |
ÖMER HAYYAM
Bütün Dörtlükler
Bizi bizden alan şaraba gönül verdik; Coşup taştık; yerden kopup göklere erdik. Tenden bedenden soyunuverdik sonunda Topraktan gelmiştik, yine toprağa girdik. Tepemizde dönüp duran gökler Büyücünün fanusu gibidirler: Güneş bu fanus içinde lamba, Biz de gelip geçen görüntüler. Bir rint gördüm, binmiş dünya denen kır ata; Aldırmıyor dine, islama, şeriata; Ne hak dinliyor, ne hakikat, ne marifet: Gelmiş mi böylesi kahraman kainata? Kimi gizlenir, kimselere görünmezsin; Kimi renk renk dünyalarda görünür yüzün Kendi kendinle sevişmek bu seninki: Çünkü seyreden sen, seyredilen de sensin. Yüzümde pırıl pırıl sevinç gördüğün gün, Nice konakları yıkılmıştır gönlümün. Dalgıçsan dal gözlerimin denizine, bak: Dibinde mahzun bir deniz kızı görürsün. Seni kuru sofraların softası seni! Seni cehenneme kömür olası seni! Sen mi Hak" tan rahmet dileyeceksin bana? Hakka akıl öğretmek senin haddine mi? Önce kendine gel, sonra meyhaneye; Kalender ol da gir kalenderhaneye. Bu yol kendini yenmişlerin yoludur: Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye. Şarap içip güzel sevmek mi daha iyi, İki yüzlü softaları dinlemek mi? Sarhoşla aşık cehenneme gidecekse, Kimselerin göreceği yoktur cenneti. En büyük söz Kuran bile Arada bir okunur besmeleyle. Kadehteyse öyle bir ayet var ki Okur insan her zaman, her yerde. Neylesem bu benim iç kavgalarımla? Pişmanlığım, kendime düşmanlığımla? Sen bağışlasan da ben yerim kendimi: Neylesem bu yüzkaram, bu utancımla? |
sana biraz hak vermeden edemeyecegim.
bundan sonra daha az, maydanoz olacagim. H.
|
tesekkürler
Hayyamin yasam felsefesini bize tanittigin icin tesekkürler. Daha öncede birkac dörtlügünü okumustum. Iyilikten yana olusu ve din adina yapilan kötülükleri eslestirmesi güzel, fakat dikkatimi ceken sey sürekli allaha isyan etmesi.Nasil inancsiz insanlarin kötüleri varsa, inancli insanlarinda vardir. Hickimse melek degilki. Biz dindarlara karsi cok fazla beklenti icindeyiz sanirim. Örnegin hacca giden insanlardan birdenbire bir degisik bekliyoruz. Oysa insanin karakteri degismiyor birtek hacca gitti diye; sirf islami bir emri yerine getirmis oluyor.
Kisaca hayyamin bazi dörtlüklerini severek okuyor ve hak veriyorum ama allaha isyan etmesini filan yadirgiyorum. |
ÖMER HAYYAM biyogrofi
benimde corbada tuzum olsun diye internetten onunla ilgili biseyler buldum sizlerle memnuyetle paylasmak isterim
ÖMER HAYYAM HAYYAM (Ebul Feth Ömer bin Ibrahim; Ömer Hayyam da denir), iranli Sair ve bilgin (Nisapur 1044.ay.y 1123/1136). Hayati, gençlik yillari kesinlikle bilinmiyor. Elde bulunan eserlerinden, hayatiyla ilgili olaylari anlatan bazi kitaplardan, felsefe, matematik ve astronomi konularinda çalistigi, bu alanlarda düzenli bir ögrenim gördügü anlasilmaktadir. Hayyam ("Çadirci") takma adini, atalarinin çadircilik yapmalari yüzünden aldigi söylenir. Ömer Hayyam, zamaninda daha çok bilgin olarak ün kazandi. Iran"in, Selçuklular yönetiminde oldugu bir zamanda yetisen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük Sehirleri, Belh, Buhara ve Merv gibi bilim merkezlerini gezdi, birara Bagdat"a da gitti. Zamaninin hükümdarlarindan, özellikle selçuklu sultani Meliksah ve Karahanlilardan Semsülmülk"ten büyük yakinlik gördü. Saraylarinda, meclislerinde bulundu. Residüddin"in "Cami-üt-Tevarih" adli eserinde anlattigina göre Nizamülmülk ve Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ile okul arkadaslariydilar. Gerek Hayyam"in zamaninda, gerek sonarki çaglarda yazilan kaynaklarda çaginin bütün bilgilerini edindigi, o alanlarda derin tartismalara girdigi, fikih, ilahiyat, kiraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttugu yazilidir. Ebu"l Hasan Ali El-Beyhaki onun çok bilgili bir kimse oldugunu, fakat müderrislik hayatinin pek basarili olmadigini bildirir. Ayrica Zemahseri ile uzun boylu tartismalara giristigini, onun derslerine bile devam ettigini, Zemahseri"yi, bilgi bakimindan begendigini yazar. Hayyam"in fizik, metafizik, matematik, astronomi ve siir konularinda degisik eserleri vardir. Bunlar arasinda Ibni sina"nin Temcid (Yücelme) adli eserinin yorum ve tercümesi de yer alir. Zamaninda, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam"in edebiyat tarihindeki yerini saglayan, sonraki yüzyilarda da dogu islam dünyasinin en büyük Sairlerinden biri olarak anilmasina yolaçan Rubaiyat"idir (Dörtlükler). Ömer Hayyam, iran ve dogu edebiyatinda rubai türünün kurucusu sayilir. Sonralari aralarina baskalarinin eserleri de karsian bu rubailer iki yüz kadardir. Hayyam, oldukça kolay anlasilan, yumusak, akici, açik ve seçik bir dil kullanir. siirlerinde gerçekçidir. Yasadiklari, gördüklerini, çevresinden, zamanin gidisinden aldigi izlenimleri yapmaciga kapilmaksizin, oldugu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek olan yasanandir, dünyanin ötesinde ikinci bir dünya yoktur. Insan, yasadikça gerçektir, gerçek ise yasanandir. En sasmaz ölçü akil ve sagduyudur. insan bir akil varligidir. Gerçege ancak akil yolu ile ulasilabilir. Onun siirinde zamanin haksizliklari, softaliklari, akil almaz saçmaliklari ince, alayli, igneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu ask, sarap, dünya, insan hayati, yasama sevinci, içinde bulundugumuz geçici dünyanin tadini çikarma gibi insanla yogun bir baglanti içinde bulunan gerçek eylem ve davranislardir. Siirlerinde isledigi konulara, çokluk felsefe açisindan bakar. Ask, sevinç, hayatin tadini çikarma, Hayyam"a göre vaz geçilmez insan duygularidir, insan hayatinin ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazi dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, açik ve seçik bir insan severlik duygusu, gösteristen, asiriliktan uzak bir yasama anlayisi görülür. Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok sairi etkilemis, rubai alaninda tek örnek olarak benimsenmistir. Bati ülkelerinde adina bir çok dernek kurulmus, rubaileri bütün bati dillerine, bu arada birçok defa Türkçeye Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam"in Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adi altinda tercüme edilmistir. |
ömer hayyam COK ILGINC BIRSEY DAHA
Ömer Hayyam ve X harfi
Ömer Hayyam , 11. Yüzyıl"da Semerkant"da cebir üzerine çalısırken, denklemde bilinmeyen sayılara Arapça "şey" diyordu. Bu sözcük Endülüs"deki İspanyolca yapıtlarda xey olarak yazıldığından, zamanla X biçimini aldı ve bilinmeyeni göstermekte kullanılan evrensel X harfine dönüştü... Ömer Hayyam takvimi Sultan Celalettin Melikşah tarafından başkent Merv"e çağrılan Ömer Hayyam yeni bir takvim oluşturmak için kurulan bilim adamları heyetinin başına getirildi. O zamanlar halk arasında Ömer Hayyam takvimi bugünse Celali Takvimi olarak bilinen bu takvim her 5000 yılda bir gün hata veriyordu ve güneş yılına göre düzenlenmişti. Günümüzde kullanılan Gregoryen takvimi ise her 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Bu da Hayyam"ın bilimsel düzeyinin kendi zamanının ne kadar ötesinde oluşunun açık bir göstergesidir. Bilim ve Teknik / Ağustos 98 sayı 369, S. 63 |
Seda Kaya Güler: Ask eski bir yalan
Her seferinde özelse demek ki aşk hikaye
Her aşık olduğunuzda; eskisinden çok daha özel, çok daha farklısını mı yaşadığınızı düşünüyorsunuz? "Aşk Eski Bir Yalan" isimli kitabın yazarı Seda Kaya Güler, buna gülüp geçiyor: Hep aynı hikaye... Bütün aşklar tatlı başlar, sonra ilişki iktidar savaşına dönüşür. Biri oyundan vazgeçer, aşk sona erer. Ve her yeni aşk eskisinden özel olur... Bu yüzden aşk yalan!. Kitabın adını gördüğünüzde, engel olamıyor ve başlıyorsunuz şarkıyı söylemeye; "Aşk eski bir yalan, Adem"le Havva"dan kalan, aşk eski bir yalan, hayatıma dolan..." Durmayın devam... Her neyse... Türlü türlü hikaye var içinde bu kitabın. Hepsinin ortak paydası ise elbette "aşk". Aşık olan, olmaya çalışan, kaybeden, özleyen, kavuşan... Ve tabii hepsinde karakterimiz kadınlar, onların duyguları, sorgulamaları... Öyle donup kalmıyor, uzun uzun ne dendiğini anlamaya çalışmakla vakit kaybetmiyorsunuz; buradaki hikayelerin hepsi tanıdık, içten ve en güzel yanı; yalın... Aslında her şeyden önemlisi bu kitapta yalan hikaye yok, "kadın" kadar gerçek anlatılanlar... Yalan olan tek şey; yazarın da üzerine basa basa söylediği gibi "aşk": "Çok özel sanılan aşk bittiğinde, taraflar yeni bir aşka yelken açıyor. Her yeni aşk, eskisinden daha büyük ve özel olabiliyor. Oluyor da... Bu yüzden de "yalan"..." Seda Kaya Güler"in Epsilon Yayınevi"nden çıkan "Aşk Eski Bir Yalan" isimli kitabında 33 hikaye bulacaksınız; bazen üzen ama çoğunda gülümseten... KADININ SIRRI ÇOK * İlk kitabınız "Aşk, Seks ve Kadınlara Dair"den sonra geçen yıl ikinci kitabınız "İş, Aşk ve Kadınlara Dair"i yayımladınız. Şimdi de "Aşk Eski Bir Yalan" geldi önümüze. Burada da yine kadınlar ve aşklar var. Niye illa ki kadınlar ve onların aşkı? Bu konuyu ilginç kılan ne? Öncelikle kadınım... Kadınları erkeklerden daha iyi tanıyorum. Üstelik yıllardır kadınlarla görüşüp, kadınlarla ilgili yazılar, röportajlar, haberler yayımlıyorum. İkincisi bu konunun konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar aşk ve seks günümüzde tabu olmaktan çıksa da, kadın söz konusu olunca her şey açıkça söylenemiyor. Toplumun hoş karşılamadığı bu deneyimler, gün olur hayatlarını altüst eder korkusuyla, en yakın arkadaşlara bile anlatılamıyor. Hep sümen altına saklanıyor ya da halının altına süpürülüp gizleniyor. Ben, kadınların kendilerine bile itiraf etmeye çekindiği sırlarını, herkesin bilmesini istedim. HİKAYELER GERÇEK * Önceki kitaplarınızda iş yaşamındaki kadınların hikayelerini ele almıştınız. Üçüncü kitabınızda anne olan kadınları anlatacağınızı söylemiştiniz ama burada onlar yok. Bu kitap öncekilerin devamı değil sanırım... Evet, bu kitap "kentli kadın" yani "Ayşegül" serisinin devamı değil. Annelik, denemediğim, yaşamadığım, bilmediğim bir konu. Hâlâ çalışıyorum üzerinde. Sanırım kışa doğru yayınlanacak. "Aşk Eski Bir Yalan" ise çeşitli dönemlerde yazdığım yazılardan oluşan bir kitap. Mimoza Dergisi"nde yazdığım denemeler var mesela. Bir buçuk yıldır haftanın beş günü Yeni Asır"da yazıyorum. Onlardan seçmeler var. Ve kitap için yeni yazılmış gerçek öyküler... * O halde ilk iki kitap için görüştüğünüz kadınlar yok bu kitapta? Hayır, var. Her görüşmeyi, duyduğum her hikayeyi kafamın bir kenarına not ediyorum. Zamanı gelince kağıda dökülüyor. * Kitaptaki kadınlar, kendilerini ve kalplerini sorguluyor. Hayatlarında en önemli konuma yüreklerini koyuyor. Aşk gerçekten kadınlar için bu kadar mı önemli? Evet... Bakın; üç büyük düşünür ne diyor bu konuda: Simone De Beauvoir"e göre, aşk sözcüğünün anlamı kadınla erkek için farklı. Ve onları ayıran başlıca anlaşmazlık kaynaklarından biri de bu. Lord Byron ise örnek veriyor; "Aşk, erkeğin yaşamının yalnız bir parçası, kadınınsa tümüdür" diyerek. Ve Nietzsche diyor ki; "Bu aşk sözcüğü, gerçekten de, erkek ve kadın için ayrı ayrı şeyler anlatır. Kadının aşktan anladığı açıktır; onun için aşk bağlılık değil, başka hiçbir şey bakmadan, bir insanın hem ruhu hem de bedeniyle, tüm olarak kendini vermesidir. İşte bu koşulsuzluktur kadının aşkını bir inanç, beslediği tek inanç haline getiren. Erkeğe gelince, bir kadını sevdiği zaman, ondan işte bu aşkı bekler, ister, ama kadından beklediği duyguyu kendisi için varsaymaktan uzak mı uzaktır. Aynı koşulsuz teslim oluşu onaylayan erkekler çıksa bile bunlara erkek denmez." * Sizce onlara ne denir? "Kadınsı erkek" denir herhalde... AŞK HER ZAMAN VAR * "Aşk Eski Bir Yalan" diyorsunuz ama hikayelerin çoğunda sevdiğine kavuşanlar, aşkının gerçek olduğunu anlayanlar ya da kendine güvenlerini fark eden kadınlar var... "Gerçekte aşk yok" diyenlere bir mesaj mı yazdıklarınız? Öyle düşünmedim. Aşk her zaman var ve var olacak. Aşk, kadının en büyük zaafı... Uğruna her şeyden vazgeçebiliyor, kendi istekleri ikinci planda kalıyor. Aklı başına, yıllar geçince, herkes kendi hayatını yaşamaya başlayınca geliyor. Öykülerin kiminde tükenişler, kiminde ise baştan karşı çıkışlar yer alıyor. Bir anlamda iki seçeneği de göstermek istedim okuyanlara... YALAN... YALAN... * Okurları biraz da mutlu aşk hikayeleriyle mutlu etmeye çalışmış; hani, "Bakın "aşk" bir gün kapınızı çalabilir" demeye getirmiş gibisiniz... Belki de... Herkes bir gün aşkın gelip kapısını çalmasını ister. Hemen herkes büyük bir aşk yaşamak ister. Ve herkes kendi aşkının farklı olduğuna inanır. Herkesin aşkı kendisi için özeldir. Oysa çok fark yok! Bütün aşklar tatlı başlıyor. Sevgili, dünyadaki en muhteşem insan sanılıyor. Onu kaybetmemek adına tahakküm başlıyor. İlişki bir iktidar savaşına dönüyor. En büyük iktidar çatışması aşkta yaşanıyor. İki taraf da ilişkide söz sahibi olmak istiyor. Görünürde birbirlerine boyun eğseler de, müthiş bir savaş yaşanıyor derinlerde. Ve bu gerilim; bir ayrılıp, bir barışma aşkın uzun sürmesine neden oluyor. Taraflardan biri oyundan vazgeçerse aşk da sona eriyor. Kusurlar göze batmaya başlıyor. Hep aynı "hikaye"... Çok bildik ve tanıdık... Ve de "eski"... Ve o çok büyük, çok özel sanılan aşk bittiğinde, taraflar yeni bir aşka yelken açıyor. Her yeni aşk, eskisinden daha büyük ve özel olabiliyor. Oluyor da... Bu yüzden de "yalan"... * Verdiğiniz bir röportajda kadınlardan umudu kestiğinizi söylemiştiniz. Ama kitapta görülüyor ki, sizin hâlâ umudunuz var... Umut etmek istiyorum. Kadınların cinsel devrimi gerçekleştirmesini bekliyorum. * Dördüncü kitabınızda sanırım konu yine kadınlar olacak?.. Elbette. Ama şunu unutmayın ki, kadınların olduğu her yerde erkekler de var. Kadınların baş kahramanları erkekler... BELGİN ÇOBAN "ask eski bir yalan" isimli kitabini tavsiye ederim.Icindeki hikayeler cok sasirtici olmasina ragmen enteresan ;-) Her türlü kesimin hayatindan örnekler bulunuyor aslinda. |
sanati da zaten
söyledikleri seyi bir bir yansitmiyormu?ikisini birbirinden ayrimak,dolayisiyla sanatiyla gurur duymak imkansiz.
|
.....
...."Git kendine cok sevdirmeden" gercekden cook güzel bir kitap...
ama bir o kadarda "Bu isde bir yanlizlik var" Kitabi cok güzellll tavsiye edrim... |
bravo
ad bücherliste:
o.sinanoglu -bye bye türkce mehmed niyazi-canakkale mahseri (her sayfasinda aglamak isteyenler icin ;) lg |
Yüz Firca Darbesi...
.... aranizda kimler "Yüz Firca darbesini" okudu?
ben merakimdan ve coook celiskili Yorumlar sayesinde okudum.... ve gercekden bi türlü bu kitap hakkinda nasil bir Yorum yapicagima karar veremedim...!!! hem diyer yabanci Ülkelerde hem Türkiyede... kitap rekorlar kirdi..bence bukadar celiskili ve yoruma acik bir kitap oldugundan dolayi mi?? burda okuyanlarin Yorumlarini gercekden merak ediyorum.... |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 08:59 Uhr. |