Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

24.09.2005 00:00

Sünnetullahin icerisindesin
 
SÜnnetullahat baska Enerji boyutunda yaratiklar var.. Mesela Iblis.. yada Melekler... eeeee simdi senin koku dedigin sey bunlar icinde gecerlimi yoksa degilmi... ???

Senin icin var oolan onun icin yok olabilir.. onlar icin var olan senin icin yok sayilabilir...

Eeeeee bundan daha iyi anlatimda olmaz yaniiiii

Bildigim tek sey var... günün birinde be renk görebilecegim ne kari nede ses... o zaman Mail yazarim öbür dünyadan hehehehe

24.09.2005 00:04

Her zaman Reissss
 
Oezsu ablamiz beni fazla sevmez, ama biraz panzerini kirabilirsek cok seyler ögreniriz ondan.. ama dedigim gibi.. günde 5 vakit beni dövmeden rahat etmez...

kesin simdi kizar yine... auuuuuaaa

24.09.2005 00:09

Simdi olay basit
 
SAHIH Sünnet.. oder EHLI-SÜnnet... bunun ölcüsü nedir ???

Ölcüsü yok...

Kuranin yorumunda ölcü bile olmazken simdi kalkip birde Sünneti DINLESTIREMEYIZ...

Qdi üzerinde Sünnet... yapmazsan ne Günah nede baska bir sey yok...

Zaten KUran ve Islam Yeterince hem zaman hemde beyin besleyici...

Sünnete ne gerek var..

kaldiki SÜNNET HZ. MUHAMMEDIN zamansal KURAN YORUMUDUR

EVET ZAMANSAL KURAN YORUMUDUR... bu zamana cevap vermeyebilir...

O yüzden SÜNNET DIN DEGILDIR

xstudentxnrw 24.09.2005 00:42

sen kuranin ayetlerini yok sayarsan tabi
 
baglamaz. peygambere itaat, alimlerle bilmedigin konularda soru sorma gibi konular seni acmiyor.. sen paygamberimizdende daha iyi anlayabildigin icin her seyi.. yani senin iddian bu..

xstudentxnrw 24.09.2005 00:47

Kuranin aciklayicisi kim? sen neyin acik
 
lamasini bekliyorsun?

xstudentxnrw 24.09.2005 00:50

diger konulara girmiyecegim, laf cambazi
 
kendi aciklasin!

"leküm diniküm veliyedin" baskalari hep sana kullanirdi. sen burda kendi bir mok zannetme ;O)

xstudentxnrw 24.09.2005 00:52

Hayalsan bir otobüsün önüne atla bir
 
bakayim ne kadar hayalsin :O)

xstudentxnrw 24.09.2005 00:54

fizik nerde yok diyor?
 
sesi nasil duydugumuzu, rengi nasil gördügümüzü aciklayan bir bilim dali, yoksa saydigi seyleri nasil aciklar?! senin aklin bunu nasil kabulleniyor?

24.09.2005 09:40

Cok basit :o)
 
HAYALİN DİĞER ADI: MADDE



Hatırlatma: Maddenin Ardındaki Sır Konusu Vahdeti Vücut değildir.

--------------------------------------------------------------------------------

GİRİŞ

Odanızın penceresinden dışarıdaki manzarayı seyrettiğinizde, hayatınız boyunca aldığınız telkinden dolayı, bu manzarayı gözlerinizle gördüğünüzü zannedersiniz. Oysa gerçek böyle değildir. Çünkü siz gözlerinizle dışarıdaki bir manzarayı görmezsiniz. Siz, beyninizin içinde oluşan manzaraya ait görüntüyü görürsünüz. Bu bir tahmin ya da bir felsefe değil, bilimsel bir gerçektir.


Görme olayının nasıl gerçekleştiği hatırlandığında bu konu daha açık olarak anlaşılacaktır. Göz, sadece, kendisine ulaşan ışığı, retinasındaki hücreler sayesinde elektrik sinyaline çevirmekle görevlidir. Bu elektrik sinyali ise, beyninizdeki görme merkezinize ulaşır. Daha sonra bu elektrik sinyalleri, pencerenizden gördüğünüz manzaranın görüntüsünü oluştururlar. Sonuç olarak, görüntünün oluştuğu yer beyninizdir. Ve siz beyninizin içindeki manzarayı görürsünüz, evininizin dışındaki manzarayı değil.
Aynı durum şu anda okumakta olduğunuz kitap için de geçerlidir. Gözlerinize gelen ışığın elektrik sinyallerine çevrilerek beyninize ulaşması sonucunda, beyninizde bu kitabın görüntüsü oluşur. Yani kitap şu anda sizin dışınızda değil, içinizde, beyninizin arka kısmındaki görme merkezinizdedir. Belki kitabın sertliğini elinizde hissediyor olduğunuz için kitabı dışınızda zannedebilirsiniz. Oysa, bu sertlik hissi de aynı görme algısında olduğu gibi beyninizde meydana gelmektedir. Parmak uçlarınızdaki sinirler uyarıldığında, bu uyarı elektriksel bir bilgiye dönüşerek, bu kez beyninizdeki dokunma merkezinize ulaşır. Ve siz beyninizde kitaba dokunduğunuza ve onun sertliğini, sayfalarının kayganlığını, kapağındaki kabartmaları, kağıt kenarlarının keskinliğini algıladığınıza dair hislere sahip olursunuz.

Gerçekte ise, hiçbir zaman bu kitabın aslına dokunamazsınız. Dokunduğunuzu sandığınızda, aslında beyninizin içindeki dokunma hissini algılarsınız. Üstelik bu kitap, bir madde olarak sizin beyninizin dışında var mıdır, bunu da bilemezsiniz. Siz sadece beyninizde oluşan kitap görüntüsü ile muhatap olabilirsiniz. Bu kitabın bir yazar tarafından yazılmış olması, bir bilgisayarda sayfa düzeninin yapılmış olması veya bir matbaada basılmış olması sizi yanıltmasın. Çünkü birazdan anlatılacaklar, bu kitabın her aşamasında yer alan insanların, matbaanın, bilgisayarların gerçekte, sizin beyninizde oluşan görüntüler olduğunu ve asıllarının dışarıda olup olmadığını asla bilemeyeceğinizi size gösterecektir.

Sonuç olarak, biz gördüğümüz, dokunduğumuz, duyduğumuz herşeyi beynimizin içinde yaşarız. Bu teknik bir gerçektir ve bilimsel deliller neticesinde itiraza veya tartışmaya açık bir konu değildir. Asıl önemli olan nokta ise, bu teknik gerçeğin bizi ulaştırdığı ve yukarıda sorulan sorudur:

Beynimizin içinde bir gözü olmadan, pencereden görünen manzarayı izleyen, bu manzaradan zevk alan, heyecan duyan kimdir?

24.09.2005 09:47

Materyalist bir Müslüman ?.. :o)
 
Bu ve benzeri soruları soranların yanıldıkları ve anlayamadıkları nokta, "algı" kavramının sadece görme duyusu ile ilgili olduğunu sanmalarıdır. Oysa sadece görme değil, dokunma, çarpma, darbe, sertlik, acı, sıcaklık, soğukluk, ıslaklık gibi tüm hisler, aynı görme gibi insanın beyninde oluşan algılardır. Örneğin otobüse binmek için otobüsün kapısının soğuk metalini elinde hisseden bir insan, aslında bu "soğuk metal hissini" beyninde algılar. Bu çok açık ve bilinen bir gerçektir. Dokunma duyusu, daha önce de belirtildiği gibi, bir insanın -örneğin parmaklarından gelen sinir uyarılarının- beyninin belli bir noktasında oluşturduğu bir histir. Hisseden parmaklarımız değildir. İnsanlar bunu bilimsel olarak da açıklandığı için kabul etmektedirler. Ancak, konu otobüsün kapısını tutmak değil de, otobüsün insana çarpması olunca, yani bu dokunma hissi daha şiddetli ve acı verici olunca, bu gerçeğin geçerli olmadığını sanmaktadırlar. Oysa, acı veya darbe de beyinde hissedilir. Bir otobüsün çarptığı bir insan darbenin şiddetini ve tüm acıyı beyninde hisseder.

Bunu daha iyi anlamak için rüyaları düşünmek faydalı olacaktır. İnsan rüyasında da kendisine otobüs çarptığını, kazadan sonra gözünü hastanede açtığını, ameliyata alındığını, doktorların konuşmalarını, ailesinin telaş ile hastaneye gelişini, sakat kaldığını veya canının çok yandığını görebilir. Rüyasında yaşadığı tüm bu olayların görüntülerini, seslerini, sertlik hissini, acıyı, ışığı, hastanedeki renkleri, her türlü hissi çok berrak ve net olarak algılamaktadır. Ve bunların hepsi gerçek yaşamdakiler kadar doğal ve inandırıcıdır. O an, rüyanın içindeki biri ona rüya gördüğünü, gördüklerinin bir hayal olduğunu söylese ona inanmaz. Oysa, gördüklerinin hepsi bir hayaldir ve ne otobüsün, ne hastanenin, ne de rüyasında gördüğü bedeninin dış dünyada maddi karşılığı yoktur. Rüyasında gördüğü bedenin ve otobüsün maddi karşılıkları olmamasına rağmen, "gerçek bir bedene" "gerçek bir otobüs" çarpmış gibi hissedebilmektedir.

Öyle ise materyalistlerin "maddenin varlığını tokat yiyince anlarsın", "dizine bir tekme gelince, maddenin varlığından şüphen kalmaz", "köpek görünce kaçarsın ama", "otobüs çarpınca beyninde mi değil mi anlarsın", "madem algı o zaman otobana çıkıp arabalardan kaçmadan ortada dur" gibi itirazlarının hiçbir anlamı ve geçerliliği yoktur. Hızlı bir darbe, can acıtan köpeğin dişleri, şiddetli bir tokat, maddenin aslı ile muhatap olduğunuzun kanıtı değillerdir. Çünkü bahsedildiği gibi bunların aynısını rüyanızda da, maddi karşılıkları olmadığı halde yaşayabilirsiniz. Ayrıca, bir hissin şiddetli olması, o hissin beyinde oluştuğu gerçeğini de değiştirmemektedir. Bu, bilimsel olarak ispatı olan çok açık bir gerçektir.

Bazı insanların otobandan hızla geçen bir otobüsü veya bu otobüsün sebep olduğu bir kazayı, maddenin fiziksel varlığı ile muhatap olduklarının çarpıcı bir delili sanmalarının nedeni, görüntünün insanı aldatacak kadar gerçekçi görülmesi ve hissedilmesidir. Mekan görüntülerindeki, örneğin otobandaki derinlik ve perspektifin kusursuzluğu, mekanda görülen cisimlerin renk, şekil, gölge olarak mükemmelliği, ses, koku ve sertlik hislerinin çok net olması ve görüntünün içinde bir mantık bütünlüğü bulunması kimilerini yanıltabilmektedir. Ve bazı insanlar bu olaylar neticesinde bunların algı olduğunu unutabilmektedir. Ama zihinde meydana gelen algılar ne kadar eksiksiz ve mükemmel olursa olsun, bunların birer algı olduğu gerçeği değişmeyecektir. İnsan otobanda yürürken bir kaza yaşasa da, depremde yıkılan bir evin altında kalsa da, yangında alevler tarafından sarılsa da, merdivenlere takılıp düşse de tüm bu olayları zihninde yaşar ve asla gerçekleri ile muhatap olamaz.

Bir insan otobandaki bir otobüsün önüne atladığında, zihnindeki otobüs, zihnindeki bedenine çarpar. O insanın bu kaza sonucunda hayatını yitirmesi, bedeninin parçalanması da bu gerçeği değiştirmez. Eğer insanın zihninde gördüğü bu olay ölüm ile sonuçlanırsa, Allah o insana gösterdiği görüntüyü bir perdenin kaldırılması gibi kaldırır ve o kişiye başka bir görüntü, ahirete ait görüntüleri gösterir. Bu gerçeği şimdi samimiyetle düşünüp anlamayanlar, ölümleriyle birlikte hemen anlayacaklardır.

xstudentxnrw 24.09.2005 09:52

cok basit:sana bir tokat atayim o zaman
 
.. hayal ya, ondan problem yok.. sen istersen birde otobüsün önüne atla.. bir görrelim nasil hayalmis bu ;O)

24.09.2005 09:53

Devamini okumak istersen adresi
 
Verebilirim :o)

Cünkü senin Her zamanki sorularinla buraya Kitabi yazmak gerekecek gibi görünüyor :o)

24.09.2005 09:54

Seni GOMONIST :o) o.T.
 
ohne Text

xstudentxnrw 24.09.2005 09:55

kafayi yemissin.. o seyler kafanda olusm
 
uyor.. onlar belirli bir sekilde var ve sen olani belirli bir sekilde algiliyorsun.

biliminde icine ettiniz yani!

xstudentxnrw 24.09.2005 09:59

bilim gibi bir sey yokmus gibi yorum yap
 
an bir seyi okumaya gerek yok. burasi film degilki.. matrix gibi her sey beyninde olussun ve sen gercek olmiyasin.. yani HA$A Allahin kudreti gercek seyleri yaratacak kadar yokmus gibi göstermek anca böyle bilgisiz insanlardan cikar.

24.09.2005 10:00

Muhahahahhahahahhahahahahhaha
 
demek onlar belirli bir sekilde var sen onlari algiliyorsun :o)

Yani sen bir elma ile bir sogani ayirt etme Kapasitesine sahipsin ve bunlarin tadlarini biliyorsun Öyle mi ?..

Öyleyse Hipnotize edildigin zaman sana telkin ile sunulan Sogani elma niyetine neden kütür kütür yiyor ve mutlu oluyorsun ..?

:o)

Koluna sürtülen bir kus tüyü sana nester telkin edilince neden aci duyuyorsun ?..

Ve Transdan cikinca ne oldugunu biliyor musun ?..
Hayir bilmiyorsun :o)

O kus tüyünün koluna sürüldügü yer yaklasik on dakika sonra kanamaya basliyor..

EY AKIL !.. Bu nasil bir is ?..

:o)

24.09.2005 10:04

o.T.
 
Maddenin aslı hakkındaki gerçekler, ilk defa keşfedilmiş bir konu değildir, geçmişte bu gerçeğin sadece bir felsefe olarak anlatıldığı doğrudur. Ancak günümüzde bu gerçek bilimsel olarak ispatlanmıştır.

Tarih boyunca birçok düşünür, din ve bilim adamı bu konuyu gündeme getirmiş, maddenin gerçekte bir algılar bütünü olduğunu anlatmıştır. Örneğin Eski Yunan felsefecilerinden Pisagor, Elea okulu, özellikle "Mağara İdesi" ile Eflatun gibi birçok düşünür bu konuyu bir yönüyle açıklamıştır. Zerdüştlük, Budizm, Taoizm, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinlerin elde kalan metinlerinde de bu konudan bahsedildiği görülür. İmam Rabbani, Muhyiddin Arabi, Mevlana Cami gibi büyük İslam alimleri de maddenin hakikati konusunu bütün açıklığı ile anlatmışlardır. Bu konuda görüşlerine yer verilmesi gereken en önemli isim, İrlandalı bir din adamı ve filozof olan Berkeley"dir.

Maddenin bir algılar bütünü olduğunu açıklayan Berkeley, döneminde yaşayan ve maddeyi mutlak bir varlık olarak kabul eden materyalistler tarafından ağır saldırılara uğramış, hakaret ve iftira yoluyla susturulmaya çalışılmıştır. Bu materyalistlerden biri, Bertrand Russell"dır. Ancak Russell, maddeci çevrelerin en güvendikleri düşünür olmasına ve bu görüşün en güçlü savunucusu olarak görülmesine rağmen, Berkeley"in anlattığı bu gerçeği çürütememiş, Felsefenin Problemleri adlı eserinde durumu şöyle değerlendirmiştir:

… Berkeley, herhangi bir mantıksızlığa düşmeden, maddenin varlığını reddetmenin mümkün olduğunu ve eğer bizden bağımsız olarak birşey mevcut olsa bile duyularımız tarafından algılanamayacağını, ispatlama onuruna sahiptir.53

Ancak ne Berkeley ne de diğer düşünürler, yaşadıkları dönemde mevcut bilimsel bulguların yetersizliği nedeniyle, bu görüşlerini bilimsel deliller ile destekleyememişlerdir. Bu nedenle, karşıt görüşlerin baskısının da etkisiyle, konunun tam olarak anlaşılması veya yaygınlaşması mümkün olmamıştır. Bir kısmı ise keşfettikleri bu önemli gerçeği yanlış değerlendirmiş, gerçeğe yakınlaşsa bile en doğru sonuçları çıkaramamıştır. Bazı art niyetli çevreler de bu gerçeği sapkın bir yöne çekmeye çalışmışlardır.

MADDENİN ASLI KONUSU TEKNİK BİR GERÇEKTİR

Ancak günümüzde, "maddenin zihinde algılandığı", felsefi bir konu olmaktan çıkmış, bilimsel delillerle ispatlanan teknik bir gerçeğe dönmüştür. Bilim dünyasındaki gelişmeler, insanın duyu organlarının işleyişini çözmüştür. Bu işleyiş, kitabın başında da anlattığımız gibi, her duyu organı için aynıdır: Dış dünyadan duyu organlarına gelen etkenler, hücrelerimiz tarafından elektrik uyarılarına dönüştürülür ve sinirler aracılığı ile beyindeki algı merkezlerine ulaştırılır. Ve insan, dış dünyayı beynindeki küçücük algı merkezlerinde görür, duyar, koklar, tadar veya hisseder.

Bu teknik gerçekler, bugün herhangi bir fizyoloji kitabında veya lise biyoloji kitaplarında dahi bulunabilecek son derece açık gerçeklerdir. Görüntünün ve hislerin beyinde nasıl oluştuğu, bütün tıp fakültelerinde detaylı biçimde okutulmaktadır. Gelişen bilimle beraber fizik, kuantum fiziği, psikoloji, nöroloji, biyoloji, tıp gibi bilimler bu gerçeğin teknik yönlerini açıkça ortaya çıkarmıştır.

Örneğin yaptığı çalışmaları ile büyük ilgi toplayan, hepsi ödüllü sekiz kitabın yazarı, teorik fizikçi Dr. Fred Alan Wolf, bilimsel gelişmelerin, özellikle de kuantum fiziğinde elde edilen sonuçların insanlara görünen dünyanın aslında bir hayal olduğunu gösterdiğini şöyle açıklamaktadır:

Tüm materyalizmin, fiziksel dünyanın, bildiğimiz gerçekliğin, tüm varlığın ötesinde birşey var. Bu geleneksel dualizmi de dışlayacaktır. Ben bunu mistik bir görüş olarak değil, kuantum fiziği olarak görüyorum. Bizim en modern fiziksel dünya anlayışımıza göre, tanımlanamaz bir dünya, mistik bir dünya, "hayali" bir dünya olabilir. Alman fizikçi ve kuantum mekaniğinin önderlerinden Werner Heisenberg"in öne sürdüğü gibi, bilinci fiziğe getirdiğinizde, görüneni oluşturan bakan kişidir. Yani görünen, bakıldığı için oluşur... Ben gerçekliği daha farklı görüyorum. Gerçek, daha çok bir rüya gibidir, ben rüyada bir gerçeklik görüyorum. Hepimizin bir parçası olduğu, bu rüyayı oluşturan bir varlığı veya büyük bir Ruh"un varlığını kabul ediyorum. Ve bu bilimsel açıklamalarla varabileceğimiz bir sonuç.54

Bu bilim adamı, maddesel dünyanın gerçekte algılanan bir "hayal" olduğu gerçeğini bilimsel bulgular ışığında görmüş ve kavramış birçok bilim adamından yalnızca biridir. Bu çok açık bilimsel gerçeği kabul etmeyenlerin, reddedişlerindeki sebep ise bilimsel değil, ideolojiktir. Çünkü, bu bilim adamları, büyük bir tutuculukla bağlı oldukları materyalizmi temelinden çökertecek olan bu gerçeği göz göre göre kabul etmek istemezler. Nitekim, Dr. Wolf, bu gerçeğin materyalizmi dışlayacağını belirtmektedir.

21. yüzyılda varılan bilimsel sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda, dış dünyanın beyinde algılandığı gerçeğini bir felsefe olarak kabul etmek hiç inandırıcı değildir. Çünkü bu bir felsefe değildir ve bilimsel buluşların açıkça gösterdiği teknik bir gerçektir. Bu, insanların bizzat içinde yaşadıkları, inkar edilemez bir konudur. Dinsiz de olsa dindar da olsa her kişi bu konuyu kayıtsız şartsız bilir, zaten reddetse de bunun bir anlamı olmaz.

oezsu 24.09.2005 10:06

Süpersin!!!
 
:)) du liest meine Gedanken!

bosuna ugrasma, anlamaz!

harikasin...gökten zembillemi düstün ne..

keyif aldim yazdiklarindabn!

oezsu 24.09.2005 10:07

Aynen... o.T.
 
ohne Text

xstudentxnrw 24.09.2005 10:09

Hayal olan beyninle neyin hayalini kuruy
 
orsun? :O)

oezsu 24.09.2005 10:10

Alpi Alpi Alpi...
 
Tezahurat a gerek varmi???? :)

Dal dal derinlere... Varim! ;)

xstudentxnrw 24.09.2005 10:12

bir kagitlada elini kesebiliyorsun ee?
 
hepsi hayalmi? hayalsa problem yok. elini kes ;O)
bakam ne kadar hayal.. kendini hipnoze ettirip bacagini kes, bakalim ne oluyor.. iki bacakli sekilde yürüyebilecekmisin :O)

24.09.2005 10:13

Bir de söyle düsün :o)
 
AcabaSünnetullah da olan Baska boyutlardan gelen Yaratiklar da mi senin Kafanin icinde ?..

Simdi sana bir soru enis

Bir Gün Bir sanal dünya yaratsan elindeki teknoloji ile Daha ilerlemis PC ün ile..

O dünya da senden habersiz yaprak düser mi ?..

xstudentxnrw 24.09.2005 10:15

sende hayal beyninle hayaller kuruyorsun
 
demek :O)

sizlerde bir seylerin eksik oldugunu kendiniz söylemis oldunuz ;O)

xstudentxnrw 24.09.2005 10:16

gercek olmiyan (hayal) nasil olurda
 
hayal gibi bir sey üretebilmekte?

xstudentxnrw 24.09.2005 10:21

gercek olmiyan (hayal) nasil olurda
 
kendisi gibi bir sey (hayal) üretir? buna gercek anlamda bu sapik düsünceye sahip olanlar yeterli bir cevap veremiyecekler.

bir bilim adamina senin ölcülerin hayal de, gercek degil de :O)

oezsu 24.09.2005 10:24

Dünya mi benim icimde, benimi dünyanin
 
Güzel bi soru!

Varsayim dünyasinda yasadigimiz icin, ölmeden ölmek zor geliyor 5 duyulu yasayan mahlukat icin.mahlukat diyorum.neden? cünkü her bir birim hayvani ic güdüler ile yasamlarini sürdürmekte..

Benlik her bir birimde cok kuvvetli..

Okyansun derinligi ancak benlik ve vehimden siyrildiktan sonra mükemmeliyet kazanir..!

xstudentxnrw 24.09.2005 10:25

niye günesin soguk bir sey oldugunu
 
hayal ederekten günese dogru yürümüyorsun? istersen bir uzay gemisiyle gittigini hayal et, istersen hayalinde bir köprü kurda git :O)

24.09.2005 10:26

Senin anlamadigin sey Su:
 
Sen Yobazlik egitimi aldigin icin Kesmek ile kafayi bozmussun :o)

Ben sana diyorum ki Bu gün teknoloji Kafana bir migfer oturtuyor ellerine de Bir eldiven takiyor Seni sanal bir aleme yolluyor.. Yakin da istedigin Rüyalari görebileceksin PC"n ile :o)

Bu dünya da seni cennet ortaminda da yasatabiliyorlar Bir savasin ortasinda da.. On bes gün kafanda migfer elinde eldivenle o sanal dünya da yasiyorsun..yiyorsun iciyorsun..ama gercekte yiyip icmiyorsun.

15 gün sonunda seni uyandirdiklarinda Sana o dünya da ne kadar kaldigini soruyorlar On dakika belki 15 seklinde yanit veriyorsun..
Ve sana oarada yaptiklarin Bir video gösterisi olarak sunuluyor :o)

Kuran a bakalim mi ?..

Kuran da: kendilerine soruldugunda dünya da cok kisa bir zaman kaldiklarini söyleyecek insanlar diyor Ve ekliyor Bir bilselerdi :o9

Ve Filimin sana sag elinden veya sol elinden veriliyor..
sende bu Kitaba da ne oluyor her sey acik ediyor diye Bagiriyorsun :o)

Günümüz teknolojisi Cenab-i Hakk in teknolojisi ile kiyaslanacak degil elbette..

Sana Bir ipucunu da Hz. Peygamber versin:

Insanlar ölümleri ile uyanirlar..

Hoscakal

:o)

oezsu 24.09.2005 10:27

Ne zamandan beri ismin ALPI!!
 
Wurdest du getauft???

istersen sanada özel bi baslik atariz yani.. sorun degil ;)

oezsu 24.09.2005 10:29

biz yanmisiz zaten yancagimiz kadar..
 
hamdim, pistim, yandim...

gec bunlari gec...

aci yok!

xstudentxnrw 24.09.2005 10:32

yoksa git günese atla :O)
 
haydi.. ne kadar güveniyorsun o düsüncelerine :O)

günesin sifir derece oldugunu hayal et :O)

haydi! :O)

xstudentxnrw 24.09.2005 10:33

benim alpi oldugumu hayal et :O) o.T.
 
ohne Text

24.09.2005 10:33

Bir bilim adami kafasinin disina cikamaz
 
O bunu iyi bilir :o)

Biz doğduğumuz andan itibaren çevremizde renkli bir dünya görür, rengarenk bir ortamla muhatap oluruz. Oysa evrende tek bir renk dahi yoktur. Renkler beynimizin içinde oluşur. Dışarıda sadece farklı dalga boylarına sahip elektromanyetik dalgalar vardır. Gözümüze ulaşan, bu farklı dalga boylarındaki enerjidir. Yukarıda da belirtildiği gibi biz buna ışık deriz, ancak bu bizim bildiğimiz anlamda parlak, aydınlık bir ışık değildir, sadece bir enerjidir. Beynimiz, bu farklı dalga boylarına sahip enerjiyi yorumladığında biz bunları "renkler" olarak görürüz. Oysa ne denizler mavi, ne çimenler yeşil, ne toprak kahverengi, ne de meyveler renklidir. Onlar, sadece beynimizde öyle algıladığımız için öyledirler. Bilinç ve beyin konusunda yazdığı kitapları ile tanınan Daniel C. Dennet, bu gerçeği şöyle özetler:

Ortak kanıya göre bilim, renkleri fiziksel dünyadan kaldırmış ve yerine sadece renksiz, farklı dalga boylarındaki elektromanyetik ışınları bırakmıştır. 5

Dennet, beyinle ilgili bir kitabında, renklerin meydana gelişi hakkında ise şunları söylemektedir:

Dünyada renk yoktur; renk sadece bakanın gözünde ve beyninde oluşur. Nesneler ışığın farklı dalga boylarını yansıtırlar, ancak bu ışık dalgalarının rengi yoktur.6

Bu bilimsel gerçeğin daha iyi anlaşılması için renkleri nasıl gördüğümüzü kısaca inceleyelim.

Güneşten gelen ışıklar bir cisme çarptıklarında, her cisim ışığı farklı dalga boyunda yansıtır. Bu farklı dalga boylarındaki ışık göze ulaşır. (Burada ışık olarak bahsedilenin, aslında elektromanyetik dalgalar ve fotonlar olduğunu, bizim tanıdığımız ışığın sadece beynimizde oluştuğunu unutmamak gerekir.) Rengin algılanması gözün retina tabakasındaki koni hücrelerinde başlar. Retinada, ışığın belli dalga boyuna tepki veren üç ana koni hücre grubu vardır. Bu hücre gruplarının birincisi kırmızı, ikincisi mavi, üçüncüsü ise yeşil ışığa hassastır. Bu üç farklı koni hücresinin farklı oranlarda uyarılmaları sonucunda milyonlarca farklı renk tonu ortaya çıkar. Ancak, ışığın koni hücrelerine ulaşması renklerin oluşması için yeterli değildir. Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi"nden araştırmacı Jeremy Nathans, gözdeki hücrelerin renkleri oluşturmadığını şöyle belirtir:

Koni hücreleri algıladıkları bu renk bilgilerini, sahip oldukları pigmentler sayesinde elektrik sinyallerine dönüştürürler. Bu hücrelere bağlı olan sinir hücreleri de elektrik sinyallerini beyindeki özel bir bölgeye iletirler. İşte hayatımız boyunca gördüğümüz rengarenk dünyamızın oluştuğu yer beyindeki bu özel bölgedir.

Dolayısıyla beynimizin dışında renkler yoktur, ışık da yoktur. Sadece elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar şeklinde hareket eden bir enerji vardır. Hem renkler hem de ışık sadece bizim beynimizdedir. Yani biz bir gülü kırmızı olduğu için kırmızı renkte görmeyiz. Bizim bir gülü kırmızı görmemizin nedeni, retinamıza çarpan enerjinin, beynimiz tarafından kırmızı olarak yorumlanmasıdır.

Renk körlüğü, renklerin beynimizde oluştuklarının önemli delillerindendir. Bilindiği gibi gözdeki retinada oluşan küçük bir bozukluk renk körlüğüne sebep olur. Bu durumda birçok insan yeşil ile kırmızıyı birbirinden ayırt edemez. Bu durumda dışarıdaki nesnenin "renkli" olup olmaması önemli değildir. Çünkü biz nesneleri onlar renkli olduklarından dolayı renkli görüyor değiliz. Burada varmamız gereken sonuç şudur: Varlıklara yüklediğimiz tüm nitelikler, "dış dünyada" değil beynimizdedir. Bizler hiçbir zaman algılarımızı aşıp, dışarıya ulaşamayacağımız için maddelerin ya da renklerin varlığını da bilemeyiz. Ünlü düşünür Berkeley de bu gerçeğe şu sözleriyle dikkat çekmektedir:

Kısaca, aynı şeyler, aynı zamanda bazıları için kırmızı, bazıları için sıcak başkaları için tam tersi olabiliyorsa, bu demektir ki biz yanılsamaların etkisindeyiz ve "şeyler" ancak bizim zihnimizde vardır...8

Bir insana kokuları nasıl hissettiği sorulsa, muhtemelen "burnumla" diyecektir. Oysa bazı insanların kesin bir gerçek olarak gördüğü bu cevap doğru değildir. Yale Üniversitesi"nden nöroloji profesörü olan Gordon Shepherd "Burnumuzla kokladığımızı düşünürüz, ama bu sanki "kulak memesi ile duyuyoruz" demek gibi bir şeydir" sözleriyle bunun doğru olmadığını açıklamaktadır.9

Koku algımızın işleyişi diğer duyu organlarımızın işleyişine benzer. Aslında burnumuzun dışarıdan görünen bölümünün görevi sadece bir kanal gibi, havadaki koku moleküllerini içeri almaktır. Vanilya veya gül kokusu gibi uçucu moleküller, burnun epitelyum denilen bölgesindeki titrek tüylerde bulunan alıcılara gelir ve bu alıcılarda etkileşime girer. Koku moleküllerinin epitelyum bölgesindeki etkileşimleri beynimize elektrik sinyali olarak ulaşır. Bu elektrik sinyalleri ise beynimizde koku olarak algılanır. Sonuçta bizim güzel ya da çirkin diye adlandırdığımız kokuların hepsi, uçucu moleküllerin etkileşimlerinin elektrik sinyaline dönüştürüldükten sonra beyindeki algılanış biçimlerinden başka birşey değildir. Bir parfümü, bir çiçeği, sevdiğiniz bir yemeğin ya da denizin kokusunu, hoşunuza giden ya da gitmeyen her türlü kokuyu beyninizde algılarsınız. Fakat aslında koku molekülleri beyne hiçbir zaman ulaşamaz. Ses ve görüntüde olduğu gibi koku algısında da beyninize ulaşan yalnızca elektrik sinyalleridir.

Bu Noktada Mevlana celaleddin-i RUMI yi analim:

Gönüllerini cilaliyanlar Renkten de kokudan da arinmislardir..

Yani Gercegi görürler..

24.09.2005 10:35

Bunlar yesil GOMONIST :o)
 
Müslüman olmadiklari nasil ortaya cikiyor degil mi..

Iste Kuran in Fani dünya dedigi aciklaniyor bunlar yine Iman etmiyor .o)

xstudentxnrw 24.09.2005 10:37

yani Allah ha$a teknoloji olmasa bir sey
 
yapamiyacakmiydi!!

YUHH yani..

ayetleri kendinize alet etmeye calisiyorsunuz. bu kadar hayalda olmaz yani :O)

sen orada bir gün göcecegini bir düsün. hic bir sey gercek degilse ölümdemi gercek degil, yeni yaratilisdami gercek degil? o zaman yaratilisdami gercek degil.. senin beyninde gercek degil ;O)

oezsu 24.09.2005 10:37

Cehennemden gecerken...
 
hani senin su mekan diye adlandirdigin ve hala vehim dünyasinda yasadigin dünyan varya.. hani

herseyde BEN varim dedigin ve su vücut vatanindan siyrilipda ben yokum ve hic´ligi hissedemedigin vatanin varya..

iste o AN geldigi an kim yanacak kim yanmayacak görürsün...:))

hmm, kim diyordu onu yaHU?

giderlerde geri dönmek isterler fakat dönüs geri yoktur..yoksa milyarin inandigi yüce bi zat önerilerdemi bulundu??

oezsu 24.09.2005 10:37

Cehennemden gecerken...
 
hani senin su mekan diye adlandirdigin ve hala vehim dünyasinda yasadigin dünyan varya.. hani

herseyde BEN varim dedigin ve su vücut vatanindan siyrilipda ben yokum ve hic´ligi hissedemedigin vatanin varya..

iste o AN geldigi an kim yanacak kim yanmayacak görürsün...:))

hmm, kim diyordu onu yaHU?

giderlerde geri dönmek isterler fakat dönüs geri yoktur..yoksa milyarin inandigi yüce bi zat önerilerdemi bulundu??

xstudentxnrw 24.09.2005 10:39

hop hop, adamin kafasi sana göre hayalsa
 
cikabilir! yoksa hayal diye bir sey yokmu? en azindan senin anladigin gibi yokmuda cikamiyor?

24.09.2005 10:41

Ha ayrica bu 15 gün icinde
 
Bir kilo bile kaybetmiyorsun :o)

Sanal dünya da yiyip ictigini sandigin seyler seni hayatta tutuyor..

enteresan degil mi ?..

Demek Insana telkin edilirse Onu ateste yakmaz..

sogukta dondurmaz..

Yilan da zehirlemez..
Hani sizin serbetliler vardir ..
Öyle bir sey iste

:o)


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 06:45 Uhr.