![]() |
Hayvanat bahcesine cevirdiler...
akp DINCI YOBAZ CAKALLAR TBMMsini hayvanat bahcesine cevirdikleri yetmiyormus gibi, simdide Cumhurbaskanligi Köskünü hayvanat bahcesine cevirecekler !
Türkiye bu hafta medeniyetden ve 21. yüzyildan ayrilarak ilkellige ve karanliga gömülecek ! 15. yüzyila özenen DINCI YOBAZ CAKALLARIN elinde kaldi Türkiye Cumhuriyeti. Ruhuna el fahita.... |
hastir lan yavsak mason o.T.
ohne Text
|
burdaki bazi..
..hanzolarin demokrasi anlayisi acaip..demokratim derler halkin siyasi iradesine saygi göstermezler..neymis kendileri gibi serefsiz degillermis..nasil olurda istediklari partiye oy verirler..
demokratimd erler askerin darbe yapmasini isterler demokratim derler insanin manevi degerlerine hakaret ederler sokayim sizin o sözde demokrasi analayisina.. sizin demokrtaiz demeniz oruspunun namusluyum demesi gibi bir sey.. serefsizliklerini gidin baska yerde yapin yoksa halk bi dahaki secimlerde sülalenize 46.6 santim degil, 60 santim gecirir |
CAKALDAN Cumhurbaskani olmaz !!!!!
Eski Bakan Söylemez, Dışişleri Bakanı Gül’ün kriz yaratan kimliğini ve icraatlarını analiz etti
“Gül, Ordu’ya meydan okuyor” Financial Times / 14.08.07 YUKARIDAKİ başlık ünlü Financial Times gazetesinde çıkan Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik bir yazıdan alınmış olup, birçok Türk gazetesinde de bu şekliyle geçen hafta yayınlandı. Sadece Financial Times değil, dünya çapında satan The Economist dergisi de, İngilizler’in ünlü The Guardian gazetesi ve bunlara benzeyen çok sayıda yabancı yayın, AKP’nin Sayın Abdullah Gül’ü inat ve ısrarla Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesinin cumhuriyetçilere ve laik rejime karşı açık bir meydan okuma olduğunu ve Türkiye’de Atatürk Cumhuriyeti’nin geri adım atarak yenilgiyi kabul etmek mecburiyetinde kalacağını öne süren çok sayıda yazı ve yorum yayınladılar. ‘Biz değiştik’ yalanı MEĞER dünyada Sayın Abdullah Gül’ün adaylığını AKP’den bile çok isteyen ne kadar çok kaynak ve odak varmış da haberimiz yokmuş. Türkiye’ye karşı yıllardan beri sistematik biçimde yürütülen psikolojik harekatın görünür unsurları olan Barzanici, Sorosçu, İkinci Cumhuriyetçi çevrelerin sözcülüğünü yapan medyada da benzer yazı ve yorumlar yayınlanıyor. Tüm bu çevrelerin desteği bile Sayın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olmaktan kendiliğinden vazgeçmesi için yeterli bir sebep olmalıdır. Bugüne kadar tüm Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylara karşı çeşitli eleştiri ve çekinceler öne sürülmüştür... Ama Sayın Abdullah Gül’ün adaylığının ortaya çıkardığı toplumsal reaksiyon bugüne değin hiçbir adaya yönelik olarak gerçekleşmemiştir... Sayın Abdullah Gül bile niyeti ve samimiyetinden kuşku duyanları ikna edebilmek için “inanın rol yapmıyorum” demek zorunda kalmaktadır. Sayın Abdullah Gül, Sayın Tayyip Erdoğan ile birlikte geçmişin radikal, siyasal İslamcı, Anayasa’ya aykırı faaliyetleri nedeniyle kapatılan partilerin önde gelen isimlerinden birisidir. 28 Şubat’tan sonra taktik ve söylem değiştirerek “biz değiştik” demeleri de ne geçmişlerini, ne de kendilerinden duyulan kaygıları ve kuşkuları gidermeye yetememektedir. Türban meselesi SAYIN Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı dönemi Türkiye’nin uluslararası platformda Kıbrıs meselesinden Ermeni iddialarına kadar hemen her alanda taviz vermeye zorlandığı, irtifa ve mevzi kaybettiği başarısızlıklarla doludur. Annan Planı’na destek vererek milli kahraman Sayın Rauf Denktaş’ı hiçe sayan politikaların mimarı Sayın Abdullah Gül’dür. Eşinin siyasal İslamcıların sembolü haline getirilen türban meselesini hem üniversite önlerinde, hem de AİHM’ye taşıyarak militanca yaptığı mücadele henüz çok yenidir. AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinde uluslararası güç odaklarının ve sıcak paracılar ile birtakım medyanın desteğini arkasına alarak oylarını artırmış olması, onlara böyle bir ismi Cumhurbaşkanlığına dayatma hakkı vermemektedir. Toplumun kaygıları SAYIN Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğunda tek parti iktidarının devleti tamamen ele geçirerek partizanca davranacağına dair toplumun geniş kaygıları vardır. Büyükelçileri, valileri, rektörleri, yüksek yargı yöneticilerini ve Genelkurmay Başkanı’nı atama yetkisini haiz Cumhurbaşkanlığı makamına, geçmişin partizan ve siyasal İslamcı bir isminin oturtulmak istenmesi, toplumda derin gerilimler ve kaotik bir sürecin tetiklenmesine neden olabilir. Bu nedenle AKP yanlısı iç ve dış güçlerce adeta cumhuriyet ile hesaplaşma ve rövanşa dönüştürülmek istenen Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği bakımından hayati öneme sahiptir. AKP ve Sayın Abdullah Gül, yol yakınken bu sevdadan kendiliğinden vazgeçmelidirler. Atatürk Cumhuriyeti’ne bağlı tüm kişi ve kurumlar da onlara bu gerçeği hatırlatacak laik demokratik Atatürk Cumhuriyeti’ne sahip çıkacak gerekli adımları atmalı ve tavırları gecikmeksizin ortaya koymalıdırlar. Demokratik uzlaşma ve olgunluk içinde, özüyle ve sözüyle Atatürk ve cumhuriyet değerlerine gönülden bağlı, tutum ve davranışlarıyla bunu kanıtlamış milli duruş ve ulusal çıkarları hassasiyetle koruyacak ve gururla “Ne Mutlu Türküm Diyene!” diyebilecek, nitelikli, tarafsız ve çağdaş bir cumhurbaşkanı ismi üzerinde bir milli mutabakat mutlaka sağlanmalıdır. Buna hâlâ vaktimiz vardır... Ufuk Söylemez 20.08.2007 |
BU CAKAL Cumhurbaskani olacak !
CAKAL abdus basbakan olunca karisi olacak GALTAK Avrupa Insan Haklari Mahkemesine verdigi sikayetini geri cekti !
CAKAL abdus disisleri bakani oldu, gizli sakli Türkiyenin Anayasasina aykiri, hatta ceza durmunda olan anlasmalar yapti ! Yani ABDnin köpekligine soyunduklarinin anlasmasini imzaladi ! Dispolitika namina birsey yok ! Yunanistan her hafta Ege denizinde Türk Jetlerini taciz eder. TIK YOK ! Irakdaki capulcular talabai barzani acik acik Türkiyeye posta koyalar, tehdit ederler, yine TIK yok ! Kibris zaten rumlara gitti ! Ermeniler zaten uluslar arasi arenada istedikleri gibi at kosturuyorlar. Yakinda soykirim iddialarini tüm dünyaya tanitacaklar. Dis politika namina yaptigi ne var !? Hic ! Cumhurbaskani oldugunda Türkiye artik büyük bir hayvanat bahcesi olacak ! Irandan, afganistandan, pakistandan geri kalmayacak ! Artik rahatsiz olduklari Türkiye Cumhuriyetinin isminide degistiriler ! Nede olsa onlar Türk degil ! :-)) WELCOME TO "DINCI YOBAZ CAKAL LAND" ! Hayirli ugurlu olsun ! |
Bu ne KÜSTAHLIK CAKALLAR !?
Bu DINCI YOBAZ CAKALLAR kendilerine padisah sanmaya basladilar !
Hürriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun demişti: "Türban için Türkiye Cumhuriyeti"ni AİHM"ye veren Abdullah Gül cumhurbaşkanıdır. Gül benim cumhurbaşkanım değildir..." Erdoğanin cavabi, “Maalesef edep adap bilmeyenler de var. Onu diyebilen insan önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım.Bu da benim hakkım. Çünkü bu ülkede cumhurbaşkanı kim olursa olsun hepimizin cumhurbaşkanıdır. Senin değilse o zaman çık buranın vatandaşlığından kimi seçiyorsan oraya git, oradaki cumhurbaşkanı senin cumhurbaşkanın olsun" diye konuştu. Bu Cumhurbaskani adayi olacak NAMUSSUZ, SEREFSIZ, KAHPE, HAIN, KANIBOZUK YOBAZ CAKALI istemeyen 53% Türkiyeyi terk edecekmis yani ! :-)) Bunun icinde Türk Silahli Kuvvetleride var ! :-)) Ülkesini AIHMe sikayet eden NAMUSSUZ, SEREFSIZ, KAHPE, HAIN, KANIBOZUK YOBAZ CAKAL birakin Cumhurbaskanligini devletin tek kurusunu bile almamalidir aslinda ! Ama Türkiyede artik SEREFSIZLLIK, KAHPELIK, HAINLIK, NAMUSSUZLUK, SAHETEKARLIK prim yaptigi icin NAMUSSUZ, SEREFSIZ, KAHPE, HAIN, KANIBOZUK YOBAZ CAKALdan bile Cumhurbaskani olabiliyor ! pkk yandaslarinin bile Meclise girdigi düsünürsek bunlar artik normallesdi ! Demokrasiymis ! :-)) Ulan NAMUSSUZ, SEREFSIZ, KAHPE, HAIN, KANIBOZUK YOBAZ CAKALLAR bu kadar demokrasi avrupanin hicbir ülkesinde bile yok ! :-)) Ne demokrasisi !? Sizinkisi basbaya NAMUSSUZLUK, SEREFSIZLIK, KAHPELIK, HAINLIK, CAKALLIK !!! Bir zaman önce TÜRKLER pkk yandaslari icin "ya sev, ya terk et" diyordu simdi ise NAMUSSUZ, SEREFSIZ, KAHPE, HAIN, KANIBOZUK YOBAZ CAKAL Türkiyeliler, TÜRKLER icin diyor oldu ! :-)) Türkiyelilerin ikdidarindan cesaret alan pkk yandaslari bile gündüz vakti istanbulun göbeginde belediye otobüsünü yakiyor ve hickimse birsey yapamiyor ! Iste akp ikdidari ! |
hat dir schonmal jmd gesagt
daß du ein riesen vollidiot bist.
wat hast du denn für ein prob? wieso müllst du hier alles zu. ok, deine botschaft ist bei allen angekommen!!! hör auf dich zu wiederholen. |
Kuyrugunami bastim !? :-))
Aha iste bir CAKAL daha, kuyruguna basilinca ürüyorlar ! :-))
Assi Toni !? Ne mal oldugun nickinden belli ! :-)) |
senin dieger nikleride saalim istersen
mesela cbyerangel nicki
benim bildigim genelde bayanlar kullanir o nicki yoksa sen ibnemisin evde eteklemi dolasiyorsun |
sen catlasanada patlasanda
olacak iste..bi dahaki secimlerde de sana ve senin gibi dinsizlere 60 santim gecirecegiz
|
Cumhurbaskanligina artik talabani...
Cumhurbaskanligi secimi hakkinda artik sözcüsüyle talabani denilen kürtcü capulcuda karisiyor !
Kuzey Irak’ın Erbil kentinde yayımlanan Kürdistan Nwe (Yeni Kürdistan) adlı gazetede makale yazanIrak Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Genel Sekreteri Celal Talabani’nin Ankara Temsilcisi Behroz Galali, DTP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde boş oy kullanarak hata yaptığını ileri sürdü. Galali, DTP’nin siyasi ve diplomatik yetersizliğinden ve tecrübesizliğinden dolayı iki önemli hata yaptığını belirterek şunları söyledi: “DTP’nin ilk hatası, Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül ile yapılan görüşmenin hemen ardından basın toplantısı düzenlemesi oldu. Halk, Kürt sorunun çözümüne fayda sağlanması için ileri görüşlü bir şekilde görüşmeler yapılmasını bekliyordu. DTP, ikinci hatasını ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerininin öncesinde sergilediği tavır ile gösterdi. Parti adına resmi açıklama yapan Ahmet Türk’ün ‘Abdullah Gül’e oy vermeyeceğiz ve boş oy kullanacağız’ diyerek ikinci hatayı yaptı. Abdullah Gül ilk turlarda seçilmezse sonraki turlarda mutlaka seçilecek. DTP, bunu görmeyi istemeyerek hata yapmıştır."" eee disisleri bakani olacak SEREFSIZ CAKAL isiyle ugrasmakdan herseyle ugrasirsa, Cumhurbaskanligina pkk masalarida, talabani gibi capulcularda karisir oldu.... |
1 ayda 13 asker pkk`ya kurban edilmis...
bir ayda 13 asker pkk? ya kurban edilmis, bizim disilseri bakani olacak CAKAL abdus hala illaki ben Cumhurbaskani olacagim diye debileniyor !
eee insan verilen görevi adam gibi yerine getiremezse, yolsuzluk hirsizlik dosyalari kabaririsa, kacacak makam arar ! Ulan OROSBUCOCUGU, bölgede pkk`ya destek veren ülkelere disisleri bakanligini göstersene ! Sen önce vazifeni yap, ondan sonra Cumhurbaskanligina adayligini koy ! Gerci Türk askerleri öldürülmüs bu PICLERIN umrunda degil, nede olsa onlar kendi degislerine göre TÜRKIYELI, TÜRK degil ! Onlar Türk olduklarindan gururlu degiller ! Onlar Türkiyenin simdiye kadar yetisdirdigi EN ALCAK, EN SEREFSIZ, EN NAMUSSUZ, EN KAHPE, EN OROSBU, EN HAIN PIC vatandaslari ! Türk askeri öldürülmüs, yaralanmis, umrunda degil bu SOYU SOPU BELIRSIZ PICLERIN nasil olsa kendi PICLERI amerikada ingilterede avantalarini saklamakla mesgul ! tayyip CAKALIN PICIde zaten raporla askerlikden kacmis ! Son secimden birsey daha ögrendim, islam insana kahpelik ve hainligi ögretiyormus ! |
sezerden kurutlus
eyyyy yüceler yücesi rabbim biz aciz kullarına devir teslim törenini izlemeyi nasip eyle bu garip kullarından anayasa kitabını kafasına yemeden bir devir teslim nasip eyle şu mübarek üç ayların yüzü gözü suyu hörmetine bir kaç yüz terörist af edilmeden devri-reisicumhurluğu görmemiz için bizi muvaffak eyle AMİİİİİİİNNNNNN
hahahha cumhuriyet tarihinin en beceriksiz en kriz sever en tarafli cumhur resisinden kurtulmaya bir kac gün kaldi gözün aydin TÜRK milleti siz halk ve din düsmanlarida yas tutun |
iste dürüstlük, haysiyet onur gurur bu
Cumhurbaskani Sezer görev süresinde kendisine hediye edilen hediyelerin tamamini, yani 1243 hediyeyi Cankaya Köskünde birakip gidiyor !
Görev süresinde yaptigi tassaruflarla örnek olmakla kalmiyor, insanlara ne kadar dürüst, haysiyetli, onurlu ve gururlu bir insan oldugunun bir baska örnegini gösteriyor ! Ama bu dürüstlük, onur, haysiyet ve gurur örnegini bizim DINCI YOBAZ CAKALLAR kusur olarak görürler ! Cünki bizim DINCI YOBAZ CAKALLAR liderlerinin herbiri AVANATCI oldugu icin bu dürüstlük, haysiyet, onur ve gurur örnegini bir nevi karekter bozuklugu olarak görürler ! Hatirlayalim, basbakan hediye alabilmek icin asker kacagi picinin dügününde Italyan basbakanini nikah sahiti olarak davet etmisdi, bircok devlet adami ve konsolosda hediye icin dügüne davetiye almisdi. Simdiki servetinide oglumun düdügünden kalma diye acikliyor ! :-)) Dügün haricindeki hediyeler zaten öylesine atiyorlar ! Hani birinde kameralar karsisinda 20-30 binlik mücevher olayi vardi. GÖRGÜSÜZ DINCI YOBAZ CAKALLAR mücevheri görünce hemen attilar cebe. Sonra kem küm,...herzamanki maymun tiyatrolarina basladilar ! :-)) PICLERINI amerika okuma masraflarini baska birisinin ödemesi ise baska bir haysiyetsizligin, onursuzlugun, acgözlülügün örnegi ! Ama insan KÖR ve DINCI YOBAZ CAKAL olursa bunlari görmesi mümkün degil ! :-)) Cumhurbaskani adayi olacak DINCI YOBAZ CAKAL abdus gül`de zamaninda devlet bakaniyken özel harcamalarini bankaya ödettigi icin, yani yolsuzluk yaptigi icin, mahekeme tarafindan suclu bulunuyor ve o paralari geri ödemek zorunda kaliyor. Hatta bu DINCI YOBAZ CAKAL o parayi ödememek icin Yargitaya bile basvuruyor, ama nafile Yargitay abdus gülün hirsizligina göz yummuyor !!!! Bizim 46.6% SOYU SOPU BELIRSIZ DINCI YOBAZ CAKALA abdus gibi tayyip gibi onurdan, haysiyetden, serefden, namusdan yoksun DINCI YOBAZ CAKALLAR layik ! Hadi bu SOYU SOPU BELIRSIZ DINCI YOBAZ CAKALLARI siktir et diyelim, olan bizim TÜRK insanina oluyor ! |
Cumhurbakani adayi HIRSIZ abdus gül
AKP nin adayını açıklamayı son ana bırakmasının altında yatan hemen hepsinin geçmişinde yatan yolsuzluklarıdır. Zaman geçtikçe Gül’ün yeni marifetleri ortaya çıkmaktadır.
“ Abdullah Gül, Refahyol Hükümetinde Devlet Bakanı iken, sorumluluğunda Türkiye Kalkınma Bankası vardı. Gül bankaya yasa dışı harcama yaptırıyor, bankanın teftiş kurulu bunu inceliyor. Başbakanlık yüksek denetleme kurulu raporunda yer veriyor. Kalkınma Bankası Gül’ü mahkemeye veriyor. Mahkeme neticeleniyor, Gül’den ‘ bankadan yaptırdığı özel harcamaların tahsili isteniyor.” Harcamaların görev ile ilgili olmadığı, kişisel harcamalar olduğundan hareketle mahkeme Abdullah Gül’den parayı yüzde elli faizi ile tahsil etmek istiyor. Milletin parasını harcayan Gül bunu ödemeye yanaşmıyor Yargıtay’a başvuruyor. Kararı görelim: “Dosyadaki yazılarda, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerde, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükmün ONANMASINA ve yazılı onama harcının davalı Abdullah Gül’e yükletilmesine 11 Eylül 2000 günü oybirliği ile karar verildi." Bu şerefsizliği normal vatandaş yapsa yıllarca mahkeme kapılarında sürünür, rezilliği cabası. Hatta suçlu olduğu kesinleşirse hapse de girer. Eş dost yüzüne bakmaz, toplumdan soyutlanır. Abdullah Gül’ün özelliği nedir ki “devleti suiistimal” etmesi cezasız kalıyor, üstüne üstlük Cumhurbaşkanlığına aday oluyor. Halk arasında bu tür insanlara üçkâğıtçı, dolandırıcı denir. Muteber kişi sayılmaz. “Tüyü bitmedik yetimin hakkını” yemek, çiçek, hediyelik eşya, kartvizit “ harcamalarında kullanan Gül Çankaya köşkünü hak ediyor mu? Türk Milletinin Cumhurbaşkanı dolandırıcı olursa kendisine saygı duyulur mu? |
HIRSIZ abdusun baska HIRSIZLIGI
Kayip trilyon sanigi
Abdullah Gül hakkindaki ilk suçlama, kamuoyunda kayip trilyon davasi olarak bilinen davada geçti. Kapatilan RP"ye 1997 yilinda yapilan 1 milyon YTL"lik Hazine yardiminin, sahte belgelerle harcanmis gibi gösterildigi iddiasiyla açilan "kayip trilyon" davasinda, dönemin Genel Baskani Necmettin Erbakan ile birlikte saniklar arasinda Gül de yer aldi. AKP"den milletvekili olmasiyla birlikte Gül dokunulmazlik kazanmis oldu. Bu nedenle Abdullah Gül hakkinda ceza yargilamasi yapilamadi. Ancak ayni dosya kapsaminda yargilanan Necmettin Erbakan özel evrakta sahtecilik suçundan 2 yil 4 ay 10 gün hapis cezasi aldi ve siyasi yasakli hale geldi. Bu nedenle Gül"ün Kösk"e çikmasiyla dokunulmazliginin kalkip kalkmayacagi da tartisilan konular arasinda bulunuyor. Kimi hukukçular, milletvekili dokunulmazliginin cumhurbaskani için geçerli olmadigini ve Kösk"e çikan kisi hakkinda fezleke olmasi durumunda yargilanabileceg i tezini savunuyor. Abdullah Gül"ün kayip trilyon davasi nedeniyle TBMM"de fezlekesi bulunuyor. Gül"ün cumhurbaskani olmasi durumunda kayip trilyon davasindan yargilanip yargilanmayacagi gelecek günlerde netlesecek. Gül, kamuoyunda kayip trilyon olarak bilinen ve Necmettin Erbakan "in mahkûm oldugu davadan dokunulmazligi nedeniyle kurtulmustu. |
Buda TORPIL ve YOLSUZLUGU..
GÜL"ÜN BABASI"DA DURMAYACAK!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2300 billboard imalatını Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül ile kardeşi Mehmet Macit Gül’ün ortağı oldukları Asteksan şirketine verdi. Gül’ün babasına bilboard ihalesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2300 billboard imalatını Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül ile kardeşi Mehmet Macit Gül’ün ortağı oldukları Asteksan şirketine verdi. İhalenin bedeli ise tam 5 milyon YTL. Asteksan’ın planlama yetkilisi İbrahim Canbey, “Araştırıp, kıyaslamışlar, bizde karar kılmışlar” dedi. ‰5’te ‘Esnafım’ dedi, fabrikatör çıktı... Dışişleri Bakan’ı Gül’ün babası Hamdi Gül, Organize Sanayi Bölgesi’ndeki torna atölyesinde çalıştığını söylüyordu. İstanbul Belediyesi’nin billboardlarının yenilenme işi, Abdullah Gül’ün babasının şirketi Asteksan’a verildi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptıracağı billboardları, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül’ün şirketi olan Asteksan’ın ürettiği anlaşıldı. Hürriyet gazetesinin haberine göre, durum 300 bilboardın haksız olarak elinden alındığını iddia eden Ada Medya’nın başvurusuyla ortaya çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür A.Ş.’ye yüzde 43 kâr payı ile verdiği billboard sayısı 1800’dü. Kültür A.Ş.’nin aynı kâr oranıyla Ströer-İlbak Firması’na devrettiği billboardlardan TCDD mülkiyetindeki 300’ünün haksız olarak elinden alındığını savunan Ada Medya, Rekabet Kurulu’na ve yargıya başvurdu. Yürütmeyi durdurma kararı alan şirket, ihalenin yasadışı ve usulsüz yapıldığını öne sürdü. Billboardlarda yandaşların kollandığı şikayetiyle Inter Tanıtım firmasına idari para cezası kesildi. Bedeli 5 milyon YTL İstanbul billboardlarında Belediyece yandaş firmalar kollanıp tekelleşme yaratıldığı şikayeti üzerine Ströer-İlbak grubundan Inter Tanıtım firması yönetimine idari para cezası kesildi. Belediyenin yan şirketi Kültür A.Ş.’nin de aynı oranla Ströer-İlbak’a devrettiği, sayısı 500 artırılıp yenilenen 2300 billboard’un imalatı Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül ile kardeşi Mehmet Macit Gül’ün ortağı oldukları Asteksan Makina ve Madeni Eşya İnşaat Taahhüt Ltd. Şti’ne verildi. 2300 billboardın imalat bedeli, ortalama 1200 Euro’dan yaklaşık 5 milyon YTL’yi buluyor. Asteksan’ın planlama yetkilisi İbrahim Canbey ise neden Asteksan’ı seçtiği sorusuna şu yanıtı verdi: “Araştırıp, kıyaslamışlar, bizde karar kılmışlar. Bize sipariş yapılır, tamamlayıp teslimatı yaparız.” Fabrikasınınaçılışını Erdoğan yapmıştı Asteksan, uzun yıllar tornacılık yapan Ahmet Hamdi Gül tarafından 1972’de Kayseri’de ’Parkım’ adıyla kurulmuştu. Birkaç yıl önce üretim alanını genişletince Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeniden açılışı yapıldı. Top-lam 4000 metrekarelik kapalı alanda faaliyet gösteren Asteksan fabrikası, şehir, park ve bahçe mobilyaları, çöp kutuları, otobüs durakları, aydınlatma elemanları ve reklam bilboardları üretiyor. Asteksan’ın Adana’da ve Romanya’da da şubeleri bulunuyor. ‘Torna tezgahındayım’ Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül, 6 Temmuz 2007 tarihinde Yeni Şafak gazetesine verdiği ropörtajda şöyle diyordu: “Kayseri Tayyare Fabrikası’nda işçiydim. Emekli oldum; ama ak düşmüş sakalımla hâlâ torna tezgahının başındayım. Bizim hayatımızda hiçbir değişiklik olmayacak. Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan torna atölyesine her gün gider çalışırım. Bundan sonra da çalışmaya devam edeceğim.” |
Zavalli madur abdus gül CAKALI vah...
Gül"ün acındırdığı fabrikatör babası ve 42 AKP"li belediyeden alınan ihaleler
Gül’ün acındırdığı fabrikatör babası ve 42 AKP’li belediyeden alınan ihaleler Abdullah Gül çok değil bir hafta önce Vakit Gazetesine ne demişti hatırlayın: “Benim babam küçük esnaf ve sakallı olduğu için beni Cumhurbaşkanlığı’na layık görmediler.” Sakallı babaya sahip olmanın Cumhurbaşkanlığı’na seçilmek için engel değil klasik bir AKP istismarı olduğunu Sayın Demirel’in sakallı babalarını hatırlatılarak çürütülmüştü. Geriye kalıyor zavallı esnaf istismarı... Heyhaaat o da büyük bir çarpıtmaymış! Dünkü Hürriyet Gazetesi’ndeki habere göre meğer Abdullah Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül Beyefendi öyle zavallı bir esnaf filan değilmiş.Tersine kökleri 1972’ye dayanan köklü bir şirkete (Asteksan) ve 4000 metrekare kapalı alanı olan devasa bir fabrikaya sahipmiş. Bitmedi, Abdullah Bey’in zavallı dediği babasının İstanbul’da da Kitoko İç ve Dış Tic. Ltd diye de ayrı bir şirketi varmış. Bütün bu şirketlerin Adana ve Romanya’da da şubeleri bulunuyormuş. Gelelim zavallı ve küçük esnaf olan (!) olan Abdullah Gül’ün babasının fabrikasında neyi imal ettiğine? Şehir, park ve bahçe mobilyaları, çöp kutuları, otobüs durakları, aydınlatma elemanları ve reklam bilboardları. Peki garip ve zavallı (!) esnafımız bunları neredelere mi satıyor? Asteksan’ın internetteki veb sayfasına bakalım.. Aaaa o da ne?... 42 AKP’li belediyenin referansları var orada. Keza İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İETT ve İSTON’da var bu listede. Peki referans ne anlama mı geliyor? Asteksan 42 AKP’li belediyede iş yaptı ve bitirdi anlamına geliyor. Görüyor musunuz Abdullah Gül’ün zavallı (!) esnaf babasını! Peki bütün bu işlerin alınmasında Abdullah Gül’ün payı, ya da katkısı var mı? Doğrusu onu ben bilmem, ama belediyelerin öyle her yeterliliği olana iş vermedikleri de ortada. Tekrar Hürriyet Gazatesi’ne dönelim ve okumaya devam edelim: “İstanbul’un 2300 bilboard’unu 5 trilyona Abdullah Gül’ün babası yapacak. Bilboardlarla ilgili olarak Ada Medya kendilerini haksızlık yapıldığı iddiasıyla yargıya gitti.vs (Hayret Hürriyet bu müthiş haberi nasıl manşet yapmaz da içeriye gömer.) Şimdi Abdullah Bey’e soruyorum, bütün bunlara ne diyorsun? Hayır, kafanı kuma gömmekle ve iddiaları görmezden gelmekle bunlardan sıyrılamazsın! Zavallı-garip (!) esnaf babana AKP’li 42 belediyenin verdiği ihalelerin tek tek hesabını vermek durumundasın. Türbanı, dindar cumhurbaşkanı hikayesini ve 367 istismarını bırak, hesaba gel, hesap ver. Baban 42 AKP’li belediyeden bu ihaleleri nasıl aldı? |
Buda HIRSIZLIGIN meyveleri...
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile eşi Hayrünisa Gül, TOKİ’Nin Ümraniye- Kemerdere’de yaptırdığı villalardan aldı. 2 villa için Gül toplam 820 bin YTL ödedi
AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı olan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) İstanbul’da yaptığı lüks villalardan kendisi ve eşi adına toplam 820 bin YTL peşin ödeyerek iki villa sahibi oldu. AKP’nın mitingleriyle özdeşleyen açılışlar yapan TOKİ, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. kanalıyla Ümraniye-Kemerdere’de de 62 özel villa yaptı. Villadan satın alanlar arasında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile eşi Hayrünisa Gül de bulunuyor. Güller aynı gün peşin para vererek iki villa satın aldı. Satış fiyatları incelendiğinde, Abdullah Gül ve eşinin aldıkları iki villanın, diğer villarara göre fiyatlarının daha düşük olduğu görüldü. Ümraniye-Kemerdere İdealistkent Apart ve Villaları projesinden peşin ödeme yaparak iki villa sahibi olan Abdulhlah Gül ve eşinin ödemeyi 27 Aralık 2006’da yaptıkları, villaların belirlenen zamandan önce yapımının tamamlanarak hak sahiplerine teslim edileceği bildirildi. |
Özüde Sözüde birmis !? :-)) CAKAL SENI !
TARİH: 8 Mart 1995
YER: T B M M KONUŞMACI: Refah Partisi Kayseri Milletvekili ABDULLAH GÜL ‘RP Grubu adına Abdullah Gül (Kayseri): Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Refah Partisi adına görüşlerimizi bildirmek için huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği çerçeve anlaşması bildiğiniz gibi 6 Mart’ta imzalanmıştır. Cumhuriyet tarihinin en önemli dış anlaşmalarından biridir. Böyle önemli bir anlaşmanın bu şekilde imzalanmasına biz Refah Partisi olarak metot, usul ve esas yönünden karşı olan tek grubuz, tek partiyiz. Şurada (eliyle göstererek) ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ yazıyor. Bunun anlamı nedir? Bu kadar önemli bir karar alınırken milletin bu konuda bilgisi olması ve bunu bilmesi gerekir. Şimdi soruyorum: Türkiye Gümrük Birliği’ne girdi. Daha doğrusu girmedi, bunun ilk anlaşmasını yaptı. Şimdi Türk halkı bu Gümrük Birliği nedir... Hükümet halka gerçekten bilgi vermiş midir, Parlamentoya bilgi vermiş midir? Bu demokratik bir anlayış mıdır? Halka güvenen bir anlayış mıdır? Şimdi sormak istiyorum. Niçin Türk halkına, bu millete sorma ihtiyacını duymadınız? Bu demokratik bir olay mıdır? Diyorsunuz ki ‘bu olay sadece Avrupa ile dar bir gümrük birliği anlaşması değildir, siyasi ve kültürel mahiyeti olan bir anlaşmadır.’ Peki bu kadar geniş bir karar alınırken bu halka gidip de sen ne düşünüyorsun diye hiç sormak akıldan geçmemiş midir?’ Şevket Kazan (Kocaeli Refah): Halkı saymıyorlar ki.’ Gül konuşmasını sürdürüyor: ‘Bu tavır bizim için bilinen bir tavırdır. Bu tavır aslında TEK PARTİ DEVRİNİN tavrıdır. Tek parti devrinde de birçok önemli kararlar alınırken halka hiç sorulmamıştır. Halka güvenilmediği için hálá o ideoloji, o anlayış devam etmektedir.’ ‘Aslında moral açıdan da, demokratik anlayış açısından da hükümet böyle bir konuya imza atamaz. Halka sormadan bu işi yapamaz. (RP sıralarından alkışlar.) Aslında Avrupa Gümrük Birliği’ne Türkiye’nin gayretleriyle girilmedi. Bunu burada açıklıyorum. Bu tamamen ideolojik, tamamen siyasi bir olaydır.’ Ve hemen ardından, büyük bombayı şu sözleriyle patlatıyor: ‘TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ’NE GİREMEYECEĞİ KESİNDİR. BUNU AVRUPALILAR SÖYLEMEKTEDİR. AVRUPA’NIN ÖNDE GELEN BÜTÜN POLİTİKACILARI SÖYLEMEKTEDİR. ÇÜNKÜ AVRUPA BİRLİĞİ, BİR HIRİSTİYAN BİRLİĞİDİR. BUNU BİZ SÖYLEMİYORUZ. AVRUPA’DA HERKES SÖYLÜYOR, HERKES BİLİYOR.’ |
Dün ne dedi, simdi ne diyor !? :-))
‘Abdullah Gül: Şimdi ben soruyorum. 1963 Ankara anlaşmasına göre 1986 yılından itibaren Türk vatandaşları Avrupa’da serbestçe dolaşamayacak mıydı? Bu hakkı niçin almadınız? Yaptığınız anlaşmalar bu hakkı verdiyse niçin onlar direniyor, ‘hayır, benim çıkarıma değildir’ diyor da, siz nasıl oluyor da hálá l963 Ankara anlaşmasından bahsediyorsunuz?’
‘Burada her şey tek taraflı olarak gitmektedir. Avrupa’nın menfaatleri söz konusu olduğunda tavizler verilmektedir, vazgeçilmektedir. Fakat Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir direniş, hiçbir ısrar olmamaktadır. Bu şudur: Ne pahasına olursa olsun Türkiye, Avrupa Birliği’ne girecek anlayışıdır. Siz eğer bu zihniyette olursanız, işte o zaman sizi o zenginler köşkünün bahçesindeki bir kulübeye böyle koyarlar işte.’ ‘Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin alınmayacağı kesin olunca, Türkiye’nin de kendi başına bırakılması Avrupa’nın çıkarına değildir. Çünkü Türkiye’nin önünde büyük bir potansiyel vardır. İşte, Türk Cumhuriyetleri çıkmıştır, İslam ülkeleri vardır. Avrupalı bunu bildiği için Türkiye’yi serbest bırakmak istememiştir. Anlaşmaların hepsi káğıt üzerindedir. TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ’NE GİRİP DE O BAHSETTİĞİNİZ AVANTAJLARDAN FAYDALANMASI HİKÁYEDİR. BÖYLE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DA DEĞİLDİR, OLMAYACAKTIR.’ ‘Halka sormaktan korkulmuştur. (Refah Partisi sıralarından bravo sesleri, alkışlar.) Demokratikseniz, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bunun için halkın oyuna başvururdunuz. Gidip halka sorardınız.’ ‘İngiliz Dışişleri Bakanı gazetelerde yazıyor. Türkiye’yi kendi haline bırakamazdık, başka yönlere sevk edemezdik diyor. Bu adam mı Türkiye sevgisiyle Türkiye’yi biz aldık diye sevinecektir? Ben şimdi hepinize soruyorum: Sayın diplomatlarımıza soruyorum. Avrupalı diplomatlar serbest dolaşım hakkı için niçin ısrar etmiyorlar da, İngiliz, Alman, Fransız, İtalyan Büyükelçileri gelip de siz buna girin diye ısrar ediyorlar? Türkiye bunu bile görememiştir. |
abdusun palavralarina devam...
Avrupa daha büyük tavizleri, KIBRIS TAVİZİ gibi alarak, Türkiye sözüm ona girmiştir.
Medyaya bakarsanız Türkiye’ye zenginlik gelecek, mallar girecek, bir pembe tablo! Tabii ki en çok çıkarı olan grup medya olacaktır. (Refah sıralarından alkışlar.) Çünkü önümüzdeki yıllarda Türkiye’de en gözde (olacak) olan sektör reklam sektörüdür. Türkiye bir tüketim ekonomisine yönelecektir. Tabii ki medya, tabii ki gazeteler ve televizyon kanalları bunu alkışlayacak, halkın beynini yıkayacak. Ama ne olacak, siz bunları borçla alacaksınız. TÜRKİYE’Yİ BU NOKTAYA GETİRENLER SUÇLUDUR. Şimdi neyin savunmasını yapıyorsunuz Allahaşkına? Televizyon programlarındaki müzakerelere (tartışmalara) bakıyorsunuz, oralara çıkarılan herkes resmi yayın organı gibi, herkes pembe bir tablo çiziyor. Niçin bir tane de ilim adamlarından, politikacılardan, bunun farklı yönünü söyleyen çıkmıyor, konuşturulmuyor? Halktan gizleniyor çünkü. Türkiye’de çıkarcılar bunun peşindedir. (AB’nin peşine takılarak) Türkiye’yi daha da fakirleştireceksiniz. Bu, uzun vadede görülecektir.’ ‘Değerli arkadaşlar, aslında bu konu (AB) çok derindir. Bu Meclis’te Avrupa’daki birçok kuruluşa giden milletvekili arkadaşlarım var. Orada Türkiye’nin karşılaştığı tavrı hepimiz biliyoruz. Nasıl tek taraflı bakıldığı, nasıl ikiyüzlü bakıldığı, Türkiye’nin nasıl aşağılandığını görüyor ve utanıyoruz.’ ‘Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’de bölücülüğün, (Güneydoğu’da) otonom idarelerin nasıl istendiğini, Türkiye’de Ermeni davasının nasıl savunulduğunu göreceksiniz.’ ‘Kırk yıllık Kıbrıs meselesi Türkiye için dolaylı olarak bitmiştir. Bu ne demektir? Altı ay bir sene sonra Kıbrıs Rum Kesimi Avrupa Birliği’ne tam üye olarak girecektir. Avrupa Parlamentosu’nda alınan Kıbrıs’la ilgili karar, Türk ordusunun işgalci olduğudur. Birleşmiş Milletler’in bile diyemediği, hakaret yaptığı kararlar aldılar. Dolayısıyla Kıbrıs davasının Brüksel’e taşınması, Yunanistan’ın zaten yıllardır uğraştığı bir şeydi ve dolaylı olarak bitmiştir. Bu milli davada sizin ben şöyle yaparım demeniz bizi hiç ilgilendirmez. Çünkü onu yapacak gücü olmayacaktır Türkiye’nin.’ ‘Ne üzücüdür ki, dün Brüksel’den dönen heyet burada sözümona göstermelik, neşeli şeylerle karşılandı. (Refah Partisi sıralarından ‘davulla zurnayla’ sesleri.) Ben kendi adıma utandım bundan. Davul zurnayla karşılandı.’ ‘Avrupa’nın zenginler kulübünün köşkünde, bahçedeki bir kulübeye girdik diye sevinerek geldiniz.’ ‘Halbuki ben şunu hatırladım. Bizim atalarımız, bugün onların ruhunu yad ediyoruz ve onların davasını güdüyoruz, bir gün Avrupa’ya nasıl gitmişlerdi. Osmanlı, Avrupa’ya nasıl gitmişti? Avrupa’ya siz böyle gittiniz ama bizim atalarımız nasıl gitti? Ben bunu karşılaştırarak doğrusu çok üzüldüm.’ ‘Değerli arkadaşlar, Avrupa Parlamentosu’ndaki müzakereleri takip edin. Türkiye oralarda nasıl rencide edilecek ve Türkiye oralarda nasıl kötü durumlara düşürülecek. Göreceksiniz.’ ‘Kapitalist onlar. Duyun-u Umumiye’yi hatırlayın. (Osmanlı’nın borçları nedeniyle tüm devlet gelirlerine el koyan yabancı kuruluş.) Ne yazık ki Türkiye’yi aynı duruma düşürmekle meşguller. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Refah Partisi sıralarından bravo sesleri, ayakta alkışlar.)’ UNUTMADIK.. UNUTTURMAYACAĞIZ.... BİN TAKLA ATSA DA DEĞİŞTİM!!! DİYEREK MALASEF AYNI TAS AYNI HAMAM... DÜN NELER SÖYLEYEREK NERELERE GELDİLER... BUGÜN KİMLERE NE SÖZLER VERİLEREK NERELERE GELİYORLAR... TÜRK MİLLETİ UNUTMA... UNUTTURMA...!!! TÜRK MİLLETİ ELBET BUNUN HESABINI SORACAK...!!! TARİH ELBET BUNUN HESABINI DA YAZACAK...!!! |
Cumhuriyet düsmani CAKAL abdus...
Abdullah Gül, Refah Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı olduğu 1995 yılında İngiliz The Guardian gazetesine “Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz.” diyerek Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiğinde bizzat Cumhuriyeti yıkacağını yıllar önce hiç gizlemeden yabancı efendilerine açıklamıştı.
Şimdi bu sözünü inkâr etse de, bu sözleri sarf ettiği mülâkatı yapan İngiliz gazeteci kayıtları açıklayabileceğini ve sözlerin aynen Abdullah Gül’e ait olduğunu söyleyince kendisi sessiz kalmayı tercih etti. |
abdus CAKALI ve KAHPELIGI HAINLIGI...
Türkiye Cumhuriyetini AIHMe sikayet edenler ortada: ermeniler, pkk yandaslari, rumlar ve bizim DINCI YOBAZ CAKALLAR !!!!
Yine aynı yıl Milliyet gazetesine verdiği mülâkatta zaten benzer sözleri tekrarlamış ve açıkça ilan etmişti: “İslam’a aykırı kanun kalkacak!” Abdullah Gül, adaylığını savunurken karısının türbanın özel bir mesele olduğunu iddia etti. Ancak anlaşılan Türk Devleti’ne ve laikliğe kinini özel alanda tutamamış olacak ki, her türlü uluslararası alana ve emperyalist platforma türban meselesini karısıyla birlikte kendisi taşıdı. Gül, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı karısının AİHM’de açtığı türban davasında bizzat taraf olmuş, Başbakan olmasına rağmen Leyla Şahin’in türban davasındaki Türk Devleti’nin savunmasını baltalamış, karısı Türk Devleti’yle uluslararası mahkemede hesaplaşan ilk Başbakan olma şerefine (!) nail olmuştu. Karısının türban davasını kaybedeceği kesinleşince de yine devleti suçlu ilan ederek davadan vazgeçmişlerdi. akp büyük cogunlukla ikdidar oldu ama basörtüsü yine kalkmadi. Mazaretleride toplumun 1.5%icin yasalar degismezmis ! Önceki secimde basörtüsü basörtüsü diye anirdilar, vatandasi devleti huzursuz ettiler, basörtüsü yasagini kaldiracagiz diye namus yemini ettiler ama son secimlerde basörtüsünü agizlarina bile alamadilar ! :-)) akp ikdidarinda öyle yasalar cikdiki Türkiyede asayis yok gibi ! Hirsizi, dolandiricisi, sahtekari, katili, tecavüzcüsü serbest dolasiyor ! Ama basörtüsü hala yasak ! :-)) Böyle seyleri anlayacak kafa 46.6% yokki ! :-)) |
Teslimiyetci CAKAL abdus...
Abdullah Gül, sadece gerici değil, iflah olmaz bir Batı işbirlikçisidir. Zaten Cumhurbaşkanı olamamasına en çok ABD ve AB’deki dostları üzüldü.
Tayyip Erdoğan ile birlikte Gül, ABD ve İsrail talimatları doğrultusunda 28 Şubat’ı tasfiye etmek için kendi hocalarını bile harcayarak AKP projesini üstlenmişti. ABD’nin bu atlara niçin oynadığı kısa sürede ortaya çıktı. Abdullah Gül, Başbakanlığı döneminde kardeş Irak halkının kanını dökmek için ABD’nin istediği tezkereyi TBMM’den çıkarmaya çalışmış ve Anayasa’ya rağmen Türkiye’ye 80 bin ABD askerini yerleştirip fiilen ülkemizi işgal ettirecek ve parçalatacak bir icraatın sorumluluğunu üstlenmişti. Aslında sırf bu eylemi bile Yüce Divanlık bir vatana ihanet suçudur. Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm tezlerini ve devlet politikalarını terk etmiştir. “Bir adım önde olmak” politikası adına Türkiye’ye karşı Ermeni, Rum ve Kürt tezleri bizzat Dışişleri’nin politikası haline getirilmiştir. Emperyalizme karşı en teslimiyetçi ve düşkün politika Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde yaşanmıştır. Bakanlığı döneminde Dışişleri’nde gerçekleştirdiği temizlik ve tarikatçı kadrolaşma hareketi Cumhurbaşkanı olursa neler yapacağının göstergesidir. Abdullah Gül, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a hasta yatağında zorla Annan Planı’nı imzalatmaya çalışmış, Milli Dava’ya karşı ihanet politikasını ABD ve AB emirleri doğrultusunda açıkça yürütmüştü. Daha sonra Rauf Denktaş ABD’deki hastanede yaşadığı olayları inanılmaz ve utanç verici olduğunu ve kendisine açıkça tıbbi suikast planlandığını açıkladı. O sırada Rauf Denktaş’ı uzlaşmazlıkla ve Türkiye’nin önünde taş olmakla suçlayan Abdullah Gül’ün bu suikastta payı var mı hâlâ açığa çıkarılmadı. Abdullah Gül, Türk Ordusu’nun mensuplarının başına K. Irak’ta ABD askerleri ve peşmergeler haince saldırıp çuval geçirirken, Kayseri’de mantı ziyafeti çekmiş ve olayı adeta keyifle izlemişti. Aslında bu operasyon bir ABD-AKP-PKK-Barzani operasyonuydu. Nitekim bugün KDP ve Barzani, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını açıkça destekleyerek ve Türk Ordusu’nun uyarısını kınayarak artık kimsenin saklayamayacağı şer ittifakını açıkça ortaya sermektedir. Bunlar yurtdışındaki dostlarıdır. Yurt içindeki dostlarını bulmak için Abdullah Gül’ü destekleyen ve Genelkurmay’ın bildirisini “demokrasi” adına protesto eden PKK uzantısı ve taşeronu örgütlerin toplantılarına bakılabilir. |
CAKAL abdusun maskesi dincilik, islam
Abdullah Gül PKK’lı teröristlere açıkça destek olup, Mehmetçik’in kanına giren ve her fırsatta Türkiye’yi tehdit edip toprak talep eden Barzani’yle Türk Ordusu’nun tüm itirazlarına rağmen görüşeceklerini ilan etmiş, “Düşmanla bile oturur, görüşürüz.” diyerek Kürt-İslamcı zihniyetini açığa çıkarmıştı. Dostlar birbirini asla unutmuyor.
Abdullah Gül, terör örgütü PKK üyeliğinden hüküm giymiş Leyla Zana’yı sırf AB emretti diye dışarı salmış ve makamında ağırlamıştı. Kısacası ister PKK’lı ister Barzanici ister Talibanici olsun, her türlü Kürt ırkçısı ve bölücüsü Abdullah Gül’ün dostudur. Abdullah Gül, Ermeni Diyasporasıyla birlikte Hrant Dink’in cenazesini Türklüğe ve Türk Devleti’ne karşı bir hakaret gösterisine dönüştüren provokasyonun baş tertipçilerindendir. Eski ASALA mensuplarının dahi cenazeye gelebilmesi için yurtdışındaki Ermeni militanlarını havaalanlarının VIP salonundan Türkiye’ye sokturtmuştur. Türklüğe ve Türk ulusal kimliğine karşı her şeriatçıda olan o bitmez tükenmez kin Abdullah Gül’de de vardır. Şu sözleri söyleyebilen bir mürtecinin PKK’lılar ve Barzanicilerle bir araya gelmesini kim yadırgayabilir: “Çukurca’da dağa ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene!’ diye yazmışsınız. Maalesef resmi ideoloji, Türk milliyetçiliği şeklinde kendisini ırki taassup (ırkçı yobazlık) olarak tezahür ettirmiştir.” Abdullah, bu sözleri de inkâr eder; ama yalanlama aklına ancak Genelkurmay’ın uyarı bildirisinde geçen “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.” hatırlatmasından sonra gelir. Yine de yalanlamanın da yalan olduğu hemen ortaya çıkar. DEP’li Remzi Kartal ve DYP’li Baki Tuğ ile katıldığı konferansta bu sözleri söylemiş ancak bu konferansı bile inkâr etmesi üzerine Baki Tuğ yalan söylediğini, bu sözleri kelimesi kelimesine sarf ettiğini açıkladı. Hep aynı... Deniz yılanı gibi kaygan nesnelerin aslında dini İslam taktikleri takiye değil. Tersine dinleri takiye taktikleri ve maskeleri İslam… |
Tüm bunlardan sonra Cumhurbaskani !?
Altdaki aciklamalar bizzat bizim DINCI YOBAZ CAKAL abdus gül denilen HIRSIZ, SEREFSIZ, NAMUSSUZ, HAIN KAHPE, OROSBUCOCUGUNUN agzindan cikan sözlerdir !
“Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz.” (27 Kasım 1995 The Guardian Gazetesi) “Çukurca’da dağa ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene diye yazmışsınız. Maalesef resmi ideoloji, Türk milliyetçiliği şeklinde kendisini ırki taassup (ırkçı yobazlık) olarak tezahür ettirmiştir.” (DYP’li Baki Tuğ, DEP’li Remzi Kartal ile katıldığı bir konferans) “Türkiye’de bir sistem bunalımı var. Halka zorla diretilen, halkına zıt, ona düşman bir sistem. İşte onun içindir ki, bugün senelerdir beraber olduğumuz bazı insanlar ayrılıkçı mücadele içine girmişler. Ülke bütünlüğünü bile tehlikeli duruma getirir hale gelmiş böyle bir sistem...” “Türkiye’nin resmi ideolojisinin tabii karakterleri bu sistemi kuran tek partinin altı sloganı ile ortaya çıktı. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik… Bu ilkeler hep bu halka bir zorlatma şeklinde dayatıldı... Uygulamada tam bir diktatörlük… “… (Atatürk’ün) Türkiye’nin Irak, Libya, Suriye’ye benzeyen çok yanları var. Neden? Aynı TEK ADAM pozisyonu. Bugün Libya, Irak ve Suriye’ye gidin, tek insanın resimleri vardır her yerde. Tek insanın heykelleri vardır.” “Devrimcilik adı altında yine bir dizi hukuki düzenleme tepeden inme, zorla getirilmiş ve zorla kabul ettirilmiştir.” “Milliyetçilik maalesef bir nevi ırkçılık şeklinde devam etmiştir… Milliyetçilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Mesela bunları açık söylemek zorundayım, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında İLKEL bir hale dönmüştür...” “Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en büyük tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden biri de LAİKLİK ilkesidir. Türk milletinin moral değerlerinin ana kaynağı din olacak, İslam olacak, sonra siz bunu potansiyel tehlike olarak göreceksiniz ve bunu uygulamalarla ortaya koyacaksınız.” “Aynı şekilde, dindar olan bir subaya da siz kendi ordunuzda hayat hakkı vermiyorsanız, bunu açıkça söylemeden onu saf dışı ediyorsanız, sanki safra atar gibi, ajan yakalamış gibi onları ayıklıyorsanız, siz o zaman bu ülkenin devamını, bütünlüğünü nasıl temin edersiniz?..” “Bu açıdan ikinci Cumhuriyet, yeni OSMANLICILIK kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.” (Türkiye’nin Milli Bütünlüğü ve Güvenliği. İş Dünyası Vakfı Yayını) “İslam’a aykırı kanunlar kalkacak…” “Evet (zulüm gördük). Eşim liseyi dışarıdan bitirmek istedi. Başörtüsü var diye imtihana almadılar.” “İçimizde öfke var…” “(Anayasa’nın ilk dört maddesini kastederek) gücümüz olursa değiştirebiliriz… Artık Türkiye yasaklarla gidemez. Yani anayasada şu yasak var bu yasak var diye gitmez. Halk isterse yapılır.” “Türkiye’de açık-gizli İslam düşmanlığı olduğuna inanıyoruz.” “ Şeriat’ı tanımlamak lâzım… Eğer insanlar “ben Müslüman’ım” diyorsa, inançlarına göre yaşamak zorundadır. Ama başkası bunu istemiyorsa o kendi bileceği iştir.” “Türkiye’de geçerli kanunlar arasında İslam’a aykırı olan da var, olmayan da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkanı vereceğim.” (Milliyet Gazetesi 10 Aralık 1995, Nilgün Cerrahoğlu ile röportaj) |
Söke söke olacak
Güller dökülecek, gidenlerin pislikleri temizlenecek ins.
|
Söke söke olacak
Güller dökülecek, gidenlerin pislikleri temizlenecek ins.
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
46.6 az geldiyse daha uzun verelim o.T.
ohne Text
|
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 23:28 Uhr. |