![]() |
o.T.
eger ölümden sonraki hayat seni bu kadar ilgilendiriyorsa, sana sormak gerek: ahiret icin ne hazirlik yapiyorsun?
|
DU nervst! o.T.
ohne Text
|
Hay Allah :o)
Bende insan neden NEY den korkar diye düsünmeye baslamistim :o)
Ben sahsen Ne zaman birileri Kaval calmaya baslasa bilirim ki birileri de "Me "lemeye basliyacak.. Iste benim en cok korktugum budur.. |
aynen!
buna %150 katiliyorum!
|
Uzaklari Gören KÖR :o)
Hani masallar vardır ya!... Kocaman şehirler , garip insanlar ... tuhaf olaylar !... Görünüşte saçma şeyler söylerler ama, sakın sen onları masal sanma. Bütün viranelerde define aramaya koyul!...
Seba şehri de pek büyük, azametli bir şehirdi , lakin büyüklüğü bir tepsiden fazla değildi!!!... Pek ulu , pek geniş , pek uzun , pek kocamandı ... bir soğan kadar!!!... On şehir halkı kadar insan toplanmıştı, fakat hepsi de yüzleri yıkanmamış üç kişiden ibaretti!!!... Sayısız adam vardı ama, hepsi yalnız ölmüş hayvan eti yiyen o üç ham adam !!!... Canana ulaşmayan, sevgiliye kavuşmaya çalışmayan can, binlerce bile olsa yarım tenden ibarettir!.. O üç kişiden birisi pek uzakları görürdü, fakat kör gözlü, Süleyman’ı görmezdi de, karıncanın ayağını görürdü. Diğeri pek keskin kulaklı idi, fakat sağır!... Adeta bir define lâkin, içinde yarım arpa kadar dahi altın yoktu. Üçüncüsü çırılçıplak, edep yerleri açık bir adam idi. Fakat elbiselerinin etekleri uzun, yerleri süpürmekte!... Kör dedi ki: -İşte bakın ; şuracıktan atlılar gelmekte. Onların hangi kavimden olduklarını ve kaç kişiden ibaret bulunduklarını görüyorum! Sağır: -Evet, evet!... Ben de seslerini duyuyorum, açık gizli ne söylüyorlarsa işitiyorum, dedi. Çıplak: -Benim korkum ise; gelirlerse elbisemin eteğini keserler, dedi. Kör dedi ki. -İşte bakın yaklaşıyorlar. Haydin onlar gelip çatmadan, bizleri yakalayıp , bağlayıp , dövmeden kaçalım!. Sağır dedi ki: -Gerçekten öyle dostlar!.. Gürültüler gittikçe yaklaşmakta!... Haydin!... Çıplak: -Eyvahlar olsun!... Gelirlerse tamah edip elbisemi alırlar. Hiç emniyette değilim , dedi. Şehri bırakıp çıktılar, koşa koşa bir köye ulaştılar. Semiz bir kuş buldular o köyde. O kadar semizdi ki; vücudunda zerre kadar et yoktu!... Zaten ölmüş bir kuştu, kargaların gagalamasından kemikleri bile incelmiş, ipliğe dönmüştü adeta. Aslanın avını yemeleri gibi o kuşu yediler. Tok filler gibi semirip şiştiler üçü de. Öyle semirdi, şişmanladılar ki ; aleme sığmaz oldular da; şişmanlıklarıyla, kocaman kelle kulaklarıyla, yedi adama bedel iri endamlarıyla kapının çatlağından süzülüp geçtiler!... Ölüm de halka görünmez, göze gelmez, yolu gizlidir!... İşte bak; kervanlar bir biri ardınca ulanmış , o kapının gizli çatlağından geçip gitmekteler !... Fakat o çatlağı ararsan bulamazsın. Pek gizlidir, ama ondan bunca kişileri geçirdiler. Gelin evine güvey götürür gibi götürdüler. Sağır; istektir , dilektir!... Herkesin ölümünü duyar da, kendi ölümünü duymaz!. Kör de; hırstır!... Halkın ayıbını kıldan kıla görür, söyler de; kendi ayıbını zerre kadar görmez!. Çıplak ; elbisesinin eteğini kesecekler diye korkar ama,çıplak adamın eteği mi olur ki kessinler!... Dünyaya çıplak geldi, çıplak gidecek ama, hırsızların korkusundan yüreği kan ağlamakta!... Dünyaya kapılan hem müflistir, hem korkak. Hırsızlardan korkmaması gerekirken, hayatı boyunca bunca feryadı figan etti , ağlayıp sızlandı ya , ölürken kendisi de bu korkusuna şaşar, güler!... O zaman zengin; hiç bir malı olmadığını, zeki; hiç bir hünerinin bulunmadığını anlar. Hayattaki bu korku; eteğine saksı kırıkları doldurup; kendini mal sahibi sanan... onları kaybedeceğinden korkan, üzerine titreyen çocuğun haline benzer. O saksı kırıklarından birini alsan ağlar, geri versen sevinir, güler. İşte bilgi elbisesini giymedikçe, çocuğun ağlamasına da değer verilmez, gülmesine de!... Ahmak iğreti malı kendinin sanır da, üzerine titrer!.. Hay aşağılık adam!.. Uykuda kendisini mal sahibi görür, çuvalını hırsız çalacak diye korkar, kulağı çekilip uyandırılınca kendi korkusuyla alay eder! Mesnevi:3. Cilt - Sayfa:211-...215 |
KOCAKARI :o)
Yüzünde kırışık olmayan yer kalmamıştı neredeyse doksan yaşındaki kocakarının. Rengi safran sarısı, dişler dökülmüş, saçları süt gibi ağarmış, beli yay gibi bükülmüş, yanağı, gerdanı sarkmış kat kat olmuş, her duygusu değişmiş, lakin şehveti ve koca isteği hâlâ yerindeydi. Erkek avlamaya iştahı vardı ama, tuzağı paramparça idi. Vakitsiz öten horoza, kızgın ateşe konmuş boş tencereye, yolcusu olmayan yola benziyordu.
Meydana aşıktı; fakat, ne atı vardı, ne ayağı... Allah; ihtiyarlıkta, kafire bile hırs vermesin!. Köpek kocadığı, dişleri döküldüğü zaman insanlara saldıramaz da, pisliğe, gübreye saldırır!.. Öyle olduğu halde, şu çöplükteki köpeklere bir bak ki, her an köpek dişleri biraz daha uzamakta!.. İhtiyar köpeğin tüyleri dökülür derisinden, ama şu gözü oynaştaki kartlara bak bir kere!.. Bu köpeklerin; aşkları da, hırsları da, alt yanları ile parayadır!.. Böyle ömür cehennem sermayesidir!.. Birisi onlara: - "Ömrün uzun olsun!.." dese, hoşlanır, gülerler, ağızları açık kalır!.. Eğer kıl ucu kadar ahireti görebilseydi, böyle diyene: - "Senin ömrün uzun olsun!.." derdi. BİR İNSAN KOCALDI DA ER OLAMADIYSA , ADINI KOCAKARI TAKIVER GİTSİN!.. Ne sermayesi var, ne değeri, ne de sermaye kabul edecek kabiliyeti!.. Ne hoş ve güzel bir şey verir, ne de alır!.. Ne manası var, ne anlama kabiliyeti!.. Ne dili var, ne kulağı!.. Ne aklı var, ne gözü !.. Ne kendinde, ne kendinden geçmiş, ne de düşünce sahibi!.. Ne niyazı var, ne nazlanacak güzelliği!.. Soğan gibi kat kat olmuş da her katı kokmuş!.. Ne bir yol almış, ne yola gidecek ayağı kalmış!.. O kahpenin ne bir yanıklığı var, ne bir ah ve feryadı!.. Düdük çalmaya sevdalıydı; fakat ne zurnası vardı, ne dudağı... Tıpkı şu misaldeki eve benziyordu: Bir yoksul gelerek: - Allah rızası için bir parça kuru ekmek verin,çok açım!.. Dedi ev sahibine. Ev sahibi: - Burada ekmek ne arar, fırın mı burası, aptal adam!.. dedi. Dilenci: - Bari biraz yağ ver, dedi. - Burası kasap dükkanı değil,cevabını aldı. - Azıcık un ver hiç olmazsa!.. - Yahu utanmaz adam, değirmene mi benziyor burası?.. - Her şeyden vaz geçtik, bir çanak su olsun ver de içeyim, dedi dilenci. - Burası ırmak değil, cevabını aldı. Vel hasılı dilenci ekmekten kepeğe kadar ne istedi ise, ev sahibi kendisiyle alay etti, yok dedi. Dilenci eve daldı hemen, eteklerini kaldırarak apdest bozmaya niyetlenince, ev sahibi: - Ne yapıyorsun, diye feryadı bastı .. Dilenci de: - Böyle yere ancak apdest bozulur, dedi. O bunak kocakarı sokağa çıkmak istedi. Aynanın karşısına oturdu. Kaşlarını yoldu, yanağını, yüzünü, ağzını süslemek istedi, neşeyle eline aldığı boyayı sürmeye başladı. Fakat pörsümüş suratı bir türlü boya tutmuyordu. Mushafı aldı eline, aşır başlarındaki tezhipleri yırtıp yırtıp, tükürükleyerek yüzündeki kırışıklıkları örtmek için başladı yapıştırmaya. Güzel görünmek, yüzük taşı gibi fark edilmek istiyordu. Çarşafı giydiğinde yapıştırdıkları düşüyor, bir türlü yerinde kalmıyordu. Defalarca tekrarladı, nafile.. Kızdı, köpürdü: - Lanet olsun kör şeytana!.. Der demez İblis göründü karşısında: - A kademsiz, kadit olmuş, kurumuş, kokmuş kahpe!.. Ben bütün ömrümde bunu düşünmediğim gibi, senden başka bu işi yapan kahpe de görmedim!.. Öyle bir kötülük tohumu ektin ki, alemde Mushaf bırakmadın. Yüz tane şeytan ordusundan daha tesirlisin. A pis kocakarı, bırak beni!.. Kitaptan çaldıklarını yüzüne yapıştırdın ki güzel görünüp, aldatasın, ama eğreti renk tutmadı. Hurma ağacına bağlanan dal, hurma işlevi görmedi. En sonunda ölüm çarşafı gelip seni kapladığında, bütün bu ziynetler düştü yanağından!.. Sükut alemi geldiğinde bütün dedikodular biter!.. Bari sen o gelmeden sus .. Vay o kişiye ki ölümle yakınlığı yoktur. Ömrünün ahirinde kalan iki gününde gönlünü cilala da o aynayı kendine defter edin!.. Kocakarı soğuğunun soğukluğu, temmuz güneşiyle değişiverir.. A kocakarı!.. Kaza ve kaderle daha ne kadar savaşacaksın?. Geçmişi bırak da , elindekini kaybetmeden faydalanmaya bak ondan!.. Mesnevi:6.Cilt-Sayfa:100-.....-105 |
Cuha ile CENAZE
Çocuk ölen babasının tabutu önünde ağlamakta , kanlı yaşlar dökmekteydi :
- Götürüyorlar seni baba!. Toprağın altına koyacaklar !. Öyle dar, öyle elemli bir yere götürüyorlar ki ; ne halı var orada ne hasır . Ne geceleyin bir ışık , ne bir dilim ekmek , ne mamur bir kapı , ne de sığınılacak bir komşu olmayacak!. Damına çıkacak yol da bulunmayacak . Halkın öptüğü , değer verdiği cismin ; o elemli yurda , amansız eve nasıl gidecek ?... Orada ne bet kalır , ne beniz!... diye o gidilecek yerin vasıflarını sayıp döküp ağlarken Cuha babasına dedi ki : -Vallahi babacığım bu adamı bizim eve götürüyorlar !. Babası : -Ahmaklık etme Cuha , dedi. Cuha bunun üzerine : -Hiç kızma , şu nişaneleri dinlesene : Ne hasır var , ne ışık , ne yemek var, ne kapısı , ne içi , ne de dışı mamur. Halkta da böyle bir çok âlametler bulunduğu halde , bu nişanelerden hiç birini görmezler. Kibriya güneşinin ışığından mahrum olan gönül evi Yahudilerin canı gibi dar ve karanlık , muhabbetin zevkinden mahrumdur. Böyle bir gönülde kalmaktansa mezar daha iyidir. Gönül mezarından çık artık . Ey şuh ve neşeli olan can ; sen dirisin , diri oğlusun. Vaktin Yusuf’usun, zindandan çık , göster yüzünü. Yunus gibi tespih et . Mesnevi : 2.Cilt - Sayfa :239-241 |
OOOOoooo Muhterem PEDER..
bakiyorum yine entellektuel takiliyorsun :o)
Arkandan bakti seytan :o) Sivri sakalinda biraz daha az kahir Cekik gözlerinde biraz daha fazla Umut.. :o) Gelsem mi acaba diyorum.. Bakiyorum Buralarin Ahvali iyiden iyiye kötülesmis... Yeteneksiz sairler Acinacak Komikler türemis.. |
Komiklik
Yaptigini zannediyor :o)
ama ne yazik ki nereden gelip nereye gittigini bile bilmiyor.. Hayati tas ve topraktan ibaret zan ediyor.. aynada suretini görüyor ama onun bu alemde bir hacim kaplamadigindan haberi yok :o) Ne yazik ki hic bir insan kendini aynadan baska bir yerde göremez.. Gördügü de bir hacim kaplamaz yani yoktur.. Bakiyorda aslinda yok oldugunu görmekten bile uzak.. Gördügünün aslinda yok oldugunu bile anlamaktan yoksun.. Cenneti filan tartisiyor.. biliyor mu acaba cennet bir mekan midir Yoksa bir hal mi ?.. Bilmedigi seylerle alay etmege kalkan zvalli insanlara artik bagisiklik kazandik.. :o) |
KURAN daki EVRIM
76-İNSAN:
"Geldi." HEL ; soru edatlarından olmakla beraber bazan "Bu bir insandan başka bir şey değil."(Enbiya, 21/3)de olduğu gibi (değil) mânâsında olumsuzluk edatı; bazan da burada olduğu gibi mânâsında olumluluk ifade eden bir edat yerinde kullanılır. Tefsirciler bu kelimenin burada ve "Kaplayıp örten kıyametin haberi sana geldi."(Ğaşiye, 88/1) âyetinde mânâsında olduğunu söylemişlerdir. Bunun iki türlü izahı vardır: BİRİSİ, "hel" aslında mânâsına bir şeyin gerçekleştiğini veya olmasının yaklaştığını ifade etmek için kullanılır ki, "hakikaten geldi" yahut "yaklaştı, geldi" demek olur. BİRİSİ de, ikrar ifade eden bir soru olmak sûretiyle "geldi mi?" şeklinde sorularak" geldi, geldi ya" diye aynı mânâyı ifade etmesidir. Bununla insan yaratılışının, kâinatın yaratılış tarihinden sonra olduğu kesin bir ifade ile anlatılmıştır ki sonra da bunun hikmeti, derece derece terbiye edilip seçilmek sûretiyle olgunlaştırılarak başlangıç ve gayeyi anlayacak Allah bilgisi ile yükümlülük sırrını alabilecek bir hale getirilerek kendi bilinç ve çabasıyle ileri doğru, daha yüksek bir hayata seçilmek için Mülk sûresinin başında geçtiği üzere imtihan ve bela ile deneme meydanına sevkedildiği anlatılacak ve şükrünü bilmeyip bu görevden kaçınmak için kâfirlik edenlerin felaketleriyle, şükrünü bilip görevlerini yapan iyi kulların temiz ruhları, çalışma şekilleri ve bunun meyvesi olarak ahirette elde ettikleri hayatın zevkleri anlatılacaktır. İnsan üzerine. Burada insandan maksadın Âdem veya Âdem oğulları olduğunu söyleyen görüşler varsa da, açık olan bunun Âdem"i ve Âdem oğullarının hepsini kapsayan insan cinsi olmasıdır ve bu hüküm Âdem oğlunun her ferdi hakkında doğrudur. Dehirden bir süre. DEHR, Câsiye sûresinde de geçtiği gibi Ragıb"ın açıklamasına göre asıl mânâsı, âlemin var oluşunun başlangıcından son bulmasına kadar bütün süre, yani zamanın tamamı demektir. Burada da bu mânâyadır. Bilinmeyen uzun zamanlara da dehr denilir. "Zaman" kelimesi ise bunun aksine olarak az süreye de çok süreye de denir. Zaman, zincir ve serilerinin toplamına da parçalarına da zaman denildiği halde asıl dehr tek olan bütün zamana ve bazan da bunun büyük kısımlarına denir. Mesela; bir saat, bir gün, bir ay müddete zaman denir, dehr denmez. Bundan dolayı Fıkıh"ta yemin meselelerinde "dehr" kelimesinin belirli veya belirsiz hallerindeki mânâlarının en azını belirlemek hususunda ashabın ve müctehitlerin ihtilafları olmuştur. İmam-ı Azam belirsiz olarak kullanılan dehr kelimesinin en az mânâsının ne olduğunu tayin hususunda duraklamış "bilmem" demiştir. HÎN, zamanın az veya çok, sınırlı bir süresine denir. Zamanın tamamı için kullanılmaz. Vakit gibi zamanın bir parçasına denilir. Buradaki hin kelimesi, dehrin başlangıcı olan âlemin yaratılışı ile insanın yaratılışı arasında kalan, bunlarla sınırlanan süreyi ifade eder. Nekire, yani belirsiz olarak kullanılması ise, aslında sınırlı olmakla beraber insan açısından miktarının bilinmediğine işarettir. Yani şu bir gerçek ki insan cinsi, âlemin yaratılışından bir hayli zaman sonra yaratılmıştır. Alemin yaratılışı ile başlayan dehirden, insan cinsinin yaratılmasına kadar sizin için bilinmeyen ve bununla beraber bu iki sınırla sınırlanmış bir süre geçmiş, insana doğru gelmiştir. O halde ki O süre içerisinde insan anılır (bu nam ile tanınır) bir şey olmamıştır". Bu cümle insanın halini bildirir veya hin = zaman kelimesinin sıfatıdır. Cümlenin ifade ettiği olumsuzluk, bir kayda yöneliktir. Yani hiçbir şey olmamış değil, anılan bir şey olmamıştır. MEZKÛR, hem esre ile zikirden, hem de ötre ile zükürden olabilir. Asıl maksat, sadece insan lafzının söylenmesi değil, bununla anlatılmak istenen mânâ olduğu için ötre ile olan "zükür" kelimesinden türetilmiş olması akla daha uygundur. Bununla beraber "zikir" kelimesi bundan daha geneldir. Yani insan adıyla anılan, anlaşılan, insan diye düşünülen bir şey olmamış, bu gün insan adıyla zihnen göz önüne getirilip anlatılan cins var olmamıştı, ancak insan ünvanı ile tanınmayan bir şey olmuştu. Başlangıçta ilk maddeleri olan unsurlar ve madenler, sonra onlardan aşama aşama yaratılıp orta maddeleri olan bitkisel, hayvansal gıdalar "çamur hülasası"(Müminun, 23/12), sonra onlardan süzülen yakın maddesi olan meniye doğru yavaş yavaş aşama ve mertebeler içinde gelen bir şey olmuş, fakat insan diye anılan şey olmamıştı. Gerçekte insanın her ferdi gibi cinsi de ezeli değil, sonradan olmadır. Hem dehrin başlangıcından, âlemin yaratılışından çok sonra var olmuştur. Niçin öyle olmuş da daha evvel olmamış? 2. Çünkü biz insanı şöyle yarattık: Yani, o kendi kendine, kendi keyfine göre olmadı, basit ve sınırlı birmertebede boş ve mânâsız olarak kalmak için de yaratılmadı. Şu şekilde yaratıldı bir nutfeden. Rağıb"ın açıkladığı üzere nutfe, esasen saf suya denir. Erkeğin suyuna da nutfe denilmiştir. Örfte nutfe ile meni eş anlamlı gibi sayılmıştır. Fakat Kıyâme sûresinin sonunda da geçtiği gibi Kur"ân"da "Dökülen meniden bu nutfe."(Kıyâmet, 75/37) buyrularak nutfenin meniden bir parça olduğu ifade edilmiştir. "Sahih-i Müslim"de rivayet olunduğu üzere "Suyun hepsinden çocuk olmaz." hadis-i şerifinde de bir bütünün her parçası kastedilerek "Bir suyun her bir parçasından" buyrulmamış, bir parçası kastedilerek "suyun tamamından" buyrulmuş olmasından çocuğun meydana geldiği o suyun, suyun toplamı olan bütün meni değil, onun bir parçasından ibaret olduğu anlatılmış bulunduğundan nutfe, meniden bir cüz olan saf tohumun adı olduğu anlaşılır. Sonra insan cinsinin bir nutfeden yaratılmış olmasının görünen mânâsı, Âdem"in de bir nutfeden yaratılmış olduğunu ifade eder. Ancak şu var ki bu, nutfenin bir insandan gelmemiş olmasını gerektirir. "hülasadan"(Müminun, 23/12), "çamurdan"(En"âm, 6/2) âyetlerinden maksat da bu olmalıdır. Gerçi "Onu topraktan yarattı."(Âl-i İmran, 3/59) âyeti ile Âdem"in bundan istisna edilmiş olduğu neticesine varılabilir. Fakat "Çamur hülasasından"(Müminun, 23/12), "Sonra da ona ol dedi, o da oluverdi."(Âl-i İmran, 3/59) gibi diğer âyetler topraktan ve çamurdan yaratılışın başlangıç itibariyle olduğunu gösterdiği gibi, "sizi çamurdan yarattı"(En"âm, 6/2), "sizi topraktan yarattı"(Rum, 30/20) gibi genel olarak herkese hitap eden âyetler de başlangıç bakımından bunların bütün insanlar hakkında doğru olduğunu anlattığından Âdem"in insandan gelmeyen bir nutfeden yaratılmış olmasıyla çelişkili olmayacağı cihetle "Allah insanı, ateşle pişmiş gibi kupkuru bir çamurdan yarattı."(Rahmân, 55/14) âyetinde olduğu gibi burada da cinsin başlangıcı şeklinde gelen "bir nutfeden" denilmesinden hiçbir insanın istisna edilmemesi daha açıktır. Fakat o nasıl bir nutfe? "karışık" EMŞÂC: Nutfeye sıfat yapılan bu kelimenin, bir şeyi bir şeye karıştırmak mânâsında olan "meşc" kökünden olduğu belli. Ancak bunun tekil veya çoğul olduğunda ihtilaf edilmiştir. Zemahşerî, tekil olan nutfe kelimesine sıfat olduğu için "on parça olmuş çömlek", "yırtılmış aba" tabirleri gibi tekil lafızlardan olmasını tercih etmiştir. Ve "nutfetin emşâcin" denilmesiyle "nutfetin meşcin" denilmesi arasında fark olmadığını, burada "meşc" kelimesinin çoğul olmasının sahih olmayıp ikisinin de birbirine karışmış iki şey gibi karışık demek olduğunu söylemiştir. Fakat "emşâc" lafzında açıkça görünen sebebesbab, ketif-ektâf, şehid-eşhad kelimelerinde olduğu gibi çoğul olmasıdır ki tekili sebeb kalıbında meşec, ketif kalıbından mesic, şehid kalıbında meşictir. Bu nedenle tefsircilerin çoğu bunu ahlât yani karışık şeyler diye yorumlamışlardır. Bu durumda bu kelimenin tekil bir kelimeye sıfat olması "zât-i emşacin" şeklinde takdir edilerek "karışık şeyleri olan" yahut "karışık şeylerden ibaret, yani "herbiri karışık cüzlerden meydana gelmiş karışımlar toplamı olan nutfe" demek olması itibariyledir. "Emşâc" kelimesinin tekil kabul edilmesi halinde, cüzlerinin bir kez birleşip karıştığı düşünülen bir karışım; çoğul olması halinde ise, cüzlerinden her biri başka bir karışım olan farklı karışımların birbirine karıştırılmış olduğu düşünülen katmerli karışım demek olur. Gerçekte ahlat, karışık demek olan "halat" kelimesinin çoğuludur. Farklı unsurların karışımıyla meydana gelen ve kimyasal bir biçimde birbiriyle karıştığından dolayı "mizac" dahi denilen kan, safra, salya, dalak gibi karışık kimyasal bileşimlere ahlat denilir. Şu halde nutfenin karışımı nedir? Kuşkusuz bu, nutfenin tam bir analizi yapılarak bilinebilecek bir şeydir. Bunun tamamını ise ancak yapan bilir. Bunu sade "karışık" mânâsına anlayanların çoğu, nutfenin rahimde kadın menisiyle karışması yani döllenme hali olarak kabul etmişlerdir. Fakat nutfe o vakit embriyon adını aldığı için "emşâc" vasfının onda daha önce bulunmuş olacağı açıktır. Bazıları da kan ve benzeri karışımlar demişlerdir. Bu kelimenin mânâsı ile ilgili olarak rivayet edilen yorumlar arasında ikisi dikkate değerdir: BİRİNCİSİ, Keşşâf"ta zikredildiği üzere İbnü Mesud Hazretleri"nden gelen rivayettir ki, buna göre emşâc, nutfenin urûku yani damarlarıdır. İKİNCİSİ, Katâde"den gelen rivayettir ki, buna göre emşâc, nutfenin taşıdığı renkler ve geçirdiği hallerdir. Nutfenin urûku görünüşte meninin liflerinden ibaret zannedilebilirse de nutfe, asıl tohumdan ibaret olan döllenme hücresi olarak düşünülünce onun urûku; damarları, hayatî teşekkülünde taşımış olduğu değişik özellikleri çizen asıl çizgileridir ki ilk şekillenmiş maddesi olan protoplazmasında, çekirdekciğinde, zarında, bünyesine, organizmasına dahil ve nitelikleri içinde insanın özellikleri girmiş bulunan ve özü ve içyüzü henüz bilimsel analizlerin ötesinde atomik inceliklere kadar varan damarlar demek olur ki bunlar önce insan diye anılmayan şeylerden başlamıştır. "Nutfenin renkleri ve geçirdiği haller" deyimi de, nutfe meydana gelene kadar geçirdiği ve anılmayan şeylerden süzüle süzüle halden hale girerek, geldiği birçok süzülme mertebelerindeki hâl ve durumları ile bundan sonra embriyon ve et parçası yapılmak ve yaratılışı tamamlanmak suretiyle geçireceği embriyon ve cenin hallerindeki aşamaları kapsayabilir. Kısaca, insan kendi kendine var olmuş ve olgunlaşmış, başlangıcı olmayan bir varlık olmadığı gibi, bir anda yaratılıvermiş basit bir yaratık da değil, zamanın başlangıcından bu yana devir devir, aşama aşama yaratılagelmiş adı sanı geçmeyen şeylerden süzülüp birbirlerine katıla katıla birleştirilmiş ve terbiye edile edile bir takım nitelik ve özellikler ilave olunarak yetiştirilmiş karışımlardan meydana getirilmiş bir nutfeden yaratılmıştır. Basit olmayan böyle bir nutfenin yaratılması öncelikle her şeyi bilen, hikmet sahibi ve dilediğini yapabilen bir yaratıcının yaratmasına bağlı olduğu gibi, sonra karıştırılacak, birleştirilecek ve terbiye olunacak basit parçaların yaratılmasına, birleştirilmesine ve süzülmesine de doğal olarak bağlıdır. Bundan dolayı insanın yaratılması zamanın yaratılması ile beraber başlamış, bu nutfenin yaratılmasından sonraya kalmıştır. Şu halde bunda ilâhî ilimdeki insan tabiat ve mahiyetinin hiç gereği ve lüzumu yok değil; fakat o tabiat, yaratıcı ve etkileyici olmayıp kendine kalsa hiçbir şey yapamıyacak olan aciz ve muhtaç bir "mümkin"dir. Bu nedenle hüküm tabiatın değil, ona hakim olan yaratıcı, yüce Allah"ındır. O tabiat esasen yok, onun ilminde vardır. Düşünmeli ki basit bir hidrojen diye anılan şey ile "karışık bir nutfe" denilen şey arasında ne büyük fark vardır. Sonra da düşünmeli ki, "karışık bir nutfe" diye anılan şey ile "insan" denilen şey arasında tabiat bakımından aşılmayacak ne büyük bir ilerleme adımı, ne yüksek bir sanat ve kudret eseri vardır. İşte bu âyetler insanlara özellikle bunu duyurmak ve göstermek içindir. Evet, insan kendi kendine olmadığı gibi basit bir yaratılışla da yaratılıvermedi. Yüce Allah insanı ululuk şanı ile gittikçe mükemmelleştirmek ve en aşağı mertebeden kendine doğru en yüksek mertebelere erdirmek üzere, işe yaramazlarını atıp temizlerini süzmek suretiyle karışımlardan meydana gelen bir nutfeden yarattı. Böyle yaratmasının hikmeti şu şekilde açıklanıyor: Öyle ki, onu sınamak için evire çevire yarattık. Yani o insanı öyle yaratıp artık işi bitti diye başıboş bırakıvermek için değil, onu bir takım emanet ve yükümlülüklerle yükümlü tutup kendisine duygular, görevler, zor işler yükleterek imtihana çekmek ve Mülk sûresininin başında "Hanginizin amelce daha güzel olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan odur."(Mülk, 67/2) diye açıklandığı ve Kıyame sûresinin sonunda "Bunları yapanın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?"(Kıyamet, 75/40) diye hatırlatma yapıldığı gibi daha ileri bir âlemde yüksek bir hayata geçirmek üzere halden hale evire çevire yarattık. Bu imtihan ve yükümlülükle ileri doğru sonuçlarını kabul etmesi ve verilen emirleri, yapılan irşadları dinleyip önünü ardını görerek ona göre yoluna gitmesi için yarattık da onu işitici ve görücü kıldık. Gerek kendisinde ve gerek kendi dışında işitilecek, görülecek Kur"ân"daki ve kâinattaki âyet ve delilleri işiticek, görecek, kalp gözüyle bilip ona göre bilinçli bir şekilde görevini yapacak yükümlü bir yaratığa çevirdik. İşte daha önce anılan bir şey değil iken sonra insan diye anılmaya başlayan, sonradan yaratılan bu yaratık; zamanın başlangıcından beri nice hallerden geçirilip, söz edilmeye değmez nice şeylerden süzülüp nice katkılarla karıştırılarak meydana getirilmiş karışık bir nutfeden "O sizi aşama aşama yaratmıştır."(Nuh, 71/14) mânâsında evrile çevrile düzgün bir şekilde yaratıldıktan sonra, "Sonra onu bambaşka bir yaratılışla inşa ettik."(Müminun, 23/14) ifadesince bambaşka bir ruhani yaratılışa mazhar kılınmış; işitici, görücü kılınıp ölüm ve hayat geçitleriyle imtihan edilmiş, henüz varacağı gayeye varmamış, ölümden sonra da bir hayata aday ve yolcu bir yaratıktır. Şu halde tam anlamıyla işitici görücü olmayan va Rabb"ına karşı görevlerini düşünmeyen kimseler insan ünvanına layık değildirler. Görülüyor ki insanın bu şekilde tanıtımı, onu "konuşan hayvan" diye tanıtmaktan daha derin ve daha güzeldir. "Onu imtihan ederiz" kaydı, genellikle Kur"ân"da ifade edilegelen yükümlülüklerin hepsine işaret olmakla beraber, özellikle Mülk sûresinden beri anlatılan ve bu cümleden olarak Kıyâmet Sûresi"nde tasvir edilen ve bundan sonra da bu sûrede ve gelecek sûrelerde tekrar hatırlatılacak olan insanlığın mukadderatı ile ilgili görev sıkıntılarını ve ceza ve mükafat için yapılacak imtihanları özetle anlatır. "Görücü" vasfı da, yine Kıyâmet Sûresi"nde geçen "Doğrusu insan kendi nefsini görücüdür."(Kıyamet, 75/14) âyetini özellikle hatırlatmaktadır. Burada Razî tefsirinde yazıldığı üzere şöyle rivayet olunuyor: Hz. Ebubekir bu âyeti işittiği vakit; "Ah ne olurdu, o tamam olsaydı da mübtela kılınmasaydık." demişti. Bu temenni Hz. Ebubekir"in bu âyeti ne ince bir görüş ve seziş ile anlamış olduğunu gösterir. Çünkü bu temennide, insanın eksikliğini ve olgunlaşmak için gelecekle ilgili görevlerinin ağırlığını derinden duyan bir korku seslenişi vardır. Gerçekte bu iki âyet, insanın daha sonra yaratılmasının hikmeti, geçirdiği süzülme mertebeleriyle yaratılış şekli, hâl ve geleceği ile mahiyeti ve alınyazıları bakımlarından çok derin uçları ve ince saçakları kapsayan ve nice nice amellerin analiz ve tetkiklerine müsait esas sınır ve çizgilerini aydınlatan ilâhî sırları özetleyip kısaca bildirmiş; insanın aslını, yaratılışın başlangıcından bu yana en derin, en seçkin damarlarından toplanıp süzülerek özel bir şekilde özümlenen özsu; mahiyetini de, tabiatın kendiliğinden yetişmesi ve atlaması ihtimali olmayan yüksek bir evrim adımıyla doğrudan doğruya yüce Allah"ın sıfat ve fiilini gösteren duyma, görme ve sezme gibi bir ruhani gerçek olarak tarif ederken, yaratılış hikmetiyle bütün kaderini de, bir ucu kendi şuur ve iradesine bağlanmış olan evrim için deneme ve sorumluluk kanununda özetlemiştir. Böylece insan diye anılan şeyin; gayesine ermiş, tam anlamıyla olgunlaşmış ve dehrin son ucuna gelmiş veya ölümüyle bütün kaderi tükenip bitecek bir şeyden ibaret olmayıp, Rabbinden geldiği gibi, "O gün sevk ancak Rabbinedir." (Kıyâmet, 75/30) ve "O gün varıp durulacak yer Rabbinin huzurudur."(Kıyâmet, 75/12) buyurulduğu şekilde yine Rabbine gitmek üzere altı cehenneme, üstü cennete varan ve tehlike ve sıkıntılarala dolu bir yolun yolcusu olduğu anlatılmıştır. ( Elmalili Hamdi YAZIR ) |
o.T.
14. Oysa o sizi aşama aşama birçok hallerden geçirerek yaratmıştır. ( NUH )
17. "Allah sizi yerden bir nebat tarzıyla bitirdi." ( NUH ) Halife -Halef nedir murteza ?..:o) Kuran dilinde Halef-halife " Yerine getirilen " anlami Tasir Murteza :o) Adem kimin yerine getirimis ?.. Allah in mi ( Hasa ) Ortada ondan önce birileri ola ki ; Onlarin yerine getirile !.. :o) Sizlere Darwinden 850 yil önce yasamis Islam bilginin Kuran Cikisli Evrim Teorisini aktariyorum.. Buyrun: Yazan Kişi: Alpi003 Tarih: 02-21-04 12:25 Yüzeyleriyle kâinatın aynası olan âlemlerin, yaratılış tertibini; cihanın arazlarının ve cevherlerinin mahiyet ve keyfiyetini; özlerin ve eşyanın şekil ve durumlarını; esaslar ve cisimler âleminin görüntü ve hikmetini; canlıların, bileşiklerin ve unsurların bozuşum ve oluşumunu, hakimane üç babla belirtir ve beyan eder. BİRİNCİ BAHİS Alemlerin yaratılış tertibini; cihanın cevher ve arazlarının mahiyet ve keyfiyetini, İslâm filozoflarının aklî delillerle buldukları üzere üç bölüm ile tafsil eder. BİRİNCİ BÖLÜM Vacib"ül-vücud olan Allah"ı ispat edip, varlıkları mümkün olan cevherleri ve arazları kısaca üç madde ile açıklar. Birinci Madde Vacib"ül-vücud Allah Taâlâ hazretlerini aklî delillerle ispat edip onun eşyaya yakın olup; onlara ürünmüş olmadığını âlimlerin bulduklarını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Allah"dan başka bütün varlıklara âlem adı verilir. Allah"ın zatı ümleden ayrı ve mücerrettir. Nitekim Hak Taâlâ, Kelam-ı Kadim"indi buyurmuştur: "Allah, göklerin ve yerin nurudur. Müminin kalbinde nurunun sıfatı: Sanki bmir hücre ki, içinde bir lamba var; lamba da cam bir mahfaza içinde, o cam mahfaza sanki incimsi bir yıldız. Bu lamba, güneşin doğuşunda ve batışında gölgeye düşmeyen mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur. Bu öyle bir yağdır ki, neredeyse ateş dokunmaz da aydınlık verecek. Bu aydınlık, nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna kavuşturur. Allah insanlara böyle misaller verir. Allah, her şeyi bilir." (24/35) Özlerin keyfiyeti ve eşyanın mahiyeti inceden inceye araştırılıp, düşünülse; varlıkların durumları, kâinatın hal ve hareketleri basiret gözüyle mütalaa kılınsa, âlemin bütün parçalarının Allah"ın sanatıyle sonradan olduğuna sağlam bir aklın delillerinin şehadet etmesi kaçınılmaz bir iştir. Nitekim Hak Taâlâ buyurmuştur: "Allah, gökleri ve yeri üstün ir hikmetle yarattı. Size şekil verdi ve şekillerinizi güzel yaptı. Nihayet dönüş O"nadır." (64/3) O varlığı mutlak olanın cömertliğiyle varlığı mümkün olanlar varolmuş, onunla ayaktadır. Her nesne fâni, o, bâki ve ayaktadır. Nitekim kendi Kitab"ında buyurmuştur: "Onun zatından başka her şey yokluğa mahkûmdur. Hüküm ancak onundur; hep ona döndürüleceksiniz." (28/88). O kâdir, ve hakîm olan Allah"ın hikmet ve kudretinin eserleri, âlemin ufuklarında ve nefislerde, görecek gözü olanların gözüne cihanı aydınlatan güneşten daha parlak olarak çarpar. Nitekim Kur"an-ı Kerim"de buyurmuştur: "İleride biz, onlara, hem yeryüzü etrafında, hem bizzat nefislerinde âyetlerimizi öyle göstereceğiz ki, nihayet peygamberin söylediği şeyin hak olduğu kendilerine zahir olacaktır. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?" (41/53). O benzersiz sanatkârın sanat ve icadının sırlarını görünen ve görünmeyen âlemde müşahede, âriflere gün gibi ortadadır, apaçıktır. Nitekim Hak Taâlâ, Kelam-I Kadim"inde buyurmuştur: "Yeryüzünde de gerçekten tasdik edenler için birçok ibretler var. Nefislerinizde de birçok âlametler var. Hâlâ görmeyecek misiniz?" (51/20-21) Havadaki zerreler, dağlar, taşlar, yağmur damlaları, denizler ve ırmaklar, belki dönen feleklerin her parçası, gezegenler, unsurlar, bileşikler ve her ne ki var, cümlesi, gece ve gündüzün her anında, o tek, bağışlayıcı, affedici olan Hak Taâlâ hazretlerine senâ edici olup, onun birliğini açığa çıkarmak ve bildirmek için her biri bir lisandır. Nitekim Hak Taâlâ, Nazm-ı Kerim"inde buyurmuştur: "Yedi gök ve yer, bunların içinde bulunanlar, Allah"ı tesbih ederler. Hiç bir varlık yoktur ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, gerçekten halîmdir, yargılayıcıdır." (17/44). Belki cihanın zerreleri, o parlak güneşin varlığının gölgesinde varolmak için hisselerini almışlardır. Cümlesi, Allah"ın cemalinin nurunu göstermek için basiret sahiplerine saf ve parlak aynalardır. Nitekim Allah, Furkan-ı Mübin"inde buyurmuştur ki: "Doğu da, batı da Allah"ındır. Hangi tarafa yönelirseniz, orası Allah"a ibadet yönüdür. Şüphesiz ki Allah"ın mağfireti geniştir, o her şeyi bilendir." (2/115) İslâm filozoflarının hepsinin, din âlimlerinin de çoğunun kesin ve isabetli görüşleri böyledir ki: O bir şey ki varlığı gereklidir, ona "vacib"ül-vücud" derler. Her ne ki yok olması lâzımdır, ona "münteni"ül-vücut / olamazdı" derler. Her nesne ki ne varlığı lâzım olur, ne yokluğu lüzum bulur, ona "mümkün"ül-vücut / varlığı lâzım olur, ne yokluğu lüzum bulur, ona "mümkün"ül vücu / varlığı mümkün" adı verirler. O halde her şey ki mevcuttur: Ya varlığı lüzumludur veya varlığı mümkündür. Zira ki, var olan, var olduğu için vardır; kendi varlığı için ya başkasına muhtaçtır ya muhtaç değildir. Eğer başkasına muhtaç değilse; o, varlığı mutlak olandır ki, bu Allah"dır. Eğer muhtaç ise; o, varlığı mümkün olandır ki, bu âlemdir. O nesne ki mevcut değildir, Allah Taâlâ"nın ortağıdır ki, yoktur. Zira ki filozoflar demişlerdir ki: Mümkün değildir ki var olan yok ola. Belki var olan sürekli vardır, yok olan sürekli yoktur. Lâkin mümkündür ki var olan bir mertebeden bir mertebeye; bir nitelikten bir niteliğe dönüşür ve değişir: Basit cisimlerin bileşik, bileşik cisimlerin basit olduğu gibi. Halk, bu değişimleri seyrettikte; zannederler ki yok olan var olur, var olan yok olur. Şimdi vacib"ül-vücudun ispatı ortadadır. Şu delil ile ki: Mümkün olanlara mevcut derler, halbuki mümkünlerin var olması başkasındandır. elbette o başkası varlığı gerekli ve mutlak olana gider. Zira ki, varlığı gerekli olan olmadıkça, varlığı mümkün olan da olmaz. Yani önce kendisine muhtaç olunan varlık gereklidir ki, filan nesneye filan nesne muhtaçtır demek doğru ola. O halde, bütün bu deliller ile varlığı lüzumlu olan Allah Taâlâ hazretleri, sâbit ve âyân olmuştur. İkinci Madde Varlığı mümkün olan beş cevheri özet olarak bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Varlığı mümkün olan nesne, eğer varlığının devamında değişikliğe uğramazsa; ona, cevher derler. Eğer değişikliğe uğrarsa; ona, araz derler. Zira ki, varlık başkadır, varlığın devamı başkadır. Nitekim görürsün ki, iki şahıs var olmakta müşterektir derler. Lâkin birinin bekâsı yüzyıla dek varır, irinin bekâsı on yıldan ziyade kalmaz. O halde varlığın devamı, varlıktan başkadır, bunlar aynı olmaz. Bütün olabilirler ya cevherdir veya arazdır. Zira ki, bir nesne bir nesneye ya karışıp ona geçer ya geçmez. Eğer karışır ve geçerse o, araz, öteki cevher adını alır. Eğer her ikisi de birbirine muhtaç olurlar karışmazlarsa, bu duruma kaos ve bu hale cismî benzerlik veya nevî benzerlik derler. Eğer ihtiyaç bir taraftan olup, ancak araz cevhere muhtaç olursa, o cevhere mevzu (yapıntı, ötekine de araz (ilinek) derler. O halde araz, mevzuda var olan nesnedir: Renkler gibi. Eğer araz ve cevher bileşimine uğrarsa ona: Tabii cisim derler Eğer araz ve cevher birleşmeyip, isimlere tedbir ve tasarrufla bağlı olmazlarsa, ona: İnsanî nefs veya atmosferik nefs derler. Cevherler beş kısımdır ki; biri heyula (kaos), biri cismî suret, biri tabii cisimdir. Bu üç cevher birbirine yakındır. Öteki ikisi dahi birbirinden farklıdır ki: Biri nefs ve biri akıldır. Eğer akıl, onunla zatı gerekli olanın arasında vâsıta olmadıysa ona: İlk akıl derler ve külli akıl dahi derler. Eğer aklın altında başka akıl olmadıysa ona: Aşır akıl, fakat akıl derler. Eğer aklın iki yönünde akıllar olduysa ona: Mutavassıt (aracı akıl derler. Akılların en şereflisi ve en lâtifi küllî akıldır ve ona yakın olan akıllardır. Eğer nefs, basit cisimlerde mutasarrıf olduysa ona: Feleki (atmosferik) nefs, unsurî nefs derler. Eğer nefs, bileşik cisimlerde mutasarrıf olup, onlara gelişme ve büyüme sağlamıyorsa, o cisimlere: maden derler. Altın, gümüş, la"l ve taş gibi. Eğer nefs, bileşik cisimlerde büyüme ve gelişme sağladıysa, lâkim hareket vermedi ise, o cisimlere: bitki derler. Otlar, çiçekler, ağaçlar, meyveler gibi. Eğer nefs, bileşik cisimlere hem büyüme ve gelişme, hem his ve hareket bahşedip, konuşma vermediyse, ona: Konuşmayan hayvan derler. Davarlar, atlar, vahşi hayvanlar ve kuşlar gibi. Eğer konuşma dahi bahşederse, ona: İnsan derler ki, varlığın zübdesi, her mevcudun hülasası odur. Cihan ağacının meyvesi ve kâinatın tamamlayıcısı odur. Şu halde nefs, her mertebede başka bir isimle isimlendirilir. Cansız cisimlerde ona: Tabii nefs, bitkilerde: Nebatî nefs, hayvanlarda: Hayvanî nefs, insanda: İnsâni nefs ve konuşan nefs derler. Nefs, bu mertebelerde cümleye tamamıyle tasallut edip, tamamıyle mutasarrıf olur. Cisim, tabii bir cevherdir ki, onun zatında cisimlerin boyutları, yani uzunluk, genişlik ve derinlik, dik açılar üzere bölmek şartıyla farz olunarak ölçmek mümkün ola. Cisim ise, ya basit olar veya bileşik olur. Basit cisim odur ki, onun parçalarıyle aslı benzer olur. Yani suretleri ve tabiatları muhtelif olan cisimler bölünmeyip, onun tabiatı bir ola ki, o tabiattan çıkan şey, tek yol üzere çıka. Basit cisim, ya ulvidir veya süflidir. Ulvi dahi ya ışıklıdır veya ışıksızdır. Eğer ışıklı ise yıldızlardır. Eğer ışıksız ise feleklerdir ki, onlara: Esirî cisimler ve ulvî âlem dahi derler. Basit süflî cisim, dört unsurdu ki, onlara dört esas dahi derler. Onlar: Ateş, hava, su ve topraktır. Bu dördüne ve bunların zımnında bulunan bileşik cisimlere: Süflî âlem ve oluşum ve bozuşum âlemi dahi derler. Bileşik cisim odur ki, onun parçalarıyle tabiatı benzer olmayıp; şekil ve tabiatları muhtelif olan cisimlere bölünüp, dört unsurdan oluşmuş ola. Madenler, bitkiler, hayvanlar gibi. Bunlara üç bileşik derler ki, babaları esîrî cisimler, anaları dört unsurdur. Bileşik cisim dahi iki kısımdır ki, biri tam, biri tam olmayandır. Tam bileşik odur ki, değişik zamanlarda kendi bileşiğinin suretini koruya. Üç bileşik gibi. Tam olmayan bileşik bunun tersi olup, kendi bileşiminin suretini korumaz. Duman ve bulut gibi. Atmosfer gibi diğer basit cisimler, bileşiklerinden ayrılarak, kendi tabiatlarıyle kalsalar, onların şekli küreye benzerdir. Yani dönen top görünümündedirler. O halde bütün felekler, yıldızlar, unsurlar küre şeklindedir. Anlatılan beş cevher ki, akıl, nefs, kaos, suret ve cisimdir. Bunların tümünü bu rubaimiz toplamıştır ve bunlarla iki âlem, ayaktadır ve süreklidir. RUBAİ Bil ol kâinatı akl ve candır Bu hissolunan nüh felek-i gerdandır Pes nar ü hava ve hab ü hâk erkândır Madenle nebat ve hayvan ve insandır Üçüncü Madde Varlığı mümkün olan arazların dokuz kısmını kısaca bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Mevzuda (yapıntı mevcut olan arazlar dokuz kısımdır. Kem, keyfe, eyne, metâ, izafet, malk, va", fiil ve infialdir. 1- Kem (nicelik): O nesnedir ki, zatında eşitliği ve eşitsizliği kabul ede. Bu, ya ayrıdır ki; nokta ve sayıdır. Veya zatı karar eden bitişiktir ki; çizgi, yüzey ve hacimdir. Veya zatı karar etmeyen bitişiktir ki; zamandır. 2- Keyfe (nitelik), eşyada heyettir ki, zatına bölünme ve nispet iktiza etmeyip duygusal niteliklere ve kuvvetlere bölünür. Balın tatlılığı, deniz suyunun tuzluluğu gibi. Veya kuvvetli olmayanlara bölünür. Utanmanın kızartısı, korkmanın sarartısı gibi. Keyfiyetler, nefsanîden yana bölünür. İlk yaratılışta ilim ve yazmak gibi Keyfiyetler, istidadiyeden yana bölünür. Sertlik ve yumuşaklık gibi. Kemmiyetlere özgü olan keyfiyetten yana bölünür. Üçgen ve dörtgen gibi. Satıhtan yana bölünür. teklik ve çiftlik gibi. Adedten yana bölünür. 3- Metâ (ne zaman), bir keyfiyettir ki, eşyaya zamanda bulundukları için hasıl olur. 4- Eyne (nerede), bir keyfiyettir ki, eşyaya mekânda bulunmaları sebebiyle hasıl olur. 5- İzafet (bağlılık), bir keyfiyettir ki, nispette tekrar edilmiştir. Babalar ve oğullar gibi. 6- Mülk, bir keyfiyettir ki, eşyaya hasıl olur; onları bir nesne kuşatıp, intikalleri müntakil olmak sebebiyle bu keyfiyet bulunur. İnsanın sarıklı ve gömlekli olduğu gibi. 7- Vaz", bir heyettir ki, eşyaya hasıl olur. Bir nesne parçalarının bazısını bazısına nispeti sebebiyle ve dış işlere nispetleri sebebiyle o heyet bulunur. Kalkmak ve oturmak gibi. 8- Fiil, bir keyfiyettir ki, eşyanın tesirleri sebebiyle onlara o keyfiyet hasıl olur. Kesici gibi, madem ki keser. 9- İnfial; bir keyfiyettir ki, eşyaya hasıl olur, onlar başkasından etkilenmemeleriyle o keyfiyet bulunur. Isıtıcı gibi, madem ki ısıtır. Beş cevheri, bir cevher sayıp, dokuz araza eklemişler ve böylece toplamına "on makulât" demişler. Cevher, kendi zatıyle kaim ve sabittir. Araz ise cevher ile kaim ve onu sıfatlandırandır. Bütün âlem, parçalarının tümüyle on makulâttan bileşik tek bir cisimdir. Cümlesi lisan-ı halle Allah Taâlâ"nın birliğine ve varlığına nâtık ve şâhittir. On makulâtı, bu beytimiz içine almaktadır ve hep buna aittir. Cevheri bil kem ve keyfe ondan izafetle metâ Vaz" ve eyne ve mülk ve yefalü yenfaildir ey fetâ Feleklerin, nefslerin ve akılların ortaya çıkmasındaki tertibi; tabiatların mertebelerini; özlerin değişimini; ateş, hava, su ve toprağın dönüşümlerinin delillerini; maden, bitki, hayvan ve insanın doğuşunu ve bunların arasında aracı olanı; ruhların geldikleri ve gittikleri yeri; bedenlerin devranının keyfiyetini dört madde ile hakîmâne beyan eder. Birinci Madde Feleklerin, nefslerin ve akılların ortaya çıkışındaki tertibi; dört unsurdan çıkan dört keyfiyeti bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Hak Taâlâ bütün eşyalardan önce küllî aklı icat ve mevcut etmiştir. Buna: İlk akıl, ilk cevher dahi derler. Hak Taâlâ, bütün eşyalardan önce küllî aklı icat ve mevcut etmiştir. Buna: İl akıl, ilk cevher dahi derler. Hak Taâlâ bu akla üç bilgi bahşetmiştir ki; biri Hak"kı tanımaktır, biri kendini (nefsini) bilmektir, biri ihtiyacını bilmektir, ki bununla mevla"sına muhtaç olduğunu bilmiştir. Bu üç bilginin her birinden başka bir nesne vücuda gelmiştir. Zira ki, tekten tek çıkagelmiştir. Hak"kı tanımaktan bir akıl dahi peyda olmuştur ki, ona: İkinci akıl derler. Nefsi bilmekten bir nefs dahi mevcut olmuştur ki, ona: Külli nefs derler. İhtiyacı bilmekten bir cisim ortaya çıkmıştır ki, ona: En büyük felek, atlas feleği, feleklerin feleği, yönlerin sınırlayıcısı ve külli cisim dahi derler. Bu feleğin aklı, ikinci akıldır; nefsi, külli nefstir. Ama ikinci akıldan dahi şu üç bilgi ortaya çıkmıştır ki; Hak"kı tanımak, nefsi bilmek, ihtiyacı bilmek... Hak"kı tanımaktan bir üçüncü akıl, nefsi bilmekten ikinci nefs, ihtiyacı bilmekten ikinci bir felek sâdır olmuştur. Buna burçların feleği, sabit yıldızların feleği dahi derler. Bu feleğin aklı üçüncü akıl, nefi ikinci nefstir. Fakat üçüncü akıldan hem bu üç bilgi vücuda gelip, yine bu tertip üzere, başka bir akıl, başka bir nefs ve başka bir cisim ortaya çıkmıştır ki, ta dokuz mertebeye dek bu ilk akıldan dokuz akıl, dokuz nefs ve dokuz felek sâdır olmuştur ki: Bu dokuz akıl feleklerin akıllarıdır, bu dokuz nefs feleklerin nefsleridir. Yedi felekten her bir feleğin bir aklı, bir nefsi ve bir cismi vardır. Ama büyük felek hepsinden yüksek ve hepsini kuşatmış bir basit cisimdir. Onun içinde burçlar feleğidir ki, bütün sabit yıldızlar ondadır. Onun içinde zühaldir (satürn) ki onda zühalden başka yıldız yoktur. Onun içinde müşteri (jüpiter) feleğidir ki buna mahsustur. Onun altında merih feleğidir ki, onda bir odur. Onun altında güneş feleğidir ki, onda bir o sultandır. Onun altında zühre (venüs) feleğidir ki onda bir odur. Onun altında utarit (merkür) feleğidir ki o felekte, bu o yıldızdır. Onun içinde ay feleğidir ki, onda aydan başka bir nesne yoktur. Ona, dünya göğü adını verirler. Onun aklına: Aşır akıl, faal akıl, feyyaz akıl derler. Onun nefsine: Vahib"ül-sur, tabiat-ı mutlaka derler. Bunların kaynaşmasından, ay feleğinin altında dört unsur -ki ateş, hava, su ve topraktır- bu tertip üzere hasıl olmuştur. Unsurlar da, dört keyfiyet -ki sıcaklık, soğukluk, yaşlık, kuruluktur- vücut bulmuştur. Unsurların kaynaşmasından dahi üç bileşik -ki maden, bitki, hayvandır- vücuda gelmiştir. Hayvan cinsinin en şereflisi insan nevî olmuştur. Kâinatın ortaya çıkışı insanda son bulmuştur, varlık dairesi onunla tamam olmuştur. İnsan, cihan ağacının meyvesi olduğu için hepsinden sonra vücuda gelmiştir. O halde devranın hülasası insan olmuştur. İkinci Madde Dört unsurun mertebe ve tabiatlerini ve birbirine çevrilmelerini ve dönüşmelerini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar ve astronomlar söz birliği etmişlerdir ki: Ay feleğinin altında, ateş küresidir. Onun altında hava küresidir. Onun altıda su küresidir. Onun altında toprak küresidir ki, hepsinden aşağı ve sudan ağırdır. Ateş tabakasının havanın üstünde olduğuna delil odur ki, ateş dumanıyle yukarılara gidip müşahede olunduğu gibi aslında meyl eder ve döner. Hava tabakasının suyun üstünde olduğuna delil odur ki, eğer bir hava dolu balonu su havuzunun dibine götürseler, suyun altında durmayıp, üstüne çıkar. Su tabakasının toprağın üstünde olduğuna delil odur ki, eğer bir taşı veya bir demiri suyun üstüne koysalar, suyun üstünde durmayıp aslına meyl ile dibine iner. Çünkü toprak suyun altındadır. Bütün eşyanın da altındadır. Kendi tabakalarında duran dört unsur, birbirine yavaş yavaş değişirler. Nitekim ateş, günlerin geçmesiyle ateş suretini terk edip, hava suretine girerek, ateş havaya çevrilir. Hava dahi, yavaş yavaş hava suretini terk edip su suretine girer, hava su olur. Su dahi yavaş yavaş toprak suretini tutup, su toprak olur. Toprak dahi ateş suretine girip, toprak ateş olur. Bu yolla ve tersiyle dört unsur, bir suretten bir surete döner, sonunda yine kendi suretlerine geçerler. Bu unsurların suret değiştirmesine istihale (başkalaşım) derler. Ateşin tabiatı kuru ve sıcaktır. Havanın tabiatı sıcak ve rutubetlidir. Suyun tabiatı yaş ve soğuktur. Toprağın tabiatı soğuk ve urudur. Şüphe yoktur ki, ateş hava ile sıcaklıkta müşterektir. Hava su ile rutubette müşterektir. Su toprak ile soğuklukta müşterektir. Toprak ateş ile kurulukta müşterektir. O halde ateşin kuruluğu, havanın rutubetine dönse, ateş sıcak ve rutubetli olup havaya çevrilir. Havanın sıcaklığı suyun soğukluğuna bürünse hava rutubetli ve soğuk olup suya döner. Suyun rutubeti toprağın kuruluğuna bürünse, su soğuk ve kuru olup toprağa döner. Toprağın soğukluğu ateşi sıcaklığına bürünse, toprak kuru ve sıcak olup ateşe döner. Yani ateş hava olur, hava su olur, su toprak olur, toprak ateş olur ki, bu başkalaşıma başlangıç yolu derler ve öyle olur ki, dört unsur bu başkalaşımı aksi üzere kabul edip; toprağın kuruluğu suyun rutubetine bürünüp, toprak su olur, suyun soğukluğu havanın sıcaklığına bürünüp, su hava olur; havanın rutubeti ateşin kuruluğuna dönüşüp, hava ateş olur; ateşin sıcaklığı toprağın soğukluğuna bürünüp, ateş toprak olur. Bu başkalaşıma da sonuç yolu derler. Üçüncü Madde Dört unsurun başkalaşımın delillerini; maden, bitki, hayvan ve insanın doğuşunu ve bunların arasındaki aracıyı bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Unsurların başkalaşımının delilleri açıktır. Ateşin havaya dönüştüğüne açık delil budur ki; mumlar yandıkta; alevleri yükseğe meyl ile gidip, havaya karışırlar. Eğer ateş havaya çevrilmeseydi her mumun alevi bitişik bir aydınlık çizgi olup, hava küresinin ortasında hatlar gibi yukarıya gidip, ateş küresine bitişirlerdi. Lâkin bu şulelerin kuruluğu, havanın rutubetine nispetle azdır. Onun için, o anda ateşi kuruluğu havanın rutubetine bürünüp, o şuleler hava olurlar. Havanın suya dönüştüğüne delil budur ki, bahar ve güz mevsimleri sabahında, bitkiler üzerinde olan rutubet ki -ona şebnem ve çiğ derler,- o havadır ki seher vakti soğuk olup, suya çevrilmiştir. Zira ki, havanın sıcaklığı, suyun soğukluğuna bürünse hava su olur. Suyun toprağa dönüştüğüne delil: Yağmur damlaları indikte; ilk damlalar ki toprağa erişir, o damlalar toprak olup gözden yiterler. Nitekim müşahede olunur. Zira ki o damlaların rutubeti, toprağın kuruluğuna nispetle azdır. Bu durumda damlaların rutubeti toprağın kuruluğuna bürünüp, su toprak olur. Bundan sonra damlalar çoğalıp, rutubet galip oldukta; toprak olmayıp çamur olur. Toprağın ateş olduğuna açık delil odur ki: Bitkiler ve ağaçlar, unsurların parçalarından bilenmiş olup, toprak parçası onlarda ziyade bulunmuş iken odun ateş ile yandıkta; parçaları ateşe dönüşüp, toprağın hissesinden az bir kül kalır. Bazı yererde odun yerine taş kömürü yakarlar, onun külü çok az kalır. Hak Taâlâ"nın tesiriyle felekler, yıldızlar, dönüp ve hareket eyleyip; dört unsuru anlatılan başkalaşım üzere birbirine kaynaştırıp, hamur etmişlerdir. Ta ki unsurların kaynaşmasından, önce madenler hasıl olup, ondan bitkiler peyda olup, ondan hayvanlar vücuda gelmiştir. Hayvan kemalini buldukta; insan ortaya çıkmıştır. Bu dört bileşik cismin bileşik aracısı da vardır. Madenler ile bitkiler arasında aracı mercandır. Zira ki salabette taş gibidir ve bitki gibi zerre zerre denizin dibinde bitip, suyun yüzünden yukarı gelip, kuruldukta; sert olur. Bitkiler ile hayvanlar arasında aracı hurma ağacıdır. Zira ki o, bitki iken hayvan gibi erkeğine yakın olmadıkça; neticesi hurma olmaz. Başını kesseler helak olup, kuru ve yapraksız, meyvesiz kalır. Hayvanlar ile insan arasında aracıların en belirgini maymundur. Zira ki, cümle azası, kıl ve kuyruğundan başka, dışı ve içi insana benzer. Bu aracıların vücudunda hikmet budur ki, her biri kendi mertebesi altından son yükseklik mertebesine ulaşıp; varlıkların mertebeleri tek silsileyle bileşik ola ve insanlık mertebesinde nihayet bula. Şu halde zaman devrinin tamamlayıcısı, cihanın parçalarının zübdesi, yedi yüksek babanın ve dört aşağı ananın ve üç bileşiğin son hülasaları insan bedenidir. Belki her iki cihandan gaye ancak hazreti insandır. Bu feleklerin, unsurların, bileşiklerin kabuğu, zarfı ve kabıdır. O, cümlesinin iliği ve özünün özüdür. Bütün eşya, insana hizmetçidir O, hizmet ve ikram edilendir. Aziz, şerif ve muhteremdir. Zira ki o, cümleden güzel ve yücedir |
o.T.
mir ist schon klar, dass sie sich nicht wirklich gedanken darüber macht, was uns nach dem tod erwartet. Meins war auch nur eine rhetorische Frage. Wie dem auch sei...
ich finde, man macht sich selbst lächerlich, wenn man sich über ernste themen wie religion lustig macht... |
o.T.
Cahiz ( Ölm 255/868 )
Ibn Miskeveyh (ölm 421 /1030 ) Darwinden 850 yil önce yasamistir bu Bey Bu Zat a göre: Yüksek alemden inen NEFS ( Ruh ) cesitli dünya varliklarinda kendini göstere göstere tekamül etmis Nihayet insanlik mertebesine erismistir ( el- Fevzü"l -Asgar 76-83 ) Ve Ibrahim Hakki ( Marifetname )<<< ........Ayetin açık mânâsı, bu sülâle"nin Âdem"den önce olmasıdır. Hatta bir kısım tefsircilerin İbnü Abbas, İkrime, Katâde ve Mukatil"den nakledildiğine göre, burada kelimesini Âdem diye tefsir etmişler. "lâm"ı ahid lâmı olarak kabul etmişlerdir. Gerçi tahkîkçi âlimlerin görüşü cins için olmasıdır. Sözün gelişi de buna uygundur. Nitekim Ebussuud, demiştir ki: "el-insan" ile kastedilen cinstir ve anlam şudur: Billahi insan cinsini Âdem"in yaratılmasıyla "tıyn"den, yani çamurdan bir sülâleden toplayıp yaratmakla halk ettik..." Bununla beraber ahd olduğu takdirde de zımnen bu mânâ gerekir. Demek ki, yüce yaratıcı, önce çamurdan seçerek bir sülâle çıkarmış ve insanı ilk defa o sülâleden yaratmıştır. Hıcr Sûresi"nde "Yoluna girmiş, şekillendirilmiş balçık"(Hıcr, 15/26) denilmiş olan bu çamur sülâlesinin, Fahreddîn Razî"nin de kaydettiği üzere, bir kısım tefsircilerin açıklamasına göre insanlara gıda olarak insanlığın organlarına ilk dönüşen maddeler olarak düşünülmesi mümkündür ki, bu maddeler çamurdan sıyrılmış çıkmış madensel veya bitkisel veya hayvansal maddelerdir (elementlerdir). ( MÜMINUN ) |
o.T.
Ja, genau so denke ich auch....
|
Heheheh yazdigin bu satirlar...
tam bir mizah ustaligi. Inceden igneyi batirmissin. Ama öküzlere ya da bogalara ok islemiyor ama belki igne isler ;-)
|
öyle bir anlayis Sünnetullaha aykiridir
kaldiki bence su ani ile hem cennet hemde cehennem vardir... olsa olsa insan öldügü andan itibaren hemen diger hayat baslar ve kaldiki Cehennemden gecemeden cennete girmek söz konusu degildir..
Tüm insanlik Chennem serüveninden gececektir Resüller bile... o yüzden ancak kiyametten sonra Cennete varmak söz konusu vprher TORPIL yoktur Allahta |
Öyle degil olaylar cok daha farkli boyut
ta...
Kurani Allah al sen Cebrail git suna buna anlat denilmedi... ypksek bir ihtimale göre dünyadaki Vahyiileri Cebrail kendi inisyatifiyle yapmistir... cünkü Allahin yardimcilari sifatini tasiyan bu güc yaratik yüksek Enerji sahibi olanlar hem ilim Irfan sahidirler ve son derece hem Allahi hemde Sünnetullahi kavrmis durumdalar.... O yüzden Vahyii olayi Cebraile aittir... yani o Resülleri secti ve insanliga Allahi tanitti.... ki onun görevide bu sekildedir... kimbiulir su aniyle Cebrail baska bir Alemde baska bir yaratiga hem Allahi hemde Sünnetullahi tanitmaktadir... Görevi falan bitmezki... Haci Hoca laflaridir bunlar |
Bakkk bende aynisini diyorum
Haci Hocalar Salaktir... päääähhh
Den werde ich Kopieren hihi |
Evrim gercektir ve Kuran bu hususta
aciktir... öyle Adem inzuchtu falan filan yoook
|
ne yazdigini kendin bile anlamiyorsun
hangi peygamber cehenemden gecti veya gececektir ? Bu nerede yazili neye göre konusuyorsun =?
|
Was wir Moslems nicht verstehen wollen
Was wir Moslems nicht verstehen wollen. Wir sind nur mit Forderungen konfrontiert. Lerne die Sprache, sonst kannst du dich nicht Integrieren. Mache dies, mache das und jenes. Nur , nur , nur Forderungen. Machst du sie alle, kommen die nächsten Forderungen. Dann weitere 50 und weitere 100. Das wird nie enden. Warum wohl ??? Schlicht und einfach, wir sind nicht willkommen. Wenn wir auch den christlichen Glauben annehmen würden, würde dies nichts bringen.
Dann heisst es nämlich, ihr seit keine gebürtigen Christen. Wieder Mensch 3. Klasse. Weil dann die Blonden nicht gebürtigen Christen immerhin 2. Klasse sind. Wir sollten nie Akzeptanz erwarten. Das gibt es nicht. Hat es auch nie gegeben in dieser Kultur. Ausnahmen gibts natürlich immer. So lange wir mit ABER....... totgeschwiegen werden, wird sich nichts ändern. Die Menschen da draussen sind nicht ehrlich und können nicht ganz offen in der Öffentlichekeit schreien: Raus mit euch, wir wollen eucht nicht. Das wäre ja strafbar ;-) Also kommt man mit, mache das, dies und jenes. Ansonsten können wir euch nicht akzeptieren. Immer wieder die selben Forderungen. Obwohl ich noch nie was angestellt habe, geniesse ich einen Schläfer und Bombenleger Status :-) Man will ja nahezu das ich sowas mache. Damit sie sich wieder im Recht fühlen. Wie simple die Menschen doch sind :-( :-( :-( |
Ach Du heiliger Moslem!
Wenn es Dir in Deutschland nicht gefällt, dann hau doch möglichst schnell ab - dahin , wo Du glaubst nach Deiner Facon selig sein zu können.
Dies hier ist das christliche Abendland mit seiner Kultur. Warum willst Du als Moslem denn hier überhaupt leben? Besonders, weil es Dir ja hier anscheinend mißfällt? Irgendetwas muß es doch sein, weshalb Du hier sein willst. Um es mal ganz offen zu formulieren: der islamistisch-ideologische Druck in den islamistischen Staaten schreckt Dich ab, Du willst die Freiheit der westlichen Kultur genießen - und die sozialen Systeme! Schmarotzer aber braucht die westliche Welt nicht, die uns auch noch mit der islamistischen Zwangsjacke und dem irrwitzigen Terror überziehen wollen. Friedliebende Moslems sind heutzutage schon ein Paradoxon in sich. Nein, Islamisten sind hier nicht willkommen, vor allem keine Haßprediger!!! Ganz klar und zweifelsfrei: Wer hier leben will, der soll sich gefälligst integrieren oder mindestens anpassen und die Kultur des Abendlandes akzeptieren und respektieren. Alle, die das nicht können oder wollen, sind hier geduldete Gäste, solange sie sich als solche benehmen. In den islamischen, insbesondere den islamistischen Staaten, gibt es kaum Toleranz, auch nicht für Ausländer. Die nämlich müssen dort die Landessitten und religiösen Vorschriften beachten. Warum gelingt dies den Moslems in Europa nicht - oder wollen die das gar nicht? Ist das vielleicht der heilige Krieg anderer Art - auf subtilere Weise eben: einwandern, unterwandern, aushöhlen, übernehmen und unterdrücken. 1563 kamen die Moslems nur bis Wien, jetzt sitzen Sie schon in ganz Europa und der westlichen Welt. Der nächste (falsche) Schritt wäre die Türkei in der EU. Das christliche Abendland muß (und wird) sich dagegen wehren, schon allein um seine Identität und Kultur zu bewahren. |
piskolpji hastaligi ve internet?
herzaman herseyi bildigini sanan ve herzaman bilmislik tasliyanlarin piskolojik hastaliklara sahib oldugunu biliyormusun?
seninde piskolojik hastaligin var senden haric eniskaya ve su isigadogru nerden biliyorsun benim o isiklari yaktigimi ruhmusun cinmisin? burda millete birsey verdiginizi saniyorsunuz ama milletin kafasini sisirrib kafaniza göre milleti kandiracaginizi saniyor. ve baska yerde yapamadiginizi burda yapa bileceginizi saniyorsunuz? bence 3 ünüz piskoloji tedavisine basvurun ruhlarinizin ve piskolojinizin hastaligini baskalarina bulastirmayin? ben ne demistim buralardan kimse dünyayi deyistiremez katilmakta istemiyorum arasira bir göz atiyorum? düsündüklerinde yaniliyorsun? |
merhaba roman...
Aslinda bu sorularima gelen tepkiiler hep ayni.. yine benim o beyinleri yikanmis tezime geldim:D ve bu tezimi bir guzel de onaylatmis oldum.. Enis haricinde genel olarak sadece uyari ve hocalik tasalayan ve susss diyen insanlar karsima cikiyor resmen :D.. ilginc..
Islami tartisma nasil olmalidir diye dusunuyorum. Ictenlik ve samimiyet cok onemlidir bence. Kisiler kendi inanclari dogrultusunda yaziyorlar ama gercekten inandiklari icin yazsinlar.. Bazen sadece bir saplanti adina yazdiklarini goruyorum ve bu cok uzucu. Herkes sorgulasin .. Samimiyet... oldugu gibi olmasi kisinin... Böylece birbirimizi daha iyi anlayabiliriz.. ben zaman zaman ozel yasantimdan da ornekler veriyorum... cekinmiyorum.. neden cekineyim ki? ... Her neyse onemi yok..DEdigin gibi ben de kafama gore takiliyorum roman :) |
EY Gidim..
Akillilar delilerin degil, deliler akillilarin arasina
atlarlar. |
Schöpfung
Ilk once ne yaratildi? ve nicin? benim anladigim kadari ile...
Incile"e gore ilk yaratilan isiktir.. Big Bang buyuk bir patlama ve genislemedir. Muhtemelen patlamadan cok bir genislemedir. Ilginc olarak bu patlama, sesli olarak gerceklesmis ve evren inanilmaz bir gurultu ile ortaya cikmistir. Simdiki evrenin asagi yukari yuzde 70"i Big Bang"in ilk saniyesi icinde yaratilmistir. Bu evrenin baslangicini karanlik hicbirseylik icine sesli olarak genisleyen Big Bang simgeler. Isi ve yogunluk son derece yuksek oldugundan, elektromanyetik radyasyon maddeden ayrilamamis ve dolayisiyla isik ozgurlugune kavusamamistir. Bu zifiri karanlik icine dogru olan, renksiz ve isiksiz bir genislemedir. Elektromanyetik radyasyonun bu ilk opak evrenden ayrilisi 300 bin yil sonra gerceklesecektir. Isik ancak o zaman maddeden ayrilacaktir.. Bir anda opak evren seffaflasmis ve madde obek obek bir araya gelirken, uzay olusmus, isik ortaya cikmis ve etrafa yayilmistir. Her ne kadar maddenin ogeleri (atomalti parcaciklar) Big Bang"in ilk saniyesinin kusuru icinde yaratilmislarsa da, bir araya gelip ilk atomlar olan Hidrojen, Helyum, Lityum ve Berilyumu olusturmalari, aradan 300 bin yilin gecmesini gerektirmistir. Once hangi atomalti zerre yaratilmistir? Soru bu olmalidir ve yaniti henuz bilinmemektedir. Cunku boyle bir maddenin varligi henuz kanitlanamistir. Islam"a gore ilk yaratilan madde nedir? Utarid"e gore bu bilinmiyor.. Bilim de bunu bilmiyor.. Din ve bilim bu konularda da uyusuyorlar.. Yoktan var olmada uyustuklari gibi.. Temelde arada fark yok.. Fark bazi ayrintilarda. Bilim baslangici ve sonu arastiriyor.. Ikisi arasindaki zamana da anlam vermeye calisiyor. Din baslangic ve sonla yakindan ilgilenmiyor. Ikisi arasinda gecen zamani da Allah"in hukmune terkediyor. Dinin butun ogrettigi herseyi Allah"in yarattigi ve kiyametin bu yaratilan evrenin sonunu simgeledigi.. |
Kurana göre ..
dünyada haram olan bir suru sey cennette yapilacaktir, bu nasil olur??
Kuran"daki cennet kavrami müminlere, cinsel iliskiler disinda daha birçok bedensel zevk vaat etmektedir: "Dogrusu o gün cennetlikler eglenceyle mesguldürler. Onlar ve esleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmislardir. Orada meyveler ve istedikleri onlarindir" (Yâ-sîn/36:55-57). "Ölümsüz gençler yanlarinda, bas agrisi ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmus kâseler, ibrikler, kadehler; sececekleri meyveler, arzulayacaklari kus eti ile dolasirlar" (Vâkýa/56:17-21). "Orada... icenlere zevk veren sarap irmaklari... vardir" (Muhammed/47:15). |
Degisik bir Psikoloji :o)
Bunlarin haram olduklarini nereden cikardiniz ?..
Egelence haram mi Veya vucuda zevk veren seyler Mesela sex .. |
o.T.
Canim HALKIM !..
Ana dilde ibadete Karsi cikmak Arabca konusmayan kitleleri Örtülü bir KÜLTÜR EMPERYALIZM inin Egemenligi altina sokmaktir. Bu Emperyalizm in en kahirli Faturasini TÜRKCE KONUSAN INSANLAR ödemistir. Rusya nin Parcalanmasiyla Bagimsizlik Kazanan Türk cumhuriyetlerinin ortaya cikisindan sonra artik bir TÜRK MILLETLER TOPLULUGUNDAN söz etmek gerekir. Bu Gün bu Milletler toplulugu Anadolu Türklügünün yüz yillardir acisini cektigi Arap Kültür Hegemonyasinin etki alanindan cikabilmesini Ancak Türkiye cumhuriyetinin Örnekligi sayasinde elde edebilir.. Türkiye Bu Örneklik görevini yerine getirmezse Dogmus bulunan onca Türk devletiyle " TÜRK DEVLETLER TOPLULUGU " na ulasmak yerine,Arap Güdümüne girmis sözde TÜRK,bir Insanlar toplulugu meydana gelecektir. Su gercegi Görmeme gafletine asla düsmeyelim: Türk dünyasinin Büyük güc haline gelmesini istemeyenler Israrli bir Gayetle Türk devletleri,oarada Cumhuriyet Türkiyesini Arab Kültürünün sömürü alaninda tutmak istemektedirler. Bu Yolda en Yogun Gayret türk Dünyasinin bir süper güc olma noktasina gelme ihtimalinden en cok rahatsiz olan EU ve Özellikle ALMANY tarafindan sergilenmektedir. USA ise ayni Tavri Takinmak icin Daha baska gerekcelere sahip bulumaktadir. Arkadaslar; Simdi sizlere kendi milletlerine Ihanet icinde olan Dillerinden tiksinen Ve kendilerine MÜSLÜMAN Yaftasi Vuran ama Aslinda Kilise ye calisan Arab yalakalarini Tanitacagim.. Bakalim Taniyabilecek misiniz ? :o) Almanya da yasayan TÜRK cocuklarina verilecek din derslerinin dili tartisilirken Bu dersin TÜRKCE verilmemesi icin yogun mücadele sergiliyen Alman hükümeti ve alman siyasetcileri,Ayni dersin ARABCA verilmesinde bir sakinca olmadigi yolunda yaklasimlar sergilemislerdir. :o) Yani yaklasik 3 milyon Türk azinligin cocuklarina kendi DINLERINI kendi DILLERIYLE ögrenmeyi yasaklamaya kalkanlar her ne hikmetse bu Cocuklara DIN dersinin Arabca verilmesine yesil isik yakmislardir. Bu ANLAMSIZ veya ALLAH RIZASI icin bir Gayret midir ?.. Dahasi Var: Türk cocuklarina verilecek din dersinin türkce olmamasi icin disini tirnagina katarak calisan Alman Siyasi odaklari,Bu Konu ile ilgili hazirlanan ve " deutsches Orient Institut " Tarafindan yayinlanan kitapcikta " Arabca ve arab olmayan Islam dünyasinda temel ve birlestirici bir Unsurdur. denilerek Din dersinin dili ne olursa olsun Müslüman cocuklara bir miktar Arabca Ögretmenin Iyi olacagini Söylüyorlar ( Bestandsaufnahme der kultur und sozialvissensahaftlichen Forschung über die Islamische Welt in der bundesrepublik Deutscland Hamburg,1997,syf.7 ) Katolik Kilisesi ve onunla isbirligi yapan ARAPCI ve ARAPCACI Alman asilli MÜSLÜMANLAR ( ! ) Türk Cocuklarina okutulacak din dersinin Türkce disinda herhangi bir Dil ile Olmasi icin Yogun gayret harcamaktadirlar. Söylem cok Kisadir ve SUDUR : TÜRKCE OLMASIN DA NE OLURSA OLSUN !.. :o) Almanca GAVUR DILIDIR Diyebilecek duygusal cevreleri susturup bastirmak icinse bir baska duygusallik Sömürülüyor: Almanca olmayacaksa ARABCA OLSUN !.. :o) yani Canim Halkim Asirlardir Uygulanan tezgah :o) Türkler anlamasin da Inceldigi yerden KOPSUN !.. :o) Bahane hazirdir ve Yine bir duygusalligin sömürülmesine dayandirilmaktadir: Islam evrensel bir dindir ama Arab Dilini Ögrenmek ve ögretmek islami bir görevdir.Onun Icindir ki Okullarda verilecek almanca din dersinde bile-basit de olsa arabca konusma ve yazmma Ögretilmelidir. ( Asiye ve AyyuB KOHLER ,Grundseatze Islamischen Religionsunterrichts,CIBEDO,11 /1997,syf.71 ) Müslümanlari cok düsünmekten geceleri uyuyamiyan iyi yürekli Almanlardan Bir baskasi Peter HEINE su teklifi getiriyor: Islam dersi TÜRKCE verilemez;zira Türce Müslümanlarin dillerinden sadece biridir.Almanya da yasayan Müslümanlardan Cogu Türkiye den diye Bengaldesli yahut filipinli bir cocuktan ona tamamen YABANCI bir dili ögrenmesini Nasil isteriz ?.. Arabca bir Alternetif olabilir ( ayni kaynak syf,187 ) Müslümanlarin Iyilik ve rahati icin yanip tutusan bu alman dostumuza sunu sormak gerekir: bir kac yüz tane Bengaldesli,Filipinli cocuk icin gösterdiginiz su iyi yürekliligi Neden 3 MILYON Türk insani icin göstermiyorsunuz ?.. :o) Bir Yabanci dil Ögrenilecekse bunu Bir Kac yüz cocuga mi ögretmek daha pegojik olur Yaklasik bir milyon cocuga mi ?.. Bir kac yüz cocuk türkce ögrenmesin ama bir milyon Cocuk Arabca ögrensin !. bu öneri Neyin göstergesi ?.. Iyi yürekliligin mi ?.. TÜRK DÜSMANLIGININ MI ?.. Neden türk cocuklarina arabca ?.. Hic Olmazsa sunu söyleyin Almanca olmayacaksa her kes kendi dilinde ögrensin.. Hayir !.. Tezgahin amaci ne uyumu saglamaktir ne de DIN ÖGRETMEK !.. Amac türk Insanina Kimligini Unutturmaktir. Ve bu Amac ORTAK AMACTIR !.. Burada oynanan oyun Bu islerle söyle ilgilenenlerin Bile dikkatinden kacmayacak kadar aciktir: Türk cocuklari Türkiye de yapildigi gibi dünya nin öteki Ülkelerin de de Dinleri bahane edilerek Arab kültür Emperyaliziminin egemenligi altinda tutulmak ve kendi kimliklerinin farkinda olmamak durumunda birakiliyorlar. eger durum Bati ülkelrinde oluyorsa o zaman Alternatif olarak o ülkenin Dili Ögretiyliyor... Türk Cocuklar icin Önü acilmayan tek dil onlarin ana dilleri olan TÜRKCEDIR !.. ve bunun meyvalarini görüyorsunuz: Firkaciliktan Birbirlerini PIC ilan etmeye,Cumhuriyet Düsmanligindan Vatan Hainlerini Kardes olarak tanimaya , Ordusuna sövmekten Ata sina KÜFÜR DÜZMEYE KADAR MOSTIRALARI BURADA !.. :o) |
o.T.
Simdi size Oynanan oyunun ilgin bir sahnesini sunan ilahiyatci-Dogu bilimci Tamer BERCOGLU nun arsivimide bulunan bir maklesini aktaracagim:
Almanya nin resmi Islam politikasi cercevesinde Almanca Islam din dersleri projesi: Almanca Islami din dersine Talip en ilginc Islami örgütlenme,Kisa adi ZDM olan: Zentralrat der Muslime in deutschland dir arabca adi: almanya Müslümanlarinin yüksek konseyi olan bu örgüt alman Katolik kilisesi ile SIKI bir Isbirligi icindedir. :o) Ve yakin bir gelecekte Almanya müslümanlarinin sözcüsü olarak taninmak azmindedir. Örgütün basinda Nedim ILYAS adli bir SUUDI ALMAN bulunmaktadir.Almanya da yasayan 923 SUUD ludan biri olan Ilyas in Bazi resmi Kurumlarca ikibucuk milyon TÜRKÜN IMAMI olarak taninmak istendigine delalet eden bir cok isaret bulunmaktadir. Kökten dinci MÜSLÜMAN KARDESLER örgütünün asiri Kanadina layik görülen ZDM nin bir baska seref üyesi Alaman dogu bilimci SCHMMEL dir.Bayan schmmel in Iran Hesabina calistigi ve Misir da ki Müslüman kardeslere Üye oldugunu bir cok kez Ifade ettigi söylenmektedir... Dolaysi ile almanya Müslümanlarinin temsili ve Islam din dersi konusunda da bir SUUD. FARS ittifakindan söz edilebilir.Isvicre ZDM"sinin basinda da ( tuhaftir ) yine bir SUUDI vatandas ( dr. Ibrahim SALAH ) bulunmaktadir. Almanya da hedef kitle olan türklere karsi KATOLIK ve PROTESTAN kiliselerinin de adi gecen islami örgütle yakin Isbirligi yaptiklari Kamuoyuna acik yayinlarda GURURLA ITIRAF edilmektedir. Nitekim ZDM :civit kökenli beyaz azizlerin Kurdugu " Hristiyan -Islam bulusma yeri ve dökümantasyon Merkezinin MÜSLÜMAN PARTNERIDIR !.. Dolaysi ile alman Devlet kurumu olarak görülmesi gereken ALMAN KATOLIK KILISESI de KOALISYON a dahildir :o) ZDM in SUUDI sefi Nedim ILYAS a ve örgütüne Sayginlik Kazandirmak icin yogun bir caba harcamaktadir. Nedim ILYAS son zamanlarda Gündem maddesi yapilan " ALMANCA ISLAM DIN DERSI " ne talip olan cevrelerden belki de en önemlisidir. DIYOR KI: Islam bir dindir.Onun Dille ilgisi yoktur. Almanya da Müslümanlarin birligini saglayan dil almancadir.Islam din dersi kontrol edilebilir olmalidir.Milliyetci ve entegrasyon a Uzak Icerikler din dersinden uzak tutulmalidir. Bu sebeple Islam din dersi Almanca olmalidir. ( Nedim ILYAS 27 mayis 1997 Frankfurt goethe Üniversitesinde verdigi konferans ) türk dünyasi Bati ülkelerinin ve kliliselerinin aleyhimize calisan Tüm Arabci-Mürteci HURAFE odaklarini acik veya örtülü bir bicimde destekledigini,Besledigini,Özetledigim bu gercekleri unutmadan degerlendirmelidir. Hoscakalin not: Yakinda size 31 mart irtica hareketini verecegim ve akabinde Ingiliz Casusu LAWRENCE in aciklamalarini.. Bakin bu Vatanlarini seven türkiye icin canlarini veren arab yalakalarini izleyin.. :o) Bu Katolik Protestan Zangoclarini iyi belleyin.. Atatürk e Yatar kalkar söverler :o) neden ?.. Namuslarini hristiyan kucagindan cekip aldi diye.. Camileri operaya dönüsmedi diye.. Kardinal külahli Protestan kesküllü sermaye ile Palazlanip Semiremediler diye.. Canim Halkim Bu Tayfaya iyi bakin.. Bu Tayfa hz. Muhammed i Kabe ye sokmayan TAYFADIR !.. |
Yaaa ne sandin sen... elbet tüm insanlik
Sünnetullahat yerini bulacak ve tüm insanlik Cehennem serüveninden gececek....
Kuranda her sey yazmaz Kuran saaadece cerceveyi verir... oda Gayb acisindan... mecazi yollarla Sünnatullahi ve yaradani tarif eder... Chemmen insan döner kebabi yapilacak olan yer degil... temizlenme mekanidir... ama sen bunlari bilmiyorsun... kafanda bir DIN üretmissin ve HZ. Muhammedin DINi sayiyorsun... Das geht nicht |
*
**pegojik olur Yaklasik bir milyon cocuga mi ?.. **
Pedogojik demek istemistim :o) Özür dilerim :o) |
Her dille ibadet yapilir
Ibedat amac degildir... Ibadet ARACTIR....
O cercevede her dilde Ibadet mümkündür ve gereklidir... kaldiki anlamadigin Arapca Diliyle zaten Ibadet olmasi mümkün degildir kiii ne dedigini anlamiyorsunki... neye yaradi simdi.. gitti 40 yil bosa |
Dann heirate mich doch o.T.
ohne Text
|
A dan Z ye hepsine katiliyorum
ama yukariki yazinda öyle demiyordun...
Kiii Hiristiyan Alemi bende acik sekilde Allahi Müslümanlardan daha iyi kavriyorlar ve hayatlarinda sabah aksam yatip kalkip cahil kalmiyorlar... Ibadet hayatin AMACI degildir... Ibadet bir ARACTIR... Müslüman toplulugu bundan bey haber Terör icnde kavruluyor... Niyeeeeee ?? Cünkü benligini hatta DININI kaybettikleri icin... Bu benim görüsüm ve gözlemim... su aniyle gercekten Müslümanlar ziyanda... kalpleri kin ile dolu... öyle bir insan Allahi taniyamaz |
TÜRK MISYONU ( Prof.Yasar Nuri ÖZTÜRK )
Turk insaninin cok buyuk bir misyonu vardir. Turk insani maalesef bazi hatalar yuzunden kendisine taninan kredileri iyi kullanmamak gibi bir gunah islemistir. Kredileri iyi kullanamamistir. Buradan dogan acigi kapatmak icin buyuk bir gayretin icinde olmak borcundadir. Ikincisi, yasadigimiz cagin suratle birbirini izleyen gelismelerine kendisini adapte etmek icin iki alt baslikli bir gayret sergilemek durumundadir:
1- Mevcuda uymak ve cagin bulundugu cizgiden bir daha geri kalmamak uzere bir gayret, 2- Kendisini geri goturmek uzere ellerinden tutup arkaya dogru ceken dusmanlarini saf disi birakmak ve onlarin karsi hareketlerini etkisiz kilmak uzere bir gayret. Butun insanligin kaderi bu! Yani baskalari bir birim gayretle gorevlerini yerine getirebileceklerse bizim 2-3 birim gayret sarfetmemiz gerekmektedir. Bu kaderi biz secmemis olabiliriz. Fakat unutmayalim tarih boyle buyuk misyonlar yukledigi kitlelerde ilerki zamanlar icinde cok buyuk degerler cikarir ve insanliga buralardan cok buyuk hayir ve bereket faydalari hazirlar. Insanimiz boyle bir kaderi tasidigi icin baska kitlelerin uyuduklari kadar uyumak hakkina maalesef sahip degildir. Gecenlerde bir dergi, Turkiye"nin en onemli dergilerinden birisi, kapak yapmis ve oraya benim de cok hosuma giden bir sozumu koymus: "Islam dunyasi uyumak hakkini kaybetmistir." diyorum. Evet, Turk insanlari icinde ve oncelikle Turk insaninin doyasiya uyumak gibi bir hakki yoktur. Bu manada hepimiz bir misyon tasiyoruz. Ve bu misyonda agirlik aydinlikla dogru orantilidir. Ne kadar aydin bir Turkseniz o kadar agir yuk altindasiniz demektir. Dolayisiyla biz artik belli meziyetler tasiyan mevkilere gelmis insanlarin daha fazla keyif catmalari gibi bir eski anlayisi surduremeyiz. Tam tersine daha iyi yerlere gelenler daha fazla aydinlik tasimali daha cok yorulmali, kosmali, sorumlu olmali yani cile cekmelidir. Bunlar buyuk bir kamu suurunun bizden beklediklerine cevaptir. Bundan isteseniz de kacamazsiniz. Kacarsaniz insan olmanin onur borcuna ihanet etmis olursunuz. Su anda burada bulunmamiz bu yogun gayretin bir uzantisidir. Ve buna ben millet olarak mecbur oldugumuzu ifade etmek icin bizim bir buyuk seferberlik icinde olmamiz gerektigini soyluyorum. Biz, bir takim ihtiyaclarimizi, beklentilerimizi bir takim insanlara havale ederek cagin onunde ayaga kalkamayiz ve insanlik kervaninin iyi yerlerinde yurumek gibi bir bahtiyarliga ulasamayiz. Bizim buyuk bir seferberlige ihtiyacimiz var. Belli insanlarin tasiyacaklari bir yuk bizi insanlik kervaninin arkalarinda kalanlari toplama durumundan cikaramaz. Osmanli Imparatorlugu"nun kurulus devrini anlatan bir tarihci -ben genclik yillarimdan beri bunu hafizamda tasiyorum- diyor ki: "Anlar (o onculer) gayret kusagi kusandilar, bir yillik isi bir ayda, bir aylik isi bir gunde, bir gunluk isi bir saatte yaptilar." Muhtesem bir aksiyon vazifesinin cok basit bir halk dile ile ifadesidir. Bir gunluk isi bir ayda, bir aylik isi bin gunde yapanlar bizim maruz oldugumuz sikintilari asamazlar. Tarihcinin dedigi gibi tersine cevirmek ve 24 saatte birkac bunluk is yapmak mecburiyetindeyiz. Tabii batislarda bunun tersi oluyor. Ayni Osmanli"nin batisinda oldugu gibi. Bir yillik is birkac yilda, bir aylik is bin yilda ve bir gunluk is birkac haftada yapilmaya baslanir. O zaman iste, dusus, cokus ve yikilis vardir, varligin kanunudur bu. Biz seferberlige muhtaciz topyekun ve bu seferberlik kelimesinin altini israrli bir sekilde ciziyorum. Bu bir ifade esnekligi degildir, bir fantazi degildir. Cok ciddi ve bugunku Turkiye icin hayati bir kavram olarak dusunuyorum. Bazen Kurtulus Savasi oncesine atif yapiyorum. O yeni bir Kuvai Milliye ruh ve suuru icap ettirdi diyorum. Bu ille isgal ordularina karsi verilmek durumunda degildir. Basiniza bela olan neyse onu yenmek zorundasiniz. Isgal ordularindan daha kotu sikintilara maruz birakacak olumsuzluklar olabilir, bugun vardir bu. Baska asamayiz bu illeti. Simdi toplantimizin ana konusu TURKIYE VE DIN"e gelelim: Turkiye ve Din konusuna bir cumle ile girelim. Din, Turkiye"de bugun Turk insaninin ve Turk ulkesinin aleyhine kullaniliyor. Bir cumle ile ozetlemek istersek, bu bir cumle ile boyledir. Hanimefendiler, Beyefendiler; Turkiye icin bugun din dedigimiz zaman sakin bunu Din Bilgisi anmak, muftulerin, vaizlerin, din bilginlerinin, ilahiyat profesorlerinin vaaz vermesi, dinin inceliklerini anlatmasi, sizi heyecanlandirmasi ile ilgili olarak dusunmeyin. Turkiye"nin din baglamindaki sikintisinin bunlarla ilgisi yok! Bunlar bugunku Turkiye icin dinin fantezileridir. Bunlarla harcanacak vaktimiz yoktur. Cok ciddi baska bir baglamda olarak bakmamiz lazim. O da sudur: Turk insaninin bin yillik dini, bin yili askin hizmet verdigi ve tarihin onunde, o dine en buyuk hizmeti verdigi bir din Turk insaninin tahribi icin bir numarali manipulasyon araci olarak kullaniliyor. Eger Turk insaninin bundan en ufak bir kuskusu olursa mahvolur. Ve tarih asla affetmez! Ne demektir bu? Bu su demektir: Turkiye uzerinde tarihin her devrinde tahrip emelleri olmustur. Hic eksilmeden ve hep artarak. Bu Turkiye"nin cografyasindan kaynaklanir, tarih icinde sergiledigi aksiyonlarin rahatsiz ettigi menfaatlerden kaynaklanir. Nerden kaynaklandirirsaniz kaynaklandirin. Turkiye uzerinde her devirde buyuk istahlar yogunlasmistir. Bugun bunlar en ileri asamadadir. Turkiye"nin etrafinda bizim dinimizin mufus kagidini tasiyanlar basta olmak uzere, onlar da dahil demiyorum, basta onlar olmak uzere akil almaz bir dusmanlik cemberi mevcuttur ve Turkiye"yi tahrip bu cemberi vucuda getiren kitlelerin adeta bir numarali meselesidir. Bir gayrimuslim devlet hangi emellere, istahlara sahipse, bagli bulundugumuz dinin kitabinin kardesimiz diye ilan ettigi bir Suriye, bir Iran da ayni istahlara, egilimlere hatta isbirligine sahiptir. Ortak bir paydalari var: Turkiye"yi tokezletmek ve perisan etmektir. Ve hicbir istisnasi yok. Bir tek istisna bile yok. Birisi su istiyor, birisi Istanbul"u, birisi Edirne"yi, oteki Kars"i, kimisi gunesi, kimi denizi istiyor ama hepsinin ortak noktasi, birlestikleri payda Turkiye"nin tahrip edilmesi. Bunu senelerce ideolojilerini kullanarak gerceklestirdiler. Tahrip icin birbirini destekleyen bir kuvvet halinden cikarilip birbirini tahrip eden karsi kuvvetlere donusturulmesi lazimdi, ideolojiler senelerce bu is icin kullanildi. Bizim fasist ve komunist diye birbirlerini kursunlayip, topraga dusuren genclerimizin sayisi binleri buldu. Bir ulkenin hayatindaki bu yaralari siradan ilaclarla kapatamazsiniz. Gunahtir, bu cocuklarimiz bitmistir. Ve bugun, ilahlastirarak birbirlerini kursunladiklari ideolojiler kendi yurtlarinda gebermistir! Ideolojiler gitti simdi, Berlin Duvari yikildi. Su anda ideolojiler bir motivasyon araci olmaktan cikmistir. Ama Turkiye uzerindeki hesaplar bitmemistir. Bunlari sahnelemek icin yeni bir takim degerler bulmak, yeni motivasyonlar kesfetmek, olusturmak lazim. Iste burada listenin basinda din vardir. Turkiye oyle bir noktaya getirildi ki dinin aleyhimizde kullanilmasinin ardinda enternasyonal nefes vardir. Bu olmadan bu kadar zalimce din Turkiye"nin aleyhine kullanilamaz. Turkiye"de hicbir istismar, para-pul kaygisi dini bu sekilde ulke aleyhine kullandirtamaz. Bu disaridan kotarilmaktadir. Bilmezsek cok yaniliriz! Turkiye"nin dini, Turkiye"yi tahrip icin akil almaz bir sekilde kullaniliyor. Bunu bizim insanimiza finanse ettiriyor, bizim insanimiza yaptiriyorlar! Nasil? Bu, konusmamizin konusudur. Ayni evin ayni odasinda yatan, ayni safta namaz kilanlar arasinda uygulanmaktadir. Din icinde, bu tahrip hedefine uygun bicimde insanimizi parsellere bolme nasil gerceklestiriliyor? 1- Dindeki kelimelerin ifade edemeycegi kadar buyuk olan cehalet. Turkiye"de Islam adi altinda ortalarda dolasan, edebiyati yapilan, sloganlari atilan hatta saltanat araci yapilan bu dini insanliga getiren Kur"an"in ve tanitan Hz. Muhammed"in biraktigi din degildir. Ilk bilecegimiz sey budur. Islam adi altinda dolastiriliyor, basligi Kur"an"dan alinmistir. Fakat bunun muhtevasinin Kur"an"dan onay almasi mumkun degildir. Eger Turkiye sokaklarinda dolastirilan, hatta Turkiye"deki mabetlerde ihya edilmeye calisilan dinin, Kur"an"in getirdigi din oldugu ve Kur"an"dan onay alabilecegini dusunurseniz yanlisa kurban gidersiniz. Bu butun Islam dunyasi icin boyledir. Ama burada konumuz Turkiye"dir. Islam adi altinda seyr-u sefere konulan din Islam degildir. Istiklal Marsi sairi Mehmet Akif bir Kur"an Mufessiri olarak bu yaraya parmak basiyor, diyor ki; Kur"an"in getirdigi din yikilmis, onun yerine birileri Islam adi altinda baska bir din koymustur. Safahat" daki ozgun ifadesiyle: "Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun Yiktin da din-i mubin"i, yerine yeni bir din kurdun" Bir defa Kur"an"in dini(din-i mubin) yikilmis, yerine Islam adi altinda bir din kurulmus. Bununla da yetinilmeyip nasilini da soyluyor Mehmet Akif! Islam"in peygamberine atfedilen yalanlarin uydurulmasi ile bu is basarilmistir. Yani Akif"e gore ve ondan onceki Islam buyuklerinin 6 asir boyunca soylediklerine gore Kur"an"in dini yikilirken, Islam"in muazzez peygamberine isnat edilen yalanlar, bu kurulan sahte dinin temel malzemesini olusturmuslardir. Akif bir de cikis yolu gosteriyor: "Dogrudan dogruya Kur"an"dan alarak ilhami Asrin idrakine soyletmeli Islami" Eger Islam diye bir deger kabul ediyorsak bunun bir tek yolu; Kur"an"la Islam arasindaki gereksiz herseyi aradan cikarip, Islam"i yeniden tanitmak. Turkiye"de din meselesinin iste butun bunlari dusundugumuzde bizi altini cizmeye zorladigi ilk gercek sudur: Turkiye"de din konusunda korkunc bir cehalet vardir. Din, bu dini getiren Kur"an"in dini olmaktan cikmistir ve cikarilmistir. Ve kimsenin bundan haberi de yoktur. Din diye ihya ettigimiz seylerin, Kur"an"in kisa hayatindan kovmak istedigi bircok seyle dolu oldugunu bilmiyor kimse. Oyle bir din yasatiliyor ki topluma, Kur"an"a sordugumuz zaman bunlari insan hayatindan kovmak istiyor Kur"an, birakin kovmayi bunlar din yapilarak kitleye takdis ettiriliyor! bunun arkasindan alti birkac defa cizilecek siyahlikta bir cehalet var. Kimse dini bilmiyor, bilmedigini de bilmiyor! Esasen bu, Osmanli Imparatorlugu"nun son 250 yilinda kendisini kemiren ve yikan belanin da ta kendisidir. Cok net konusuyoruz. Osmanli"nin da son 250 yilinda dinin arkasinda Kur"an yoktur. Bir din yasatilmistir ama arkasinda Kur"an yoktur. Cumhuriyet"e geliyorsunuz. Arkasinda Kur"an olmayan dini, sahte dini, hurafe dini disliyor hatta yikiyor. Cumhuriyet"i tanimanizi rica ediyorum. Cumhuriyet bunu yikmakla kalmamistir. Bu yikilasi hurafe dininin yerine gercek dinin konmasi icin Cumhuriyet"in attigi cok ciddi 2 adim vardir. Fakat biz maalesef Cumhuriyet"e de ihanet etmisizdir. Cumhuriyet Kur"an"in arkasina dini koymak icin atilacak ilk 2 adimi atti. Fakat onun arkasindan Cumhuriyet"in cehresi de degistirildi. Ve Cumhuriyet"in esprisi, ruhu, hedefi dejenere edildi. Soyleyecegim iki musibet tip tarafindan. Ve Kur"an tekrar Cumhuriyet"in arkasina konacakken oradan tekrar cikarildi. Ve bizim bugun Cumhuriyet doneminde de yasadigimiz dinin arkasinda maalesef bu vardir. Ne demek istiyorum? Simdi sizi Cumhuriyet"i dusunmeye cagiriyorum. Tabulari, kabulleri, prefabrik tespitleri bir kenara birakalim. Cumhuriyet"i Seyhulislam cocuklari, torunlari ve muftuler kurdular. Bas mimarinin asker olmasi bu gercegi degistirmiyor. Onlar kurdular ve hurafeyi yiktilar. Ama Cumhuriyet mimarlari dini yikmak gibi bir niyet tasimiyorlardi. Bugun tasiyorlardi seklinde gosterenler, enteresandir; Turkiye"yi tahrip etmenin de onculugunu yapanlardir ya da onculerine alet olanlardir. Birisi dine kufrediyor Cumhuriyet ile ilgili ayni seyi soyluyor, oburu din sloganciligi ile hayatini geciriyor o da ayni seyi soyluyor. Zaten bunda bir bit yenigi oldugu belli. Aksi olsa 180 derece birbirine ters bu iki kutbun ayni paydada birlesmeleri mumkun olmaz. Demek ki birseyi ortak dusmanlarini tahrip etmek icin kullaniyorlar. Biri 24 saat Allah"a sovuyor ve Cumhuriyet"e sovuyor ve Kur"an"a sovuyor. Oburu 24 saat Allah"i istismar ediyor, dini istismar ediyor; o da onunla birlikte Cumhuriyet"e ve kurucularina sovuyor. Turk insaninin burada baska bir delil aramasina gerek yoktur. Neyin ne oldugu ve cikis yolunun ne oldugu bunun icinde gizlidir. Mevlana Celaleddin-i Rumi muhtesem bir ilkeye dikkatimizi cekiyor. Diyor ki: "Yolu, dogru yolu bilmiyor olabilirsin. Ama sana bir prensip vereyim, bunu kullanirsan dogru yolu bulmakta zorlanmazsin. Esege bakacaksin, esek ne yone gidiyorsa, onun tersine gideceksin." Esek negativitenin, cirkinin, egoizmin ve kotunun semboludur Mevlana" nin dilinde. Simdi bakin, basketcilerimiz Yunanistan"a gidiyor spor karsilasmasi icin. Oynadiklari salonun duvarlarina Ataturk ve Cumhuriyete soven pankartlar asiliyor. Ayni seyi Turkiye"de cami avlularinda yapanlar var. Ayni seyi Turkiye"de cagdaslik edebiyati yapilan ateism kokan salonlarda yaparlar. Bu ne bicim bir rastlantidir ki, bunlarin ucu de ayni seyi yapiyorlar. Iste burada esegin gittigi yon bellidir ve dogrusu da bunun tersidir. Bunu Turk insaninin farketmesi lazimdir. Ve adeta Suleymaniye minaresine can takmak icin Istanbul"u isgal edenlerle, Suleymaniye avlusunda namaz kilmaya ugrastigini soyleyen birileri is birligi yapmis gibi gorunuyor. Boyle bir kader var simdi Turkiye"nin hayatinda. Evet, Cumhuriyet"i kuran irade ve kurucu mimarlar hurafeyi yiktilar dedik ama, dini yikmak gibi bir niyetleri yoktu. Tam tersine kovduklari hurafenin yerine gercek dini koymak istediler ve bunun icin yapilmasi gerekenin ilk bolumunu yapmislardir. Bundan hic kuskunuz olmasin! Simdi anlatacagim: |
I -a )
Dunyanin neresinden, hangi siyasi iradeyi Kurtulus Savasi"nin ardindan getirip Cumhuriyet"i kurdursaniz toplumu "davar surusune" cevirmis ve toplumu yoneten Allah"in golgeleri ve bir de yonetilen kullar gibi ikiye ayirmis tam bir zalim mantikli anlayisi supurup atiyorlar ve yerine bir Cumhuriyet idaresi koyuyuyorlar. Simdi bunu yapan insanlarin toplumun hayatindan disladiklari hurafenin yerine gercek dini koymak icin neler yapmalari lazim sorusuna butun akillarin verecegi bir tek cevap vardir ve onu yapmislar. Ne yapmislardir? TBMM"nin karariyla yapmislardir. Simdi sizi tekrar altini cizecegim tarihi bir mesaj uzerinde dusunmeye, sizi Elmalili Tefsiri"ni dusunmeye cagiriyorum. Elmalili Tefsiri"nin macerasinda Turk insaninin bugun muhtac oldugu bir numarali mesaj vardir. Ben "Yeniden Yapilanmak" adli kitabimda buna 3 sayfa yer verdim ve bu 3 sayfa icin 36 TV. programi yaptim.
Elmalili Tefsir"i uzerinde dusundugunuz zaman Turkiye"nin basini derde sokan problemlerin cikis noktasina gidiyorsunuz. Nedir Elmalili Tefsiri? 9 cilitlik bir tefsirdir. Ve ikincisi Cumhuriyet"i kuran irade ve Cumhuriyet"in mimarlari, o gun Islam dunyasinin en buyuk mufessiri olan Elmalili Hamdi"yi cagiriyor ve ona diyor ki: "Biz hurafeyi yiktik, kovduk ama dini yikmak, kovmak gibi bir niyetimiz yok. Tam tersine Kur"an"in elinden alinan dini, Kur"an"a teslim ederek yeniden insanimizin hayatina sokmak istiyoruz. Sen bizim insanimizla Kur"an"in tanismasi icin bunu tercume ve tefsir et." O da meclisin bu kararina saygisini ve sukranini ispat ederek bu unvana layik olmak istedigini soyler ve kabul eder. Elmalili Tefsiri"nin ilk baskisi 1936"dir. Ataturk"un olumunden 2 yil once. Simdi bir seyi daha dusunmeye davet ediyorum. Ataturk"u dusunmeye davet ediyorum. Goguslerine teneke rozetler takarak sokaga firlayip "Ataturkcuyum" diyenlerden ve Ataturk"e sovmeyi dinlerine temel ibadet yapan iz"ansizlardan zihninizi ve kendinizi siyirarak dusunun. Ataturk TBMM"den bunun yapilmasina iliskin karari cikariyor. Bunlar tefsirin ilk baskisinin on sozunde yazilidir. Bir seyi daha vicdaniniza tevdi etmek istiyorum. O tefsirin sonraki baskilarindan su anlattigim macerayi giris kismindan cikarmislardir. Nicin cikarmislardir? Yine Kur"an"a sovenlerle, Kur"an"i somurenler orda da beraberdir. Ataturk"e ordan prim cikmaz. Kur"an"a sovenler diyor ki: "Ataturk"un bu dine sadik oldugu, hizmet etmek istedigi, Kur"an"a bagli oldugu anlasilir, cikarin!" Ataturk"e sovmeyi din yapanlar, din tuccari yobazlar da "Ataturk"u ordan cikarin ki millet Ataturk"u dinsiz bilsin, biz rahat sovelim!"......Cikarmislar...... Su Turkiye"de son yillarda dine fatura edilerek Cumhuriyet"e ve Ataturk"e yapilan kufurleri animsamanizi istiyorum. Elmalili"ya bu gorevi meclis veriyor. Simdi Ataturk"un tarihe biraktigi buyuk bir mesaj vardir. Ben bu Elmalili Tefsiri"ni TBMM"nin basi, Turk Devletinin basi sifatiyla yapmiyorum sadece, gonlumle yapiyorum demek icin Meclis"e diyor ki: "Siz karari cikardiginiz zaman bunu milletin butcesinden degil, bunun finansmanini ben kendi paramdan yapacagim" Birinci adim bu. Ikinci adim ne olabilir? Bir dini, hurafelere bogulmus bir dini bu hurafelerden kurtariyor. Bu dinin 604 sayfalik muhtesem bir ilahi kitabi var. Bu kitaba bu dini tekrar teslim etmek uzere bir irade 9 ciltlik dev bir eser halinde bu dinin mensubu milletinin diliyle ve meclisin karariyla! Elmalili bu isi yaptigi zaman din tuccari, hurafe tuccari yobaz Elmalili"ya: "Mustafa Kemal"in ajani", "duzenin adami" demistir. Onu da bilmeniz lazimdir! Bunu diyenlerin torunlari hatta cocuklari bugun Elmalili Tefsiri"ni satarak servetler yapiyorlar, mahalleler satin aliyorlar. Bunu da bilesiniz! Ayni adamlar! Elmalili Tefsiri"ndeki mesaj muhtesemdir. Onun alt baslilklariyla devam ediyoruz. Birinci soru: Ataturk"un Islam ile munasebeti nedir?, Ataturk Islam denince ne anliyor? "Efendim, Ataturk bir yerde mevlut okunurken ayagini indirmistir" gecin bu serserileri! bu ilkellikleri gecin!, bunlarla hic birsey ispat edemezsiniz! Oburu de diyor ki: "Ataturk dine mine karsiydi, cunku ben gordum, mevlut okunurken ayak ayak ustune atmis oturuyordu." Bunlarla Ataturk"un dindarligini ya da dinsizligini ispat eden ilkel mahluklar dinliyoruz senelerdir. Baska birsey daha Ataturk"un din ve Islam ile ilgili fikri mi kardesim? Kilicinin da tersinin kestigi zamanlarda, karnini doyuracak parayi bulamadigi bir zamanda; bu parayi verip, bu tefsiri yaptirmistir! Ataturk"un dini mi? Elmalili Tefsir"indeki din ne ise, Ataturk"un dini odur!. Ataturk"un Islam"a bakisi mi? Elmalili Tefsiri"ndeki Islam"a bakis ne ise, Ataturk"un Islam"a bakisi odur! Bunu teneke rozetle Ataturkculuk yapanlarla, din adina Ataturk"e soven Cumhuriyet dusmanlarina ayni anda ithaf ediyorum! Elmalili Tefsir"ine bakacaksin. Cumhuriyet"i kuran iradenin din konusunda ne anladigi orada saklidir. 9 cilt halinde. Satir aralarindan birseyler kesfetmeye filan da gerek yok. 9 cilt halinde binlerce sayfa. Iste Cumhuriyet"in dini odur! Birsey daha 70 yil gecmis aradan. Bir tek din okulunun olmadigi Turkiye"nin bugun 32 tane Ilahiyat Fakultesi vardir. Bunlardan birinin dekani da benim. Haricten gazel okumuyorum. 24 yildir da bu Ilahiyat Fakulteleri"nde hoca sifatiyla fiilen bulunuyorum. Boyle bir Turkiye"de bugun Islam Ilimleri konusunda bir numarali muracaat kaynagi Prof. Yasar Nuri Öztürk icin de Elmalili Tefsiri"dir. Biz din meselesinde Cumhuriyet"i kuran iradenin ortaya getirdigi o eseri 2. siraya dusurecek hic bir seye tenezzul etmis degiliz! Dinden saltanatlar demistik, dinden servetler demistik. Fakat hala Elmalili Tefsiri"nin birakin onune gecmeyi, yanina yaklasacak bir eser vucuda getirilmis degildir. Bunlar din konusunda cok seyler soyler! Ikinci adim, yine meclis karariyla bu defa hadis alaninda bir numarali kaynak sayilan Buhari"yi yine devrin buyuk hadis bilginlerini cagirarak 12 ciltlik bir tercume ve yorum halinde cikarmistir. Onun da ilk baskisi 1930"lu yillarin sonunda Diyanet tarafindan yapilmistir. 12 ciltlik Buhari tercume ve yorumu. Turkiye Cumhuriyet"i Tarihi boyunca hadis alaninda da onun yerine koyacagimiz ikinci bir calisma yoktur. O halde, biz Cumhuriyet"e hiyanet yerine sadakat suuru icinde olsak; Cumhuriyet"in kurulusu ile birlikte bize din meselesinde nasil yol alacagimiz ve cikis yolunu nerede bulacagimiz da gosterilmistir. Fakat maalesef Ataturk"un olumunden sonra bu atilan iki adimin da ustu ortulmus ve Cumhuriyet"i kuran iradenin bu konudaki tavrinin tam tersine bir gidis takip edilmistir. Iste onun sonucunda geldigimiz nokta budur. Ve tabii Elmalili Tefsiri"nde tecelli eden dini isik, bilgi aydinligi yerini izbelerde turetilen korkunc bir karanliga birakmistir. Simdi Turkiye"de din meselesindeki cehaletin, bilgisizligin fatura kocani buraya mal edilir. Bu cehalet, arkasindan dini istismari getirir. Izbelere itilmis bir deger, gunesten ve oksijenden mahrum birakilmis bir deger izbelerde katran uretmis ve gunun birinde catlaklar bulup fiskirmistir. Simdi Turkiye"de herkesin yuzune, gozune katran sicramistir. Bununla da kalmiyor, gozlerinize vuruyor ve sizi ayakta tutacak herseyi tehdit ediyor. Isin buraya geldigini Turkiye"nin anasini aglatmak isteyen enternasyonal odaklar takip ediyorlar. Haaaa iste burda, diyor ki: "Su katran izbelerden sokaga firladi, simdi Turkiye"nin ayagini kaydirip bunu degerlendirelim." Tepe ustu yere yuvarlanmasi icin surekli bastiriyor. Esasinda dunyanin neresinde Islam"i Kur"an"in disina ceken karanlik hurafe hareketi varsa hepsi, Islam"in dusmanlari tarafindan finanse ediliyor ve destekleniyor. Muslumanlar burada sadece piyon olarak kullaniliyorlar ve dini ihya ettiklerini zannediyorlar! Simdi bakin genel manzaraya: Ideolojiler cokmus, Berlin Duvari yikilmis, din yeniden bir numarali deger olmustur insan hayatinda. Toynbee 1940"da yazdigi kitaplarinda Bati"nin dikkatini cekerek soyle diyor: "Dikkat edin, ideolojiler cokuyor. Yeniden yukselen deger din oluyor. Insanlik dinlerin bunyesinden receteler cikarmaya calisacaktir. Hesabinizi ona gore yapin." Toynbee Ingilizce konusan Bati"nin bir numarali adami, buyuk felsefe tarihcisi ve tarih felsefecisi. Ana eserinin adi "Civilization on Trial&quiot;. Fransizca konusan Andre Malreaux (Kultur Bakani) caga damgasini vurmus, Marksist kokenli bir dusunce adamidir. Malreaux da: "Onumuzdeki yuzyil ya dinler yuzyili olacaktir ya da hic birsey." diyor. Birisi ruhcu, dusunce adami, digeri marksist, materyalist bir dusunce adami. Ama ikisi de ayni seyi soyluyorlar ve soyledikleri cikmis. Bir numarali deger. O halde insanliga ayird edilmek icin de bu degeri kullanirlar, insanligi tahrip etmek icin de bu degeri kullanirlar. Turkiye"yi tahrip etmek icin de bunu kullaniyorlar. Nasil yapiyorlar? Din halkta bilgi zemini tamamen mahvolmus bir deger. Turk insani kendisine bu dini getiren 600 kusur sayfalik kitabin icinde kac tane sure oldugunu bile bilmiyor! Acip okumadi! boyle bir niyeti de yok! O kadar bilgisiz ki Kur"an"da asure tarifi ariyor, Kur"an"da nasip acmak icin sure ariyor, Kur"an"da cennet vizesi vermek icin sure, ayet ariyor. Ve inadina Turk insanini tahrip eden butun hareketlere karsi siginacagi tek liman olan Kur"an-i Kerim"i bir kere acip okumak gibi bir kaygiya dusmuyor. Ne yapiyor? Yanik sesli hafiz ariyor. Veya mezarliktan birilerine okutarak babasina, dedesine cennet vizesi alacagini zannediyor. Yemin ederim Kur"an-i Kerim dininde boyle bir vize muessesesi yoktur! Bosuna dedenizi,babanizi rahatsiz etmeyin! Birakin uyuduklari yerde uyusunlar! Kur"an"in insanligin onunde bir iddiasi var. Ben cennetin yolunu gosteriyorum diyor. Ve acik meydan okuyor. Daha iyisini gosteren varsa buyursun diyor. Yalniz Kur"an kufuru bile cennete gonderme gibi bir deger getirmemistir. Ben diyor, gosteriyorum, en ideal olarak cennetin yolunu ben gosteriyorum. Daha iyisini yapan varsa buyursun diyor. Haaa bir sey daha yapmistir! insana cehenneme gitme ozgurlugunu de vermistir. "Ben bu yolu gosteririm ama, insanin boynuna pranga vurarak insani bir yere goturmem. Boynuna pranga vurulmus bir varligin goturuldugu yer cennet olmaz, hayvan ahiri olur" diyor. Kur"an bunu istemiyor! Kur"an"in cenneti hayvan ahiri degildir. Ne demektir? Ozgur iradesiyle insanlar secim yaparak oraya giderlerse orasi cennet olur. Onun icin Kur"an cehenneme gitme ozgurlugunu taniyan bir kitaptir, hem de cehennemin dibine kadar gitme ozgurlugunu vermistir. Aynen Kur"an"in ifadesidir bu! Bunlardan hic kimsenin haberi yok! Din olarak yasadigimiz seylerin Kur"an"dan onay alip alamadigini dusunmek gibi bir kaygimiz yok! Ve birileri Kur"an dininin basligini kullanarak yeni bir din kurdular ve bu dini insanimiza yasatmak istiyorlar. Bu dinin icinde neler var? Bu dinin icinde Kur"an"dan bir seyler elbette var. Onu tamamen usturayla siyirmis gibi siyirsalar dikis tutturamazlar. Ama bilesiniz Islam adi altinda insanimiza dikte ettirilen, siringa edilen, lanse edilen -ne derseniz deyin- dinin icindeki; Islam"dan cok Arap, Emevi, Bedevi orfleridir. Kur"an Bedevi"ye de musluman ol diyor, adam olmak icin. Birileri Islam adina bize Bedevi yogurdu yediriyor. Simdi bir Islamizasyon hareketiyle mi karsi karsiyayiz, bir Arabizasyon hareketi ile mi karsi karsiyayiz? En ilginc sorulardan biri de budur. Kur"an"in geldigi devrin ve cografyanin orfleri dinlestirilerek, kutsal kilifi gecirilerek bize yutturuluyor! Ve bir manzara karsimiza cikiyor. Bir din ki; Kur"an okuyanlarin ici urperir! Tras olanlari cehennemlik ilan eden, masada oturarak yemek yiyenleri zindik ilan eden bir din! Bir din, Kur"an"i aciyorsunuz, en buyuk dusmani olarak ilan ettigi sirk -yani yedek ilahlari ortak kosmak- bir numarali dusmanidir Kur"an"in. Bu sirkin cocuklarindan bahsederken mesela Tevbe Suresi 6. ayet de soyle diyor; bunlar sana komsu olmak, yakinlasmak isterlerse, onlara da bu imkani ver. Ver ki Kur"an"in mesajini duysun, tanisinlar. Sirkin cocuklari yani musriklere bu imkani ver diyor. Bir evrensel komsuluk esprisidir bu. Musrikler icin Ehl-i Kitap olan Hiristiyanlari, Musevileri demiyorum. Onlara Islam"in muazzez peygamberi hem de hayatinin son yilinda heyetlerine Medine"deki mescidini gunlerce acmis ibadet etsinler diye. Simdi turistleri camiye sokmuyorlar. Ikinci olarak Kur"an o kadar emin ki kendi mesajindan en buyuk dusmani olan putperestlerin bile onu tanimalari halinde ona isinacaklarini kabul ediyor. O ayetin meali aynen sudur: "Musriklerden biri sana komsu olmak, yakinlasmak isterse onlara bu imkani ver. Ver ki Allah"in kelami olan Kur"an"i dinleyebilsinler." Simdi siz yakininizdaki bir Hiristiyanla birakin musrigi bir Musevi ile selamlasirsaniz zinhar gunaha girerseniz. Ayni adam 3 gun sonra bakiyorsun, papazla, hahami onune katmis gidiyor. Nereye gidiyor? Belediyede para verilecekmis, onu almaya gidiyor! Simdi dinin butun degerleri boyle altust edildi! Tabii bunun sonucu ne oluyor? Kur"an"in dini cagin onunde rezil oluyor. Tabii ki Kur"an"daki din rezil olmaz. O Kur"an"dadir ve Kur"an rezil olmaz. Allah"in kitabidir. Ama bizim hayatimiza cektigimiz, din diye soktugumuz seyler rezil oluyor! ve bizim sahsimizda Islam nefret unsuru haline geliyor! Degerli Dinleyenlerim; Dinin altindan butun felaketlerin kaynagi olan bu cehaleti Turk insaninin cikarip atmasi lazimdir. Bu din dusmanlariyla barisir ve yasar. Bu dini dusmanlari asla tokezletemez ve yikamaz. Bu dini perisan eden cehalettir. Onun icin dikkat edin, Kur"an"in ilk emri OKU"dur. Insan hayatindan once neyi kovmak istedigini Kur"an insanliga ilk emri ile bildirmistir:OKU. Yani cehaleti defet! Ikinci ayet tercumesi vahyedilen; kaleme ve yazdiklarina yemin eden ayetlerdir. Birinci emir oku, ikinci emir kalemi ve yazdiklarini kutsa. Yani once oku, sonra yaz, eser uret, adam ol, kisaca. Ondan sonra ayaga kalk! Kur"an"in ilk emrini Islam dunyasi nasil cignemis goruyorsunuz. En az okuyan kitleler arasinda musluman kitleler var. Kur"an"in dediginin tam tersi. Yasadigimiz gunlerde Kur"anin ilk emri OKU! olmaktan cikarildi!, ilk emri kendisinden olmayana söv, o hale getirildi. Gokten tas dusse bunu musluman nufus kagidi tasimayanlardan biliyor. Oyle bir suur felaketi, bir karanlik yarattilar. 1.5 milyarlik Islam dunyasi, kullandigi tuvalet kagidindan arabaya kadar hicbirseyde imzasi yok! Sadece hazir aliyor, yiyor. Kambur gibi insanligin sirtinda! Ve ne kadar acik ve eksik varsa onu da o urettigi, degerlerini alip kullandigi insanlarin sirtina yukluyor. Kendisinin hicbir gunahi yok. Ve elestiremezsiniz.. Gozunuzun ustunde kasin var dedin mi, "isin gucun yok da muslumanlari mi elestiriyorsun" diyor. Yani bu muslumanlar baskalarinin urettiklerini yiyecekler, kullanacaklar, keyif catacaklar, sonra da oldukten sonra da cennet bunlarin olacak! Onun icin oturup tartisiyor Edison cennete gider mi? gitmez mi? Isigini yakiyor. Kardesim Edison cennete gitmeyecekse -coktan gitmis te Kur"an"a sorarsaniz- gitmeyecegini dusunuyorsan, o zaman sende Muhammedi bir vicdan varsa Allah"a yalvar! "Su adam, insanliga bu kadar hizmet etmis, bunu Yarabbi cennete koy sen. Senin lutfun bunu kurtarir" de. Ayip bu, cennete gitmesin diye mucadele ediyor. Nicin ediyorsun mucadele? Hz. Peygamber "Insanlara tesekkuru olmayanin, Allah"a sukru olmaz" diyor. Sen bu adama tesekkur borclusun!. Esen temenni etmekle hickimseyi Allah cennete koymaz. Allah senin mustahdemin degil! ama senin vicdanindan beklenen, -sen rahmet olan bir peygamberin evladi degil misin?,- sana dusen onun cennete gitmesi icin gayret gostermek degil mi? Sana yakisan bu degil mi? Hatemi Tai gibi azili bir puperest icin Hz. Peygamber dua ediyor, "comertligi yuzunden Allah"im onu mukafatlandir, aci" diye...Sen bu peygamberin cocugu degil misin? Ne istiyorsun? Edison zaten coktan cennete gitmis. Cunku musrik degil Edison. Kur"an acikca soyluyor. Musrik olarak olmemis bir insan, Allah ne kadar hesap sorar, azap eder ayri ama sonunda kurtulur ve cennete gider. Sirk batirir insani! Edison musrik degil, Kur"an"da acik yeri var. Derdin ne, insanligin onunde Edison"u cennetten uzak tutmak icin ugrasiyorsun? Sonra da diyorsun ki: "bu dinsizi kurtar". Buna inanirlar mi? Edison"u cehenneme gonderen bir din olmaz olsun demezler mi?! .....Diyorlar!!.......... Yani Edison"u cehenneme gonderen bir dini siz 21. yuzyilin onunde bu sizi kurtarir diye insanliga nasil kabul ettireceksiniz? Edison"la is bitiyor mu? Bakin nerelere geliyor dindeki cehaletin istismara hazirladigi hamurdan uretilen seyler? Bunlar Turkiye"de ayni mabetin on safinda namaz kiliyor. Daha avluya cikmadan o, ona kafir diyor; o, ona zindik diyor. O, onun cocuklarini pic ilan ediyor; o, ona nikahsiz diyor. Niye? Cunku birisi bir partiden, oburu obur partiden; birisi bir tarikattan, oburu obur tarikattan; birisi bir mezhepten, oburu obur mezhepten. N"oluyor Kur"an"in dini!? Muhatabi insan olan, butun insanligi Allah"in kucagi gibi sarmak isteyen bir din, bir takim kliklerin ozel dini, ozel manifestosu oluyor. Kur"an Allah"tan Alemlerin Rabbi diye bahsediyor. Peygamberden Alemlerin Rahmeti diye bahsediyor. Bunlar Allah"i kliklerinin sefi, peygamberi de onun genel sekreteri yaptilar. Parti defterine bakiyor, tarikat defterine bakiyor. Orada kaydin varsa inaniyorsun, yoksa kafirsin! Gun dogarken deftere kayit oluyor. Sabahtan ayni adam Evliyaullah oluyor!, aksamdan kafir! Simdi, Kur"an dininin olculeri insan egosunun istahlarina endeksleniyor. Bakiyorsun Turkiye"de din, parti dini oluyor! Din birakin bizim insanimizi kucaklamasini, Kuzey Kutbu"ndan Guney Kutbuna, Nijerya"dan Sibirya"ya kadar, hatta cag farki gozetmeden butun insanligi kucaklamak istiyor. Kur"an"in dini bu! Siz ne yapiyorsunuz!? Bir insan, bu dinin evrenselligine bu darbeyi vurduktan sonra bunun butun pratiklerini 24 saat hic durmadan icra etse bile, Kur"an"in anladigi anlamda bu adamin dini mini yoktur! Cunku yaptigi is, dinsizligin en zehirlisidir! Ne"rden bileceksin? Bunlari Kur"an soyluyor size! Ve Kur"an"dan iki insan rahatsiz Turkiye"de. Din meselesinin en dikkat cekici noktalarindan biridir bu: 1- Dine, Allah"a, ruha, ahirete soven adam, yani inkarci. Bu rahatsiz Kur"an"dan, gayet dogaldir. Bir tip daha Kur"an"dan rahatsiz: 2- Aksama kadar din slogani atan, dinden servetler yapan, dinden saltanat yapan, dini kimseye birakmayan. Hatta Allah"i sollamaya kalkan din adina! O niye rahatsiz? Cevabi Kur"an"da. Cunku Kur"an bunlara din adina kendilerinde vehmettikleri hakki ve yetkiyi vermiyor. Kur"an-i Kerim bunlara Allah"in vekili gibi hareket etme hakki vermiyor. Peygamberlik bitmistir diyor Kur"an-i Kerim. Hicbir insanin veya grubun Allah"in vekili sifatiyla insanlari yonetme, yonlendirme hakki yoktur. Adam Allah"in vekili sifatiyla kitleyi pesine takip goturmek istiyorsa, bu adam Kur"an"dan nicin rahatsiz olmasin soyler misiniz? Kur"an diyor ki: Bir insan baskalarina iftira etmisse -20 tane ayet var Kur"an"da bunu duzenleyen, Nur Suresi"nde- insan haklarinin ihlalinde en agir mueyyideye, iftira sucuna girmistir. Insan onuruna indirilen en buyuk darbedir. Bir adam iftira etmis ve iftira ettigi belgelenmisse bu adamin ebediyyen taniklik etme hakki yoktur diyor Kur"an. Kur"an bunu diyor mu? diyor... Acin Nur Suresi"ni ilk 3-4 sayfayi okuyun. Orada vermistir. Siz simdi Turk parlamentosuna bakin! Allah"in kullarina iftirayi sanat yaparak oralara gelmis bir yigin serefsiz adam var orda! Kur"an dini din olursa, bunlar nasil din istismari yapacaklar? Dun, Diyanet Isleri Baskaligi"na getirdigi adami, sonra politik cikarlarina uymayan yorumlari oldugu icin bilim adamiymis, takva sahibiymis, insanliga su kadar sene hizmet etmismis hic umurunda degil! Derhal kafir ilan ediyor! Kur"an ona bu hakki verir mi!? Bir Pis Damar Islam"in ilk gunlerinden beri musluman camiasinin basina bela olmustur. Simdi o pis damara da dikkatinizi cekeyim, zehirli kan tasiyan bir damar. Nedir o damar? O damar Islam"in muazzez peygamberinden sonra en buyuk insan unvanini alan Hz. Ali"yi Islam"in mabedinde kafir oldu diye katletmistir! Dikkat edin! Kim Hz. Ali? Islam"in peygamberine ilk iman eden erkektir. Butun hayatini Islam"in peygamberine, Islam hizmetine adamis, Velilerin Sahi unvani olan bir insan. Peygamberin verdigi iki unvan var ona: 1- Ilim Beldesinin Kapisi 2-Konusan Kur"an Bu Hz. Ali"ye Islam"in mabedinde hancer sapliyor, olduruyor onu secdede ve kafir oldugunu ilan ediyor. Dikkat edin! evimi yikti, tarlami aldi diye degil! Keske oyle olsa! Yetmiyor, o pis damar, onun kudurgan sehveti ve hirsi doymuyor bununla! Hz. Ali"nin evlatlarindan birini zehirliyor, oburunu Kerbela Colu"nde dogruyor, kadinlarinin irzlarina geciyor, mallarini talan ediyor! Doyuyor mu?! Yine doymuyor!.. Islam mabedinde 76 yil, peygamberin evladina lanet okuyor! Simdi bu pis damar geri geliyor. Turk insani sunu bilecek, adami dun Diyanet Isleri Baskani yapan, ertesi gun kafir ilan edenler o pis damarin uzantilaridir. Bunlardan kim imanina onay beklerse Allah belanizi verir. Bazilari "Efendim ben ugrasayim da, bu bana musluman desin" gayretindedir. Demez kardesim!, Hz. Ali" ye musluman demeyen sana der mi? Imaniniza Allah"tan onay alma gibi bir kaygiya dustunuzmu yolunuz Kur"an"a cikar. Soyle soyliyeyim baska bir sekilde; yolunuz Kur"an"a cikmiyorsa Allah"tan onay alamazsiniz. O zaman imaniniz birilerinin vesayeti altindadir. |
I - b )
Vesayet altina girdiniz mi din sizin keselerinizi bosaltma araci olur. Sizi Allah"la kucaklastirmak icin bir imkan olmakan cikar. Mezhebin dinlesmesi, partinin dinlesmesi, tarikatin dinlesmesi bunlardir.
Dindeki bu korkunc zulum ve kahir haline gelmis cehalet Turk insanini kendi diniyle mahvedilmek gibi bir noktaya getirmistir. Ve bugun akli basinda herkes dinle aleyhimize oynanan oyunlarin basimiza acacagi felaketlerin isgal ordularinin basimiza acacagi felaketlerden daha buyuk oldugunu dusunuyor. Dindeki cehalet, dinin ideolojilestirilmesine imkan vermistir. Kur"an"dan koparilan din idelojilestiriliyor, Islam ideolojilestirildikce perisan oluyor. Siyasal Islam diyorlar simdi buna. Yani bunu muslumanin siyaset yapmasi manasinda kullaniyorsaniz cok yanlis, o cok yanlistir. Gercek musluman siyaset yapsa da keske, insanlik gorse siyaset nasil rahmete donusur. Ama Islam"i siyasi cikarlar icin bit pazari metaina cevirenler muslumanca siyaset yapmazlar. Onlar Islam"in bas belasidir! Bu ikisini birbirine katmayin. Onun icin musluman siyaset yapmaz gibi bir saplantidan kurtarin kendinizi. Biz tabii musluman gormedigimiz icin, Islam"i somuren bir takim varliklarin ortaya koyduklari kirli faturayi Islam"a cikariyoruz, bu yanlistir! Siyaset insan hayatinin olmazsa olmazlarindandir, hayatin kendisi siyasettir. Siyaset yapsin insanlar. Kur"an "hayirlarda yarisin" diyor. Yani guzel ve iyi uretmede yarisin diyor. Bu kisisel de olur, ekiple de olur. Ama hayir uretmek baskadir, dini saltanat araci yapmak baskadir. Nasil ayiririz? "Hayir uretecegim, en iyisini ben yapacagim" diyebilir bir adam ama bir yere kadar. "Benim disimdakiler cehennemliktir" diyen Kur"an"in anladigi anlamda zindiktir. O halde dini ideolojilestirmekle, hayir uretmek uzere ekiplesmeyi birbirine katmayalim. Din nasil ideolojilestiriliyor? Bunun gostergeleri var. Bu ayni zamanda dinin Turkiye aleyhine nasil kullanildiginin da gostergelerini bizlere verir. Bir iki temel ornek verelim: 1- Cumhuriyet dusmanligi bunlardan biridir. Nerede Cumhuriyet Dusmanligi kokusu duyarsaniz, orada dinin bizim ve insanimizin aleyhine kullanildigini goreceksiniz. Orada Allah rizasi, din kaygisi filan arayanlar sacini basini yolarlar. Bu dinin kitabi kirallik, hanedanlik sistemlerini zulum ve fesat sistemleri olarak tanimliyor. Bu dinin peygamberi "dogu ve bati kiralliklari ayagimin altindadir, bunlarin degeri bitmistir" diyor. Bu dinin kitabi, yonetim erkinin arkasina sur"a ve bey"at"i koyuyor. Bugunku terminolojiyle, cagdas terminolojiyle bunlar Cumhuriyet ve Demokrasi"dir. Boyle bir dinin mensubu Cumhuriyet dusmani nasil olur? Boyle bir dinin mensubu Islam"i demokrasinin karsiti gibi insanligin onune nasil cikarir? nicin cikariyor?: a- Turkiye"yi rahatsiz edecek. b- Ortadogu"da bagli oldugu bir takim despot idarelerin keyfine hizmet edecek. Cumhuriyet ve demokrasi dusmani, hic tereddut etmeden kalibinizi basin! Islam"i kim boyle gosteriyorsa, onun Allah rizasi disinda baska hesaplari vardir. 2-Turkiye icin cok gecerli olan, "sen laik misin, musluman mi?" ayrimi. Bu da yeni cikti! eskiden "fasist misin?, komunist misin?" diye sorarlardi. Simdi bu gitti, getirdik onun yerine baska bir sey adapte ettik. Turkiye"nin anasini aglatacaklar ya! Ve onun usaklarini hemen buldular. Dinsiz usaklari var bunlarin, din tuccari usaklari var. Ikisi de Turkiye"yi tahripte ortak bir payda uzerindedirler. Hic farketmiyor, ikisinin de cani cehenneme! Birisi cagdaslik adina laikligi din yapiyor. Efendim,"A" dedinmi, "Sus sen! gerici yobaz!, A Allah kelimesinin bas harfidir, sen yobazsin!" diyor. Yahu dur! adam belki Armut diyecek, ona bile tahammulu yok! Biri bu. Buna "Cagdaslik Manyagi Yobaz, Devrim Yobazi" diyorum ben. Ikinci tip te "sen laik misin, musluman mi?" diye soruyor. Ne demek laik misin, musluman misin? Laiklik ne zamandan beri din oldu? Bir adama, "Musevi misin? Musluman misin?" diye sorarsin. Laiklik bir portor kavramdir. Sirtina ne yuklerseniz onu tasir, bir tavirdir, bir yontemdir, bir sistemdir. Laikligi din yapmanin ne hukukta, ne felsefede, ne ilahiyatta, ne de sosyolojide gerekcesi olamaz! Devlet laiktir, hukmi sahsiyet olarak devlet laik olabilir, holding laik olabilir. Hicbirine hegemonya vermez. Ama birey, ic dunyasi ile de birey oldugu icin her sey olabilir. Muslumandir, Hiristiyandir. Devlet laiktir, Allah"a sukur laiktir. Olmasaydi ne olurdu? Istanbul"un kenar mahallelerinde ayni camiide namaz kilan adamlar birbirini asardi! "Olur mu oyle sey!?".... Bakin Afganistan"a! Bunun neresi dindir? Islam adi altinda yari putperest bir Bedevi saltanatini orada koklestirmek istiyorlar. "Laik misin, Musluman misin Edebiyati" nin arkasinda Turkiye"yi nerelere goturmek isteyen, ne gibi istahlar var bunu dusunmeniz lazim. "Efendim, Anayasa"dan laiklik ciksin.." Senin nerene batiyor Laiklik? Anayasasinda laiklik olmayanlarin hali ortada! Derdi o degil, derdi ayni safta namaz kildigi insanlari, kendi kligine kaydi olmayanlari kafir ilan ediyor ya, bunu infaz safhasina gecirecek, onun pesinde! Simdi din Turkiye"de nasil insanimizin aleyhine kullaniliyor dusunun. Dini Kur"an"in getirdigi ve Hz. Peygamber"in tanittigi bicimde tanimazsaniz, dinle ulkeye oynanan oyunu cozemezsiniz. Onun icin; Turkiye"yi sevenler bu dine inanmasalar da, bu dinin istismar edilmesine, karsi cikmalidirlar. Simdi anladiniz mi niye seferberlikten soz ediyorum? Gayri muslim"e de ayni seyi soyluyorum. Bu sizin insanlik borcunuzdur. Metafizik bir iman realitesi olarak Islam"i tanimiyor olabilirsiniz. Ben bir iman gercegi olarak Islam"i taniyorum, ama siz sosyolojik bir Turkiye gercegi olarak benim gibi bu isin istismarina karsi cikmalisiniz. Benim icin bir iman konusudur. Senin icin de bir sosyolojik fenomendir. Degil mi ki, Turkiye aleyhine kurulan tuzak seni rahatsiz ediyor. Din istismar edilince parlamento ne hale getirilmistir? Bu soylediklerimi kangren haline getirenler parlamentoda! "Parlamentodan baslayarak duzeltelim" Deli misin sen kardesim? Bir hastaliga sebep olan mikrop, hastaligin tedavisinde nasil kullanilir? Senelerce hurafeye yag cekmeyi birakin dedik. Bunlara, Allah belanizi verecek; sizi rezil, kepaze edecek dedik. Etti iste! Bakin halleri ortada! Birakin bit pazari mantigiyla oy hesabi yapmayi, birakin bit pazari cazgiri olmayi da biraz devlet adami olun! Senelerce yapmayin dedik, siyaseti kirlettiniz! Siyaset yalanci meslegi oldu, sahtekar meslegi oldu! Gercekten hizmet uretecek Turk cocuklari sizin yuzunuzden siyasete girmiyor! Birakin, onlar hizmet etsinler! Siz cekin, gidin diyoruz. "Hayir, fosillerimize tapacaksiniz" diyorlar!... Aziz Dinleyenlerim; Bir tek cikar yol kalmistir:Kitlenin Suurlanmasi ve Ayaga Kalkmasi. Seferberlik bunu gerektirir. Herkes kulahini cikarip, onune koyacak. "Ben ne yapabilirim?" diye soracak. Ve ilk yapilacak acil is, dinin ulke aleyhine kullanilan bir tahrip araci olmaktan cikarilmasidir. En acil is budur. Onun icin bir seferberlik yapilmalidir. Ilk adim Kur"an"i tanimaktir. Kur"an"in kapaklari arasinda ne varsa din, bileceksiniz ki odur. Peygamber de oradadir. Kur"an disinda bir peygamber ararsaniz; yolunuz Kur"an"in peygamberine cikmaz! Benim bir calismam var, yayinlanacak. Yine kiyamet kopacak tabii.. "Allah"in Muhammedi ve Ötekiler" diye.. Bir yigin Muhammed var size Kur"an"in Muhammed"i diye onlari yutturuyorlar, inanmayin! Kur"an"in Muhammed"i, Kur"anin icindedir! Hz. Ayse"ye soruyorlar: "Bize Hz. Peygamber"i anlat." Guluyor, "Ne bicim soru soruyorsunuz? Peygamber"i merak eden, gitsin Kur"an"i okusun, Peygamber ordadir. Onun disinda bulamazsiniz onu" diyor. Hz. Ayse, Peygamber"in esi. Simdi aradan 1420 sene gecmis. Siz nerede bulacaksiniz Kur"an"in Muhammedi"ni? Bunlarin size anlattigi Kur"an"in Muhammed"i degil!, Kur"an Muhammed"i Alemlerin Rahmetidir. Bunlarin anlattigi bir Bedevi Sefidir! Tras olanlari cehenneme gonderir. Arap fistani giymeyenleri zindik ilan eder. Masada yemek yiyenleri cehennemlik ilan eder. Boyle Allah"in Muhammed"i olur mu!? Allah"in Muhammed"i Kur"an"in icinde ve sizin ondan haberiniz yok, insanligin ondan haberi yok. Olsa, en cok muhtac oldugu deger o bugun, ama haberi yok. Din de Kur"an"in icinde, onun disinda kalan din min degildir! Ya Bedevi orfudur, ya Saman orfudur! Kimin neyiyse, alsin basina calsin! Kur"an"dan dini yeniden kesfetmek zorundayiz diyorum. Bunun icin yikacagimiz bir iki tabu var. Kur"an"i tanimak ne demektir? Kur"an"i asirlardir ufurtuyorsunuz. Kur"an ufuruk kitabi degildir! Okunacak kitaptir! Kur"an"i okumak demek, Kur"an"i herkesin kendi bildigi dilde okumasi demektir. "Arapca bilmeyenler Kur"an"a el surmesin" diyen zihniyeti asmak lazimdir. Bu bir engizisyon papazligindan transfer edilmis zulumdur. Evet, Kur"an Arapca vahyedilmistir. O sekliyle korunacaktir. Buna kimsenin itirazi olamaz. Hicbir tercume Kur"an degildir. Ama Kur"an butun dillere tercume edilerek okunacaktir. Allah"in istedigi bu. Cunku Kur"an"in muatabi insandir. Insan, Kur"an"da Allah"in kendisinden ne istedigini anlamak icin bildigi dilde okuyacaktir. 6 milyar insan Arapca ogreninceye kadar Kur"an"i Himalayalar"da magaraya mi hapsedeksiniz?! Kur"an bir mesajdir. Kur"an Hint mantrasi degildir! Ne dedigini anlayacaksin! Bunu asiyorsunuz, ondan sonra baska zulum tezgahlaniyor.Okumayi sarta bagliyorsun, sarti olmaz! Sen suna okuma desene!! Bunlarin Kur"an ve peygamberle ilgisi yoktur. "Basin acik Kur"an okuyamazsin", "Sokaga cikamazsin, abdestin bozulur"..... Abdestin nelerden bozulacagi bellidir. Hangi Fikih kitabini alirsan, abdestin neden bozulacagi yazar. Birakiniz insanlari, Mehmet Akif"in kemikleri sizliyor simdi! Dinine, namazina, abdestine onay alacak! Kitleyi korkunc bir riyakarligin icine sokuyorlar! Riyakar, maskeli musriktir! kurtulusu yoktur. Birakin insanlar o zaman gunahkar kalsinlar. Bir insan ibadetlerine Allah disinda birinden onay almak ihtiyaci duyarsa dini riya istila etti demektir! Yillardir ufurup duruyorsunuz, okumaya gecelim simdi: Maun Suresi: "Dini yalan sayan kimdir biliyor musun? Kamunun malindan calar, kamunun malini, milletin malini gaspeder, ibadetleri sov araci yapar. Ibadetleri sov araci yapana yaziklar, lanetler olsun." Gunahkarlara lanet okuyan bir din yoktur insanlik tarihinde. Din aksine, gunahkarlari kurtarip Allah"a gotursun diye gelir. Dinin gunahkarlardan sikayeti yoktur. O"nu inleten riyadir, ikiyuzlulugun dine sokulmasidir. O zaman birakin insanlari, birakin da hur iradeleriyle, acik yureklilikleriyle yapmasinlar ve gunahkar olsunlar. Zorlarsaniz riyakar olacaklar, o zaman batacaklar. Aman yapmasinlar! Kameralar esliginde abdest, namaz. Iki rekat namaz kilacak binayi dort kez turlar.. Gosteris yapacak! Senin zorun ne bu namazla?! Kazasi var namazlarin, cem"i var. "Namazlari uce indiriyor" diye feryad ediyor! Bakin cehalet basimiza ne isler aciyor?! Bes vakit olan namaz cem ile uc vakit olarak da kilinabilir mazereti oldugu surece. Sen bunu niye sakliyorsun?! Yeni bir din mi kuruyorsun?! Mazereti, mesgalesi olan; oglenle ikindiyi, aksamla yatsiyi birlestirebilir. Peygamberimizin sunnetidir bu! Sen bunu niye sakliyorsun?! Sen Allah misin, peygamber misin?! Sen yeni bir din mi yaratiyorsun?! Bunu, peygamber yapti bilmedi mi? Niye sakliyorsun bunu milletten? Sonra bana diyor ki: "Ya tamam da kardesim!, bunu acmasan olmaz mi?!" Fikih Profesoru bu adam! Yakaliyorum bir yerde soruyorum kendisine: "Ben senin namazlari cem edip kildigini biliyorum. Sen nasil bunu soylersin?" diyorum. "Yahu Yasarcim! yanlis anlama. Biz aramizda bunu uygulayalim ama halka bunu acmayalim." Eee dedim ki: "Kardesim Kur"an"in dini kast dini midir? Allah"tan korkmuyor musun?! "Ya anladik, tamam" diyor. Din ideolojilestirildimi Turkiye"yi rahatsiz etmek icin kullaniliyor. Dinin degerleri alt ust ediliyor, yalanlar uyduruluyor, manipule ediliyor. Halk rahatsiz edilsin, devlet cikmaza sokulsun. Halkla devlet birbiriyle bogusturulsun. Senelerce 70 yasindaki profesorun okuttugu ogrencisine diploma toreninde elini siktirmiyor. Torunu yasindaki ogrencisine! Neymis efendim inancina aykiriymis! Allah senin cezani versin! Yalan oldugunu bal gibi sen de biliyorsun. Islam"da kadinla erkegin tokalasmasini yasaklayan bir sey var mi?! Nerden cikardin bunu?! Gecenlerde "rating" rekoru kiran bir TV. programinda senelerce bunu yapan adamlardan birisi ne dese begenirsiniz?! "Efendim, ben kitabima bunu koydum. Kadinla erkegin tokalasmasi haramdir diye. Fakat sonradan bunun Islami bir temeli olmadigini, uydurma bir soz oldugunu anladim. Kitabimdan cikaracagim onu. Iyi bir firsat cikti. Halkimiza bunu buradan duyurmak istiyorum." Yahu 20 sene gecti aradan! Sirf bu yuzden neredeyse cinayetler islendi! |
I - c )
Ben torunum yasindaki ogrencinin elini sikmak istiyorum. "sen sikma" diyecek. Niye? Oradan hir cikaracak, egitim muessesesi ile halki birbirine dusurecek. Hasa boyle birsey Kur"an"da yoktur! Olsa bile Islam"da Zaruret Prensibi diye birsey vardir. Zorunlu hallerde yasaklar bile zorunlu hal gecinceye kadar askiya alinir. Sen samimi bir dindar olsan o prensibi isletir, halki burada yemezsin. Peygamber kadinlarla tokalasmamistir. Dogru, ama sen kimi kandiriyorsun? Bunlarin dinde izahi yapilmis, prensipleri belli.
Peygamber hayatinda sogan, sarimsak da yememis. Yasak mi sogan, sarimsak yememek, Islam"da?! Peygamberimizin nubuvvetinden kaynaklanan, ona indeksli ozel tavirlari vardir. Ama bunlar ummetini baglamaz. Bunlar bellidir, tokalasma da onlardan biridir. Niye yalan soyluyorsun millete dupe duz? Kendisi tokalasmamistir kadinlarla ama sahabisine diyor ki "git benim adima surada toplanan kadinlardan bey"at al gel." Yani onlarla el sikisarak vekalet al gel. Yasak olsa gonderir mi? Sogan yemiyor, sarimsak yemiyor. Bazi hayvanlarin etlerini yemiyor. Halk kendini bunlari yemekten cekince: "ben yemedimse o benim zevkim, bazi ozel durumlarim var. Millete haram, yasak filan yok, yiyin." diyor. Bunlari bu millet bilmiyor diye niye yalan soyluyorsun sen? Kur"an-i Kerim kadin , erkek birlikte veya ayri ayri yemek yemenizde bir beis yoktur diyor. Eeee, sen niye insanlari haremlik-selamliga tabi tutupta putperest Bedevi orfunu getirip satiyorsun Hz. Peygamber"in burada hassas oldugu bir tek sey var. Diyor ki: "birbirine mahrem olmayan, bir erkekle bir kadin -ozellikle gencler- tohmete, saibeye,ithama vesile olur diye; tohmet yaratacak sekilde uzun sure basbasa halvet halinde bir yerde kalmasin." Bunu soylemeyen bir terbiye var midir? Ne diyecekti yani peygamber? "cekilsinler bir merdiven altina, orada kalsinlar" mi diyecekti? Birbiriyle gorusen musluman aileleri arasinda niye boyle bir maskaraligi sergiliyorsun? Nerden cikariyorsun bunlari? Butun bunlar dinin ulkemizi ve insanimizi nasil manipule etmek icin kullanildiginin delilleridir. Bunlari anlamak icin profesor dinlemeye gerek var mi Allahaskina!? rica ediyorum sizden! Kur"an"i okursaniz goreceksiniz. Muezzin dinlemeye bile gerek yoktur bunlar icin. Dini yalan saymanin iki alameti diyor Kur"an: kamu malindan calmak, cirpmak. Pasif ve ya aktif kamu mallarinin ulasmasi gereken yere ulasmasina engel olmak. Pasif olarak da kamu haklarina tecavuz edilebilir. "Efendim ben calmiyorum" ...calmiyorsun ama, kurdugun KIT"lerle habire devleti zarara sokup, milletin kursagina gidecek paralari, oradaki aciklarin subvansiyonu icin harcatiyorsun. Bu ne oluyor? Kur"an oyle bir ifade kullanmis ki "bu da aynen calmaktir" diyor. "benim aklim ermedi..." Aklin ermediyse devlet yonetimi eblehler isi degildir, git otur yerinde ciftcilik yap. Aklin ermiyorsa otur yerinde. Ben kalkipta 1.63"luk boyumla guzel erkek yarismasina girer miyim? Kiyamet mi kopuyor yani? Sart mi benim girmem? Ben de ilmimle, irfanimla temayuz ederim. Ama demek ki, hangi isi iyi yapiyorsan onunla adam ol. Dini yalan saymanin iki tane alameti bakin nasil cagin ustune tasiyor insani. Kamunun malindan calan ,dine riyayi sokan ve ibadetleri sov araci yapanlar dini yalan saymis olurlar diyor Kur"an. Kim diyor bunu? Kur"an.. Adeta 1997 Turkiye"sinin fotografini cekiyor! Hz. Peygamber"in bu sureyi (Maun Suresi) tefsir eden bir tavri vardir ki bu iyice muthis. Dizlerinin dibinde sehit olmus bir sahabisine aglayarak: - Biz de senin gibi sehit olsak, cennete gitsek, cennet sana asik" filan gibi laflar edenlere - Susun diyor. - O cennete filan gitmedi, sehit de olmadi. Su anda cehennemin ortasinda yaniyor. - Ey Allah"in Resul"u boyle sey olur mu? Bakin Allah"in Muhammedi"nde neler var! Iste sunnet bunlar! Bedevi fistaniyla, tras olmamak degil! - Nasil olur? diyorlar - Bu senin sahabin, senin dizlerinin dibinde sehit oldu. Niye cehennemi boylar? - Boylar diyor. Cunku milletin malindan bir kumasi caldi, kendisine elbise yapti. Onun icin sehitligi de gitti. Cenneti de gitti. Soru bir: Bu dinin peygamberinin bizzat tanikligi ile milletin malindan uc arsin kumasi calan bir sahabi cehennemi boluyorsa, bizim milletimizin nimet ambarindan kasalarina trilyonlari hortumlayanlarin akibeti ne olacak? Soru iki: Sahabiler diyor ki peygamberimize bu soz uzerine: "Ey Allah"in elcisi farzedelim ki bir gunah isledi, tamam ama uc arsinlik bir kumas icin senin sehit bir sahabinin boyle bir akibete ugramasi biraz agir degil mi?" Simdi cevaba bakin. -Bu cevabi yazdim. Bunu ilk defa Turk Ilahiyat Literaturune ben koydum. Hic bahsetmezler. 10 yil once yazdim. "Ciplak Uyari" adli kitabimda dedim ki: "Maun Suresi Turkiye"yi tokatliyor, dikkat edin." Dinleyen olmadi, bakin o tokatlarin sonu nereye geldi? Turkiye"nin haline bakin!- Cevaba bakin: "Degil uc arsin kumas, milletin malindan bir takunyanin tasmasini da calsaydi yine ayni akibete ugrardi." Simdi siz bu dinin neresinde oldugumuzu bir kez daha sorun. Iste dinin insan hayatina ruh verecek guzellikleri buralardadir. Mahalle hesabi gibi cetele tutupta onun bunun kac rekat namaz kildigina, kac santim eteginin kisa olduguna, kac gun oruc tuttuklarina dini mahkum ettiginiz zaman bu dinden hicbir hayir goremezsiniz. Biri size bir besmele cekip, bir edebiyat yaptimi pusup oturuyorsunuz cunku bir seyden haberiniz yok. Ya ne yapacaksiniz? "Otur yerine kutsali istismar eden yarasa" diye adama bagirmaniz lazim. Bunu yapmak icin fazla bir seye ihtiyac yok. Su Kur"an"i okuyup onun disinda din olmadigini bilin yeter. Allame olmaniz gerekmiyor. Ama agzini acan adama "Sen dur bakalim, bu soylediginin yeri neresidir?" demelisiniz. Herkesin evinde Kur"an var. En yuksek yere asilmis, ellenmemis, kuflenmis! Kendini kandirma! Senin dilinde olucak Kur"an, bir de asagida olucak. Arabanin torpido gozune koyun onu. Onu Allah yuksekten asagiya indirdi. Calisma odalarinizda, mutfaklarinizda tutacaksiniz. Okuyacaksiniz! Sizlere laf edeni yargilayacaksiniz! "Gel bakalim, n"erde? Goster!" diyeceksiniz. "Ben onu okumadim" diyorsa "Okumadigin kitap hakkinda hukum verme" diyeceksiniz. Ilk is: Kur"an"i tanimak ve din denen seyi Kur"an verileri ile yeniden kesfetmek ve din adina ortaya getirilenleri Kur"an"dan hareketle sorgulamak ve yargilamak. Iste Turkiye" nin bugun muhtac oldugu seferberligin ilk hareketi budur. Umarim bir cogu gayet acik soylediklerimin. Bir kismini da satir aralarindan anlamisssinizdir. Prof Yasar Nuri ÖZTÜRK |
I - a )
Seytan in egemenlik kurmasinin Sasmaz göstergelerinden biride ilimsizlik ve ilim düsmanligidir.
Seytan in kötülüklerini * TELBISU IBLIS * ( Seytan in kaosa itmesi-kirletip pisletmesi ) Adini verdigi Ünlü eserinde Ibnü"l CEZVI Bu noktayi ele alirken söyle yaziyor: "" Seytan in Tasavvuf ve tarikat erbabini telbisi ( Adladip pisletmesi )nin esasi bu insanlari ilme sirt cevirir duruma getirilmesidir. Seytan onlari: ILIM degil IBADET önemlidir diyerek aldatmistir.Bu aldanis üzerine Ilim kandilleri sönen tasavvuf ve tarikat cevreleri, Karanliklara yuvarlanmistir...Ilimlerinin yetersizligi yüzünden bilincsiz bir sekilde Uydurma Hadsilerin baskisi altinda kalmislardir.. Bu hal onlari kendi vesveselerine BATIN ILMI adini verip ILIMLERI ise ZAHIR Ilmis diye kücümsemeye ve Nihayet BILIMI Inkara götürmüstür.. ( Teblisü Iblis ,188 ) Halkin Zihnine Bir ZEHIRLI KIYMIK gibi sokulmus bulunan bir slogana göre: "" Seytan in bilgisi coktu ama yinede batti.O halde önemli olan ilim degil ibadettir "" Bu zehirli slogana dayanak olabilecek tek bir VAHIY ÜRÜNÜ gösterilemez. VAHYE GÖRE: Seytan Bilgisi yüzünden degil Inadi ve CEHALETI yüzünden batmistir. Günümüzde de Kuran ilminden cok Cehaletle istigal eden kitleler Seytan in konumunda seyr etmektedirler. Peygamberden sonraki yüzyillarin özellikle Sekil ve merasimi öne cikararak Slogan ve kisve ile seckinlesmek isteyen Tarikat cevreleri,ilimin denetiminden kacmak icin yogun bir bilim düsmanligi gelistirdiler.Yukarida andigim slogan bu düsmanligin MASKELENMIS BIR IFADESIDIR ! Bu slogani Islam dünyasina Egemen kilmak isteyenler kendi hesaplarina uygun bir TAKVA anlayisi gelistirerek ILIMLE MÜCADELEYI bir tür TAKVA SAVASI halinde tanittilar. Öyle ki onlarin katinda Ilimle TAKVA arasinda ters oranti vardir: ILIM ARTTIKCA TAKVA AZALIR ! Cünkü Ilim arttikca insan biraz daha SEYTANLASIR !.. Bu anlayis KURAN in hayata sokmak istedigi anlayisin tam tersidir.. Kuran Allah a yakinlik ilim arasinda dogru oranti Göstermektedir. Tarikat Seytanciliginin tam tersini söyler KURAN: Ilim arttikca Takva ve ALLAH i bilmek artar ( Fatir ,28 ) Dogrusu su ki: Ilim sahiplerinin Zaman zaman Din e ve Diyanete karsi cikislarinin sebebi,Ilmin dinden ve Allah dan uzaklastirici rol oynamasi yüzünden degildir;sebep Din adina ortaya getirilen anlayislarin Sahtelikler ve akildisiliklarla dolu olmasidir. Seytan in ordusuna kayitli sahte din cevreleri buna hic deginmezler.Sanki ortada gercek bir Din var da ILIM SAHIPLERI buna karsi cikiyorlar !.. Bu yaptiklari isledikleri günahlara tas cikaran bir kötülüktür. Cünkü bu kötülük Topluma ve Hatta bütün insanliga zarar vermektedir. Anilan Kötülük Günümüzde ILMIN yerine eski Din temsilcilerinin kabullerini koyan bir taklitcilik seklinde sergilenmektedir. "" Eski Ulemaya saygi "" seklinde yürütülen bu Ilim düsmanligi,Islam a ve insanliga Ihanetin en tehlikelilerinden biridir. Setan ordusunun Dogal elemanlari olan dinci sömürü sinifi,Vahyin ilimsiz hic bir ise yaramiyacagi yolundaki ( Güven in vurguladigi gibi ) Kuransal Kabulüde Unutturmustur. Baska hic bir kanit olmasa,Kuran in ilk emrinin ** IKRA- OKU ** olusu Bu söyledigimi belgelemeye yeter.Halbuki daha pek cok KURANSAK KANIT vardir .. Kuran a göre vahiy Insanlik dünyasina indigi andan itibaren ilme dönüsmektedir.Bunun acik anlami sudur: Vahyin muhatabi olan bizlerin,yeryüzüne inmis Vahiy ürünlerinden yararlanmamiz ancak bilim sayesinde mümkün olacaktir. Asirlardir Fark edilmeyen veya Üstü örtülen bu gercek su ayetlerde Ifadeye konmaktadir. ( Bakara,145; Ra"d,37 ) Bu iki ayette Peygamber e Vahy edilen gercekler **ILIM ** Olarak adlandirilmaktadir.Hz.RESUL ilim ile degil,Vahiy ile beslenen bir bilgi-isik odagi oldugu halde ,ona gelen mesajlara neden ILIM denmektedir ? BIZE DERS VERMEK ICIN !.. Adete su söylenmektedir: Iste VAHIY yeryüzüne indi.Bundan sonrasi Ilimle ona yaklasarak yararlanmaya kaliyor.Artik O sizin icin iLIM konusudur.Eger o na ILIM ile yaklasmazsaniz bos arzu ve heveslerinizin tutsagi olur,HÜSRANA UGRARSINIZ ! ZALIM DAMGASINI YERSINIZ !.. |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 17:26 Uhr. |