Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Entertainment - Musik - Kino (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=392)
-   -   Kino & Film (http://localhost/forum/showthread.php?t=4263)

kes 29.11.2004 01:11

der ort hieß aksaray..
 
aber das datum 17.7.1789 ist halt das datum der franz. revolution.

kes 29.11.2004 01:14

ja man kann es halt nicht 1:1 über-
 
setzen.

übersetzmal bitte den tick von GARAVEL (also seine wortauswahl wenn man ihn am bauch berührt) ...wie sich das anhören würde.

genau so können *wir* türkein keine ami-kömödien ins türkische übersetzen...höre nur

ABBAB oder DOSDUMMM

hehe

kes 29.11.2004 01:40

auch schon runtergeladen :o) o.T.
 
ohne Text

29.11.2004 13:23

Heyyyy...
 
.. ich habe doch nix schlimmes über Bruce gesagt ?!?! er ist der Meister der Actionfilme ..und wenn ich Action will dannn schau ich mir seine filme an ... was ist daran jetzt schlimm???

halla halla yahuuu

29.11.2004 13:26

Schreibe ein Drehbuch ...
 
... und drehe einen Film ! ich verspreche dir du wirst Fatih Akin in den Schatten stellen :)

... und Schmarrn ist relativ ... genau weil es so kitschig ist und Schmarrn ist .. gucken sich die Leute solche Filme an .. weil das wahre Leben im Gegensatz zu dem auf der Leinwand nicht so ist .. und weil man sich damit ablenken möchte .. ich zumindest ... mag sein das vieles sehr hoch gegriffen ist und nicht der Realität entspricht, und genau deswegen schau ich mir den an .. ich möchte Träumen und nicht die Realität auch noch im Film vor die Nase gesetzt bekommen *ok*

aliconda 30.11.2004 03:46

Ich sehe da trotzdem NOCH keinen
 
Zusammenhang !??!

Was hat die franz. Revolution mit den GORAN"ern und Aksaray zu tun ?

uhbarracuda 30.11.2004 08:51

muahahha -dünyayi kurtaran adam
 
okyunca, gülmez krizine girdim :)))hehe
naja sicher gibt es fans die es lieben werden ; )
slm´lar

--
Cüneyt Arkın Hollywood"a "hayır" dedi

Cüneyt Arkın "Dünyayı Kurtaran Adam"ı çekmek isteyen Hollywood yapımcısı Globus"un teklifini red etti. Arkın, senaryoda aşağılama sezdiği için onay vermediğini söyledi.

Şimdiye kadar pekçok tarihi ve fantastik filmde rol alan ve ünü ülkemizi aşan Cüneyt Arkın"a Amerikalı yapım şirketi Globus Film"den teklif geldi. Ama Arkın, uluslararası sinema piyasasında en çok tanınan Türk filmi "Dünyayı Kurtaran Adam"ın yeniden çekilmesi teklifini reddetti. 1982 yapımı, yönetmenliğini Çetin İnanç"ın üstlendiği, Aytekin Akkaya ve Cüneyt Arkın"ın başrollerini paylaştığı uzay komedi filmi Dünyayı Kurtaran Adam, dünyanın en kötü 10 filmi arasında gösterilmişti. Bu özelliği Hollywood yapımcılarının da dikkatini çekti. Daha önce Türk yapımcılarının da yeniden çekmek için Arkın"a teklif götürdüğü film için Globus Stüdyoları da bir komedi filmi teklifiyle gitti. Arkın, kendisine gösterilen senaryoyu beğenmeyip, uzun hazırlık aşamasında yer almayı da zor bulunca, teklife olumsuz cevap verdi. Arkın, senaryoda komedi unsurlarını aşan, bir aşağılama sezdiği için filmin yapılmasına onay vermediğini söyledi ve şunları ekledi: "Biz bu filmi ciddi uzay filmi olsun diye yapmadık. Filmdeki büyücünün tacı bile eski Vita Yağı tenekesiydi. Bu kadar açık bir şekilde komedi yapılmaya çalışıldığı halde, ciddiye alıp eleştirenler oldu."

QUELLE : <a href="redirect.jsp?url=http://www.sabah.com.tr/gny/mag102-20041130-200.html" target="_blank">http://www.sabah.com.tr/gny/mag102-20041130-200.html</a>

uhbarracuda 30.11.2004 08:54

nerede ....
 
heheh nerde eski yesil cam filmleri ; ) onlari ariyordur kesin :))grins

muahahhahahahahaha

ryanphillippe 30.11.2004 16:00

übertriebener kitsch
 
menschen die durch die gegend fliegen bzw. gezogen werden...total unnötig das alles...

ryanphillippe 30.11.2004 16:01

Mann unter Feuer
 
endlich mal wieder ein guter Film mit keinem happy end *ups* ;o)

Denzel in einer wieder mal super gespielten Rolle...

aliconda 30.11.2004 22:58

Wer isch scho Vati Akin gegen mich hehe
 
;-)

aliconda 01.12.2004 09:58

Bruce macht NICHT NUR Actionfilme!!
 
Das wollte ich dir sagen!

Du stempelst ihn wie Sylvie Staloni als "Actionheld" ab!

aliconda 01.12.2004 10:00

Der ist wirklich sehr gut! :-)
 
Wurde von mir als TIP glaub ich sogar gebracht ;-)

aliconda 01.12.2004 10:04

Yerine Torinolu Saban basrol oynasin :-)
 
hheehehhehehheeheehehe

Artik Torinolu degil ... DÜNYA SAMPIYONU adam olur muhahahhahahhaha ;-)

aliconda 01.12.2004 10:06

Hadi beraber Hindistana ;-)
 
Orada "baslik parasi" da tam tersine hhehehehehehheheh

Kiz tarafindan Privatjet ve Lüküs Otomobil isteriz hahhahahahhahahha ;-)

aliconda 01.12.2004 10:07

Evet OGUL ;-) o.T.
 
ohne Text

01.12.2004 22:14

Butterfly Effect
 
...etwas älter aber ein super Film mit einem super Darsteller!
Wie al´ zu sagen pflegt; "Daumen HOCH" ;p

uhbarracuda 01.12.2004 23:01

Cem Yılmaz’a mektup
 
okumanizi temeni ederek uhbarracudan selamlar ; )grins


Cem Yılmaz’a mektup
SEVGİLİ Cem,

Şu hayatta her şeyi yapacaktın ama film çekmeyecektin!

‘Çizmeyi aşmak’ diye bir deyim vardır, bilirsin... Dikkat ettim, çizmeyi aşma durumu senin gibilerin film çekmesine tekabül ediyor.

Stand-up yapmana izin vermiştik; hatta her birimiz beşer kere gelip izledik ama sinema dedin mi orada duracaktın.

Neden?

Zira sinema, adeta mesaj servisidir. Seyirciye habire mesaj göndereceksin. Adam salondan güle güle değil, düşüne düşüne çıkacak.

Bilmem hatırlar mısın, bir zamanlar çekilen filmler yüzünden Türk sineması neredeyse sessiz sinema devrine dönüştü. Film başlar, biter, konuşma yok. Sadece manalı hareketler, bakışmalar. Bununla ne mesajı veriliyordu tam olarak çıkaramadım hiçbir zaman ama böyle olunca film kafadan ağır, kaliteli, iyi film oluyordu.

Seninse çenen durmuyor abi! Oradan kayıptasın bir kere. Ve küfür.

Ben de seni iyi gözlemci sanırdım. Nerede büyüdün oğlum sen? Türklerin küfür ettiği duyulmuş şey midir? Kalkmışsın gerçekle hiç alakası olmayan bir Türk insanı kurgulamışsın. Bak mesela, neredeyse okullarda ders diye okutulacak Kemal Sunal filmlerinde tek bir küfür duyamazsın.

Küfürlerin yüzünden filmini çoluğuna çocuğuna izlettirmeyen var. Geçen gün gazetelerde bir değerli işadamımızın gişeden bilet alırken çekilmiş fotoğrafı vardı. Fakat, ‘Sakın GORA’ya geldiğimizi zannetmeyin, çocuğuma izlettirmem o küfürlü filmi’ diyordu. Zavallı adamcağız... Derdi sırf senin filmin olsa... Kendimi bildim bileli bu beyefendinin iş ve özel hayatıyla ilgili bin türlü dedikodu döner ortalıkta. Kimbilir bunların çocuklarının kulağına gitmemesi için ne mücadele vermiştir.

***

Sonra sen ne diye yapılanı bir daha yapıyorsun? Daha önce ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ ve ‘Turist Ömer Uzayda’ yapılmış. Uzay dediğin zaten kısır bir mevzu. Türk sinemasında konusu birbirine benzeyen ikiden fazla filmin varlığından söz edilebilir mi? Tarih yazmış mı böyle bir şeyi?

Nitekim Cüneyt Arkın’a da beğendiremedin filmi. Tabii o, kendisinin bile farkında olmadığı, komikliği içinde saklı Malkoçoğlu filmlerinin oyuncusudur, beğenmemekte haklıdır.

Bizim boşa geçirilecek iki saatimiz yok Cem’cim. Daima bilgilenmek, mesajlanmak için yanıp tutuşan bir millet olarak, ‘Canım işte iki saat güldük, eğlendik’ diyemeyiz. Yakında seni, ‘Türk insanının zamanını gereksiz yere almak’ suçundan ifade vermeye çağırabilirler, haberin olsun.

Sırf iki saatle kalınsa iyi. Bazılarımız ilaveten ne kötü film yaptığına dair halkı bilgilendirmek amacıyla mesai harcıyoruz. Sayfalar, köşeler dolusu eleştire eleştire bitiremedik. Ayrıca senin kim olduğun, ne yapmak istediğin, nereden gelip nereye gittiğin hususunda analizler, sentezler... Sen olmasan halbuki, solun ‘s’si ile ilgisi olmayan birinin nasıl olup da solun umudu haline geldiğini irdeleyeceğiz mesela. Fakat işte bu tarafta Türk sinemasının senin yüzünden düştüğü hal dururken, kimsenin eli ötekine gitmiyor.

Son bir şey...

Aklında bulunsun, film daima müzeye sanat eseri bırakmak niyetiyle çekilir.

A, bir dakika... Az kalsın unutuyordum. Sen esas hiç yapılmaması gereken bir şeyi yaptın. Başarılı oldun ve para kazandın. İcabına bakılacak haliyle. Şu fıkrayı duymuşsunuzdur... Her milletin ayrı ayrı kaynadığı kazanların başına birer zebani dikmişler de bir tek Türklerinkinde yokmuş. Nasıl olsa sudan başını çıkarmaya çalışanı yanındakiler aşağı çeker diye...

Ayağını denk al Cem!

Quelle : <a href="redirect.jsp?url=http://www.hurriyetim.com.tr/archive_articledisplay/0,,authorid~33@sid~9@nvid~502550,00.asp" target="_blank">http://www.hurriyetim.com.tr/archive_articledisplay/0,,authorid~33@sid~9@nvid~502550,00.asp</a>

uhbarracuda 01.12.2004 23:02

stimmt !!!
 
genau wie es sein sollte ;)
vielleicht für ein paar weicheier etwas zu hart ; )grins

slm´lar

uhbarracuda 01.12.2004 23:03

duymasin ;)
 
kes duymasin hehehehehehe ; ) :)

zuckerpuppe21 02.12.2004 10:50

Mullholland Drive
 
hab diesen film schon 4 mal gesehen, find ihn immer wieder gut, aber ich versteh das ende einfach nicht! und je öfter ich ihn sehe desto mehr fragen hab ich! kann mir einer helfen und mir erklären worum es da eigentlich geht??

zuckerpuppe21 02.12.2004 11:59

kein mädchenfilm!!!
 
fand ihn total cool! war doch echt geil gemacht! man muß aber wenigsten alien-fan sein...

02.12.2004 19:12

G.O.R.A
 
Güzel Olmasa Reaksiyon Almaz

ne güzelde secmis Filmin basligini :)

aliconda 03.12.2004 08:33

"Super Darsteller" ?
 
;-)
Eigentlich nicht, weil er sonst Müll-Rollen übernimmt ;-)

Aber in diesem Film ist er wirklich sehr gut!

Alle Achtung Mr. Kutcher ;-)


Das Problem an diesem Film ist, die meisten werden ihn nicht wirklich "verstehen"!

al"

PS: Das "DAUMEN NACH OBEN" habe ich, vermute ich auch gegeben! Ansonsten war ein ich ein Esel dies nicht zu tun! LOL

aliconda 03.12.2004 08:35

Hahahaha SUPiii diese P. Suda !!!!
 
Hat sie genial geschrieben!!!

Frag mich, wieviel es nicht als ironisch erkannt haben!!!

LOL

Hat sie echt super geschrieben !!!

al"

aliconda 03.12.2004 08:38

"Güzel Olmasa Reaksiyon Almaz"
 
G.O.R.A. bu anlami tasidigini dogrusu bilmiyordum!

Bilgin icin tesekürler :-))))

Gercekden cok güzel secmis bizim "munzur" Cem ;-)))

aliconda 03.12.2004 08:48

:-) Dann bin ich wohl nicht allein *g*
 
... der "Schluss" macht einfach keinen Sinn, weil der Film keinen "Schluss" zulässt!

Ist es nun ein "mystischer" Film!?!
Sieht nicht dannach aus!

Ein Psycho-Thriller ... NÖ!

Ich würde ihn doof als "akausal" bezeichnen *fg*


Hier noch meine frühere Aussage ...

***
Autor: aliconda
Datum: (07/07/2004 - 11:07)
Forum: Kino & Film

MULLHOLLAND DRIVE &lt- Wer kapiert diesen

"KUNSTFILM" LOL

Ich kann dem gar nix abgewinnen !??!

Was scheine ich denn da verpasst zu haben?

al"
***

akshalil 03.12.2004 14:20

Übertreibe aber nicht A.D und All......
 
Dann sollten wir uns nur die Yesilcamsfilmen mit ihren sterilisierten völlig Realitätsfremden Welten anschauen..

Sag mir einfach die legendarische Szene aus BabaII, in der Tom Hagen zu Frenki Pentangelie zu Verstehen gibt,dass es Zeit zum Hinrichten schon gekommen ist.:-))
Sen yeni izlemissin A.D. hatirlat bir bana unuttum ben vallahi ayrintilarini...

code 04.12.2004 15:37

GORA - Ich bin überrascht
 
GORA - Ich bin überrascht

Eine Parodie von Matrix, 5th Element und Star Wars. Also keine Nachahmung sondern eher eine Selbstverarschung sozusagen. Allein Cem Yilmaz und seine Sprüche waren es wert, den Film zu sehen :) Auch wurden indirekt türkische Tabu-Themen angesprochen, wie z.B. Tiere-Ficken der Dorfbewohner, eine Frau heiraten trotz Homosexualität etc. Filmtechnisch hat sich auch einiges weiter entwickelt.

05.12.2004 00:15

ich find dass ihm der
 
Titel ganz gut gelungen ist. Bende cok sasirdim ilk defa televizyinda duydugumda =)

uhbarracuda 06.12.2004 13:28

Türk sinemasında ZİNA
 
Ilginc bir yaziya rastladim ... belki bir tartisma konusu olur ; ) slm´lar

Zina, gündemden düşmek bilmiyor. Dergi yayıma hazırlandığı sırada zina tartışması hâlâ netleşmemişti...Peki hemen her döneminde konuya farklı filmlerle yaklaşan Yeşilçam"da durum neydi? Haliyle merak ettik.

AGÂH ÖZGÜÇ


"DEVLET baba"nın yatak odalarımıza kadar girip zinaya cezai yaptırım uygulamasına yönelik öneriyle büyük bir tartışma başlatıldı bildiğiniz gibi. Köşe yazılarında, bazı TV programlarında... Sular bir türlü durulmuyor, Milliyet Sanat yayıma hazırlandığı sırada tartışmalar devam ediyordu.
"Zina", nikahta sadakat yemini eden evli bir kadının ya da erkeğin eşini başka biriyle aldatması... Yani "ihanet", yani "yasak ilişki"... Peki ya konunun sinemamızdaki serüveni? "Zina"nın ve evlilik dışı yasak ilişkilerin Türk sinemasında ele alındığı örneklere gelin birlikte bakalım.

Aldatma eylemi nasıl başladı?
Tarihsel bir sıralamayla gidersek, "evlilik kurumu"yla ilgili aldatma konusunu içeren ilk filmimiz, Osmanlı İmparatorluğu döneminde seyirci karşısına çıktı. Yıl 1918"di. Filmin adı "Pençe", yönetmeni de Sedat Simavi. Son Osmanlı padişahı Vahdettin"in tahta çıktığı günlerde gösterime giren "Pençe", o yılların siyasal koşulları ve ahlak anlayışına göre, elbette cinsel dozu yüksek bir filmdi. Muhsin Ertuğrul"un da sert eleştirilerine maruz kalan film, içerdiği açık - seçik sahnelerle "her Türk"ü utandıran" bir film olmuştu. Evli bir kadınla ilişki kurup, onun uğruna yuvasını dağıtan "şehvet kurbanı" bir erkeğin öyküsünü sergiliyordu "Pençe".
Ertuğrul verdiği tepkiye rağmen yıllar sonra benzer yasak ilişkilere opera - komik türü filmlerinde yer verecekti. Evli çiftlerin birbirlerini aldatmaları gibi dramatik ögeler, suya sabuna dokunmadan, şarkılı - sözlü bir güldürü atmosferiyle yumuşatıldı Ertuğrul"un filmlerinde. "Karım Beni Aldatırsa"da, "Söz Bir Allah Bir"de (1933), evli kadınların zamparalarıyla buluştukları mekanlar garsonyerlerdi. Bir polis baskını sonucu ortaya çıkan ilk "zina olayı" yine Ertuğrul"un "Söz Bir Allah Bir" adlı operet türü filminde gerçekleşti. Filmin kahramanlarından Şerafettin (Mahmut Moralı), karısı Ayten"i (Melek Tayfur) arkadaşı Recep ile (Hazım Körmükçü) bastırtmıştı.
İhanete uğrayan kocaların, evli masum kadınların, ortada kalan günahsız yavruların birbirlerine benzeyen öyküleri "Bir Yabancı" (1948), "Çıldıran Baba" (1950), "Günahını Ödeyen Adam" (1952), "Kızımla Beraber Ağladık" (1955) ve "Hayat Cehennemi" (1958) gibi aile facialarına dönüşen melodramlarla sürüp gitti. Muhsin Ertuğrul"un 1940 yılında ilk örneğini verdiği "Şehvet Kurbanı"yla evlilik, erkek - bar kadını ilişkileri birçok filmde tekrarlandı. "Bar Kızı"yla, "Hayatımı Mahveden Kadın"la, "Canavar Kadın"la... Kadınlar hep suçlu, karılarını aldatan "şehvet kurbanı" erkekler ise hep masumdular...

Cezalandırılan aldatmalar
Gerçek yaşamlarda olduğu gibi sinema dünyasının "kurmaca yaşam" biçimlerinde de "aldatma - ihanet ilişkileri" çeşitli boyutlarda gelişti. Şikayet üzerine düzenlenen polis baskınları sonucu suçüstü (cürm-ü meşhut) yakalanmalar ve ölümle cezalandırılan "aldatma"lar bunlar arasında. Hemen bu noktada, kaba kuvvete dayalı, sadistik "ihanet cezası" geliyor aklımıza. Yeni Zelandalı kadın yönetmen Jane Campion"un "Piyano" adlı filminde olduğu gibi. Hatırlayacağınız gibi, filmde kocasını aldatan kadın, parmağının baltayla kesilmesiyle ödüyordu cezasını.
Bizim sinemamızda "aldatmanın ve aldatılmanın cezası", yine ilk kez Muhsin Ertuğrul"un 1939 - 42 yapımı "Kıskanç" adlı filminde görüldü. Bir ölüm cezasıyla... Cahide Sonku"nun oynadığı erkek düşkünü evli kadın, kocası tarafından öldürülüyordu. Baha Gelenbevi"nin 1948"de yönettiği "Çıldıran Kadın"da ihanete uğrayan koca bu kez, karısını yaralayıp âşığını vuruyordu. Lütfi Ö. Akad"ın 1953 yapımı "Altı Ölü Var" adlı filmde ise aldatma eylemi katliama dönüşüyor, tren makinisti koca üvey çocuklarını boğup, karısı ile âşığını öldürüyordu. Bir diğer filmde Vedat Örfi Bengü"nün "Kapanan Gözler"inde kocasına ihanet eden kadın, polis baskınında suçüstü yakalanıyor, kadın da dostu da ölümden kurtulamıyordu.
Evlilik kurumuna ihanet edenlerin ölümleri, bu ilk dönem filmlerinde "maço erkek geleneği"ne bağlı bir ahlak anlayışı içinde sürüp giderken "aldatma"nın ipuçları, somut nedenleri tümüyle öne çıkmadı. Tüm sorunlar, kolaycılığı içeren bir "arabesk kıskançlığı" üzerinden işlendi.

Beyinsel aldatmalar ve tutkular
Malumunuz, evlilik kurumundaki kimi aldatma ve ihanetlerin bir boyutu da yatağa girmeden beyinde gerçekleşmesi. Bu "beyin zinası"nın özelliği, bir "sır" gibi gizli kalışı. Ortaya çıkması mümkün olmayan bu tür aldatmalar çekim süresince, film setlerinde evli oyuncular arasında da sıkça yaşandı. Ne denli bilinmese de tanığı olduğumuz, önlenmesi zor ve tabii film setlerinin dışına taşmayan bu "gizli ilişkiler"in örnekleri o kadar çok ki... Bu konuda roman bile yazılır. Neyse biz, film setlerinde yaşanmışlardan değil de, filmlerden örnekleyelim işin bu boyutunu.
1980"lerde, özellikle de 1990"lı yılların sinemasında evli çiftlerin birbirlerini aldatmaları konusuna, daha gerçekçi ve sorgulayıcı bir bakış açısıyla yaklaşıldı. Yavuz Özkan"ın "Bir Sonbahar Hikayesi"nde (1993), Batı dilleri edebiyatı profesörü rolünü üstlenen Zuhal Olcay, öğrencilerinden biriyle bir anlık beyinsel ilişkiye giriyor, ama evli kadın yine aynı anda geri çekiliyordu. Kafasının içindeki aldatma arzusu orada, beyninde gömülü kalıyordu. Orhan Oğuz"un "Kara Kentin Çocukları"nda da anlık bir ilişki yaşanıyordu. Ancak bu farklıydı. Nilüfer Açıkalın, kocası askere gittikten sonra bir sarhoşluk anında eşinin arkadaşıyla yatıyordu. Ama kadın pişmandı ve kocasını aldatması da bir geceyle sınırlıydı. Tomris Giritlioğlu"nun bir dönem filmi olan "Salkım Hanımın Taneleri"nde ise Derya Alabora"nun canlandırdığı evli kadın, kocasından ne kadar nefret etse de, onu duygusal ilişki kurduğu kumaş tüccarı Levon ile (Uğur Polat) ancak beyninde aldatabiliyordu.

Aksoy, Oğuz, Tekand...
1980"lı yılların sinemasında "tutku"ya dönüşen aldatma ve ihanet öyküleri içeren çok sayıda film izledik. 1982"deki Türkan Şoray"lı "Mine" ve 1984 yapımı Hale Soygazi"li "Bir Yudum Sevgi" adlı Atıf Yılmaz filmleri unutulmaz. Ama "tutku kurbanı" evli kadın tiplemelerinin ağırlıklı olduğu yıllar 1990"lardı. Sinemasal düzeyi ve açık saçık sahneleri ne kadar tartışılsa da Seçkin Yasar"ın bir kadın yönetmen gözüyle tutkuya dönüşen aldatma olgusuna yaklaştığı "Sarı Tebessüm", uç örneklerden biri sayılır. Filmde Şahika Tekand, kocasına arkadaşıyla ihanet ediyordu.
"C Blok"ta (Zeki Demirkubuz) Serap Aksoy, kapıcısının oğlu ile yatmıştı, "Çözülmeler"de (Yusuf Kurçenli) Nurseli İdiz, "Yengeç Sepeti"nde (Yavuz Özkan) Derya Alabora, "Yumuşak Ten"de (Orhan Aksoy) Meral Oğuz, "Akrebin Yolculuğu"nda (Ömer Kavur) Şahika Tekand ve "Avcı"da (Erden Kıral) Jale Arıkan, rol icabı kural dışı tutkulara, yasak aşk aldatmalarına teslim olmuşlardı.
Yaşamın içinde yasaklar, baskılar ve zaaflar var oldukça her tür aldatma varlığını sürdürecek. Ve tüm bu olgular, sinema perdesine de yansıyacak tabii. Ama önemli olan her iki yaşam biçiminde de, bir noktadan sonra ipin ucunu fazla kaçırmamak galiba. Acaba?

Quelle:<a href="redirect.jsp?url=http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/san05.html" target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/san05.html</a>

uhbarracuda 06.12.2004 13:32

Türk sinemasindan yenilikler ...
 
Türk sinemasinda yenilikleri takip etmek istiyorsaniz Uhbarra´nin haberlerini kacirmayin ;) sml´lar

---

aşk dersleri

Atıf Yılmaz"ın "Eğreti Gelin"i eski usül cinsel eğitimi ve imkansız bir aşkı anlatıyor.

ALİN TAŞÇIYAN - YASEMİN BAY


ZENGİN ve nüfuzlu ailelerin oğullarını evliliğe hazırlayan bir "kurum" olduğundan haberdar bile değildik. Bir gün, o görkemli konakların yüksek tavanlı odalarında, pirinç karyolalar, kolalı çarşaflar üzerinde erotik dersler verildiğini öğrendik... Atıf Yılmaz"ın çekimini sürdürdüğü "Eğreti Gelin" adlı filmin konusu, bir küçük bey ile onu kocalığa hazırlayan genç kadın arasındaki imkansız aşk öyküsü. 78 yaşındaki delikanlı Atıf Yılmaz sabaha kadar çekim yaptıktan sonra ekipteki herkesten erken kalkarak genç meslektaşlarını şaşırtan enerjisiyle bu projeye sarılmış durumda. Gerçekte Denizli"de geçen, Şükran Kozalı"nın kaleme aldığı bir olaydan esinlenen filmi, mekan daha uygun ve tarihi doku daha az bozulmuş olduğu için Kastamonu"da çekiyor. Cumhuriyet"in ilk yıllarında geçen "Eğreti Gelin"in hangi kentte yer aldığı filmde özellikle belirtilmeyecek, çünkü Atıf Yılmaz, mekanın değil karakterler ve aralarındaki ilişkinin ön planda olduğunu düşünüyor. Karakterleri de başta istediğinden daha iyi bir kadronun canlandırmasından dolayı son derece keyifli. İki yıl boyunca "Eğreti Gelin"i oynayacağı konuşulan Deniz Akkaya"dan vazgeçip Nurgül Yeşilçay"da karar kıldı. Onun gönlünü kaptırdığı Belediye Başkanı"nın oğlu rolünü üstlenen Onur Ünsal"ı gerçek bir yetenek olarak tanımlıyor. Belediye Başkanı"nı Fikret Hakan, iş bilir karısını Müjde Ar oynuyor. Füsun Demirel, Şevket Çoruh, Eylem Yıldız kadrodaki diğer ünlü oyuncular arasında.

Quelle:<a href="redirect.jsp?url=http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/san04.html" target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/san04.html</a>

uhbarracuda 06.12.2004 13:38

Die nächsten Filmstarts ;)
 
damit jeder weiß was kommt ; )

UHBARRACUDA


Die nächsten Filmstarts:

-Ein Zuhause am Ende der Welt

Sensibles Drama um eine Dreiecks-liebe mit 2 Jungs.


-Anacondas: Die Jagd nach der Blut-Orchidee

-Cowgirl

- En Garde

- Faszination Natur - Seven Seasons

- Kinder des Olymp

- Northern Star

-Samaria

-Die Unglaublichen - The Incredibles

-Wild Side

-Young Adam

uhbarracuda 06.12.2004 13:50

CEM Yilmazá mektup II ;)
 
forumda Cem yilmaza mektup yazisini eklemistim ;) devamina rastladim ;)
onu´da ekliyelim
slm´lar

----

Pakize SUDA

Şaşkınım

PAZAR günkü ‘Cem Yılmaz’a Mektup’ başlığı altındaki yazımı okumuşsunuzdur inşallah. Yok okumadıysanız bugünkü yazı sizin için bir mana ifade etmeyebilir.

Efendim, birçok e-posta geldi yazıyla ilgili. Yani Cem Yılmaz reyting yaptı bir nevi. Fakat içlerinden sekiz tanesi var ki hakikaten gönderen arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bugüne kadar, onca heves etmeme rağmen bir türlü hiçbir şeye oha olamıyordum. Artık yaş ilerledikçe insanın her şeye hazırlıklı olmasından mı, yoksa bu topraklarda yaşıyor olmanın verdiği şerbetlenmişlikten mi, oha olacak kadar şiddetli şaşırmalar yaşayamıyordum. Fakat işte bu sefer hakikaten oha oldum ben de. Tepki durumum dumura uğramamış demek.

* * *

Şöyle izah edeyim:

Bendeniz o Cem Yılmaz’la GORA’yı eleştirir gibi yapıp aslında Cem Yılmaz’la GORA’yı eleştirenleri eleştirmiştim. Yani hani ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ durumu vardır ya...

Fakat ne yazık ki yazının altına şu yukarıdaki izahatımı not olarak düşmemişim.

‘Düşülür mü?’ diyeceksiniz.

Evet, düşmek lazımmış.

Aşağıda, o sekiz kişinin yazıdan ne anladığını okuyunca bana hak vereceksiniz.

‘Yazınız gerçekten çok güzeldi. Herkes gibi Cem Yılmaz’ı pohpohlamak yerine gerçekleri yazmışsınız.’

‘Gora ile ilgili yazmış olduğunuz yazıyı dehşetle okudum. İnanın öyle bir üslubunuz var ki yanınızda olsa Cem Yılmaz’ı döveceksiniz gibi. Sanki çok kötü bir şey yapmış ve bundan dolayı herkesten özür dilemesi gerekiyormuş gibi.’

‘Yazınızda haksızca Cem Yılmaz’a yüklenmenizi doğru bulmuyorum. Kemal Sunal filmlerinde küfür yoktur diye yazmışsınız ‘eşşeoğlu eşşek’ lafı rahmetlinin dilinde milli olmuş bir kelimedir.’

‘Gora hakkında yazınızı büyük keyifle okudum. Bu yaptığınız yorumları film oynamadan evvel fragmanını seyrederek ben yapmıştım internet üzerinde. Büyük tepki topladım başta ama en sonunda herkes dediklerime geldi.’

‘Sayın Cem Yılmaz’ın film çekmesine neden bu kadar sinir oldunuz anlamıyorum. Türklerin küfür ettiği duyulmuş şeymiymiş... Siz başka memlekette mi yaşıyorsunuz?’

‘Adam sanki katil. Film yaptı, sanat eseri sözü vermedi. Küfür bizim içimizde vardır. Kaç saçma sapan Amerikan filmi için kaç 2.5 saatinizi verdiniz kim bilir.’

‘Sonuç olarak sizin de çok isabetli belirttiğiniz üzere herkes yaptığı en iyi işi yapmalı. Bence GORA Cem Yılmaz’ın beklenen sonu.’

* * *

Karışık duygular içerisindeyim. Bir yandan ‘Bu insanların adını, eşine, dostuna işyerine falan yanına ‘Dikkat! Anlamaz’ diye notunu ekleyerek duyurmak lazım’ diye düşünüyorum. Anlatılanı anlamamak ciddi bir sorun zira. Tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ama yakınları farkındadır nasıl olsa.

Bir yandan da ‘İnsanlık halidir, olabilir’ diyorum. Hem bir gün hepimizin başına gelebilir. Bugün anlıyor olmamız yarın da anlayacak olmamızın garantisi değil. Bunun yaşlılığı var, hastalığı var, kazası var...

Fakat demek ki bundan böyle yazılarda eleştiri, övgü, espri, her ne yapılacaksa ‘kör kör parmağım gözüne’ şeklinde olacak!

Allah Allah! Hayır, düzgün de ifadeleri var. Hálá şaşkınlığımı atabilmiş değilim üzerimden.

Quelle :<a href="redirect.jsp?url=http://www.hurriyetim.com.tr/archive_articledisplay/0,,authorid~33@sid~9@nvid~504493,00.asp
" target="_blank">http://www.hurriyetim.com.tr/archive_articledisplay/0,,authorid~33@sid~9@nvid~504493,00.asp
</a>

uhbarracuda 07.12.2004 19:57

Türk filminde yenilikler ;)
 
NEWS von UhBarracuda ; )
--------------------------

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak


1960"lar... Kütahya, Tavşancıl"a bağlı Tepecik köyü... Henüz elektriğin bile olmadığı bu köye gezgin bir sinemacı gelir. Köyün ilkokulunda bir jeneratör yardımıyla yapılan film gösterimi, salonda bulunan çocuklardan birinin hayatını tamamen değiştirecektir. O küçük çocuk Ahmet Uluçay, artık ödüllü bir yönetmen. İlk uzun metrajlı filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak bir çok ulusal ve uluslararası festivalde gösterildi. Hem ödül hem beğeni kazandı. Film, Uluçay"ın, kendi sinema tutkusunun başlangıcını da beyazperdeye yansıtıyor.

KISA FİLMDEN "KARPUZ KABUĞUNA"

Sinema kariyerine kısa filmlerle başlayan Uluçay"ın ilk uzun metrajlı filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, 23. Uluslararası İstanbul Film Festivali"nin ulusal yarışma bölümünde büyük ödül kazandı.

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak"ın eylül ayında İspanya"da düzenlenen 52. San Sebastian Film Festivali"nde "Jüri Özel Ödülü", 26. Montpellier Film Festivali"nde en iyi film ödülü olan "Altın Antigone" ödülünü kazandığını da hatırlatalım.

Film Yunanistan"da düzenlenen 45. Uluslararası Sealanik Fim Festivali"nin yarışmalı bölümünde de gösteriliyor.

Uluçay, amatör oyuncularla çektiği filmde aynı zamanda köy berberi rolünde de görünüyor.

FİLMİN KONUSU

Recep ve Mehmet yazları, köylerinin yakınındaki yaz mevsiminde yakınlardaki Tavşanlı kasabasında çıraklık yapmakta olan iki köylü çocuğudur. Recep bir karpuz satıcısının, Mehmet ise bir berberin yanında çıraklık yapmaktadır. Her ikisi de sinemaya delicesine tutkundur. Bu tutkunun bir sonucu olarak geceleri köydeki evlerinin terkedilmiş ahırında bir yandan derme-çatma bir film projeksiyon makinası yapmaya çalışırken, diğer yandan da hayatlarını tümden değiştirecek olan rejisörlük hayalleri kurmaktadırlar. Köyün delisi Deli Ömer de çocukların bu sinema sevdasının tek tanığı ve destekçisidir.

Onların bu konudaki uğraşlarını kimse ciddiye almaz: Ne kasabadaki fotoğrafçı, ne aileleri, ne de kasabadaki sinema salonunun sahibi… Fakir köylü çocuklarıdır onlar ve böyle şeylerle vakit geçirmeyerek vakitlerini daha faydalı uğraşlar için harcamalıdırlar.


FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen:Ahmet Uluçay
Senaryo:Ahmet Uluçay
Oynayanlar:İsmail Hakkı Taslak, Kadir Kaymaz, Gülayşe Erkoç, Boncuk Yılmaz

Quelle:<a href="redirect.jsp?url=http://www.hurriyetim.com.tr/genc/01/10/30/324sine.asp" target="_blank">http://www.hurriyetim.com.tr/genc/01/10/30/324sine.asp</a>

felsefe05 14.12.2004 10:51

hat irgend jemand gute filmtipps?
 
mein eselchen hat mal wieder nichts zum saugen.

17.12.2004 15:31

..
 
ich kann mich kaum noch an den filminhalt erinnern ô.O ..es ist schon sehr lange her, dass ich den film geguckt habe..
doch das ende... jesuschom! das hatte mich echt lange beschäftigt..

ich saß da.. mit hochgehobenen augenbrauen und hab dann ständig nochmal zurück gespult, weil ich dachte, was verpasst zu haben ô.O

very strange!

17.12.2004 15:35

ähm.. bin wohl ein wenig zu spät
 
.. aber der film ist ja wohl mal der oberhammer :D

das war seit langem mal der witzigste und coolste film, den ich gesehen hab ^___^

wie die manga-serie *die kickers* oder *die superstars* irgendwie.. ..halt nur mit echten menschen..

und der beste spruch in dem film überhaupt...
*was machst du hier?! - und warum siehst du aus wie E.T.?!* LooL

^__^
owari ni shimasu, sayonara !

kes 23.12.2004 17:19

OCEAN TWELVE EINFACH NUR GEIL...
 
dieser film ist einfach nur zum empfelen...

mein tipp...teil 1 (ocean eleven) sollte man schon geguckt haben :)

aliconda 23.12.2004 18:32

Hmmm
 
... den ersten Teil habe ich schon relativ früh "geknackt"!

Hoffentlich ist dieser nicht so einfach lösbar ;-)

al"


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 15:14 Uhr.