Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

06.04.2005 01:24

:-))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
 
ohne Text

frankenstein 06.04.2005 01:31

baska bir düsünce................
 
Ali Abbas Çınar*

Farabi Felsefesinin Ahmed Yesevi"nin Kültür Kimliğine Etkisi

Ahmed Yesevi’nin onikinci asırda, günümüzde Güney Kazakistan’ın Çimkent iline bağlı Türkistan (Yesi) ilçesinde temellerini attığı ve “hikmet” olarak nitelendirilen şiirleri vasıtasıyla da dile getirdiği tasavvufi görüşler veya Türk halk sufiliğine ait değerler sistemi kısa sürede bütün Orta Asya, Hindistan, Kafkasya’ya Bektaşilik aracılığı ile de Anadolu, Balkanlar[11] ve Mısır olmak üzere geniş bir alana yayılmış, temel bulmuştur. Yesevi’nin görüşlerinin oluşması, olgunlaşması ve kısa bir zamanda, geniş bir alana yayılmasının hikmetleri olmalıdır. Bize göre; bunlardan birincisi içine doğduğu insan kütlesi, onların kültürel yapıları; ikincisi aldığı eğitim ve yetiştiği ortam; üçüncüsü ise yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal yapısı, Yesevi’nin dünya görüşünü belirleyen ana unsurlardır.

Ahmed Yesevi, Orta Asya Türklüğünün merkez yerleşme alanlarından olan Sayram’da (İsficab’da) doğmuş, Buhara’da yetişmiş, Türkistan’da (Yesi’de) vefat etmiştir. En eski tarihlerden beri, bu yerleşim birimlerinin yer aldığı bölge, nüfus itibarıyla, Türklerin yoğun olarak yaşadığı mekan ve kültür kaynağıdır. Bir başka değişle Türkler, bu bölgelerde tarihe ve çağa damgalarını vurmuşlardır. Türkistan’ın da içinde yer aldığı bu havza; sadece hayvancılığa değil, tarıma da uygundur. Yesevi’nin şiirlerinde sık sık değindiği ve hocası olarak kabul ettiği Aslan Baba veya Arslan Bab’ın türbesinin de bulunduğu Otrar (Farab) şehrinde 8. yüzyıla ait büyük sulama kanalları vardır. Bu yıllara ait seramik sanatının yüzlerce örneğine rastlanır. Sulu tarım ve ticaretin varlığı bölgedeki kentleşme, kültür ve eğitimin büyüklüğünü de verir.

Türkistan (Yesi) şehrine çok yakın bir mesafede olan Otrar’da (Farab’da) dokuzuncu yüzyılın sonu ile onuncu yüzyıl ortalarına kadar, dünyaca ünlü Türk filozofu Farabi (870-950)yaşamıştır.[12]

“Farabi felsefeye bilhassa mantık yolu ile girdikten sonra, metafizik üzerinde durmuş ve İslamda, ilk defa olarak, felsefe ile İslam dininin münasebeti ve aralarındaki uyuşamamazlık üzerine düşünmüştür. (...) Bu yönüyle din ile felsefe arasını bulmaya çalışan”3

bir filozof olarak nitelendirilebilir.

Farabi, insanı Tanrı’ya yaklaştırmanın çeşitli yollarının olduğunu düşünür. Ona göre Tanrı; his ve akıl aleminin de ötesindedir. Bunun için insan bu alemlerin de ötesine geçmeli, yükseğe çıkmalıdır. Böylece akil ruh kemale erer hakiki bilgiye ulaşır ve murakabe yoluyla Tanrı ile birleşir ve onda kendini unutur. Buna göre Tanrı’da saf ve mutlak bir akıl ve düşünce mevcuttur. Kişi; Tanrı’ya bu ilkeleri hayata geçirerek yaklaşabilir. Tanrı da kendisine bu şekilde yaklaşan kuluna şefkat eder ve yaklaşır.4

Farabi’nin bu görüşleriyle Ahmed Yesevi’nin görüşlerinin birbirine paralel olduğu hemen anlaşılır. Ahmed Yesevi, pek çok şiirinde kendinden geçtiğini, göklere uçtuğunu, Tanrı katına vardığını, onunda hemhâl olduğunu belirtir.

Öte yandan; Buhara’da doğan, kırk yaşına kadar burada, ömrünün son yıllarına kadar da Hemedan’da yaşayan İbn-i Sina’nın (980-1037) metafizik görüşleriyle Yesevi’nin görüşlerinin kesişme noktalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Yesevi’nin intisap ettiği söylenen Hemedanlı Yusuf’un (Yusuf-ı Hemedani) da bu kültüre yabancı olmadığı anlaşılıyor. Hemedani ve İbn-i Sina’nın hem neredeyse çağdaş olmaları, hem de uzun süre Buhara ve Hemedan’da yaşamaları; yolları ve ömürleri kesişen bu iki dehânın birbirlerinden, ve görüşlerinden haberdar oldukları sonucunu da düşündürüyor. Buradan hareketle Yesevi’nin bir yanıyla Otranda (Farab) yaşayan mürşidi Aslan Baba’nın manevi yolu aracılığı ile Farabi’nin, diğer yandan Yusuf-ı Hemedani aracılığı ile de İbn-i Sina-nın görüşlerine yabancı olmadığı kanaatindeyiz. Yesevi’nin hikmetleriyle Farabi ve İbn-i Sina’nın felsefi görüşlerindeki paralellik de bizi bu sonucu götürüyor.5

İbn-i Sina ve Farabi’nin “Bir ve Var” olan “mutlak varlık” ve “nefs” ile ilgili görüşleri buna delildir. Yesevi pek çok hikmetinde, “Bir ve var” terimini Farabi gibi yan yana, kalıp ve birbirinden ayrılmaz söz olarak kullanır. Bütün bunlar bir yanıyla tasavvufi görüşlerin felsefe ile bağlarını, diğer yandan pek çok kaynakla birlikte bu kaynaktan da beslenen Yesevi’nin düşünce derinliğini ve beslendiği felsefi kökleri, damarlarını veriyor. Bu konuda bir hikmetinde şöyle diyor:

“Baştan geçtim,candan geçtim, hem imandan

Bir ve var’ım didarını görür müyüm?”6

Yesevi’nin görüşlerini dile getirirken şiir dilini seçmesinin nedenleri vardır. Eski dönemlerde, Türklerde; ağaç beşikten yer beşiğine (beşikten mezara) kadar, günlük hayatın; doğum, kırklama, sünnet, evlenme, düğün, ölüm vb. geçiş dönemlerinde, şiirle söyleşmek hayatın en önemli özelliğiydi.7 Yesevi’nin yaşnamesi, cennet-cehennem değişmeleri bu çerçevede ele alınmış eserlerdir.

Yesevi de Farabi gibi bir yandan henüz İslamiyeti öğrenmemiş, eksik öğrenmiş veya kabul etmemiş göçebe, yarı göçebe veya köylü, bozkır Türklerine İslamiyet’i öğretmek; diğer yandan İslamiyetin bu kitlelere yabancı gelen yapısını yumuşatmak, tasavvufi görüşler ışığında ılımlı hale getirmek düşüncesiyle biçimden çok, özü esas alır. Farabi’nin felsefede geliştirdiği metodu edebiyatta sistemleştirir. Şiirin büyüleyici ve gelenekten gelen çekiciliğini kullanarak, halka bildikleri dilden yaklaşır. Özünde sihirsel olan şiir aracılığı ile bu insanlara tasavvufun inceliklerini öğretme yoluna gider. Bunu yaparken hem beden, hem de ezgiden yararlanır. Söz (şiir), ezgi ve bedenin (sema-oyun) birliği sihirsel ortamı olağanüstü hale getiren durumlardır. Yesevi gelenekte var olan bu yapıyı kullanarak kimliği ve düşüncesini var eder. İslamiyetle birlikte gelen bazı zor kalıpları, Türk halkına göre biçimlendirir. Esasen bozkırda, çoğu göçer halde yaşayan bu insanları kalıplar içerisinde almak mümkün değildi. Farabi, İbn-i Sina gibi filozofların felsefi görüşlerinin de bu kitleler tarafından tam olarak anlaşılması oldukça güçtü. Halkın metafizik veya İslam düşüncesinin açıklamayı amaçlayan fıkıh ve kelam gibi eserleri bütünüyle algılaması, benimsemesi, anlayabilmesi beklenemezdi. Şiir dili, halka ulaşmasının en kolay ve geçerli yoluydu. Kanaatimce Yesevi, bu gerçeği bilerek, özellikle şiir dilini seçti ve düşüncesini yaymak için bu milli geleneği kendini ifade eden yegane yolların başında gördü. Böylece Farabi’nin felsefede sistemleştirdiği ilkeleri şiir dünyasına aldı.

Farabi’nin Tanrı anlayışı, Tanrı-Âlem ilişkisi meselesi, hayır ve şer, Tanrının ispatı, peygamber hakkındaki çok sistematik görüşleri Yesevi’nin de şiirlerinde ele aldığı ana problemler ve konulardır. Farabi’nin, varlıkların ilk Varlıktan (Tanrıdan) sudür ettiği görüşü, daha sonra oluşan Türk Tasavvuf anlayışının nüvesini teşkil etmiştir. Yesevi’nin de bu anlayış ve akımdan ayrı kaldığı, farklı bir yapı çizdiği söylenemez.

Farabi, aklı öne çıkarır,onu kümelere böler. Farabi’ye göre Tanrıdan ilk sudûr eden, kendini ve sudûr olduğu ilk varlığı idrak eden, ilk akıl, kainatın özeti olan insanın mükemmelliğinin ifadesidir.8

Bu sisteme göre her akıl bir öncekine varır, ilk akıl aracılığı ile Tanrıya, ulaşır. Tanrı hem âşık, hem maşuktur. Bu duygularının özü aşka, yani bir’e varır. Bir ise ilk varlık olan Tanrıyı ifade eder. Aynı düşünce tarzını Yesevi’de de görürüz.

Bu konuda şöyle diyor;

Gerçek dertliye kendim ilâç, kendim derman;

Hem âşıkım, hem maşukum, kendim canan;

Rahm edeyim, adım Rahman, zatım Sübhan;

Bir nazarda içlerini safa kıldım9

Yesevi, insanların, Tanrının Rahman ve Sübhan olan yönlerini bilmesi, görmesi ve idrak etmesi için manzumelerin gizemli dünyasını seçer.

Aynı düşünce Farabi’de de vardır. Ona göre;

“İlk Varlıktan gelen, birleştirici ve bağlayıcı bir güce sahip olan sevgi için, insanın önce “İlk Varlık”ı tanıması gerekir (...) Çünkü, Allah hem seven ve hem de sevilendir”10

O, saf hayır, iyilik, O Hakim, Kadir, Cemal, Hikmet ve Kelâm sahibidir. Yesevi’nin deyimiyle hem “can” hem de “canan”dır. Bunların tümü bir’e, bölünmez, cevhere gider. Bu cevher ise Tanrı’yı ifade eder. Tanrı aşkın kendisidir. Yesevi, Farabi ve İbn-i Sinâ’nın bu felsefi anlayışlarını iyi kavramış, Türk kültürünü özümsemiş, yeniden yorumlamıştır. O, insanın “var” olmasının yolunun “aşk” olduğunu ifade eden; insanlığı, erdemi aşkta arar :

“Dertsiz, insan, insan değil, bunu anla;

Aşkız insan hayvan cinsi, bunu dinle;

(...)”11

Gerçek âşık Tanrı ile hemhal olan, dost olan dünya nimetlerine değer vermeyen, ona köle olmayandır:

“Mal ve pula rağbet etmez âşık kişi;

Yol üstünde toprak olur aziz başı

(...)”12

veya

“Aşkı değse, kavurup yandırır canı, teni;

aşkı değse, viran kılar ben fikrini;

aşk olmasa, tanımak olmaz, Mevlâm seni;

her ne kılsan, âşık kıl sen Perverdigar”13

Yesevi’nin bu aşkı, onu yakar kavurur. Ona göre âşık olanların Cehennemden korkmalarına gerek yoktur. Bu aşkla “Fena fiillah”a, Tanrıya ulaşır, kendini yitirir.

Adım, sanım hiç kalmadı, lâlâ oldum;

Allah yandım,diye diye illâ oldum;

Halis olup, muhlis olup fenâ oldum;

Fenâ fii’llâh makamına yükseldim işte14

veya

“Allaha hamd olsun, lutf eyledi nura battım;

Gönül kuşu la-mekâna ulaştı dostlar

(...)”15

Vacip Varlık’ı ve kendisini idrak eden insan, mutluluğu İlk Varlık’a dönüşte buluyor. Bunu hem Farabi’nin, hem de Yesevi’nin görüşlerinden anlıyoruz.

Farabi’ye göre Tanrı sonsuz aşk, cevher ve adalet kaynağıdır. Adaletin özünde ise sevgi vardır. Adalet ve sevginin olduğu yerde kibir yoktur. Yesevi, sık sık nefsini öldürdüğünü ifade eder, bu yolla da Tanrıya ulaşır; “başı toprak, kendi toprak, cismi toprak olur.16

Yeni belge, bilgi ve bulgulara ihtiyaç bulunsa da Yesevi ve Farabi’nin düşünce bakımından birbirlerine yakınlığına dair bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu açıdan bakınca Farabi’yi yalnız felsefenin değil, Türk tasavvufunun ilk öncülerinden biri olarak da saymak mümkündür. Yesevi, Farabi’nin, İbn-i Sinâ’nın görüşlerinden istifade etmiş, bu görüşleri sistemleştirerek Türk tasavvufunun ilk mimarı olmuştur. Yesevi şiirlerini oluştururken, görüşlerini Türk kültürü, İslam anlayışı ve Farabi, İbn-i Sina gibi ünlü Türk filozoflarının düşünceleri üzerinde temellendirmiş; Farabi bu yönüyle Yesevi’de vücut bulmuştur, denilebilir.



--------------------------------------------------------------------------------

[11] F.W. Hasluck, Anadolu ve Balkanlarda Bektaşilik, İstanbul 1996, Anadolu Matbaası, 238 S.

[12] Farabi 870 yılında Otrar (Farab) da doğmuş ve büyümüş Türk soylu bir ailenin çocuğudur. Bağdat, Halep, Şam, Mısır ve kimi kaynaklara göre Harran’da da seyahat etmiştir. Bu kaynakların verdiği bilgiye göre Bağdat’taki mantık hocası Hristiyan bir filozof olan Ebu Bişr Matta bin Yunus’tur. Kaynaklar, onun seyahat ettiği her yere Türk kıyafetleri ile gittiğini belirtmektedir. İbn-i Sina ve İbn-i Rüşt onun manevi öğrencisidirler. Eflatun ve Aristo felsefesini incelemiş, yorumlamış, yeni bir senteze ulaşmıştır. Doğuda hüküm süren “tabiat felsefesi” ni oluşturmuştur. Bkz. “Farabi”, Türk Ansiklopedisi, C.XVI, İstanbul 1968, MEB Yay, s.104-105

3“Farabi”, İslam Ansiklopedisi, C. IV İstanbul 1993, MEB Yay, s.454

4 Türk Ansiklopedisi, C.XVI, İstanbul 1968. MEB Yay., s.104-108. Burada bilmek ve düşünmekten maksat yaratmaktadır.

5 Farabiye göre Vacip Varlık (Tanrı) basittir, karmaşık değildir, cismi, cinsi ve türlü yoktur, saf iyiliktir; birdir, sevgi; seven ve sevilendir. Nefis ise bir cevherdir ve nefis ile beden arasında kesin bağlar vardır. Bkz. Doç. Dr. Necip Taylan, İslâm Düşüncesinde Din Felsefeleri, İstanbul 1994, Marmara Üniv. Yayı, s.112-116.

6 Ahmed-i Yesevi, Divan-ı Hikmetten Seçmeler, Haz.: Prof.Dr. Kemal Eraslan, Ankara 1993, Kültür Bakanlığı Yay., s.89 Tema bakımından, Yunus Emre’nin “Bana seni gerek seni” redifli şiiriyle ayrılık taşıyor.

7 Günümüzde bile Anadolu’nun bazı yörelerinde (Adana, Mersin) ağıt geleneğinin canlı bir şekilde sürdüğü, diğer geçiş törenleriyle ilgili olarak da şiirsel söyleşmenin devam ettiği bilinmektedir.

8 Bu konuda bakınız, Macit Fahri, İslam Felsefi Tarihi, İstanbul 987, S. 97-100

9 Ahmed-i Yesevi, Divan-ı Hikmetten Seçmeler, Haz: Kemal Eraslan, Ankara 1993, s.129

10 Dr. Bayraktar Bayraklı, Farabi’de Devlet Felsefesi, İstanbul 1983, Doğuş Matbaası, s. 55.

11 Ahmed-i Yesevi, a.g.e., s. 127.

12 Ahmed-i Yesevi, a.g.e., s. 129

13 Ahmed-i Yesevi, a.g.e., s. 155

14 Ahmed-i Yesevi, a.g.e., s. 57

15 Ahmed-i Yesevi, a.g.e., s. 81

16 Ahmed-i Yesevi, a.g.e., s. 107



<a href="redirect.jsp?url=http://www.alewiten.com/dusunurler080803.htm#_edn6" target="_blank">http://www.alewiten.com/dusunurler080803.htm#_edn6</a>

berlinfatih 06.04.2005 01:48

Müslümanlar Gercekci, Kafirler Yalanci
 
Amerikalı müslümanlar, Amerikan vatandaşlarıdır. Anayasa onlara, hristiyanlara verdikleri hakların aynısını verir. Ve bundan dolayı onlar; özgür ve eşit olduklarını zannederler. Peki malum Salı’dan (11 Eylülden) sonra, müslümanlar hâlâ özgürlük içerisinde, düşüncelerini seslendirmeye devam edebilirler mi? Müslüman bir kadın, bir korku hissi olmaksızın, hâlâ İslami giysisi ile dışarı çıkabilir mi? Müslümanlar Afganistan’a karşı yapılan saldırılar ile ilgili duygularını ortaya koyabildiler mi? Onlar nazile duasını okuyabilirler mi?: Ey Rabbim! Amerika ve onlarla işbirliği yapanları (ve yaptıklarını), Sana havale ediyoruz. Onlar minberlerden Ey Allah’ım! Senin kulların olan Mücahidlere yardım et! diyebilirler mi?
Amerika’nın kefaletleri, eşitlikleri ve özgürlükleri tamamen sahte ve yalandır. Onların ideolojisi asla insanları kaynaştıramaz. Bizim dinimize göre, ancak bizim kardeşliğimiz gerçektir ve bunun sütunları tamamlanmıştır. Bizler Kureyş’li bir muhacirin, kendi kafir akrabasını öldürmekle, Allah’a yaklaştığı görmekteyiz. Bir Amerikalı, Amerikan vatandaşı olan bir müslümandan çok, İngiliz vatandaşı olan bir protestana güvenir. Öyleyse, bizim gerçek olan bu kardeşlik bağımız nerede?

1insanol 06.04.2005 02:40

Merhaba Arkaslar
 
Ehli kitap ve papalik hakkinda !




Ey iman edenler!Yahudi ve hiristiyanlari dost edinmeyin. Onlar birbirlerininin dostlaridir.Icinizden kim onlari dost edinirse, o da onlardandir.ALLAH zalimlere dogru yolu göstermez!"(Maide, 51)

Kimse bu ayetleri es gecipte Islam`dan önceki ehli kitabi konu alan ayetleri kullanarak ehli kitabi cennetle müjdeleme hakkina sahip degildir!Böyle bir yanlis hem Islam`in ruhuna ters düser, hatta hiyanete kadar varir; hemde Ehli kitabin hakki bulmalarina, son ilahi din olan, Allah katinda tek gecerli Din olan islam`a girmelerine engel teskil eder..

papalik tarihini iyi incelemek gerekir diye düsünüyorum..

incilde yeri olmayan ve isa dan sonra kurulan bu müessese, degisik konum ve icraatta bulunan sahislar tarafindan yönetilmistir.

ilk papa, ´petrus´ tu.

´leo 1´ papaligi monarsi sekline soktu.

´gregor 5´ ilk alman asilli papa.

´gregor 7´ dünya hakimiyetine calsiti. ama sürgünde öldü.

´urban 2´ hacli seferlerini emreden papa oldu..ve ´ac kalindiginda, esir veya ölü müslümanlarin etinin yenilmesinin helal oldugunu´ aciklayan bir kisilige sahipti..milyonlarca müslüman ve hiristiyanin ölümüne sebeb oldu..

´pius 12´ nazi rejimi döneminde, nazizme karsi cikti..binlerce yahudiyi gaz odalarindan kurtardi.

´son papa paul´ ise, dinler arasi dialog konusunda calisma yapti..ve bu dialogun, hiristiyanlarin hakim olmasi icin gerekli oldugunu savundu.

hiristiyan kaderci/teologlarina göre, bundan sonra secilecek olan papa, son papa olacaktir ve daha sonra kiyamet kopacaktir.

bildiginiz gibi, bircok yahudi ve hiristiyan tarikati/cemaati, kiyamet kopacagini tahmin ettikleri vaktin yaklastigina inanirlar ve aralarinda toplu intiharlar uygulayan guruplar da vardir...

cobanim 06.04.2005 07:55

ÖYLE DEGIL BÖYLE
 
Bak kocum alttaki yazi senin:

"Hayir Kuran öyle demiyor

Allaha inanmak Ahiret gününe inanmak ve Salih AMel islemek..... Resüllerin ismi bile gecmiyor...

"Sen bana su an kara Hocalarin lafini saydin.... ich musste ehrlich lachen darüber... cünkü dahlen onlarin etkisi sende sürüyor..... yapacak bir sey yok.. belki ölünceye kadar onlarin etkisinde kalacaksin...... "

Cevabu ise su:
Ne demek Resullerin ismi gecmiyor. Sen ne diyorsun kardesim, sacmaladigindan haberin varmi?
Bak Kuran ne diyor bu olaya, bide ona soralim ne dersin???
Bakara 285- Peygamber, Rabbi"nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah"a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz Allah"ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler.

Kuran böyle derken, sen nasil Resullerin bile adi gecmez dersin???
Bizler elhamduliillah Hz. Adem den Hz. Muhammed e kadar bütün peygamberleri tasdik ederiz, aralarinda ayrim yapmayiz, Hz. ISA da bunlarin icindedir, o.k mi kocum???

Senin dedigin gibiyse olay, biz o zaman birakalim herseyi, peygamberi, kitabi, islami. Ne ugrasiyoruzki namazla, orucla, zekatla, sadakayla, vs.. Sadece Ahirete inanalim ve salih amel isleyelim.. Iste kocum salih ameli sen anlamamissin. Salih amel bizlere emredilen bütün ibadetleri, iyilikleri,kapsar. Yani salih amel belkide sudur: atomun cekirdegine kadar inersin, incelersin, böylelikle Allah i daha iyi tanimis olursun.. Anliyormusun??? Ilim , ibadet, sadaka, peygamberlere, kitaplara iman, sadaka, muhtaclara yardim.. bunlarin hepsi salih amel.Daha yazacak cok sey var ama, anlayana sivrisinek saz misali..

Ha bide biz burda ne kara hocalara tabiyiz nede MEdya hocalarina. Allah a ve Kuran a tabiyiz. Bak sana KUran cercevesinde cevap verdim. Istersen anlarsin istemezsen sen bilirsin.. Ama gelipde burda teslis inancinin Papasini savunma...

06.04.2005 09:08

ALLAH RAZI OLSUN 1INSAN
 
Ben 1 haftadir ayni seyleri yaziyorum ama anlamiyorlar,,, bazi insanlarin beyinleri mühürlenmis oluyor..

06.04.2005 09:23

PAPANIN CENAZESINE KATILIM ?!!
 
Mehmet Barlas kösesinde söyle yazmis arkadaslar...

FETHULLAH GÜLEN DE PAPA"NIN CENAZE TÖRENİNE KATILMALIYDI...

Keşke Fethullah Gülen de, Papa’nın cenaze törenine katılabilseydi. Çünkü dinler arası diyaloga kendini adamış bir din adamı olan Gülen, bu amaçla Vatikan’ı ziyaret edip, müteveffa Papa ile görüşmüştü.Daha önce de Türkiye"deki farklı inançların temsilcilerini bir araya getirmek için sürekli çaba harcamıştı.

Papa’nın ölümü ertesinde yapılan ayinler ve yorumlar, ona yöneltilen suikast girişimi dolayısıyla bir Türk’ün adını, yani Mehmet Ali Ağca’yı yine gündeme getirdi. Bu açıdan Katolik dünyasındaki “En ünlü Türk” ne yazık ki Mehmet Ali Ağca.

Belli ki Ağca cenaze törenine katılabilseydi, Başkan Bush’dan bile daha fazla ilgi toplayacaktı dünya medyasında. Önceki gün NewYork’ta, St. Paul Katedrali’ndeki Papa için yapılan ayinde konuşan kardinal, konuşmasının büyük bölümünü “Bir Türk” diye sürekli vurguladığı Mehmet Ali Ağca’nın suikast girişimine ayırdı mesela.

Bu cenazeye Türkiye’den dünya kamuoyunun tanıdığı iki isim katılıyor. Başbakan Erdoğan ve Fener Patriği Bartolomeos… Bu iki isim, hem kültürler arası, hem de dinler arası diyaloga önemli katkılarda bulundu. Başbakan Türkiye ile Avrupa’yı birleştirmeye çalışıyor, Patrik de müteveffa Papa ile birlikte Ortodoks Kilisesi ile Vatikan arasındaki barışmayı gerçekleştiren isim.

Keşke Fethullah Gülen de, Papa’nın cenaze törenine katılabilseydi.

Hristiyan dünyasında 11 Eylül 2001 saldırısından sonra, El Kaide"yi örnek gösterip İslam"ı şiddet kültürü gibi sunanlara karşı en iyi cevap, Fethullah Gülen"in çabaları değil midir?

===============================================

Dilerseniz kisir tartismanlöari birakip burda bu konuyu tartisalim!

Yani CENAZE törenine Basbakan Erdoganin katilmasini ben uygun bulmuyorum. Islami acidan degil :-) LAIKLIK ACISINDAN ve TÜRKIYENIN GELECEGI acisindan :-)

Hani nerde MEDYAMIZ ?

Hani nerde GENELKURMAYIMIZ ?

Hani nerde GIZLI DERIN GÜCLER ?

Neden tepki yok toplumda... Papa bir "DINI CEMAATIN ÖNDERI" idi... Onun cenazesine katilmak LAIKLIGE aykiri degilmi ?

Bence bu gözlükten bakildiginda Tayyip Beyin VATIKAN´daki cenaze törenine gitmesi A N T I L A I K bir uygulama...

Hayirli ola...

frankenstein 06.04.2005 09:25

sülonun Mason oldugunuda ............
 
biliyormuydu acaba?

06.04.2005 09:26

:-) Halil burda GEYIK yapmis be abim :-)
 
ohne Text

06.04.2005 09:46

DIN adami hristiyanlardan olunca ses yok
 
eger islami bir ülkede bir din adami ölmüs olsaydi ve Erdogan gitseydi medya kiyameti koparirdi......

Laiklikligin düsmanligi sadedece islamiyete karsi :)

leylim63 06.04.2005 09:47

o.T.
 
Fethullah Gülen´in cenezaye katilmasiyla, iktidar belkide sempadi kaybedecektir.

Veya islerine öyle geliyor..

Nedense tarihe baktigimizda dis isleriyle TC´nin fazla isi olmamistir. Barisdan cok uzak kalmis veya daha ögrenmekte zorluk ceken bir devlet TR.

isinsu 06.04.2005 10:30

GEGENFRAGE
 
eine Gegenfrage an Dich.. was denkst du würde passieren, wenn die TR sich fernhalten würde?

06.04.2005 11:09

Bir Soruya Soruyla CEVAP vermek yakismaz
 
ohne Text

eskidost71 06.04.2005 11:11

o.T.
 
Hayir,bence güzel bir soruydu:-))

06.04.2005 11:20

Yinede yanitlayacagim...
 
benim sahsi kanaatimce TR yenin Basbakanlik düzeyinde katilmasi, sadece Tayyip Erdoganin bior SHOW´u ! Yani iste bakin BEN degistim ve AB ye bizi alin anlaminda bir mesaj verme... Dini bir Liderin törenine Laik TC nin DIYANET ISLERI reisinin katilmasi yeterli olurdu...

frankenstein 06.04.2005 12:08

o akilli bir sey yapmaz zaten o.T.
 
ohne Text

06.04.2005 12:51

Müslümanlarin arasindada sahtekar
 
kerhaneci düzenbazlar ve giybet ve iftiracilarda var diger dinlerin artasindada....

O yüzden Müslüman kelimesi degildir seni kurtarabilecek olan... yalniz Salih Ameldir...

Sen yine Müslüman kelimesine saril dur.... bakalim kurtaracakmi seni

06.04.2005 12:52

Sayin devlet Üstadimiz Erdogan
 
katiliyor... o bizim prestijimiz icin fazlasiyla yeterli....

Dahasina ihtiyac yok

balikiz 06.04.2005 12:55

Kes sesini!
 
Sende biraz nefs terbiyesi yapta, görelim seni, ne kadar iyi bir müslüman oldugunu!

06.04.2005 12:55

Atiyorsun bir seyler kafandan
 
neye Maide Surasini kestin..... Kuran 1 tek Ayet üzerinemi kurulmus.....

Okusana devamini... gel bakalim Maide 69 a kadar..... ve ayni zamanda ac Ali-Imran Suresini... 100 den assagiya kadar basla bakalim okumaya.... gel Ali-Imran-Suresi 113-114 Ayetlerine bakalim....

Sen beni veya benim gibileri enayimi zannediyorsun....

Kalkmis cimbizlayarak Ayetler veriyor....

tek tek degildir Kuran Ayetleri... icicedir ve beraberce okunacak... yoksa bir kelimenin bas Harfini dedinmi yetermi....

Öylese cimbizlayalim....

Kuranin bazi yerlerinde namaza yaklasmayin der....

Simdi namaza yaklasmayalim o zaman.... nasil olacak is....

Ama devamini okursan, abdestsiz yada benzeri olaylarda yaklasmayin der..... demekki sen olayi anlamamissin

06.04.2005 12:57

Iman etmek demek
 
Allaha iman etmektir.... Aliye Veliye degil... hatta Resüllerede degil... cünkü Resüller Allah katindaki dinin tebligcileriydi yani degisik degisik yorumlarda bulunmuslar ve cesit cesit dinler üremis.....

Olay Allah ile baslar Allah ile biter

06.04.2005 13:00

Sence Resüller Sefaat edecekmi ????
 
yani ne is bu... Allahin fazlka funksiyonu yokmu bu iste.... ???

Nasil dir anlamadim... Allah Resüllerden korkuyormuki... onlar olmadimi Cennet yok...

Kaldiki HZ. Muhammedde sonrada Allahi tanidi..... eeeeee o zamana kadar kafirmiydi... yani Resül olana kadar imansizmiydi.... ?????

Naaaaaaa bak iste olayi bilmedinmi icinden cikamayacagin sorular yöneltirim sana, felegini sasirirsin

06.04.2005 13:01

Ahan site bir taneside sensin
 
bundan daha büyük isbat yok......

Senin yaptiginda tam düpedüz küstahlik..... iste var arkadas Müslümanlarinda ruhunda sahtekarlik, ama kabul edecek yürek yok

06.04.2005 13:04

Senin görüsün kocum
 
bizler öyle düsünmüyoruz... tüm dünyaya tüm insanliga verilen güzel bir mesaj olacak.....

Sonucta dünyada baris icin calisan bir insan öldü... Allahi inkar etmiyor, ahireti inkar etmiyor... kaldiki Islamida inkar etmiyor ama kendisi Müslüman degildi....
Insanlik icin önemli olan tek sy var oda INSANLIK ADINA SALIH AMEL ISLEDIMI...... haaaaa budur insanlari baglayan...

Kaldiki Irak savasinda Iraga destek verirken, tüm Islam Alemi uykudaydi.....

Denk noch mal nach

thedolphin 06.04.2005 13:13

ALLAH c.c Kitabi KUR`AN !
 
" ALLAH c.c Kitabi KUR`AN !

Onda sizden öncekilerin kissalari,
sizden sonrakilerin haberleri,
kendi aranizda olanlarin da hükümleri vardir.
O, dogruyu egriden ayiran kitapdir.
O, hicbir zaman degersiz konusmaz.
O, ALLAH`in c.c Saglam ipidir.
O, Zikr-i Hakim`dir.
O, sirat-i Müstakim`dir.
Kötü arzular onu asla hedefinden saptiramaz.
Diller onu karistiramaz(bozamaz).
Alim`ler ona doymaz.
O tekrar tekrar okumakla eskimez.
Onun akillari hayrete düsüren manalari hic tükenmez.
O, Cinlerin isitir isitmez hakkinda ;
"Biz acaip bir okuma dinledik ki,
dogruya iletir.
Derhal ona iman ettik..." dedikleri kitapdir.
Onun ölcülerine göre konusan dogru söyler.
Ona göre davranan sevap kazanir.
Onunla hükmeden adil olur.
Ona Cagiran müstakim yola cagirmistir. "

(Sünen-i Tirmizi,Cüz 11 ,Bab`u Sevap`ul Kur`an)

06.04.2005 13:22

:-) ahh ahhh ENISCIM...
 
seni islâh olmazsin

cobanim 06.04.2005 13:33

Senin benim felegimi sasirtman..
 
imkansiz kocum.. Cünkü cahil degilim Allah a sükür, arastirmadan okumadan birseye burnumu sokmam..Aslinda sen acayip sekilde baglantisiz yaziyorsun, esas konular arada kayniyor gidiyor, yinede ..

Simdi sorularina cevaplar..
yani ne is bu... Allahin fazlka funksiyonu yokmu bu iste.... ???

Cevap:Allah herseyi yaratmisdir ve dönüs onadir. O herseyi bilen görendir. Malda onundur mülkde, onun esi benzeri yoktur. DÖNÜS ONADIR... Sefaat yalniz ona aittir..

Soru:Kaldiki HZ. Muhammedde sonrada Allahi tanidi..... eeeeee o zamana kadar kafirmiydi... yani Resül olana kadar imansizmiydi.... ?????

Cevap:Ne demek imansizmiydi??? O arayis icindeydi.Icinde bulundugu toplum gibi yasamiyor, bunlarin cahil oldugunu biliyordu. Tabi o sirada din olarak ortalik karisik idi. Öyle olmasaydi zaten Kuran gelmezdi degilmi?? Peygamber gelmezdi degilmi?? Iste son kitap daha gelmemisti ve o hep tefekkür ediyordu. Hira ya cikiyordu, Allah´in büyüklügünü düsünüyordu. Biliyorduki, O birdir, tekdir, esi benzeri yoktur... Bu kadarini biliyordu. Simdiki gibi durum degil yani, simdi Allah acikca son kitabini ve peygamberini indirmistir, bunda süphe yok degilmi?? Iste Hz. Muhammed in zamaninda böyle bir bosluk vardi. Ama o tefekkür ederek sirk durumuna düsmedi. Bütün bunlar gözönüne alinacak olursa o peygamberlikden öncede Allah i taniyordu, onun esi benzeri olmadigini biliyordu.. ok.? Simdi gelipde bana teslis inancinin Papasini bana savunma..

cobanim 06.04.2005 13:35

savas
 
Eger cok isteseydi bir cok savasin baslamasina izin vermezdi. Cünkü o kadar iktidar vardi elinde..

roman 06.04.2005 14:06

Acaba?
 
Tartismalariniza katilmayi hic düsünmüyorum.
Ama a dan z ye sacmaliklar ile dolu bir yaziyi savunan zihniyete iki cift yazayim dedim.

Türkiye laik bir ülke hic bir zaman olmamisdir. Laik bir ülkede devlet diyanet baskanligini elinde bulundurmaz,onu finanse etmez.

Gelelim kaitilip katilmamaya hic kimse kimseyi zorlamiyr, ister katilir, ister katilmazsin.

Lakin katilmamanin temel zihniyeti onlar ve biz denklemi ile yapilinca buram, buram, din milliyetciligi cikar ortaya.

Hani dinlerin olgunlugu, kardesligi, hos görüsü, yasam hakki.

Amacinin ne oldugunu ben yeterince anladim, yazik en büyük dinlerden birisi olan, bir milyar iki yüz milyona yakin toplulugu olan bir dini bu kadar ilkellestiren ve basitlestiren islam dinini bu tür zihniyetlerin sözüm ona savunmasi na.

Ne zihniyetler var su dünyada, dininde milliyetcileri ve irkciliklarini tekrar, tekrar yasatmaya calisan.

Ben din savaslarinin orta caga ait olduklarini biliyordum, ama sorun orta cagin bitmesinde degil beyinlerdeki orta cagin bitememesinde, ki sen bunun tipik bir örnegisin.

06.04.2005 14:15

KIYÂMET ALAMETLERİ
 
(Eşrâtu"s-Saa), âhir zamanda (zamanın sonları) ortaya çıkarak Kıyâmet"in yaklaştığını, kopmak üzere olduğunu gösteren belirtiler. Bu belirtiler genellikle Küçük Alametler (Alâmât-ı Suğra) ve Büyük Alametler (Alâmât-ı Kübrâ) olmak üzere iki bölüm halinde incelenir.

Kur"an, Kıyâmet"in zamanını Allah"tan başka kimsenin bilemeyeceğini belirtir (el-A"raf, 7/187; Lokmun 31/34; el-Ahzab, 33/63). Buna karşılık yaklaştığını (el-Zümer, 54/1), yakın olduğunu (en-Nahl, 16/77), ansızın geleceğini (el-A"raf, 7/187) bildirir. Kıyâmet alametlerinin belirdiğini (Muhammed, 47/18) ifade etmekle birlikte bunlar hakkında bilgi vermez. Ancak, "Saat yaklaştı, ay yarıldı yarılacak" (el-Kamer, 54/1) âyetinin ikinci bölümünün "ay yarılacak" biçimde anlaşılması durumunda, bu olay Kur"an"da anılan tek Kıyâmet alameti olma özelliği kazanır.

Hadis külliyâtları ise Kıyâmet"ten önce ortaya çıkacak alametlerden söz eden çok sayıda hadis ihtiva eder. İslâm bilginleri hadislerde dile getirilen alametleri nitelikleri açısından değerlendirerek bunları Küçük Alametler (Alâmât-ı Suğrâ) ve Büyük Alametler (Alâmât-ı Kübrâ) olmak üzere iki başlık altında toplamışlardır. Âhir zaman olarak tanımlanan Kıyâmet öncesi donemde dini duygu, düşünce ve davranışların zayıflaması, dini kurallara gereken önemin verilmemesi, ibadetlerin terkedilmesi, ahlaksızlığın çoğalması biçiminde kendini gösteren Küçük Alametler"in başlıcaları şu şekilde sıralanabilir:

a) İnsanların bina yapmakta birbiriyle yarışmaları (Buhârî, Fiten, 25; bk. Tecrid-i Sarih Terc; 1/58).

b) İnsanların ölümü temenni etmeleri (Buharî, Fifen, 25; Müslim, Fiten, 53-54)

c) Câriyenin efendisini doğurması (Müslim, İmân, 1).

d) Hicaz"da bir ateşin çıkarak Busra"da (Şam yakınlarında bir yer) develerin ayaklarını aydınlatması (Buhârî, Fiten, 24; Müslim, Fiten, 42).

e) Fırat nehrinin sularının çekilerek, nehir yatağından altın çıkması (Müslim, Filen, 29-31).

f) İkisi de hak iddiasında bulunan iki büyük İslâm ordusunun birbiriyle savaşması (Buhârı, Fiten, 25; Müslim, Fiten, 17).

g) İslâmî ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması (Buhârî, Fiten, 4).

h) Depremlerin çoğalması (Buhârî, Fiten, 25).

ı) Zamanın yaklaşması, gece ile gündüzün eşit olması (Buhârî, Fiten, 25).

i) Cinâyetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur etmesi (Buhârî, Fiten, 4; Müslim, Fiten, 18).

j) Yahudilerle Müslümanların savaşmaları, Müslümanların Yahudileri öldürmesi (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VIII, 341; Müslim, Fiten, 79-82).

k) Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması, kadınların çoğalıp erkeklerin azalması (el-Ali en-Nâsif Tac, 5/335).

l) Kahtân"dan bir kişinin çıkarak, insanları asâsı ile sevketmesi Buhârî, Fiten, 23).

Kıyâmetin büyük alâmetleri ise şu hadis-i şerifte toplu olarak zikredilir: Huzeyfetu"l-Gifarı (r.a)"den rivayet edilmiştir: Biz bir gün kendi aramızda konuşurken, Hazreti Peygamber yanımıza çıkageldi. Bize "Ne konuşuyorsunuz?" dedi. Biz de "Kıyâmet gününden konuşuyoruz" diye cevap verdik. Hazreti Peygamber" Şüphesiz on alâmet görülmedikçe kıyamet kopmayacaktır" dedi ve "Deccâl"i, dumanı(duhan), Dâbbetü"l-arz"ı, güneşin batıdan doğmasını, İsa (a.s.)"ın yere inmesini, Ye"cûc ve Me"cuc"u, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsünü, son olarak da Yemen"den çıkarak insanları Mahşere sürecek ateşin vuku bulacağını söyledi" (Müslim, Fiten, 39).

Kıyâmetin bu on büyük alameti başka hadislerce ya da İslâm bilginlerince şu şekilde açıklanır:

1. Deccal"in ortaya çıkışı: Deccâl, kıyâmette zuhur edecek yalancı bir kişidir, İslâm Dini"ni ve müslümanları ifsad edip, kötülüğe ve bozgunculuğa sevketmek isteyecektir. Deccal"in sağ gözünün kör olduğu, iki gözünün arasında "kâfir" yazdığı, çocuğunun olmadığı, Medine"ye ve Mekke"ye giremeyeceği, ortaya çıktıktan sonra yeryüzünde kırk gün kalacağı, bu süre içerisinde istidrac türünden bazı olağanüstü olaylar göstereceği, daha sonra da yine kıyâmetin büyük alametlerinden olan Hz. İsa"nın yeryüzüne inmesiyle onun tarafından öldürüleceği sahih hadislerde belirtilmiştir (Buhârı, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 37, 39, 40, 91, 101, 110, 112).

2. Duhan"ın çıkışı: Duman anlamına gelen duhan da kıyâmetin büyük alametlerinden biridir (Müslim, Fiten, 39). Kıyâmetin vukuundan önce dünyayı bir duman bulutu kaplayarak, kırk gün ve kırk gece kalacak, mü"minler nezleye tutulmuş gibi, kâfirler ise sarhoş gibi olacaklardır.

3. Dabbetü"l-arz"ın çıkışı: Kıyâmet"ten önce çıkacağı bildirilen bir yaratıktır. Kelime anlamı "yer hayvanı" demektir. Kur"an-ı Kerim"de "Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan (dâbbe) çıkarırız ki o, onlara, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler" (en-Neml, 27/82) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber Dâbbetü"l-arz hakkında "Çıkacak olan kıyâmet alametlerinden ilki, güneşin batı tarafından doğması ile, bir kuşluk vakti insanlara karşı bir dâbbenin (hayvanın) zuhurudur. Bu iki alametten biri, arkadaşından evvel olur. Akabinde diğeri de onun izi üzerinde yakın olarak meydana gelir" (Müslim, Fiten, 118) buyurmuştur.

4) Güneşin Batıdan doğması: Güneş batıdan doğacak, insanlar topluca iman edecek, ancak daha önce iman etmemiş olanların imanları kendilerine bir yarar sağlamayacaktır (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII 307; Müslim, Fiten, 118).

5. Hazreti İsa (a.s)"ın inmesi: Ehl-i sünnet itikadına göre Kıyâmetin vukuundan önce Hazreti İsa yeryüzüne inecek, hristiyanları İslâm"a davet edecek, Deccâl"i öldürecek, Hazreti Peygamber (s.a.s)"in şerîati ile hükmedecektir (Buhârî, Büyû, 102; Müslim, İmân, 242-247).

6. Ye"cûc ve Me"cûc"ün çıkışı: Kıyâmetin vukuundan önce çıkarak "yeryüzünde bozgunculuk yapacak" (el-Kehf, 18/94) olan asılları ve soyları belirsiz iki insan topluluğudur (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur"an Dili, IV, 3288). Hz. ZülKarneyn"in önlerine yaptığı seddin yıkılarak (el-Enbiya, 21/96) açılması ile yeryüzüne dağılacaklar insanlara saldıracak, kentleri yakıp-yıkarak harabe haline getireceklerdir. Bazı rivayetlerde bu seddin Çin seddi olduğu zikredilir (Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., IV, 3291, 3374; Buhârı, Enbiyâ, 7; Müslim, Fiten, 1,2).

7.8.9. Doğuda, Batıda, Arap Yarımadasında olmak üzere üç bölgede yer çöküntülerinin meydana gelmesi de Kıyâmet"in büyük alametlerindendir (Müslim, Fiten, 39).

10. Yemen"den çıkacak olan büyük bir ateşin insanları önüne katarak sürmesi (Müslim, Fiten, 39).

Ebu Davud ve Tirmizi"nin Sünen"lerinde yeralan bazı hadislere göre Mehdî"nin çıkması da Kıyâmet"in büyük alametlerindendir (Sünen-i Tirmizî, IV, s.1-93: Sünen-i Ebu Davud, N. Şr. M.Abdul Hamid IV, 100, 106).

Hz. Peygamber (s.a.s), Kıyâmetin kötü insanlar ve kâfirler üzerine kopacağını bildirmiştir. Bu hadislere göre Kıyâmet kopmadan önce mü"minlerin ruhları alınacak ve onların âhirete göçmeleri sağlanacaktır (Buhari, Fiten, 5; Müslim, imare, 53).

Ahmet ÖZGEN (Samil Islam Ans.)

06.04.2005 14:25

Sayin Galvani
 
"Tartismalariniza katilmayi hic düsünmüyorum"

diyorsun ! O zaman katilma !!

Senin sacma buldugun ZIHNIYET 80 küsür yildir TC yi yönetiyor...

Hayir efendim ERDOGAN hür degil ve hür olmadigi icin o CENAZE törenine gidiyor...

06.04.2005 14:31

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
 
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (*)

Kabul Tarihi : 7/11/1982
Kanun No. : 2709


(* ) 17/5/1987 tarihli ve 3361; 8/7/1993 tarihli ve 3913; 23/7/1995 tarihli ve 4121; 18/6/1999 tarihli ve 4388 numaralı kanunlarla değişik şekli

BAŞLANGIÇ (23.7.1995 - 4121)

Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz Kahraman Atatürk"ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O"nun inkilap ve ilkeleri doğrultusunda;

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve Kanunlarda bulunduğu;

************************************************** ****
Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve LAIKLIK ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
************************************************** ****


Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;



Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;



FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,



TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.


PS: ***** arasinda kalan kisma bakarmisin Galvani !

Ayrica burda benim zihniyetimi ORTACAG olarak görmekte sayin ne idügü belirsiz hazretleri... Bana laf atacagina, fikirlerini acikca (süslemeden ve bir sürü ici fos kelimeler yüklemeden) yazda ne oldugunu neye inandigini bilelim...

06.04.2005 14:35

...YARATILIS GAYESİ...
 
Şüphesiz herkesin istisnasız hernerede bulunuyor olursa olsun,orada bir bulunuş gayesi vardır... Bir markette bulunuyorsa gayesi alışveriştir veya marketin personelidir iş için oradadır...Bir durakta ise gayesi otobüs beklemektir...Hastanede ise gaye hastalığı için tedavi olmaktır...Lokantada ise yemek yemedir gayesi...Benzeri olarak her nerede bulunuyorsa orada kesinlikle bir amaç,bir gaye için bulunmaktadır...Peki istisnasız olarak herkes için ortak bir mekan olan dünyada bulunuş gayesi nedir?... Öyle ya herkes farklı gayelerle farklı yerlerdedir ama ortak olarak herkesin bulunduğu yer dünyadır...Dünya istisnasız için ortak bir mekandır...O halde herkes için dünyada bulunuş gayeside ortaktır...Nedir bu gaye?... Şüphesiz bu ortak gaye hiç bir insan yada cin tarafından belirlenemeyecek,onları ve istisnasız tüm kainatı aşan Kusursuz ve Sonsuz Bir Güç gerektirir...Çünkü belirlenecek bu gaye tüm kainatın ve istisnasız içindeki herşey için geçerli olacak ve tarihin en başından en sonuna kadar hiç bozulmadan,kendisinde eksiklik görülmeden istisnasız tüm zamanlarda ve tüm insan ve cin topluluklarına hitap eder bir gaye olmalıdırki ortak mekan olarak bulunulan dünyada gelmiş geçmiş tüm insan ve cinlere hitap edebilen bir halde olmuş olsun...

Bu gayeyi belirleyebilecek tüm kainatı ve istisnasız içindeki herşeyi Yaratan,dünlerini,bugünlerini ve yarınlarını gizlisi-açığı ile bilen,tüm kainata ve içindeki herşeye ve tüm zamanlara istisnasız her an Hakim Olan, Sonsuz Bir Güç Sahibi olmalıdır...Ve Nitekim O Güç Sahibi Alemlerin Rabbi Olan,Ortağı ve Yardımcısı Olmayan,Kendisinden Başka İlah Bulunmayan,Her Türlü yanlış bilinmeden ve Eksiklikten Uzak,Münezzeh Olan Allah"tır...

"""Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah"tan başka ilah yoktur. Ve şüphesiz ALLAH, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."""(AL-İ İMRAN SURESİ / 62)

"""Andolsun, "ALLAH üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkâr edenlere mutlaka (acı) bir azab dokunacaktır."""(MAİDE SURESİ / 73)

"""O, Allah"tır, kendisinden başka ilah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O"nundur. Hüküm O"nundur ve O"na döndürüleceksiniz. """(KASAS SURESİ / 70)

"""Allah"ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. O (Allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir.""" (NAHL SURESİ / 1)

Yarattığı insan ve cin topluluğuna neden yarattığını bildirmiştir...

"""Ben cinleride insanlarıda ancak bana ibadet,kulluk etsinler diye yarattım""" (ZARİYAT SURESİ / 56)

Evet ortak mekan olan dünyada bulunuş gayesi budur...Bu Mutlak Doğru"dur...Şüphesiz eğer düşünülürse görülecektirki hiçbirşeyde gayesizlik yoktur hatta gayesizlik bile bir gayedir...Dünyada bulunuş ve yaratılışı gayeside Rabbimiz Tarafından bildirilmiştir...Dünya ise başından sonuna kadar herşeyile imtihandır...İstisnasız tüm yaşananlarsa tüm dünya hayatının imtihan olduğu imtihanın bir parçasıdır...

"""Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.""" (BAKARA SURESİ / 155)

"""İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl-gerçek mevlaları olan Allah"a döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar.""" (YUNUS SURESİ / 30)

Tüm kainatı ve içindeki herşeyi Yoktan Yaratan dünyayı bir imtihan yeri kılan ALLAH şüphesiz imtihana son verecek ve gelmiş geçmiş tüm canlılar ALLAH tarafından yeniden diriltilerek istisnasız tüm dünya hayatından akıllardan geçmesi bile mümkün olmayan ince ayrıntılarına kadar Allah"a hesap vereceklerdir...

"""Sonra gerçek mevlaları olan Allah"a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O"nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır."""(EN"AM SURESİ / 62)

"""Şüphesiz din (hesap ve ceza) da mutlaka gerçekleşecektir."""(ZARİYAT SURESİ / 6)

"""Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiç bir nefis hiç bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz."""(ENBİYA SURESİ / 47)

Evet...Allahu Ekber...İşte Mutlak Gerçek ortadadır...Kaçışı olmayana O GÜN mutlaka gerçekleşecektir...Bu Allah"ın Vaadidir...Ve şüphesiz ALLAH Vaadinden Dönmeyendir...

"""İşte hesap günü size va"dedilen budur.""" (SAD SURESİ / 53)

O halde bu Mutlak Doğru"dan sonra geriye yapılacak tek bir şey kalmaktadır...O da yaratılış gayesine göre yaşamak,Tüm dünya hayatını Allah"ın emir ve yasakları doğrultusunda geçirmektir...Şüphesiz yapılması gereken en akıllıca hareket budur...Bunun aksi bir davranış içinde bulunmak,Allah"ın emirlerine karşı inkâra giderek şeytanın ""hayat senin kurallarınıda sen koy"" telkinlerine kapılıp,kendince belirlenen kurallara ve sahte sistem,din,ideolojilere göre yaşamak SONSUZ AZAPLA karşılaşmaya sebep olacaktır...

"""Gerçekten Allah"a ve Resûlü"ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.""" (MÜCADELE SURESİ / 5)

06.04.2005 14:39

Nasil ALLAH´i INKAR etmiyor du ya ???
 
Adam ALLAH ´i Hz. Isa´nin babasi diye kabul ediyordu Enis ya ! Neden hala bu gercegi kavramiyorsun,,,

Roman denen guruh tutmus birde benim ZIHNIYETIMI Ortacag olarak görmüs,,, Bre aptal insana sormazlar mi ? Önünde saygi ile egildigin PAPA ne kadar ILKEL idi... Bir sürü konuda katolik kilise MODERN DÜNYANIN kriterlerine ters düsüyordu (Condom, Pille, Evlenmeme vs...)


Artik sizin yazdiklariniz neyi tepki vereyim ki! Asil sokak düellesunu siz yapmaktasiniz !

06.04.2005 14:40

ANAYASA: BİRİNCİ KISIM
 
Genel Esaslar

I. Devletin şekli
Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.


II. Cumhuriyetin nitelikleri

Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, LAIK ve sosyal bir hukuk Devletidir.

isinsu 06.04.2005 14:42

was sagt der Kuran über
 
lange Haare bei Männern? :P würde mich echt mal interessieren.. soweit ich weiss... erkekler saclarini uzatmasi sevaptir ancak bayanlar seklinde olmamasi gerekiyor.. sprich haare müssen z.B. zusammengebunden werden.. oder ?

06.04.2005 14:43

:-) NO COMMENT o.T.
 
ohne Text

roman 06.04.2005 14:43

Sen Laikligin bir tanimini yap!
 
Nedir laiklik,

Istersen ben sana o ince ruhlu, ince beyinli bilgi dagarcigin icin bir ip ucu vereyim.

Din ve devlet islerinin birbirinden ayrilmasi gibisine.

Peki nasil olur bir devlet bir mezhepten diyanet isleri baskanligini secer ve onu finanse eder. Laik olan dünya (gercek laik olan) bir tane ülkede bunun örnegini göster bana.

Almanya da en büyük isveren kiliselerdir ama devlet tarafindan tek bir kurus alamazlar.

Beni o bu benzetmelerini birak bir tarafa sana sordugum sorulara yanit ver.

Anayasalarida örnekleme her soruda fotokopiler cikarma, ben öyle bir seyler yapmiyorum, cünkü konularda dünya kadar degisik bakis acilari vardir.

Bekliyorum sordugum soruyu aciklik getirmeni sonra dinlerin olgunlugunu ve kardesligini konusuruz, benim inancli ve inancsiz olmam bana ait, cok rahatlatacaksa seni ateist degilim, olabilirdimde bu senin icin bir ölcü ise benim icin degil.

isinsu 06.04.2005 14:48

es gibt
 
so weit ich informiert bin, zahlreiche hadite, die Auskunft darüber geben, wie lang die Haare des Propheten a.s.w.s. waren?? oder?

akshalil 06.04.2005 14:54

Kuran berberlik,sac sakal ve ense trasi
 
kitabi degil yaw
kurani yatmadan önce,ve manevi bosluk ve destek hissettiginiz,zaman okuyun..onun disinda kuranda birsey bulamazsiniz

:-)))


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 21:40 Uhr.