![]() |
Tayyip ve sehrin fiyakali Isiklari.....
Tek bir adamın bir toplumun kaderinde böylesine önemli bir rol oynadığı durumlara doğrusu ya çok sık rastlanmaz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iki yıllık olağanüstü bir çabayla Türkiye ile Avrupa arasında kurduğu köprüleri şimdi birer birer yıkıyor. Her sözü, her kararı, her siyasi manevrası bizi Avrupa’dan uzaklaştırıyor. Kimse bu davranışlara aklın berrak ışığında bir mana veremiyor, mantığa uygun bir neden bulunamıyor bu yaptıklarına, en yakınları bile başbakanın davranışlarını açıklamakta aciz kalmış görünüyor. Eğer nedenleri aklın ışığında bulamıyorsak belki de daha gölgeli kalmış yerlere, bilinçaltının derinliklerine, hergün yeni yükler altında zorlanan ruhuna, geçmiş inançlarıyla bugünkü hali arasında sarsılan benliğinin dip akıntılarına bakmamız gerekir. Biz, yöneticilerin de bir insan olduğunu unutuyoruz. Onlar da insan. Bütün zaafları, zayıflıkları, ihtirasları, ani yorgunlukları, sevilme ihtiyaçları, tutkuları, beklentileri, geçmişin nasihatlarıyla şekillenmiş bilinçaltları, korkuları, telaşlarıyla birer insan onlar. Tayyip Erdoğan’ı bir düşünün. İmam Hatip’te okumuş, iriyarı fiziği sayesinde mahalle aralarında biraz korkutucu dindar bir bıçkın olmuş, futbol oynamış, hep kadınsız erkekler aleminde yaşamak zorunda kalmış, şehrin ışıklı tepelerine asla itiraf edilemeyecek bir özlem ve çokça dile getirilen bir öfkeyle bakmış, kendini kanıtlamak isteyen ihtiraslı bir genç adam. Hayatının büyük bölümü şehir ışıklarından uzakta, ıslak palto kokan sınıflarda, loş camilerde, sigara dumanıyla dolmuş parti odalarında geçmiş, şehrin ışıklarına da toplumun “günahkar” entellektüellerine de yabancı bir hayat. İnsanla, hayatla, siyasetle ilgili basmakalıp fikirler, dindarlığa karışmış koyu bir milliyetçilik, yeni hiçbir fikrin ufkuna ulaşamadığı kapalı bir denizde tekrarlanan ayetlerle hadisler, dinci siyasi parti kulislerinin taşralı kokusunda şekillenmiş bir politikacılık anlayışı. Baktığınızda geçmişi hemen hemen bu. Ve bu insan son iki yıldır kendisinden başka biri oldu, yeni fikirlerle karşılaştı, inanılması zor bir algılama gücüyle onları kavradı, koca bir toplumun yüzlerce yıllık tarihini değiştirecek büyük bir manevranın dümenini tuttu, tarihe unutulmaz bir biçimde geçecek büyük bir siyasi şahsiyet kimliği edindi, sadece kendi geçmişini değil toplumunun geçmişini de geleceğe bağlayan büyük dönüşümleri gerçekleştirdi. Gençliğinin o uzak şehir ışıkları önünde eğildi, ülkesinin en önde gelen entellektüelleri onu saygıyla selamladı, en büyük servet sahipleri karşısında ezildi, toplum onu zafere giden bir Sezar gibi alkışladı. Büyük bir başarı kazandı. Ne yazık ki, zor gençliklerden gelenler için başarı mağlubiyetten bile ağır bir yüktür. Zafer onu yormaya başladı. Çevresindeki alkışların yaptıklarına değil bizzat kendisine olduğunu, ne yaparsa yapsın alkışlanacağını, sadece varlığıyla alkışı hakkettiğine inanmaya eğilimli bir hale geldi; büyük bir ihtimalle onu sarmalayan dar bir çevre de bu eğilimi besledi. Ve korkunç ruhsal deprem o hazin tren kazasıyla sarstı onu. Eleştirileri kendine bir ihanet gibi gördü, artık sevilmediğini düşündü sanırım. Victor Hugo, “insan sevilmeyince bayağılaşıverir” der, başbakan sevilmediğini sandığında bayağılaşmasa da ani bir paniğe kapıldı. O panik halinde, “başka biri” olma enerjisini gösterme gücü eridi, kendine, geçmişine döndü, basmakalıp fikirlere, sıradanlığa sığındı. Tren kazasıyla birlikte zincirleme hatalar yaşamaya koyuldu. Neredeyse her davranışı yanlıştı ve her yanlış onu daha fazla yanlışa, inatlaşmaya, korkuya sürüklüyordu. Şehir ışıkları, entellektüeller gençliğinde olduğu gibi ona uzak ve düşman görünmeye başladılar. Kendisini “şartsız” sevecek ana kucağını arayan bir çocuk gibi onu “hatalarıyla” sevecek, onu bağrına basacak, eleştirmeyecek kendi öz cemaatini aramaya, onlara sığınmaya çalıştı. Türkiye tarihinin gördüğü en büyük tarihi şahsiyetlerden biri olmak üzereyken birdenbire Kasımpaşalı, babayiğit bir imam kimliğine dönüverdi. Sanırım artık onun için ne Avrupa hatta ne de başbakanlık önemli, o partisini ve cemaatini kaybetmemeye uğraşıyor, herkesin kendisini terkedeceğinden korkuyor. Tarihe geçmekten vazgeçti çünkü bunu yapacak gücü kalmadı, tükendi. Onunla birlikte ülkenin ümitleri de tükendi ne yazık ki. O tarihi bir kimlik olma şansını biz tarihimizi değiştirme fırsatını kaybettik. Ama gene de bir mucize daha bekliyoruz. Erdoğan “bir başkası olma”, Türkiye de Erdoğan gibi birinden tarihi bir şahsiyet yaratma mucizesini bir süreliğine de olsa göstermişti. İkinci bir mucize ilk mucizeden daha zor olsa da, buranın mucizesi bol bir toprak olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Bakarsınız Kasımpaşalı bıçkın çocuk, bu muhteşem yarışın son adımlarında, tam da tökezlediği, bitkinleştiği, herkesin yarışı bıraktığını düşündüğü anda, ancak büyük şampiyonlarda görülen o inanılmaz atağı gerçekleştirir. O zaman onu tarihe yazarlar. Ya da... |
$eriatci Palyaco ve hokabbazlara
Sevgili Palyanco x,
Atatürkün tek bir hatasi vardi: Zamaninda malesef sadece 5 bintane sakalli asmi$ti (nedenini benim degerli taliban hayrani argada$aklar bilir) cünkü o zamanda bir türk askerin kafasin kesmi$ti o arap hayrani yav$aklar. Zamaninda davranip ne kadar arap ispionu varsa temizleseydik bugün böyle sorunlarla ugrasmazdik. hepinize SADDAMIN ALEYKÜM |
Evet
Kusura bakma hem$erim,
tam okuyamadim cünkü cok yazmi$sin :-) . Kisa ve öz : Tayyipe saglam bir miki$ mi lazim ??? Yoksa herifin sorunu ne ???? |
Cok dogru
Ebru Leblebi Hadisinde,
Gafayi vurung vurung yere !!!! cünkü nerde din cok orda kafa yok !!! Anlayan anlar anlamayan Anal Fethuschamatulla brabullah hadisigarissiktirigiddi |
Masal
Ulen sadece Adem ile Hava vardiysa
yani kardes kardesi mi mikiyor ????? Sittirin giddin Akraba evliligin zararlani bilmiyormusunuz ulan sakatlar ? |
Hasektir get
sevgili Arap $eriatci karde$im,
Ba$kalarin Hayati Dügünü seni ne irgaliyor ???? |
War Mohammed ein Pädophiler `???
Liebe Vaybee Gemeinde,
ich habe gehört das Mohammad, ein 6 oder war sie 8 ??? Mädchen geheiratet und gepimpert hat stimmt das ??? Bitte klärt mich auf ich bin unwissend und bedarf der Läuterung Ich grüsse auch die anderen Kopfabschneidenden der Mullah Fraktion |
Stimmt nicht
Diese Überlieferung ist durch irgendeinen pädophilen "islamischen" Herrscher späterer Zeit entstanden. Um seine falschen(pädophilen) Handlungen
"rein" zu reden! |
In DER HÖLLE sollt ihr auf ewig brennen
ihr VERDAMMTEN BESTIEN!!!!!!
wenn IHR Muslime seid, dann bin ICH keine!!!!! <a href="redirect.jsp?url=http://216.117.171.171/turky2.wmv" target="_blank">http://216.117.171.171/turky2.wmv</a> |
katiliyorum
ama birde su var....
Bizlerin Avrupa ile herhangi bir zina anlasmamiz yok, ama Avrupanin kanunlari cercevesinde olmamasi gereken bir unsur.... Her devlet AB antlasmalarini gözeterek, kendi kültürüne uygun bir yarum yapip kanunlastirabilir.... bir nevi Kuranin bu zamana göre yorumlanmasi gibi. Ama Tayip bey Kuranin yorumu bir yana, sade ve sade kendi Ideolojisini ortaya dayatmaktadir... Eger Kurandaki gibi yapacaksak o zaman tam yapalim. Yani ilave olarak zina esnasinda birilerini 4 sahit yakalamasi lagzim...... Iste bu 4 sahit unsurunuda ilave edersek zina sucuna, cünkü Kuran öyle söylüyor, o halde OK. verebiliriz...... Agir bir suc olan zina olyayini kUran 4 sahite baglamiski, herkes kafasina ve zevkine göre birilerini ileri geri suclamsin diye....... Kuran bu kanunla iftirayida engellemis oluyor.... Ama gel görki serefsizler Partisi konumuna ilerlemekte olan AP tisi, kendi ideolojisini dayatma pesinde. Ama göreceksiniz eninde sonunda vazgececek bu hiyarliktan.... ya Kurana tam anlamiyla uyulacak yada vazgececekler. Selamlar Enis |
Es ist eine Lüge von den Mollas
die auf der suche nach Möglichkeiten sind mehrere Frauen zu ergattern.
Der Koran empfiehlt nur eine einzige Frau, also nur eine einzige.... in besonderen fällen, Z.B in Kriegen, wo die meisten Männer sterben und Frauen im überfluss gibt, besteht die Möglichkeit 4 Frauen zu Heiraten. Das ist eine ausnahme, der fast nie möglich ist und deshalb liegt die Betonung auf 1 Frau. Der Prophet hatte nachweislich immer eine Frau, nach dem seine erste Frau gestorben war (die sehr viel älter war als er selbst), hat er später nochmal geheiratet. Der Prophet Mohammed, hatte also immer nur eine einzige Frau...... den 8 oder 9 Frauen würde bedeuten, das er den gesetzen des Kurans wiedersprach..... er war um die 50 als seine erste Frau starb, glaubst du wirklcih das der Prophet mit 50 geiler wurde. Das ist eine Lüge von den selbs ernannten Mollas, Hocas un den Hacis...... keine von denen kennt den Kuran und das leben des Propheten richtig.... aber all diese Penner wollen eines..... mehr Frauen, ja was machen wir den da... Ganz einfach, im Kuran findet man nur eine einzige Frau, was nun... ganz einfach, man sagt der Prophet hatte 9 stück, deshalb dürfen wir es auch, als aller erstes die Mollas natürlich........... So ist das mein Freund...... diese geschihten haben wir alle zu Hunderten gehört, aber die Wahrheit ist einfacher als man denkt....... Alles kann man auf den Propheten schieben, den der kann ja nicht mehr reden, da er ja tot ist....... Grüße Enis |
Wer erzählt den so ein scheiß
die Hölle ist ein Ort wo die Menschen auf das Paradies vorbeireitet werden..... wir wissen nur das es dort eine Art Vollzuchtanstallt ist, den mann erst verlassen kann, wenn man seelisch gesäubert ist. Eine Art Knast.
Glaubt du Wirklich, das Allah der die Menscheit liebt und seine Liebe über denen ausshüttet uns im Feuer rösten wird. Blödsinn, im Kuran wird das Wort Feuer symbolisch benutzt und nicht um uns zu rösten. Ein Kafir ist der jenige, der Gott und somit die Schöpfung leugnet. Du kannst den Kuran mit blosem lesen nicht verstehn, solange du die Hintergründe für diese Ayets kennst....... Weil du der Meinung bist, das du es verstehen könntest, liest du den Kuran einfach Wild drauf los und kapierst es natürlich nicht.... und dann sagst du sowas...... Am besten vergisst du alles, was du so gelernt hast und schaus erstmal ganz Objektiv mal aus dem fenster holst tief Luft und sucht dir einen Religionswissenschaftler zu rate, bevor du ganz den verstand verlierst...... Religion ist ekin Kinderspiel und vor allem nicht der Araber, die ja nachweislich am wenigsten davon verstehen.... da sie ja Ideologisten sind und vor allem der eigenen Ideologie...... was dazu führte das Sie auch einen Propheten erhalten haben..... aber heute brauchen diese noch einen neuen Propheten..... Salam Enis |
Da hätte ich aber mal ne Frage.
Warum brauchst du für jede Ayet einen Religionwissenschaftler? Wieso wurde es nicht so verfasst das es jeder versteht?
|
ALSANA BETON KEMALIN HATASI
BU SADECE 1 TANESI
Kemalizm ve Kadin!.. Bilindigi gibi 5 Aralik 1934 tarihi, kadinlara siyasi haklarin verildigi iddia edilen tarihtir. Ancak kadinlara verildigi iddia edilen bu haklar, kadinlar tarafindan verilen mücadele ne-ticesinde alinan haklar olmayip, tepeden inme bir anlayisin neticesinde Mustafa Kemal tarafindan bagislanan haklardi. Dolayisiyla, Kemalistler tarafindan, Bati"nin bir çok ülkesinden önce verilmekle övünülen bu haklar, Sirin Tekeli"nin de belirttigi gibi konjonktür geregi verilen ve buna ragmen kontrollü olarak kadinlara kullandirilan -bazen de kullandirilmayan- türden haklardi. Çünkü, Kemalizm kurulusundan bu yana, tepeden inmeci, jakoben bir anlayisin tezahürü olan tek millet, tek sef, tek devlet esasina dayali, oportünist, çikarci, pragmatik despot bir anlayisi temsil eden bir sistemdi. Ve bu nedenle de muhalefete ve hatta degisik görüslere bile tahammülü olmayan bir sistem öngörmekteydi. Bu sistem, "tek kisi"nin hakim oldugu bir sistemdi. Ayrica, bu sistem ayni zamanda, bu ülke insanlarini bütünüyle sadece "tek kisi"nin belirledigi hedefe yönlendirmeyi de kendisi için asil amaç edinmisti. Yani, ülkenin bütün insanlari için bir tek hedef vardi; o da, o "tek kisi"nin belirledigi hedefti. Bu hedefin disina çikanlar ya da çikmaga yeltenenler, ülkeye ihanet suçu ile suçlanmaktan kurtulamamislardir. Bugün bile bu "tekçi" anlayis tarafindan belirlenen hedefe muhalif olan kisi ya da gruplar, ayni anlayisi temsil eden, marjinal kalmis Kemalistler tarafindan, öyle degerlendirilmiyor mu? Iste "tek kisi" tarafindan belirlenerek çerçevesi -adeta- duvarlarla örülen bu anlayis, toplumu tepeden tirnaga kadar yeniden sekillendirmek için ayni tür uygulamalara halen bugün de devam etmektedir. Kisacasi, Osmanli"nin mirasi üzerine kurulan bu yeni ülkenin, yeni yönetim seklinden, çikarilacak kanunlara, halkin giyiminden yasanti sekline hatta yeme içme seklinden, dans etme sekline kadar; bir taraftan toplumsal düsünce, diger taraftan da toplumsal yasanti sekli, bu tek"çi anlayis tarafindan sekillendirilmistir. Dolayisiyla ülkeye çesitli desiselerle hakim olan bu anlayista; Cumhuriyetin ilan edilmesine de, kadinlara siyasi haklarin verilmesine de ve hatta kimlerin hangi bölgelerde milletvekili olacagina da, tek basina karar veren hep "o" tek kisi olmustur. Ve o tek kisinin agzindan çikan bir sözle kimi insanlar ihya olmus, kimi insanlar da daragaçlarinda sallandirilmistir; ve bu tek kisinin karari ile bir gecede cumhuriyet ilanina karar verilmis, partiler kurulmus ve partiler kapatilmistir. Hatta, "tek kisi" tarafindan alinan bu gibi siyasi ka-ralarin yaninda, kisiler arasindaki iliskilere de müdahale edilerek kadinlarin dans etmeleri bile, onun emri ile olmaktaydi. Nitekim bir defasinda, "... devlet yüksek yöneticilerinin de çagrili oldugu bir baloda üniformali subaylarin dansetmediklerini gördü. Gazi, bunun nedenini sordu. Komutanlardan biri, suçun her dansa çagriyi geri çeviren kadinlarda oldugunu söyleyince Mustafa Kemal, yüksek sesle topluluga söyle seslendi: "Arkadaslar, dünyada subay üniformasi giymis bir Türk erkeginin dans önerisini geri çevirebilecek bir kadinin bulunabilecegini düsünemiyorum. Simdi emrediyorum! Hemen salona dagilin! Ileri Mars! Dans edin!" emri üzerine, herkesin dans etmeye kalkismasi da, bu "tek kisi"nin otoritesinin etkisini göstermesi bakimindan ilginç bir örnektir. Bu tür emirler sadece dans etmeyle de sinirli kalmiyordu. Nitekim, daha sonra ki dönemlerde ülkenin öncelikli tehdidi olarak ilan edilen ve "Komünizm her görüldügü yerde basi ezilmelidir" sözü mensuplari için söylenen TKP"nin (Türkiye Komiünist Partisi) kurulmasi ile ilgili ilk emir de yine Mustafa Kemal tarafindan verilmisti. Buna gerekçe olarak da, Talat Pasa"ya yazdigi mektupta da belirtildigi gibi, "gerekirse bolsevizmi de biz kurariz" seklindeki Mustafa Kemal"in konjonktürel ve pragmatik anlayisi idi!.. Mustafa Kemal bu güçlü ülkelerden yana görünme anlayisini, ülke içinde gücü/hakimiyeti tek basina ele geçirinceye ve ülke disinda ise himayesine girdigi ülkenin güçlülügü netlesinceye kadar devam ettirmistir. H. Edip Adivar"in da belirttigi gibi Mustafa Kemal, gücü ele geçirdikten sonra, emirlerine itirazsiz uyulmasini ve kendisine karsi hiçbir elestiri geti-rilmemesini açikça belirtiyordu. Nitekim, H.E. Adivar ile bir konusmasinda, "Herkes benim verdigim emri yapmalidir... Ben hiçbir elestiri, hiçbir fikir istemiyorum... Yalniz emirlerimin yerine getirilmesini..." istiyorum seklindeki sözlerinden de bu durum açikça görülüyordu. Mustafa Kemal, ölünceye kadar da, bu tavrini devam ettirmis ve iradesine -en yakin arkadaslari dahil- hiç kimseyi ortak olarak kabul etmemistir. Buna yeltenenlerin ise, maalesef politik hayatlari da, sosyal hayatlari da hüsranla sona ermistir. Kazim Karabekir, Rauf Orbay ve arkadaslari ile ünlü hatip onbasi Halide Edip Adivar"in -son dönemde de Ismet Inönü"nün- basina gelenler, Mustafa Kemal"in bu tavrinin ilginç örneklerinden sadece birkaç tanesidir. Anlasilan odur ki, Mustafa Kemal, kendi düsüncesinin disinda hiç kimsenin düsüncesine önem vermezdi. Her konuda -hemen hemen- yalniz basina karar verir ve uygulamaya koyardi. Zaman zaman, herhangi bir konu ile ilgili olarak Çankaya Köskü"ndeki "içki sofrasi"na çagirdigi kimselerden ise, konu ile ilgili görüslerini almaktan ziyade, kendisinin önceden vermis oldugu karari onlara duyurmaya yönelik olmakta idi. O dö-nemde, Mustafa Kemal"in etrafinda bulunanlar da, Mustafa Kemal"in bu "tek"ligini, her seyin kendi karari ile yapildigini ya da yasaklandigini, kendi kararlarinin aksine görüs serdetmenin hayati tehlikeyi gerektirdigini konusmalarinda, yazilarinda dile getirmekten de bir beis görmemekte idiler. Nitekim, Kiliç Ali tarafindan bu durum "Aksam" gazetesindeki bir makalede; "... Milli Kurtulus Savasini halkin degil, sadece Atatürk"ün yaptigi" ileri sürülüyordu. Bu yaziyi aktaran Zekeriya Sertel "Yaziyi okumamiz bitince Ahmet Rasim Bey gözlügünün altindan bana söyle bir bakti: -Cevap verecek misin? dedi. Sanmiyorum, dedim. Sakin ha... Yaziyi kimin yazdigi belli. Mustafa Kemal"le çatismayi göze almak gerekir. Bu da bugünkü kosullar içinde delilik olur. Yaziyi hiç okumamis gibi davran." Sertel de "Öyle yaptim" diyor. Seyh Said kiyami nedeniyle kurulan Istiklal Mahkemeleri de emirle, hem de tek kisinin emriyle kurulmustu ve çalismalarini da bu "tek kisi"nin emriyle devam ettiriyordu. Çesitli illerde kurulan bu mahkeme-lerde, yine emirle sayisiz insan daragaçlarinda sallandirilmisti; herhalde -dili olsaydi- bunun en canli sahidi de Samanpazari sirtlari idi. Daragaçlarinda sallandirilan bu insanlarin suçlari ise, -tamaminin da- potansiyel muhalif olarak görülmeleriydi; isin üzücü tarafi da, bunlarin basinda, Milli Mücadele adi verilen Mücadeleyi baslatanlar, bulunduklari bölgelerde dis düsmani cani kani pahasina kovanlar gelmekteydi. Bunlarin arasinda, az da olsa kendilerini tehdit etmek ve göz dagi vermek için, yandasi gazeteciler de vardi. Bu gazeteciler, Istiklal Mahkemelerinin "tek kisi"nin emriyle çalistigina güzel bir örnek teskil etmektedir. "Istanbul"un belli basli gazete bas yazarlari Diyarbakir"daki Istiklal Mahkemesine gönderilmislerdi. Bunlar arasinda "Tasviri Efkâr" sahip ve basyazari Velid Ebuzziya, "Vatan" gazetesi sahip ve basyazari Ahmet Emin Yalman, ayni gazetenin yazarlarindan Ahmet Sükrü Esmer, gene bas yazarlardan Ismail Müstak ve baskalari vardi. Ahmet Emin, daha yoldayken, Adana"dan, Mustafa Kemal"e telgraf göndererek yalvarmaya baslamisti. Affedilirse, bir daha gazetecilik yapmayacagina söz veriyordu..." "Tek Kisi" gücünü ve "Tek"ligini kanitlamiscasina, bu tür yalvarmalardan sonra, gazetecilerin serbest birakilmasi, yine bu "tek kisi" tarafindan saglanmisti. ANADOLU KADINI, MILLI MÜCADELENIN ASLI UNSURLARINDANDI!.. Osmanli Imparatorluguna ait topraklarin paylasilmasina yönelik olarak, emperyalist ülkelerce Anadolu"nun çesitli bölgelerinin isgal edilmesine karsi verilen mücadelede, Anadolu Kadinin bu mücadelede oynadigi rolü göz ardi etmek, bu mücadelenin anlasilmamasi ya da eksik anlasilmasi anlamina gelir. Bilindigi gibi bu ülke, bu yüz yilin baslarindan itibaren Ingilizler, Fransizlar, Italyanlar, Yunanlar ve Ermeniler tarafindan isgal edilmisti. Hilafetin bulundugu merkez Istanbul da isgal altindaydi. Ancak bütün bu olumsuzluklara ragmen kadiniyla, erkegiyle, genciyle, ihtiyariyla ve hatta çocuguyla organizeli, birbirinden haberli olmasa da, -Mustafa Kemal henüz Padisah tarafindan görevlendirilmemisti bile- bu isgali sona erdirmek için, Anadolu bütünüyle adeta ayaga kalkmisti. Kadinlar yaptiklari mitinglerle -özellikle de Sultanahmet Meydani"nda H. Edip Adivar"in konustugu miting- bir taraftan kendileri fiilen mücadeleye katiliyorlardi, bir taraftan da top yekun bütün bir halk, bu mücadelenin saflarina katilmaya davet ediliyordu. Iste bu amaçla kadinlar mücadelelerini daha organizeli yapmak için, ülkenin çesitli bölgelerinde çesitli isimler altinda kurduklari cemiyetler halinde örgütleniyorlardi; bunlarin arasinda yaygin olarak örgütlenen ve birçok ilde subelerini de açan Anadolu Kadinlari Müdafaa-i Vatan Cemiyeti de vardi. Böylesine kutsal bir mücadelede Anadolu kadini, sadece ordunun yardimci hizmetlerine katkida bulunmakla yetinmemis, mücadelenin her safhasinda yer alarak, baska ülke-lerde benzeri olmayan kahramanliklar sergilemistir. Anadolu kadini, yerine göre, cephe gerisinde cephaneyi, yaralanan milisi/askeri, hastalanan hastayi ve ikmal maddelerini sirtinda ya da kagnilarda tasirken, yerine göre de elinde silahi ile gönüllü olarak cepheden cepheye kosarak milis kuvvetleri ile birlikte savasa katilmistir. Hilafetin ve ülkenin kurtarilmasi için bu savaslarda, isimleri bilinenlerin haricinde, çok sayida isimsiz kahraman Anadolu kadini gençligin baharinda iken sehit olmustur. Çünkü, basta Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi"nin fetvasi olmak üzere bir çok fetva onlar için vazgeçilemez olan bir kutsal hedefi gösteriyordu ki o da; ya sehit olmak ya da gazi olmakti. Denizli Müftüsü fetvasinda söyle diyordu; "...Bizler simdiye kadar esir yasamadik ve yasamayiz. Silahimiz yoksa sapan tasiyla düsmana karsi çikmak ve onu tepelemek her Türk ve Müslümana farz-i ayndir. Fetva veriyorum..." Iste bu fetvalar dogrultusunda Anadolu insani; kadini ile erkegiyle, müstevli devletlere karsi adeta ayaga kalkmisti. Nitekim bu kadinlardan, "Gördesli Makbule Hanim 1921"de, evlendikten hemen sonra kocasiyla birlikte bir çete örgütlemisti. Bu çete, birkaç ay boyunca düsmani hayli hirpaladi. Gördesli Makbule Hanim savas alaninda sehit düstü." Yine, Tayyar Rahmiye Hanim Güney cephesinde 9. Tümene bagli bir gönüllüler müfrezesine komuta ediyordu. Bu müfreze, 1 Temmuz 1920"de Osmaniye"deki Fransiz müstahkem mevki karargahina saldirma buyrugunu aldi. Tayyar Rahmiye Hanim, buranin ele geçirilmesinden az bir süre önce can verdi." Yine, "Anlatildigina göre, bir Türk kadini sirtinda çocuguyla cepheye, bir araba dolusu mühimmat ve cephane götürmektedir. Yagmur yagmaya baslayinca, cephaneler islanmasin diye çocugunu sardigi örtüyü hemen çikarip cephanelerin üzerine örter. Iki öküzün çektigi arabada, siperlere erzak tasimakla görevli bir kadinin öyküsü de, sik sik dile getirilir; Öküzlerden biri düsman kursunlariyla agir yaralanir. Kadin ve yanindaki iki çocugu öküzün yerine kosularak arabayi çekmeye devam ederler. Sirtlarinda süt bebekleriyle, cepheye yiyecek-içecek tasiyan kadinlarin öyküleri de anlatilan ilginç olaylardandir. Gene, Sakarya savaslari sirasinda, 23 Agustos 1922"de cepheye cephane tasiyan konvoydaki hamile bir kadin, dogum yapar. Hemen cephe gerisine göndermek isterler; fakat o reddeder: "Ben bunlari nasil birakirim? Ordu cephane bekliyor." Iste, Anadolu kadini; gerektigi zaman çocuguna analik, kocasina eslik, gerektigi zaman da savasta en ön saflarda savasarak sehit düsmenin ne kadar kutsal oldugunu bilecek kadar inanç sahibi idi. Mustafa Kemal de 21 Mart 1923"te Konya"da Kizilay"in kadin kollarina hitap ederken, Anadolu kadinini söyle degerlendirmektedir; "...Çift süren, tarlayi eken, ormandan odun, kereste getiren, mahsülati (ürünleri) pazara götürerek paraya kalbeden (çeviren), aile ocaklarinin dumanini tüttüren, bütün bunlarla beraber sirtiyla, kagnisiyla, kucagindaki yavrusu ile, yagmur demeyip, sicak-soguk demeyip, cephenin mühimmatini (savas gereçlerini) tasiyan hep onlar, hep o ulvi (yüce), o fedakâr, o ilahi Anadolu kadinlari olmustur..." Dolayisiyla, Anadolu"nun bu rolünü -kadini ile erkegiyle- göz ardi ederek Milli Mücadelenin kazanilmasini "tek kisi"nin kahramanligina ya da dehasina baglayarak anlatanlar, Milli Mücadeleyi kazanan ruhu anlayamayanlardir. Anadolu insani; kadini ile erkegi ile, genci ile ihtiyari ile, bütün olumsuzluklara ragmen, "cihad" askiyla; "ya sehid, ya da gazi" olma suuruyla dis düsmani ülkeden kovmak için can siperane savasmislardi. Bu bitmez tükenmez savaslar dolayisiyla Anadolu insani, yorgun düsmenin yaninda gün be gün yoksullasmisti da. Ama onlar için yoksullasmak önemli degildi; önemli olan ülkenin ve istila edilen Islam topraklarinin "gavur"dan kurtarilarak, temizlenmesiydi. Nitekim, Izmir"in Yunanlilar tarafindan isgaline mukavemet edilmemesini isteyen Izmir Valisi Ahmed Izzet Bey"e karsi "Vali bey! Bu, kanimla kirmiziya boyanabilir. Fakat alnimda Yunan alçagini sükunet ve tevekülle karsilamis olmanin karasi oldugu halde huzuru ilahiye çikamam" diyen Izmir Müftüsü Rahmetullah Efendi1 ile "Kalesinde bayragi dalgalanmayan esir bir ülkede Cuma namazi kilinmaz"2 diyen bir baska Hocaefendi"nin konusmasinda belirttigi sözler, bu temizlik harekatinda atilan ilk kursunlardi!.. Çünkü, onlar için ilk ve son hedef; "ya istiklal, ya ölümdü." Bu nedenle, Anadolu"nun inançli insani, cani dahil, varini yogunu düsmani bu ülkeden kovmak için ortaya koydugundan, yiyecegi ekmegi giyecegi elbisesi bile kalmamisti. Ve, Anadolu Köylüsü fakirlestikçe fakirlesmisti! Bu durumu Zekeriya Sertel hatiralarini yazdigi kitabinda söyle anlatiyor; "... Önce bir kitlik basladi. Bu kitlik yildan yila artti. Yillarca çamur gibi kara ekmek baslica gidamiz oldu. Genis halk yiginlari yiyecek sey bulamiyordu. Çocuklar sütsüz, hastalar ilaçsiz, insanlar ekmeksiz kaldi..."3 Kitabinin bir baska sahifede ise; "Ankara"ya gelen köylülerin bir kismi burada açikta yasarlardi, hayvanlari ve çoluk çocuklariyla beraber. Hayvanlari bir kenara bagli-yor, yere yirtik pirtik bir seyler açiyor, günü geceyi onlarin üzerinde geçiriyorlardi. Köylülerin arabalari ve hayvanlariyla sehre girmeleri yasak edilmisti. Üstleri baslari yamadan görünmüyor, renkleri topraktan ve kilden anlasilmiyordu. Yasayislari fakirce olmaktan da asagiydi. Hani istatistiklerde asgari yasayis seviyesi diye bir deyim vardir. Bunlar bu yasayis seviyesinin altindaydilar. Eger buna yasamak demek dogruysa... Arada sirada yanlarina giderdim. Baska bir dünyadan gelmis bir yaratiklar gibiydiler. Ben sefaletin bu kadar koyusunu, bu kadar elle tutulanini görmemistim. Oysa, bu büyük kurtulus savasini onlar yasamislardi. Su yirtik kirli paçavralar içinde vücutlarini örtmeye çalisan kadinlar, cepheye sirtlarinda mermi tasimislardi. Anadolu"nun kesin gerçegi buydu."4 Iste, yerine göre cephede en önde savasan ve yerine göre de cephe gerisinde cep-heye cephaneyi sirtinda tasiyan Anadolu"nun cefakar insaninin durumu böyle içler acisiyken; Istanbul ve Izmir"de yasayan küçük bir azinligin -ki bunlarin arasinda Mustafa Kemal"in evlendigi Latife Hanimin ailesi (Usakizade Muammer Beyin ailesi) de vardi- savastan ve savasin getirdigi yoksulluktan habersiz debdebe içinde yasiyordu. Bu küçük mutlu azinligin arasinda karaborsacilik, yolsuzluk ve rüsvet almis yürümüstü. Ittihatçilara bagli olan imtiyazlilar ise, sonsuz servetler yapmislardi. Bunlar, aç kalmis halkin sefaletiyle alay eder gibi isi safahata vurmuslardi. Apartmanlar kurmuslar, barlarda ve eglence yerlerinde artistlerin sigaralarini binlik banknotlarla yakip egleniyorlardi. Sarap ve sampanyadan nehirler akitiyorlardi. Üstelik bütün bu pisliklerini, vurdumduymazliklarini aç halkin gözü önünde yapiyorlardi.5 Görüldügü gibi, Milli Mücadele Anadolu insanini yorgun düsürüp fakirlestirirken, büyük kentlerde yasayan bu, bir avuç mutlu azinligi ise zenginlestirmisti. Bir taraftan, Anadolu"nun inançli insani "gavur" olarak bildikleri düsmanlari cani, kani pahasina yurdunda atmaya çalisirken, diger taraftan da dönemin kimi tüccari, mütegallibesi, bürokrati ve toprak agasi ise "paranin milliyeti olmaz" sözünü dogrulatircasina, "giden agam, gelen pasam" mantigi ile müstevli güçleri sevinçle karsilamaktaydi. Hatta "esrafin gözünde, yabanci ordular, anarsiyi sona erdirip sermayeye yeniden güven saglayan kurtaricilardi. Izmir ve Ege havalisinde terzilere, Yunan bayraklari siparis edilmekte; bazi bölgelerde karsilama törenleri hazirlanmakta, "bizi kurtarin" yollu çagrilar yapilmaktaydi."6 Bunlar, Anadolu insani fakirlesirken zenginlesen insanlardi; savas zenginleriydi. Ülkenin isgal edilmesi, ülke zenginliklerinin tarumar edilmesi bunlarin umurunda degildi. Bunlar için önemli olan, baskalarinin egemenliginde bile olsa, kendi zevk ve sefalarinin devam etmesi idi. Dolaysiyla, ülkenin Ingiliz ya da Amerikan veyahut Fransiz tarafindan isgal edilmesi bunlari hiç üzmezdi. Zaten, mandaciligi ya da büyük bir devletin himayesine girerek kurtulmak isteyenler de yine bu küçük mutlu azinlik idi. Nitekim; "... Ingiliz Ticaret Odasi da, Times gazetesine gönderdigi bir telgrafta, "Sehrin Yunanlilara verilmesinin felaketlere yol açacagini" belirttikten sonra, "Hristiyan ahali kadar, Türk halkinca da bir Ingiliz, Amerikan veya Fransiz himayesinin sevinçle karsilanacagini" ileri sürmektedir. Bu muhalefete ragmen, Yunan isgali gerçeklesmis ve kompradorlar, nihayet yine de Ingilizlerin egemenliginde bulunan Yunan yönetimine intibak etmislerdir. Gerçi Yunan isgali kanli ve yagmaci olmustur... Yunanlilarin kulaklari çekilerek bu hareketler önlenmis ve kompradorlar faaliyetlerini, Kurtulus Savasi"ndan habersiz sürdürmüslerdir. Kompradorlarin bir kurtulus savasi verildiginden haberleri, ancak Izmir"de Türk süvarilerinin nal sesleri isitilince olacaktir. (...) Otel Naim"in taraçasinda ay isiginda dansli aksam yemekleri veriliyor, Sporting Clup"de bir Italyan grubu Rigoletto ve Traviata"yi oynuyor, kahvelerde karartma saatine kadar gitarlar çalinip sarkilar söyleniyor, garsonlar müsterilere serbet, nargilelere küçük kor parçaciklari tasiyip duruyorlardi." (...) "Istanbul"da da durum farkli degildi: "Trakya"ya gitmek üzere Istanbul"a gelen bir milliyetçi jandarma birligi, sokaklardan geçerken alkislarla karsilandi. Yabancilarla Löventenler gözden uzak duruyor, milliyetçilerin bu cakasinin bir saman alevi gibi parlayip sönecegini, sonra her seyin yine eskisi gibi olacagini düsünerek, kendilerini avutuyorlardi."7 Anadolu Köylüsünün aç olmasi, yoksullasmasi bunlarin umurunda degildi; hatta ülkenin tamaminin "gavur çizmeleri" altina girerek istila edilmesi de bunlari fazla ilgilendirmiyordu. Bunlar için önemli olan yasadiklari o süfli, igrenç ve pespaye hayatin devam etmesiydi. Ne yazik ki, zaferden (ne kadar zafer denilebilir, o ayri bir tartisma konusudur.) sonra da ülkenin itibar edilen, önlerinde dügme iliklenerek saygi ile egilinen insanlar da yine bunlar oldu. Yani Anadolu"nun o inançli, o cefakar insani "gavur"u kendi ülkesinden bütün sikintilara ragmen kovmustu ama ne yazik ki, kovulan o "gavurlarin" yerine, Anadolu insaninin inanci ile, yasantisi ile, Anadolu insanina bakisi ile o "gavurlari" aratmayacaklar gelmisti. Ancak, bunlarla savasmak, o "gavur" bildikleri dis düsmanla savasmak kadar kolay olmayacakti. Nitekim olmamisti da!.. Cumhuriyetin Ilani ile Birlikte Anadolu Kadini da Unutulmustu!.. Osmanli Imparatorlugu"nun geri kalan topraklarinin da müstevli devletler tarafindan isgal edilmesinden sonra baslatilan Milli Mücadelede erkeklerin yaninda kadinlar da yogun bir biçimde yer almislardi. Kadinlarin Milli Mücadeleye katilimi baslangiçta protesto mitingleriyle baslamis, mücadelenin ileri ki dönemlerde ise cephede ve cephe gerisinde görev almalarla devam etmisti. Kadinlar, bu tür faaliyetlerin yaninda, ayrica Anadolu"nun çesitli bölgelerinde baslayan örgütlenme faaliyetlerine de etkin olarak katilmislardir. Nitekim kadinlar tarafindan, "5 Kasim 1919"da Sivas"ta Anadolu Kadinlari Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kurulur. Cemiyetin 11 maddelik kurulus tüzügü 1. Maddesinde Sivas merkezine bagli yerel ve bagimsiz subelerin kurulmasini öngörür. 2. Maddede "mütarekenin imza tarihinde elimizde kalan ve çogunlugunu müslümanlarin teskil ettigi Osmanli topraklarinin bir bütün oldugu, parçalanamayacagi" ilkesi benimsenmektedir... 4. Madde, dogal ve faal üyelerin kimler oldugunu saptamaktadir. Buna göre tüm "Islam hanimlari" dernegin dogal üyesi kabul edilmektedir... Amasya, Kayseri, Nigde, Erzincan, Burdur, Pinar Hisar, Konya, Denizli, Kastamonu ve Kangal"da subeler kurulur..."8 1919 yilinda kadinlarin bilfiil üyesi olduklari derneklerin sayisi 19"u bulmustu.9 Milli Mücadelenin ilk dönemlerinde faaliyet gösteren bu tür kadin derneklerinin amaci ülkenin düsmandan kurtarilmasi idi. Amaç, bütün dünyaya Halide Edip Adivar"in da belirttigi gibi "insanlarin kardesligini ve barisini ifade eden Islamiyetin de, Türkiye, zulme ugramis milletin de ebedi" oldugunu göstermekti.10 Bu nedenle de, kadinlar kendileri için siyasal hak talebini baslangiçta gündeme getirmemislerdi. Ancak, Cumhuriyetin ilan edilmesi ile birlikte kadinlarin da kendilerine siyasal haklarin verilmesi için bir takim çalismalarda bulunduklari görülmektedir. Kadinlara seçme ve seçilme haklari dahil bir takim siyasal haklarin verilmesi için faaliyette bulunan örgütlenmelerin basinda ise 1924 yilinda kurulan Türk Kadinlar Birligi gelmekteydi. Ancak, bu Birlik, bir taraftan siyasi haklari elde etmek için çaba sarfederken, diger yandan da "zamanin çok özel kosullari nedeniyle ve kurulusuna karsi çikabilecek engelleri önlemek için, siyasal nitelikli tüm maddeleri tüzügünden çikarmaya karar vermis"11 olmasi gibi bir çeliski, ülkenin yönetimini tek basina ele geçiren Mustafa Kemal"in hiçbir muhalefete tahammül etmemesinden kaynaklanmaktaydi. Zaten yerel yönetimler de, merkezi hükümet de henüz zamani gelmedigi için kadinlara siyasal haklarin verilmesini reddediyordu. Çünkü, ülke ve ülke insanlari için neyin uygun oldugu, neyin de uygun olmadigina en iyi karar veren "tekçi" irade, henüz kadinlara siyasal haklarin verilmesini uygun bulmuyordu. Ancak buna ragmen, 1927 yilinin Mart ayinda Türk Kadin Birligi"nin Istanbul"da yaptigi "kongrede oturumlara baskanlik eden Nezihe Muhittin Hanim çalismalar sirasinda, kadinlar için oy hakki ve onlarin yerel seçimlere katilmalarini istiyordu. Bunun için yapilmak istenen tüzük degisikligine karsi çikan ve kadinlarin görevlerinin esas olarak çocuk dogurmak ve yetistirmek oldugunu ileri süren Istanbul Valisi ise, onlarin ne siyasal haklara sahip olmalarini, ne de kamu görevi yapmalarini uygun buluyordu... Ayni yil içinde, yapilmasi beklenen seçimler Kadinlar Birligi"nin istemlerini yogunlastirmasina neden oldu. Dernegin baskani söyle diyordu: "Devrimleri doguran, çabalar ve savasimdir. Biz de, seçimden seçime her yurttas gibi haklarimizi alacagimiz güne degin savasmayi sürdürecegiz. Yasalar, er geç toplumsal yasamin gereklerine uymak zorundadirlar."12 Kadinlar Birligi yetkilileri, ülke yönetimini zorla ele geçiren bu "tekçi" iradeye meydan okurcasina bu tür konusmalara devam ediyordu. Ancak, belirli bir süre sonra bu tür konusmalar, "tekçi" iradenin hosuna gitmeyecek ve Kadinlara yönelik bir takim müeyyidelerin konmasina neden olacakti. Nitekim bu Birlik adina yapilan bir baska konusmada, "Biz, seçim haklarimizi elde etmeye dayali olan idealimizden vazgeçmis degiliz. Zira bundan vazgeçersek dernegimizin hiçbir var olus nedeni kalmaz. Davamizin zaferi için ölünceye kadar çalisacagiz. Bizim yasamimiz buna yetmezse hiç olmazsa bizden sonra gelenler için ortaligi temizlemis oluruz "deniyordu. Ancak bu konusma bardagi tasiran son konusma oldu. Çünkü, bu tür konusmalar "tekçi" iradenin ortak kabul etmez egemenligine saldiri anlami tasiyordu. Iste bu "tekçi" iradenin buna tahammül etmesi mümkün degildi. Ve, bu tür konusmalari sona erdirmek için, o "bildik" senaryolar devreye sokuldu. Nitekim, çesitli ayak oyunlari neticesinde, "(...) 1927 Eylül"ünde, dernek içinde bir bölünme oldu... Polis dernek merkezinde arama yapti, "idari usulsüzlük" gerekçesiyle de kayitlarini mühürledi. Gerçekte, bu önlemlerin gerisindeki gerekçe, dernegin ve dernek sorumlularinin çok asiri bulunan istekleriydi. Türk Kadinlar Birligi"nin seçimler sirasindaki istemlerini hiç de olumlu karsilamayan pek çok gazete Birlik yönetim kurulunun dagitilmasi kararindan çok se-vinç duydular..." 13 Egemen iradenin kadinlara herhangi bir hak vermeyecegi ta 1924"lü yillardaki uygulamalardan anlasilmaktaydi. Çünkü, muha-liflerin tamamen ayiklandigi ve üyelerinin tek basina Mustafa Kemal tarafindan atanan meclis bile kadinlara istenilen haklari vermeyi kabul etmemisti. "2. Meclisin 2. Yilinda 13. Toplantida 1924 Anayasasi üzerine yapilan tartismalar sirasinda 10. Madde "her Türk, milletvekili seçimine katilmak hakkina sahiptir" maddesi tartisilirken söz alan bazi milletvekilleri, "Türk vatandaslarinin" kadinlari da içerdigini savunmuslar hatta bunu açikça belirtmek üzere madde degisikligi önermisler fakat bu öneri kabul edilmemis ve tartismalar sonunda madde, komisyonun önerisinden daha kati bir sekle bürünerek " "Her Erkek Türk" seklinde degisti-rilmistir" deniyor. Tezer Taskiran"dan aktarildigi belirtilen dipnotta ise "Bu tartismalarda göze çarpan birkaç ilginç nokta var. Kadinlarin seçme, seçilme haklarinin en atesli savunucusu görünen Recep (Peker) Bey"dir. Oysa sonradan milletvekili seçme seçilme yasasini 1934"e kadar geciktirenler arasinda Recep Beyin de bulundugu anlasiliyor"14 denilmektedir. Bugün kadinlara siyasal haklarin Mustafa Kemal tarafindan verildigini övünerek anlatan Kemalistlerin basörtülü Müslümanlara karsi takindiklari tavrin nereden kaynaklandigi daha iyi anlasilmiyor mu? Bu olaylar, bir taraftan kadin haklari sampiyonlugu yapan, öbür taraftan da kendileri disindaki kadinlari insan yerine bile koymayan marjinallesmis (Sirin Tekeli"nin deyimiyle) tören derneklerinin iki yüzlülüklerinin de nereye dayandigini göstermesi bakimindan ilginç degil mi?s |
hehehe elazizspor sagun demokrat barbar
Barbarei & Demokratie
Falls dir die schrecklichen Ereignisse am 11.märz immer noch zu schaffen machen nimm dir 2Minuten Zeit um die 3000 zivilen von New York, Washington und Pennsylvania Madrid zu gedenken... Wenn du gerade so schön dabei bist, kannst du auch gleich noch 13 Schweigeminuten für die 130.000irakischen zivilisten einlegen, die 1991 unter dem Kommando von Präsident Georg Bush umkamen.Dann kannst du daran denken, wie die Amerikaner danach in den Straßen gesungen und getanzt,gefeiert und geklatscht haben. Jetzt ist es an der Zeit weitere 20Schweigeminuten für die 200.000 iranische Zivilisten einzulegen, die in den 80ern von Irakern mit US-gesponsorten Waffen und Geld geopfert wurden, bevor Amerika die Richtung wechselte und seine irakischen Freunde zum Feind erkor. Du solltest Dir noch weitere 15min nehmen, um den Russen und 150.000 Afghanen zu gedenken, die von den Talibanen getötet wurden, die ihre edle Ausbildung und Unterstützung von der CIA bekamen. Dann wäre da noch 10 Schweigeminuten für die 100.000 zivilen Opfer der amerikanischen Atombombenabwürfe über Hiroshima und Nagasaki im 2.Weltkrieg. Du hast jetzt eine Stunde lang geschwiegen!2Minuten für die getöteten Amerikaner in New York, Washington und Pennsylvania und 58 Minuten für deren Opfer auf der ganzen Welt. Falls Dir die Relationen immer noch nicht vollständig bewusst sind, kannst du noch eine weitere Schweigeminute für die Opfer des Vietnam-Krieges draufschlagen. Oder für das Massaker in Panama 1989, bei dem amerikanische Truppen arme unschuldige Dörfer angriffen um 20.000 Obdachlose und tausende Tote zu hinterlassen. Oder für die Millionen von Kindern, die ob der Unterversorgung durch das US-Embargo gegen Irak und Kuba starben. Oder für die Hunderttausenden, die bei US-finanzierten Bürgerkriegen Chile, Argentinen, Uruguay,Bolivien, Guatemala, El Salvador (um nur ein paar wenige Beispiele zu nennen) ums Leben kamen. UND JETZT KÖNNTE MAN WIEDER ÜBER TERRORISMUS REDEN!!!!!!!!!!!!!!!!! |
Öpün Tayyibin Elini :=)))
Avrupa birligini girmemeyi AKP den daha cok Cumhuriyetci Kemalistler istiyor.
Simdi girelimmi girmiyelimmi Sucu neden AKP ye atiyorsunuz. Sivri zekasiylan Baskanimiz bu iside hal edecek Avrupa halt etmis. Heykelci Ruhban Papaz düsmani Cumhuriyetci Arkadaslarin Selamliyorum Kahrolsun Avrupa....... Türkiye?ye müstemleke muamelesi yapma küstahlığını Diyarbakır?da da sürdüren Verheugen sınır dışı edilsin. TÜRKİYE sonunda bugünleri de gördü. AB Komisyonu?nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günther Verheugen, Türkiye?yi teftiş turunun ilk ayağını başkent Ankara?da gerçekleştirdi. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül ile görüşen Verheugen?e gelecek ay açıklanacak ilerleme raporu öncesi ?Ruhban Okulu?nu açma ve azınlıklara, mülklerini istediği gibi idare etme? sözü verildi.BUNUNLA yetinmeyen AB?nin Nazi subayı Verheugen ardından soluğu Diyarbakır?da aldı. Teslimiyetçi AKP hükümetinden yüz bulan alçak adam, PKK?lılara başsağlığında bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir?le görüştü. Türkiye?nin milli bütünlüğünü masaya yatıran taraflar, akıllarınca barış nutukları atıp, Türk Silahlı Kuvvetleri?ne ateşkes çağrısı yapma cüretinde bulundular. ŞEHİT ailelerini ziyaret etmeyi akıllarından bile geçirmeyen sözde barış havarileri, naklen yayınlanan basın toplantısında Türk Milleti?nin gözlerinin içine bakarak pişkin pişkin sırıttılar. Gazetemizi telefon yağmuruna tutan vatandaşlar, milleti bölmeye çalışan Verheugen?in derhal ülkeden kovulmasını istedi. Başbakan R.T. Erdoğan?a da öfke kusan halk, ?Derhal istifa et? çağrısı yaptı. Azınlık oyunu sahnede AB Komisyonu?nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Verheugen Türkiye?ye karşı yine azınlık kartını oynadı. Verheugen, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül?le yaptığı görüşmelerde Ruhban Okulu?nun açılmasını ve azınlık vakıflarının mülk edinmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını istedi AB Komisyonu?nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen Türkiye?yi teftiş turunun ilk ayağını Başkent Ankara?da gerçekleştirdi. Ankara?da Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül ile görüşen Verheugen yine Türkiye?deki azınlık cemaatlarinin ?fahri avukatlığına? soyundu. Kapılı kapılar ardındaki görüşmelerin ardından yapılan açıklamalarda, Türkiye?nin AB üyeliği için yeni şartların öne sürülmeyeceği iddia edilse bile edindiğimiz bilgilere göre Verheugen, Hükümet?ten Türkiye?deki azınlıklar hakkında bir dizi taleplerde bulundu. YİNE RUHBAN ŞARTI Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül?le yaptığı görüşmelerde gayrimüslim cemaatlerin statüsü ile ilgili ilerleme bulunduğunu ancak bu konunun özenle izlenmesi gerektiğini anlatan Verheugen, ifade özgürlüğü konusunda da bazı sıkıntılar yaşandığını kaydetti. Görüşmelerde, Heybeliada Ruhban Okulu?nun bir an önce açılması gerektiğini ifade eden Verheugen?in, gayrı müslümlerin dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için engellerin kaldırılmasını, azınlıkların eğitim sorununun giderilmesini, vakıflar yasasının biran önce çıkarılarak azınlıkların mülk sorunlarının giderilmesini istediği belirtildi.Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül?ün ise Verheugen?in isteklerine sıcak baktıkları ve öncelikle Heybeliada Ruhban Okulu?nun açılması için girişimlerde bulunma sözü verdikleri öğrenildi. AB Komisyonu?nun Türkiye düşmanlığı ile ünlü Genişlemeden Sorumlu Üyesi Verheugen Dışişleri Bakanı Gül?le yaptığı görüşmenin ardından da açıklamarda bulundu. İlerleme raporu öncesine denk gelmesi bakımından ziyaretinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Verheugen, Komisyon?un Aralık ayı içinde net kararını vereceğini bildirdi. Türkiye?nin verdi tavizlerden duyduğu memnuniyeti ağzı kulaklarına vararak dile getiren Verheugen ?Türkiye çok şeyler yaptı. Size şu sözü veriyorum. Komisyonun kararı kesinlikle tarafsız, adil bir karar olacaktır.? diye konuştu. Susturun şu adamı! <a href="redirect.jsp?url=http://www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=3336 " target="_blank">http://www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=3336 </a> |
Bu Filme Ne Dersin
<a href="redirect.jsp?url=http://www.enfal.de/ak3.htm" target="_blank">http://www.enfal.de/ak3.htm</a>
|
Keske Beton Kemal
TR de yasadigin bölgeyi kurmasaydida senin baban simdi bir Hiristiyan olsaydi...... bence sen bunu hak ediyorsun......
Adamin tek hatasi babalarinizin Türk olmasini saglamasiydi...... Evet bu bencede bir hata, cünkü sizler ne Türklügü nede Müslümanligi hak ediyorsunuz, bu konular ehli ve aydin Türklere mahsustur...... und Tschüß |
Nein es wurde nicht so verfasst
das es jeder versteht....
Die Ayets sind lediglich nur Antworten auf irgendwelche Fragen im Zeiten des Propheten. Wenn du die Soziale Hintergrundgeschehen nicht weisst, kannst du auch den Kuran nicht verstehen....... absolut nicht...... Erst muss du die Geschichte da hinter kennen um die Antwort, also somit die Ayets, zu verstehen............ Religion ist kein Spiel und nichts für Kinder sowie ungebildete Personen. Ein Besipiel.... Alak Sure ist die erste Sure im Kuran, bzw. nach vahyii, aber sie ist irgendwo gegen ende im Kuran verfasst. Sie beträgt 19 Ayets, aber der Prophet hat als erstes nur die ersten 5 Ayets als Vahyii erhalten die anderen erst später. Somit herschen hinter jeder Sure und Ayets eine Geschichte, wenn du diese nicht kennst, kannst du auch die Antwort nicht verstehen, da du ja die fragestellung nihct kennst. Genau das ist das große problem der Islamischen Welt, dese blöden möchte gern Islamisten, die haben nicht die geringste Ahnung... die wissen gar nichts, damit ist das normale Volk gemeint, die nichts wissen. Die Wissenschafler dagegen kennen sich aus, der eine meher der eine weniger, aber die kennen wenigstens die Seele vom Kuran und somit auch all die anderen Religionen, da sie ja Tag täglcih damit zu tun haben. Grüße Enis |
Kahrolsun aydinliga karsi cikan
Komonistligi benimseyen, Erbakana kiz kardesini pekes ceken ve Süleymancilar gibi kapilarda para dilenen ve Aleviler gibi dinsizligi emreden her kimse zaten kahrolmustur.......... artik ondan adam olamaz, gitdigi buhrandan daha cikamaz ve cikacak halide kalmamistir.
Ulu önderimize gelice, cehalet mahlukati onun icin Put diyor, oysa Putperstligin ne oldugunu bilmiyor, nasil bilecekki, Putperstlik Kuranda aciklaniyor, ama o tip kisisler Kurani okuyacak yerde küfür etmeyi tercih ederler. Yani asil Putperstler ta kendileridir..... ben bir Türk olarak, Atamizi cok severim, bir önder bir Asker ve bir reformist olaral en önde gelen Türktür. Gelelim Puttur diyen mahlukatlara.... Putperstler, bir Putun icinde gizli zannettikleri bir ruhtan medet umarlar, oysa biz misal erbakan veya Süleymancilar kendi adamlarinda sefaat bekledikleri gibi Atamizdan ne medet nede sefaat umuyoruz....... cünkü tüm Sefaat Allahadir, Zümer 44. Bizler sadece onu aniyoruz..... eger bu yanlissa, sende jkalkip babanin veya dedenin duvardaki resmini yirtip atacaksin.... cünkü oda bir nevi Putperstliktir veya kalkip tüm Sultanlarin heykellerini yikacaksin, cünkü oda putperstlige girmezmi..... Hayir arjkadas girmez...... bunu veya benzeri iftiralari atan mahlukatlar, Allahin üzerlerine pislik yagdirdigi kara Hoca tohumlaridirlar...... yani seytandirlar. Ben hayatimin her aninda bu gibi acayip seytan tasladim ve tasliyorumda. Kaynaksiz konusan her kimse yok olmaya mahkumdur. Lass dir mal am besten einen neuen Gehirn pflanzen, den der jetzige ist wohl irreparabel geschädigt. Selam Enis |
Stupid little Mullah
LEn PalyancoX,
Habe ich behauptet das die Massenmörder Yankees besser sind ??? die sind genauso wie ihr genetisch deformiert !!!! Haci brababulllah matafuckallah |
Guter Voschlag hier die Lösung
Da ich glaube das ich Gottgesandt bin !!!
würde ich dafür plädieren der neue Prophet zu werden. Ich werde alle meine bärtigen Anhänger und die (ich äffe gerne die Wüsten Spice Girls nach) Ich bin Stolz auf mein arabisches outfit Trullas. Zu einem reinigenden Kopfsprung in einen nahe gelegenen Lavasee empfehlen, um von allen Sünden reingewaschen zu werden !!!! Ich glaube das fänd ich Megamullah. Euer DJ Mahdi |
Nayir Nolamaz
Kahrolsun araplarin masal kitaplarina inananlar,
Kahrolsun Kervanlari Soyan insanlari Kilic zoruyla Müsliman eden . Kahrolsun Din adina her $erefsizligi , uruspucocuklugu yapanlar. Yikin Camileri Yakin Imam Hatipleri. Nekadar Sakkal varsa kesin M..na godumun yav$aklari. Hepinizi Tanri gercek türkleri ulu kilsin ve Kimligine türklügüne ihanet eden genetik bozuntularinda dötüne koysun !!!! |
TJA IN DER tÜRKEI HATTEN WIR AUCH
jede Menge möchte gern Mehdis usw...
Wir haben sie alle in den Knast gesteckt, pass auf das dir das nicht wieder fährt..... Fals du der Ideologie der Vahabiten gehörst, was immer das auch sein mag.... hast du noch schlechtere Karten...... Am ende bleibt nur die Universellen Rechte als Mensch, aber nicht mal das sei einem gegönt... Grüße Enis |
Zwar übertrieben aber viel Wahres dran
Küfür ve Camiileri yikinin disinda hemen hemen hepsi dogru......
Dostum camileri yikipta kiliseyemi gideceksin ?????? |
Ayip be
Bir zamanlar Hbischt ve elaziz vardi, simdi küfürbaz olarak sen geldin.....
O kadar istiyorsan git Tayipe o konuda sen yardimci ol....... Burada edepsizlik yapmaya hakkin yok..... hele hele din Forumunda..... lütfen Küfürcüler Forumuna git...... Selamlar Enis |
Eniskaya
Vallahi onlarda ückagitci bir sistemin uygulamasi oldugundan hic bir endi$en olmasin !!!!!
Onlarida sirayla yikicam !!!! |
Pancar Beyefendi;
Müslümanlardan vergi alacaklar tabii..yani almayip kiyak mi gecsinler mi diyorsun??
-Kadinlar mal gibi satliyormus kerhanalelerde!!!; anlasilan sen sapla samani karistirip iyice kafayi yemissin: bizler müslüman arap ortadogu ve guney-dogu anadolu topraklarinda 10-15 yasinda kizlar bir kac yüz milyona satilip yasli zengin agalara peskes cekiliyor biliyoruz..3 -4 kariyi tarlada mal olarak yatakta ise cariye olarak kimlerin mal gibi kullandigini da biliyoruz..yoksa yaniliyormuyuz pancar bey??? git bir anadoluyu ve arap toplumlari gez ondan sonra gel söyle :kadina satasma ve onu rahatsiz etme orda mi cok burdami? sen derdini acik söyle kardes; kadinlarin burda bagimsiz ve güclü olmasi isine gelmiyor..mini etek giydilermi sen orospu saniyon..yanas bakim verecek mi sana:-) -onlar avrupanin ic islerine karismiyormus!!! ülen kendilerini yönetmeyi beceremeyen bu salaklar nasil batinin isine karisip onlari yönetmeye calisacak.. biraz güclü ve akilli olabilseler emin ol onlar da karisirdi... |
Was du alleine
die kannst du nur mit Wahrheiten fertig machen und in die Bedeutungslosigkeit schicken.....
|
Turkdunya Dan Siktir Ettiler Seni?
Simdide buralarda havlamaya basladin hahahahahaha
TolunGay Finikler gibi ordan buraya atladin Turkdunya kepcesiylen Vaybee Boku yemeyi isini iyi beceriyorsun hehehehehheeh Gerci sanada ihtiyaclari var burdaki koftilerin merak etme daha cok cekecegin var benden hahahahhahaa |
Birane Cocuklari hehehehhee
........
|
ALEVILER,SENDEN,Daha,CokMÜSLIMAN
Seni putperest Irkci Hekelci seni Anit kabire gidib mozelenin önünde domalmiyormusun Lannn.....
Sen kim Islamiyeti kavramak kim bugün o sempati duydugun aydinlarin bile Erbakanin tozu bile olamaz. Bir Yasar Nuri Bir Sülü Ates Romani okudun diye burda bize Artistlikmi yapiyorsun. Bugün o Ayakta tuttugun TC düzeni senin Kuranda Bas Örtünü örtün Ayetine küfür etmiyormu. Bugün issizligin cirit attigi bir dönemde sabah aksam bir heykeli göstermekte noluyor. Sana demistim Irkcilik var ruhunda senin Islamiyette irkcilik yoktur. Hangi ayette ne mutlu türküm deme cürretini sana gösteriyor. Irkcilik ve Dini bir birinden ayir irkci dinci olma yolundan cik. |
ALEVILER,SENDEN,Daha,CokMÜSLIMAN
Seni putperest Irkci Hekelci seni Anit kabire gidib mozelenin önünde domalmiyormusun Lannn.....
Sen kim Islamiyeti kavramak kim bugün o sempati duydugun aydinlarin bile Erbakanin tozu bile olamaz. Bir Yasar Nuri Bir Sülü Ates Romani okudun diye burda bize Artistlikmi yapiyorsun. Bugün o Ayakta tuttugun TC düzeni senin Kuranda Bas Örtünü örtün Ayetine küfür etmiyormu. Bugün issizligin cirit attigi bir dönemde sabah aksam bir heykeli göstermekte noluyor. Sana demistim Irkcilik var ruhunda senin Islamiyette irkcilik yoktur. Hangi ayette ne mutlu türküm deme cürretini sana gösteriyor. Irkcilik ve Dini bir birinden ayir irkci dinci olma yolundan cik. |
Televoleyi Izliyormusun hic
Türk tv lerini izliyormusun hic istanbula gittinmi hic bak bakalim Hiristiyandan ne farkiniz var????
|
AB Düsmani Kemalist Arkadaslara...
Selamlar size Selamlar eyer biraz daha deyisik düsünseydiniz simdiye kadar Viyanayi tekrar keschf edecektik :=))))
Zaten kiro larimiz ve tirkolarimiz avrupaya tohum ekiyorlar dedigim gibi biraz daha kafa tipinizi deyistirseniz ozaman ic kavga bitecek.... Heykelci Dinci Kemalislereyse nalet olsun diyorum kel kafali aydinlariylan büstlerin icine ettiler :=)))) <a href="redirect.jsp?url=http://www.hakimiyetimilliye.org Bu" target="_blank">http://www.hakimiyetimilliye.org Bu</a> yazımızda AB konusunda hepimizin bildiklerini tekrarlayacağız. Bunları boşu boşuna neden tekrarlıyorsun diyenler olursa bir gazetenin yaptığı ankette AB"yi isteyenlerin oranının yüzde 70lerde olduğunu hatırlatacağım. Yani onca anlatılanlara rağmen Türk halkı hala AB masalları ile uyutuluyor ve uyuyanların oranı yüzde 70. sorgulama ve analitik düşünme yeteneği olanlar ise yüzde 30. yani Aziz Nesin"in aptal dediklerinin oranı yüzde 70 mi yoksa yüzde 30 mu? Aşağıda hepimizin bildiklerini tekrarlayalım. Kim akıllı kim aptal ortaya çıkar. Her şeyden önce Fransa yöneticilerinin en önde gelenlerinden ve AB"nin "akil" adamlarından başlıcası olan yani AB içinde söz hakkı olan Valery Discard d"Estaing Türkiye"nin AB üyeliği konusunda güzel sözler söyledi. Ne var ki bu sözler basınımızda sanki adam yalancıymış, üfürükten bir adammış, sözlerinin ve düşüncelerinin bir etkisi yokmuş, biz aslanlar gibi AB"ye girecekmişiz diye sunuldu. AB sözü açıldımı kuzu kesilen, meliyerek konuşan, adamlar haklı biz adam olmayız, Avrupa medeni biz gelişmemişiz diyen kalem erbabı (yada Ali Kemaller) koskoca d"Estaing Türkler AB"ye giremez deyince birden kuzu postunu atıp aslanlaştılar. Allahın Fransızı nasıl olurda Türkler AB"ye giremez derdi. Bunu onun yanına bırakmamak gerekirdi. Neydi bu Fransızlardan çektiğimiz arkadaş. Ayıptı yahu. Tam Türk halkını masallarla uyutmuşken bu sözler söylenir miydi. Bizde biliyoruz Türkleri AB"ye almayacaklarını. Ama bu sözler ulu orta söylenince uyumakta olan halk ya uyansaydı. O zaman bu çağdaş Ali Kemaller nereye kaçacaklardı, neyle iştigal edeceklerdi. Allahtan Türk halkı uyanmadı da bu maskaralık devam etti. Dolar ve borsa hareketlerine vatanın parçalanmasından, yabancı işgaline girmesinden, sömürülmesinden daha fazla önem veren Türk halkının uykudan uyanması için PKK borsayı bastı yada AB artık doları yasakladı türünden eylemlere girişmesi gerekmektedir. Neyse gelelim saf ve bakir Türk halkına. Türk halkının AB"den beklentileri çok basittir. Hatta sadece iki isteği vardır. Halkımızın. 1. Eurolar Türkiye"ye gelsin. 2. Kendileri Almanya"ya gidip Helgalarla birlikte olsunlar. Türk halkının başka bir beklentisi ve isteği yoktur. Kıbrıs gitmiş, Ermeni soykırımı tanınmış (zaten buna zemin oluşturan yasa meclisten geçti), yabancı dille eğitim hakkı tanınmış, Zana ve diğer teröristler AB baskısıyla serbest bırakılmış, Irak"ta başımıza çuval geçirilmiş, Tel Aferde Türkmenler katliama uğramış, buraya Kürtler yerleştirilerek bölgenin nufus yapısı değiştirilmekte. Döviz, borsa ve Nataşa tutkunu Türk halkının bunlar umurunda değildir. Avrupa"ya serbest dolaşım hakkını elde etsin, Almanya"ya gidip bir sarışın karı bulsun. Ona yeter de artar bile. Gerisi önemli değildir. Basınımız halkımızın bu düşkünlüğünü değerlendirmekte ve AB"ye girince bol para gelecek, Avrupa sermayesi Türkiye"ye akacak, zengin olacağız diyerek halkın duygularını kelimenin tam anlamıyla istismar etmektedir. Kendisi muhtaç durumda olan, Gümrük Birliği ile Türkiye"yi daha fazla sömürmeye çalışan AB hangi kaynakları bulup ta yada nereden kaynak yaratıpta Türkiye"ye aktaracak. Almanya"da, Fransa"da büyüme hızları düştü hatta neredeyse durdu. Birçok Avrupa ülkesinde işsizlik oranı tehlike sınırı olan yüzde onlardan yukarıya çıktı. Almanya ülkesindeki Türkleri göndermeye çalışıyor. Böyle ekonomik sorunlarla boğuşmakta olan, kendine faydası olmayan Avrupa Birliğine girersek (kısmet olurda alırlarsa) bize nereden ne bulupta verecekler, yabancı yatırımcı niye Türkiye"ye gelecek düşündük mü? Zaten Gümrük Birliği ile alacağını almış. Türkiye"yi sömürüyor. Ne diye AB"ye üye etsin, kendine yetmeyen fonları Türkiye"ye aktarsın. Türkiye"nin nufusu 70 milyon. Avrupa için çok büyük bir insan sayısı bu. Tüm Avrupa"nın nufusu azalmakta. Türkiye"nin nufusu ise artmakta. Zaten kalabalık olan Türkiye bir on yıl içinde Avrupa"da çok büyük bir güç elde edecek. Türkiye"yi zaten içine alamaz. Dini farklı, kültürü farklı, görüşü farklı. Kendisinden bu derece farklı bir uygarlığı hem de 70 milyonluk büyük bir kitleyi Avrupa"nın yutması, sindirmesi çok zor. Bu nufus Çinde olsa orada bile sorun yaratır. Değil ki nufusu azalmakta olan Avrupa"da yaratmasın. Son zina tartışmaları zaten kültür ve anlayış farklılıklarını iyice su üstüne çıkardı. Avrupa"da zina diye bir kavram yok. İsteyen istediğiyle istediğini yapıyor. Bekaret, kızlık gibi kavramlar yok. Türkiye"de ise kız kardeşime yan baktın diye adam vurulmakta. Avrupa"nın bu 70 milyon olan ve yanındaki kadına kıza yan bakılınca olay çıkartan bir toplumu hazmetmesi mümkün mü? Söylenecek çok şey var. İnsan gücü azalan, ekonomisi gerilemekte olan, refah düzeyi artmayan, Türkiye gibi büyük bir ülkeye aktaracak kaynağı olmayan, her şeyiyle farklı olan AB"ye nasıl gireceğiz tekrar düşünelim. Bu arada sömürge valisi Verhaugen"in ikide bir Türkiye"ye gelip ağzından salyalar akarak bize hakaret etmesi sanırım kimsenin canını sıkmıyor. Adamın ağzının içine düşen medya mensupları var. Adam hakaret ettikçe yüzünü silip yarabbi şükür diyenlerimizde var. Ne yapalım, demek ki biz buna layığız. Kopenhag kriterleri, PKK"nın neredeyse af edilmesi, Aponun asılamaması, zana ve diğer teröristlerin serbest bırakılması, Kıbrıs"ın elden çıkarılmaya çalışılması, kürtçenin resmi dil ilan edilmesine hazırlananlar, ermeni soykırımını tanımak...... Listeyi uzatınca insana tiksinti geliyor. Borsa düşkünü yüzde 70lik Türk halkı umarım soylu bir ulusun bireyi olduğunu, ataların tüm Avrupa"yı fethettiğini, dünyaya bir zamanlar kendisinin nizam verdiğini hatırlar. Borsadan başımızı kaldırıp baksak çok şey göreceğiz. Çok. |
Muhahahahah
Nasil bagriyor PalyancoX ,
Cok koydu galiba, Masalci Sakalli Papagan , Senin arap Peygamberin Sübyani oldugundan mi yaniyorsun len dangaloz. Arap taraftariysan türk forumunda ne I$in var lan arap bozmasi !!! Zektir taliban forumuna git !!! Zazox (sanma tanimadim, halen adresin var bende , Römerstr . unutmadim ) |
Halte dein vorlautes Mund KAFIRA
Was hat das jetzt zu bedeuten, bist du eine Kafira?
Hast du eine Idee wie oft ich solche Videos mir anschauen musste. Aber auf den Videos waren Frauen und Kinder und Männer die gefollter, vergewaltigt und ermordet wurden WEIL SIE MUSLIME WAREN. WO WARST DUUUUUUUUUUUUUUUUUUU? WO WARST DU ALS DIE Israelis, die seit Jahrzehnten das Palästinensische Volk ermorden und vertreiben! WO WARST DU ALS DIE "christlichen" Russen, die seit über 10 Jahren Hunderttausende Tschetschenen vertrieben und getötet haben. WO WARST DU ALS DIE "hinduistischen" Inder, die das muslimische Kaschmir besetzt und Zehntausende Muslime vertrieben haben WO WARST DU ALS DIE "christlichen" Amerikaner, die die Zivilbevölkerung in Afghanistan bombardiert haben und das Land noch besetzt halten WO WARST DU ALS DIE "christlichen" Kroaten und Serben, die in Bosnien hunderttausende Muslime vertrieben und zehntausende ermordet haben. WO WARST DU ALS DIE "christlichen" Deutschen, die den Amerikanern in Afghanistan unter dem Deckmantel der humanitären Hilfe fleißig behilflich sind. WO WARST DU ALS DIE "christlichen" Deutschen, die das barbarische Regime in Usbekistan unterstützten, obwohl es tausende Muslime in den Gefängnissen foltert. WO WARST DU ALS DIE "christlichen" Engländer, die sich in ihren Einsätzen gegen die Muslime in Afghanistan und Irak beteiligen. WO WARST DU ALS DIE UNO, die durch ihr Embargo im Irak jährlich 50"000 Kinder sterben ließ. WO WARST DU ALS DIE "christlichen" Franzosen, die den Putsch der algerischen Armee gegen eine gewählte Regierung unterstützt haben. DU HAST DOCH DEM ISLAM NICHTS GEOPFERT DU HAST UND DOCH NICHT EINMAL GEDIENT :) WAS SOLLEN WIR MIT SCHEINHELIGEN MUSLIMEN WIE DICH! WEISST DU WAS WIR BRAUCHEN MUSLIME WIE DICH NICHT; DU KANNST UNS GESTOHLEN BLEIBEN BITTE TU UNS DEN GEFALLEN UND DISTANZIERE DICH! DIESE HEUCHELEI HABE ICH SATT ICH HABE DIE NASE VOLL! |
:))
P:S
WIR WERDEN KEINEN PLATZ IN DER HÖLLE FINDEN!!!! UNS WIRD DIE HÖLLE WIEDER AUSSPUCKEN! WIR SEHEN UNS INSCHAALLAH AM YAWM AL HISAB DENN ICH HABE EINE RECHNUNG MIT DIR UND DEINESGLEICHEN OFFEN! MÖGE ALLAH DIR EINE STRAFE GEBEN WIE ER DEM EBU LEHEB GEGEBEN HAT :) |
Hayir onlar degil
Senin cehalet kara Hocalarin devletin ve milletin icine etmeye ugrastilar, ama biz onlarin tümüne rahmet okuduk..... ve sindi onlar yalnizlari oynuyorlar......
Leiber 1000 mal ein Kemalist sein, was immer das auch seinmag, als 1 mal einen Cehaletül Kara Hoca Usagi olmak...... Kemalist kelimesinide bu serefsizler cikarmistir...... amac hep ayni MACHT..... Tja ich sage es MACHT auch NIchts wenn Ihr keien MACHT habt.... Jedem das seine, bu gibi din düsmanlarini taslamak ben ve benim gibilerin zevkle yaptigi Ilahi bir görevdir..... DIN CEHALET ISI DEGILDIR, ve HURAFET ERKEN KALKAR Das solltest du dir gut merken... allles andere ist Fantasie.... |
Sende kafadan var biraz arkadas
sen tedavi bile olmayacak kadar kafan yikanmis ve üflenmissin.....
Evet ne mutlu Türküm diyene ve Türkiye icinde ne mutlu Trabzonlu olana.... bunuda ben söylüyorum...... Ayet falan degil, sadece devletini milletini seven aydin bir insan olarak söylüyorum....... ama sen bunlari anlayamazsin....... Allah seni devletin kutsal oldugunu anlayabilmenden uzak birakmissa biz ne yapalim..... Senki bir devlet büyügünün mezarina gidip, saygi göstermeyi, onun icin duada bulunmayi, bir zaaflik görüyorsan.......... o halde annen babanda ölürse sen onlarin mezarinida ziyaret etmezsin........ Senin derdin ne arkadas.... seni anlayamiyorum....... Atatürk sana iyilikten baska ne yapti ??????? Yoksa sen onun basarisinimi kiskaniyorsun ????? galiba öyle olsa gerek.... kiskanclik ve cehalet yüzünden düsmanlik......... sen ve snin gibiler hacli ordularina ibadet eden kisilersiniz...... sizlerden devlete faydali insan degil, ancak devletini satan insanlar meydana gelir......... Bizler Müslüman Türkleriz... ve gercekten Müslümaniz, hersey oldugu gibi dini senin gibilerden degil, ancak ehli insanlardan aliriz...... sakala insana veya hikayelere ibadet etmeyiz........... istedigin kadar Atatürk düsmanligi yap, sende Atatürkü anlayacak ne kafa nede kapasite var...... und Tschüß PS: Istedigin kadar kalk vur yere.... ben hakliyim, hem Allahin huzurunda hemde insanligin huzurunda...... o yüzden senin OK vermene ihyitac yok.... efendice cevap yazabileceksen yaz... ama eminim sen küfür atarsin..... bak iste buda ileri görüslü insanlarin tahminidir. |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 13:41 Uhr. |