Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Kultur & Gesellschaft (http://localhost/forum/showthread.php?t=4268)

xassitoni31 06.03.2008 16:49

TSK-CHP gerilimi tırmanıyor
 
Genelkurmay"ın "Yapılan haksız eleştiriler hainlerden daha fazla zarar veriyor" açıklamasının ardından başlayan TSK-CHP gerilimi tırmanıyor.

Hain ve Seviyesiz olarak nitelendirilen Baykal ne yapacagini sasirdi. Artik Atatürk"ün arkasindada saklanamiyor.

kisce 07.03.2008 14:13

Arabesk ve kadercilik
 
Kimi insanlar asla harika bir yaşam süremiyeceklerin düşünür, çünkü çok zor bir geçmişleri olmuştur. Bu insanlar böyle düşünerek kendileriyle bir anlaşma yapıp bu “gerçekle” birlikte yaşamayı seçmişler.

(R.Sharma)

bizim toplumumuzu ne kadar iyi anlatiyor ...

10.03.2008 00:52

Aristoteles hat den Begriff der
 
Kausalität eingeführt, nämlich die Beziehung zwischen Ursache und Wirkung. Trotz allem wehren sich die Menschen immer noch gegen die Kausalität und halten an ihrem göttlich vorbestimmten Schicksal fest.

xassitoni31 10.03.2008 09:38

AssiToni hat den begriff der
 
multikausalität eingeführt :))))

du mit deinem religionskomplex. musst auch alle themen mit ner religion oder dem türkischen verbinden.

woher kommt dieser starke drang??? :DDD

ausserdem ist der begriff kausalität nicht von aristoteles eingeführt worden!!!!
und aristot vertrat folgende vier formen von kausalität: causa materialis, causa formalis, causa efficiens und causa finalis

önce ögren sonra konus

xassitoni31 10.03.2008 12:09

TSK"yı hedef alan bizzat beni karşısında
 
bulur.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt

Büyükanıt, CHP Lideri Deniz Baykal"ın sınır ötesi operasyonun ABD"nin isteği ile sona erdirildiğine dair iddiasına çok kızdığını belirterek bu ifadelerin "hakaret" olduğunu söyledi.

Ve yine CHP"yi Hain ve Seviyesiz olarak tanitti!!!!

Türk Silahli Kuvvetler bunu diyorsa dogrudur!!!
Demek ki CHP ve onun Lideri Deniz Baykal bir Hain ve CHP bir Seviyesizler Klubüymüs.

10.03.2008 18:31

Hast du auch irgendwelche sinnvolle
 
Gegenargumente zum Thema zu bieten oder soll ich immer wieder auf deine ständigen Lappalien bzw. belanglosen Texte antworten??

"Das Schicksal, ob gut oder schlecht, daß es von Allah alleinbestimmt ist."

aysenisahoca 10.03.2008 19:14

git leh ve aleyh´in manalarini ögrende
 
gel.
klugscheißer kardesim, ben ne yasdiysam, öyle demek istedim, ne dedigimi ve ne yasdigimi biliyorum, türkcem kitsa git kitap oku hem genel bilginede iyi gelir....

eline diline beline sahip ol
fiii emanillah...

xassitoni31 10.03.2008 20:03

yazmak vs yasmak
 
yasmak yine baskadir :))))))

hüüü bilgili yasli kari

eline diline ve evlatlarina hakim ol

xassitoni31 10.03.2008 20:05

ich denke es ist sinnvoll genug
 
andere und dich auf deine falschen behauptungen aufmerksam zu machen.

sonst glaubst du ja weiterhin du wärst der superbrain :)))

aysenisahoca 10.03.2008 20:13

hain´ kelimesine takilip kalanlara....
 
hain kelimesi 20. yy´in ortalarina dogru tarihin sayfalarina gömüldü.
hain, diktatör ve komünist ülkelerde devlete veya askere kafa tutan yada isteksi görünenlerin yaftasi ve idam sebebi olurdu.

21. yy´a girdik, türk siyasetcileri gelismek ve homo- sapiens durumuna düsmek istemiyorlarsa, bu kelimeyi tarihe gömmek mecburiyetindeler.

hain yaftasiyla siyaset yapan sürsün kendini nigdeye, bolunun paari gecti....

aysenisahoca 10.03.2008 20:15

Türkiye imajını zedeledi
 
Türkiye, Kuzey Irak"tan ABD baskısı nedeniyle çekildiyse, 1 Mart tezkeresiyle süper güce karşı koyarak elde ettiği imaja zarar vermiş demektir


MUHAMMED NUREDDİN

Türkiye"nin PKK"ya yönelik kara harekâtı ABD"nin yeşil ışığıyla başlamıştı ve kırmızı ışığıyla son buldu. Türk yetkililer haliyle sürpriz çekilmeyi gerekçelendirmeye çalışıyor, ama aşağıdaki göstergeler operasyonu bitirme kararının sürpriz olduğunu ifade ediyor.
Öncelikle, Türkler harekâtın hedefini belirlememiş ve güçlerinin, hedefe ulaşır ulaşmaz döneceğini ifade etmekle yetinmişti. İkincisi, Türk yetkililer perşembe akşamı, yani çekilme kararından birkaç saat önce harekâtın devam ettiğinde ve Genelkurmay Başkanı Büyükanıt"ın ifadesiyle, "bir yıl bile sürebileceğinde" hemfikirdi. Üçüncüsü, cuma sabahı aniden, harekâtın bittiği açıklanıyordu. Dahası, kararın alınmasından saatler sonra Başbakan Erdoğan, o akşam yapacağı ulusa sesleniş konuşmasını değiştiriyordu. Zira karar, başbakanın konuşmasında yer alan "operasyonun hedeflerini gerçekleştirene kadar süreceği" ifadesiyle çelişiyordu.
Ayrıca çekilme aniden meydana geldi ve hedefler gerçekleşmedi. Hedefler perşembe akşamı ve cuma sabahı gerçekleşmiş olamazdı. Operasyonun bitişinden sadece birkaç saat önce, Hindistan"da bulunan ABD Savunma Bakanı Gates Ankara"ya operasyonu en fazla iki haftada bitirmesi gerektiği, yoksa ABD"nin istihbarat işbirliğini keseceği uyarısında bulunmuştu. Hatta Hürriyet gazetesinin yazdığına göre Gates Ankara ziyaretini iptal etmeyi düşünüyordu, ancak "ABD uyarısı"nı bizzat iletme kararı aldı. Son olarak, Gates"in Türk yetkililerle görüşmelerinden sonra ABD Başkanı Bush, operasyonun bitirilmesi için acele edilmesine dair benzer bir uyarıda bulundu.
Bu gelişmeler, harekâtın yoğun Amerikan baskısıyla son bulduğu ve hedefi gerçekleştirmediğini teyit ediyor. Genelkurmay açıklaması, kararın arkasında ABD"nin bulunmadığı konusunda ikna edici değildi. Çekilmenin nedenlerine dair yanıt bir dizi soruyla verilebilir:
Türkiye operasyon süresini ve sınırlarını ABD"yle anlaşmaksızın mı belirledi? Ankara, Kandil"e ulaşmaya ve PKK"yı, ABD"nin örgütü Türkiye ve İran"a karşı kullanma imkânını kaybedeceği biçimde yok etmeye niyetli miydi? Ankara, Kuzey Irak"ta üs olarak kullanacağı, ABD"nin bölgesel planlarını değiştirecek yeni bir oluşum yaratmak mı istiyordu? Veya çekilme, Ankara"nın ABD"yle istihbarat işbirliğinin sürmesini tercih etmesinin sonucu mu? Yoksa Ankara"nın, Washington"ın Afganistan, İran ve füze kalkanı konularında işbirliği gibi taleplerini reddetmesinin bir sonucu mu? Son olarak, çekilmenin, ABD"nin, Gazze ve Lübnan"da yaşanacaklara kanalize olmak için Kuzey Irak"taki patlamayı söndürme eğiliminin sonucu olup olmadığını sorabiliriz. ABD Ortadoğu ve Kuzey Irak"ı aynı anda takip edemez.
Sürpriz çekilme her halükârda, Türkiye"nin 1 Mart tezkeresi sonrası çıkarlarının dünyanın en büyük gücüyle koalisyonunun bile üstünde olduğuna dair kazandığı olumlu imaja uygun düşmedi. Türkiye, bölgedeki diğer ülkeler gibi Amerikan kontrolüyle hareket eder oldu.
Bu olay, Türk-Amerikan ilişkileri ve ülke içindeki sonuçları değerlendirilmeksizin veya ne elde edildiği sorgulanmaksızın geçiştirilemez. Türkiye çözümün gerçek anahtarı kendi cebindeyken Kürt sorununda hâlâ başarısız oluyor, askerlerini ve imajını kaybediyor.
(Katar gazetesi Şark, 3 Mart 2008)

xassitoni31 10.03.2008 20:17

daha dün baska konusuyordun
 
ama benim daha öncelerdende far kettigim gibi.

Isine gelmeyince herkimse hersey kötü yorumlanabiliyor :)))))))))

Evet dinlere saygisiz davranmak 21 yüzyilda cok nadir görünen birsey olmasi gerek. Ama hala aptal insanlarin oldugunu anlayabiliyoruz.

hüüüü donsuz kadin
Eline, diline ve kalin beline hakim ol

aysenisahoca 10.03.2008 20:18

chp´ye hain derken mhp´yi unutanlar
 
hain kelimesinden mhp chp´den daha fala alinmisti. nedense unutturulmaya calisiliyor?

xassitoni31 10.03.2008 20:20

evet haklisin kalin belli kadin
 
mhp"ye ve chp"ye yönlenen sözlerdir bunlar.

Ama ertesi gün ortaya cikan manzara sadece CHP"ye dir :)))))))

aysenisahoca 10.03.2008 20:24

kemik atilmadan anirmasaydin sasardim o.
 
ohne Text

aysenisahoca 10.03.2008 20:33

Şeirata uygun af tanımı
 
Başbakan Tayyip Erdoğan, Uşak gezisi sırasında yolda durarak vatandaşlara seslendi.
Erdoğan"ın konuşması sırasında bir vatandaşın "Af yok mu?" diye seslenmesi üzerine, şu ilginç yanıtı verdi: "Suç işleyen cezasını çeker. Devlet katili affetme yetkisine sahip değildir. Katili affetme yetkisi aslında maktülün vârislerine aittir. Öğle olması lazım."
Erdoğan, sözlerini bitirince avukat olan Kadın va Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu"yu işaret ederek, "Hukukçu burada, öğle mi?" diye sordu. Çubukçu da, başıyla da onaylayarak "Evet öyle" yanıtını verdi.
Erdoğan"ın sözünü ettiği af tanımı Türk hukuk sisteminde bulunmuyor. Maktulün yakınlarının isteğiyle af ancak "kıstas" ilkesini temal alan şeriat hukukunu uygulayan ülkelerde mümkün.

aysenisahoca 10.03.2008 20:34

"Kadınlar Günü" öğüdü: En az üç çocuk ya
 
"Kadınlar Günü" öğüdü: En az üç çocuk yapın

Başbakan Tayyip Erdoğan, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla yapılan toplantıda, kadınlara çok çocuk doğurmalarını tavsiye etti. "Türk milletinin kökünün kazınmak istendiğini" ileri süren Erdoğan "Nüfumuzun azalmamasını istiyorsanız, bir ailenin üç çocuğu olması lazım" dedi.
Erdoğan, dün Uşak"taki Atatürk Kültür Merkezi"nde Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen toplantıda tamamına yakını türbanlı olan AKP"li kadınlara şöyle seslendi:
"Dün (önceki gün) akşam bir televizyon kanalında "şartlı nakil transferi" ile ilgili eleştiri yapıyorlar. Neymiş? Bu doğumu teşvik içinmiş. Batı şu anda ağlıyor. Biz de incelettik, böyle gidersek 2030"da Türkiye"nin nüfusu maalesef yaşlı hale gelecek. Sevgili hanım kardeşlerim, bir başbakan, dertli bir kardeşiniz olarak konuşuyorum. Bu tuzağa asla gelmeyeceğiz. Biz bu genç nüfusumuzu aynen korumalıyız. Bunlar ne yapmak istiyor? Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor. Eğer nüfusumuzun azalmamasını istiyorsanız, bir ailenin üç tane çocuğu olması lazım. Takdir sizindir, ayrı mesele. Ama nüfusun korunması açısından bir gerçek, benim dört tane çocuğum var, keşke daha fazla olsaydı. Zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmadım. Simit, su, şeker sattım. Her çocuk, bereketi ile geldi. Bu bakımdan kimisi kendine göre bahane uydurabilir."

aysenisahoca 10.03.2008 20:34

Soyunan soyunana
 
TARIK IŞIK

UŞAK - Başbakan Tayyip Erdoğan, Kuzey Irak"a düzenlenen harekâtın ABD"nin isteğiyle erken bittiği yolundaki iddialara, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt"la aynı dili kullanarak yanıt verdi: İspatlayın, siyaset elbisemi çıkarırım."
Büyükanıt, sınır ötesi operasyonun sonuçları hakkında gazetecilere brifing verirken, "Operasyonun ABD"nin isteğiyle bitirildiği iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna muhatap kalmıştı. "ABD çık dedi Türkiye çıktı" eleştirisinin haksız olduğunu belirten Büyükanıt, "Bunu söyleyenler bu iddialarını ispat ederlerse ben bu üniformayı çıkarırım" demişti.
Dün Uşak"taki Atatürk Spor Salonu"nda düzenlenen toplu açılış töreninde konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan"ın gündeminde de Kuzey Irak"a yapılan sınır ötesi harekât vardı. Erdoğan, şunları söyledi:
Hıyanet etmeyiz: Kara harekatı gerçekleştikten sonra bakıyorsunuz biri çıkıyor, "Efendim burada daha fazla kalmamız lazım", öbürü çıkıyor "Bizi bundan haberdar etmeniz lazım" diyor. Bir sınır operasyonu yapılıyor ve bu operasyon yapılırken konuyla ilgili, "ABD talimat verdi, ona göre yapıldı veya yapılmadı, çekilin talimatı gelmesi üzerine" deniyor. Neyi biliyorsunuz da bunu söylüyorsunuz. Kaldı ki biz milletimizden aldığımız emanete asla hıyanet edemeyiz. Bu iktidar, hiçbir yerden emir alarak, bu adımları atmamıştır asla. Mücadeleye gölge: Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tüm komuta kademesinden tutunuz, erine kadar vermiş olduğu bu başarılı mücadeleyi nasıl gölgelemeye gayret edersiniz? Bir buçuk metre karda, 7 bin rakımda, bizim yavrularımız, komuta kademesiyle böyle bir sınır ötesi operasyonu yapıyor. Bunun kararını vermişiz ve ordumuz oradan tekrar geri dönmüş.
Paşam iddialı konuştu: Hiç kimse, askerimiz üstünden siyaset yapmasın. Söylenecek bir şey varsa, bize söyleyin. Bizim verdiğimiz cevaplara inanmıyorsun, Genelkurmay Başkanı açıklama yapıyor, inanmıyorsun. Kime inanıyorsun ya? Paşam dedi ki, "Ben bu elbiseyi çıkarırım." Bu kadar iddialı konuştu. Bakınız aynı şeyi değişik versiyonda da ben kullanıyorum. Bu açıklamaların dışında kimse bizi ABD"den talimat alan olarak değerlendiremez. Biz de siyaset elbisesini çıkarırız. Bu kadar iddialı konuşuyorum. İddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Bu iddiayı yerine getiren siyasetçiler, bu iddiayı ispatlamadıkça bu ülkede nasıl dolaşacaklar ben onu soruyorum

aysenisahoca 10.03.2008 20:36

İlerlemiyor daha geriye gidiyor
 
YURDAGÜL ŞİMŞEK

Mersinli kadınlar, 8 Mart dolayısıyla simitli gösteri yaparak hayat pahalılığını protesto etti.

ANKARA - 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çeşitli etkinliklerle kutlanırken, Türkiye"de çalışan kadın haklarında geriye gidiş var. AKP hükümetleri döneminde yapılan ve yapılması planlanan düzenlemelerle kadın haklarının birçoğu geri alınıyor.
CHP"li kadın milletvekilleri 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın haklarındaki geriye gidişle ilgili bir çalışma yaptı. Özellikle Meclis gündemindeki Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı"yla kadın çalışanların geriye götürülen haklarından bazıları:

Halen çalışmayan ve evlenmeyen kız çocukları yaşları ne olursa olsun anne ya da babalarının sigortalılıkları nedeniyle sağlık yardımından yararlanabiliyor. Yeni düzenlemeyle, evli olmayan, sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak çalışmayan, bu kurumlardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarının sağlık yardımları 18 yaşını, ortaöğretimdelerse 20, yükseköğretimdelerse 25 yaşlarını doldurduklarında kesilecek.

Ev hizmetlerinde çalışan kadınların, sigortalı olma zorunluluğu ve sigorta yardımlarından yararlanma hakları kaldırılıyor (Ücretli ve sürekli olarak çalışanlar hariç).

Sürekli iş görmezlik gelirindeki alt sınır uygulaması kaldırıldığından, iş kazasına uğrayıp meslekte kazanma gücünü yüzde 10 veya daha yüksek oranda kaybeden kadın sigortalılara bağlanacak maaş tutarı azalacak.

1965 yılından bu yana kadın sigortalılar, erkek sigortalılara göre daha erken emekli olma hakkına sahipti. Yeni düzenlemeyle emeklilik yaşı tam aylıkta, kadın sigortalılarda 58"den kademeli olarak 65"e yükseltiliyor. Bu değişiklikle kadınların, erkeklerden iki yıl daha erken emekli olma hakkı da kaldırılıyor.

Emeklilik aylığını hak etmede prim ödeme gün sayısı tüm sigortalılarla birlikte, kadın sigortalılar için de tam aylıkta 7 bin günden 9 bin güne kısmi aylıkta ise 4 bin 500 günden 5 bin 400 güne yükseltiliyor.

Malullük aylığı bağlanması için gereken sigortalılık süresi, beş yıldan 10 yıla çıkarılıyor.

Aylık bağlanacak çocuğu olmayan ve çalışan dul eşin ölüm aylığı oranı yüzde 75"ten yüzde 50"ye düşürülüyor.

Yetim kız çocuklarına ödenmekte olan 24 aylık tutarındaki evlenme yardımı, 12 aylık tutara indiriliyor.

Sigortalı olarak çalışmakta iken ölen sigortalının eşine, sigortalılık süresi dikkate alınmaksızın, cenaze yardımı yapılırken şimdi 360 gün prim şartı aranıyor.

İsteğe bağlı sigortaya devam eden kadın sigortalı, eşinin sağlık sigortasından yararlanamayacak.

Kadınların yüksek oranda istihdam edildiği mesleklerde fiili hizmet zammı kaldırılıyor.

Doğum yapan sigortalılara öngörülen altı ay emzirme yardımı bir aya düşürülüyor.

aysenisahoca 10.03.2008 20:39

kümmer dich um die farben
 
schließlich mußt du auch für irgendwas gut sein

10.03.2008 20:46

Bei Microsoft Encarta 99 Enzyklopädie
 
steht aber:

[...]Einen wesentlichen philosophischen Beitrag erbrachte Aristoteles mit SEINEM NEUEN Begriff der Kausalität. Seiner Überlegung entsprechend gibt es für jedes Ding oder Ereignis mehr als einen "Grund", der erläutert, was, warum und wo etwas existiert. Frühere griechische Denker neigten eher zu der Annahme, dass bloß eine einzige Ursache für eine tatsächliche Erklärung aufschlussreich sei. Aristoteles empfiehlt vier. [...]

;))))))

wolfgang39 10.03.2008 20:49

AyseNisaHoca
 
endlich hab ich dich gefunden.

Du kleines, dickes Ding. Du hast mir erst alles versprochen, und dann wolltest du mich nicht mehr sehen.

Und deine Kinder haben doch auch Papi zu mir gesagt. Später hab ich erfahren das die kleinen viele Papis haben.

Dieses Verhalten finde ich nich in Ordnung und werde dich dem Jugendamt melden. Du kümmerst dich um die belange deiner Kinder nicht mehr.

Viele Grüße

Wolfgang

aysenisahoca 10.03.2008 23:14

affitoni= hurensohn
 
wir werden sehen, wie ich nun deine ip adresse herausfinde und durch vaybee gegen dich eine anklage erhebe!

xassitoni31 11.03.2008 09:48

selber
 
diyecegim ama senim kullandigim kelimeleri ben kullanmiyorum. ve anneninde bu konuda suclu olmadigi icin niye anneni bu sekilde tanimliyayim.

sen cok aptal ve seviyesiz bir sahissin.
nereye baksam benim ismimi kullaniyorsun artik.
yarin basina tas düstügünde benden bulacaksin :D
cok komik :)))))
hatirliyorsun dimi kocan seni bu nedenlerden dolayi birakmisti.

hüüüü yasli kadin
eline diline ve beline hakim ol.

xassitoni31 11.03.2008 09:54

damit ist gemeint
 
causa materialis
causa formalis
causa efficiens
causa finalis

den begriff der kausalität gab es schon vorher und auch andere philosophen vor aristot vertraten die kausalitätstheorie.

nicht nur menschen sondern auch Microsoft Encarta kann sich mal irren.
aber dafür sind wir ja da, senin bilmedigini ben ve benim bilmedigimi sen göstereceksin ;)

xassitoni31 11.03.2008 10:22

Baykala ileti !!!!
 
Kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hakaret etmesine izin vermeyeceğini söyledi Büyükanit.

Terörizmle ilgili sempozyumdan sonra ben isim vermedim dedi!!!!
Yarasi olan gocunur!!!

Demek ki Baykal gocunduguna göre yara oradaymis.

Genelkurmay Başkanı yalan söylemez. Yalan söyleme lüksü yoktur. Ben üniformamı çıkartırım dedim. Daha bunun üzerine ne söyleyebilirim? Sorunsuz şekilde operasyonu yaptık, çıktık.

TSK - Genelkurmay Başkanı Büyükanıt

11.03.2008 11:50

Mr. Forum-Einstein,
 
guckst mal hier:

"[...]Den Begriff der Kausalität, oder den Grund für eine Kette von Ereignissen definierte Aristoteles vollkommen neu.[...]"

"[...]Der Begriff der Kausalität wurde zum ersten Mal von dem griechischen Philosophen Aristoteles benutzt[...]"

"[...]Aristoteles brachte den Begriff der Kausalität in die Philosophie ein.[...]"

<a href="redirect.jsp?url=http://www.aristotle-project.net/aristoteles-wissenschaft-methodik.html


http://ema.bonn.de/ethik21/content/konzepte/freiheit.html#kausalitaet

" target="_blank">http://www.aristotle-project.net/aristoteles-wissenschaft-methodik.html


http://ema.bonn.de/ethik21/content/konzepte/freiheit.html#kausalitaet

</a> <a href="redirect.jsp?url=http://www.focus.de/wissen/bildung/philosophie/aristoteles_aid_6036.html
" target="_blank">http://www.focus.de/wissen/bildung/philosophie/aristoteles_aid_6036.html
</a>

rhizome 11.03.2008 12:06

o.T.
 
jetzt geht"s looohooos
jetzt geht"s lohooos
jetzt geht"s lohoooos

aysenisahoca 11.03.2008 12:23

yarasi olan gocunur :) o.T.
 
ohne Text

xassitoni31 11.03.2008 12:34

yara senin gocunanda sensin
 
benim ismimi kullandigin icin cevap aldin.

senin gibi seviyesiz insanlar senin o kullandigin kelimeyi ileride cocuklarina dediklerinde acaba ne yapacaksin cok merak ediyorum.

haksiz da olmayacaklar ya iste isin komik yani da o.

yinede küfürlü konusan insanlari kiniyorum ve sahsen hic sevmem.

onun icin benden lütfen uzak dur.

hüüüü inek kafalim
eline, diline ve kalin beline hakim ol.

aysenisahoca 11.03.2008 12:37

Gökteki Ay mı, Arabistan"daki Hira Dağı
 
Gökteki Ay mı, Arabistan"daki Hira Dağı mı daha büyük?

İlkokul öğrencileri bile böyle soruyu saçma bulur, değil mi? Ama hadiste anlatılana bakılırsa bu soruya saçma dememek gerek.Malik Oğlu Enes anlatıyor:

Mekkeliler, Peygamberden bir mucize göstermesini istediler. Peygamber de onlara ayı ikiye bö1ünmüş olarak gösterdi. Öylesine ki, onlar, Hira Dağı"nı, bu iki parçanın arasında görüyorlardı." (Bkz. Buhari, e"s-Sahih, Kitabu"1-Menakib/36; Müslim, e"s-Sahih, Kitabu St- fati"l- Münafdun/46-47, hadis no: 2802.)

"Abdullah İbn Mes"ud anlatiyor: Peygamberle birlikte Mina"daydık. Birden ay iki parçaya bölündü. Bu parçalardan biri, dağın arkasında, biri de dağın beri yanında kaldı. İşte o sırada Peygamber. Bakın da tanık olun!" dedi." (Bkz. Buhari, es-Sahih, aynı yer; Müslim, e"s-Sahih, aym yer, hadis no: 2800.) Düşünün. İnanmazlar, Muhammed"den, peygamberliğini kanıtlamak için bir mucize istiyor. Tanrı da Muhammed"e güç veriyor. Muhammed mucizesini gösteriyor: Şu gökteki, şu Amerikalıların ayak bastığı, şu bildiğimiz ay, iki parçaya bölünüyor. Parçalanan Ay, yere düşüyor. Yeryüzünün ufacık bir bölgesine sığınıyor. Düştüğünde orada, kimseyi ezmiyor. Ay böylesine ufakmış ki: Hira dağı ondan daha büyük. Çünkü geriden bakınca, Hira Dağı, ayın iki parçası arasında gözükebiliyor! Ve düşünün: Böyle bir "olay"ı bile, Mekkeliler bir mucize saymıyor. "Olay"a tanık oldukları halde! Ve dünyanın her yanından gözüken şu ay, o sırada ikiye bölünüp yere düşüyor da, dünyanın hiçbir yerinde, kimse farkında olmuyor. "Olay"i ne gören oluyor, ne de yazan. Muhammed"in Sahabilerinden başka... Ayrıca: Ayın "bölünmesi", haber verilegelen kıyametin yaklaştığının bir kanıtı oluyor.

Yukarıdaki ayet ve hadislere göre, bütün bunlara "inanmak" gerekiyor. İnanan inanır kuşkusuz. Kim ne diyebilir? Bizim burada yaptığımız şey, yalnızca bir belirleme ve sergileme, Şu da unutulmamalı: İnananın nasıl inanma hakkı varsa, inanmayanın da inanmama hakkı vardır. İnsanoğlunun aklına, bilime özgürlük tanımak bunu gerektirir. İnsan, kınanmasız ve saldırısız bir ortam içinde insanlığına yakışır nitelikte geliştireceği düşüncesini, kişiliğini meyvelendirir. Bu köşedeki sergilemeler de bunun için...

aysenisahoca 11.03.2008 12:38

KURAN" IN TANRISININ BEDDUALARI
 
Bilindiği gibi "beddua"nın anlamı "kötü dua"dır. Türkçesi : İlenme ya da ilenç.

Aşağı durumda olan bir kimse, yukarıda olan birinden bir şey istediğinde, bir dilekte bulunduğunda "dua" denir buna. Kötü olanına da "beddua". Bu dilek yöneltildiği zaman, birinin kötü duruma düşmesi istenir. Bunu sağlaması için yukarıda olan birisinden, üstün bir güçten dilenir.

İnsanların "tanrı"dan, "üstün bir güç"ten dilekte bulunmaları doğal. Ama "tanrı"nın dilekte bulunmasına gelince, anlaşılır gibi değil. "Tanrı" her gücün , her şeyin üstünde görüldüğüne göre hangi üstün güçten dilekte bulunur? Gelin işin içinden çıkın!

Kuran"daki tanrının beddualarını akla uygun bir biçimde yorumlamaya çalışan Kuran yorumcuları çok zorlanırlar, işin içinden çıkamazlar bir türlü.

Kuran tanrısı en başta insan denen varlığa beddua eder:


-"Canı çıksın o insanın, o ne nankördür."(Abese, ayet 17)

Böyle bir beddua kimin için yapılır? Kuşkusuz düşman için. Demek ki Kuranın tanrısı insanı da düşman görüyor.

Sonra inanmazlardan özellikle kimilerini seçer, onlara beddua eder. Örneğin yahudileri, hıristiyanları:

-"Onları (yahudileri, hıristiyanları) Allah yok etsin!"(çev. Diyanet, Tebe, ayet: 30)

Allahın kendisi "Allah onları yok etsin!" diyor. Şaşılacak şey değil mi?



Tüm kafirlere, özelliklede bir kesimine:

-"And olsun ki ey inkarcılar ! Siz aykırı görüştesiniz! Bundan dönebilecek kimseler döndürülür. Boş sanıda bulunan, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın! (çev. Diyanet, Zariyat, ayet: 8-11)


-"Ey Muhammed! Onlara baktığın zaman, cüsseleri hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Tıpkı sıralanmış kof kütükler gibidirler. Her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar. Onlar düşmandır. Onlardan çekin Allah canlarını alsın Nasılda aldatılıp döndürülüyorlar!" (çev. Diyanet, Münafıkün, ayet: 4 )

Burada da Allah, münafıklar için beddua ediyor.

-"Çünkü o düşündü, ölçtü, biçti! Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti! Canı çıkası sonra yine ne biçim ölçtü biçti! (çev. Diyanet, Müddessir, ayet: 18-20)


Hadislerde, Kuran yorumlarında belirtildiğine göre, burada kınanan, beddua edilen kişi, Muğire Oğlu Velid"dir. (Bkz. F.Razi, 30/198-202) Aynı kişi için Kalem suresinde de sövgüler yer almış, en sonunda "piç" anlamında "zenim" denmiştir. (Bkz. Kalem, ayet:8-13, Celaleyn, 2/230 ve öteki tefsirler).

- "Ebu Leheb"in elleri kurusun! Ok olsun malı ve kazndığı kendisine fayda vermez. Alevli ateşe yaslanacaktır. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır." (çev. Diyanet, Tebbet, surenin tamamı)

"...elleri kurusun!" yerine, "iki eli kurusun " diye çevrilirse, ayetteki aslına daha uygun düşer.

Tanrı"nın burada beddua ettiği "Ebu Leheb", Muhammed"e inanmadığı için ve düşman sayıldığı için Tanrı beddua ediyor.

aysenisahoca 11.03.2008 12:39

RÜŞVETLE MÜSLÜMAN OLANLAR
 
Malik İbn-Avf, Muhammed"e karşı savaşanların başkumandanıydı. 630 yılında Huneyn, bir başka adıyla Hevazin savaşında Müslümanlara yenilmişti. Mekke ile Taif arasındaki Huneyn vadisinde yapılan savaş, Arapların Hevazin ve Sakif kabileleri ile , Müslümanlar arasında olmuştu. Malik İbn Avf, Huneyn"i; terk ederek Taif"e gitmişti. Kendisi İslam düşmanı idi. Ama öneriyi ilgi çekici buldu. Çünkü öneri peygamberden geliyordu : Eğer Müslüman olursa, tüm malları ve tutsak ailesi kendisine geri verilecek, ceza görmeyecek, dahası 100 deve alacak, bir de kendisine yönetimde yetki verilecekti. Hemen kabul etti ve Müslüman oldu.

Buhari, Mütercimi Kamil Miras"a göre bu öneri, "olağanüstü peygamberlik cömertliği "idi.

Ama temel tefsirlerden olan Taberi tefsirine göre ise bu düpedüz "rüşvet" idi. (Kaynak: Camiu"l-Beyan fi Tefsiri"l Kuran c.10, s.141)

Peygamber;"Rüşvet verene de alana da Allah lanet etsin" demişti. Rüşveti veren İslamın peygamberi idi.

Rüşvet verilenler:"Müellefetü"l-Kulub"

"Müellefetü"l-Kulub", gönülleri İslama ısındırılan ve pekiştirilen kimseler demektir. Hevazin savaşından sonra Arap kabilelerindeki güçlü ve etkili kişilerin gönülleri İslama kazandırılmak isteniyordu. En iyi yol ganimetlerden pay vermekti. Ortada da bir ganimet vardı. Hem de o tarihe kadar alınan ganimetlerden benzeri görülmedik derecede çoktu, bunlar:

6000 kadın

24000 deve

40000 davar

4000 okiyye gümüş"tü. (Kaynak: Sahih-i Buhari)

Peygamber kabile üyeleri arasında kimlerin daha etkili, nüfuzlu olduğunu çok iyi biliyordu. Müellefetü"l-Kulub için , yani rüşvet verilecekleri bunlar arasından seçti.

İslam hukukçuları ne diyor ?

Maliki fakihlerine göre bunlar İslama özendirilmek istenen kafirlerdir. Kimilerine göre de bunlar yarı Müslüman olmuş olanlardır. Ama müslümanlık henüz kalplerine yerleşmemiştir.

Görülüyor ki İslamı güçlendirmek için kimlerin güç ve destek sağlayabileceklerine inanılıyorsa, onlara rüşvet kapısı açık tutulmuştu. Toplumda güçlü olacakları görülen kimseler, gerek ganimetlerden, gerek zekat mallarından yararlandırılmışlardı.

Peygamberin, İslamı güçlendirmek gerekçesiyle, kimi insanları kazanmak için başvurduğu örtülü ödenek, ganimet, mal ve develeri, hurmalıklar, araziler ve zekattı.

aysenisahoca 11.03.2008 12:41

ÇAMURDAN YARATILIŞ
 
"And olsun ki, biz insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra da onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi bir kan pıhtısı haline getirdik, derken o kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Ve sonra onu başka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah"ın şanı ne yücedir." (Mü"minün, 12-16 ayetler.)

İslam"ın kutsal kitabı Kuran ilk insanın yaratılışını böyle anlatır. Daha bir çok surede aynı açıklamayı okuyoruz: "Hakikat Biz onları cıvık çamurdan yarattık."(Es Safaat,11), "O, insanı bardak gibi çınlayan kupkuru bir balçıktan yarattı."(Er-Rahman,14)

Sad Suresi"nde ise, insanın yaradılışından tedirginlik duyan şeytanla Allah tartışıyor: "Rabbin o münazara zamanında meleklere demişti ki: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın: Bütün melekler toptan secde etmişlerdi. İblise gelince, o büyüklük taslamış ve kafirlerden olmuştur. Allah: "Ey İblis, kudretimle yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlandın mı?" dedi. İblis :"Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın" dedi." (Sad:71-76)

Kuran"a göre, Adem çamurdan yaratılmıştır, sonra onun kaburga kemiğinden Havva, sonra ikisinin birleşmesinden Habil ile Kabil. Öykü uzar gider.

Sıtkı, Luksor Tapınağında

Sıtkı, dinine bağlı bir gençti. Namazını, orucunu hiç kaçırmazdı. İmam Hatip mezunuydu. Bütün amacı daha da derinleşmekti. Süleymaniye"nin arka sokaklarında otururdu. Babası manifaturacıydı. Geceleri, Kur"an ve Hadis kitapları okurdu. Meraklı bir gençti, felsefeyle ilgilenirdi. Bütün düşüncesi, Mısır"da El-Ezher"de okumaktı.

Babası sonunda kararını verdi. Elindeki avucundakiyle, Sıtkı"yı Mısır"a yollayacaktı. Oğlu, orada okuyacaktı. Dünyalar, Sıtkı"nın olmuştu.

Mısır, Sıtkı"yı büyülemişti. Gezecek, görecek, araştıracaktı. Bir gün, ünlü Luksor Tapınağı"nı gezmeye başladı. Elinde bir katalog vardı. Sayfalarını karıştırdı. O ne? Ne kadar ilginç bir kabartma resmiydi. Hemen altındaki yazıyı yutar gibi okudu: "Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu"yu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratırken görüyoruz."

Sıtkı"nın kafasında birden şimşekler çaktı. Soluğu kabartmanın önünde aldı. Aklına, Kuran"daki sureler gelmişti. Kur"an, ilk insanın çamurdan yaratıldığını söylüyordu. İşte, önündeki kabartmada, öküz başlı Mısır tanrısı Khnemu, bir çömlekçi ustalığıyla, çamura biçim verip insanı yaratıyordu. Hem de Kuran ayetlerinin inişinden yüzyıllar öncesine ait bir kabartmaydı bu.."Allah, Allah.." dedi.

Düşüncelere daldı Sıtkı. Acaba, eski çağların, diğer uygarlıklarında yaratılış öyküleri nasıldı? "Tanrılara sormalı" diye düşündü. Sonra kendi kendine kızdı. Ne biçim şeyler düşünüyordu. Mısır"da öğle sıcağı ne kadar bunaltıcıydı. Gevşedi. Luksor Tapınağının loş bir köşesinde tatlı hayallere bırakmıştı kendisini. Birden silkelendi, araştıracaktı. Sıtkı, eski efsaneleri, mitoloji ve arkeoloji kitaplarını topladı. Durmadan okuyor, kitap sayfaları arasından tanrıları çağırıyor, onlarla konuşuyordu.

Zeus da çamuru kullanmış

"Ey yüce tanrı Zeus, in bakalım Olimpos dağından. Yanına Prometheus"u da al gel bakalım." Böyle bağırıyordu Sıtkı, Olimpos Dağı"na karşı. Zeus da şaşırmıştı. Aşağıda bir ademoğlu kendisine emrediyordu. Olacak iş miydi? Vardır bir hikmeti diye düşündü Zeus. Prometheus"u da yanına aldı, merakla indi.

"Önce sen anlat Prometheus, anlat bakalım insanı nasıl yarattın?"

"Ey ademoğlu, 2000 yılının adamı, anlatayım" dedi Prometheus. Falso vermemek için iyice düşündü ve söze başladı: "Babam Titan Giapeto, Zeus ile savaş halindeydi. Ağabeylerim Menezius ve Atlas"ı, gaddar Zeus cezalandırdı. Ben savaşa katılmamıştım. Fakat, Zeus"u da hiç sevmedim. Çünkü, evrenin dört köşesinde yaşanan acılara tatsızlıklara karşı çok ilgisiz davranırdı Zeus. Nefret ederdim ondan. Sonunda kararımı verdim. Kendim gibi duygulu varlıklar yaratmalıydım. Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum. Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece."

"Ey Prometheus, neden çamuru kullandın?" diye sordu Sıtkı.

"Bilmem ki," dedi Prometheus. "Ben, önceki tanrılardan böyle gördüm. Böyle terbiye aldım. Örneğin, Zeus da böyle yaratmıştı insanı."

Onlar nereden bileceklerdi Sıtkı"nın ne düşündüğünü? Kuran"ı okumamışlardı ki. Elindeki mitoloji kitabına baktı. Prometheus, doğru söylüyordu. Hışımla Zeus" a döndü:

"Sen anlat bakalım gaddar tanrı, sen nasıl yarattın insanı?"

"Namlı, şanlı Hephaistos"u çağırdım hemen, "bir parça toprak al, suyla karıştır" dedim. "İçine insan sesi koy, insan gücü koy. Bir varlık yap ki, yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin." Koca Hephaistos, topal tanrı, hemen yaptı dediğimi. Bir kız biçimine soktu toprağı. Ses koydu içine. Ve, Pandora adını koydu. İşte, böyle yarattım insanı."

İyice terlemişti Sıtkı"nın karşısında Zeus. Koca yunan tanrısı, yalan söyleyecek değildi ya. Milattan önce 8.yüzyılda yazılan Hesiodos Destanı da aynen öyle anlatıyordu olayı.

"Ey Zeus, insanı yaratmak için çamurdan başka bir şey bulamadın mı?" diye sordu Sıtkı. Örneğin, demirden veya taştan yaratılsa, belki insanın mayası daha sağlam olurdu. "Bizde adet böyledir," dedi Zeus. "Benden önce, Marduk da böyle yaratmıştı insanı."

Sümerlerdeki ilk harç

"Peki, dönün bakalım yüce dağınıza," diye emretti Sıtkı. Bu sefer aklına Marduk takılmıştı. Sümer tanrısıydı, Marduk. Mezopotamya"da yaşardı. Kitabına baktı. Ilk Sümer dönemine dayanan ve milattan önce 7. Yüzyıla ait olan tabletler, 1914-1929 yılları arasındaki arkeolojik kazılarda bulunmuştu. Oluşma tarihi dörtbin yıl öncesine uzanan Sümer Efsaneleri"nde, "Enuma-eliş Destanı"nda tanrı Marduk"tan söz ediliyordu.

Sayfaları karıştırdı Sıtkı. Karıştırırken, Dicle ile Fırat"ın birleştiği bereketli topraklarda buldu kendini. "Marduuuk" diye bağırdı. Marduk hemen gelmişti. "Söyle derdini ademoğlu" dedi.

"Olimpos"un tanrısı Zeus senden söz etti. Anlat bakalım insanı nasıl yarattığını" dedi Sıtkı.

"Bizim eski tanrılar, yaptığım işlerden dolayı teşekkür etmişlerdi bana. Hallerinden çok memnun olduklarını, ancak kendilerine hizmet edecek, tanrı niteliği taşımayan bir yaratığa ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Bunun üzerine, ben de Ea"nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu"nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim."

Bu kadar da benzerlik olur mudiye düşündü Sıtkı. Yoksa Marduk palavra mı atıyordu? Kitabından "Enuma-eliş Destanı"nı buldu. Okudu. Hayret!..Sadece Enuma-eniş"te değil, Ullikumi, Sankhuniaton gibi diğer Sümer efsanelerinde de yaratılışın ilk harcı olarak çamur kullanılmıştı. Marduk"a teşekkür etti. "Kafamı iyice açtın sevgili Marduk" dedi.

Marduk da şaşırmıştı. Kimdi bu ademoğlu? Nasıl olur da yüce tanrıları sorguya çekerdi? Zeus kendisine önceden haber vermişti. "Amam, dikkat et," demişti. "Bu Sıtkı dedikleri 2000 yılının adamı." Marduk, "Ben de Aruru"yu arayayım" diye düşündü. "Ne de olsa dayanışmak zorundayız bu devirde. Ademoğulları işi azıttı."

Gılgamış"ta da yaratılış çamurdan

Sıtkı okuyordu, sürekli. Bir ara eline Gılgamış Destanı geçti. Daha önce okumuştu. Fakat yaratılış açısından hiç incelememişti. "Okuyalım bakalım" dedi kendi kendine.

Birden karşısında Aruru belirdi Sıtkı"nın. Bulunmaz fırsattı. "Ey yüce Aruru," dedi Sıtkı, "Bir inceleme yapıyorum, tüm tanrılara soruyorum, insanı nasıl yarattınız diye?" Aruru, hazırlıklıydı. Marduk"tan bilgi almıştı. Karşısındakinin kül yutmayacağını biliyordu. "En iyisi doğruyu anlatmak," dedi ve başladı konuşmaya: "Büyük gök tanrısı Anu -ki, kendisini ben yarattım- Uruk halkının ah ve figanlarını dinlemişti. Beni çağırdı. "Sen," dedi, "Beni yarattın, şimdi de fikrimi yarat." Bunu duyar duymaz, Anu"nun fikrini kalbimde yarattım. Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda, kahraman Engidu"yu yarattım. Çamurdan yarattığım Engidu, demir gibi serttir. Bütün gövdesi kıllardan simsiyahtır. Kadın gibi uzun saçları vardır."

"Doğru söylüyor," diye düşündü Sıtkı. Gılgamış Destanı"nı hatırlamıştı. Fakat şimdiye kadar çamur meselesi ilgisini çekmemişti. Şimdi, herşey kafasında yerli yerine oturuyordu. Bereketli toprakların efsanelerinde ilk harç, çamurdu.

Önce böcekten, olmayınca çamurdan:

Acaba uzak diyarların tanrıları da insanı çamurdan mı yaratmıştı? "Çinliler ilginçtir," diye düşündü Sıtkı. "Bir de onlara bakalım." Kitapları okumaya devam etti. Çin Efsaneleri bölümünü buldu. Tanrı Pen-gu"dan bahsediliyordu. "Pen-gu" iye seslendi. Zümrüdü Anka"nın kanadına binerek geldi Pen-gu.

"Anlat bana yüce Pen-gu," diye sordu Sıtkı. "Sen nasıl yarattın insanı?"

"Ben çok kuvvetliydim," dedi Pen-gu. "Havayı toprak ve yeryüzü olarak ikiye böldüm. Sonra öldüm. Nefesimden rüzgarlar, sesimden gökgürültüsü, gözlerimden güneş ve ay, vücudumdan dağlar, kanımdan ırmaklar ve denizler, saçlarımdan yıldızlar, terimden de yağmur meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedenimde kaynaşan böceklerden insanlar oluşmuş."

"Hah!" diye bağırdı Sıtkı. "İşte şimdi değişik bir öykü buldum. Demek Çinliler böcekten geliyorlar."

"Daha bitmedi, sabırlı ol," diye seslendi yüce Pen-gu, bilge bir tavırla. Ve devam etti.

"Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine tanrıça Ngüho, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."

"Hayret," dedi Sıtkı. "Demek Çin tanrıları da insanı çamurdan yaratmışlar." Pen-gu"ya teşekkür etti.

Tevrattan Kur"an"a:

Nereye al atmışsa, önüne çamurdan yaratılış çıkmıştı. Evet, hepsi birbirinden "kopya çekmiş"ti.

Acaba, Tevrat ne diyordu? İşte bulmuştu, okudu:

"Ve Allah dedi: "Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım/Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allah"ın suretinde yarattı./Ve Rab Allah yerin toprağından Adam"ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve Adam yaşayan can oldu./Fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı./Ve Rab Allah Adam"ın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı./Ve Rab Allah Adam"dan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adam"a getirdi.."

Adem ile Havva"nın ilk günahları ve cennetten kovuluşları ile devam eden bu yaratılış öyküsü, hemen hemen aynen Kur"an"a geçmişti.

Neden Çamur?

"Neden çamur?" diye düşüdü Sıtkı. Kimbilir, belki de atalarımız, kendilerine son derece gerekli olan, tüm ihtiyaçlarını karşılayan su ve toprağa özel bir önem vermişlerdi. Su ve toprak birlrşince çamur oluyordu. Zaten günümüze değin gelen büyük efsaneler, soyut düşünce sistemleri, Dicle"nin, Fırat"ın, Nil"in, Indus"un, sulak ve bol çamurlu topraklarından yeşermişti. Büyük uygarlıklar yaratan bu topraklar, zengin efsanelere de yataklık etmişti. Bin yıllar öncesi insanlarının su ve toprağa olan bu şükran borçlarını anlamamak mümkün değildir.

Ortadoğu Tanrılarının Etimolojik Gelişimi:

Ortadoğu"da çeşitli dönemlerde yaşayan halkların tanrılarının adları ilginç bir evrim gösterir:

Ibraniler"de kah "Yehova" kah "Elohim" olur. Tevrat"taki bu iki tanrı adı Yehova ve Eloha"nın geçtiği satırlara dayanılarak metin ayrılıkları saptanmış. Aramice "elah" kelimesi ile Tevrat"taki bu "eloha" kelimesi, Incil"de Isa"nın ağzından, "Eloi, eloi, Lama sabachtani" (Tanrım, tanrım. Beni niçin bıraktın) biçiminde görülür. Islam öncesi Araplar"da erkek tanrı için kullanılmış olan "ilah" kelimesi de Islamiyet"ten sonra ufak bir gramer türetilmesi ile "Allah" olur. Kur"an"ın bazı surelerinde yer yer "ilah" kelimesine de rastlanır.

"İnsan Çamurdan Yaratıldı" Efsaneleri Özeti:

Kutsal kitaplarda sözedilen "insanın çamurdan yaratıldığı" fikri, kutsal kitapların ortaya atılmasından çok daha önceki çağlarda yaşayan insanların eserlerinde ve efsanelerinde görülmüştür. Bu durum, kutsal kitapların içine bu eser ve efsanelerden alıntı yapıldığının göstergesidir. Bu efsane ve kutsal kitapların ifadeleri şu şekildedir:

1)Gılgamış Destanı: "Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda ,kahraman Engidu"yu yarattım."

2)Sümer"lilerin Enuma-eliş Destanı: "Bunun üzerine ben de Ea"nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu"nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim."

3)Çin Efsanelerinden: "Bunun üzerine Tanrıça Ngüho yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti. Ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."

4)Mısır"da Luxor Tapınağı"nda bulunan kabartma bir resim: "Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratıyor."

5)Hesiodos Destanı. "Namlı, şanlı Hephaisdos"u çağırdım hemen. "Bir parça topral al, suyla karıştır" dedim. "İçine insan sesi koy, insan gücü koy."

6)Yunan Efsaneleri"nden: "Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum (Prometheus anlatıyor.) Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.)

7)Tevrat"tan: "Ve Rab Allah yerin toprağından Adam"ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu."

8) Kur"an, Mü"minün 12-16: "And olsun ki Biz insanı süzme çamurdan yarattık."

9) Kur"an, Es-Safaat 11: "Hakikat Biz onları cıvık bir çamurdan yarattık."

10)Kur"an, Sad 71-76: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın

aysenisahoca 11.03.2008 12:42

ÇAMURDAN YARATILIŞ
 
"And olsun ki, biz insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra da onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi bir kan pıhtısı haline getirdik, derken o kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Ve sonra onu başka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah"ın şanı ne yücedir." (Mü"minün, 12-16 ayetler.)

İslam"ın kutsal kitabı Kuran ilk insanın yaratılışını böyle anlatır. Daha bir çok surede aynı açıklamayı okuyoruz: "Hakikat Biz onları cıvık çamurdan yarattık."(Es Safaat,11), "O, insanı bardak gibi çınlayan kupkuru bir balçıktan yarattı."(Er-Rahman,14)

Sad Suresi"nde ise, insanın yaradılışından tedirginlik duyan şeytanla Allah tartışıyor: "Rabbin o münazara zamanında meleklere demişti ki: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın: Bütün melekler toptan secde etmişlerdi. İblise gelince, o büyüklük taslamış ve kafirlerden olmuştur. Allah: "Ey İblis, kudretimle yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlandın mı?" dedi. İblis :"Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın" dedi." (Sad:71-76)

Kuran"a göre, Adem çamurdan yaratılmıştır, sonra onun kaburga kemiğinden Havva, sonra ikisinin birleşmesinden Habil ile Kabil. Öykü uzar gider.

Sıtkı, Luksor Tapınağında

Sıtkı, dinine bağlı bir gençti. Namazını, orucunu hiç kaçırmazdı. İmam Hatip mezunuydu. Bütün amacı daha da derinleşmekti. Süleymaniye"nin arka sokaklarında otururdu. Babası manifaturacıydı. Geceleri, Kur"an ve Hadis kitapları okurdu. Meraklı bir gençti, felsefeyle ilgilenirdi. Bütün düşüncesi, Mısır"da El-Ezher"de okumaktı.

Babası sonunda kararını verdi. Elindeki avucundakiyle, Sıtkı"yı Mısır"a yollayacaktı. Oğlu, orada okuyacaktı. Dünyalar, Sıtkı"nın olmuştu.

Mısır, Sıtkı"yı büyülemişti. Gezecek, görecek, araştıracaktı. Bir gün, ünlü Luksor Tapınağı"nı gezmeye başladı. Elinde bir katalog vardı. Sayfalarını karıştırdı. O ne? Ne kadar ilginç bir kabartma resmiydi. Hemen altındaki yazıyı yutar gibi okudu: "Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu"yu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratırken görüyoruz."

Sıtkı"nın kafasında birden şimşekler çaktı. Soluğu kabartmanın önünde aldı. Aklına, Kuran"daki sureler gelmişti. Kur"an, ilk insanın çamurdan yaratıldığını söylüyordu. İşte, önündeki kabartmada, öküz başlı Mısır tanrısı Khnemu, bir çömlekçi ustalığıyla, çamura biçim verip insanı yaratıyordu. Hem de Kuran ayetlerinin inişinden yüzyıllar öncesine ait bir kabartmaydı bu.."Allah, Allah.." dedi.

Düşüncelere daldı Sıtkı. Acaba, eski çağların, diğer uygarlıklarında yaratılış öyküleri nasıldı? "Tanrılara sormalı" diye düşündü. Sonra kendi kendine kızdı. Ne biçim şeyler düşünüyordu. Mısır"da öğle sıcağı ne kadar bunaltıcıydı. Gevşedi. Luksor Tapınağının loş bir köşesinde tatlı hayallere bırakmıştı kendisini. Birden silkelendi, araştıracaktı. Sıtkı, eski efsaneleri, mitoloji ve arkeoloji kitaplarını topladı. Durmadan okuyor, kitap sayfaları arasından tanrıları çağırıyor, onlarla konuşuyordu.

Zeus da çamuru kullanmış

"Ey yüce tanrı Zeus, in bakalım Olimpos dağından. Yanına Prometheus"u da al gel bakalım." Böyle bağırıyordu Sıtkı, Olimpos Dağı"na karşı. Zeus da şaşırmıştı. Aşağıda bir ademoğlu kendisine emrediyordu. Olacak iş miydi? Vardır bir hikmeti diye düşündü Zeus. Prometheus"u da yanına aldı, merakla indi.

"Önce sen anlat Prometheus, anlat bakalım insanı nasıl yarattın?"

"Ey ademoğlu, 2000 yılının adamı, anlatayım" dedi Prometheus. Falso vermemek için iyice düşündü ve söze başladı: "Babam Titan Giapeto, Zeus ile savaş halindeydi. Ağabeylerim Menezius ve Atlas"ı, gaddar Zeus cezalandırdı. Ben savaşa katılmamıştım. Fakat, Zeus"u da hiç sevmedim. Çünkü, evrenin dört köşesinde yaşanan acılara tatsızlıklara karşı çok ilgisiz davranırdı Zeus. Nefret ederdim ondan. Sonunda kararımı verdim. Kendim gibi duygulu varlıklar yaratmalıydım. Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum. Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece."

"Ey Prometheus, neden çamuru kullandın?" diye sordu Sıtkı.

"Bilmem ki," dedi Prometheus. "Ben, önceki tanrılardan böyle gördüm. Böyle terbiye aldım. Örneğin, Zeus da böyle yaratmıştı insanı."

Onlar nereden bileceklerdi Sıtkı"nın ne düşündüğünü? Kuran"ı okumamışlardı ki. Elindeki mitoloji kitabına baktı. Prometheus, doğru söylüyordu. Hışımla Zeus" a döndü:

"Sen anlat bakalım gaddar tanrı, sen nasıl yarattın insanı?"

"Namlı, şanlı Hephaistos"u çağırdım hemen, "bir parça toprak al, suyla karıştır" dedim. "İçine insan sesi koy, insan gücü koy. Bir varlık yap ki, yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin." Koca Hephaistos, topal tanrı, hemen yaptı dediğimi. Bir kız biçimine soktu toprağı. Ses koydu içine. Ve, Pandora adını koydu. İşte, böyle yarattım insanı."

İyice terlemişti Sıtkı"nın karşısında Zeus. Koca yunan tanrısı, yalan söyleyecek değildi ya. Milattan önce 8.yüzyılda yazılan Hesiodos Destanı da aynen öyle anlatıyordu olayı.

"Ey Zeus, insanı yaratmak için çamurdan başka bir şey bulamadın mı?" diye sordu Sıtkı. Örneğin, demirden veya taştan yaratılsa, belki insanın mayası daha sağlam olurdu. "Bizde adet böyledir," dedi Zeus. "Benden önce, Marduk da böyle yaratmıştı insanı."

Sümerlerdeki ilk harç

"Peki, dönün bakalım yüce dağınıza," diye emretti Sıtkı. Bu sefer aklına Marduk takılmıştı. Sümer tanrısıydı, Marduk. Mezopotamya"da yaşardı. Kitabına baktı. Ilk Sümer dönemine dayanan ve milattan önce 7. Yüzyıla ait olan tabletler, 1914-1929 yılları arasındaki arkeolojik kazılarda bulunmuştu. Oluşma tarihi dörtbin yıl öncesine uzanan Sümer Efsaneleri"nde, "Enuma-eliş Destanı"nda tanrı Marduk"tan söz ediliyordu.

Sayfaları karıştırdı Sıtkı. Karıştırırken, Dicle ile Fırat"ın birleştiği bereketli topraklarda buldu kendini. "Marduuuk" diye bağırdı. Marduk hemen gelmişti. "Söyle derdini ademoğlu" dedi.

"Olimpos"un tanrısı Zeus senden söz etti. Anlat bakalım insanı nasıl yarattığını" dedi Sıtkı.

"Bizim eski tanrılar, yaptığım işlerden dolayı teşekkür etmişlerdi bana. Hallerinden çok memnun olduklarını, ancak kendilerine hizmet edecek, tanrı niteliği taşımayan bir yaratığa ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Bunun üzerine, ben de Ea"nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu"nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim."

Bu kadar da benzerlik olur mudiye düşündü Sıtkı. Yoksa Marduk palavra mı atıyordu? Kitabından "Enuma-eliş Destanı"nı buldu. Okudu. Hayret!..Sadece Enuma-eniş"te değil, Ullikumi, Sankhuniaton gibi diğer Sümer efsanelerinde de yaratılışın ilk harcı olarak çamur kullanılmıştı. Marduk"a teşekkür etti. "Kafamı iyice açtın sevgili Marduk" dedi.

Marduk da şaşırmıştı. Kimdi bu ademoğlu? Nasıl olur da yüce tanrıları sorguya çekerdi? Zeus kendisine önceden haber vermişti. "Amam, dikkat et," demişti. "Bu Sıtkı dedikleri 2000 yılının adamı." Marduk, "Ben de Aruru"yu arayayım" diye düşündü. "Ne de olsa dayanışmak zorundayız bu devirde. Ademoğulları işi azıttı."

Gılgamış"ta da yaratılış çamurdan

Sıtkı okuyordu, sürekli. Bir ara eline Gılgamış Destanı geçti. Daha önce okumuştu. Fakat yaratılış açısından hiç incelememişti. "Okuyalım bakalım" dedi kendi kendine.

Birden karşısında Aruru belirdi Sıtkı"nın. Bulunmaz fırsattı. "Ey yüce Aruru," dedi Sıtkı, "Bir inceleme yapıyorum, tüm tanrılara soruyorum, insanı nasıl yarattınız diye?" Aruru, hazırlıklıydı. Marduk"tan bilgi almıştı. Karşısındakinin kül yutmayacağını biliyordu. "En iyisi doğruyu anlatmak," dedi ve başladı konuşmaya: "Büyük gök tanrısı Anu -ki, kendisini ben yarattım- Uruk halkının ah ve figanlarını dinlemişti. Beni çağırdı. "Sen," dedi, "Beni yarattın, şimdi de fikrimi yarat." Bunu duyar duymaz, Anu"nun fikrini kalbimde yarattım. Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda, kahraman Engidu"yu yarattım. Çamurdan yarattığım Engidu, demir gibi serttir. Bütün gövdesi kıllardan simsiyahtır. Kadın gibi uzun saçları vardır."

"Doğru söylüyor," diye düşündü Sıtkı. Gılgamış Destanı"nı hatırlamıştı. Fakat şimdiye kadar çamur meselesi ilgisini çekmemişti. Şimdi, herşey kafasında yerli yerine oturuyordu. Bereketli toprakların efsanelerinde ilk harç, çamurdu.

Önce böcekten, olmayınca çamurdan:

Acaba uzak diyarların tanrıları da insanı çamurdan mı yaratmıştı? "Çinliler ilginçtir," diye düşündü Sıtkı. "Bir de onlara bakalım." Kitapları okumaya devam etti. Çin Efsaneleri bölümünü buldu. Tanrı Pen-gu"dan bahsediliyordu. "Pen-gu" iye seslendi. Zümrüdü Anka"nın kanadına binerek geldi Pen-gu.

"Anlat bana yüce Pen-gu," diye sordu Sıtkı. "Sen nasıl yarattın insanı?"

"Ben çok kuvvetliydim," dedi Pen-gu. "Havayı toprak ve yeryüzü olarak ikiye böldüm. Sonra öldüm. Nefesimden rüzgarlar, sesimden gökgürültüsü, gözlerimden güneş ve ay, vücudumdan dağlar, kanımdan ırmaklar ve denizler, saçlarımdan yıldızlar, terimden de yağmur meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedenimde kaynaşan böceklerden insanlar oluşmuş."

"Hah!" diye bağırdı Sıtkı. "İşte şimdi değişik bir öykü buldum. Demek Çinliler böcekten geliyorlar."

"Daha bitmedi, sabırlı ol," diye seslendi yüce Pen-gu, bilge bir tavırla. Ve devam etti.

"Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine tanrıça Ngüho, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."

"Hayret," dedi Sıtkı. "Demek Çin tanrıları da insanı çamurdan yaratmışlar." Pen-gu"ya teşekkür etti.

Tevrattan Kur"an"a:

Nereye al atmışsa, önüne çamurdan yaratılış çıkmıştı. Evet, hepsi birbirinden "kopya çekmiş"ti.

Acaba, Tevrat ne diyordu? İşte bulmuştu, okudu:

"Ve Allah dedi: "Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım/Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allah"ın suretinde yarattı./Ve Rab Allah yerin toprağından Adam"ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve Adam yaşayan can oldu./Fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı./Ve Rab Allah Adam"ın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı./Ve Rab Allah Adam"dan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adam"a getirdi.."

Adem ile Havva"nın ilk günahları ve cennetten kovuluşları ile devam eden bu yaratılış öyküsü, hemen hemen aynen Kur"an"a geçmişti.

Neden Çamur?

"Neden çamur?" diye düşüdü Sıtkı. Kimbilir, belki de atalarımız, kendilerine son derece gerekli olan, tüm ihtiyaçlarını karşılayan su ve toprağa özel bir önem vermişlerdi. Su ve toprak birlrşince çamur oluyordu. Zaten günümüze değin gelen büyük efsaneler, soyut düşünce sistemleri, Dicle"nin, Fırat"ın, Nil"in, Indus"un, sulak ve bol çamurlu topraklarından yeşermişti. Büyük uygarlıklar yaratan bu topraklar, zengin efsanelere de yataklık etmişti. Bin yıllar öncesi insanlarının su ve toprağa olan bu şükran borçlarını anlamamak mümkün değildir.

Ortadoğu Tanrılarının Etimolojik Gelişimi:

Ortadoğu"da çeşitli dönemlerde yaşayan halkların tanrılarının adları ilginç bir evrim gösterir:

Ibraniler"de kah "Yehova" kah "Elohim" olur. Tevrat"taki bu iki tanrı adı Yehova ve Eloha"nın geçtiği satırlara dayanılarak metin ayrılıkları saptanmış. Aramice "elah" kelimesi ile Tevrat"taki bu "eloha" kelimesi, Incil"de Isa"nın ağzından, "Eloi, eloi, Lama sabachtani" (Tanrım, tanrım. Beni niçin bıraktın) biçiminde görülür. Islam öncesi Araplar"da erkek tanrı için kullanılmış olan "ilah" kelimesi de Islamiyet"ten sonra ufak bir gramer türetilmesi ile "Allah" olur. Kur"an"ın bazı surelerinde yer yer "ilah" kelimesine de rastlanır.

"İnsan Çamurdan Yaratıldı" Efsaneleri Özeti:

Kutsal kitaplarda sözedilen "insanın çamurdan yaratıldığı" fikri, kutsal kitapların ortaya atılmasından çok daha önceki çağlarda yaşayan insanların eserlerinde ve efsanelerinde görülmüştür. Bu durum, kutsal kitapların içine bu eser ve efsanelerden alıntı yapıldığının göstergesidir. Bu efsane ve kutsal kitapların ifadeleri şu şekildedir:

1)Gılgamış Destanı: "Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda ,kahraman Engidu"yu yarattım."

2)Sümer"lilerin Enuma-eliş Destanı: "Bunun üzerine ben de Ea"nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu"nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim."

3)Çin Efsanelerinden: "Bunun üzerine Tanrıça Ngüho yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti. Ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."

4)Mısır"da Luxor Tapınağı"nda bulunan kabartma bir resim: "Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratıyor."

5)Hesiodos Destanı. "Namlı, şanlı Hephaisdos"u çağırdım hemen. "Bir parça topral al, suyla karıştır" dedim. "İçine insan sesi koy, insan gücü koy."

6)Yunan Efsaneleri"nden: "Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum (Prometheus anlatıyor.) Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.)

7)Tevrat"tan: "Ve Rab Allah yerin toprağından Adam"ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu."

8) Kur"an, Mü"minün 12-16: "And olsun ki Biz insanı süzme çamurdan yarattık."

9) Kur"an, Es-Safaat 11: "Hakikat Biz onları cıvık bir çamurdan yarattık."

10)Kur"an, Sad 71-76: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın

xassitoni31 11.03.2008 14:09

dummkopf
 
frag doch mal nen prof!!!!

hier hast du ne mail wo du anfragen kannst

philosophie@fu-berlin.de

das wort (causa) kommt aus dem lateinischen und wurde nicht von aristot erfunden :)))))))))

aristot ist einfach nur der bekannteste philosoph in europa, und viele dummköpfe denken er hätte die "kausalität" erfunden.

UND NOCHMAL ER ERFAND DIE 4 ARTEN VON KAUSALITÄT!!!!! und nicht die kausalität an sich.

iyi ögren ve konus!!!!!!!!!

xassitoni31 11.03.2008 14:10

TSK-CHP gerilimi tırmanıyor
 
Genelkurmay"ın "Yapılan haksız eleştiriler hainlerden daha fazla zarar veriyor" açıklamasının ardından başlayan TSK-CHP gerilimi tırmanıyor.

Hain ve Seviyesiz olarak nitelendirilen Baykal ne yapacagini sasirdi. Artik Atatürk"ün arkasindada saklanamiyor.

xassitoni31 11.03.2008 14:42

inek kafalim benim :))))
 
:D

11.03.2008 14:42

o.T.
 
von mir bekommst du auch gleich eine Anzeige wegen Rufmord! Hör auf den Leuten nachzustellen und irgendwelche Märchengeschichten zu erzählen was gar nicht stimmt. Tyly und deine anderen 20 Nicks kannst du dir sparen.

xassitoni31 11.03.2008 14:43

anladin dimi aptalligini
 
:)))))


hüüüü dul kadin
eline, diline ve kalin beline hakim ol


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 08:38 Uhr.