Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Wissenschaften & Weltansichten (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=399)
-   -   Philosophie (http://localhost/forum/showthread.php?t=4284)

19.03.2004 10:07

adi bende dakli zaten!!
 
ya, bakis acilarimiz degisik olamazmi??
ich denke das ist das normalste auf der welt,denn jeder mensch hat seine eigenen erfahrungen gemacht und wird sie auch das ganze leben lang machen. dabei ist es doch verständlich das du so denkst und ich eben anders.
yani bana hak vermek zoruda da gedilsin, ama ben sana kismen hak veriyorum, hem bastan yazmistim, sevg derken kadinla erkek arasinda olanini diyorum diye.

turshu 19.03.2004 11:38

die männchen..
 
..müssen hübsch aussehen, um aufmerksamkeit von der weibchen-welt zu erhalten...

je mehr auffällige schönheitsmerkmale, desto bessere chancen um von der verehrten als papa für die nachkommen auserwählt zu werden :)

19.03.2004 18:35

:-)
 
Ich bin Lebende Aristokratie. yemeyin hakkim yahuuu ayip degilmi ?

ladypembecik 20.03.2004 19:34

Meine geliebte Langeweile.
 
die Du von mir Besitz ergreifst.
Wie kostbar Du mir doch bist..
und doch wie lästig.

In Dir erblicke ich mein Inneres,
lese in meinen Eingeweiden
und erkenne meine Gefühle.

Trägheit, Lethargie und süßes Nichtstun..
Meine angenehmsten Liebhaber,
tragt mich auf Händen
und lasst mich zärtlich auf meine
Wolke sieben sinken.

Fächelt mir Luft zu
und bringt mir meinen gesüßten Wein,
musiziert, auf dass mich wohltuende Klänge sanft in den Ohren streicheln,
und nun..

geht..

lasst mich verweilen..

*seufz*

20.03.2004 22:08

Bende Kaldi
 
Bir akşamüstü bir rüzgâr yapıştı belime, içtik beraber.
Sarhoşluk daha çok acıtır dedi, gözleri yaşararak.
Önce inanmadım.
Sonra kudurdu, kudurdu.
Başım döndü, bağırdım...

"Sen, giderken gülüm izlerini silmeyi unuttun.
Sen, giderken bitanem, bende bıraktıklarını almayı unuttun.
Sen, giderken aşkım, sen hâlâ bendeydin.

Çalan bir müzik parçasının sözlerinde unuttun kendini.
Bir ağustos akşamında unuttun beni ve seni.
Süzülen damlaların sıcaklığında,
Sensiz bir gecenin sabahındaki hıçkırıklarda unuttun seni.
Terasda içilen bir bardak çayda
ya da bir bardak birada unuttun.

Bir mangal ateşinin sonrasında, yanmış közlerde unuttun.
Beyoğlu"nun o güzel sokaklarında,
O ıssız kalabalıkda unuttun kendini.
Söylenen yalanlarda, "iyi ki varsın"larda unuttun seni ve beni.
Geceleri baktığımız o yıldızlarda unuttun bizi.

Bir daha birlikde çıkamayacağımız Yeniköydeki
çay bahcesinde, Papatya"da unuttun bizi.
Adını bir türlü koyamadığın
gelecekdeki güzel günlerimizde unuttun.
Beraber yakılan sigaralarda unuttun bizi.
Sen giderken bitanem,
SENİ BENDE UNUTTUN !!!."

20.03.2004 22:09

KIRILDIM ASKA
 
Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.
Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,
seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,
sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım,
kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...

Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz
ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,
imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi
isteklerimi bastıramıyorum... Çalmayan telefonuma elim gidiyor,
sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum... Bende olan seni,
hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...

İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!
Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...
Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
anılarım dışında... Isınabilmek için onlara sarılıyorum...
Anlamsız ve cevapsız sorular hıhzırca sırıtıyor, ben görmemeye
çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...

Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın
ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım
falıma... Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş
itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı,
kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,
sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,
dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
hiç niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...

Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi
ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş
gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana...
Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,
gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki?
Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...

Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım
yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...

Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın;
dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum...

Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... İnanamadığın, Yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da
sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...
Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan
bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken
belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim...
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan
ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini,
öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...
Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların
sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı,
suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...

Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor ...

Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak
sende daha güzel duruyor... Görüyorsun işte, aşk"a ve sana ihanet etmiyorum
benim kırgınlığım aşk"a... Sen üstüne alındın...

20.03.2004 22:11

HATIRAM
 
Dün bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin.
Hem bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü; unutmak için
önce unutulmak gerek
Oyasa ki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın...
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım
İki heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Seninle biz, halâ bir kabukta
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın; kokacaksın
Güneşsin; yakacaksın.
Sabah yatağım kadar rüyâ dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın
Unutamam
Unutamazsın!
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana.

Bahar başladı nokta noktam
Ankara"da bahar, veriminde toprak ana
Aylar var ki sana tek satır yazamadım
Oysa ki şimdi mevsim bahar
Ötüşlerde adın, kokuşlarda tadın var
Artık yazmalıyım.
Takvime baktım bu sabah,
ayrılalı beş ay olmuş.
Düşün ki Nokta Noktam
Beş ay denilen nesne tam yüz elli gün eder.
Bunca uzun ayrılıksa;
İnan bana Nokta Noktam
İnsanı, herşeye küskün eder.
İnan bana... Dargınlığım herkese
Ve tek hasretim sana
Düşünüyorum...
Aşıklar pazarına çıkan yolu düşünüyorum.
Bu yolun sağında yükselen
Her geçişinde penceresinden tebessümler gelen
Bahçesinde iri yedi veren,
kayısı gülleri açan evi düşünüyorum.
Bir türlü gelmiyor düşüncelerimin ardı
Ablan yanımda çorapsız gezerdi,
Baş örtüsüz annen.
Düşünüyorum... Bu mevsimde baban,
Her akşam bir yerine iki içerdi.
Miyoplaşınca gözleri "Şair, iç be oğlum
bahar dişidir doğurur" derdi.
Bahar başladı Nokta Noktam.
Ankara"da bahar,
Gönül ufkunda yağmur bulutları
Cennet olsa artik sevmiyorum
Sevmiyorum sensiz baharı...

Sen; ey yirmidört baharın en güzel süsü!
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey ilk yaz akşamları kadar güzel çocuk!
Sen; ey altın gözlerinin hisli dünyası!
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen; ey çıplak bir hançer gibi!
Boylu boyunca gönlümde yatan
Sen; ey herşeyim olan herşey!
Son mektubunda söz verdin
Tut diyorsun, unuttum
Unut diyorsun, unutmak mı???
Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?
Gönül ferman dinlemez sözü unutulabilir mi hiç?
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey herşeyim olan herşey!

Bu gece Yılbaşı...
Başkent"de kar yağıyor Nokta Noktam
Başkentte kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi hatıralar
Başkent"de kar yağıyor, başkent"de kar...
Bu gece yılbaşı.
Bilirsin ki Nokta Noktam
Yılbaşında hesaplanır
Çoğu zaman insanların yaşı.
Bu gece yılbaşı...
Tokmaklarında yirmi dört hece
Eğilip üstüme sessizce
Şehrin kule saati
Bilir misin Nokta Noktam?
Bilir misin, bilir misin ne dedi?
"Şair, kutlu olsun, yaş otuz yedi."
Ve bir el saçlarımdan tutarak
Kalbimi sana kadar sürükledi.
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları komşu plâkta.
Ne de kıvrak bu vals havası
Başladı yine gönlümün
On yıl evvel ki kanaması
Ne günlerdi o günler cancağızım
Ne günlerdi...
Sen, on yedisinde sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben, yirmi üstünde
Gönlü gördüğü her güzelliğe nişanlı
Öylesiye bir şair, öylesiye bir delikanlı.
Ne çabuk geçti zaman.
Hey gidi Dünya hey...
Bu gece yılbaşı
Dışarıda kar yağıyor ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar
Köşede bir kırlent, kırlentde bir resim.
Bartın"da bahar.
Elimle yapmışım
"asma köprüsünden" Kocanaz deresi
Sağda, orta okul
Okulda, çocukların sesi.
"Çakır beylerin" elma bahcesi.
Derede kayık, dümende ben.
Küreklerde sen.
Hava berrak, hava ılık
Hava temiz
Ve sularda sarmaşan gölgemiz
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları değil artık
komşu plâkta.
Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta.
Dışarıda kar yağıyor.
Dışarıda kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi
Eski hatıralar...

21.03.2004 14:39

arabische/osmanische wissenschaft/philos
 
hallo leutz,
kennt sich jemand mit den arabischen oder osmanischen wissenschaftlern aus? welche erfindungen, errungenschaften oder denkrichtungen gingen aus ihr hervor?

donvonramses 21.03.2004 17:03

der gott hat aber später es gemerkt,dass
 
er gerade dabei war, einen grossen und diskriminierenden fehler zu machen und hat sich deswegen bei homo sapiens für die weibliches wesen entschieden:))))

21.03.2004 20:39

such nach "Avicenna" o.T.
 
ohne Text

21.03.2004 21:07

bir hikaye
 
Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için
hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm..
Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye
acele acele açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri
yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu...


Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi
yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu
bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için
zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım.
Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda,
özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve "Sevgili Michael"
diye başlıyordu.. Ve "Annesi yasakladığı için
onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak
devam ediyor.. "Ama sakın unutma, seni daima
seveceğim" diye bitiyor.. İmza.. Hannah!..

Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun
yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez
hemen telefon idaresini aradım.Görevli kisi, kendisine
bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını
vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat
ısrarım karşısında: "Belki, size yardımcı olabilirim" dedi.
"Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar
Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin.."
dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi..
"Bağlıyorum efendim." Telefonda, karşıdaki hanıma
"Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını" sordum.

"Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden
aldık" dedi. "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."
"Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip
ederseniz, belki adres bulursunuz.." deyip bana huzurevinin
adını verdi.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş..
Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki ordan
bilirlermiş.. "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim
kendi kendime.. İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce
yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak
için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı..

Bir kadın "Şimdi Hannah"nın kendisi bir huzurevinde"
dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim.. Ses;
"Evet, Hannah burda yaşıyor" dedi.. Saat ona geliyordu
ama hemen yola çıktım, Hannah"yı görmek için..
Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş
saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl
ışıl ama.. Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip..
Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve "Genç adam" dedi,
"Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle
seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu
meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm
diye annem kesinlikle izin vermedi.." Derin bir nefes daha..
"Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz
ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.." Bir ufak
sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.."
İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..
"Ve hiç evlenmedim.. Michael gibi birisini bulamadım ki.."
Hannah"ya teşekkür edip odadan çıktım.

Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız
"Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size" dedi.." Hiç
değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..
Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran
hademe bağırdı.. "Hey baksana.. Bu Bay Michael"ın
cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde
görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten..
Üç kere ben buldum, koridorlarda..

"Michael sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım
tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında
kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.
Michael elini arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle "Evet
bu benim cüzdanım" dedi. "Öğleden sonraki yürüyüş
sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum."
"Hiçbirşey borçlu değilsiniz" dedim. "Ama özür dilerim.
İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum."
"Mektubu mu okudun?" "Sadece okumakla kalmadım.
Hannah"yı da buldum.." "Buldun mu? Nerde? İyi mi?
Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle.."
"Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça.. "Bana onun
telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım."
Elime sımsıkı sarıldı.. "O benim tek aşkımdı.. Onu
öyle sevdim ki, asla evlenmedim.. Çünkü bu mektup
geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
"Bay Goldstein" dedim.. "Gelin benimle.."

Asansörle üçüncü kata indik.. Odanın kapısı açıktı.
Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu..
Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu.. "Hannah"
dedi.. "Bu bay"ı tanıyor musun?" Gözlüklerini
ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
"Michael" dedi, Michael, kapıda, kısık sesle..
"Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?.."
"Michael" diye yutkundu Hannah. "İnanmıyorum..
Bu sensin. Benim Michael"ım." Michael
Hannah"ya doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar.
Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı..
"Gördün mü, bak?" dedim "Yaşamda, yaşanması
gereken herşey, er ya da geç, birgün kesinlikle yaşanacaktır."

***

Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar.
Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim?

Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael
beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık
bej elbisesi içinde çok güzeldi.. Michael de
lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı..
Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi…


Aşklarını onsekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan
76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında
keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl önce bittiği
sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı
yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.

21.03.2004 21:08

Deniz Feneri
 
Bir Denizfeneri.. Okyanusla sonsuza dek komşu.
Okyanusun mu ona daha çok ihtiyacı var yoksa,
denizfeneri mi okyanus için vazgeçilmez bir sevgili?

Gündüzleri, denizfeneri isyanlarda... Çünkü yanıbaşındaki
biricik sevgilisi gözlerinin önünde güneşle ihtirasla sevişmekte.
Hep gece olsun ister, sevgilisi ona kalsın, yalnız onda bulsun
gecedeki renginin güzelliğini... Denizfeneri, küçücüktür okyanusa
göre ama güneşin aşkından daha büyüktür aşkı okyanusa...

Geceleri ise denizfeneri, mutluluklar peşindedir, gecenin esrarengiz
sessizliğinde. Her ışık turunda çıldırır denizfeneri zevkten, adeta
danseder okyanusun en uzak noktalarına uzanarak. Daha gerçektir
denizfeneri, gece sadece o ve okyanus vardır sınırlı görüş gizliliğinde.

Gündüzleri denizfeneri bir hiçtir bütün aldatmalara şahit olarak.
Güneş ise gece olunca bu hissi göremez.. Gece, denizfeneri ile
okyanusun aşkının dansedişine güneş şahitlik yapmaz..

Gün bitiminde ve başlangıcında teslim ederler sevgili
okyanuslarını birbirlerine güneş ve denizfeneri.

Güneşin okyanusla arasına giren bir engel
vardır kimi zaman, bu işkencedir güneşi küçülten.
Bulutlardır, bu hain, gündüz aşkında güneşe okyanusu
göstermeyen. Güneş ise tüm gücüyle savaşır okyanusa ulaşmak
için. O kadar yaklaşır ki, bulutlara bulutlar, yoğunlaşır, yoğunlaşır
ve gökyüzü ağlamaya başlar okyanus hasretinden hesapsızca titrer.

Okyanus bütün damlaları özlemle kucaklar, her damla onu güneşine
daha çok yaklaştırmaktadır. Gökyüzü ağlar, ağlar ta ki son damlası
bitene kadar. Okyanus damlalarla büyür büyür büyüklüğüne daha
hacim katarak aşkının sevgi damlalarıyla. Bilmezdi okyanus,
her yağmurla sevgisini ona iletmek isteyen bir güneşinin
olduğunu. Her yağmur yağdığında okyanus kızar
güneşine gündüz onu terkettiğini düşünür,
hırçınlaşır, dalgalanır öfkesinden bilemez
güneşinin ona ulaşmak için savaştığını.

İntikamını denizfenerinden alır okyanus,
onun neden gündüz sevgilisi olmadığını defalarca
kamçılayarak sorar denizfenerine. Dalgalarını büyütür,
cevap alamayınca denizfenerinden.. Denizfeneri onu teselli
edemez, çünkü o sadece gece vardır gerçek gecededir onun için.
Ağlayamaz denizfeneri, ağlamayı deliler gibi istesede, gözyaşları
yoktur, ulaşmak istesede ulaşamaz gündüz sevgilisine.
Çaresizdir denizfeneri, sadece bir dilek geçirir içinden
rüzgarâ yalvarır "bulutları kaçır buradan" diye,
güneşin çıkması sevgilisine sevgi dolu
ışıklarını göndermesini diler.

Okyanusunun mutluluğunu ister
hesapsızca... Çünkü tek mutluluğu budur
denizfenerinin. Ağlayamaz, gündüz ona ulaşamaz,
konuşamaz hislerini okyanusuna. Her okyanusun
sahilinde bir denizfeneri vardır.
Her gece denizfenerleri gemilere okyanusa olan
aşkını haykırırlar, ümitsizce, yarınlarını hiç düşlemeden...
Ve her gece hikayelerini anlatmak için
gemileri beklerler sonsuz gecelerde...

cemdean 22.03.2004 11:46

Siehst du nicht den starken Kämpfer
 
WIE OFT FRAGST DU
WO IST MEIN WEG?
WO IST MEIN HEIL?
ER HAT DICH ZUM SUCHER DER EINHEIT GEMACHT;
IST DIR DAS NICHT GENUG?

DEIN KUMMER ENTSPRINGT EINEM EINZIGEN GRUND -
DU KANNST IHN FÜR IMMER BEGRABEN;
DER WUNSCH, DEINE EIGENE SEELE ZU KENNEN,
WIRD JEGLICHES ANDERE SEHNEN BEENDEN.

DER DUFT FRISCHEN BROTES STRÖMT DIR ENTGEGEN
WENN DICH SCHON DIESER GERUCH ERFREUT,
WOZU IST DAS BROT DANN NOCH NÖTIG?
UND WENN DIE LIEBE DICH ERGRIFFEN HAT,
IST SIE DOCH SCHON BEWEIS GENUG.
HAT SIE DICH ABER NICHT ERFASST,
WOZU IST EINE PRÜFUNG NÖTIG?
BIST DU DENN BLIND?
WENN DU KEIN KÖNIG BIST,
WAS SOLL DANN DEIN GEHABE?
UND WENN DIE SCHÖNHEIT NICHT IN DIR IST,
NÜTZT DIR AUCH DAS LlCHT NICHT VIEL,
DAS DU UNTER DEM MANTEL VERSTECKST.

VON WEITEM BEREITS BEBST DU VOR ANGST -
SIEHST DU DENN NICHT DEN STARKEN KÄMPFER,
DER SCHON IN DEINEM HERZEN IST?

DAS FEUER IN SEINEN AUGEN
HAT JEDE GAUKELEI VERBRANNT.
WARUM STELLST DU DICH HINTER EINEN VORHANG
UND FÜRCHTEST DICH VOR DEM,
WAS DU NICHT SEHEN KANNST?
MACH DEINE AUGEN AUF,
DENN DER GELIEBTE
BLICKT DIR GERADE INS GESICHT!

HAT EIN MEISTER NICHT SEIN LICHT IN DEIN HERZ GESETZT,
WELCHE FREUDE KANNST DU WOHL
HIER IN DIESER WELT NOCH FINDEN?
JEDE BLUME BLEIBT DANN OHNE LEBEN
UND OHNE GESCHMACK DER SÜSSE WEIN.



(Rumi: Lied der Liebe, Verlag: Heyne)

22.03.2004 13:07

weil heute montag ist...
 
es gibt Tage
die leuchten nicht

es gibt Tage
die werden nicht hell

es gibt Tage
die verlängern nur die nacht

doch kannst nicht mehr schlafen
sitzt am Fenster
fragst tausend Fragen

wartest
bist müde
und wach zugleich

wartest auf die nächste Nacht
ohne dass es dazwischen
Tag werden wird ...

(die sonne kommt hier heute einfach nicht durch und da dachte ich... dass dies hier gar nicht mal so unpassend ist)

liebe grüsse an alle "philosophen" ;-)

22.03.2004 17:14

o.T.
 
Bir gün seni anlatacağım.
Gidişi gelişinden çabuk oldu,
Bitişi, başlamasından kolaydı
“Bir sevda rüzgârıydı
Esti, geçti.” diyeceğim.

Bir gün seni unutacağım.
Ellerini, gözlerini,
Dokunuşunu, öpüşünü
Ve sana ait herşeyi...
“Biri vardı bir zamanlar
Yıktı, geçti.” diyeceğim.

Bir gün seni
tekrar yaşayacağım.
Gözlerim kapanırken
Son kez hatırlayacağım...
“Birini sevmiştim bir zamanlar
Hâlâ seviyorum.” diyeceğim...

23.03.2004 09:26

....
 
baska söylenebilcek laf yok, ben bulamiyorum... yazdiklarin zaten herseyi ifade etmis bile.

24.03.2004 16:37

*grübel*
 
Sorry, aber was heisst denn SURVIVEL OF THE FITEST und was hat das mit der Evolution zu tun?

elaurens 25.03.2004 15:53

Tatlim...
 
was Evolution k.a. aber:

Foruma pek ender sorular yazilir.
Sana yardim edebilmek ve soruna yanit verebilmek icin kücük arastirma yaptim, iste cevabi:
Survival of the Fitest-sich mit fremden Federn schmücken, kelimesinin manasi:
mesela sen sana ait olmayan bir cümle yaziyorsun mesela bir atasözü, ama kendininmis gibi, sanki o cümleyi sen bulmussun gibi. Anladin mi?!
Mesela bu Forumda hic kimsenin senin kadar bilgisi yok( or? :) )
Sen bir soru soruyorsun ve cevabi ancak yarin aliyorsun.neden? cünkü yanit vermek istiyen ilk önce sana verecegi cevabi arayip bulacak.
Bu Philosophie Din Politik ve tüm diger arastirma bilgi düzeyinde Forenler olabilir alacagin cevablar cogunlukla Survival of the Fitest!
Bu gibi seylere cevap verme niteliginde olan insanlar maalesef bu Forumlarda yoklar, belki hic bile girmiyorlar, bunlari okumuyorlar.
Böyle birsey alsada asla kendilerini desifre etmezler.
Eger böyle biri faraza senin bir sorunu yanitlarsa, o cümlede muhakkak güncel yasamimizda her zaman kullanmadigimiz yabanci kelimeler vardir o kelimelerin manasini anlamak icin sana bir sözlük gerekir.
Mesela ben hem türkce konusamiyorum hemde yazamiyorum. Bu cevabi bile tercüme ettirdim!
Sen simde bana sorarsan, benim bu Forumda isim ne diye
1) baskalarinin fikirlerinimi caliyorum basky yere aktarmak icin?
2) bilgimimi tazeliyorum ?
( 7 sene okula gittim)
3) yalniz okumakmi istiyorum?
( anlamadigim halde )

Neyse, umarim bu cevab sana yeterli gelir, belki birseylere baslangic olur.

Imma schön ehrlich sein ;-) !!

28.03.2004 16:37

O ja..
 
diese Tage kenne ich allzu gut.. sehr schön geschrieben!

28.03.2004 16:43

*verstanden hat*
 
Da ich nicht immer die Möglichkeit habe mich philosophisch weiterzubilden, verstehe ich auch die meisten Sätze nicht, die ich in vielen Beiträgen lese..Danke dir. Echt sehr nett, dass du das sogar hast übersetzen lassen, wäre nicht nötig gewesen. Ist aber ein Zeichen, dass du interessiert bist ;-) HDL "T"

28.03.2004 18:43

Fikir ve Tecrübe!!
 
Fikirler tecrübelerdenmmi kaynaklanmali
Yoksa Tecrübeler, Fikirlerdenmi???

28.03.2004 18:47

²= parallelogramm?
 
Jedes Parallelogramm ist ein Quadrat!
Doch kein Quadrat ist ein Paralellogramm!!

29.03.2004 12:58

gölgeleri ancak günes giderebilir. o.T.
 
ohne Text

29.03.2004 13:00

kac saatte yazdin bunu?? o.T.
 
ohne Text

dayioglu 29.03.2004 18:28

Jeder Mensch ein offenes Buch
 
ist jeder mensch ein offenes buch...
kann man einen menschen beurteilen
nur nach seinem verhalten und reaktionen...

gamzecik 29.03.2004 19:04

Du bist im falschen Forum!
 
Geh in die Literatur-Ecke du Ei!

suzii 29.03.2004 19:26

nö ;o) o.T.
 
ohne Text

ladypembecik 29.03.2004 19:51

o.T.
 
Selam Dayioglu,

demek sen burdada geziniyorsun, öylemi? yani burdada gari ariyorsun, degilmi? dikkat et.. evdeki yenge duyarsa seni yine döver sonra :)

crazygirl 29.03.2004 19:52

auf dem
 
ersten Blick denkt man, dass es ein offenes Buch sei. Aber wer sich genauer damit beschäftigt wird merken, dass es eher verschlossen ist..Und wer die Gabe dazu hat wird es versuchen zu öffnen....

dayioglu 29.03.2004 20:45

töbe töbe...
 
kiz senden kurtulamicammi...
artik daha korkmuyom rahmetli oldu...lol

dayioglu 29.03.2004 20:49

hmm...
 
wie liest man so ein buch junge dame...
ich bin der meinung das kann keiner
so weit das buch nicht sich eröffnet
du kannst nur das lesen was im vorwort steht
aber das was im inneren steh
nur wenn du mit diesem buch lange und intensiv
beschäftigst...oder nicht...

elaurens 29.03.2004 21:22

Rosinen..
 
mümmel aus dem Rös-schenheim läßt grüßen.

ladypembecik 29.03.2004 21:31

o.T.
 
Dayioglu,

sen benden nasil kurtulmayi düsünebilirsin? Halbuki biz seni nekadar seviyoruz ;) Pesini katiyen birakmayacagiz. Lazoyuda cagiracagim, sonra komple oluruz :))

29.03.2004 21:56

*KRÜMEL VERMISST JETZT SCHON KEKS*
 
Bist gut angekommen mein Leipnizkeks? Dein Krümel tut dich jetzt schon vermissen :-( Aber es war wieder einmal ein WIEDERSEHEN von der feinsten Sorte..Ah ich hab dich einfach lieb *knutsch* grüße an meine TURTLES :-)

dayioglu 29.03.2004 22:32

o.T.
 
ya ben size ne yaptimki sizden bukadar cekiyorum...
kafami dinlenmek icin tey buraya geldim ama kurtulus yok...
allahim günahin neydi bukadar azap verdin...

crazygirl 29.03.2004 22:57

genau...
 
daran scheitert es bei den meisten..mann muss sich intensiv damit beschäftigen. Sonst hätte es nach meiner Meinung auch keinen Sinn..es muss ja nicht für alle "Tag der offenen Türen" sein..nur der, der sich Zeitdafür nimmt und wirklich interessiert; sollte es zu lesen bekommen..

ladypembecik 29.03.2004 23:49

o.T.
 
hehe..

dayioglu, sen bizdensin. istesende istemesende biz izindeyiz ;)

yahu burdaki forum ölü. gel, biz normal yerimize dönelim :))

dayioglu 30.03.2004 11:58

o.T.
 
wie kann man den das verstehen junge dame
das ehePaare nach jahren nicht verstehen wie sich der mensch (partner) sich ändert
ich denke mal das diese personen sich schon intensive mit sich beschäftigen...

dayioglu 30.03.2004 11:59

o.T.
 
das trifffft sich gut junge dame saten bende ölüyüm...

crazygirl 30.03.2004 13:55

o.T.
 
intensiv-Beschäftigung ist manchmal doch eine Zwickmühle..mann muss versuchen die Goldenemitte zu finden....weil, wenn man sich zu sehr darin vertieft, bleibt man doch irgendwo hacken..in dem Moment muss man dann auf die Logig umschalten( es sei denn man hat sie)...dann hat man meistens die Antwort schon gewunden.....


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 09:01 Uhr.