Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

28.07.2005 16:29

Yine de IKRA
 
ebu said el hudrî anlatıyor:

- "peygamberle birlikte benû mustalık gazası"na çıktık. ve arap tutsaklarından tutsaklar elde ettik. o sırada kadınlar iştahımızı
çekti. bekarlık çok güç gelmişti bize o günlerde. ve azil yapmak istedik. istiyorduk azil yapmayı. ancak, "peygamber
aramızdayken ona sormadan nasıl azil yapacağız?" dedik ve gidip peygambere sorduk. peygamber de azil yapmamakta sizin için
bir sakınca yoktur. (yapabilirsiniz de. yapmaya bilirsiniz de.) ama bilin ki, kıyamet gününe değin meydana gelecek bir yavru,
ne olursa olsun meydana gelir." (bkz. buhari, e"s-sahih, kitabu"l-itk/13; tecrîd, hadis no: 1596; müslim, e"s-sahih,
kitabu"n-nikâh/127, hadis no: 1438; ebu davud, sünen, kitabu"n- nikâh/49, hadis no: 2170.)

kimileri, "azl"in ne demek öldüğünü bilmedikleri için bu hadisin anlamını tam olarak anlamamışlardır.

"azl" (azil), cinsel ilişki sırasında, erkeğin, meniyi, kadının cinsel organına boşaltmadan çekmesidir. yani, meniyi kadınlık
organının dışına boşaltmak.

hadiste anlatılanın özeti şu:

müslümanlar, ellerindeki "tutsak kadınlar"la cinsel ilişkide bulunmak istiyorlardı. ama bir sorunları vardı: ya çocukları olursa?
ilişki kuracakları bu kadınlardan çocuk olsun istemiyorlardı. tecrit "mütercim"i kamil miras, bu istememeyi, şöyle açıklıyor:

"bu suretle (yani meniyi dışa boşaltmak biçiminde) esir kadınlara yaklaşmak istemeleri (şu yüzdendir): yüklü (gebe) veya evlat
anası kadınlar satılamazdı. halbuki gazilerin paraya ihtiyaçları bulunduğundan satmak istiyorlardı." (bkz. diyanet yayınlarından
tecrid, 1596 numaralı hadis, not: 1.)

kısacası: tutsak kadınların ırzına geçebilirlerdi "gaziler". ama bu işi yaptıktan sonra da "çocuk sorunuyla" karşılaşmak
isteniyorlardı. çünkü gerektiğinde bu tutsak kadınları satabilirlerdi. buna bir engel çıkmamalıydı. "azl"i bunun için istemiş ve
"peygamber"e danışmışlardı. peygamber de temelde bu kadınların ırzlarına geçilmesinde bir sakınca görmüyordu, buna izin
veriyordu. "azl"e gelince. bunda da bir sakınca bulunmadığını dolaylı olarak belirtiyordu.

muhammed"in "marya" ile hafsa"nın yatağında yakalanması:

gün, muhammed" in karılarından hafsa" nın günüydü. o gün muhammed, hafsa" yla cinsel ilişkide bulunmak üzere kalkıp gider.
hafsa" nın odasına varır. ama hafsa" yı bulamaz. tam o sırada da, bir zamanlar mısır mukavkısı" nın kendisine armağan ettği
cariyelerden marya ortaya çıkmıştır. o anda muhammed, cinsel ilişki için tam hazırlıklıdır. cariye"yi tutup yatırır hafsa" nın
yatağına, ve işini görmeye başlar. muhammed"in cariyesi ile yatması doğal. kuran da, karılarının dışında cariyeleriyle de
yatmasına olanak veriyor (bkz: ahzab suresi, ayet 50,52) işin bu noktası olağan olmasına olağan. ne var ki, cariyeyi özgür
(hurre) olan bir kadının, üstelik ömer kızı hafsa"nın yatağında koynuna alıyor. işte bu olağan değil. terslik bu ya, o sırada,
hafsa da çıkagelmiştir. muhammed" in marya (mariye) ile ilişkisini görür. bir süre kendine egemen olup kapıda bekler.
muhammed işini bitirmiştir. hafsa tepkisini gösterir:

"tanrı elçisi! sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. öyle bir şey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! benim
günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatırıp yapıyorsun!"

muhammed ne desin? sonra, muhammed" ile hafsa arasında şu konuşma geçer:

muhammed: "vallahi billahi marya ile bir daha yatmayacağım!"

"hafsa! marya" yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun?

"evet!"

muhammed hemen ant içmiştir:

"hafsa! aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?"

"tamam!"

ne ki, hafsa bu durumu aişe"ye anlatır.(bkz: taberi, camiu"l-beyan,28/102)

kimi aktarmaya göre de muhammed"in hafsa ile yakalanması, aişe"nin gününde olmuştur. hafsa bunu öğrenmiştir.
muhammed, ondan bunu durumu kimseye söylememesini istemiş, bunu isterken de "marya"yı kendime haram ettim. sana bir
müjdem var. ebubekir"le ömer, benden sonra, ümmetin işlerini ele alacaklar (halife olacaklar)." ama, hafsa, olayı aişe"ye
anlatır. (bkz: f.razi,30/41,43)

muhammed"in, marya"yı kendisine haram etmesi, yani bu cariyeyle bir daha yatmayacağına antiçmesi üzerine yeni ayetler gelir:

"ey peygamber! karılarını hoşnut edeceksin diye, tanrı"nın sana helal kılmış olanı kendine neden haram yaparsın? tanrı
bağışlayan ve acıyandır."(bkz. tahrim suresi, ayet:1. bu ayetin, anlatılan marya olayı nedeniyle geldiğine ilişkin hadisler ve
yorumlar için aynı tefsirlere bkz.)

bu ayetin ve bunu izleyen 4 ayetin "iniş nedeni" olarak, bir "bal şerbeti öyküsü"nü içeren aktarmalar da var. ama her zaman
islam"ın açıklarını kapatma çabaları gösteren muhammed ali subuni bile, ayetlerin, "marya (mariye) olayı" nedeniyle geldiğini
anlatan hadisin açıklamasının daha doğru olduğunu savunur. (bkz: muhammed ali sabuni, safvetu"t-tefasir,3/406-407)

başka islamcılarsa, islam"ın durumunu kurtarmak amacıyla, buradaki ayetleri "marya olayı"na değil, "bal şerbeti" öyküsünü
içeren hadise bağlamayı daha uygun bulurlar. kuşkusuz, zorlamalarla.

muhammed, marya ile yatmayı sürdürmüştü. ondan bir oğlu olmuştu: ibrahim. bu oğlan epeyce büyüdükten sonra ölmüştür.

muhammed"in "şehvet"inin zeyneb"le daha doyurucu bir karşılık bulması:

bir hadise göre: muhammed nerede ilgisini çeken güzel,bir kadın görse, hemen eve gider; zeyneb"le yatardı. böylece şehvetini
giderirdi.

câbir lbn abdullah anlatıyor:

- "peygamber bir kadın gördü; hemen zeyneb"e gitti. ki zeyneb o sırada bir derisini ovup işliyordu. peygamber hemen cinsel
ihtiyac"ını gördü. sonra arkadaşlarının yanına çıktı. ve şöyle konuştu:

- kadın, şeytan biçiminde çıkar karşıya. ve yine şeytan biçiminde dönüp gider. bu nedenle sizden herhangi biriniz bir kadın
gördü mü, hemen karısına gidip onunla yatsın. çünkü bu (cinsel ilişki), o kişinin içindekini (kabaran şehvetini) söndürür." (bkz.
müslim, e"s- sahih, kitabu"n-nikâh/9-10, hadis no: 1403; ebu davud, sünen, kita- bu"n-nikâh/44, hadis no: 2151; tirmizî,
sünen, kitab"r-rıdâ"/9, hadis no: 1158.)

bu hadiste açıkça ortaya çıkan şu:

- muhammed, karılarının dışında da bir kadına "şehvetle" bakıyordu. ve ilgisini çeken bir kadın gördüğünde "şehvete geliyor"du.
bu kimi ayetlerle de dile getiriliyor. örneğin ahzab suresinin 52. ayetinde, karı almasına sınır getirilirken "(başka kadınların)
güzellikleri seni imrendirse bile..." deniyor. aynı hadise yer veren gazalî de, "şehvet"in önemini ve cinsel ilişkide bulunup
rahatlamanın sağladığı yararı uzun uzun anlatıyor; bu arada da, muhammed"in şehvetine ve gereksinimini nasıl karşıladığına geniş
yer veriyor. (bkz: gazali, lhya-u ulûmiddin, arapça, 2/27-29.)

- muhammed için "kadın", erkeği her zaman baştan çıkaran bir "şehvet kabartan"dı.

- muhammed gözünde "kadın", her zaman "şeytan" görünümündeydi. (muhammed"in "kadın"ı şeytan görmesine ve genel olarak
"kadın"a bakışına ilişkin örnekleriyle geniş bilgi için, prof.br. ilhan ar- sel"in "şeriat ve kadın" adlı, son derece değerli kitabına
bkz.)

- çıkan bir başka sonuç da şu: muhammed"e göre, bir kadın, cinsel ilişki kurmak isteyen kocasına karşı koyamaz, karşı
koymamalıdır. muhammed"in bunu işleyen, öğütleyen, buyuran pekçok hadisi vardır. bunlardan iki örneği bıırada görelim:

- "bir adam karısını yatağına (cinsel ilişki için) çağırsa da, kadın yanaşmasa, o sırada cinsel ilişkide bulunmazsa ve bu yüzdcn
kocası geceyi öfkeli-sinirli olarak geçirse, melekler o kadına, sabaha değin lanet ederler." (bkz. buhâr"i, e"s-sahih, kitabu
bed"il"halk/7; tecrîd, hadis no: 1337; müslim, e"s-sahih, kitabu"n-nikâh/120-122, hadis no: 1436; ebu dâvûd, sünen,
kitabu"n-nikâh/42, hadis no: 2141.)

- "bir adam karısını cinsel ihtiyacını gidermek için çağırdığı zaman, kadın hemen o çağrıya uymalıdır. kadın, tandırda (fırında,
ocakta) o anda iş görüyor olsa bile..." (bkz. tirmizi, sünen, kitabu"r-rıdâ/ 10, hadis no: 1160.)

asıl konumuza gelelim: muhammed"in, gördüğü yabancı kadının şehvet çekiciliği karşısında kalır kalmaz eve koşması ve cinsel
ilişkide bulunmak için zey- neb"i seçmesi ilginçtir.

muhammed"in zeyneb"i de karıları arasına katmasının öyküsü:

zeyneb bint cahş, muhammed"in oğulluğu zeyd"in karısıdır. zeyd"i muhammed kcndisine "oğul" edindiği için herkes ondan
"muhammed"in oğlu (zeyd ibn muhammed)" diye sözeder.

muhammed bir gün, zeyd"i görmek için onun evine gider. zeyd"i bulamaz, zeyd"in karısı zenneb"le karşılaşır. birden tutulur
zeyneb"e. bir kadına muhammed"in ilgi duyması, o kadının başka erkeğe -bu erkek kocası da olsa- uygun olmaktan çıkması ve
dolayısıyla muhammed"in olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. bu nedenle zeyd durumu ögrenir öğrenmez muhammed"e
gidip konuşur:

karımdan ayrılmak istiyorum.
neden? seni kuşkuya düşürecek bir şey mi yaptı?
vallahi hayır. beni kuşkuya düşürecek hiçbir şeyi olmadı. onun iyilikten başka birşeyini görmedim.

- öyleyse karını bırakma, tanrı"dan kork!

muhammed "karını bırakma" derken, gerçekte sevdigi zeyneb"in boşanmasını istiyordu. istiyordu ki zeyd onu boşasın da
kendisi alsın.

ama bu isteğini ve sevgisini içinde gizliyordu.

işte bunun üzerine, ahzab suresinin 37. ayeti gelir. (bkz: taberi, camiu"l-beyân, 22/10-ii.) "tabakatu ibn sa"d"da daha geniş
olarak yer alan bu aktarmayı, doğubilimciler ele alıp eleştiri konusu yapıyorlar diye, gerçekleri örtme ya da ters yüz etme
pahasına da olsa islam"ı kurtarma çabasına girişmiş görünenler "iftira" diye niteliyorlar. bu öykü, yüzyıllar boyu "hadis"
kitaplarında ve tefsirlerde yer alagelmiş olduğu halde.

şimdi ayete bakalım. ayetin anlamı şöyle: (çeviri, diyânet"in,)

"ey muhammed! allahı"n nimet vcrdiği ve seninde nimetlendirdiğin kimseye: "eşini bırakma, allah"tan sakın!" diyor; allah"ın
açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. insanlardan çekiniyordun. oysa allah"tan çekinmen daha uygundu. sonunda zeyd, eşiyle
ilgisini kesti- ğinde onu seninle evlendirdik. ki, evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda mü"minlere
bir sorumluluk olmadığı bilinsin. allah"ın buyruğu yerine gelecektir." (ahzâb, ayet: 37.)

bu ayette anlatılanlar:

1- muhammed, zeyd"e "karısını boşamamasını" söylerken içinde bir şey saklıyordu. bunu da sonradan tanrı açıga çıkaracaktı.
muhammet"in içinde sakladığı neydi?

yukarıdaki öyküye göre, bu sorunun iki karşılığı olabilir:

-muhammed"in içinde sakladığı şey, zeyneb"e olan aşkıyla birlikte, zeyd"in onu boşaması ve kendisini almasına olanak
sağlamasını istemesiydi. yukarıdaki öyküyü "uydurma ve iftira" diye niteleyenlerse; mu- hammed"in içinde sakladığı ayette
bildirilen şey için şu karşılığı veriyorlar: onun sakladıgı şey, yalnızca, zeyd"in karısının boşanması ve onunla kendisinin evlenmesi
isteğiydi.

oysa bunlar hep içiçe şeyler.çünkü muhammed zeyneb"e tutulmuşsa, kocasının onu boşamasını vc kendisinin almasını istemesi
doğaldı. bu yoldaki isteğini gizlemesiyle aşkını da gizlemiş oluyordu.

2- muhammed"in içindekini gizlemesine, insanlardan korkup çekinmesine yol açıyordu.

peki bu korkuya, çekinmeye yol açan neydi? yani muhammed, içindekini açığa vurduğu zaman insanların ne yapacaklarını
düşünüyordu ki, onun korkusunu taşıyordu? bu soruya şu karşılık veriliyor: muhammed, oğulluğunun karısını almaya kalkıyor
diye dedikodu yapılmasından çekiniyordu. çünkü gelenek, böyle bir duruma elverişli değildi. oğulluğun karısıyla evlenmek
çirkin karşılanırdı. (bkz. muhammed ali sabuni, safvetu"t-tefasir, 2/527-528 ve öteki tefsirler.)

öyküye göre şu karşılık da verilebilir: muhammed, hem zeyd"den, hem de öteki insanlardan çekiniyordu. başkasının, üstelik de
"oğulluğu"nun karısına göz koyduğu için... bir süre bu nedenle durumu açığa vurmamıştı. ama sonra, "ayetin gelişi" sorunu
çözmüştü.

3 - muhammed"in, oğulluğundan boşanan zeyneb"i alması bu yönde herkese bir kapı açmasına yöneliktir.

ayette ileri sürülen gerekçe bu. yani, herkes oğulluğunun boşanan karısıyla rahat evlenebilsin diye muhammed"in zeyneb"le
evlendirildiğini açıklıyor. " bu açıklama karşısında da bir soru beliriyor:

- bu evlilik olmadan da soruna çözüm getirilemez miydi? örneğin, bir ayetle, herkese böyle bir yola gitmenin "helal" olduğu
bildirilirdi; sorun kalmazdı. neden bu çözüm yolu seçilmedi de, ille de muhammed"in zeyneb"le evlendirilmesi gerekli görüldü? .
bu sorunun karşılığı yok.

muhammed ve güzel safiyye:

yıl: 628. diyanet yayınlarından "tecrid"in "mütercim"i kamil miras"ın anlatımıyla "güzel bir vahanın ortasında kurulmuş olan
hayber kasabası"nın görülebilen "en nefis hurmalıkları"ndan yüzlercesi muhammed"in buyruğuyla kesilmişti. "tanrı"nın
buyruğudur" diye. her zaman olduğu gibi... işte kur"an ayeti: (çev. diyanet"in)

-"inkârcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız allah"ın
izniyledir. allah, yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır" (haşr

suresi, ayet: 5.) bu ayet, muhammed"in benû nadir"in hurmalıklarını yaktırmasına yöneltilen eleştirilere cevaptır. (bkz. buhari,
e"s-sahih, kitabu"l-cihad / 154; müslim, e"s-sahih, kitabu"l-cihad /10; h. no: 1746; ebu davud, sünen, kitabu"l-cihad /91, h.
no: 2615.)

"hurma soykınmı"yla birlikte "insan soykırımı" da yapılmıştı. özellikle yahudilerin yerleşim bölgelerinde. bunlardan biri de "hay-
ber"de gerçekleştiriliyordu. .

hayberin birçok "kale"si vardı. bir buçuk aya yakın bir süre içinde, yahudilerin kendi içlerinden gelip muhammed"dcn güvence
alan kimi hainlerinin yardimıyla "kale"ler bir bir düştü ve müslümanlar kazanmış oldular. kuran"ın tevrat"tan aktarılan "tann"sı
"israilo- gulları"nı, yani yahudi toplumunu, "tüm toplumlardan üstün yaptığını" duyuruyor. (bkz. bakara, ayet: 47, 122; a"raf,
ayet: 140.) ama "hayber savaşı"nda yahudilere yardım etmemişti.

"ganimet"ler, tutsaklar. bunlar içinde de kadın ve çocuklar. ağlaşmalar, sızlanmalar...

ve bu arada, yakınlarıyla birlikte tutsak düşmüş olan safiyye. güzeller içinde bir başka güzel. ne var ki acılar içinde...
yakınlarından kiminin kellesi gitmiş bu savaşta. kimi de işkence altında... babası, kafası kesilenler arasında, kocası ve kocasının
kardeşi sorgulanıyor, işkence görüyor. bir süre sonra ölürüleceklerdir.

28.07.2005 16:31

IKRA baban gibi..esek olma :o)
 
safiyye"nin ailesinden kişiler işkenceyle öldürülüyor:

leoni caetani, "muhammed, ihtimal ki güzel safiyye"ye göz koymuş olduğu, zevcinden (kocasından) kurtulmak istediği için
kinane / ibn rebia / ibn ebi"l-hukayk"ı celbetti; ebi"l-hukayk ailesinin meşhur mücevheratını teslim etmesini istedi..." dedikten
sonra birtakım bilgiler aktarıyor. bu bilgilere göre, gerek kinane, gerekse kardeşi hazinenin yerini söylemiyorlar. ama hazinenin
bir kesimi sonradan bulunuyor. ne var ki, muhammed tümünü elde etme kararında. başlıyor işkence ettirneye.

bu kinane, safıyye"nin kısa bir süre önce evlendiği kocasıdır. bir süre sonra muhammed"in koynuna sokulacak olan safiyye"nin
kocası...

caetani aktardığı bilgiler arasında şunlan da yazıyor:

- "kinane"ye, hazinenin bir kısmını başka bir yere saklamış olup olmadığını söyletmek için müthiş işkenceler yapıldı. zübeyr
ibnü"l- avvâm (sağlıklarındayken cennetlik olduklan bildirilmiş on kişiden biri), peygamberin emirlerini bizzat tatbik elti.
zavallının ağzından bir şey alamayınca, yanan odunlarla göğsünü deldi. ölecek durumdayken muhammed lbn
mesleme"ye teslim etti. o da biraderi mahmud"un intikamını almak için kinane"nin ızdırabına nihayet verdi, onu öldürdü.
kinane"nin kardeşine de pek zalimane işkenceler yapıldı. (...) iki bedbaht yahudi terk-i hayat eder etmez, muhammed kadınları
celbettirdi..." (bkz. leoni caetani, islam tarihçe. hüseyin cahid yalçın, istanbul, 1925, 5 / 123-124.)

caetani"nin bu yazdıkları kimi islami kaynaklara da dayanıyor. bununla birlikte ne ölçüde doğru, ya da doğru olanların ne
kadarını içine alıyor? kesin birşey söylenemez kuşkusuz. ama şurası, islam dünyasında en sağlam kabul edilen kaynaklarda da
yer alıyor ki; safiyye, hayber savaşı"nda ve sonucunda aile üyelerini yitirmişti. babasını, kocasını, kocasının kardeşini...
(karşılaştırmalar ve geniş bilgi için prof. dr. ilhan arsel"in şeriat ve kadın adlı kitabına başvurmayı öneririm.) müslümanların
elinde katledilmişti safiyye"nin aile üyeleri. muhammed"in buyruğuyla... ama şimdi bu safiyye, aynı muhammed"in karısı
yapılacak ve yolda da koynuna sokulacak.

muhammed, safiyye"yi dıhye"nin elinden alıyor:

"hadis"!erden aldıgımız bilgiye göre:

savaş sonrasında, dıhyetü"l-kelbı adındaki delikanlı arap, muhhamed"e gelir; tutsal: kadınlardan birini kendisine alması için
ondan izin ister. muhammed de, hadisi çeviren kamil miras"ın çevirisiyle: "haydi git de bir câriye al!" diye karşılık verir. ne var
ki dıhye gidip safiyye"yi alır. bunu gören bir başka arap hemen koşup muhammed"e haber verir. safiyye"nin dıhye"ye değil;
"peygamber"e uygun olacagını söyler. muhammed"de dıhye"yi çağırtır; "başka bir cariyeyi" almasını söyler. dıhye"ye verilen
"cariye", safiyye"nin kocasının kızkardeşidir. muhammed, kendisine "karı" olmanın karşılığında safiyye"yi "azâd" eder. yani,
"âzâd etmiş olma"yı, evlilikte verilmesi gereken "mehir" sayar. yola çıkıldığında, bir yandan da "zifaf" düşünülmektedir. ümmiü
süleym, safiyye"yi hazırlar. ve gece olunca da muhammed"in koynuna koyar." (başta buhari, en sağlam hadis kiıaplarında da
yer alan bu hadisi, kamil miras"ın çeviri ve "izah"ını da görmek için bkz. sahih-i buhari muhtasarı tecrîd-i sarih tercemesi,
ankara, 1985, diyanet yayınlarından, 2/299-310.)

safiyye"yi muhammed neden almıştı ?

bu soruya karşılık olarak ileri sürülenin özeli şu:

-safiyye, soylu bir aileden geliyordu. babası benû nadîr kabilesinin başı, kocası da yine çok ileri gelenlerden biriydi. bu
nedcnle onu, sıradan bir kimseye vermek uygun olmazdı. yahudiler için bu, bir utanç konusu olurdu. en iyisi "peygamber"e kan
yapmaktı. bu yola gidildi.

diyanet yayınları arasında yer alan sahih-i buhari muhtasarı tecrid-i sarih tercemesinde, 1612. hadisin "izah"ında kamil miras
şöyle diyor:

- " hazreti safiyye, huyay ibn ahtab"ın kızıdır. beni nadır ve beni kurayza"nın en şerefli bir ailesine mcnsuptu. hayber
yahudileri"nin reisi kinane ibn rabi ile yeni evlenmişti. her iki cihetle asaleti vardı. (...) hayber reisinin gelini (karısı)
ve beni nadır"ın en şerefli bir aile kızı olan safiyye"nin dıhye"ye verilmesi, yahudiler için pek ziyade âr"ı ve hacaleti
(utanca) mucip olacağı be- yaniyle itiraz edildi. resûlu ekrem (peygamber) de dıhye"den istirdad (geri alıp) ve azâd edcrek
nikâhla kadınları arasına ithal etti."

bu gerekçede mantık var mı?

gerekçe bu olunca, şu sorular sorulabilir:

- o "soylu", o ,"şerefli" denenlcr hep kılıçtan geçirilmemiş miydi? geriye ne kalmıştı ki onlar için "âr (utanç)" söiz konusu olsun?
"şerefi" olduklarından sözedilen "beni kurayza"ya, o "resûlu ekrem"in (muhammed"in) arkadaşlarına uygulattırdığı
korkunçluklar, işkence ve soykırım, benzeri ancak tarihin en ilkel dönemlerinin en ilkel insanlarında görülebilir türdendi. bütün
bunlar, islam"ın kendi kaynaklarından belgelerle sergilenebilir. ama yeri burası değil. burada, muhammed"in "şehvet"i nedeniyle
safiyye"den söz etmektir konu.

ama yine de, prof. dr. ilhan arsel"in satırlarından bir kesimini buraya aktarmanın iyi olacağını düşünüyorum:

" safiyye"nin muhammed"e verilmesinin, yahudilerin gönlünü ka- zanmakla ya da onların düşmanlık ve kinlerini yumuşatmakla da
hiç ama hiç ilgisi yoktur. çünkü hayber seferi, hicretin 7. yılına rastlar. oysa muhammed, daha hicretin ikinci yılından itibaren
yahudilere karşı düşmanlık siyasetine başlamış ve onları imha planlan hazırlamiştır. hayber seferine giriştigi tarihlerde, artık
yahudilerin kökünü iyice kazıma safhasındaydı. benû kaynuka, benu kurayza ve benû nadîr gibi, medine"nin en ünlü
yahudilerini temizlemiş ve sıra hayber yahudilerine gelmişti..." (arsel, bunu, "şeriat ve kadın"ın savun- ması için yazmış, ama
yayımlanmamıştır. t.d.)

- muhammed safiyye"yi dıhye"nin elinden alınca, bu kadının "kocasının kızkardeşi"ni vermişti ona. aynı aileden olduğuna göre
onun da "asalet"i vardı. dıhye"ye o nasıl verilebilmişti? o zaman "âr" olacağı düşünülmemiş miydi?

- hepsi bir yana da; muhammed, en yakınlarını, sevdiklerini öldürttüğü bir kadını safiyye"yi o acılı gününde koynuna nasıl
alabilmişti? onunla nasıl sevişebilmişti? bunun "cevabı" verilebilir mi? safiyye o sırada, daha "körpe" denecek yaştayken
muhammed, 57 yaşındaydı.

muhammed" in "şehvet"ini ve "tanrısının" bu "şehvet"e büyük önem verip kolaylıklar gösterdiğini anlatmak için,
karılarını-cariyelerini tümüyle ve öyküleriyle sıralayıp anlatmaya gerek yok. konu, bu kadar örnekle de anlaşılmıştır. amaç, bir
gerçeği açığa çıkarmak. ve gün ışığına çıkarılacak bu tür gerçeklerle, insanlığın önündeki "tabuların" yıkılmasında yararlı
olabilecek bir katkı sağlamak. daha ışıklı, daha güzel, daha özgür bir dünya için...



muhammed" de neden çok kadın vardı?

islamcılara bakarsanız şöyle açıklanabilir:

- "peygamber", kimi kadınlara "acımıştı" da o nedenle almıştı onları.

önce bunun hiç olamayacağını, gerçeklerle hiçbir biçimde bağdaşmadığını belirtelim. yoksul, çaresiz kadın mı toplamıştı
muhammed? hangisi bu durumdaydı? o çağda, o yörelerde sayılamayacak kadar yoksul, çaresiz kadın vardı. muhammed
onların hangi birini alacaktı? bu amaca yönelseydi başa çıkabilir miydi? sonra "yoksul"un "çaresiz"in sorunu çözme yolu; onunla
muhammed" in evlenmesi miydi?

-"peygamber", kimileriyle de "siyasi sebeplerle" evlenmişti.

bunu diyen islâmcılara şunu sormak gerekir: muhammed bir "peygamber" idiyse, böyle "siyasi sebepler"e neden gerek
duyuyordu? "tanrısının" yardımı yeterli değil miydi? bu yardım yeterli değil miydi de, bir sürü kadın topladı? hem de bir kesimi
genç, körpe... ve bu kadınları kimseyle evlenmeleri mümkün olmayan birer "ebedî dul" olarak bıraktı kendisinden sonra. bu
kadınlar ondan sonra kimseyle evlenmemeye hükümlüydüler. çünkü, hepsi de "müminlerin anaları" olarak kur"an"a geçirilmişti.
(bkz. ahzab, ayet: 6.) bunlardan kimi, âişe, cüveyriyye gibi 18-19 yaşında "dul" kalmışlardı. "çocuk yaşta dullar". ileri sürülen
"siyasi sebepler" bunu da mı gerektirmişti?

muhammed"in çok karı ve cariye almasında, o dönemlerde, araplarda geçerli olan neydiyse oydu etken: cinsel istek ve onun
gereği. en azından, başta bu geliyordu. "bir taşla birkaç kuş vurmalar" da oluyordu kuşkusuz. ama temel etkeni gözden
kaçırmamak gerekir.

islamcılar, "peygamberimiz nefsani arzularına göre davranmıyordu, hanımları da nefsani arzularla alınmamıştı" diye dursunlar;
ayetler, hadisler ve de gerçekler ortada.

muhammed, cinsel ilişkilere ne kadar zaman ayırıyordu?

o dönem araplannda "şehvet", "erkeklik gücü" en başta gelen bir özellikti. bunu gazali, ihyâu ulumiddin adlı ünlü kitabının
"kitabu adabi"n nikâh" bölümünde uzun uzun anlatır. bir dolu örnek verir, ali"nin oğlu hasan"ın bir alışta "dört karı birden"
aldığını, sonra çok geçmeden bunları boşayıp yenilerini aldığını, muhammed"e bu torunu anlatıldığında muhammed"in: "o,
yaratılışta da huyda da bana benziyor!" dediini, bu oğlanın, 200 kadar karı elden geçirdiğini anlatan bir hadise, muhammed"in,
"dünyanızdan bana üç şey sevdirildi" dedikten sonra bunlardan birinin de "kadın" oldugunu dile getiren bir başka hadisine ve
daha nice hadislere, öykülere yer veriyor. (bkz: gazali, ihya- u ulûmiddin, arapça, 28-29 ve öt.) gazalî, felâk suresinin
(diyanet"in çevirisiyle:) "bastırdığı zaman karanlığın şerrinden de o"na sığınırım, de!" anlamı verilen 3. ayetine "ve sertleşip
kalkmış olan zekerin (erkeklik organının) bu duruma geldiği zamanki bastırmasının şerrinden de tanrı ya sığınırım, de!" anlamının
verilebileceğini, bu anlamı ibn abbas"ın verdigini; ünlü gizemci cüneyd-i bağdadi"nin (ölm. 910.) "yemeye, içmeye ne denli
gereksinim duyuyorsam, cinsel ilişkiye de o denli gereksinim duyuyorum!" dediğini aktarıyor ve verdiği örneklerle "insanın
rahatlaması için şehvetinin gereğini yerine getirmesinin önemini" anlatmaya çalıştığını belirtiyor. (bkz: aynı kitap, s. 27.)

muhammed"in çok karı alışına, kadınlara yönelişine de bu açıdan bakmak gerçekçi bir yaklaşım olur. hadislere baktığımız
zaman, muhammed"in "cinsel ilişki"ye ayırdığı zamanın, şaşılacak boyutlarda olduğunu görüyoruz. işte bir hadis, en"es anlatıyor:

- "peygamber, 9 ya da 11 karısı varken, gecenin ya da gündüzün belli saatinde tümünü dolaşıyor ve hepsiyle cinsel ilişkide
bulunuyordu."

enes"e soruluyor: - "iyi ama, peygamber buna güç yetirebiliyor muydu?" enes karşılık veriyor: - "evet. biz aramızda,
peygambere 30 erkek gücil (şehveti) verildiğini konuşurduk." bu hadis buhari"nin e"s-sahih"inde de yer alıyor. (diyanet"in bir
yayınında görmek için bkz. sahih-i buhari muhtasarı tecrid-i sarih tercemesi, hadis no: 192.)

başka hadislerde de "peygamberin 40 erkeğinki kadar şehvetinin olduğu" belirtilir. bunda bir abartma olduğu açık.
müslümanlar, "peygamber"in "şehvet"ini de "mucizeli" olarak göstermek istemişlerdir.

muhammed"in "şehvet"i, ister sıradan, ister "farklı" olsun"ayet"ler ve "hadis"ler yönünden bakıldığında görülür ki "tanrı"sı
katında ayrıcalıklı. âişe"nin sözünde bu ayrıcalık, en çarpıcı biçimde dile geliyor: "bakıyorum da senin efendi tanrı"n (rabb),
senin şeyinin keyfi (hevâ) için koşuyor yalnızca!"

turan dursun
(hemingway, 05.11.2003 12:03)

c/p yapmayı öğrenen herhangi bir şempanzenin göğe tükürme denemelerine konu alabileceği bir yıldız.
(sirkencubin, 05.11.2003 12:10)

nerden itlik yaparım, nereye puştluk sokarım diye çabalayan habis ruhlu, kin kusmuklu bir mürtedin (kulakları çınlayan oldu mu acep) "kafama göre hadis yorumlar, bok atmakta sınır tanımam" adlı çalışmalarını copy /paste etmeye fırsatmış bu, onu gördük.

islamı turan dursun yorumlarıyla sunmak, öğrenmek, rıza nurun hayatım ve hatırlarım kitabından milli mücadele dönemi ve atatürk hakkında bilgi toplamaktan daha vahimdir. kesişme noktası da küfür ettiğim müddetçe sevenim, kollayanım olacaktır garantisinin sıcak kollarına kucak açmaktan geçer.

(bkz: bunlar nasıl bir akıllar)
(dandoldenyus, 05.11.2003 12:39)

sahih i buharide din alimlerince sahih, güvenilir sayılan sahabeler arasında sayılan bi kişi. hadisleri yorum gerektirmeyecek derecede de açıktır. gönül gözü kapalı olanlar bunları tabii ki anlamak, kabul etmek istemezler. muhammed hakkındaki hadisleri de aynı şekilde gerçeği yansıtır. neyin ne olduğu bu kadar açıkken bunları çarpıtıp, muhammedi aklamaya çalışmak abesle iştigal dir.
(wrathful lilith, 05.11.2003 14:08 ~ 16:06)

iffet sahibi.
temizliği ve namusu hususunda şek ve şüphe olmayan müminlerin annesi. ki herhangi bir kadının namusu hakkında suizan yaparsanız müfteri olursunuz, günahkar olursunuz. lakin hz ayşe hakkında böyle bir iddiada bulunursanız zinhar kafir, zındık olursunuz. hz ayşe"nin iffeti bizzat kuran ı kerim ile destekli, ayet ile sabittir. aksini iddia etmek allah"ın kelamına muhalefet etmek demektir. ki zerre kadar manevi sorumluluk hisseden kimseler için hayli netameli bir durumdur bu...
haa peki diğerleri için nedir?
mesela turan dursun (lanetullahi aleyh). şimdi bu adamın ne olduğu, ne dediği ortada apaçık durmaktayken sanki yeni bir şey bulmuşçasına ve metin-konu ilişkisi birbiriyle alakasızken kasmanın manası nedir? üstüne üstlük bilimsel hiç bir ağırlık taşımayan, baştan sona iftiralar ve saçma sapan iddialarla dolu safsataları sanki çok ağır bir herze yiyormuş gibi satmaya çalışmak en başta kendi kişiliğine saldırı ve hakarettir.
(lazarus, 05.11.2003 14:55)

(bkz: pedofili)
(yoguslawak, 08.11.2003 01:02)

Begendiniz mi ?


Islam sahsiyetlerine sayenizde reva görülenler bunlar..


Kafir degil mi bunu yazanlar..


Yoksa bu iftiralari din haline getirenler mi KAFIR !..

28.07.2005 16:32

Ve GERCEK
 
HADIS kaynakli Yalanin defsiresi:


Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 04-24-05 21:12

Sahîhi Buhârîye göre, Hazreti Âişe, Kur"anın Mekkeli âyetleri gelirken oyun çağındaydı. Bu yaştayken, kendisi "Kamer" Sûresinin nazil olduğunu söylüyor. Kur"anın 54"üncü Kamer sûresi, Mekkeli sûrelerdendir. Bu sırada Rasûl-i Ekrem "Erkam"ın evinde bulunuyordu. Rasûl-i Ekrem, Hicretin ilk senesi Hazreti Âişe ile evlendi. "Bakare" ve "Nisa" sûreleri vahyolunurken Hazret-i Âişe, Rasûl-i Ekrem"in zevcesi bulunuyordu. "Bakare" sûresi, Medine devrinin ilk zamanlarında nazil olmuştu. Mişkât sahibi der ki: Hazreti Âişenin hemşiresi Esma, Hicret esnasında 27 yaşında idi. Âi-şeden on yaş büyüktü. Hazreti Âişe de, Esmadan on yaş küçük olduğuna göre, Hicrette onyedi yaşındaydı: (678). Rasûl-i Ekrem"le evlendiği zaman, on-sekiz yaşında bulunuyordu. Hazreti Âişenin altı yaşında nişanlandığı, dokuz yaşında nikâhlandığı hakkındaki rivayetler doğru değildir, tarihî hakikatlere aykırıdır.

Vakıa, Hazreti Âişe, gençti. Küçüktü. Rasûl-i Ekrem ile aralarında yaş farkı vardı. Fakat, bu yaş farkı yüzünden evlenmelerine, memleketin o zamanki âdeti mâni değildi.

Buyr dostum Bekri:
Iste sana Belge !..

simdi senin aise nin 6 yasinda olduguna dair belgeni görelim..

Yoksa Hadis mi ?..

:o)

28.07.2005 17:10

TERÖRÜN ADI
 
BAŞBAKAN işaretparmağını arabanın cam sileceği gibi iki yana sallayıp ‘İslami terör demek yanlış’ diyor.

Bu tanım hepimizi yaralıyor yaralamasına da, Başbakan ile yandaşlarını niye yaralıyor?

Çünkü her şeyin ‘İslamisini’ yapan onlardı...

İslami bankacılık...

İslami sermaye...

İslami yaşam...

İslami düğün...

İslami moda...

İslami giysi...

İslami protokol...

Bizler ‘İnanç kul ile Allah arasındadır. Günlük işlerin kirine-pasına karıştırmayın. Siyasete-ticarete bulaştırmayın’ dedikçe Başbakan ve yandaşları kızdılar.

‘Referansımız İslam’dır’ diyerek, inançlı insanların duygularını kullanmak için İslam’ın her şeyini yaptılar ve birileri de işte ‘İslami terör’ diyor.

Niçin kızacaksınız?..

*

Ve İslami siyaset...

Erdoğan’ın iktidara gelmek için ‘İslam’ı kullandığını bilmeyen kimse var mı?..

Laikliğin karalanıp her şeyin İslam’a göre yeniden düzenlenmek istendiğini, bu yüzden kıyametlerin koptuğunu, ama Tayyip Erdoğan ve yandaşlarının bundan asla vazgeçmek istemediklerini hepimiz bilmiyor muyuz?..

O zaman iktidar kavgalarının çirkin ve kanlı yüzü olan terörü yapanların da İslam’ı kullanmalarından niçin yakınacaklar?..

Ne hakla?..

*

Asıl görev yüreğinde Allah sevgisi olanlara, dininin kirlenmesini istemeyenlere düşüyor.

Gerçek Müslümansanız, onu siyasete-ticarete, günlük çıkarlara, iktidar kavgalarına karıştıranları atın gitsin...

Onlara güç vermekten, eteklerine yapışmaktan vazgeçmelisiniz...

İnanç kir taşımaz...

O yüce bir duygudur, yüreğinizde tertemiz kalmalı.

Birilerinin onu günlük çıkarlarda, devlet yönetiminde, ticarette, siyasette kullanmasına izin verirseniz... O zaman eli kanlı teröristlerin de onu kullanmasına katlanmalısınız.

Ona ‘İslami terör’ dediklerinde başınızı öne eğmelisiniz...

Ve utanmalısınız...


Bekir COSKUN

xstudentxnrw 28.07.2005 18:32

kimden oldugu belli.. ;)
 
Allah yerine daima tanri demeyi tercih ediyorlar

28.07.2005 18:49

Tanri deyince
 
Allah Allahligini birilerine mi devrediyor ?..

Bir örtünün iki santim eksigi ile asirlarini heba eden Sekilci putperest kafanin müslüman olmasi zamani gelmedi mi sence ?..

Herhalde gelmedi :o)

cagdasturk 28.07.2005 19:34

ISTISNALAR KAIDEYI BOZMAZ !
 
Istisnalar kaideyi bozmaz, olmussa hatalar bu koskoca 600 yili baglamaz, hele hele Islami hic baglamaz.
Ben hic bir zaman pire icin yorgan yakan, yapilan hatalar yüzünden koskoca anli sanli tarihini, bir avrupali gözüyle bakip, yerden yere vuran gerizekalilardan olmadim senin gibi !

28.07.2005 19:37

Devami var..
 
Islamiye SEX stilleri..

Islamiye Mayo.. Hasema usw...

Islamiye köpeklik

bunlari eklemek sart...

28.07.2005 19:41

Semavi DINLERIn temelinde yatan
 
DINLER Teolojisinden baskasi uydurmadir Hurafedir Safsatadir...

Eger Hadiskolikleri yada Sünnetciizleri veya MEZHEPSalatalarini ele alirsak .... TAMAMIYLE DINSIZ OLURUZ kiii su anki durumuzda aynisidir...

Islam Alemi DINSIZDIR... adi Islam ama DINI ISLAM degil... SAFTATA DININE ibaedet eden birer insan mahlukatlari haline gelmisler...

Insanligi sade ve sadece Vahyiiler baglar..

Kuran ve Ehli-Kitap... bu kitaplarin yerini

6 tanme Hadis kitabi yazmislar.. 4-5 tan Mezhep Kitabi yazmislar... veee bunlari DIN saymislar... Kuran ve Ehli-Kitap saf disi kalmistir

cagdasturk 28.07.2005 19:44

DOGRULAR
 
Tabiki herkesin sevabi kendine, sonucda herkes yaptiginin karsiligini alacak öbür tarafta.
Ama bu kimseye dogrulari saptirma hakkini vermez, kendi kafasindan yeni bir din uydurup, bu sapik dini millete dayatma hakkini hic vermez !

28.07.2005 19:53

aklimda öyle kalmis... bir ard niyetim
 
yada dayatma pesinde kosmuyorum... tüm Resüllerin isimlerini aklimda tutacak halim yokya... kaldiki Hizir Ilyasin uydurma bir olay oldugunuda biliyorum.... Vahyiide öyle bir seye rastlamadim veya übersehen ettim...

Zaten piyasada dönen ISlam degilki, resmen Safsatullah DINI olmus.....

Bununda böyle olmasinin tek nedeni Cahillik ve Erbakancilik, Süleymancilik, Hizbullahcilik, Müslümcülük yada Adnancilik... hepsi kisa yoldan köseyi dönme mekanizmasi... milletgi DIN adina süüüle güüüütel bir S... mek baska bir sey degil..... kiclari aciyanlar icinde gecmis olsun diyelim.... Holdinglere gitsin para yatirsinlar.. Ihlascilar yönetir

28.07.2005 19:54

yatta geber looo ;))) o.T.
 
ohne Text

balikiz 28.07.2005 19:58

o.T.
 
buna %150 katiliyorum!

balikiz 28.07.2005 20:11

:-))) o.T.
 
ohne Text

cagdasturk 28.07.2005 20:25

UZUN LAFI KISASI
 
Nedir gözüm söylemek istedigin, bu kadar laf gevelemesin, ne yazdigin, kime yazdigin, niye yazdigin belli degil.
Sözün azi ve özüdür makbul olan !
Mehmet Akif hic kimsenin sapik ideolojisine dayanak yapilacak biri degildir.
Mehmet Akif Üstad, islam aleminin ve müslümanlarin icine düstügü zilleti cok iyi tespit etmis ve bu zilletten kurtulmanin yollarini siralamis aydin, ilerici ve cagdas bir müslümandi.
Ilerlemenin, batinin dansiyla, sapkasiyla, yazisiyla degil, ilimiyle, bilimiyle, teknolojisiyle, cürümemis güzel ahlakiyla olabilecegini biliyordu.
O kurtulusun yine Islamdan gectigini görebilecek kadarda ilerigörüslüydü !

darya 28.07.2005 20:37

:)
 
Ich habe eine Bitte an Dich: Setze Dich mit den mekkanischen und medinensischen Versen auseinander und bring" sie in historischem Kontext. Lies genau ALLES durch und schreib" Dir die 1000 Widersprüche auf.


Ich habe nicht vor, Dich von Deinem Glauben abzubringen. Das ist bei Türken & Arabern auch sehr schwierig, da ihre ganze Kultur quasi auf dem Islam basiert - aber man sollte einfach aufpassen, wenn man Leute angreift, die den Islam zu Recht kritisieren. Hätte der Prophet heute gelebt und die Taten begangen, die er damals begangen hat, hättest Du ihn einen Verbrecher genannt, der in den Knast gehört. So ist das, und nicht anders.

Es ist immerwieder erstaunlich, dass es bis jetzt nur wenige Moslems gegeben hat, die mir begegnet sind, die Manns oder Frau genau waren, um zu sagen: "Verdammt, ja! Es ist scheiße, seine Frau schlagen zu dürfen. Verdammt, ja! Es ist abartig Kriegsbeute vergewaltigen zu dürfen. Verdammt ja! Es ist eine Schande, dass für Ehebruch der Tod steht und man Sklavinnen vergewaltigen darf." &lt- Tjah.


Und nun schauen wir einmal, inwiefern Allah uns die WAHL lässt, selbst zu entscheiden gut oder schlecht zu sein. Inwiefern er uns die Möglichkeit gibt, den richtigen Weg zu finden. Schauen wir mal:


Sure 7 Ayeh 178 – 179 :
------------------------
&gt&gtWen Allah leitet, der ist wohl geleitet, wen er in die Irre führt, der ist verloren.
Viele der Dschinnen und Menschen schufen wir für die Hölle.&lt&lt


(( Das heißt, er entscheidet, wen er leitet, wen nicht. Den, den er nicht leitet, der hat per se keine Chance, ein guter Mensch zu werden. Wie nett. ))


Sure 10 Ayeh 101:
-----------------
&gt&gt Keine Seele kann ohne den Willen Allahs glauben, doch wird er die seinen Zorn fühlen lassen, welche nicht einsehen wollen.&lt&lt


(( Das hier ist besonders süß. Allah will gar nicht, dass Ungläubige glauben - dennoch werden sie seinen Zorn fühlen, wenn sie nicht glauben. Witzig. ))


Und jetzt kommt überhaupt das Beste. Als ich das gelesen habe, war ich eigentlich total traurig - wie bei all den anderen Dingen auch.


Al-Sadschdah, 13
-----------------

&gt&gtWenn wir es gewollt hätten, so würden wir jedem Menschen die richtige Leitung gegeben haben; aber mein Wort muss wahr werden, da ich gesprochen habe: "Die Hölle will ich füllen mit den Dschinnen und den Menschen allesamt.&lt&lt


(( Sagen wir es mal sehr milde. Allah wird hier dargestellt, als sei er ein gemeiner Sadist ))



Schau" mal, das sind nur ein paar harmlose Dinge. Wer sich mit dem Höllenbild des Islams z.B. befasst, wird sehr schnell merken, dass Gott hier nicht besonders "lieb" dargestellt worden ist. Im Gegenteil: Er scheint selbstverliebt, rachsüchtig und blutgierig zu sein.


Bevor Du brüllst, solltest Du wissen, dass ich ein sehr gottesgläubiger Mensch bin. Ich liebe Gott und denke, dass er der Liebste aller Wesen ist. Und deshalb finde ich es zum kotzen, wenn eine Religion über ihn redet, als sei er ein Monster. That´s all.


Naja, und zu Deinem netten Tipp, ich solle mir doch mal mehr Bücher durchlesen: Nochmal: Ich STUDIERE Islamwissenschaften - also muss ich allein aufgrund dieses Studienganges alle möglichen Primärquellen in Betracht ziehen. Vielleicht tust Du gut darin, es zu tun. Aber nicht nur die, die Dir in den Kram passen, damit Du weiterhin bequem keine Zweifel empfinden musst, sondern wirklich die Geschichte des Islams - auch und vorallem zu LEBZEITEN des Propheten. Ich rede hier nicht von den süßen Stories von Mondspaltung und Himmelfahrt, sondern von den faktischen Ereignissen. Versuch"s für den Anfang mal mit Al-Tabari oder Ibn Hisham.


Wa salam.
D.

cagdasturk 28.07.2005 20:38

TEKRAR TESEKKÜRLER
 
Arasira böyle destek yorumlari hicde fena olmuyor yani, tesekkürler tekrar :-)

28.07.2005 20:38

o.T.
 
Laiklik, iyi vatandaş yetiştirir: Ruhsuz, bencil, kendi çıkarları tehlikeye girdiği zaman azgınlaşan, acımasızlaşan, vicdansızlaşan; ülkesinde yaşayamadığını gördüğü an ülkesini terk etmekte sakınca görmeyen çıkarcı bir insan tipidir bu. O yüzden, dünya tarihinin en kanlı cinayetlerini, en korkunç savaşlarını, en büyük sömürgeci ve emperyalist yıkımlarını Batılıların Rönesans ve Reformasyon"la birlikte bütün kurumlarını ve kavramlarını laikleştirmelerinden sonra gerçekleştirdiklerini kalın harflerle zihnimizin bir köşesine kazıyalım, diyorum.


**

Batililarin Her seyi laiklestirmeleri Allah dan Olan Sikáyetleri yüzünden degildi..

Sikayet edilen:

Kral Allah in yeryüzündeki gölgesidir. o Zulüm yapsada ona uyulmalidir seklindeki Ruhbaniyetin ortaya koydugu Davarlasma -sürülesme kanunlariydi..

ve gereken yapildi.. Insanlik tercih edildi Davarlik degil..

Allah in Oglu ( ! ) hasa ve ruhbaniyet Safsatalari yanliz birakildi ve ilerleme kaydedildi..


Hilafet de Bundan ayri bir kurum degildi..ayni söylemleri bulacaksin..
Allah adina insanlari yönetmek ve allah in yerypüzünde halefi olmak gibi..

Bu Öyle bir hale geldi ki Kardes katilligi bile allah adina yapilmaya basladi halbuki Hilafet ve saltanat adina yapiliyordu.. Ve Insanlar Davarlastikca davarlasiyordu..

Islam da Allah adina islenen cinayetleri ve rezillikleri Kuran in hic bir yerine yamayamazsiniz..

Laiklik Bunu da en azindan TÜRK milletinin sinesinden söktü atti ve Sükür Allah a Kuran a ters düserek RAYILESMEDIK yani davarlasmadik insanligi sectik..

Bu Baglamda mehmet akif cok iyi tahlil edilmelidir.

Ve Onun Gercek bir Müslüman ve LAIK oldugu Görülmelidir.

28.07.2005 20:45

Mesela Kuran nerede detay a Inmez ?.
 
Salih Hadis diye bir sey yoktur..
SAHIH Hadis diye bir sey vardir ki onun Sahihliginin kaniti nedir ?..

En sahih Hadis bile " ZAN " i ifade eder..
Ne yani zannederek mi Ibadet edelim ?..

Islam peygamberi nin yedigi ictigi Bir Müslüman icin ölcü degildir ve olamaz o peygamber i baglar

Peygamber sarmisak yemezdi..
Ne yani sarmisak i haram mi ilan edelim ?..

balikiz 28.07.2005 20:51

tesekküre gerek yok
 
hakliya hak verilir! :-)

28.07.2005 20:53

O halde sapiklik neden islam diye
 
Millet e kakalanmak isteniyor..

Hadi Bir kac örnek vereyim..

Kandiller ..Nedir bu ?
Nerede var ?

Peygamber in hayatin da Kandil var mi ?
Kuran da kandil var mi ?

kutsal günler aylar Geceler nedir Bu maskaralik ?

Sü+nnet olmak Nerede ?
Peygamber in hayatinda var mi ß
Bir yahudi gelenegi islam a neden din seklinde kakalaniyor ?..

Sakal a Tapmak hirka tavaf etmek Din mi ?..

Bidat olamayan tek bir cami göster
Bidatsiz namaz kilan tek bir müslüman göster..

2 rekatlik Cuma namazini kim Hangi hakla 16 rekat a cikardi ve adina utanmadan Islam diyor ?

Sen hele Bir cevap ver bunlara..
Sonra gündende olan ve adina Islam denilen din in Islam mi yoksa ne oldugunu Tartisalim..

Neden 3 aylik Hac ibadeti ki Kuran da sabittir 3 günde yapilir insanlar telef olur ?..
Mirac masali kuran da nerede var ?..
Sünnet de nerede var ?..

Neden kadinlara cuma namazi men edilmistir ?..
Islam in neresinde var ?

sebebi nedir ?

28.07.2005 21:07

Hanefi Mezhebinin dedigi:
 
Bakin Hanefi bas fakihlarin dan Ubeydullah el-KERHI ne der ?

** Mezhep kabullerimize uymayan her ayet ya tevil edilmistir ( sürgüne yollanmistir ) ve yahut da mensuhtur ( gecersizdir )** ( Ubeydullah el-kerhi ;er-risale )

Buyrun bu Incileri bu mezhebi Islam a yamayin bakalim neresine yamayacaksiniz ?..

28.07.2005 21:10

Bu Gün adina Islam denilen Hurafe
 
Islam ile kuran ile uzaktan yakindan ilgili degildir..

Bir iplik cekersiniz bin yama dökülür..
Böyle bir din e Allah in dini demekten Allah a siginirim..

O Iplikleri ben cekecegim..
Düsen yamalari toplamak bakalim kimlere nasib olacak..

simdilik Hoscakalin..
Saglicakla

balikiz 28.07.2005 21:14

Konusmandan belli oluyor
 
Islami basitlestirmek istiyenlerdensin.

Eger tüm hadisleri ve sünneti yalanliyorsan, sana sunu sormak lazim: Kurani nasil anlamak istiyorsun? Kendi aklinlami?

Sorulari geri vererek cavaplamak istiyorum:

- Peygamber olmak ne demek oldugunu biliyormusun?
- Allah ne için Peygamberler gönderiyor? Onlarin özellikleri ne?
- Cuma namazi iki rekat oldugu nerde yaziyor? Veya: Namaz nasil kilindigi Kuranin neresinde yaziyor? Cuma namazi 16 rekat olmasi seni neden rahatsiz ediyor? Sevap kazanmaktanmi korkuyorsun yoksa amelinemi güveniyorsun?
- Gayba inanmak ne demek oldugunu biliyormusun?
- Miraca gelince: Al-Isra Surasinin birinci ayeti kerimesini nasil yorumluyorsun?
“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram"dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa"ya götüren O (Allah) Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.“

balikiz 28.07.2005 21:17

Hadisleri yalanliyanlara bir soru
 
Hadisi Serifler sizi neden rahatsiz ediyor?

balikiz 28.07.2005 21:18

Eniskaya cevap vermesin lütfen! o.T.
 
ohne Text

cagdasturk 28.07.2005 21:31

ÖLCÜ KURANDIR
 
Konuyu saptirmayi iyi beceriyorsun, belki kendin gibi zavallilari bu taktigin ile ikna edebilirsin ama Hakkin yolundan ayrilmayanlari asla.
Tekrar ediyorum, ölcü Kurandir, Kuran ile Hadisi ayirarak bir yere varamazsiniz.
Olsa olsa bati dünyasinin yüz yillardan beri ugrastigi gibi, islami reform adi altinda yozlastirma cabasina bir piyon olursunuz.
Buda kendi bileceginiz istir.

cagdasturk 28.07.2005 21:34

SÜNNET
 
Sen o zaman sünnet olma gözüm, coluk cocugunuda ettirme, derdin buysa sorun degil, kabuklu gezersin.

cagdasturk 28.07.2005 22:04

ISLAM BÜTÜN INSANI DEGERLERIN ÖZETIDIR
 
Henüz bir asır bile olmamış, uluslararası hukuk alanında, New York Üni."nde okutulan "The International Law" eserinin yazılalı.. Çünkü, 1911"de yayınlanmış..
Bu kitabın, uzun süre uluslararası hukukçular için önemli bir kaynak olduğu kabul edilir.. Ama, bir tarafına, uzunca süre kimse pek değinememiştir. Theodor Woosley"in yazdığı bu kitabın verdiği ölçülere göre, insanlar, hukuk (haklar)a ehliyet ve bu hakların kullanılması açısından belli başlı üç ana gruba ayrılırlar.. Bu ölçüler o kadar iptidaîdir ki, Woosley, kendisinden 90 sene sonralardaki, Bush gibi birinin Amerikan Başkanı olacağını bilseydi, görüşlerini gözden mi geçirir; yoksa, "İşte, ideal insan tipi!" diye, alkışlar mıydı, tahmin etmek zor..
Çünkü, o, 90 sene öncelerde, insan haklarını kullanmaya ehliyet açısından insanları üç ana gruba ayırıyordu.. Buna göre, 1- Medenî insanlar.. 2- Yarı-medenî insanlar.. 3- İlkel ve putperest insanlar..
Bunların kim olduğuna ise, açık kriterler getiriliyordu.. Birinci grup, Hristiyan+Yahudilerdi.. İkinci grupta gösterilen "Yarı medenî"ler ise, Japonlar olarak gösteriliyordu.. Üçüncü grup, yani, ilkel ve putperest insanlar ise, ilk iki grubun dışında kalan, "bütün diğer insan toplulukları"ydı. Bu üç gruptan, insan haklarını belirleyen de; onları "en üst seviyede kullanmaya ehliyet sahibi" olan da, elbette "birinci grup", yani, hristiyan ve Yahudiler idi..
İkinci, yani "yarı-medenî" grupta yer verilen Japonlar ise, tabiatiyle, biraz daha kısıtlanmış olarak istifade edebilirlerdi, bu haklardan.. Eğer yerlerini bilmezler, hadlerini aşarlarsa, "medenî"ler tarafından yerlerine itilirlerdi, bu yarı-medenîler.. Ve amma, üçüncü grup, yani diğer bütün insanlar ise.. Onlar, insan haklarından istifade edemezler, ancak, medenî insanların koydukları ölçülere riayet ettikleri derecede, bu haklardan istifade etmek lûtfuna nail olabilirlerdi. (Burada hatırlayalım ki, bu gibi anlayışların serdedilebildiği o yıllardan yarım asır önce; 1855"lerde ise, Amerikan Kongresi"nde, insan hakları tartışılırken, "Evet, bütün insanlar eşit haklara sahib olarak doğarlar, ama, kadınlar ve zenciler insan sayılabilirler mi?" tartışması yapılabiliyordu!..)
Ve hatırlayalım ki, II. Dünya Savaşı sonrasında ilân olunan ve bugün adetâ bir "laik-kutsal" metin halinde, karşısında bütün insanlığın eğdirilmek istendiği "İnsan Hakları Cihanşumûl (evrensel) Beyannamesi"nin hazırlanmasında, insanlığın dörtte birini kendisine bağlayan (vahy-i ilahî kaynaklı) İslâm ile; en azından bir o kadarını teşkil eden (beşerî irade kaynaklı) Budizm, Hinduizm ve Konfuçyüs dinlerinin de hiçbir etkileri sözkonusu olmamıştı.. Samuel Huntington"un, gelecekte, kaçınılmaz gördüğü bir "medeniyetler çatışması"nda; İslâm"la, Güney Asya dinlerinin de, "Judo-Chrétién" (yahudi-hristiyan) Batı dünyasına karşı tek bir cebhe oluşturacağı iddiası, bugünkü "uluslararası hukuk ölçülerinin kabul edilmesinde dışlanmış olanlar"ın birlikte tepki verebilecekleri varsayımından da kaynaklanmakta..
Ve B. Amerika"da yapılan son kamuoyu yoklamalarında, İslâm hakkında bilgisiz olmak ve İslâm"ı, terör teşvikçisi bir din, bir inanç sistemi olarak suçlamak konusunda en hızlı grubun da, "Beyaz Evangelistler" olduğu belirlenmiş.. (Bush"un da bu gruba aid olduğunu bir daha hatırlayalım..)
İslâm, elbette ki bu gibi iddia ve ithamlardan berîdir, uzaktır.. Çünkü, o, insanlığın sadece son 1400 yılını değil, Hz. Âdem"den beri, bütün insanlık tarihini kuşatan ve bütün ilahî peygamberler eliyle insanlığa sunulan dinlerin adıdır.. Bunun için, biz Müslümanlar da kendimizi, bütün geçmiş ilahî peygamberlerin ve İbrahimî dinlerin bir mîrâscısı biliriz.
Amma, Batı dünyasının kalburüstü kişileri, biz müslümanları tahrik ve akıldışı tepkilere sevketmek için olmalı, her gün, bir yeni cehalet sergiliyorlar.. Bunlardan birisi olan İtalya Reform Bakanı (Kuzey Birliği"nden) Roberto Calderoli olup, evvelki gün yaptığı açıklamada, "Medeniyetler Çatışması tezi, kısmen doğru... Çünkü, ortadaki çatışma, bir medeniyet ile, gayri medenilik arasındaki çatışmadır. İslâm, bir medeniyet olarak değerlendirilemez.." gibi laflar edip, böylece, üç yıl önce, "Batı medeniyetinin İslâm medeniyetinden üstün olduğu"nu söyleyen Başbakan Silvio Berlusconi"yi bile sollamıştır.. İlginçtir, İtalyan Komünist Partisi"nden Severino Galante bile, "İbn Sinâ"dan ve kullanmakta olduğumuz arab rakamlarından habersiz bir Bakan"ın, "İslâm"ın bir medeniyet olmadığı" şeklindeki sözü, bir yorumu bile hak etmemektedir.." demiştir. Geçen hafta da, Amerikan Kongresi"nin bir Cumhuriyetçi üyesi Tom Tancredo, "Kâbe"nin bombardıman edilmesi" barbarlığını dile getirebilmişti.
Batı dünyasında, yeni bir "İslâmophobia" (İslâm korkusu) dalgası yükselirken, Batı kültür ve medeniyetinin boyutları ve muhtevasının ne, nasıl ve "imrenilecek bir dünya olup olmadığı" da, karşımıza bir daha çıkmaktadır.


Selahaddin Cakirgil

cagdasturk 28.07.2005 22:17

KAPASITE MESELESI
 
Inanan müslümanlar senin gibi siddete basvuran yobazlarla ugrasacak kadar kücülmezler.
Cünki onlar bilerlerki, kendi özgürlüklerini kendileri kisitlarlar zaten senin gibi yobazlar öbür tarafta.

berlinfatih 28.07.2005 22:38

Cevap verin Arkadaslar, Söyleyin Bana
 
1. Cevap verin arkadaşlar söyleyin bana
Hain, haremine düşmanı sokan değilmi
Harp açıp vurun diyen ehli imana
Kafir islama harp açan değilmi

2. Yahudi, Hırıstiyanı dost eyleyen
O benim eski dostumdur diye söyleyen
Kafirin nizamını başa taç eyleyen
Kafadan kanun koyan kafir değilmi?

3. Kendinden kanun icad edip doğuran
Demokrasi fazilet diye bağıran
Küfür ordusunu yurduna çağıran
İslam düşmanı, kafir dostu hain değilmi?

4. Ne din doygusundan nede bir menfaat
Sadece kafirin emrine itaat
Coc Buşun aferine feda bir millet
Coc Buş dostu emrine uyan değilmi?

5. Şu Yedi’si Coc Buş’un emrine emade
Bir numaralı hain bunlar dünyada
Bunlara lanet okur arzde semada
FAHD, HÜSNÜ, ESAD, ÖZAL, RAFSANCANİ
ERBAKAN, ERDOGAN değilmi?

6. ( Bakara 120 ) &lt&lt Ne yahudiler, nede hırıstiyanlar,
Dinlerine uymadıkça ( asla ) onlar,
Senden razı ve memnun olmayacaklar...
Kafirin dost’u emrine boyun eğen değilmi?


7. Yahudi, Hırıstiyan ile dost olanlar
Hilafet yıkıp cumhuriyet kuranlar
Müslüman’ı arkadan vurup kıranlar
Müslümanım deyüp, kafir olan değilmi?

8. Nur süresi elli ikide bu ayet
Hak buyurdu &lt&lt kılma kafire itaat,
( Kur’an la ) onlara kıl en büyük cihad &gt&gt
Mümine savaş açan hain değilmi?


9. Müslüman asla kafire hüküm sormaz
Müslüman asla kafirden yana olmaz
Müslüman asla kafir safında duramaz
Kafirden yana olan hain değilmi?

10. Allah ve Rasülüne itaat edenler
Kitap ve Sünnet yolunda gidenler
İslam siyasetiyle siyaset güdenler
Kapitalist, Sosyalisten uzak kalan değilmi?

11. FATIH lazım bize tek bir devlet
Olmassa tek devlet olmaz HİLAFET
Olmassa Hilafet olmaz adalet
Adaletle hükmeden Hilafet değilmi?

xstudentxnrw 28.07.2005 23:57

Kaynak??? o.T.
 
ohne Text

xstudentxnrw 28.07.2005 23:59

Zeus`da tanri olarak görülüyor.. onun ha
 
nimida var.. oglu herkül´de bir dünyali ile iliskisiyle olmus.. herkülde yarim tanri sayiliyormus..

Tanri dagini hic gördünmü?

29.07.2005 00:27

Kafir ariyorsan aynaya bakmalisin
 
En büyük kafirler bence Erbakancilar Süleymacilar ve bu gibi IDEOLOJIK ce SAFSATALIK kulübüne ait olanlardir...

Solche Leute braucht NIEMAND.. jedes Tier ist Weiser als diese Leute... das ist Tatsache..

So mit bist du in meinen Augen kein Moslem und wirst es auch niemals sein... iste o yüzden devlet sizin gibi DIN AZMANLARINA karsi ve her yerde dayat atiyorlar size... cünkü bazi insan yaratiklari 5 vakit namaz yerine 5 vakit dayak farz kilinmistir... Kuranda yari var ac bak...

Bilenle bilmeyen bir olmaz..
Olmaz ya tabi biri insan biri HAYVAN...

Göttliche Inspiration derim da nur

roman 29.07.2005 02:39

Kafana göre takıl Alpi!!!
 
Alpi Merhaba!

Hani bir deyim vardır (........) dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır!!!

Senin hoşça kalın canım halkım beyitlerin biraz bayatlamadı mı? Ne dersin anlı şanlı Alpi.!

Ben senin kişiliğinden hiç bir zaman hoşlanmadım, sevemedim ne senin mizacını, nede ukalalıklarını Alpi!!!

Her seferinde burada bir şeyler yazabilmek için illa ki birilerine mi toslamak zorundasın sen?

Adam gibi, adam olup ta düşüncelerini hiç bir kimseye sataşmadan yazamaz mısın sen?

Bazen düşünürüm de bu zat uç noktada bir mazoşistimdir diye. Bundan utanılacak, sıkılacak bir durum inan ki yok Alpi!!!! Ben insanların tüm tuhaflıklarını çok doğal karşılıyorum, senin burada aramızda ne olumlu, nede olumsuz hiç bir samimiyet yokken yazdıklarını bile çok sıradan bir şey gibi bakıyorum.

Bir aralar seni ben İnternet sitelerinin sırıtık bir maçosu, ucuz hovardası olarak düşünmüştüm, ama bir ara bende yeni bir düşünceler oluşturmaya başladın, dedim ki kendi, kendime bizim Alpi bir aşama yapıp ta İnternet’tin köçeğimi olmaya başladı. Lütfen alınma bu son cümleme bu cümleyi belkide ilk defa yazmaktayım bir insana, ne diyelim nasibi senmişsin, hani yukarıda bahsettiğim Mazoşistlikten doğdu!!!!

Allah aşkına sen bir Mazo musun Alpi? Mutlaka kendini yapıştırdığın Anadolu düşünürlerinin sonsuz sevgi üzerine bütün bir ömürlerini verdikleri düşüncelerini, burada birilerini rencide yapabilmek adına kullanmaktasın!!!

Hiç bir düşünür düşüncesini bir insanı aşağılamak ve rencide etmeye çalışmak adına ne yaratır, nede bunu uygular Alpi!

Bunu bu yaşına kadar öğrenemedin mi?

Sen hiç değişmemişsin, hep aynısın ve bana en küçük bir yakınlığın yok, ama olumlu, ama olumsuz bir yakınlığın olamaz senin......

Önce insan ol.

Sonra kişilik mücadelesinde bulun.


Benim açımdan bir milimetre bile ne gelişme sağlamışsın, nede insan olabilme sorumluluğunun içinde bulunmuşsun.

Hani deyim yerinde ise cehenneme kadar yolun var senin!!!!!!!!


İster kalırsın, ister gidersin her ikiside senin sorunun, bu cümleleri sık, sık kullanmak ile ne kişilik edinirsin, nede olduğundan fazla bir nesne olursun.


Sen hiç bir yerde dost bulamazsın Alpi.

Kafana göre takıl.

Şundan emin ol ki hiç bir cevap yazmayacağım sana...

Sana ayıracak bir saniyem bile olmayacak...

Galvani...

xstudentxnrw 29.07.2005 10:37

Ilk önce Sünneti inkâr ederler, sonrada
 
ilgincdir, sünneti inkâr edenlerin cogu zaten kuranin emirlerini umursamiyorlar.. o zaman onlarin gayesi ne?

kurandaki peygambere itaati ve bazi konularda peygambere danismalari gerektigi emri ise sadece peygamberimiz icin yorumluyorlar..

bunda arg niyet aramamak mümkün degil..
peygamberimiz bizim icin kurani en güzel uygulayan bir örnek oldugu kesin..

ozamanlarda peygamberimize soruluyordu, cünkü en bilgili oydu. en iyi yolu o gösterebilirdi..

ondan sonralki zamandan itibaren âlimler ayni sekilde uzun arastirmalardan sonra kurana ve sünnete dayanarak yol göstermisler.

müslüman alemini sünnetten ayirmak isteyenler, onlarin önünü kesmek istiyorlar! sünnetlere uymayan, namazda hangi siraya göre namaz kilinacagini bilemez ve namaz kilmaktan mahrum kalir.. buda inancsiz bazi insanlarin isine geliyor..

kendileri Allahin emirlerini uygulamadiklari gibi baskalarinida engellemeye calisiyorlar!

bu is yerinde kendi dogru dürüst calismayipta baskalarini is yapmakta engelleyen kisilerin yaptiklarina benziyor..


müslümanlara düsen, bunlara ragmen veya bunlardan dolayi peygamberimizin dedigi gibi kurana ve peygamberimizin sünnetine daha sIkI dayanmak, imanimizi güclendirmeye calisip, müslümanlari dogru yoldan ayirmaya calisanlara firsat vermemek.

Allah bütün müslümanlarin yardimcisi olsun!

xstudentxnrw 29.07.2005 10:39

incil ve tevratin degistirildiklerini on
 
a inananlar inkâr etmiyor.. sen nasil oluyorda onlari savunabiliyorsun?

darya 29.07.2005 16:01

:)
 
Endlich jemand, der nicht nur sagt, wie scheiße es hier ist. Du bist mutig. Dafür danke ich Dir.


D.

29.07.2005 17:13

ölcü: yobaz - veli
 
yobaz, allah adina konusur, dinin, seriatin, kitabin, peygamberin reddetmedigi islere, din, seriat, kitap, peygamber adina küfür damgasini basar. halbuki, kalbinin nur sagan aynasinda, dinin, seriatin, kitabin, peygamberin en gercek akislerini pirildatan büyük veli, derin bir süküt icindedir.

[n.f.kisakürek, sureti hak perdesi, 29/03/1946]

xstudentxnrw 29.07.2005 18:57

bu yazidan cogu kisi kendine pay alabili
 
r :)

ich schließe niemanden aus.. das kann jeder selbst machen, wenn er/sie meint..


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 22:59 Uhr.