![]() |
iyi de ben turkum!!:)
e herhalde bahsini ettigin sekilde dillendirecek herkes subjektivitesini.objektiflik dediğin nedir?bir insanın bir insana bahsettigi fikirler daima subjektif degil midir?objektif olması için kriterler neler?bunları belirleyenler kim?bunlar da insan degil mi?herkes tarafından kabul edileblecek aklı selimin takdirini kazanmaya musait yorumlara objektif diebiliriz dersem ortaya nokta atmıs olur muyum?
simdi su varki:insan bulundugu ve aidiyetini kabullendigi toplumsal yapı tarafından belirlenir.bebekler hicbir seyy bilmezken aldıkları egitim ve aleler ve içinden cıktıugı toplum ve daha sonra bulundugu toplum yada toplumlar onu belirler.bu herhalde objektif.ve toplumun temel dinamiklerini belirleyyen ve benim herseyden once DİN geliyor dediğim temel bazı dinamikler vardır.yani toplumu ve bireyi belirleyen turlu degerler manzumesi.hristiyan bir ermeni dediğini der.elbette der o hristiyandır ve ermenidir.bir pkk lı kurt de elbette degini der cunku ona pompalanan odur.ve buna zemin hazırlaanlarda tr derin devletindeki işbirlikcilerdir(yukarda az bucuk degindim)bu ister istemez kişiye gore degisir.ama kim haklıdır?sorun burda.kimsenin agzına mantar tıkayıp kafasına poset geciremem ki konusmasın diye.hee kim hangi merkezden neye dayanarak konusuyor?ben diyorumki Hakk olan dogru olan yalnızca islamdır.turkiye denen cografyada musluman halkın turk kurt cerkez bosnak demeden bu cografyayı gavura karsı savunması sonucu korunulabilmiş kutsal bir yerdir.dolayısıyla buna karsı marksist bir idealle ve abd israil ab gibi somurgecilerin yuz yılı askın planları ortadayken kurt die bir sey uydurup ihanete karısmak dediğğim gibi işte.ihanettir.cunku ben turkum muslumanım yani.bu anlamda.ve dindarım.ermenilere devlet sozu verilmişti tukiyeden calamadılar iran ve azerbacandan caldılar kurdurdular.ne işe yyarıyor ıngar ıkarmaktan baska.kurtler için proje henuz tamamlanamadı .sorun da burda.o dediklerin de yani kurt soylemleri de bu projenin propoganda için kullanılan soylemleri.aklı selime gore dusunursek.ve mensup oldugumuz yapıya yani aidiyetlerimize kişiliğimizi bizi olusturan temellere gore dusunursek.ben kendi temellere gore dusundugumde pkk hayindir.ermeni de benzeri.yani bunlar kucuk varlıklar buyuk bir kulturel miras devlet elenegi edebiyat sanat ilim gibi degerlerden yoksun topluluklar.mensup oldukları yapılardan ayrı dusunulduklerinde.kardesim turkiye ne kadar kafatsı anlamıyla turklerinse o kadarda kurtlerindir.kocaaaaaa devletleri var.dedeleri bu vatan ugruna olmus.hee isyan etmeleri için bu devlet içinde dahi cok kimse ne yapılması gerekiyorsa yapmıs.aklı selimi ele alırsak yine de ihanete dusmeleri ve bunu savunmaları kabul edilemez.yani bahsini ettiin seyleri sylemeye hakları yok.birde nasıl tum kişilikleri kendi butunlugune gore biricik kabul etmek gerekiyorsa yani kendi içinde degerlendirmek gerekiyorsa(tum toplumsal etkilenmeleri de kapsayacak sekilde)toplumlarıu halkları devletleri de o sekilde degerlendirmek gerek.ben hizbullahın bu manada turklerin yaptıından farksız bir sey yapmadıgında diretiyorum.isralin yaptıklarından sanırım cok fazla haberiniz yok.bence biraz arastırın.anlatabldim mi?biraz etrafında dolandım gbi oldu. |
girdik simdi derin mevzulara.....
sen ama gercegin relativ-göreceli olma olgusuna dayanamayip mutlak hakikat saydigin islama saginip refereanslarini ordan aliyorsun..düsünce ve eylemlerinin mesruiyetini keza yine dini parametrelerden hareketle insa ediyorsun..ve bunun sonucu olarak dünyayi müslüman ve gavur diye ikiye bölüyorsun..hal böyle olunca senin icin bir eylemin etik anlamda dogru olup olmamasi onun hak yoluna allah yoluna hizmet edip etmedigi ile ölcülür..yani somut olarak müslümana yararli olan eylem etik anlamda dogrudur.. benim ise böyle dogrulari ölctügüm mutlak dogrular cevtvelim maalesef yok:-)..demokratim diyecem, malum busch ve ekipi icine etti bu kavramin..ama o da gider bir gün elbet..senin tasavvur ettigin gerceklik algilamana kesinlikle katilmiyorum ama.... ben aman demokrasi, evrensellik, kardeslik deyip gelin hayal cekelim, elele verelim demenin maalesef varolan reel sorunlari cözmeye yetmedigini biliyorum...ama gercek ve dogru olarak da bir dini, bir irki kriter almanin da ne menem tehlikeli ve felaketlere yol actigini ve acabilecegini de cok iyi biliyorum..bu da sonucta makyavelist bir noktaya varir: güclü isen haklisin..evet kisa vadede maalesef dogru..ama uzun vadede bu denklemin ters yönde isledigine inanirim: yani ayni zamanda hakli isen güclüsün..
somut olaylarimiza dönersek:ben pasivist degilim..kuvayi-i milliyeler an gelir kacinilmaz olur elbette..yurdun ani bir saldiri ve istila altina girmistir, horlaniyor dislaniyorsundur vs. vs. ama ne kürtlerin problemleri silahi mesru ve dogru kilacak kadar kötü degildir, ne de ortadogu da islam cografyasinda müslümanlarin yasadigi bütün problemlerin sebebi israildir.filistinliler süphesiz cok problem yasiyor israil yüzünden, ama iran ve türkiye müslümanlari degil..israil ve amrikanin büyük ve kücük seytan olarak herseyden sorumlu düsman figürü olarak müslümanlarin kafasinda sabitlenmesinin zararli tarafi, kendi kendilerine dönüp özelestiri yapmalarini engelliyor olmasidir... ben suna inanirim: iktidar demokratsa-hosgörülüyse muhalefet de demokrat oluyor, antidemokrat sa, kaba güc disinda metod bilmiyorsa muhalafet de terör uyguluyor..baba dan dayak yiyerek büyümüs, fikirleri sorulmamis bir cocugun baskasini dinlemesi, demokrat olmasi zor.. |
o.T.
yani ben sunu anlatmaya calısıyorum.bu insanların dedeleri olanlar yani kurt buyukleri kurtulus savası esnasında bolede bole bir prjenin varlıgından haberdar oldukları için bulundukları cografyayı KÜRDİSTAN olarak adlnadırmıs ancak turkşe buyuk miiilet meclisine katılarak TURK olduklarını soyleyerek bu projeye karsı(DA) savas vermesini bilmişlerdir.han dinamiklerle hangi anlayısla?bunu anlatmaya calısıyorum.bu ulke bu sekilde kurtuldu.ani kaftascı dedim demin klavye hatası olmus.kafatascı anlamında bir turk deil bu.turkiye buyuk millet meclisinin turku.musluman halka turk demiştir bu kuruu ve kurtarıcı meclis.ani turkiyeyi kuran kurtaran herks turktur.buna kurtler de cerkezlerde lazlarda dahildir.tum musluman unsurlar.yani turkiye ne kadar (kafatascı anlamında turk denilenlerin)turklerinse okadar da kurtlerindir.ataturk de dahil bircok devlet erkanının yanlıs politikaları kurtleri kusturmustur ama bu asılamayacak bir sey degildir.musluman duyarlılıgıyla hareket etmek zorundadır herkes.turkiye turkiye cumhuriyeti olduktan sonra devrimlerle ulus devlet olma ypluna gidilmiş.nasıl ulus devlet olunur derken ne denilmişse o yapılmıstır.ve devlete trukiye dendği için ulus devlet olacak diye uyduruk kafatascı bir turkluk uydurulmustur.ve bu, devletin merkezine oturtulmustur.ataturkle baslıyor.ziya gokalp kurtcuydu mesela .dyarbakırlı kurttur.kurtculugun tutmayacagı anlasılınca emile durkheim yonlendirmesiyle turkcu olmustur.ve devletin temel ideologu olmustur.seyh said isyanıyla binlerce insan istiklal mahkemelerinde yalnızca kurt oluklaı için turkçe bilmedikleri için idam edilmişlerdir.son donemde de pkk eylemlerini bastırmak için kullanılan yontemleri telkin edenlerin ozellikle israil merkez li terorle mucadele uzmanları oldukları belgeleriyle ortaya konulmaktadır.yani israil filistinde ne uguladısa benzeini turkiyede uygukatmaya alısmıstır.bu neye yaramıstır.ama bu devlet bin yıllıktır.ortak kultur oortak tarih diye bir sey var.herseyen once ortak din var.kusturulen kurtlerle ok cabuk barısılabilir.120 yıldır anca kıskıran bir toplulugun gonlunu almak onları memnun edekleri revah ve huzura kavusturmak hic de zor degildir.ancak bunun olabilmesi içinde musluman bilincinin her iki tarafa da hakim olması gerek. her iki tarafında hayrına olan budur.bu catısmadan hem bu dunya hem ote dunya adına kimse kazanmıyor.kazanan emperyalist gucler.burda iş daha cok tc ye dusuyor.bunu da kabul ediyorum.
|
o.T.
islamın siyasal bir mekanizmadan ve butunlestirici bir toplumsal yapıdan uzun bir zaman uzak kalması insanların islamın bu butunlugu huzuru guveni refahı veremeyecinde inat etmesine neden oluyor.ben diyorum ki turkiyeyi onca yıl savasın ardından onca fakirlik içerisindeyken bir ve butun olarak kurtarıp bu millete bu vatanı veren sadece islamdır.canakkale diyip diyip hamaste yapmıyorum.kendisi hakkaten olaganustudur.itilaf devletlerinin bogazı gecemesinin tek nedeni islamın insanlara verdigi butunluk duygusudur.diyorum ki eger islam bireyde ve toplumda asli seklini kazanırsa ahlaki anlamda ,gucu elde etmek ve kullanmak anlamında ve sanat bilim gibi alnblar ustun bir kultur ortaa cıkarmak anlamında her seye yeter.islam dini bunları her seyiyle en ust anlamda verebildiini tum tarihi tecrubesiyle kanıtlamıstır.islamı hakkıyla yasayan toplumlar yucelmiş savsaklayanlar cokmustur.osmanlı devleti devlet olarak savsaklamayı inaılmaz derecelere tasıdıında cokmus ancak halk islamın veridgi ozguven ve asaletle ankayı kullerinden ucurmaı basarmıstır.ben bunu sooyluyorum.demokrasi dedgin seyin bush dedgin adamla es anlamı vardır.sen diyorsun ki bush gbileri bu kavramı mahvediyor.hayır bu kavramı dunyaya dayatn amerikan kapitalizmidir.2. duna savasından once demokrasi neydi nerededi hani ulkeler demokratikti.ingitere hollanda ibi devletler hala krallık.1.dunya savası da cok uzak zamanlarda değil.1.duna savası sırasında mutlak monasrsi hakimdi.abd bile bu monarsi benzeri baskanlık sştemini geliştirmiştir.baskanı secen eyalet baskanlarıdır.zamanla donusup değişmiştir tabi ancak balangıc itibariyle monarsiye benzer bir yapı arzeder.hasılı kelam ikini dunya savasına kadar demokrasi kavramı pek ole kabul edilip sevilen sayılan tutulan bir kavram değildi.secim diye bir sey vardı.buna ragmen avrupa totaliter rejimler dogurdu.neden?surekli bir cekisme ve catısmaya daalı ve az az koparılan haklar neticesinde geliştirilmiş bir yapı hakim.ve br seklde ezilenler en sonunda patlama noktasına gelip total bir seylere yoneliyorlar.netcede ikini dunya savasından sonra avrupanın asadıgı yıkımın emsali olmadıgını kendileri soyluyor.40 milyon olu.ve abd ye tasınan kapitalizmin lorları demokrasiyi sinirleri alınmıs ortalama bir siyasal hayatı ve reklamla beslenen bir refah duzeeyini sart kosarak sırf kapitazlim işlesn diye demokrasiy dayatmıslardır.hee ben alırım demokrasiyi kendi dinamiklerime gore sekillendiririm.diyemezsin.tr en buyuk ornektir.dort darbe olmustur.bush un yaptıkları da hakkaten demokrasi getirme cabasıdır.ancak kapitalizm ilerligini yitirmeden batı toplumlarının refahının devamını saglayabilir.demokrasi de amac budur.kendileri demokrattır.kendilerine uyanlar da demokrasi havarisi.kurdukları sistemlerde gudumlu demokrasi.gudumlu fuzeyle arasında bence bir fark yok.
|
o.T.
ayrıca burdaki tartısmanın merkezinde lubnan hizbullah israil ve pkk var.dolaısıyla bu mecrada donuyoruz.dediğine katılıyorum.israil her nekdar seytnasada dediğin gibi herseyn bası değil.aldanmaya musait kişiliklerdedir suc.bolge ulkelerinin onyillardır suren ahmaklıgında.
|
sevgili babur...cografya adlari bir iki
batilinin aman su güzel bir isim gel so bölgeye ermenistan, suraya da kürdistan ismi verelim demekle olusmazlar..bunun sosyo-cografik temelleri vardir her zaman...ayrica yanlis biliyorsam sen veya tarihten anlayan bir arkadas beni düzeltsin ama benim bildigim, birinci mecliste,(yani 1920-ile 23 arasi mi 24 mü nedir) dogudan gelen milletvekilleri kürdistan, karadenizden gelenler ise lazistan eyaleti mebuslari olarak yer aliyorlar mecliste..
neyse benim amacim kürt ve ermeni üzerine bir tartisma yapmak degil..benim sicilim bu konularda haksiz bir sekilde kürtcü-ermenici ye cikti zaten :-) benim esas demek istedigim, yazdigim makalenin mesaji suydu: bir din ethik ve ahlaki, dogru davranisin kriteri olamaz..yok daha güzel ve dogru ifadesi söyle olmali: sadece din olamaz..din sadece varolan bir cok kriterden birisidir..islam yaklasik 1300 yildir yeryüzünde mevcut degilmi? ama asurlular, hammurabi krali veya ateist antik yunan filozoflari, islamdan binlerce yil önce, hristiyan ve budist teologlar ise keza yüzlerce yil önce dogru davranisin ne oldugu konusunda kafa patlatmislar degil mi? |
Din elbette toplumlarin yasaminda
cok belirleici olmustur..sen canakkaleyi ve kurtulus savasini örnek verdin.bunun baska cok örnegi var..bende mesela katolik polonyalilari örnek vereyim..rusya ile almanya arasinda SIKISIP kalan polonyalilarin cektikleri cileyi yeryüzünde az toplum vekmistir..ama bu gün hala ayakta olmalari ve bir devlet olmalarinin sebebi dinleridir ve dini örgütlenmeleridir...bu nedenle polonya avrupanin en muhazakar dindar ülkelerindendir..
ama hic bir din bir siyasal sistem kuramaz..bir toplumun manevi hayatindan öteye giderek siyasal-sosyal-ekonomik bir örgütlenmeye direk kaynaklik edemez..bence de islami cografyanin ahmakligi bunu hala idrak edememis olmasidir... demokrasi konusunda da baska düsünüyorum: ingilizler günes batmayan imparatorluk kurmussa, dünyada ki en büyük emperyal güc olmussa bunun sebeblerinden biri de mutlaka ingilterenin kendi ülkesinde demokrasiyi kurmaya calisan ilk toplum olmadisir belki de...amerika yaptigi seytanlilara süper güc olmussa bunu 20. yüzyil basinda demokratligin pek degilse de liberalligin temsilcisi olmasina borcludur.... ben sahsen illah basimizda bir candarma olacaksa amerika-ingiliz ikilisini, rus-cin ikilisine de, iran suudi ikilisine de tercih ederim.. |
Sakin Ol Babur!!!
Merhaba Babur efendi,
Ben Türklüğün oluşumu üzerine hiç bir şey yazmadım, Osmanlı Siyasi Devlet sisteminde Türk tebaası diye bir şey geçmez, hiç bir etnik toplululuğun etnik kökenin ismi ile siyasi devlet yapılanmasında adı geçmez diye yazdım. Eğer geçiyor ise buyur yaz. Yazılanlar üzerinde düşünceler üretmek samimiyeti doğurur. Kısaca biz Türklüğü tartışmadık senin ile, Osmanlının ümmetçi, cemaatçi, basitçe deyim yerinde ise yönetim sisteminin Devlet ve Din olduğudur. Bunun da tartışılma nedeni senin ortaya attığın genel düşünce sistemin ile bire bir uyum sağlamasıdır. Bazen çok uzun, uzun yazmak konuları karıştırmaktan başka bir işe yaramaz, bazı konular kısa ve öz olarak çok daha doyurucu açıklamaları yaratır. Osmanlılı Anadolu Müslümanları kendilerini, Şafi, Alevi ve Sünni olarak tanımlarlar, kendi aralarında bile Şafi Kürdü, Alevi Türkü, Sünni Türkü diye hitap şekilleri yoktur. Tebaalar Müslimler ve Gayri Müslimler olarak ikiye ayrılır. Başka bir topluluk yalnızca saraylı Sultanın topluluğudur, sarayın dili bile kendisinin ve onun ile birlikte çalışanların anlayabildiği özel bir dildir, buna da Osmanlıca denir genellikle yazılım ve Osmanlı sanat dilidir. Anadolu toplumlarının bu dil ile uzaktan, yakından bir alakası yoktur, olsa idi Anadolu ozanlarından bir kaç tane Osmanlıca eserler çıkardı, ben olduğunu hiç duymadım, yanılıyor da olabilirim, ama ne bir Dadal oğlundan, ne bir Kör oğlundan, ne bir Yunustan, ne Karaca oğlandan, nede onların uzantıları olan cumhuriyet dönemine ait ozanlarda rastlamadım Osmanlıca’ya. En kıymetli bir örnek, Aşık Veysel... Türk deyimine çok kısaca değineyim, ilk defa bu cümleyi Çinliler kullanmışlardırlar, Orhun kitabelerinin keşfi de 80, 90 yıllık bir meseledir. Anadolu Müslümanlarının etnik kökenliliğine doğru dönüşümü genç Türkler ile başlamıştır, tuhaftır Sultanın Avrupa yeniliklerini öğrenmeleri için gönderdiği genç Türkler Sultanın başına öyle bir sorun açmışlardır ki, bu birinci, Meşrutiyet, ikinci Meşrutiyet, İtti haki, Terakkilerin oluşumlarını da beraberinde getirmiştir. Türkçülüğün en keskin savunulduğu dönem İtti haki, Terakkiler dönemidir. Belki sana bir yardımı olur bu konuda diye bir mahkeme örneği sunuyorum. Çok yakından ilgilendiğin bir isim olduğunu düşündüğüm için aktarmaktayım bu araştırma yazısını. (..Alt Kimlik / Üst Kimlik Sorunu -Ziya Gökalp"in sorgusu- Mütareke döneminde,Damat Ferit Hükûmeti tarafından ilân edilen ve bunun bir gereği olarak kurulan Divan-ı Harbi Örfî (Sıkıyönetim Mahkemesi),İttihatçıları ve bu arada Türkçü fikirleri nedeniyle Ziya Gökâlp’i suçlamıştır. Aşağıdaki metin bu suçlamanın “sorgusu”dur. Celâl Bayar’ın kitabından (Bende Yazdım. Cilt 2. S. 75-76. –Sabah Kitapları.) aynen alınmıştır. Sadeleştirmeler yazara aittir. O da, kitapta bildirdiğine göre (Notlar B5.-10. S.245), metni , “Divan-ı Harbi Örfi Muhakematı Zabıt Ceridesi. Beşinci Muhakeme 14.Mayıs.1335 (27 Mayıs1919” dan aynen kitabına nakletmiştir. Metin; önce “fikir suçu” uygulamalarımızın,geleneğimizin de denilebilir, kökeni ve geçmişi konusunda bir fikir vermektedir. Ciddi bir fikir tartışması şeklinde gelişen sorgunun seviyesi ise,hele 70 li 80 li yıllardaki örnekler hatırlanır ve karşılaştırma yapılırsa,bir hayli üst düzeydedir. Alt kimlik-üst kimlik tartışmaları günümüzün de önemli sorunu ve tartışmasıdır,metin bu yönüyle de tartışmalara aydınlatıcı katkılarda bulunacak niteliktedir. Bir diğer önemli nokta da Celâl Bayır’ın belki de öne çıkan politik kimliğinin etkisiyle gözden kaçan entelektüel kimliğidir. Böyle bir metni mahkeme tutanakları ceridelerinden çıkarıp, değerlendirmek,şüphesiz, geniş bir bilgi birikimi kapsamlı bir bakış ve görüş derinliği gerektirir. Cengiz İlhan * * * “Reis Mustafa Nazım Paşa, - Ziya Bey! Sizin Yeni Mecmua namında bir mecmuanız var mı? Ziya Bey, - Yeni Mecmua bir mecmuadır. Bendeniz oraya yazı yazarım. Reis: - Orada Turancılık gibi bir makaleniz varmış. Bu makale Osmanlılık sıfatına Turancılığın tercihi hakkında imiş. Bu baptaki içtihadınızı izah eder misiniz ? Ziya Bey: - “ Turan nedir?” diye bir makalem var. Orada gösteriyordum ki,bu gün tasavvur edilebilecek Turan,harsî (kültürel) Turan’dır. Yani Osmanlı Türkleri bir hars (kültür) yapacaktır. Sonra bunu diğer Türkler kabul ederse......İşte, harsî turan budur. Ve bu da Osmanlı Devleti için faydalıdır. Çünkü ,bir kere memleketimizde Osmanlılığın esası olan Türklük ilerleyecek,tabii devlet de kuvvetlenecek ;sonra da bütün Türkler Osmanlı Türkçesi’ni kabul edecekler . Harsî Turan’dan maksat Azerbaycan Türkleri zaten başlamışlardır. Osmanlı Türkçesi’nin taammümü (yayılışı) Osmanlı Edebiyatının milli edebiyat olarak kabul edilmesi....tabii Türkleri kalben buraya merbut bırakacak (bağlayacak) . Buradaki eserler bütün Türk aleminde okunacak, gazetelerimizin ,kitapla- rımızın okuyucuları çoğaldığı gibi tabii muharrirler de,edipler de eserlerinden daha çok fayda görürler. Makale bu suretle baştan nihayete kadar bunun Osmanlılığa faydalı olacağına delalet ediyor ve sarahaten ifade ediyor. Reis : - Bu anâsırı gayr-i müslimeyi (Müslüman olmayan unsurları) bazı gûna (çeşitli) hissiyata düşürmez mi? Ziya Bey: - Hayır efendim. Bütün anâsır-ı Osmaniye (Osmanlı unsurları) kendi harslarında muhtardır. Yani her unsur kendi milli harsında muhtardır. Kendi edebiyatını,kendi harsını,kendi lisanını neşredebilir. Binaenaleyh bu usul onları gücendireceğine,bilâkis memnun eder. Çünkü aksi fikirde bulunanların ,yani “Türk milleti yoktur,Türk harsı yoktur,yalnız Osmanlı lisanı vardır,Osmanlı harsı vardır,” diyenlerin fikri, anâsırı gücendirir. Çünkü tabii diğer milliyetleri tanımaz.Yalnız Osmanlı milliyeti vardır. Halbuki bendenizin itikadına göre,Osmanlı tabiri devletindir. Devlet-i Osmaniye’ye tâbiyiz. Fakat Devlet-i Osmaniye içinde Arap Milleti,Türk Milleti,Ermeni Milleti var. Bir çok millet var. Bu,bilâkis her milletin milliyetini tasdik ediyor. Çünkü Osmanlı Devleti ancak mütekabil hizmet esasına müstenit bir ittihâd-ı anâsıra istinat edebilir. Yoksa ,hepimiz Osmanlı’yız,milliyetimiz yoktur demekle ittihâd-ı anâsır olamaz, bunu unsurlar reddederler. Reis : - Milliyet iddiası başka. Fakat Osmanlılık birçok milletlerden teşekkül ettiği için onların beynindeki rabıtayı takviye etmek icap eder. Yalnız içlerinden bir kısmını intihap edip de (seçip de) onların milliyetini meydana koymaya sâyetmek (çalışmak) tabîidir ki diğer anâsırın hatta belki müslüman olan diğer unsurların da inkisar-ı kalbini mucip olmaz mı? (kalbini kırmaya sebep olmaz mı?) Ziya Bey: - Hayır efendim. Her unsur... Reis: - Osmanlılık namı altında içtima etmişler. Hatta bunlardan bazıları,pek çok Hıristiyan,zatı aliniz daha iyi bilirsiniz ki,Türkçe’den başka lisan bilmezler. Kendi lisanlarını bile tekellüm etmiyorlar (konuşmuyorlar). Osmanlılık nam-ı celili altında toplanmış olan kavimlerin yekdiğerini olan rabıtası teşyid edilecek (bağları kuvvetlendirilecek,şiddetlendirilecek) yerde ,onların bazı hususatta bazı gûna inkisarını (gücenmesini) mucip olacak bu gibi makalelerden ne fayda bekliyordunuz? Ziya Bey: - Eskiden Türkçe’den başka lisan bilmeyen Rumlar bilâhare çocuklarını Atina’ya gönderdiler.Rumca’yı öğrettiler. Ermeniler de öyle. Ermenilerde yine lisanlarını ihya ettiler. Bu asır milliyet asrıdır. Bahusus Wilson prensipleri de bunu büsbütün meydana çıkardı. Her millet,milliyete doğru gitmek mecburiyetindedir. Fakat bu milliyet Osmanlı tabiiyetine halel getirmez. Osmanlı kelimesi bir siyasi cümledir,bir devlettir. Bir devlet dahilinde müteaddit milletler olabilir. Fakat o milletlerin ahengine ,ittihadına belki mani olacak şey,milliyet prensibinin inkar edilmesidir. Milliyet yoktur demekle, tabii unsurların imtizacına (kaynaşmalarına) mümanaat edilmiş (mani olunmuş) olur. Halbuki bendenizce Türk Milleti ne kadar muhterem ise diğer milletler de o derece muhteremdir. Her milletin harsı vardır. Her milletin harsı birbirine lâzımdır. Adeta milletler arasında bir taksim-i amâl (iş bölümü) vücuda gelmiştir. Her millet hususi bir hars meydana getirmekle,bir sanayi-i nefîse (güzel sanatlar) meydana getirmekle tabii yalnız kendisi mütelezziz olmuyor (zevk almıyor). Başka milletlerde bütün milletlerin musukisinden,resminden,şiirinden, edebiyatından,her türlü sanayi-i nefîsesinden mütelezziz oluyor. Milliyetlerde milli bir zevk olduğu gibi bir de “exotique” zevk vardır. Yani harici zevk,sanayi-i nefiseden zevk almak. Meselâ Pierre Loti Türk sanatından,mimarisinden zevk alıyor. Tabii bu ekzotik zevkten dolayı Türk harsını seviyor. Bunun gibi Türklerde ,Fransız,İngiliz,Alman her türlü milletin harsından mütelezziz olduğu gibi memleketimizde bir unsurun harsı olsa bundan da herkes ,bütün unsurlar müstefit olurlar (faydalanırlar). Çünkü insaniyette bu kadar müteaddit harslar vücuda gelir. İnsaniyette tealî eder (yükselir).”…) Osmanlı İslam Millet sistemi İslam Hukuku esaslarına göre oluşturulmuştur Babur efendi. Osmanlı Millet Sisteminin ana hatlarına kısaca değinirsek. İslam hukukunda halk iki ana guruba ayrılır. Vatandaşlık hak ve ödevi olan Müslümanlar ile siyasal hakları ve tabi oldukları hukuk kuralları açısından onlardan farklı olan Zimmiler. Zimmiler, İslam devleti tarafından zimmet adı verilen bir sözleşmeye dayanarak korunan toplulukları oluştururlar. Zimmilik üç şekilde ortaya çıkabilir. 1, Sulhla anlaşması ile, yani, Darülharb de yaşarken, kendilerine, (cihat), açılacak topluluklar, cihat öncesi haraç ve cizye ödeyerek İslam egemenliğini kabule yanaşırsa Zimmi olurlar. 2, Harpte mağlup olup, Müslüman idaresini kabul ile. 3, Müslüman devletin kuruluşunda idaresi altında bulunmak ve vatandaşlığını kabul etmek ile. ( alıntılar Prof. Dr. Servet Armağan. İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, Diyanet işleri Başkanlığı.) İslam devleti ile bu kimseler arasında yapılan sözleşmeye Zimmet adı verilir ve bu sözleşmeye göre, Zimmilerin can, mal dokunulmazlıkları, vicdan ve ibadet hürriyetleri İslam devletinin teminatı altına alınır. Bu teminata karşı Zimmiler Müslüman idareye karşı bağlılık, sadakat göstermek ve cizye adında fazladan bir vergi ödemek zorundaydılar. Bunlar Müslüman olmadıkları için, kendilerine İslam hukukunun Şeriatının hükümleri uygulanmaz. Bu nedenle Müslümanlardan farklı olarak yönetilirler ve farklı hukuka tabidirler. Bu toplumların kendi sosyal ve dini yaşamlarını düzenlemelerine belli sınırlar içinde izin verilir. Kendi dini inançlarını sürdürmekte serbest oldukları gibi, hukuk açısından da kendi toplukları için geçerli hukuk kurallarına bağlıdırlar. Sadece ceza hukuku bakımından. İslam ceza hukukuna bağlıdırlar. Fakat tüm bu özgürlükler Zimmilerin Müslümanlar ile eşit oldukları anlamına gelmiyor. Tam tersine; siyasi ve hukuki bir dizi sınırlama vardır ve bunlar Müslümanlar ile eşit sayılmazlar, ikinci sınıf vatandaşlardırlar. Dini ırkçılık bulunmaktadır. Genel vatandaşlık hakkı bir tek Müslümanlara tanınmıştır. Zimmiler ise tahammül edilenlerdirler. İslamın Otoritesini kabul etmeleri koşuluyla varlıklarına ses çıkarılmaz. Zimmiler özel hukuk alanında bazı haklardan da yoksundurlar, Müslüman kadınlar ile evlenemezler, Müslümanlara karşı şahitlikleri kabul edilmez, ceza hukuku bakımından da eşit değildirler, bir Müslüman’ı öldürürse genellikle ölüm cezası verilir, Zimmi yi öldüren Müslüman’a genellikle ölüm cezası verilmez. Kesir olan kısas cezasının, Harbiler konusunda uygulanmadığıdır. ayrıca ibadetlerini Müslümanları rahatsız etmeyecek şekilde yapmak zorundadırlar, Hıristiyanların kilise çanı çalması ve yeni kilise yapmaları yasaktır. Kilise tamiri içinde devletten izin almak zorundadırlar. Ata binmeleri, silah taşımaları, kaldırımda yürümeleri yasaktı. Elbiselerinin ve ayakkabılarının rengi, kumaşlarının kalitesi değişik olmak zorunda idi. Yakalı kaftan, kıymetli kumaştan, ipekten elbise, ince tülbent, kürk ve sarık taşımaları yasaktı, örneğin Ermenilerin şapka ve ayakkabıları kırmızı, Rumların siyah, Yahudilerin mavi idi. Evlerini de değişik renge boyamak zorunda idiler. Hamamlarda takunya giymeleri yasaktı, peştamallarına çıngırak takmak zorunda idiler. Zimmiler o kadar uç noktada aşağılanmaktaydılar ki, örneğin onların Müslümanların evlerinden daha yüksek ev yapmaları yasaktı, evlerinin Müslüman mahallerine bakan taraflarına pencereler yapmaları yasaktı. Siyasal toplumsal hayat sınıflandırılmasında önce Müslümanlar gelir, bunlar en üstün, en geniş haklara sahip gurupları oluştururlar, sonra Zimmiler ve Harbiler gelirler., Kısaca İslam diğerlerine kendi üstünlüğünü ve egemenliğini kabul ettikleri ölçüde yaşam hakkı tanır. Osmanlı egemenliği altında bulunan Zimmiler, mezhep yada dinlerine göre Osmanlı yönetimi tarafından guruplandırılmış ve bu guruplara millet adı verilmiştir. Millet Osmanlı toplumlarındaki dini toplumların adıdır. Görüyorsun Babur efendi olaylar ve tarih onur ve şeref ve vatan hainliği gibi ilkel ve çok, çok erkeksi sert cümleler ile çözülmüyor. Ben şereften, onurdan çok daha farklı şeyleri anlıyorum. Ama, kızmıyorum da sana çünkü sen kendi kendine kızıyorsun, kızınca da destanlar dökülüyor, her neyse kızmak, hiddet, öfke iyi bir şey değildir. Sen salt Müslümanlığı savunuyorsun ben tüm dünya insanlarının mutluluğunu ve özgürlüğünü savunuyorum, bunu savunabilmek için önce insan dünyalı olabilmeli, dünyalı düşünebilmeli Babur efendi. Her şey gönlünce olsun, buralarda sık, sık güzel yaz olmuyor, şu anlar çok güzel havalar, biraz evrenin sunduğu güzellikler ile birlikte olmak istiyorum. ( İslam’da kendisinden farklı olanlara ait şiddet içeren ayetleri ve hadisleri buraya şu an için aktarmıyorum Babur, zamanı gelince onları da aktaracağım, senin bu kadar hırçın ve şiddet eğilimli olmanın temelleri de oralardan gelmekte. Yoksa nasıl olurda Hizbullah gibi katilleri savunabilirsin. Kim koydu o belediye otobüslerine o intihar bombacıları ile o çocukları öldüren bombaları sanmaktasın İsrail de. PKK ne ise Hizbullah ta aynı düşünceden oluşmakta.) |
savas ruzgarları
Türkiye savaşta!
İBRAHİM KARAGÜL - YENİ ŞAFAK 1996"dan beri bu savaşa hazırlanıyorlar. Bölgesel savaşa! Büyük Ortadoğu Savaşı"na! Nihai hesaplaşmaya! En kötü senaryoya! Nükleer silahların da kullanılacağı büyük yıkıma! İsrail"in Lübnan"a saldırılarına paralel biçimde PKK saldırılarının tırmandırılması, büyük savaşın Türkiye"ye de sıçradığının kanıtı! O tarihlerde aralarında Türkiye de vardı. Hedef İran"dan Filistin"e kadar bütün bölgeyi hizaya sokmaktı. Kim adına? ABD ve İsrail adına! Türk-İsrail anlaşmalarına, İsrail"in 21. yüzyıl hazırlıklarına ve Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi"ne bakın! Türkiye, bu savaşın kendini de hedef aldığını çok geç anladı. Hâlâ da tam anlayabilmiş değil. Kafa karışıklığı devam ediyor. İçimizdeki beyinsizler ve akıllarını kiraya verenler yüzünden ne olup bittiğini anlamayanlar o kadar da çok ki! Yeni yüzyıl inşasının temelinin Ortadoğu"da atıldığını, bölgedeki bütün ülkelerin çözülmesinin planlandığını, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan haritaların yeniden çizildiğini, işgal ve yağmanın yanı sıra etnik ve mezhep ayrılıklarının iç savaşlara dönüştürülüp yeni harita taslaklarına malzeme yapıldığını, müttefiklik-dostluk ilişkilerinin artık gelecek güvencesi vermediğini, herkesin kendi öz savunma gücüne yoğunlaşmasının zamanının geçmekte olduğunu ne zaman anlayacağız! Afganistan işgal edildi, anlamadık. Irak işgal edildi, anlamadık. Irak"ta iç savaş çıkarıldı, anlamadık! Bütün bunlar birer aşamaydı, anlamadık! Filistin"de uyguladıkları yöntem, Lübnan"da iç savaş çıkarma çabaları hep bunun içindi. Anlamadık. Anlamamakta direniyoruz. Ne zaman anlayacağız? Türkiye topraklarından bir parça kopunca mı? Bu ülkede insanlar birbirini bir birini boğazladığı zaman mı? Bu suskunluk devam ederse, bunlarla da karşılaşacağız. Refik Hariri suikastini planlayıp uygulayanlar, bu suikast üzerinden Lübnan"da iç savaş çıkarmak, Suriye"yi Lübnan"dan atmak ve parçalara ayırmak istediler. Yapmadıkları rezillik kalmadı. Gözlerimizin içine baka baka, tüm arsızlıklarıyla bir kirli senaryo uyguladılar. Suriye"yi Lübnan"dan çıkardılar. Böylece hem Lübnan"ı hem de Suriye"yi savunmasız bıraktılar. Aynı anda Suriye"ye saldırma, parçalara ayırma planlarını açıkça ortaya koydular. Aynı anda İran"ı doğrudan hedef ilan ettiler. Lübnan"da Amerikancı bir darbe yapmaya kalkıştılar. Lübnan"ın, Filistin"in ve bölgenin direnç merkezlerini tasfiye etmeye kalkıştılar. Başaramayınca da, her zaman inandıkları yönteme başvurdular. Açık savaş... Şimdi Gazze"yi yakıp yıkıyorlar. Beyrut"u yakıp yıkıyorlar. Ne için? Kaçırılan askerleri için mi? Hayır, değil. Bu saldırılar o olaylardan çok önce planlandı. Dünya neden susuyor peki? Saldırıyı ABD ile İsrail birlikte planladığı için. Filistin"e, Lübnan"a yönelik saldırılar ABD/İsrail ortak saldırısı olduğu için. Irak işgali gibi, Büyük Ortadoğu Savaşı"nın yeni bir cephesi açıldığı için. Dar anlamda hedef Hizbullah ve Hamas. Çünkü bu iki güç, bölgedeki Arap rejimlerinden daha güçlü. ABD, İngiltere ve İsrail"in yeni Ortadoğu dizaynının karşısındaki en güçlü kaleler. Bu güçleri tasfiye etmek istiyorlar. Başarabilecekler mi? Elbette hayır, başaramayacaklar! Savaş onları daha da güçlendirecek. Bölge yönetimleri kendi halklarını savunmuyor, rejim derdinden başka kaygıları yok. Bakın ses çıkarabiliyorlar mı? Bakın İslam Konferansı Örgütü ses çıkarabiliyor mu? Çıkaramaz! Kim çıkarabilir? Kimin çıkaracağını bildikleri için hedeflerini ona göre belirliyorlar! Bölgenin rejimlerini değil, halklarını hedef alıyorlar. Bugün Beyrut"u vuran füzeler, Suriye topraklarına, kentlerine, köylerine yönelir. Bu çok güçlü bir ihtimal. Zaten işgal altında bulunan Golan Tepeleri, İsrail"in Suriye topraklarına yönelik saldırılarıyla yeniden cepheye dönüşebilir. Şu an susan dünya, zayıf bir ihtimal de olsa, İsrail"i sakinleştirse bile, yakın zamanda üretilecek yeni bir krizle bu gerçekle karşı karşıya kalacağız. Bağdat bombalanırken İstanbul"un yüreği yandı. Şam bombalanırken yüreklerimiz yine yanacak. Suriye rejimini gerekçe gösteren içimizdeki o beyinsizler, o zaman kişisel ve bölgesel çıkarları için bu korkunç yıkımı anlayışla karşılayacak. Bu, bölgesel savaşın hazırlıkları. Asıl amaç bu! Bugün başlamazsa yarın başlayacak. Kime güveneceğiz? Sadece kendimize. Yüreklerimizi ortaya koyup, öz savunma yöntemlerimizi yeniden keşfedeceğiz. Bunu bildikleri için, bu direnç merkezlerini tüketmeye, aşındırmaya ve bizleri çözmeye çalışıyorlar. Bu yönüyle savaş, Türkiye"de de yaşanıyor! Irak"ta, Lübnan"da yaşanan savaşın bir boyutunu da Anadolu topraklarında yaşıyoruz biz. İsrail saldırılarına paralel biçimde PKK saldırılarının başlamasına ne demeli? Ya da bu saldırıları PKK dışında birileri mi yapıyor? Ortadoğu"daki krize karşı en sert çıkış yapan Türkiye, bir anda kendi içindeki saldırılara yönelmek zorunda kaldı? Kim planladı bunu dersiniz? İsrail Türkiye"ye de mi saldırdı? ABD ve İsrail"in Kuzey Irak"taki faaliyetleri Türkiye"ye yönelmiş durumda. Açın gözlerinizi! Bölgesel kurtuluş savaşına doğru sürükleniyoruz. Belki şehirlerimiz yakılıp yıkılacak, ekonomimiz çökecek, ağır bedeller ödeyeceğiz ama bu coğrafyanın insanı kendi kurtuluş yolunu bulacak, her zaman bulduğu gibi. Türkiye"nin ve bölgenin insanları, siyasi liderleri, aydınları, toplumsal öncüleri, gerçeği görmeli artık. Washington"dan, Londra"dan gelen barış projeleri savaş olup bizi yakıyor. Bugüne kadar anlayamadıklarını artık anlasınlar! Anlasınlar da, kendi insanlarına öncü olsunlar, başkalarının hegemonyacı projelerine değil. Bugüne kadar yaptıklarına bir baksınlar. Baksınlar da, aslında kimler adına hareket ettiklerini görsünler. Hiç değilse vicdanlarına kulak versinler. Bağdat"ı, Beyrut"u, Şam"ı savunmayanlar İstanbul"u da savunmayacaktır. Bunu böyle bilin! Herkes gözlerini açmalı artık. Yüreklerini ortaya koymalı... |
:)
bahsini ettigin tbmm ye gelen vekillerin o cografi adları kullanma gerekcelerini soylemeye calıstım zaten.ozellikle kurdistan diye bir adlandırmaya gidilmesinin nedenini soylemeye calıstım.ben kurdistanda gelen bolge temsilcisiyim ama turkiye buyuk millet meclisine turk adını kabul ederek geliyorum.anlamında.cunku en azında wilson ilkelerini okumus olanlar bilir.bu bolgelerde bu adlarla devletciklerin ongoruldugunu.bu insanlar bu projelere karsı cıktıklarını da beyan etmiş olurolar bu sekilde.yani turkiyeyi kurtaran kurucu ve kurtarıcı meclis uyeleri.gerisini az cok acıkladım.
bahsini ettiğin bilgi kaynaklarının aidiyet duygusuyla dogru orantılı oldugunu soylemek istiyorum.ben islam ahlakını merkeze alırım.tek dogru kaynagı olarak kabul edebilecegim kaynak her alanda kaynak kuran ve sunnettir.ancak kuran ve sunnet cercevesinde sekil alan bir zihne sahip olduktan sonra saydıgın tum kaynaklardan faydalanmamak diye bir anlayısım da yok.cunku herseyiyle yanlıstır demiyorum.ama zihin seklimi olusturduktan sonra.aksi halde yanlısla dogrunun her sekilde harmanlandıgı islam dısındaki bilgi birikiminde esas olan yanlıstır.yani ben islamla sekillenmeden bu birikime dalarsam herhalukarda yanlıstan kurtaramam yakamı. cunku tek gercek islamdır.ben bundan eminim.cennet ve cehennem gerceginin herseyde onemli oldugunu dusunmuyorum.eminim.dolayısıyla bir musluman olarak ,zıtlarıyla birlikte felsefenin dort temel kavramını ele alırsak dogru yanlıs-yanlıs gercek-yalan iyi-kötü güzel-cirkin kavramlarını herseyiyle belirme hakkına sahip tek SEY in islAm oldugunu soyluyorum.aksi dusunulurse ben ekstrem bir kişilik haline gelir bir asırı dinc yahudi ya da bir satanistten farkısız olur muyum?olabilir.ama islam tarihini incelersen bu tur uclardan katbe kat fazla bahsini etmeye calıstıgım butuncul ileri duzey islam toplumunu gorursun.ama bir de dogru oldugunu dusunursek tum insanlık islamdan yuz ceviren her insan teki cehenneme gidecek.bu yuzden ben merhameti esas alarak islamdan sasmamak dogru yoldan cıkmamak anlayısını vurgulamaya calısıyorum.bu dunya birikimi olarak saydıgın tum farklı kulturleri incelemeye deger buluyorum.ogrenmeye ve gelişmek için kaynak gormege deger buluyorum.ancak insanlıgın kurtulusunun tek caresinin islam oldugunda diretiyorum.cunku eminim.her seyiyle eminim.cennet ve cehennem var.gordum.. |
o.T.
ama hic bir din bir siyasal sistem kuramaz..sozune kurmuslar ya diyecegim.1300 yıl oncesine kadar bu sitem işlerliğini koruyordu.galvani israrla osmanlı din devletiydi diyor.evet oyleydi.farklı acılımları da vardı ama genel karakteristigi bunu gosteriyordu.peygambere gidersek peygamber medine devletini kurdu.kendisi.ve olumun ardından elli senede uc kıtaya yayıldı devlet.emevilerin bircokları laik oldugunu soylese bile islamın o gunku devleti oldugunu kabul edersek fetihleri uc noktalara tasıdı.devlet olarak.ve bu devletler zulme ya da hakısızlıga bulastıklarında buna ilkönce islam alimleri ve musluman halk tabakaları baskaldırmıstır.
ornek vereyim.hz omer fetihlerden gelen bir kısım kuması herkese esit dagıttırır.hutbede konusurken |
pardon:)
işitin ve itaat edin der.bedevinin bir kalkar ve ben itaat etmiyorum der.neden diye sorulunca .uzerindeki kumas dun dagıtılan kumastır o kumastan bir elbise cıkmaz der.omer de:oglum kendi kumasını bana verdi ben iki kumastan elbise diktirdim diyince.şimdi itaat ettim der.bahsini ettigim sahıs o konusmayı yaparken uc kıtaya hakim bir devlet baskanıydı.yanılmıyorsam aynı sahıs beni bir haksızlık uzre gorurseniz diye halka seslendigin de halkın cevabı KILICLARIMIZLA DUZELTİRİZ."seklinde olmustur.sence biraz ideal anlamda demokrasi dediğin sey in biraz anarsistte olsa bir benzeri değil mi?pegamber medine devletini kurarken tum halktan yahudi ve yerel musrikler dahil beyat yani bugunki tabiriyle oy almıstır.beyat etmeyenler muhalefet etme hakkına sah,iptir.kılıcla olsa dahi.bugun bu nasıl olacak.peki mutlak monarsi de bu mumkun mu.islam ulkeleri cogunlukla monarsiyle yonetildi.valla bu adalet ve merhamet bilinciyle mumkun.mumkun oldugu da kanıtlanmıstır.
senin tercihin ingiliz abd kılıcı na donuk olsada bir dindar muslumanın tercihi asla bu yonde olamaz.cunku bu dini o kılıc altında yasayıp CENNETE GİDEMEZSİN.anlatamadıgım sey aslolan cennete gitmektir.bu devrin insanı ozellikle gencleri bunla resmen dalga gecer bir halde.bu cok ciddi bir durum.batı medeniyeti tek dunyalık oldugu için muslumanların sadece bu yuzden bile kabul edemeyecekleri bir yapı arzeder.muslumana bir sey veremez.ben bu ciddiyeti yitirmeme telasındayım.cennet gercek ve adam gibi olmeyi sart kosuyor.zulme bulasmamayı mesela.zulme bulsmaktansa olmeyi. polonya ile ilgili pek bir bilgim yok.ornegin soylediklerimi bence destekliyor.din ne kadar yanlıs olsada insanlara her zaman bir motivasyon kaynagı olmaya yetiyor.tek basına.ama insanların dogru gercek iyi guzel adına motive olmalarından bahsediyorum ben.hristiyan ya da yahudi de kendi dinlerinin muminleridir.kabul.ancak ben muslumanım.ee bu motivasyonlar catısmaya neden olmaz mı?olur oluyor.bu kacınılımaz.dindısı motivasyonlarda catısmaya temel oluyorlar.petrol savasları.ideolojik savaslar.savas kacınılmaz.cunku guc elde ettiğini dusunen bunu yaymak ister.ve herkes tarafını belirler.ben de tarafımı belirliyorum acıkcası.bir kurtulus savası daha kapıdayken ozellikle bunu bas bas bagırma geregi duyuyorum.anlatabildim mi? |
haklısın galvani
osmanlı ummet esasına dayalı ulus devlet mantıgına uymayan ve turk adının tebaa olarak dahi gecmedigi br yapıya sahiptir.bahsini ettigin ayırımlar her sekilde gecerlidir.benim istedigim de o.
|
aman aman aman :-)
memlekette zaten amerikan düsmanligi baya üst düzeylerde.."metal firtina", "polat ortadogu da" falan derken bu tür yazilarla simdi millet iyice galeyana gelecek..millet anadoluda simdi silahlanip siper kazmaya baslayacak olasi bir amerika saldirisina hazirlik olarak..
akp ye nasil bakiyorsun,özellikle izlemeye ugrastigi ab politikasi ve dinler- medeniyetler arasi rolü ile ilgili ? |
mart tezkeresine kadar hayin gozuyle
bakıyordum.sonra kanları o kadar da bozulmamıs demiştim.akp yi yani tayyibi abd ye gonderen tukiye cumhuriyeti devletinin kendisidir.turkiye cumhuriyeti devleti abd den izin almadan basbakan olamazsın dedi.o da gitti izin aldı geldi saibeli bir secimle basbakan oldu.siirtte bir koyde uc sandık kurulmamısmıs.nedense siirtte.jetpa direktoru fadıl akkunduz un secildigi ilde.bir tasla uc kus vurdular yani.secimi iptal edip fadılı apar topar indirdiler.2.fadılın otmesini engelledirle.kendisine kimlerin neler yaptıgını anlatması bakımından.tayyibi basbakan yaptılar.hasılı kelam abd projeleriyle uyumlu kaldıkları muddetce iktidardırlar.ama uyumsuz davranısları cok fazla.kanları tam bozulmamıs anlasılan.ama kokusmus diyebilirim.son danıstay baskınıyla darbe yapmaya kalktılar.darbe olmasada secime zorlamaya calıstılar.tr nin abd uyumunu saglamak adına.nedeni de yukardaki yazıda acıklanıyor sanırım.benim uzun suredir burda soyledigimn seyleri karagul derli toplu anlatmıs.ataturk un genclige hitabe de "Bir gün, Istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düsünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemis bir galibiyetin mümessili olabilirler" sdoylemesini de hep manidar bulmus ve bircok yerde tc ye kısa sureliğine izin verildigini o zamanın sartları geregi tr nin ipinin cekilemedigini ama bir gun mutlaka cekilecegini soylemek için aktarmıstım.yani ataturk tc yi kuran sahıslardan biri olarak tr nin kısa bir zamanı oldugunu ne yapılacaksa yapması gerektigini dusunmus ve bildigini yapmıstır.hem de cevresindek,lerle birlikte imkansızı basaracak kadar.ama yanlıs okumus ve yanlıs yapmıstır bu ayrı konu.kapitalizm tekliyor.ozellikle islam ulkeleri cok buyuk ve daima kurtulam ve kendi oz degerleri ve birikimyle gelişme azminde.muhalefet hic dinmedi.bir turlu susturulup yokedilemedi islam alemi ve bu halde bile devletler cok guclu.dolayısıyla kapitalizm yayılma alanı bulamıyor.bulsa bile cok fazla prim odemek zorunda kalıyor.fazla masraf yapıyor.ve işin bir de dinsel sapıklık durumnları var.yahudi ve evangelist siyonşzmi.kıyamet senaryoları ve mesihin gelişi gibi seyler.tr de bunun merkezinde.adamların gozu donmus.mutlaka saldıracaklar.herkes biliyor guneydogunun arz-ı mevud a dahil oldugunu.ve tr cok buyuk.ve akp bu sortumlulugu kaldırack dirayete sahip değil.ve işin kahreden tarafı alternatifi yok.siyasi parti olarak.sadece halkın bize yüzde 5 derler diyen ismet ozelin vurgulaadıgı kesimi var.bu olsun yuzde on.yani kurttulus savası vermege kalksak titreme ve kendine gelme Allah takdir ederse belki mumkun.yani tr diye bir yer kalmayacak.canakkalede olen 250bin ve benzeri sehitlerin kanı kemikleri sızlayacak.karamsarım ama onların bir oyunu varsa Allahın da bildigi vardır.bize soyler biz de yaparız.olmemiz gerekn yerde oluruz.yasayanlar dusunsun diyip.
akp nin diyalog calsımalarına destek vermesini de zaman kazanma ve sapıkları oylama dusuncesi olarak goruyorum.bunun arkasındada papalık var cunku.misyonerlerin tetikledigi bir sey.ve fethullah hoca ustlenmişti.ona verilmişti bu gorev.tc nin bir huyu var.sivil toplum orgutleri bir faaliyete girisir ve bu ses getirmeye baslarsa bunu resnileştirip kusumsallastırıyor ve kontrolune alıyor.tc nin yani akp nin yaptıgı da budur.aslında islama yapılan en buyuk ihanetlerden biridir.islamın protestanlasması ve onurunun hice sayılması acısından.bu konuyu muhalif yonden inceleyen bircok yazar var.ve carpıcı yaklasımları var.rahatlıkla bulup okuyabilirsin. |
mart tezkeresine kadar hayin gozuyle
bakıyordum.sonra kanları o kadar da bozulmamıs demiştim.akp yi yani tayyibi abd ye gonderen tukiye cumhuriyeti devletinin kendisidir.turkiye cumhuriyeti devleti abd den izin almadan basbakan olamazsın dedi.o da gitti izin aldı geldi saibeli bir secimle basbakan oldu.siirtte bir koyde uc sandık kurulmamısmıs.nedense siirtte.jetpa direktoru fadıl akkunduz un secildigi ilde.bir tasla uc kus vurdular yani.secimi iptal edip fadılı apar topar indirdiler.2.fadılın otmesini engelledirle.kendisine kimlerin neler yaptıgını anlatması bakımından.tayyibi basbakan yaptılar.hasılı kelam abd projeleriyle uyumlu kaldıkları muddetce iktidardırlar.ama uyumsuz davranısları cok fazla.kanları tam bozulmamıs anlasılan.ama kokusmus diyebilirim.son danıstay baskınıyla darbe yapmaya kalktılar.darbe olmasada secime zorlamaya calıstılar.tr nin abd uyumunu saglamak adına.nedeni de yukardaki yazıda acıklanıyor sanırım.benim uzun suredir burda soyledigimn seyleri karagul derli toplu anlatmıs.ataturk un genclige hitabe de "Bir gün, Istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düsünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemis bir galibiyetin mümessili olabilirler" sdoylemesini de hep manidar bulmus ve bircok yerde tc ye kısa sureliğine izin verildigini o zamanın sartları geregi tr nin ipinin cekilemedigini ama bir gun mutlaka cekilecegini soylemek için aktarmıstım.yani ataturk tc yi kuran sahıslardan biri olarak tr nin kısa bir zamanı oldugunu ne yapılacaksa yapması gerektigini dusunmus ve bildigini yapmıstır.hem de cevresindek,lerle birlikte imkansızı basaracak kadar.ama yanlıs okumus ve yanlıs yapmıstır bu ayrı konu.kapitalizm tekliyor.ozellikle islam ulkeleri cok buyuk ve daima kurtulam ve kendi oz degerleri ve birikimyle gelişme azminde.muhalefet hic dinmedi.bir turlu susturulup yokedilemedi islam alemi ve bu halde bile devletler cok guclu.dolayısıyla kapitalizm yayılma alanı bulamıyor.bulsa bile cok fazla prim odemek zorunda kalıyor.fazla masraf yapıyor.ve işin bir de dinsel sapıklık durumnları var.yahudi ve evangelist siyonşzmi.kıyamet senaryoları ve mesihin gelişi gibi seyler.tr de bunun merkezinde.adamların gozu donmus.mutlaka saldıracaklar.herkes biliyor guneydogunun arz-ı mevud a dahil oldugunu.ve tr cok buyuk.ve akp bu sortumlulugu kaldırack dirayete sahip değil.ve işin kahreden tarafı alternatifi yok.siyasi parti olarak.sadece halkın bize yüzde 5 derler diyen ismet ozelin vurgulaadıgı kesimi var.bu olsun yuzde on.yani kurttulus savası vermege kalksak titreme ve kendine gelme Allah takdir ederse belki mumkun.yani tr diye bir yer kalmayacak.canakkalede olen 250bin ve benzeri sehitlerin kanı kemikleri sızlayacak.karamsarım ama onların bir oyunu varsa Allahın da bildigi vardır.bize soyler biz de yaparız.olmemiz gerekn yerde oluruz.yasayanlar dusunsun diyip.
akp nin diyalog calsımalarına destek vermesini de zaman kazanma ve sapıkları oylama dusuncesi olarak goruyorum.bunun arkasındada papalık var cunku.misyonerlerin tetikledigi bir sey.ve fethullah hoca ustlenmişti.ona verilmişti bu gorev.tc nin bir huyu var.sivil toplum orgutleri bir faaliyete girisir ve bu ses getirmeye baslarsa bunu resnileştirip kusumsallastırıyor ve kontrolune alıyor.tc nin yani akp nin yaptıgı da budur.aslında islama yapılan en buyuk ihanetlerden biridir.islamın protestanlasması ve onurunun hice sayılması acısından.bu konuyu muhalif yonden inceleyen bircok yazar var.ve carpıcı yaklasımları var.rahatlıkla bulup okuyabilirsin. |
kaç gundur bunları soylemeye calısıyorum
İsrail saldırılarına paralel biçimde PKK saldırılarının başlamasına ne demeli? Ya da bu saldırıları PKK dışında birileri mi yapıyor? Ortadoğu"daki krize karşı en sert çıkış yapan Türkiye, bir anda kendi içindeki saldırılara yönelmek zorunda kaldı? Kim planladı bunu dersiniz? İsrail Türkiye"ye de mi saldırdı? ABD ve İsrail"in Kuzey Irak"taki faaliyetleri Türkiye"ye yönelmiş durumda. Açın gözlerinizi!
Bölgesel kurtuluş savaşına doğru sürükleniyoruz. Belki şehirlerimiz yakılıp yıkılacak, ekonomimiz çökecek, ağır bedeller ödeyeceğiz ama bu coğrafyanın insanı kendi kurtuluş yolunu bulacak, her zaman bulduğu gibi. adam benden sonra soyledi.!kıvanc duymuyorum yanlıs anlasılmasın.projeler belliyken ve bunu kimselerden gizlmeyecek kadar pervasız ve ahlaksız davranırlarken her sey ortadayken gormemek ahmaklık olur. |
Aslinda bu
herseyin sorumlusu olarak amerikayi gören uslanmaz amerikan karsitligi ile, hollywood rüya aleminde yasayan, yari ingilizce konusan lümpen amerika hayranligi arasinda cok fark yok gibime geliyor..amerikaya herseyin sorumlusu olarak görmek onu gereginden fazla büyütmek anlaminda geldigi gibi kaderci bir tutumla, kendine bakmani ve kendini sorgulamana engel oluyor...bu konuda solcular ile islamcilarin(tabii milliyetciligi de unutmamak lazim..islamci antiamerikanciligin türk milliyetciligi ile yogun baglari var) mantik ve üslubu birbirinin aynisi hemen hemen..
ben -tabii daha farkli bir bakis acisindan ve perspektivden bakarak- akp yi oldukca pozitif bir deneyim olarak degerlendirdim.. wallahi benim memleketimde cumhuriyet tarihi boyunca 3-4 ü reel- bilmem kaci postmodern darbe olduysa; yazari, sairi cizeri hapiste iskencelere tabii tutuluyor yazdigi fikir yazisindan dolayi hala mahkeme kapilarina insanlar sürülüyorsa, farkli kültür ve kimliklerden korkuluyorsa;bilim- sanat teknolojik verimlilik yerine insanlarin üniversite siralarinda basina ne taktigi ile ugrasiliyorsa, tüm devlet daireleri rüsvet dergahina dönmüs, yetenegi degil ankarada dayisi olan is basina geciyorsa, 80 küsür yildir -cetin altanin deyimiyle- kisla ve cami arasinda SIKISMIS politikamiz laiklik ve kürt problemi disinda affedersin hic bir bokla ugrasmiyorsa.....neyse liste oldukca uzayabailir ben burda keseyim.. bunlarin sebebi ne seytan amerika, ne kizil rusya nede siyonistlerdir...bunlarin sebebi bizzat biziz...gerek yönetenler, ve gerekse yönetilenler... |
ihr seid ein toller Haufen! o.T.
ohne Text
|
konjektur onemlidir.
su an konustugumuz seyin merkezinde israil in abd ortaklıgıyla yurttugu buyuk ortadogu projesinin safhalarından birisi olan lubnan saldırıları var.ve vahset gırtlaga dayanmıs durumda.izin ver de asabileseyim ve her lafımda abd ve israili lanetliyeyim dimi.nihat genc in dediği gibi herhalde sinirlenicem herhalde kızıp kopurucem.
bahsini ettigin curume nun uzantıları derinleşmeye baslatıgı tarihlerl lale devrine kadar gider.herkes tanzimatı islahat fermanını demokratislesmenin safhaları falan diye sayıklar .mesrutiyet 31 mart vakası hemen hepsi bahsini ettigin kirli ilişkilerin urunudur. asagıda galvaniye yazdıgım yazılarda batı medeniyetine bakısımı genel hatlarıyla izah ettim.bugun için batı medeniyetinin guc merkezini abd teskil ediyor.oz eleştiriye gidiyor muyum?o benim ozumle alakalı:)herkese vurgulamaya calıstıgım katısıksız iman anlayısını da bir oz elestiri olarak gorebilirsin.tr de donen bahsini ettigin kirli ilişkiler carkına bulaşan kimselerin zaafiyeti de bu noktada ortaya cıkıyor.kim nekadar bulaşıksa o okadar iman zaafiyeti gosteriyordur.akıl zaafiyeyti gosterenler bir nebze kabul gorebilir.onlarda cok fazla değil zaten.kısacası bir seytan bulup taslayıp kendini hacda gibi gostermeye calısmak gercekten ahmaklık.ama seytanda seytandır birader.taslanması sevaptır:) |
Ganimet nedir bilirmisin !?
animet kelimesinin manasını hepimiz biliriz.. Sözlük anlamına baktığımız zaman, Savaşta düşmandan alınan mal şeklinde olduğu görülür.. Cariye ise kadın köle demektir. Peki, insandan ganimet olurmu..? Kadın da bir insansa, kadından ganimet olur mu ?
Ahzab 50, İslam"ın, kadınlar hakkında belli bir kafa yapısı ve anlayışını yansıtması açısından çok önemlidir.. Bu nedenle bu ayet tek başına incelenmelidir.. Bu ayet, “Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri..” ifadesiyle başlar.. Bu tanıma göre, Kuran"daki Allah, gece baskınlarında elde edilen kızları bile bir mal olarak görmekte ve ganimet olarak nitelemektedir.. Kuran"da ise, ganimet olarak elde edilen kadınların, o kadını esir edenler tarafından istenildiği gibi kullanılmaları Allah tarafından onaylanmaktadır. Allah yücedir, Allah kullarını esirger, korur... Allah merhametlidir.. Kuran bu ifadelerle doludur.. Ancak, o masum kızlar Allah’ın kulları değilmidir ki Allah bu hiç suçu olmayan masum kızları mal gibi ona buna verir ve helal eder..? Bazı İslam inanırları gene her zaman olduğu gibi burada bir meal hatası olduğunu zannedecekleri için, Ahzab 50 ayetin tamamı, Mealler ve Ayetler bölümünde farklı meallerden alınarak verilmiştir. Burada da görüleceği gibi bütün meallerde ifadeler aynıdır.. Kadın bir ganimet olarak görülmekte ve cariye yapılmaktadır.. Bu masum kızların hiçbir suçu yokken, sırf gece baskınlarında veya savaşlarda ele geçirildikleri için ganimet olarak tanımlanmalarını hangi vicdan onaylayabilir..? Hele böyle bir onayın Tanrı tarafından gelmesi mümkünmüdür ? Bir an düşünün ki, bir gece baskınında, yakınlarınız İslami birlikler tarafından ganimet olarak alınıyor, İslam Peygamberi ve yandaşlarına cariye oluyor.. İnsanların neler hissedebileceğini sormaya gerek yoktur. İslam inanırlarının, herşeyden önce vicdanlarını dinleyerek bu sorulara samimi olarak cevap vermeleri gerekir.. Her ne kadar bazı İslami düşünceler kabul etmek istemeseler de, bize okullarda gösterilmeyen, Türklerin 8. Yüzyılda Müslümanlaştırılmaları ile ilgili tarihimize bakıldığında da, nice masum Türk kızının müslüman Araplar tarafından ganimet olarak alınarak cariye yapıldığını görürüz.. Onların, kendi hayatlarını kendi hür iradeleri ile kurmaya hakları yokmuydu sorusuna, İslami zihniyet, yoktu, çünkü İslam"ın yayılması için Allah onları ganimet olarak verdimi diyecektir..? Sanki, koyun veriyorsunuz.. Bu yükümlülük Allah için doğrumudur? Kuran cennetlerinde erkeklerin cinsel ihtiyaçları için ikram edilen kadın, dünyada da, pek farklı olmayan bir şekilde erkeklere ikram edilmektedir.Her ne kadar din adamları, bu tür ayetler için akla hayale gelmeyen kılıflar bulmaya çalışsalarda, yukarda çeşitli meallerden örnekleri verilen Ahzab 50 ayet, çok açık bir ifadeyle bir defa daha belirtir ki, kadın erkeğe verilen bir ganimet, bir maldır.. Ancak, ne garip ve acıdır ki, 3. Millenium"a giren dünyamızda, ülkemiz dahil, bütün İslam ülkeleri bu ayetlerin Allah kelamı olduğunu zanneden ve böylece kabul eden milyonlarca İslam inanırı kadınla doludur.. |
Birde bunlar var...
Ganimet, bilmeyenler icin, savasda el konulan mal, mülk ve kadin, kiz, kölelerdir!
Ayetde gördügünüz gibi ganimetden allaha beste bir pay emir edilmis! Bu besde bir allaha nasil verilecekse! :-)) ENFÂL SÛRESİ (41) Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah"a, Peygamber"e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah"a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir"de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. ENFÂL SÛRESİ (1) (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: "Ganimetler Allah"a ve Resûlüne aittir. O halde, eğer mü"minler iseniz Allah"a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin." AHZÂB SÛRESİ (50) Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah"ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca, diğer mü"minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber"e bağışlayan, Peygamber"in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü"min kadını da (sana helal kıldık.) Mü"minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
Ispati kuranda !
Muhammedin brutaler krieger oldugunun ispati bizzat kurandir!
Kuranda savas emir edilmisdir! BAKARA SÛRESİ (191) Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke"den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. NİSÂ SÛRESİ (89) Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. TEVBE SÛRESİ (5) Haram aylar çıkınca bu Allah"a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. BAKARA SÛRESİ (216) savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. BAKARA SÛRESİ (244) Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. NİSÂ SÛRESİ (74) O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz. Ve daha nice baska savas emir veya savasi tadlandirma suresi.... Shitlik mertibeside savasmalari icin kullanilan bir "seker"dir! :-)) Hani kücük cocuklara söylersinizya, bunu yaparsan sana loli alacagim diye, muhammedde, savasda ölürsen sehit olacaksin cennete gideceksin demis! :-)) Icinde insan sevgisi olan hicbir tanri, insanlarin birbirine düsman olmasini, birbiriyle savasmasini emir etmez! |
Türklerin Müslümanlaştırılmaları
Giderek daha çok siyasete bulaştırılmak istenen İslam, ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda gelmiştir pek bilinmez, sanki bilinmesi de pek istenmez. Ancak, bir çoğumuzun bilmediği, yada bilmek istemediği bu tarih, en çok bilmemiz gereken konuların başında gelmektedir..
Aşağıdaki döküman tamamen İslami kaynaklardan, Taberi ve Zekeriya Kitapçı gibi İslami tarihçi ve yazarlardan düzenlenerek hazırlanmıştır. Türklerin ilk Müslümanlaştırılmaları ile ilgili 670 li tarihlere dayanan bilgiler maalesef okullarda bizlere hiçbir zaman verilmemiş, verilen bilgiler ise, Türklerin Müslümanlığa geçişleri kendi istekleri ile olmuş gibi gösterilerek, 740 lara kadar ki tarih atlanarak verilmiştir. İslam"ın Türklere zorla kabul ettirilmeleri ile ilgili 670 lerden başlayarak 740 lara kadar uzanan tarihin bize okullarda anlatılmamasının nedenlerini, bu kısa tarihi öğrenince biraz daha anlamak mümkün olabilecektir. Şimdi, bu atlanan 70 senelik tarihe bir göz atalım.. Müslüman Arapların Türklere İlk Saldırıları Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında bulunan bölge tarihi ipek yolu üzerindedir.. Türk beylikleri, bu bölgedeki, Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamukdan kağıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. Bu üretimlerinin yanı sıra Altın madenleri çalıştırıyorlardı..Özellikle adı zengin şehir manasına gelen, Semerkant’ın zenginliğinin o devirde dillere destan olduğu söylenir.. Bu zenginlik ötedenberi Talancı Arapların iştahını kabartıyorduysa da, Türklerden çekiniyorlar ve araya sınır olarak koydukları Ceyhun nehrini geçmeye pek cesaret edemiyorlardı.. Çünkü daha önce Halife Osman zamanında, Muhammed bin Cerir komutasındaki Araplar İslamı yayma bahanesiyle oraları talan etmek için 2700 kişilik bir ordu ile Fergane’ye kadar girdiysede Türkler tarafından yok edilmişlerdi.. Ancak daha sonraları Muaviye tarafından, Ceyhun nehrinin altında kalan Horasan’ın tamamiyla işgal edilmesi ile o bölgede ilk Araplaştırma ve İslamlaştırma girişimleri başlamış oldu.. Buhara"nın Talan Edilmesi Horasan’ın kendileri tarafından tamamen işgal edilmesinden cesaret alan Araplar, Muaviye’nin ilk Horasan valisi olan, Ubeydullah bin Ziyad 673 yılında bu sefer ilkinden çok daha kalabalık 24000 kişilik bir ordu ile Ceyhun nehrini geçerek Kibac Hatun yönetimindeki Buhara’yı kuşatır. Kibac Hatun diğer Türk beyliklerinden yardım istersede bu yardım kendisine gelmez ve Araplar verdikleri kayıplardan dolayı Buhara’yı işgal edemezlersede tam anlamıyla talan ederler.. Daha sonra, Muaviye’nin ikinci Horasan Valisi, Halife Osman’ın oğlu Said’de Buhara’ya saldırmaya hazırlanır.. Kendisine diğer Türk Beyliklerinden yardım gelmeyeceğini anlayan Kibac Hatun, Said’le anlaşma yapmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre, Kibac Hatun, Said’e diğer Türk Beyliklerine yapacağı saldırılarda önüne çıkmayacağına dair güvence ve bu güvencenin teminatı olarak da Buhara’daki Türk asilzadelerinden rehinler verir.. ( Bu sayı kimi tarihcilere göre 50 kimine göre de 80’ dir... ) Bu anlaşmanın verdiği rahatlıkla Said, zenginliğini öteden beri duyduğu Semerkant’a saldırır.. Semerkant’ı baştan aşağı talan eder ve topladığı binlerce Türk gencini, köle pazarlarında satmak için Horasan’a getirir.. Said daha sonra Kibac Hatun’dan aldığı 80 kadar rehine tarafından bir punduna getirilmiş ve hançerlenerek öldürülmüştü....( Said’i öldürdükten sonra dağa kaçmayı başaran rehinlerin orada açlıktan öldüğü söylenir ) Said’den sonra, Horasan Valisi Salim bin Ziyad olur. Horasan’da Muaviye’nin oğlu Yezid’e bağlıdır.. Ziyad’da ayni şekilde 680 yılında Türkleri İslamlaştırmak ve şehirlerini talan etmek için saldırır fakat püskürtülerek geri çekilirler.. Bu sefer, kendi orduları Türkler tarafından talan edilerek silahları alınır.. Daha sonra Araplar daha güçlü bir orduyla tekrar saldırır ve Türkleri gene talan ederler.. Bu talandan her Arap 2400 dirhem alır.. ( Bir kölenin satış fiyatı 300 ile 500 dirhem arasında olduğu düşünülürse, bu durumda aldıkları ganimet adam başına 7 veya 8 köleye eş değerdedir..) Haccac ve Rutbil İslam’da ilk asimilasyon 685 yılında Abdülmelik ile başlar.. Abdülmelik, etrafını İslamlaştırmaya adı İslam tarihine kandökücü zalim olan Haccac’ı kendisine yardımcı seçerek başlar.. Abdülmelik önce civar halkların dillerini Arapçalaştırdı.. Harac karşılığı önceden bazı hakları kabul edilmiş olan gayri müslimlerin bütün haklarını geri aldı.. Bu arada Haccac’ı Irak genel valiliğine atadı.. Haccac’ın Irak’a genel vali atanmasından sonra Türklerin kaderinde ilk köklü değişikler başlamış oldu.. Haccac ilk olarak Ubeydullah ibni Ebi Bekri’yi Sicistan’a, Muhalleb ibni Ebi Sufra’yi da Horasan’a vali yapar.. O tarihte, Sicistan’ın Türk Hükümdarı Rutbil’dir ve Araplara vergi vermektedir.. Haccac, bununla yetinmez ve Ubeydullah’ı Rutbil’in üzerine göndererek ondan tam olarak teslim olmasını ister.. Rutbil önce bu teklifi kabul etmek istemez.. Bunun üzerine Ubeydullah Rutbil’in üzerine yürür.. Rutbil 18 fersah geriye çekilerek Ubeydullah ve ordusunu kuşatma altına alır..Ubeydullah, Rutbil’den kurtulmak için 700000 dirhem teklif ederse de Rutbil kabul etmeyerek Arap ordusunu büyük bir bozguna uğratır.. Buna çok kızan Haccac 40000 kişilik büyük bir ordu toparlayarak, Abdurrahman ibn Esas komutasında Rutbil’in üzerine gönderir.. Rutbil’i yenemiyeceğini anlayan Esas, bu sefer onunla anlaşır.. Bu olay karşısında çılgına dönen Haccac, Esas’ı yakalatmak üzere bir birlik gönderirse de, Esas’ın ordusu bu birliği yenilgiye uğratır ve geri kalanları da Basra’ya kadar sürer. Ancak burada yenilen Esas’ın ordusu dağılır ve Esas Rutbil’e sığınır.. Bunun üzerine Haccac, Esas’ı kendisine vermesi için Rutbil’i tehdit eder.. Vermediği taktirde çok büyük bir ordu ile üzerine yürüyeceğini ve bütün Türk şehirlerini harap edeceğini, verirse de kendisinden 7 sene hiç vergi almayacağını söyler.. Türk şehirlerinin tekrar bir savaşa girmesini istemeyen Rutbil, 7 sene haraçtan muaf tutulacağını da düşünerek Haccac’ın bu teklifini kabul eder ve Esas ve yakınlarını Haccac’a teslim eder.. Ancak, Rutbil Haccac’a güvenmekle hata yaptığını daha sonra anlayacaktır.. Haccac Rutbil’den Esas’ı teslim aldıktan sonra derhal yeni bir ordu düzenleyerek 699 yılında Muhelleb bin Ebi Sufyan komutasında Türk şehirlerinin üzerine gönderir.. Hocente, Kes, Sogd ve Nesef’i ele geçirirsede Türkler direnirler.. Horasan valiliğine Muhelleb’in oğlu Yezid gelir.. Yezid ibni Muhelleb’de Türk şehirlerini talan eder.Yezid’in savaşçıları, Harzem’den ele geçirdiği Türkleri boyunlarına damga vurarak köle pazarlarında satarlar.. Bu tarihlerde, Araplar Türklerin yurtlarını devamlı olarak istila edip şehirlerini talan ettilersede kalıcı bir üstünlük sağlayamamışlar, elde ettikleri yerleri sonunda tekrar Türlere geri vermek zorunda kalmışlardı.. Kuteybe ibni Müslim 705 yılında Abdülmelik öldüğünde yerine oğlu Velid geçer.. Ve Türk tarihini önemli şekilde etkileyecek olay, Kuteybe ibni Müslim’in Horasan’a vali atanması olur.. Bu zamana kadar kalıcı bir başarı elde edemeyen Araplar onun zamanında Türk yurtlarında kalıcı başarılar elde etmişlerdir. Türklerin gerçek anlamda kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmaya başlamaları Kuteybe zamanında olmuştur..Vali olduğu andan itibaren, Türk Beyliklerinin toptan işgal edilerek İslamlaştırılması için çok güçlü bir ordu kurmaya başlar.. Merv’de askerleri toplayarak, Allah kendi dininin aziz olmasi için size bu toprakları helal kıldı der.. Sanki, Bakara suresi 193’ü .... “Yalnız Allah dini kalana kadar onlarla savaşın...” yada “8.Enfal /.39’u “din tamamen Allah"ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” . ayetlerini savaşçılarına hatırlatarak Arap ordusunu Türklerin üzerine sürer.. Kuteybe ilk olarak Baykent’i kuşatır.. Diğer Beyliklerden Türk Savaşçılar Baykent’in savunmasına yardıma gelirler.. İki ay süren bir savaş olur. Kuteybe tam bir zafer kazanamazsa da, Türkleri haraca bağlayan bir anlaşma yapmaya zorlar.. Şehir yıkımdan kurtulur ama, şehre giren Araplar anlaşmaya rağmen şehrin bir kısmını yağmalarlar ve şehirden ayrılırlarken arkalarında bir de askeri garnizon bırakırlar.. Başlarına gelecekleri anlayan Türkler ayaklanmaya başlarlar ve kendi aralarında silahlanarak karşı bir mücahit birliği kurarlar, Baykent’de karışıklıklar başlar.. Bunun üzerine Kuteybe Baykent’e tekrar gelerek nekadar silahlanan Türk varsa hepsini öldürtür.. Kadınları ve çocukları esir alır ve şehri tekrar baştan aşağı yağmalar.. Taberi’nin anlatımlarına göre, Kuteybe’nin aldığı ganimetlerin haddi hesabı yoktur.. Taberi, bütün Horasan’ı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet toplayamadıklarını söyler.. Şehrin yağmasından sonra, daha önce Horasan’da Merv’e getirilmiş olan Arap aileleri, Merv’den getirilerek Baykent’e yerleştirilir.. Muhafız birlikleri oluşturulur.. Valilik den vergi tahsildarlığına kadar bütün denetim organları Araplar’dan oluşturulur.. Türklerin Budist ve Zerdüşt inançlarını simgeleyen bütün heykeller toplatılır, taş olanlar kırılır, altın olanlar eritilerek ganimet olarak Araplar tarafından alınır.. Bunlar, Enfal suresinde yazdığı gibi, sanki Araplara Allah’ın verdiği ganimetlerdir.. Daha sonra esir edilen kadın ve çocuklar kocalarına ve babalarına geri satılır.. Müslümanlar, Baykentli Türklerin neleri var neleri yoksa almışlar, şehrin onarımı da gene Türklere kalmıştır..Bundan sonra sıra gelir Buhara’nın tamamen işgal edilip Müslümanlaştırılmasına.. Buhara"nın Tekrar Kuşatılması ve İlk Türk Katliamı Kuteybe Merv’de büyük bir hazırlık yapar.. Bu arada Vardana ve Buhara beylikleri arasında çatışmalar vardır.. Müslümanlara karşı mücadele etmek için bu çatışmalar derhal durdurulur ve Vardan Hudat, Kuteybe’ye karşı Türklerin başına geçer.. Kuteybe önce, Numiskent ve Ramitan’a saldırır ve buraları kolayca istila eder.. Demirkapı önlerinde Vardan’la çarpışırlar.. Vardan savaşı kaybeder ve Buhara’ya doğru çekilir.. Ancak Kuteybe’de, savaştan yorgun düştüğü için Buhara’yı alamadan Merv’e geri döner.. Haccac bunu başarısızlık olarak kabul eder ve, Buhara’yı mutlaka almasi için Kuteybe’ye emir verir..Kuteybe büyük bir hazırlık yaparak bir sene sonra tekrar Buhara’yı kuşatır.. Türkler direnir ve Kuteybe başarılı olamaz, ordusu dağılmaya başlar.. Bunun üzerine Kuteybe her bir Türk başı için askerlerine 100 dirhem vaad eder.. Para hırsı ile gayrete gelen Araplar, şehri istila ederler..Bütün direnen Türkler kılıçtan geçirilerek tam bir katliam yapılır, Araplar Türk kadınlarına tecavüz ederler, beğendikleri kadınları ya cariye olarak kullanmak yada köle pazarında satmak üzere alıkoyarlar.. Erkeklerden de binlerce kişiyi köle olarak satmak üzere beraberlerinde götürürler.. Araplardan oluşan yeni bir idari kurumlaşma yapılır.. Diğer beyliklerden tepkiler gelmeye başlayınca da, Buhara Melikesi Hatun’un oğlu Tuğ Sad kukla hükümdar yapılır.. Tuğ Sad tarihe hain bir işbirlikçi olarak geçer.. Daha sonrada Müslüman olarak oğluna da, efendisi Kuteybe’nin ismini vererek bağlılığını kanıtlar.. Etkili bir kolonizasyon yapmak isteyen Kuteybe bunun için öncelikle yerli halkı İslamlaştırmaya başlar.. Buhara halkı önceleri Müslüman olmuş gibi görünselerde bu dini kabul etmek istemezler..Kuteybe Türklerin aslında Müslüman olmadıklarını, evlerinde İslami kuralları tatbik etmediklerini anlar ve yeni bir yöntem geliştirir..Bu yönteme göre Türkler evlerini Araplarla paylaşmak zorunda bırakılırlar ve bu şekilde bire bir kontrol altına alınırlar.. İslami kurallara uymayanlar ise ağır cezalara uğratılırlar.. ( Bugün, bazı İslami yazarlar bu getirilen tedbirlerin İslam"ın Türkler tarafından kabul edilmesinde çok yarar sağladığını açıkca ifade ederler..Bu yaklaşım da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.. ) Kuteybe’nin bu zorlamaları karşısında, halkdan bazı direnişçiler çıkar.. Gizlice silahlanırlar..Bu durum karşısında Araplar camiye dahi silahsız gidemez olurlar..Kuteybe baskıları arttırır, kendi aralarında örgütleşen Türkleri yakalattırıp öldürtür.. Bu arada yeni vergi yasaları getirir.. Yerli halk, halifeye senede 200000 dirhem, Horasan valisi Haccac’a da 10000 dirhem vergi ödemeye mecbur bırakılır.. Bunun dışında Arap askerlerinin atlarına yem temin etmeye, oraya getirilip yerleştirilen Arap ailelerine odun temin etmeye ve onlara tahsis edilen arazilerde çalışmaya mecbur bırakılırlar.. Kadınlar, kızlar Araplara cariye yapılırlar.. Buhara Türkleri bu yıllarda dünyadaki çok az milletin yaşadığı vahşeti ve ızdırabı yaşar.. Kuteybe’nin getirip Türk evlerine yerleştirdiği Arap’lar, Türklerin o zamana kadar yaptıkları bütün birikimlerinin üzerine konarlar, Türklerin tarlalarını alır ve Türkleri o tarlalarda çalıştırırlar.. İste Tek din İslam oluncaya kadar savaşın diyen ayet, Arapları Türklerin sırtından geçimlerini sağlayacak ortamı yaratmıştır..Allah dini dedikleri İslam, Ahzab Suresi / 50 de olduğu gibi, savaşta gasp edilen Türk kızlarınıda ganimet olarak görür, ve Araplara cariye olmalarını helal kılar..Cuma namazı zorunlu hale getirilir.. Genede Türkerden rağbet görmez. Bunun üzerine Kuteybe, namaza gelenlere 2 dirhem vaad ederek önce fakirler üzerinde İslamın etkili olmasını temine çalışır.. Bu uygulama nispeten başarılı olur.. Fakir halktan para için camiye gidenler olur.. 1. Büyük Katliam ( Talkan Katliamı ) Buhara’da olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini gösterir.. Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar.. Sogd meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve tarafsız kalacaktır.. Ancak bu tarafsız kalmalar ve Türklerin birleşememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini istedikleri gibi istila edip talan etmişlerdir.. İlk olarak saldırıya uğrayan Kibac Hatun’a diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler aynı akibete uğramışlardır.. Bu olaylarda Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların Araplar tarafından istila edilmelerini kolaylaştırmıştır.. Neyzek Tarhan daha sonra Kuteybe ile yaptiğı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk Beylerine de ihanet etmiş olacağını anlar.. Tohoristan’a dönerek bütün Türk Beyliklerine birer mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri için uyarmaya çalışır.. İlk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrek’den gelir..Tarhan’ın planlarını öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür.. O ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybe’nin gelişinden önce şehri terkeder.. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybe’nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen nekadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler.. Bu katliam o zamana kadar yapılanların en büyüğüdür.. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret olması için yapar.. Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar.. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir.. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır.. bütün bunlar hep İslam adına yapılmıştır.. Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer.. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar.. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar.. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister.. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar.. Erkekleri dövüşerek ölürler.. Bütün şehir yakılır.. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.. Kuteybe, Faryab’dan sonra, Tarhan’ın çekildiği kale Bazgis’i kuşatır.. 2 ay süreyle devamlı olarak buraya saldırır fakat bir sonuç elde edemez.. Bu arada kış yaklaşır..Kuteybe’nin kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir.. Her iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür.. Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur.. Tarhan’ın yanına Muhammed bin Selim adındaki adamını gönderir.. Muhammed ibni Selim Tarhan’ın teslim olması durumunda kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir.. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan’ın Kuteybe’nin teklifini kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi yoktur.. Komutanları ile görüşüp teklifi kabul ederler.. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar.. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur..Kuteybe bu arada Tarhan’ı hemen öldürmez.. Haccac’a haber göndererek ne yapacağını sorar.. Haccac Tarhan için, “ O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden öldür” der.. Kuteybe önce Tarhan’ın iki oğlunu, Tarhan’ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür.. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan’ın ve halkın gözü önünde kestirir.. Tarhan’ı da bizzat kendisi öldürür.. Bütün kesilen başlar Haccac’a gönderilir.. Kuteybe sanki Kuran’daki ayetleri yerine getirmiştir.. 9 Tevbe. 123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir. Tarhan’ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölü’nün altında bulunan Harzem bölgesine yürür.. Harzem’de Caygan ile Havarizat arasında taht kavgası vardır.. Kuteybe Caygan’la işbirliği yapar.. Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür.. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında esir alırlar.. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin emri üzerine öldürülürler.. Bu olay, Ziya Kitapçı"nın, İslam Tarihi ve Türkler adlı kitabında aynen şöyle anlatılır ; Bu harblerden birinde, et-Taberi"nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe"ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman"ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır, Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız. Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler. ( Sayfa 314 ) Harzem’de ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı öldürür..Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzem’i yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir.. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.. “Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü.. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı..Harzem’i yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür..Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister.. Taşkent ve Fergane’den yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler..Semerkant, kuşatılır.. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar.. Daha fazla dayanamıyacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır..Bu anlasmaya göre, 1.Semerkant Araplara hersene 2.200.000 altın ödeyecektir.. 2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir.. 3.Şehirde Cami yapılacaktır.. 4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.. 5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir.. Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve Merv’e geri döner.. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Muslim’i Semerkant’ın başına vali olarak bırakır.. Kuteybe’nin Merv’e dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında işgalci Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar.. Zaman zaman Ceyhun ırmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler.. Haccac Kuteybe’ye Taşkent ve Fergana’yi işgal etmesi talimatını verir.. Kuteybe Taşkent’e gider fakat başarılı olamaz.. Bu arada Haccac ölür. Halife Velid, Kuteybe’ye Türklere karşı savaşları devam ettirmesini söyler.. Kuteybe bu sefer Kasgar’a doğru yola çıkar.. Tam Kasgar’ı kuşatacakken Halife Velid ölür, yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur.. Bu yeni Halife ile arası hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716 senesinde kafası kesilerek öldürülür.. Çünkü Kuteybe’nin komutanları Halifeye karşı gelmek istememişlerdir.. 2. Büyük Katliam.. ( Curcan Katliamı ) Kuteybe ve Haccac’ın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik yapmamıştır.. Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan kalktığı için, Araplar, Kuteybe’den sonra da aynı şekilde Türk yurtlarına saldırılarını sürdürmeye devam etmişlerdir.. Kuteybe’nin öldüğü aynı yıl olan 716 da, Yezid ibni Muhelleb Horasan’a vali atanır.. İlk iş olarak Dağıstan’ı işgal eder.. Dağıstan meliki Saltekin, Yezit’e karşı uzun süre dayanır.. Sonunda Dağıstan düşer.. Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür..Dağıstan’dan sonra Curcan’a yönelir.. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim olur.. Yezid, Curcan’a bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan’ a doğru yola koyulur.. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik bir yardım alarak savaşa başlar.. İsfehbed savaşırken, Curcan halkı da ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha ederler.. Yezid öfkeye kapılır, Curcan’lı Türkleri yendiğinde kanlarından değirmen döndürüp ekmek yiyeceğine dair Allah’a yemin eder.. Askerlerini toplayarak Curcan üzerine yürür.. Curcan beyi, şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay süren savaştan sonra, kale düşer.. Curcan beyi öldürülür.. Kaledeki askerler esir alınır.. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler.. Burada da aynı şekilde Kuteybe’nin yaptiğı katliama benzer bir katliam yapılır.. Türkleri öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır.. Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türk’ü, Enderiz vadisindeki nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine korumasız Türkleri öldürtür.. Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır.. Nehrin suyuyla akan kanlardan, ilerideki değirmenden un ve ekmek yaptırarak yer ve Allah’a verdiği sözü yerine getirir.. Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri cariye olarak halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında ganimet olarak paylaştırılır.. Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000 Türk’ün öldürüldüğünü söylerler.. 717 yılından sonraki zaman, Arapların kendi aralarındaki çatışmalarla geçer.. Buraya kadar dikkat ederseniz, ilk Arap saldırıları başladığında Kibac hatun diğer Türk Beyliklerinden yardım istediği halde istediği yardım kendisine verilmemişti.. Sonra o yardımı göndermeyenler, yardıma muhtaç duruma düştüler.. Bu olaylardan Türklerin daha o zaman da aralarında tam bir birlik ve beraberlik sağlayamamış olduklarını görüyoruz.. 717 yılında Ömer ibni Abdulziz halife olur..İki yıl sonra hastalanır yerine, 719 da, Yezid ibni Abdülmelik geçer.. Yezid ibni Abdülmelik ile Yezid ibn Mehleb’in arası iyi değildir.. Yezid ibn Mehleb hapse attırılır ancak, Yezid ibni Mehleb hapisten kaçarak, Basra’da örgütlenir ve Yezid ibni Abdülmelik’e karşı ayaklanır.. 721’de Abbas ve Mesleme adında iki komutan önderliğinde kurulan hilafet ordusu Yezid ibni Mehleb ile savaşır.. Bu savaşta Abbas ve Yezit ibni Mehleb olur.. Yezit’in kafası kesilerek halife Yezit ibn Abdülmelik’e yollanır.. Mesleme, Mehleb’in yakını olan yaklaşık 300 kişinin daha kafasını kestirerek öldürtür. Yezid ibni Mehleb’in oğlu olan, Muaviye ibni Yezid’de elinde bulundurduğu 32 kadar Mesmele taraftarının kafasını kestirtir.. Aralarındaki savaş, Mehleb taraftarlarının tamamen yok edilmesi ile biter… Mesmele, Mehleb’den ele geçirdiği aralarında Türklerin de bulunduğu cariyeleri Cerrah ibni Hakem’e satar..Bu arada, Yezid ibni Mehleb’in yerine getirilen yeni Horasan Valisi, Cerrah ibni Abdullah, Türkmenistan’ın iç kısımlarına bazı saldırılar yaparsada başarılı olamaz.. Kuteybe’nin ölümüyle birlikte Türk topraklarına yapılan akınlar eskisi kadar başarılı olamamışlardır.. Bu dönemde İslam yayılmacılığı bir duraksama içine girer.. Halife II. Ömer ibn Abdülaziz, işgal altında bulunan yörelerdeki Arap egemenliğinin her geçen gün biraz daha zorlaşır bir hale gelmesinden dolayı bu bölgelerde yaşanan gerginliğin azaltılarak İslam’ın kuvvetlendirilmesine çalışır.. Kendisine bağlı yöneticilere, “ Bundan böyle Türk Beyliklerine saldırmayın, hakimiyetiniz altında bulunan bölgelerde gücünüzü arttırarak İslamı yaymaya çalışın” demiştir.. Ayrıca, II. Ömer, Müslüman olan halklardan cizye alınmamasını istersede, Arapların gelirlerinde önemli ölçüde düşme olmasından dolayı bu karardan daha sonra, Türklerin Müslümanlıkarında samimi olmadıkları bahane edilerek vazgeçilmiştir.. Bu arada Horasan’da Cerrah ibni Abdullah, yerine Abdurrahman ibni Nuaym atanmıştır.. Hakan Sulu"nun Göktürk Boylarının Başına Geçmesi Türkler, Arapların istilasına karşı direnişlerini Çin’den yardım isteyerek sürdürürler.. Daha önce Araplarla işbirliği içinde olan Tugsad da, 718 yılında Çin imparatorundan yardım ister.. Çin, Türklere yardım göndermez.. Turgis Kaani Sulu, Bati Göktürk Boylarının başına geçerek, 720 yılında Sogd’daki Türklerin Araplara karşı isyanını desteklemek için bir birlik gönderir.. Sulu’nun, Kur-Sul adındaki komutanı, Seyhun nehrini geçerek, Sogd’a gelir ve oradaki diğer Türklerle birleşerek, Semerkant’a doğru yürür.. Arap Valisi, Said ibni Haris, Türkleri durduramaz ve Semerkant’a çekilir.. Ancak Türkler Semerkant’ı kuşatamazlar.. Bu arada Said ibni Haris yerine 721 yılında Horasan’a Said ibni Harasi atanır.. 722’de Hisam Halife olur, Said ibni Harasi’yi görevden alarak yerine Müslim ibni Said’i atar.. Müslim ilk olarak Afşin’i haraca bağlar.. Seyhun’u geçerek bütün ekinleri ve ağaçları yakarak ilerler.. Bunun üzerine Turgis Hakanı Sulu, Müslim’in üzerine yürür.. Sulu’nun üzerine geldiğini ögrenen Müslim geri çekilmeye başlar.. Seyhun nehri yakınlarında, bir başka Türk birliği tarafından durdurulur.. Bir yandan yukardan Sulu’nun birlikleri ilerlediği için acele eden Müslim, zayiat vermesine rağmen, Seyhun nehrini geçerek Semerkant’a çekilir.. Bu yenilgi üzerine, Müslim görevden alınır, yerine Esed ibni Abdullah atanır..Esed ilk olarak Hoten şehrini ele geçirerek yağmalar.. Ancak, Turgis Hakanının Müslim’i kovalamasından cesaret alan halk Araplara karşı ayaklanır.. 726 yılında Turgis Hakanı Sulu kararlı bir şekilde Esed’in üzerine yürür.. Huttal’da çarpışırlar.. Esed, Sulu karşısında ağır bir mağlubiyet alır.. Bunun üzerine 727’de Esed’de görevden alınarak yerine Esres ibni Abdullah atanır.. Esres halk üzerinde baskı uygulayarak denetim kurabileceğini düşünürsede başarılı olamaz.. Bir kısım halk Müslüman olduklarını söyleyerek vergi vermek istemezler ve Turgis’lerden yardım isterler. Turgis Hakanı Sulu 728 yılında Buhara’yı zapteder.. Bu arada Esres’in yerine Cüneyt ibn Abdurrahman geçer..Araplar Semerkant’a çekilir..Hakan Sulu ve Kur-Sul idaresindeki Turgis kuvvetleri 729 yılında 58 gün süreyle Arapları Kemerce kalesinde kuşatma altında tutarlar.. Açlıktan ölme noktasına gelen Araplar Kemerce’den çıkarak teslim olurlar, yapılan anlaşma gereğince teslim olanlar Debusia’ya gönderilirler.. Daha sonra Hakan Sulu, Semerkant’ı kuşatır.. Semerkant’ın işgal komutanı Savra ibni Hurr, Cüneyd ibni Abdurrahman’dan yardım ister.. Cüneyd yardıma gelmeden Savra ve Hakan Sulu Semerkant yakınlarında savaşırlar.. Araplar savaşı kaybeder, Semerkant’ın Arap Karargah komutanı Savra bu savaşta ölür.. Halife Hisam, Kufe ve Basra’dan 20000 kişilik ek bir kuvveti Cüneyd ibni Abdurrahman’a gönderir.. Hakan Sulu 732’de Buhara’yı terk ederek çekilir.. 734’de Cüneyd ibni Abdurrahman ölür, yerine Asım ibni Abdullah geçer, bir yıl sonra onun da yerine Halid ibni Abdullah geçer.. Hakan Sulu"nun Ölümü ve Cuzcan Beyinin ihaneti Hakan Sulu, 737 yılında Halid’in üzerine yürür.. Araplar zayiat vererek Ceyhun’un güneyine çekilir.. Türkler Ceyhun nehrini geçerek Arapları Belh’e kadar çekilmeye zorlar, ancak Cuzcan önderi, Arap’larla birleşerek Hakan Sulu’nun ülkesine çekilmesine sebep olur.. Göründüğü kadarı ile eğer Cuzcan önderi Araplarla işbirliği yapmamış olsaydı Hakan Sulu’nun ordusu muhtemelen Arapları Türk topraklarından temizleyecekti.. Hakan Sulu ülkesine döndükten sonra bir zamanlar Araplara karşı beraber savaştiğı Kur-Sul tarafından şahsi nedenlerden dolayı öldürülür.. Bu gelişmenin birazda Çin tarafından tezgahlandığı, ve tarihte Çin’in Türk Beyliklerini birbirine düşürme siyaseti olarak görülür.. Hakan Sulu’nun ölmesi Araplar arasında sevinçle karşılanır.. Öyleki Horasan Valisi Araplara Hakan’ın öldürülmesinden dolayı şükür orucu tutulmasını ister.. Haberi Halife Hisam’a ulaştırırsa da, Halife bu haberin doğruluğunu anlamak için güvendiği adamlarını yollayarak haberin doğruluğunu öğrenmelerini ister.. Hakan Sulu’nun öldürülmesinden sonra Türkler bir daha toparlanamazlar.. Arapların Türk yurtlarından temizlenmeleri ile ilgili umutları bir anda söner.. Öncelikle Dikhanlar denen yerel egemenlikler Araplara büyük tavizler verirler.. Müslümanlığı kabul eden kişilere büyük ekonomik çıkarlar sağlanır.. Cizye olarak alınan vergilerin miktarları düşürülerek önceki zorlamalara göre çok daha yumuşak bir sömürü politikası uygulanır.. Buraya kadar ki tarihte Türklerin zorla Müslümanlaştırılmalarına hizmet etmiş olan en önemli 2 isim, Arap Komutanı Kuteybe ve Hakan Sulu’nun tam önemli bir darbe indirmek üzereyken kendini Araplara satarak onlarla işbirliği içine giren hain Cuzcan Beyi’dir.. Kur-Sul’da, Turgis Hakanı Sulu’yu şahsi çıkarları uğruna öldürerek ister istemez Arapların korkulu rüyasını ortadan kaldırmış, Müslümanlığın Türk topraklarında daha rahat bir şekilde yayılmasına neden olmuştur.. Kur-Sul"un Ölümü ve Türk Ordularının Dağılması Emevilerin son valisi, Nasır ibni Seyyar’ın valiliğe gelmesi ile birlikte Güney Türkistan’da Arap güçlerinde bir toparlanma başlar. Nasır, Arap hakimiyetinin yumuşak bir politika ile daha kolay bir şekilde yayılabileceği bilinci ile güçlü bir ordu kurarak Türk topraklarına yayılır. 739 yılında Araplar Semerkant’a tamamen yerleşirler.. Ancak, Seyhun nehrini geçmeye çalışırlarsada, Kur-Sul komutasındaki Türk ordusu tarafından durdurulurlar.. Sayı olarak Kur-Sul’un ordusundan daha kalabalık olmalarına rağmen, nehrin öte tarafına geçmeye cesaret edemezler.. Ancak bu arada Araplar için hiç beklemedikleri bir gelişme olur.. Araplara karşı saldırı düzenlemeyi planlayan ve bu nedenle nehrin etrafında keşif yapan Kur-Sul, Arap askerlerine yakalanır.. Nasır, Kur-Sul’u hemen öldürerek cesedini Türklerin görebileceği şekilde Seyhun nehrinin kenarına astırır.. Bu manzara çok geçmeden Türkler üzerinde beklenen etkiyi yapar ve Türk ordusu zaten sayıca üstün olan Araplar karşısında dağılır.. Taşkent ve Fergana da teslim olur.. Nasır,bundan sonra Arap hakimiyetini daha yumuşak politikalar uygulayarak sürdürür.. Yurtlarını terk ederek giden Türklerin geri dönmeleri halinde vergi borçları affedilir.. Halk içinden Müslüman olanlara bazı ekonomik ve sosyal çıkarlar sağlanarak, onların kendiliğinden Müslümanlığı seçmeleri teşvik edilir.. İslam’ın taraftar bulabilmesi için, gerek korkutarak, gerek teşvik ederek gereken her türlü tedbiri alınır.. Bu alınan tedbirler yavaşda olsa sonuç verir.. Türk topraklarındaki son Emevi Arap valisi Nasır ibni Seyyar Türklere İslam’ı kabul ettirtmeyi başarmıştır.. Bizi ilgilendiren tarih buraya kadardır.. Bundan bir süre sonra Arap topraklarında, Emevi Hanedanının egemenliği son bulur ve Abbasilerin devri kendini gösterir.. 749’da Abbasiler Emevi Hanedanını zorlamaya başlar.. Arap topraklarında başlayan iç savaş, Emevilerin dışarı yayılmaları için gerekli olan kuvvetin bölünmesine yol açar.. Abbasilerle birlikte, Müslümanlaştırılan halklar üzerinde daha uyumlu, onların örf ve ananelerine uyan bir İslam uygulanır.. Emevilerden sonra İslamiyetin evrensel bir din olduğu şeklinde uygulamalar yapılarak İslam"ın daha geniş kitlelere yayılmasına özen gösterilir.. Bu şekilde önceleri Arap dini olarak kurulan din, giderek daha bir evrensel görünüm kazanır. Bu arada Araplar arası çatışmalar da giderek şiddetlenir.. Araplar arası kavgada Mevaliler, yani azat edimiş köleler de belli bir önem kazanırlar.. Bu çatışmaların içinde olan Arap şefleri Mevali’yi kendi taraflarına çekmek isterler.. Ancak, bütün Müslümanları eşit gören İslam karşısında Mevali’nin durumu belirsizdir.. Mevali, eşitliği öngören İslam adına, Arap üstünlüğüne karşı çıkar.. Ali tarafı ve Peygamberin amcası Abbas’ın soyu, Emeviler tarafından kendilerinden hile ve zorbalıkla alınan iktidarlarının asıl sahipleri olarak görünmeleri, beraberinde bir takım siyasal sorunları da başlatır.. Bu arada, sınıfsal farklılıklar ve beraberinde yaşanan olumsuzlukların nedeni olarak, ezilen sınıf tarafından İslamın kendisi değil, Emevi hanedanın iktidarı sorumlu tutulur.. Müslüman Araplar Türklere Neden Saldırmıştır Genelde, bu tarihi bilen İslami çevreler, Müslüman Arapların Türklere saldırmasını, onları İslam dinine davet etmek, gerekirse bu uğurda zor kullanarak, onları İslam"a boyun eğdirmeye zorlamak şeklinde yorumlarlar.. Ancak tek neden bu değildir.. Bu konu da ayrıca Zekeriya Kitapçı"nın Yeni İslam Tarihi ve Türkler adlı Kitabında anlatılmıştır.. Aşağıdaki pasaj, aynı kitaptan alınma bir bölümdür. Değişen Arap Toplumunun Yeni Hayat Anlayışı a-) Harbeden Askerlerin Servete Kavuşma İsteği Arapları, Orta Asyayı fethe zorlayan bir diğer faktörde harbeden askerlerin kısa zamanda büyük servet ve zenginliklere sahip olmaları idi. Değil daha sonraki devirler, ilk devirlerdeki fetih hareketlerinde bile sosyo-ekonomik nedenlerin çok önemli bir faktör olduğu ortaya çıkmaktadır. Genellikle Bedevi, çölde yaşayan, fakru zaruret içinde çok insafsız bir hayat mücadelesi içinde yoğrulan Araplar, daha İslamın ilk devirlerinde harbedeb askerlerin verilen yüksek maaş ve ganimetler dolayısıyla kısa zamanda büyük bir servet ve zenginliğe kavuştuklarını görmüşlerdir. Mücahit gazilerin bundan sonraki yaşantıları ve hayat seviyeleri bir anda değişmiş ve harbe iştirak etmeyenlere nazaran çok daha iyi ve müreffeh bir hayat sürmeye başlamışlardır. Bu kabil Arap bedevilerinin o zamanki durumu, bugün Anadolu"nun iç kısımlarından kalkarak aynı sosyo-ekonomik nedenlerle çalışmak için Almanya"ya giden Türk köylüsünü ve onun sosyal hayatındada meydana gelen başdöndürücü değişiklikleri hatırlatmaktadır. Bunun içindir ki Arap kabileleri çeşitli cephelerde savaşmak için hata Hz. Ömer devrinde Medine"ye çok büyük kafileler halinde akın akın gelmeye başlamışlardır. Daha sonraları bunları Bedevi aileler takip etmiş ve dolayısıyla Arap yarımadasının dışına daha o devirlerden itibaren çok büyük bir Müslüman Arap göçü L. Caetani"nin ifadesiyle tarihte ilk defa Sami ırkının göçü başlamış oluyordu. Tarihte belki ilk defa vaki olan bu Sami Arap göçü, Emeviler devrinde de bütün canlılığı ile devam etmiş, sadece İran"a değil, Türkistan"ın Buhara, Baykent, Semerkant gibi daha birçok büyük şehirlerine önemli ölçüda Arap aileleri yerleştirilmiştir. Özellikle Buhara"ya yerleştirilen bu kabil muhacir Arap aileleri o kadar çoktu ki, Kuteybe b. Müslim be yerleşik Arap nüfusu ve kesafetine dayanarak bu büyük Türk şehrini nerede ise kolonize etmeye kalkışmış ve bunda önemli ölçüde de muvaffak da olmuştur. Genellikle 25-50 bin arasında değişen ve aile efradıyla birlikte yapılan bu göçler, bir taraftan İran ve Türkistan"ın büyük şehirlerinin Arap nüfusuyla iskan edilmesine, diğer taraftan da siyasi Arap hakimiyetinin bölgede daha kolay bir şekilde yerleşmesine ve hatta İslam dininin gelişme ve yayılmasına da yardım etmiştir. b-) Yaygın Geçim Sıkıntısı Müslüman Arapları komşu ülkeleri ve bu arada Türkistanı fethetmeye zorlayan önemli sebeplerden bir diğeri de çok yaygın hale gelen geçim sıkıntısıdır..Nitekim, el-Mesudi"nin en güzel kitap olarak tavsif ettiği ve fetih hareketlerini çok daha objectif kriterler içinde ele alan ilk tarihçilerimizden Belazuri"nin Fütuhu"l Büldan adındaki kıymetli eserinde, Arapların geçim sıkıntısı yokluk ve mahrumiyetler içinde sürdürdükleri hayat mücadelesi nedeniyle komşu ülkeleri fethetmeye zorlandıkları ve bu ülkelerde çok büyük sayıda yerleştikleri hakkında sarih ifadeler vardır. ( Sayfa 299..) Taberi Anlatımları Aşağıdaki pasajlar doğrudan Taberinin anlatımından alınmıştır. Tarih-i Taberi / Cilt 3/(Syf-343) Her kim Türk’lerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. İmdi müslümanlar bir bir Türk’lerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türk’leri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merv’e geldiler. Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkan’a vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik idi. Kuteybe’nin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkan’a girdiği vakit hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Nekadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe’nin askeri orada hesapsız adam öldürdü. Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüd’e kondu. Oradaki melik kaçtı. Kuteybe onun da iki oğlunu tuttukta kalan şehrin beyleri itaat edip istikbale geldiler.(Syf-344) Kuteybe dedi: - Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmış olsa bunu derim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). ( Hepsini öldürün, hepsini öldürün, hepsini öldürün ) Bunun üzerine Neyzek’i ve iki kardeşi oğulları ki biri Sol ve biri Osman’dır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler.hepsi 700 adam idi. Buyurdu başlarını kesip Haccaca gönderdiler.(Syf-347) Kuteybe deve palanı demek olur.(Syf-351) Ganimet malının beşte birini Haccac’a gönderip Semerkant’ın fethini de ilan etti. Haccac da bu haberi işitip sevindi. Kuteybe tekrar Merv’e döndü. Kardeşi Abdullah’ı Semerkant’a emir yaptı. Askerlerinin bir miktarını onun yanında bıraktı ve lüzumu kadar harp aleti verip, Abdullah’a dedi: Kafirlerden hiç kimseyi Semerkant’a girmeye bırakma, ancak eline bir parça balçık ver ve o balçığın üzerine mühür vur.(Syf-353) Kuteybe’nin Havarizem Şehrine Gitmesi Haberi Havarizem melikinin adı Çaygan idi. Ondan küçük Havarizad adlı bir kardeşi vardı. Çaygan’ın üzerine galebe etmiş idi ve onun bütün işini tutmuş idi. İşitse ki Çaygan’ın eline güzel bir cariye girmiş, yahut bir nefis bir kumaş almış derhal adam gönderip aldırırdı.Yine işitse ki bir kişinin güzel kızı var yahut güzel bir avreti var derhal mecal vermez,çekip alırdı.Hiç kimse men edemezdi. Ve Çaygan’a ondan şikayet etseler ben ona bir şey diyemem,derdi. Çaygan da onun elinden bunalmış idi.Bu işi bu şekilde uzatınca Çaygan’ın tahammül etmeye takatı kalmadı.El altından Kuteybe’ye adam gönderdi. Havarizem şehirlerinden üç şehrin kilitlerini bile gönderdi. Ve Kuteybe’ye dedi: Havarizem’e gelip kardeşimi öldürürsen her ne dilersen vereyim,dedi.Lakin bu haberi hiç kimseye bildirmedi.Bu haber Kuteybe’ye ulaşınca gaza vaktı idi.Kuteybe kavmine Segat gazasına varırız diye bildirdi.Çaygan’ın adamını geri gönderdi.Havarizad’e haber verdiler ki Kuteybe Segad’a gazaya gider. O da gayet sevindi. Ve kavmine bildirdi ki bu yıl cenkten eminsiniz,zira Kuteybe segad’a gidermiş.Ve bizde iş’e meşkul olalım dedi.Bilmedi ki Kuteybe kendi üzerine gelir. Bu esnada Kuteybe ansızın bin atlı ile Medinetül Fil ki Havarizemin ulu ve muazzam şehridir.Zira Havarizem ülkesi üç şehirdir.Ondan ulusu yoktur.Kuteybe çıkıp geldi.Havarizem halkı Kuteybe’yi görüp korktular. Kuteybe doğru Çaygan’ın yanına geldi.Ve Havarizad’a haber verdiler ki ne gafil durursun işte Kuteybe erişip alemi fesada verdi.Havarizad anladı ki bu iş Çaygan’ın başı altındadır.Diledi ki Çaygan’ı öldüre.Lakin fırsat ve mecal bulamadı.İmdi hazır bulunan sipahi ile sürüp Medinetil Fil’e geldi.Çaygan o üç şehri Kuteybe’ye verip kendisi de Kuteybe’nin yanına geldi.Ve Havarizad şaşkına döndü. Nihayet Kuteybe’ye adam önderip aman diledi. Kuteybe dedi: Amanı kardeşinden dile eğer o aman verirse benden emin ol.Havarizad dedi: -İmdi bildim ki benim ölmem lazım.Zira benim kardeşime boyun eğmem ölmek demektir.Belki ölmek muti olmaktan iyidir,dedi. Bunun üzerine cenge koyuldu. Bir saat cenk edip sonunda tutuldu.Kuteybe’ye getirdiler. Kuteybe dedi:Kendini nasıl görürsün. Havarizad dedi: -Ey emir,beni melamet etme ki ben kılıca eli onun için vurdum ki seninle benim aramda bir hüküm zahir ola.İmdi fırsat senin oldu,bana ne öğünmek gerek,ne dilersen et. Bunun üzerine Kuteybe buyurdu.Dışarı çıkıp boynunu vurdular.Çaygan dedi: -Ey emir,henüz gönlüm şifa bulmadı. Kuteybe dedi: -Daha ne dilersin? Çaygan Dedi: -Dilerim ki onunla bile olan kimselerin hepsini öldüresin. Kuteybe dedi: -İmdi sen benim yanıma topla, ben öldüreyim. Çaygan da hepsini tutup getirdi.Kuteybe cümlesini öldürüp mallarını aldı. Çaygan şöyle şart etmiş idi ki:Bin baş esir ve nice bin kumaş vere. İmdi Kuteybe Medinetül File girip o malı Çaygan’dan aldı. Çaygan Kuteybe’den yardım diledi.Zira Camhüd meliki daima gelip Çaygan ile cenk ederdi.Ve Çaygan’ı gayet incitirdi.Kuteybe Abdurrahman’ı ona yardıma gönderdi.Ve Abdurrahman varıp muharebe etti ve o meliki öldürdü.Çaygan o yerleri fethedip dört bin baş esir aldılar. Kuteybe buyurdu. Hepsini öldürdüler. (Syf-349-350) -Şaş askeri bize gece baskın etmek dilermiş, imdi varın onların yolunda filan yerde pusuda durun.Ve onlar çıktığı vakit üzerlerine sürünüz.Ola ki bir fetih edesiniz,dedi.Muslih b.Müslim’I bunlara kumandan tayin etti.Muslih de gelip o 700 adamı üç bölük etti.Bir bölüğünü yolun sağ yanına,bir bölüğünü sol yanına koydu ve kendisi bir bölükle yolun üzerine durdu.Gece yarısı geçince Şaş askeri çıkıp geldiler.Muslih’i yol üzerinde görünce cenge meşgul oldular.Ve o iki bölük gaziler de iki taraftan hamle edip aç kurdun koyuna girdiği gibi kafirleri tarumar ettiler.Gazilerde Şübe adlı bir bahadır yiğit vardı.Kendisini Şaş güruhuna ve kalabalığına vurdu.Onların ortalarında bir melikzadeleri vardı.Yetişip Şübe onu kulağı tözünden kılıç ile çaldı.Öyle bir çaldıkı başı top gibi havaya uçtu.Şaş askeri bu heybeti gördüklerinde hepsi bozguna uğradılar.Müslümanlar ardına düşüp onları hesapsız kırdılar.Onlardan kurtulan pek az oldu.Ve onların ekserisi Melikzadeler idi.Ziynetli ve silahlı kimselerdi.Onların başlarını ve silahlarını ve elbiselerini hepsini aldılar geri dönüp Sürür ile Kuteybe’nin yanına geldiler. Ertesi gün Kuteybe hükmetti ki cenge atılalar. Gavrek Kuteybe’ye adam gönderip dedi: -Bu ettiğin harbi öyle zannetme ki arapların kuvveti ile edersin belki acemden benim kardeşlerimdir ki sana yardım edip cenk ederler.Yoksa harbe arapları gönder.Gör ki biz de neler ederiz,dedi.Kuteybe bu sözü işitip gadaba geldi ve münadilere çağırttı.Müslüman mübarizleri toplanıp kafirlerin üzerine yürüyüş ettiler ve buyurdu ki mancınık kurdular ve bir burcu döğe döğe yıktılar.Ve Müslümanlar o yıkılan yerden hücum ettikte kafirlerden bir bahadır er gelip o gedikte durdu her kim ileri gelse mecal vermez öldürürdü.Müslümanlarda silahşörler çok idi.Kuteybe onları çağırtıp dedi ki:Sizden kim ki o şahsı ok ile vurursa ben ona on bin dirhem veririm.O silahşörlerden biri ileri yürüyüp ok ile o şahsı atıp gözünden vurdu ve ensesinden çıktı.derhal düştü.O kişi Kuteybe’nin yanına gelip on bin dirhemi aldı.(Syf-351-352) |
TÜRKLER İSTESELER DE MÜSLÜMAN OLAMAZ !!!
UR"AN"A VE MUHAMMED"E GÖRE TÜRKLER İSTESELER DE MÜSLÜMAN OLAMAZLAR
"Tevrat"ın Tanrı"nın son derece "ırkçı" olduğunu hmen herkes bilir. Kimi araştırmacılar, bu "Tanrı"daki özelliğin, Yahudilik için "yararlı" olduğunu da savunurlar. Ne var ki, şu da gerçek: Bugün, "yahudiler"in sergiledikleri tüyler ürpertici ve insanlık dışı acımasızlıklarda , Tevrat"taki "Tanrı"nın(Yehova) ilkel, katı bir ırkçı oluşunun payı az değildir. Arapça Hadis "KITALUT-TURK" HADISLERINDEN... "Müslümanlar, Türklerle kesin öldüreşecekler." Kur"an"ın "Tanrı"sının ırkçılığı Tevrat"ınkinin "ırkçılığı"nı herkes bilir de, "Kur"an"ın Tanrı"sı"nın "ırkçılığı"nı çoğu kimse bilmez. Ve kimi "iyi niyetli aydınlar" bile; Kur"an"ı ve "Tanrı"sını "evrensel" sanır. Oysa, Kur"an"ınki, Tevrat"ınkinin bir çeşit "kopya"sıdır. Bunu, bu "Tanrı"nın "İsrailoğulları"nı nasıl tanıttığından bile anlamak mümkün: "En üstün toplum, İsrail toplumu" Buna, kimileri şaşacaklar. Ne ki, bir gerçek. İşte ayetler: Kur"an"ın "Tanrı"sı, tıpkı, Tevrat"ın "Tanrı"sı "Yehova" gibi, iki yerde, aynen şöyle seslenir: "Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi dünyalara üstün kıldığımı hatırlayın." ( Bakara, ayet: 47, 122. Diyanet çevirisi.) Bir yanda İslam dünyasındaki "yahudi düşmanlığı", öbür yanda da, Kur"an"daki "Tanrı"nın "İsrailoğulları"na böyle seslenişi... Bir çelişkidir bu. Bunu da geçelim. Arap toplumundan başkası "muhatap" değil Kur"an"da birçok şeyler anlatılır. "Kaynaklar"ı biliniyor bugün. Ama "Tanrı"dan diye sunulur. Bu "Tanrı"yla "insanlar" arasında, daha doğrusu, "zaman"ına göre "bir kesim insanlar", "bir toplum" ya da "bir toplumun kesimi" arasında da bir "elçi". "Tanrı Elçisi" diye sunulur. "Peygamber" deniyor. Kur"an"da anlatılan o ki, "Tanrı" şu açıklamayı yapmakta: -"Biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. İlle de böyle yaptık ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin." (Iibrahim suresi, ayet: 4.) Demek ki, Kur"an"a göre, "Tanrı"nın elçisi"nin bir "toplum"u var. "Elçi", "ırk"ından geldiği bu "toplum"la "Tanrı" arasında yapar aracılığını. Ne iletecekse bu "toplum"a ve "kendi diliyle" iletmekle yükümlü. Kur"an"da anlatılan bu. Yine buna göre; Muhammed de bu yükümlülüğü taşımakta. Onun da bir "toplumu" var ve o da "Tanrı"sıyla bu "toplum" arasında "aracı". Arapca hadis "KITALUT-TURK" ("TÜRKLERLE ÖLDÜRÜŞME") HADİSLERİNDEN. "Sonunda Türkler kesilecekler...(Ebu DAvud, Kitabu"l-Cihad/9, hadis no:4305.) Kur"an"ın bütünü içinde, Muhammed"in "kavm"ından, yani "toplum"undan "Tanrı vahiyleri"ni, bu "toplum"a iletmek zorunda olduğundan, bunu yaptığından söz edilir. Muhammed"in "toplum"u, "Arap toplumu"dur. Öyleyse "muhattap" da bu toplumdur. Kur"an, kendi deyimiyle "Arapça", seslendiği kesim de, "Araplar". Ama "Araplar"ın da tümü değil; yalnızca "bir kesimi". Korkutma yalnız "Mekke ve çevresi"ne Ayetler çok açık. "Kur"an"la yapılan "uyarı"ların, "korkutma"ların, "Mekke" (Ümmü"l-Kura) ve "çevresi"ne yönelik olduğu, En"am suresinin 92., Şura suresinin 7. ayetinde, kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla anlatıyor. Evet, Kur"an"ın "muhatab"ı, "Mekke ve çevresi"dir yalnızca. Bugün kendilerini müslüman sayan öteki toplumlarda hiçbirisinin, bu kapsamda yeri yoktur. Knou, bu denli açık. Muhammed"in "tüm insanların peygamberi", Kur"an"ın da "tüm insanlara yönelik" olduğunun anlatıldığı ayetler de var. Kur"an"daki nice çelişkilerden biridir bu. Ama, "kendisine açıklama yapılan toplum"un "Arap toplumu", bu toplum içinde de yalnızca "Mekke ve çevresi"nin ( hem de o zamanki) "halk"ı olduğu da bir gerçek. Başka toplumlardan, bu arada "Türkler"den "müslüman" olanlar olmuş; daha doğrusu kendilerini "müslüman" saymışlar; ama Kur"an"ın hangi toplumu "müslüman" saydığı önemli. Özellikle "Türkler" için "hadis"ler vardır. Türkler için hiç de iyi şeyler söylemeyen bu hadisler, örnek ve yürekli bilim adamı Prof. Dr. İlahn Arsel"in "Arap Milliyetçiliği ve Türkler" adlı kitabında çok çarpıcı biçimde yer almakta. ( Bkz. İstanbul, 1987, İnkılap Kitabevi, s. 18 ve öt.) Muhammed"in Türk düşmanlığı Kendilerini "müslüman" sayan "Türkler"i Muhammed, "müslüman" saymak şöyle dursun; "düşman" diye ilan etmiştir. İslam dünyasında en sağlam kabul eidlen hadis kitaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. Bölümün adı da çok ilginç: "Kıtalu"t-Türk". Anlamı da: "Türklerle öldürüşmek(savaş)". Buhari"de, Ebu Davud"da ve Tirmizi"de bölümün adı bu. ibn Mace"de "Babu"t-Türk", yani "Türkler Bölümü". Müslim"deyse, "Kıyamet alametleri" arasında yer alıyor. Muhammed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten haber verirken, "Kıyametin bir alameti" olarak "Türklerle nasıl çarpışılacağını, "müslüman"ların, "Türkleri nasıl öldürecekleri"ni de anlatıyor. Hem "Türk" diye ad vererek, hem de "tarif" ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine bir takım bilgiler verilmiş. Muhammed"in anlatmasına göre, "Türklerle öldürüşme", taa "Kıyamet"e dek söz konusu. Kıyametin bir alameti" olarak da "müslümanlar", yeryüzündeki "Türkleri öldürüp temizleyecekler". Yoksa "kıyamet kopmayacak". İşte hadislerden bir kesim: - Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş(kalın) derili olan bu toplumla.... kıl giyerler."( Bkz. Müslim, e"s-Sahih, Kitabu"l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu"l-Melahim/9 Babun fi Kıtali"t Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu"l-Cihad/Babu Gazveti"t-Türk...) -"Siz (müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır." (Buhari, e"s-SAhih, Kitabu"l-Cihad/96; Müslim, e"s-Sahih, kitabu"l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu DAvud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; İbn Mace, h. no: 4096-4099) Arapca hadis "KITALU"T-TURK" HADİSLERİNDEN. "Türklere karşı k"tal, kesinlikle olacak."... (Buhari, e"s-Sahih, Kitabu"l-Cihad/96) Bu hadislerin Ingilizce hadis kitaplarindaki karşılıkları da şu şekilde: Narrated Abu Huraira: Allah"s Apostle said, "The Hour will not be established until you fight with the Turks; people with small eyes, red faces, and flat noses. Their faces will look like shields coated with leather. The Hour will not be established till you fight with people whose shoes are made of hair." (Sahih Bukhari, Volume 4, Book 52, Number 179 ) Narrated Abu Huraira: The Prophet said, "The Hour will not be established till you fight with people wearing shoes made of hair. And the Hour will not be established till you fight with people whose faces look like shields coated with leather. " (Abu Huraira added, "They will be) small-eyed, flat nosed, and their faces will look like shields coated with leather.") (Sahih Bukhari, Volume 4, Book 52, Number 180) Devam edelim: - "Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan(keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste derili toplula vuruşmanız-öldürüşmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz(müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."( Bkz. Buhari, e"s-Sahih, kitabu"l-Cihad/95; Müslüm, e"s-Sahih, Kitabu"l-Fiten/66, hadis no: 2912; İbn Mace, h.no: 4097-4098). - "Sizinle(siz müslümanlarla), küçük(çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası"nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir. Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."(Ebu DAvud, sünen, hadis no: 4305.) Muhammed"in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı tutumu budur işte. İnsanlara "insan" olarak bakmak gerekir. Hangi ırktan, hangi renkten ve hangi "din"den olurlarsa olsunlar ya da hiçbir dinden olmasınlar. Ama "dinler", "dinliler", "ırkçılar" böyle bakamamakta. Yahudisi, Hristiyanı, İslam inanırı hep birbirine düşman. Irkçılar da kendi ırklarından olmayanlara karşı böyle. Bugün dünyamızın yaşadığı nice acı olaylarda, bu ilkelliğin payı az değildir. Bunlardan arınmalı artık insanlık. Yoksa acımasızlıklar, acılar, gözyaşları sürüp gidecektir. Kaynak: T. Dursun, Din Bu 3, Kaynak Yayınları tarafından yayınlanan kitaptan alıntılar yapılmıştır |
türkler müslüman olduguna
göre t. dursun halt etmmis sacmalamis, völlig an der realität vorbei gefaselt. sende onun gibi halt etmissin.
|
düzelteyim türklerden müslüman olanlar
oldugu icin.
|
thema total verfehlt
bitte nicht klugscheissen bevor man das thema nicht richtig verstanden hat.
|
Merak etme hic bir sey olmaz
kimse gereksiz yere kimse icin ne galiyana gelir nede ölür...
|
Tutarsiz hepsi varsayim
böyle tek tarafli görüsler insanlari ileri götürmez....
Öyle karamsar ne durum söz konusu nede olaylar ceryan edince caresizlik söz konusu.... Temelleri saglam ilkeler ve IDEOLOJI üzerine kurulu devletimiz bu gibi kriz hadiselerinde usta ve yüz yillarin tecrübelerine sahiptir... o yüzden kafayi bu gibi islere yormaya gerek yok |
Kein Nebi yada Resül hat und
wird im Namen Gottes Krieg geführt haben....
WENN JAAAA.... dann zum Teufel mit allen Propheten und deren gefolge... gilt für alle Propheten... So etwas kann einfach nicht stimmen... völliger Schwachsinn und Verläumdung.... die Willkür des Menschen ist unendlich GROSS... Provokation gehört bei sowas zur Tagesordnung |
Müslümanlik bireyseldir TOPLUMSAL
an cak ortak anlayislar olur...
O yüzden Müslümanlik insanin icerisinde yasan an olaydir |
Arabi ortam ve Israili ortam
Tüm Nebi, Resüller genelde agirlikli olarak, en azindan bilinenler Arabi ve Israili... yani Ibrahimi ortamda yasamislardir...
Kisacasi Arap ve Yahudiler iki toplumunda ATASI IBRAHIMDIR.... kisacasi yeryüzünün en geri zekali ve SIDDETLI toplumlari bu iki guruptur.... bu benim gözlemim... Cünkü gelen REsüller hep ayni salaklara gelmislerdir.... ve su an yine iki toplumada yeni bir Resül gerekliiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii.... Ibrahim Peygambarimiz kusura bakmasin, ama tohumu feci sekilde cürük cikti kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii daha kendi oglu onu aldatanlardan... yani Yakup Peygamber... babasini kazikladi..... Olay basit... Ibrahimin cocuklari kafadan catlak.... Acik ve net söylüyorum... DIE WELT WÄRE BESSER OHNE DIE BEKLOPPTEN NACHKOMMEN VON ABRAHAM................ UNDDDD ICH HABE RECHT |
tabi canım:))
natoda egitim almıs amerikancı generallerin CIA YONLENDİRMESİ HATTIZATINDA EMRİYLE dort tane darbe yapabildigi , sivas madımak ugur mumcu gibi vakaların dakka bası cereyan ettigi,istanbulun gobeginde bombalar patlatılıp da istenilen alınamayınca bir hafta gecmeden ikinci kusak bombaların patlatılabildigi devasa bir sitihbarat gelenegine sahip yuce devletimiz her seyin farkında yani.dibinde gozgore gore kurt devleti kurulan ve 15 senedir uleng kim bizden izin almadan bolge kus ucurur ayagı yapan devletlumuz.destur de be enis destur de.carpılacan.bu kadar da kor goze parmak olmaz.
|
ırakta olanlara ne diyeceksin!
gerci halil efendinin yazıya binaen soyledigiyle pek alakası yok ama.ırakta herkes abd girdikten hemen sonra şii sunni catısması peydah edilecek demişti.bugun peydah edildi.buna ne diyeceksin.kimse bu gibi yazılara bakıp galeyana gelmesin.kimse galeyana gelsin diyen yok.herkes bir bilinc tazelenmesine gitsin neler dondugunun farkına varsın.ve ayagını denk alsın.mesele bu.dune kadar herkes lubnana saldırılıp hizbullahın işinin bitirilecegini soyluyordu.attılarda tuttu mu birader.
|
mutlaka seyredin.sesli seyredin.
link çalsmazsa explorer a kopyalayıp seyredin.
<a href="redirect.jsp?url=http://www.youtube.com/watch?v=BM_TOVI4mEc&eurl=" target="_blank">http://www.youtube.com/watch?v=BM_TOVI4mEc&eurl=</a> |
senden de ancak boyle bir yorum cıkar
millete laf edecegine git kendin tedavi ol.
bilmediğin peygamberler uzerinden yorum yapma.yuzbinlerce peygamber gonderildigi biliniyor.ve insanları soylarıyla yargılama hele bu işe peygamberleri de katarak yapma ahmaklıgına dusecek kadar gerizekalıysan dediğim gibi tedavi ol.yahudilerde senin dediğini diyorlar yaptıkları belli.ve yahudiler kendilerine gonderilen peygamberlerin coklugundan ovunuyorlar.bir sey diyemem.peygamber hangi kavme gonderilmişse o kavim için hayır kaynagıdır.ve insanların soylarını asagılamakla dustukleri kufur asagılamıs olmazsın.akıllı konus istersen. |
nihat gencin lubnan yorumu.bence izleyin
yanlıs anlasılmasın.nihat genc katıksız bir solcudur
<a href="redirect.jsp?url=http://www.youtube.com/watch?v=HmsEJ_w3iYc&eurl=http%3A%2F%2Fwww%2E8sutun %2Ecom%2Fnode%2F17481" target="_blank">http://www.youtube.com/watch?v=HmsEJ_w3iYc&eurl=http%3A%2F%2Fwww%2E8sutun %2Ecom%2Fnode%2F17481</a> |
als bir yazida benden.yani gündüz vassaf
İnsanlar nasıl bu kadar duyarsız kalabiliyor?
Gündüz Vassaf 23/07/2006 (512 kişi okudu) Sorun İsrail"in Cenevre Konvansiyonu"nu bir kez daha çiğneyerek, sivil halkı öldürüp savaş suçu işlemesinden öte. Lübnan"da, evlerinden dışarı çıkamayanlar da katlediliyor, yollara dökülüp canlarını kurtarmak isteyenler de. ABD öncülüğünde uluslararası hukukun hiçe sayılmasına kaç ülkede, kaç kıtada, çoktan, alışmış, alıştırılmıştık. Sorun terörizmle baş etmek adına, devletlerin terörizmi meşrulaştırmasından, bir ülkenin insanlarını rehin almaktan da öte. Nazi işgali altında Danimarka"da, Yahudilerin sokakta dolaşırken kollarına sarı bant takmaları emredilince, ilk takanlardan biri, o zaman ben de Yahudi"yim diyen Danimarka kralı olmuştu. Ve şöyle bitiyordu Rahip Martin Niemoller"in vicdanı mirasımıza yerleşen o günlerdeki sözleri, "Yahudiler için geldiklerinde Sesimi çıkarmadım, Yahudi değildim. Benim için geldiklerinde Kimse kalmamıştı sesimi duyacak" Asıl sorun bizde. Sorun, evrensel ilkelerin, ahlakın evriminde, yüzyıllardır nice badireden geçip bugüne gelen bizlerin, Beyrut"ta olup biten önünde artık şaşırmayacak konuma gelmemizde, dünyamızda felaketlere, adaletsizliğe duyarsızlaşma noktasına getirilmemizde. Sorun, en azından infialimizi diri tutan çaresizliğimizi kabullenmek yerine, kim haklı kim haksız Tartışmalarımızın çarpık mantığında ahlak anlayışımızı yitirmemizde. Zekâ testlerinde "Batan gemide neden önce kadınlar ve çocuklar Kurtarılmalıdır?" sorusu vardır. Doğru cevabı geçersiz kılan, vicdanını yitirmiş bir toplumun bireyleri olma yolunda sürükleniyoruz. Çocuklar, kadınlar değil, kurtarılacak olan bizim insanlarımız diyor, aralarında gemi içindekilerle batsın diyen kimi Batılı devletler. Amerikalılar, İngilizler kaçıyor Beyrut"tan, Ruslar, Kanadalılar, kaçıyor, İtalyanlar, Fransızlar, İsveçliler, İsviçreliler... Yaşadıkları şehirden kaçıyorlar. Sevgililerini, sınıf arkadaşlarını, komşularını ölüme terkederek, onlarla vedalaşarak kaçıyorlar. Kaçanlar, yabancı oldukları için, yabancı pasaportları var diye kaçabiliyor. "Yabancılar" Batılı. Sri Lankalı 60.000 temizlik işçisi kadın, makus kaderlerinin mahkûmu. İnsanın insana yaptığı vahşet karşısında günümüzde yabancı olmak, yabancılaşmak kurtarıyor insanı. Geride kalanlar katlediliyor. Beyrut Doğu sabrıyla, Doğu usuyla bekliyor. İnsan kalabilmenın nöbetini tutuyor. Bağdat olmamak için, Bağdatlaştırılmamak için direniyor. Tarihte zamanın hep mağdurdan yana olduğunun baş tanıklarından İsrail, kendi gücünün kurbanı mı olacak? Aklımda Rilke"nin dizesi, "Zaferlerden söz eden kim? Ayakta kalmaktır her şey." |
Ve bir Mektub
John Berger, Noam Chomsky, Harold Pinter ve Jose Saramago"dan mektup: Amaçları Filistin"i tasfiye etmek. Olayın adını olduğu gibi söylemeli ve buna ebediyen direnmeliyiz
İsrail"le Filistin arasındaki çatışmanın son faslı, İsrail güçlerinin Gazze"den bir doktorla kardeşini, yani iki sivili kaçırmasıyla başladı. Bu olay Türkiye hariç hiçbir ülkenin basınında fazla yer bulmadı. Ertesi gün Filistinliler İsrailli bir askeri rehin alarak İsraillilerin esir tuttuğu insanlarla bir takasın müzakere edilmesini önerdi; zira İsrail cezaevlerinde yaklaşık 10 bin esir var. * * * * Bu "adam kaçırma" olayı çok büyük bir zorbalıkmış gibi tepkiyle karşılanırken, "İsrail Savunma (!) Güçleri"nce Batı Şeria"nın yasadışı askeri işgali ve su başta olmak üzere tüm doğal kaynaklarına sistematik olarak el konulması hayatın hazin de olsa doğal bir gerçeğiymiş gibi kabul gördü. Bu, Filistinlilerin kendilerine uluslararası anlaşmalarca tahsis edilmiş topraklarda yaşadığı eziyetin üzerine bir de Batı"nın 70 yıldır döne döne uyguladığı çifte standartların tipik bir örneği. * * * * Bugün zorbalık, zorbalık doğuruyor; derme çatma füzeler karmaşık füzelere cevap veriyor. Karmaşık füzeler, mahrumiyet içindeki yoksul kalabalıkları bir zamanlar adalet dediğimiz erdemi beklerken vuruyor. Her iki füze tipi de vücutları paramparça ediyor; bunu emri veren komutanlardan başka kim aklından atabilir ki? * * * * Her provokasyona ve karşı provokasyona karşı çıkılır, nasihatler verilir. Ancak bu seferkinin ardından gelen gerekçe, suçlama ve yeminlerin tümü, aslında dünyanın dikkatini siyasi hedefi Filistin milletini tasfiye etmekten başka hiçbir şey olmayan uzun süreli bir askeri, ekonomik ve coğrafi uygulamadan uzaklaştırma amacına hizmet ediyor. * * * * Bunun yüksek sesle ve açıkça söylenmesi gerekiyor, zira ara ara açık edilse de genelde gizli yürütülen bu uygulama, bugünlerde büyük hızla ilerliyor. Bizce olayın adını olduğu gibi söylemeli, buna kesintisiz ve ebediyen direnmeliyiz. * * * * Not: "Arna"nın Çocukları" adlı belgeselin yönetmeni Juliano Mer Khamis"in sorduğu gibi, "Lübnan"ın Guernica"sını kim resmedecek?" John Berger: Sanat eleştirmeni, Noam Chomsky: MIT"de dilbilim profesörü, Harold Pinter: Nobel Edebiyat ödüllü yazar, Jose Saramago: Yazar <a href="redirect.jsp?url=http://www.radikal.com.tr/ " target="_blank">http://www.radikal.com.tr/ </a> |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 16:09 Uhr. |