Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Foren Archiv (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=402)
-   -   Die Armenier-Frage (http://localhost/forum/showthread.php?t=4454)

donpepelino 17.05.2005 18:06

Dersimliler kürt deyillerki
 
Zaza lar zaza lar kendilerini kürt kabul etmezler.

bir zaza söyle diyor kürdistan türkiyenin neresindeyse Zazakistanda kürdistanin orasindadir :O=))))

frankenstein 18.05.2005 01:52

neyaparsin, türkün kafasi hep........
 
sonradan calisiyor. hem ben nerden bileyim nisandami mayistami oldugumuzu. burda sonucsuz tartismalardan herseyi unuttum.

frankenstein 18.05.2005 01:57

was soll er machen, hat keine
 
zeit zum lesen. wenn er vermutet, dass es türken feindlich ist, kopiert schnell.

frankenstein 18.05.2005 03:31

TABI TABI; KURAN BARZANININ......
 
dedesinin dedesine inecekmismiste, nasilsa araplar zazalari dolandirmislarmis.

birde hem üstelik, Firaunun dedeside kürtmüsmüs, onu misirlilar zorla kicina fil yaragi sokarak asimile etmislermis.

birkeresindede, kürdün birisi cukurovaya pamuk toplamaya gittikleride ayaginda cok acayip bir kasiti hissetmis. hizir o kürdün
yalvarmasina dayanamamis ve ona demiski, git ayagini tuzlu deniz suyunda yika. adamcagiz
kayanin birinin üstüne cikip ayagini yikarken, birden arkasinda bir köpek havlamis. kürt korkarak akdenize düsmüs. simdi ne yapsin garip. cirpinirken yanina bir kocaman bir balina yaklasmis. kürt zor bela cikmis balinanin üstüne ve canini kurtarmis.
amabalina onu denizin ortasina dogru götürmekteymis. gitmisler gitmisler cebeli tarik bogazindan gecmisler. o kürt acliktan
ölmemek icin martilarin sictigini yemis ve
kuvvetlenmis. önce küzey kutbuna varmislar.
bu arada bir mucize olmus ve kürt genclesmeye baslamis. buna bir eskimo kizi asik olmus.
kürt demiski, askim bana buralar cok soguk geliyor, biraz güneylere biryere gitsek ve orada yasasak? tabi hayatim demis eskimo kiz. atlamislar kayiga ve varmislar st. petersburga. orada bir oglan cocuklari olmus.
o gece hizir bu kürdün tekrar rüyasina girmis ve demiski, senin oglan cok önemli bir insan olacak, düyayi degistirecek. gercektende cocuk cok ama cok akilliymis. daha ilk gün
demiski, baba benim adimi albert koy! adam olurmu öyle sey diyecek olmus ama brden rüyasinda hizirin kendisine dedigi aklina gelmis ve cocugun adini albert koymus. sonra eskimo kiz cocugu almis ve ortadan kaybomus.
bizim gariban kürt karisini araya arya giderken, tekrar kendini cukurovada bulmus.
amerikanlar japonyaya atom bombasini attiklarinda hizir tekrar kürde görünmüs ve demiski, sana söyledigim gibi oglun dünyayi degistirdi. alber eisten senin eskimo kizdan dogan oglundur.

latinoqueen 18.05.2005 10:39

kannst du eigentlich nicht..
 
einmal ohne eine ringparabel antworten??

@justme

latinoqueen 18.05.2005 10:41

komisch dass alle zazas die ich kenne
 
sich als kurden verstehen...und die meisten an ein vereinigtes kurdistan glauben oder teil sein wollen...

donpepelino 18.05.2005 16:40

kactane zaza yi taniyorsunki
 
hepsinimi taniyorsun haha sana burda yüzlerce zaza siteleri göstere bilirim cogu kurdistana karsi

kürdistan türkiyenin neresindeyse zazakistanda kürdistanin oarasindadir o senin tanidiklarin bir iki ateist zaza sen Elazigin Bingölün ülkücü Zaza larini tanimamissin.

bu siteye bak dünyada neler varmis gör



<a href="redirect.jsp?url=http://www.geocities.com/zaronb/" target="_blank">http://www.geocities.com/zaronb/</a>

donpepelino 18.05.2005 16:43

Ermenilerin sitesi Zazalari Ermeni ?
 
Yaptilar :O=))
Biri zazalar kürt diyor diyeri türk diyer biriside zazakistan diyor ermenilerinkisi daha farkli onlarda zaza lar ermeni diyor ne sacmaliklar var bu dünyada beee............

.................................................. ..

Es gibt ausserdem noch die Krypto-Armenier, die in der Gegend um Kharpet (türk. Elazig) weit verbreitet sind und noch die alewitischen Zaza (womöglich vom heidnischen Armenierstamm Zazakian), deren Sprache eine verblüffende Ähnlichkeit mit dem Armenischen hat!!
Des weiteren gibt es Menschen in Anatolien, die dieselben armenischen bzw. christlichen Traditionen pflegen wie wir es tun, zB das Kreuzzeichen, das man in den Teig setzt, wenn man Brot backt.
Das wohl alles Armenier, die vergessen haben, dass sie armenischen Ursprungs sind, die aber eine unerklärliche Anziehung zum Christentum verspüren.
Würde die Türkei die Erinnerung der Armenier zulassen, würden diese Menschen sich sofort zum Armeniertum oder zumindest Christentum bekennen!

Dies ist übrigens eines der wichtigsten Gründe, warum die Türkei den Genozid nicht anerkennt

<a href="redirect.jsp?url=http://www.armenien.at/thread.php?threadid=2998" target="_blank">http://www.armenien.at/thread.php?threadid=2998</a>

frankenstein 18.05.2005 18:46

o.T.
 
18.05.2005 18:35

Şehitlere Son Görev
Org. Tolon: "İnsan hakları savunucuları nerede?"


TÜM HABERLER
Şırnak yakınlarındaki Gabar Dağı"nda yürütülen operasyonda şehit olan 6 er düzenlenen törenle toprağa verildi.
Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon"un, Şehit er Selim Karabul"un cenaze törenindeki sözleri ibret vericiydi.

Orgeneral Tolon törende, "bakın bakalım etrafınıza insan hakları savunucularından kaç kişiyi göreceksiniz?" dedi. Tolon, bunların teröristbaşının yeniden yargılanmasından da rahatça sözedebildiklerini belirtti.

Şehit Er Selim Karabul"un cenazesi Selimiye Camii"nde öğleyin kılınan namazdan sonra, bir süre top arabasında taşındı.

Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, bir kaç yıl önce silahlı mücadelesini sonlandırdıkları olayların yeniden başladığını ve vatanını seven herkesin vatan savunmasında şehit olanlar için yüreğinin sızladığını söyledi.

Tolon:"Bu ülkede terör yoksa biz niçin burada şehidimizin başındayız, niye bu anneler ağlıyor neden bu kadar silahlı kuvvetler mensubu burada, işte biz buradayız ama bakın bakalım etrafınıza insan hakları savunucularından kaç kişiyi göreceksiniz."" dedi.

Orgeneral Tolon, insan hakları savunucularının hukuksal birtakım nedenlerle yeniden yargılamadan sözettiklerini ve eşkiya başının da talimatlarını rahatça verdiğini kaydetti.

Tolon ,""O eşkiya başı ki talimatlarını rahatça veriyor dost bildiğimiz ülkeler de talimatları çarşaf gibi gazetelerde yayınlanıyor ve bir grup aldatılmış kandırılmış insan da bu mücadeleyi sürdürüyor bu bakımdan üzgünüz."dedi.

Tolon konuşmasına,"Bir tane de o kararı verenlerden kimse burada olup da şu bağrı yanık ananın, babanın acısını paylaşsaydı"diye devam etti.

Şehit Er Selim Karabul"un cenazesi daha sonra Ümraniye Kocatepe Mezarlığı"nda toprağa verildi.Şehit Piyade Erler Mehmet Koçin ve Ali Çakmakçı için de Bingöl"de tören düzenlendi.

Kalabalık bir vatandaş topluluğunun katıldığı törende, terör örgütünü lanetleyen sloganlar atıldı.Şehit Piyade Er Mehmet Koçin"in cenazesi, Yeşilova köyünde, Şehit er Ali Çakmakçı da Kiğı ilçesinde toprağa verildi.

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu Bingöl"de yaptığı açıklamada, dünyanın hiç bir ülkesinde terörle sonuç alınamadığını ve terörle bir yere varılamayacağını söyledi.

Gaziantep, Kahramanmaraş ve Çankırı"da da Hüzün Vardı....
Şehit Er Adem Özdemir, Gaziantep"in Yavuzeli ilçesi Ilıca köyünde, şehit er Ramazan Orçan Kahramanmaraş"ın Türkoğlu ilçesi Beyoğlu beldesinde, şehit er Necdet Demirel ise Çankırı"nın Ovacık köyünde düzenlenen törenle toprağa verildi.

frankenstein 18.05.2005 19:00

SEN ERMENIMISIN?:::::::::::::::::::
 
ES SIEHT SO AUS.

frankenstein 18.05.2005 19:11

soykirim iddialarina karsi atak......
 
18.05.2005 12:59

Soykırım İddialarına Karşı Atak
Erdoğan:Biz soykırım yapanları belgeleriyle Meclis"e taşıyacağız.

Türkiye sözde soykırım iddialarına yönelik karşı atağa geçiyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye"yi soykırım yapmakla suçlayan ve parlamentolarında sözde soykırım iddialarını kabul eden 15 ülkeden, soykırım yaptığı belgelenenleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıyacaklarını söyledi.

Başbakan Erdoğan, Varşova"da yapılan Avrupa Konseyi Zirvesinde, Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan"ın sözde soykırım iddialarını gündeme taşıması nedeniyle, bir konuşma yaparak yanıt verdiğini hatırlattı.

Bazı parlamentoların lobilerin etkisinde kalarak, sözde ermeni soykırımı iddialarını kabul ettiğini bir kez daha hatırlatan Erdoğan, bunun uluslararası diplomasiye ters bir adım olduğunu ifade etti.

Erdoğan şöyle devam etti
:"- Şu ana kadar biliyorsunuz, 15 ülke meclisinden bu kararı geçirdi. Dedik ki biz önce bu 15 ülkeyi masaya yatıracağız. Bu 15 ülke içerisinde soykırım yapmış olan ülkeler var. Ama biz kulis veya lobilerle değil, belgeye bilgiye dayalı olarak biz de parlamentomuza getirmek suretiyle bu kararı çıkartacağız. Fakat bizimki tarihi bilgiye belgeye dayanacak. Türkiye tarihinde soykırım yapma gibi bir zilletin içerisine düşmemiştir. Bunu kabul etmemiz de mümkün değildir."

<a href="redirect.jsp?url=http://www.trt.com.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=123128&k=0" target="_blank">http://www.trt.com.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=123128&k=0</a>

boer 18.05.2005 19:24

.. dies ist sicher kein Grund
 
.. bei dieser sogennaten "Armenierfrage" geht es ausschließlich um Diskreditierung und Spaltung der Türkei !

..wenn es um eine historische Aufarbeitung und um Wahrheitsfindung der damaligen Ereignisse geht, dann sollten Historiker zu Worte kommen; hierzu gibt es eine große Plattform
..alle anderen Versuche über Nationen hinweg das Thema anzugehen sind jeglicher Sachlickeit entbunden !

frankenstein 18.05.2005 19:52

zaza, ermeni, kürt, türkr,
 
manche menschen sind als freund zu dumm, als fein zu schwach.


Bir Kültür Sosyologu: "Mehmet Eröz" Kalkınma ve Kürtçülük Meselesi
Mustafa AKSOY
Marmara Üniversitesi
aksoymustafa@superonline.com



İsimler insanlara bazı şeyleri çağrıştırır. Mesela Fatih, İstanbul"u; Hz.Ömer, adaleti; Karacaoğlan, güzele söylenen sözleri vs. İşte Eröz"de bize "etnik mesele", "Marksist felsefenin sosyolojik tahlili", "onomastik" ve "ülkemizin kalkınma meselesi" ile "Alevilik-Bektaşilik" kavramlarını çağrıştırır.
Kültürel yapımız ve bu yapının unsurları Eröz"ün kendisiyle özdeşleşmiştir. Bir bakıma o, kültürel yapımız ile kader birliği etmiştir. Bu nedenle Gökalp"in deyişiyle o, halka iki defa gitmiştir. Birincisinde kendi bilgisini götürmüş ikincisinde ise halkımızda yaşayan kültürün sosyolojik tahlilini yapmıştır. Kısa ömründe Anadolu"da saha araştırmaları yaparak incelemelerde bulunmuştur. O"nun için tatil araştırma yapmak demektir. O, ülkemizin önemli meselelerini 1960"lı yıllarda görerek çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Ancak ne yazık ki ömrü bazı kitap çalışmalarına yetmemiştir. Ümit ederiz ki O"nun çalışmaları genç araştırmacılara rehber olur da, bıraktığı yerden çalışmalarını devam ettirirler.
Yukarıda ömrünün elverdiği ölçüde Anadolu"yu gezdiğini söylemiştik. Burası hocayı tanımayanlar için belki mübalâğa gelebilir. Ancak Toroslar"da, Çukurova"da, Ege"de ya da Doğu Anadolu"da mesela Urfa"da bir köyde Eröz"den bahsettiğinizde hemen size karşı ilginin artarak değiştiğini görürsünüz. Mesela 1990"da İstanbul"da verdiği bir konferansta Prof.Dr.Abdülhaluk Çay bir hatırasını şöyle nakletmişti: "Urfa"da bir araştırma yapıyordum Siverek"e geçtim. Orada çeşitli vatandaşlarımızla beraber fikir alış-verişi yapıyordum, bu esnada Eröz"den söz açılınca beraber olduğum bütün halk ayağa kalkarak ruhuna Fatiha okudu".
Yukarda çalıştığı konuların ana başlıklarını vermiştik. Şimdi kısaca onlardan ikisi üzerinde biraz bilgi vermeye çalışalım.
O, iktisadi ilimler tahsili yapıp müfettiş olduğu halde devrin şartlarına göre asistanlığı yani sefaleti seçerek ülkemizin meseleleriyle hemhal olmaya başlamıştır. İktisadi ilimler tahsili yapmış olması ve Fındıkoğlu"na asistan olması onun için büyük bir şanstır. Bu nedenle o, sosyoloji ile iktisadın birbirinden ayrılmaz iki sosyal gerçeklik olduğunu ifade ederek şöyle der: "İktisadın mücerret formül ve prensipleri, sosyolojik muhteva ile doldurulmadığı taktirde, özü olmayan boş kalıplar olarak kalır". Bugün ülkemizi idare edenler maalesef bu anlayışı ispatlarcasına her şeyi rakamlarla ya da şekillerle izah etmeye gayret göstermektedirler. Rakamlara bakarak da geliştiğimizi söylemeye çalışmaktadırlar. Oysa gelişme ve büyüme birbirinden farklı iki kavramdır. İktisadi gelişmeden söz edebilmek için sosyal yapı ile iktisadi büyümenin ahenkli bir uyumu, yani fonksiyonel bütünleşmenin olması gerekir.
Eröz"e göre iktisadi faaliyetler sosyal faaliyetlerden soyutlanamaz. Çünkü ona göre "iktisadi faaliyete, içinde yer aldığı sosyal faaliyetin otonom yapısı tesir eder". Diğer yandan "iktisadi faaliyetlerimize yön veren iktisadi zihniyet pür bir iktisadi düşünce değil, sosyal ve psikolojik unsurlarla örülmüş bir zihniyettir". Pareto"da iktisadi faaliyetlerin aslında birer sosyal faaliyet olduğunu ifade eder.
Osmanlı devletinden günümüze kadar özellikle seksenli yıllarda kronikleşen bir sosyal hastalığımızı da o, şöyle tanımlar: "Ziraat teknisyeninin, orman mühendisinin, veterinerin masa başında oturmayı tercih ettiği, mühendisin, bürokrat olduğu bir ülkede kalkınma çok yavaş olur". O"na göre iktisadi gelişme ile sosyal gelişme birbirini tamamlamıyorsa bu durum bir sosyal hastalıktır. Özellikle Eröz"ün bu görüşü ülkemizi idare edenler tarafından dikkatlice tahlil edilmelidir. Çünkü ona göre "artık bugün cemiyetlerin gayeleri sadece iktisadi gelişme değildir. Onun yanında siyasi, kültürel ve sosyal gelişmeler de bahis konusudur. Maddi refah seviyesini yükseltirken milli birliği sağlâyıp; müstakil siyasi varlık haline gelmek için bir takım kültürel ve sosyal merhalelerin de aşılması lazımdır".
Şimdi de Eröz"ün en fazla çalıştığı konu olan etnik mesele hakkında bazı bilgiler vermeye çalışalım.
"Etnik grup" kültürel nitelikleri ve soy bakımından birbirine bağlı insanların meydana getirdiği gruptur. Başka bir tanıma göre, etnik grup bir bakıma birbirine kan bağı ile bağlanmış geniş bir aile grubudur. Bu tanımlar ve bilimsel çalışmalar ile ülkemizin yaptığı antlaşmalara göre ülkemizde gayri Müslimlerden başka etnik gruptan söz edilmez. Hatta gayri Müslimler, soyca olmasa da (az da olsa karşılıklı evlilikler görülüyor) kültürel yapının dini kısımlarının bir kısmı bir tarafa bırakılırsa tamamen olmasa bile önemli ölçüde Türk kültürü ile bütünleşmişlerdir. Mesela bir Mimar Sinan, Sokullu Paşa, Patnos Ağa"ya, günümüzde Çoşkun Sabah ya da J.Kamhi"ye kim başka gözle bakabilir? (Bu örnekler istendiği kadar çoğaltılabilir.) Ancak, ilmi anlayıştan uzak bazı insanlar farklı fikirler söyleyebilirler. Bunun için de Eröz"ün deyişiyle "tarihi, etnoğrafik ve dille ilgili bütün vesikalar aranmalı, yerinde, cemiyet ve kültür araştırmaları yapılmalıdır". Fakat üzülerek ifade edelim ki bizim sosyal bilimcilerimiz masa başı çalışmalardan öteye pek gidememektedirler.
Diğer yandan saha araştırması yaptığını sanan bazıları da yedi hane ya da otuz yedi kişi üzerinde çalışma yaparak bir bölge ya da binlerce insan hakkında sözde bilimsel fikirler ileri sürmektedirler.
Özellikle ülkemizde dilden hareket ederek bir millet meydana getirmeye çalışanlar ile dini anlayış ve aşiret adlarından hareket ederek çeşitli etnik gruplar meydana getirerek Türkiye"nin bir mozaik yapısı olduğunu ifade edenlere maalesef üst makamlarda görev alanlarda katılmıştır. Ancak bu anlayışta olanların biraz olsun ilmi gerçeklere bakmaları gerekir. Eröz, 1960"lı yıllarda başlayıp 1986 yılına kadar gezdiği bir kısım köylerimizde kendilerini bazılarının tesiriyle farklı gören insanların aslında Türk boy ve oymakları olduklarını ilmi verilerle ortaya koymuştur.
Eröz"e göre "Osmanlı resmi kaynaklarında. Türkmen"le Kürt aynı manaya gelmektedir" ve O, şu örneği verir: 1800 yıllarında Rakka"ya iskan edilenlerden Rişvanoğulları Türkmen, Kılıçlılar Kürt olarak belirtilir. Bugün Urfa"da yaşayan Rişvanoğulları Kürt, Gaziantep ve Çukurova"da yaşayan Rişvanoğulları ile Kılıçlılar Türkmen olarak bilinir. Osmanlı arşivleri de sık sık bir aşiret bir yerde "ekrat" bir başka yerde ise "ekrak" veya ayrı bölgedeki aşiretin bir kısmı "ekrat" bir kısmı ise "ekrak" olarak ifade edilir.
Eröz"ün 1960"lı yıllarda Kozan ilçesinin Aslanlı köyünde aşık Ömer"den derlediği bir ağıtın (Hâlâ Kozan ve Kadirli"de ihtiyarlar arasında söylenir. Adı geçen aşiretler ne dün ne de bugün Türkçe"den başka bir konuşmamışlardır.)şimdi bazı mısralarını okuyalım:
"Umacıya verir atınan deve
Bektaşoğlu Kürt yeğeni değil mi?
Üç tuğlu vezirden duzzak alanlar
Mursaloğlu Kürt yeğeni değil mi
Ha demeden bin atlısına binince
Avşar Beğ Kürt yeğeni değil mi?
Cerid"inen, Teciri"e de baş goşma
Güccüalioğlu Kürt yeğeni değil mi?
Boğazı canlı gartal endi Mısır"a
Göveloğlu Kürt yeğeni değil mi?
Bilindiği gibi Osmanlı devletini Kayı boyunun Karakeçili aşireti kurmuştur. (Eröz, bu Karakeçili aşiretinin torunlarını Urfa"nın Siverek ilçesinde ziyaret etmiş olup, yukarıda dualarını da aldığını ifade etmiştik.) O, Karakeçililer hakkında Gökalp"in 1920"lerin başında yaptığı araştırmadan ("Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler" el yazması Sinop kütüphanesinde olup Ş.Beysanoğlu tarafından hazırlanarak Sosyal Yayınlar tarafından 1992"de yayınlanmıştır.) şu bilgileri aktarır: Siverek Karekeçili aşiretinin ağalarına "Torunlu" denir. bilindiği gibi Kurmanci"de "Torin-torın" kelimesi "asılzade, soylu" demektir. Aynı konuda kendisi de Doğulu olan ve "Kirmanç-Kurmac"ca bilen A. Aras "Türkiye"de Feodalite Var mı?" adlı makalesinde (Ant Dergisi 138. sayı, 1968) "Diyarbakır ve Urfa dolaylarında yakın çevre köylerinden şehre elden yoğurt yumurta yağ getirenler barajilerce (şehirli) "Kirmanç" olarak adlandırılmaktadır. Yine Doğu Beyazıt"ta kasabalılar tüm köylülere (ağalar da dahil) "Kirmanç" demektedirler... Aynı şekilde Doğu"daki "Torun" ve "Mirek"ler (şecereli veya asil ağalar) tüm halka "Kirmanç" demektedirler... Yörede "Kirmanço" ise daha aşağılayıcı anlamında kullanılır" demektedir.
Bugün birçok bölgemizde "Torun"lu aşiretine rastlanır. Mesela Ağrı, Kars, Van, Erzurum, Tunceli, Urfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Sivas, Adana, Kayseri ve Konya"da "Torunlar" yaşamaktadır. Bildiğimize göre bunlardan Konya, Kayseri, Adana ve Gaziantep Torunları Türkçe"den başka dil konuşmamışlar ve konuşmamaktadırlar. Diğer taraftan bugün genelde Doğu Anadolu"da yaşayan Beritan aşireti aslen Konyalı olup Karamanoğullarındandır. (Beritanların kendi ifadeleri için bakınız: 15 Ağustos 1976 Cumhuriyet Gazetesi.)
Kürtler"in Türkler"den ayrı bir grup veya millet olduğunu iddia edenlere ise en iyi cevabı "Kürt Tarihi" (Yazılışı 1597 olup Arapça yayınlanmıştır.) adlı eserin yazarı ve Bitlis Beyi Şeref Han vermiştir. "Şerefname"ye göre "Çemizgezek demek Kürtlük demektir. Kürtler arasında Çekimşgezek deyince akla Kürt gelir" ve bura halkı "Melik Şah"ın soyundan gelir". Diğer taraftan Şerefname Hakkari ile Van arasında bir "Üç Ok" nahiyesinden ve "Kürt Döger" isimli bir Kürt boyundan bahseder. "Üç Ok", "Döger" ve "Çemişgezek" isimlerinin ne kadar Türk olduğu ve Türk"ü anlattığı bugün ilmî çalışmalarla ortaya konmuştur.Özellikle Çemişgezek halkı genelde Alevi olup, Orta Asya Türk kültürünün Anadolu"daki varyantlarını genelde hâlâ canlı bir şekilde yaşatmaktadırlar.
Yer adlan ile millet, boy, oymak vb. ilişkisini de Eröz, şöyle ifade eder: Macaristan"da yirmi beş adet Kürt isimli köy olup hepsi de Macarca konuşmaktadırlar. Macar Türkolog Rasony, bunların Yenisey yazıtlarında bahsedilen Kürtlerin soyundan olduklarını kabul eder. Y. Blaxkoviç Çekoslovakya"da, İngiliz antropolog R.Tapper Azerbaycan"da, Z.V.Togan Herat"da, Ebülgazi Bahadır Han"da Ceyhun nehri kenarında Kürt isimli yer adlarından bahsedeler. Bize de özel bir görüşmemizde Muzaffer Eriş Bey Özbekistan"da yaptığı bir gezide Kürt isimli köylere rasladığını ifade etmişti.
Kısaca Beydili, Yüregir ve Avşar boyları (Osmanlı arşivlerinde bu boylar bazen "Ekrat" bazen de "Ekrak" olarak geçer.) ne kadar Türk ise Kürt oymakları da o kadar . Türk"dür. Kürtler"in ayrılığını ifade edenlerin çalışmalarına bakarsanız siyasi ve demagojik anlayıştan başka bir şey göremezsiniz. Oysa bir sosyal grubu millet yapan onun kendine has kültürüdür. Kürtlerin ayrılığından bahsedenler ise Kürtler"in ayrı bir kültürü olduğunu yazmaktan ileri gidememişlerdir. Bu nedenle sadece Kürtlerin ayrı kültürü var diyerek işi geçiştirmektedirler. Diğer taraftan sadece dilden hareket edersek mesela İngilizce konuşan bütün hakların bir millet olduğunu ifade etmek zorunda kalırız ki, bunu bilimsel çalışma yapan hiçbir insan kabul etmez. Bu örneği ortak dil konuşup da ayrı ayrı milletler için de ifade edebiliriz.
Irki anlamda ne Türkçülük ne de Kürtçülük mümkündür. Bu yüzdendir ki Gökaip yıllar önce "Türküm diyen herkes Türktür ve ırk atlarda aranır" demiştir. Ancak bir millette saf olmamak şartıyla hakim bir soydan bahsedilebilir. Fakat kültürü şekillendiren insanların fiziki yapıları olmayıp onların zihniyetleridir. Bu zihniyet ise geçmişten kaynaklanarak her zaman değişmeyle beraber günümüze ve geleceğimize şekil veren kültür kodlarının ifade ediliş tarzıdır.
Sonuç olarak: Herkes başını iki elinin arasına alıp, sonra damarlarındaki kanın ne kadar saf olduğunu düşünmeli ve saf kanın yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Gökalp"in deyişiyle atlarda aranması gerektiğini unutmamalıdır. Diğer yandan sadece dili esas alırsak ülkemizde Arap asıllı olup ta Süryanice, Kurmaçca ve Türkçe konuşan vatandaşlarımızı ve Osmanlıyı kuran Urfa"daki Karakeçili aşireti ile Bilecik, Ceyhan ya da Ankara"daki Karakeçili aşiretlerini hangi milletten sayacağız?
Herkes şunu iyi bilmelidir ki çok farklı soylardan (Biz o kadar, ayrı olduğumuza inanmıyoruz.) da olsak yüzyıllarca aynı kültür dairesinde bulunmuş ve o daire içinde yoğrularak nasıl dün beraber kardeşçe yaşamış isek bundan sonra da istemesek de beraber yaşamaya mecburuz.
Çünkü bu birlik ne sadece soy, ne dil, ne de şekli bir birliktir. Bu birliktelik bir kültür ve kader birliğidir; ve bu ülkede Türküm diyen herkes Türk olup gereken yasal haklara sahiptir. Buna inanmayanlar ise Gökalp"in deyişiyle soyca Türk olsa da başkasındandır. Başkaları ise istedikleri ülkede yaşama haklarına sahip olup istedikleri yere gidebilirler. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir bilimsel temeli olmayan fikirlere dayanarak üniter yapısını bozmak isteyenlerin görüşlerine yeşil ışık yakamaz.


* Rahmetli Eröz, 20 Haziran 1986"da vefat etmiştir.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.insanbilimleri.com/makaleler/sosyoloji/bir_kultur_sosyologu_mehmet_eroz.htm" target="_blank">http://www.insanbilimleri.com/makaleler/sosyoloji/bir_kultur_sosyologu_mehmet_eroz.htm</a>

latinoqueen 18.05.2005 20:07

niahahahhahahhahhahaha o.T.
 
ohne Text

frankenstein 19.05.2005 07:10

o.T.
 
Genelkurmaydan, Ermenistan"a Suriye muamelesi...
Orgeneral İlker Başbuğ: "Yukarı Karabağ sorununun sona erdirilmesinde KARARLIYIZ"

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Azerbaycan"ın topraklarının bir bölümünün işgal altında olmasının kabul edilebilir olmadığını belirterek, şunları söyledi:
(18 Mayıs 2005 Çarşamba)

""Yukarı Karabağ ile ilgili sorunun mümkün olan en kısa zamanda sona erdirilmesi için Türkiye Cumhuriyeti Devleti kararlıdır ve bundan sonra da aynı kararlılıkla faaliyetlerini sürdürecektir""

Orgeneral Başbuğ, Bakü"deki temasları kapsamında Azerbaycan Milli Meclisi Başkanı Murtuz Aleskerov tarafından kabulünde yaptığı konuşmada, ""İlişkiler açısından baktığımız zaman elbette Azerbaycan"ın içinde bulunduğu durum, özellikle Yukarı Karabağ ve etrafındaki bölgelerin Ermeniler tarafından haksız ve insanlık dışı işgali ve işgalin bugüne kadar sürmesi elbette kabul edilebilir bir şey değildir"" dedi.

Türkiye"nin bu konuda Azerbaycan"a olan desteğini dile getiren Orgeneral Başbuğ, ayrıca 1 milyona yakın Azeri Türkü"nün topraklarını terk ederek güç koşullar altında yaşam mücadelesi verdiklerini vurgulayarak, ""Bu insanlık dışı bir durumdur, mutlaka bir çözüm bulunması lazım"" diye konuştu.

Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilere de değinen Orgeneral Başbuğ, bu ilişkilerdeki iki temel sorunun ilkinin Azerbaycan"ın topraklarının işgal altında olması, diğerinin ise Erivan yönetiminin asılsız soykırım iddiaları olduğunu belirtti.

Lozan Anlaşması ile bu konunun kapandığını, söz konusu iddialarla ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti"ne intikal eden bir şey olmadığını dile getiren Orgeneral Başbuğ, Erivan yönetiminin politikalarını bu iki konu üzerinde temellendirdiğini, ancak Ermenistan halkının aynı düşüncede olduğunu sanmadığını bildirdi.

www.nethaber.com

donpepelino 19.05.2005 10:36

noldu fazlami gidiklaniyorsun tsss o.T.
 
ohne Text

donpepelino 19.05.2005 10:38

yaziyi anlamis deyilsin ufaklik o.T.
 
ohne Text

oemer74 19.05.2005 17:48

Erzähl das mal den Armeniern.
 
Deine Argumentation trifft genau den Sachverhalt. Aber viele Armenier wollen das leider nicht begreifen.

Wir werden sehen, wer später mit einer reinen
Weste aus dieser Angelegenheit kommen wird.

Die Armenier bestimmt nicht.

frankenstein 19.05.2005 19:59

hakli olabilirsin. am burada bazilari
 
malesef bölücülükten baska bir sey anlamiyor.

frankenstein 21.05.2005 09:14

halil vaybede ögretmenlik yapiyorda..
 
ögreteceksen önce kendin bilmelisin diyorum.

goekhan84 24.05.2005 19:03

SEX! Bitte Lesen
 
Geht Leider nicht um sex sondern um das Osmanische Reich(Aber wenn ihr mehr über sex wissen wollt könnt ihr mich ja fragen)

Der Amerikanische Aussenminister hat sich in einem Zeitungsbericht (Thema war gewalt im nahen Osten)so geäußert:
Zittat Colin Powell: Um den Nahen Osten sicher zu machen muss das Osmanische Reich wieder aufgebaut weden!Zittat ende
Was ich damit sagen will ist das das Osmanische Reich das Tausend Jahre die Welt regiert hat nicht nur schlechtes gemacht hat sondern wohlstand in die region gebracht und unsere Kultur verbreitet hat!
Zu den Armeniern muß ich sagen das die Meinungen in dieser sache in verschiedene Richtungen geht...die einen sagen es war Völkermord...
WAR ES NICHT!
Die Armenier haben sich die Griechen,Albaner,Bulgaren usw als Vorbild genommen und wollten die Geschwächte Situation(Kranke mann vom Bosporus)des Osmanischen Reisches ausnutzen und dort ein eigenes land gründen!Dieser Versuch wurde nunmal Blutig nieder geschlagen...die überlebenden + frauen und kinder wurden aus der Türkei verbannt!

frankenstein 27.05.2005 10:31

Soykırım var´ diyene 10 yıl hapis!!!!!!
 
herkes bundan sonra iftiralarini bilincli yapsin.
-------------------------------------------
´Soykırım var´ diyene 10 yıl hapis
27.05.2005 - 05:34 | 70 kez görüntülendi.

TCK’nın "Temel Milli Yararlara Karşı Hareket" başlıklı 305’inci maddesinin başlığı "Temel Milli Yararlara Karşı Faaliyette Bulunmak İçin Yarar Sağlama" olarak değiştirildi. Maddede yapılan değişiklik ile temel milli yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için maddi yarar sağlayan vatandaşa ya da Türkiye’de bulunan yabancıya, 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilmesi kararlaştırıldı. Böylece, TCK’ya, "soykırım vardır diyenlere 10 yıla kadar hapis cezasını" öngören düzenleme eklendi.
TCK’nın “kanunun bağlayıcılığı” başlıklı 4’üncü maddesinde yer alan “ancak sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç işleyen kimse cezadan sorumlu olmaz” ifadesi madde metninden çıkartıldı.
TCK’nın 13’üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere ikinci bir fıkra eklendi. Yabancı bir ülkede vatandaşların devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına, devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli savunmaya, devletin sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları dışında işlediği suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılması Adalet Bakanı’nın talebine bağlandı.
TCK’nın ‘zincirleme suç’u düzenleyen 43’üncü maddesi değiştirildi. Cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlarında suçun birden fazla işlenmesi halinde birden fazla ceza verilebilecek. Önceki düzenlemede verilemiyordu.
Yasanın 103’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası değiştirilerek, çocuklara yapılan cinsel istismarın birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilmesi halinde, cezanın yarı oranında artırılması kabul edildi.
TCK’nın ‘Hırsızlık’ başlıklı 145’inci maddesinde yapılan değişiklik ile hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, cezada indirim yapılırken, ceza vermekten de vazgeçilebilecek. Böylelikle dükkandan çikolata veya baklava çalan çocuklar ya hiç ceza almayacak ya da ceza çok az olacak.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.aygazete.com/session.2.cmp?1069" target="_blank">http://www.aygazete.com/session.2.cmp?1069</a>

frankenstein 27.05.2005 19:39

Sözde demokrat olmak...................
 
Oktay EKŞİ
Sözde demokrat olmak...

oeksi@hurriyet.com.tr

BİLİMSELLİK adına ortaya çıkıyorlar, ‘resmi söyleme karşı görüşün de işitilmesi’ amacıyla konferans düzenlediklerini söylüyorlar...

Ama bırakın konuşmacıları... Davetiye gönderdikleri izleyicileri seçerken bile kendilerinden saymadıkları isimlerin salonda bulunmasına tahammül edemiyorlar.

Sonra ‘demokratlık’tan, ‘çağdaş değerlerden’ söz ediyorlar.

Bu tavır eğer onların öz benliğini yansıtıyorsa bilsinler ki, çağdaş değerlerle ilgileri Humeyni kafasının demokrasiyle ilgisinden fazla değildir.

Humeyni dedik diye ‘Doğu’ya laf ettiğimizi zannetmeyin. ‘Ermeni soykırımı iddiası yalandır’ demeyi suç sayan -ve saymak için parlamentolarına öneri verilen- Avrupa ülkeleri var ya... Aynı bağnazlık onlarda da olduğuna göre, isterseniz ‘Avrupa faşistlerinden farkları yok’ da diyebilirsiniz.

Çünkü faşizmin özünde karşı görüşe tahammül edemeyiş vardır.

Boğaziçi Üniversitesi Kültür Merkezi’nde yapılmak istenen ama sonra hükümet adına Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in ifade ettiği şiddetli tepki üzerine vazgeçilen ‘İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri’ konulu konferanstan bahsediyoruz.

Önceki gün, İstanbul’da yayınlanan Agos Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i arayarak kendisine ‘Ermenistan’da ‘Türklerin soykırım yaptığı iddiaları doğru değildir’ tezini savunmayı amaçlayan bir konferans düzenlenebilir mi?’ diye sorduk.

‘Hiçbir şekilde mümkün değildir. Çünkü soykırım orada öylesine kesin hükme bağlanmıştır ki, aksini savunma olanağı artık yoktur’ dedi.

Hani demokratik anlayış? Hani karşı görüşe hoşgörü?

Ama o onların meselesi... Biz kendimize bakmak durumundayız.

Bu konferansta aktif rol sahibi öğretim üyelerinden birinin dünkü Radikal Gazetesi’nde beyanı vardı.

‘Konferans ertelense bile şimdiden başarı olmuştur. Bu konferansın bu kadar kapsamlı ve kucaklayıcı bir şekilde tartışma yaratması bizim amacımıza ulaştığımızı gösterir’ diyordu.

Demek amaçları konuyu, bilim adamı ciddiyetiyle tartışmak değil, bir fikrin -Ermenilere soykırım yapıldığı iddiasının- propagandasını yapmakmış.

Böyle aydına da, böyle bilim adamına da yazık, hem de çok yazık.

Ama bu gerçek Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in inanılmaz derecede büyük hatasını mazur göstermeye yetmiyor.

Sayın Çiçek nasıl bir demokrasi adamıdır ki, geçenlerde İstanbul CHP Milletvekili Berhan Şimşek’in bir soru önergesine verdiği yanıtta aynen:

‘(...) Çoğulcu, özgürlükçü, hoşgörülü, demokratik toplumlarda düşünceyi açıklama özgürlüğü, sadece kabul gören ve zararsız yahut önemsiz addedilen düşünceler yönünden değil, aynı zamanda toplumun bir kısmı tarafından benimsenmeyen, kuraldışı, hatta endişe verici düşünceler için dahi geçerli olmalıdır’ der...

Ama ardından kendisini rahatsız eden düşüncelerin açıklanmasını engelleyenlerin başında yer alır.

Ötekileri yukarıda eleştirdik. Peki ya Adalet Bakanı’na ne diyeceğiz?

<a href="redirect.jsp?url=http://www.hurriyetim.com.tr/yazarlar/yazar/0,,authorid~1@sid~9@nvid~582477,00.asp" target="_blank">http://www.hurriyetim.com.tr/yazarlar/yazar/0,,authorid~1@sid~9@nvid~582477,00.asp</a>

boer 28.05.2005 10:39

dachte eschon was hat sex mit dem Thema
 
zu tun..aber wenn die amis so was aussagen, ist es bloß eine Taktik um die Türkei auf US-Politik einzustimmen und mehr auch nicht !

..Aber was das politische System des Osmanischen Reiches angeht, hat es nur deshalb so lange seinen Bestand sichern können, weil sie gegenüber anderen Völkern so liberal war; denn sie hatten alle ihre eigenständige Selbstverwaltung, es funktionierte so ähnlich wie die EU ..
..und im Millet System, wo die verschiedenen religiösen Minderheiten vertreten waren, bekamen die Armeniern den Titel der Vertrauten des Reiches udn waren besodnrs privilegiert..man arf nciht vergessen, daß die Armenier einen Großteil der osmanischen Beamtenschaft ausmachten, auch gab es zahlreiche Politiker unter ihnen; ein Großteil der Jeunetürk-Bewegung wurde von armenischen Intelektuellen und auch Militärs getragen !!!
Es gab auch armenische Mitbürger, die mit den damaligen politischen Verschwörung (Komitaci-Freischerler aus Rußland die Unruhe in den armenischen/türksichen Dörfern stifteten..)nciht einverstanden, aber diese fanden leider wenig Gehör..


empfehle das Buch von Dr. Hans Bart, Türke wehre dich, aus dem Jahre 1898.

und Bernard Lewis:. Der Untergang des Morgenlandes.

flagellumdei 01.06.2005 10:18

o.T.
 
LLLLLooooooLLLLLL







o kadar eminsen, hele bir tam METNI de , kaynagi ile birlikte, göster bakalim........ üstelik Barzani denen palyanco, SORAN"dir, yani ilk ba$ta KENDISI bir poch anlamazdı ZAZAca kaleme alınmı$ bir yazıdan!
tıssssssssssssssssssss

:-))))))))))))))))))))))))))))

kocumbenim1984 02.06.2005 17:26

Kreditkartenunternehmen droht Ärger
 
Dem Kreditartenunternehmen droht nun Ärger aus der Türkei. MasterCard, dass auch Sponsor des Champions League- Finale war, ließ Prospekte, Reiseführer o.Ä. drucken, wo Schlechtes über die Türkei steht:
Zum Einem haben die Türken tausende Kurden getötet und zahlreiche kurd. Dörfer zerstört, zum Anderen heißt es, dass das Osmanische Reich einen Völkermord an Armenier begannen habe.Egal was daran stimmt oder nicht,für mich stellt sich Frage waren diese Unternehmen. so etwas tut.

frankenstein 02.06.2005 23:11

o.T.
 
Natürlich ist es wichtig, ob es richtig ist oder nicht. türken wollen sicher ohne vernünftigen grund grund mit einem geldinstitut streit beginnen. ich habe es
über dies Thema in Politikciti etwas mehr
gelesen aber, ich bin nicht hundert prozentig sicher ob es wahr ist.

ich habe meine karte auf den tisch gelegt.
wen es wahr ist. brauche ich keine karte mehr.

das ist sicher...

frankenstein 02.06.2005 23:23

bak iste burda Politikciti
 
Türkiye Kendine Küfrettiriyor

--------------------------------------------------------------------------------

Sultanahmet"te, turistlere satılan Türkiye rehberleri görürsünüz. Bunlar Kültür Bakanlığı bandrollü ve Türk esnaf satar ama içinde Türkiye"ye inanılmaz hakaretler var.

Şampiyonlar Ligi sponsorlarından MasterCard’ın 25 Mayıs’taki final maçında dağıttığı kitapçıkta yer alan yanlış bilgilerin, turistik amaçlı satılan diğer rehberlerde de bulunduğu ortaya çıktı.



Londra’da basılan bir diğer rehberde II. Abdülhamid ellerinden kan damlar şekilde karikatürize edilmiş. Kitapta terörist Abdullah Öcalan ‘milliyetçi Kürt lider’ olarak tanıtılıyor.

MasterCard’ın dağıttığı İstanbul Rehberi’nde yer alan yanlış bilgiler, birçok rehberde var. Mavi Rehber’de Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederken katliam yaptığı yazılıyor.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.politikcity.de/forum/showthread.php?p=55808#post55808" target="_blank">http://www.politikcity.de/forum/showthread.php?p=55808#post55808</a>

frankenstein 08.06.2005 18:15

Haben die armenier noch offene.....
 
Fragen?????????

ich beantworte es gerne

wolvesdiealone 12.06.2005 01:11

Wer stark ist gibt auch Fehler zu.......
 
Ich denke wenn die Türkei tatsächlich den ersten Völkermord des 19en Jahrhunderts begangen hat, dann sollte man auch stärke zeigen und es zugeben. Ich persönlich denke schon dass es zu Verluste seitens der Armenier bei den Vertreibungen gegeben hat. Nicht umsonst wurde Talat Pasa nach dem Padisahs geführt wurde ist unakzeptabel. Warum will man nicht Moslems vertreiben? Ich bin ein streng Gläubiger Moslem, und was meine Religion mir beigebracht hat ist: Habe Respekt zu anderen Menschen egal welcher Rasse oder Religion sie angehören solange es keine Gotteslästerer sind!

frankenstein 13.06.2005 00:55

o.T.
 
ohne Text

frankenstein 13.06.2005 07:31

http://www.armenien-ermeni.de/
 
Der Schwerpunkt unserer Präsenz wird auch auf den beweisen und Widerlegungen der Armenischen Völkermord Frage liegen. Dieser Bereich wird sicher von großem Interesse für Sie sein. Schauen Sie doch einfach demnächst noch einmal vorbei! Es lohnt sich, da weitere Interresante Quellen über die Armenier-Frage folgen werden. Eine fundierte Basis von Wissen erleichtert zwar nicht die Wahrheitsfindung, trennt aber die Spreu vom Weizen, da Widersprüche in der Genozid-Auslegung und Ungereimtheiten in der Argumentation der Armenier besser zum Vorschein kommen. Nehmen Sie sich daher die nötige Zeit, um alle Themen und Fakten zu hinterleuchten.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.armenien-ermeni.de/" target="_blank">http://www.armenien-ermeni.de/</a>

frankenstein 17.06.2005 08:13

Almanya"dan Ermeni Tasarısına Onay
 
16.06.2005 16:35

Almanya"dan Ermeni Tasarısına Onay
Kabul edilen tasarıda, "Soykırım" yerine "Katliam" ifadesi yer alıyor.

Almanya"da tüm partilerin uzlaşarak hazırladığı ve 1915 yılındaki zorunlu göç sırasında ölen Ermenilerin anılmasına ilişkin tasarı, Federal Parlamentoda, tartışma olmaksızın oybirliği ile kabul edildi.
Sosyal Demokrat Parti, Hristiyan Birlik Partileri, Yeşiller ve Hür Demokrat Partinin üzerinde uzlaştığı tasarı, (Ermenilerin 1915 yılındaki tehcir ve katliamının hatırlanması ve anılması-Almanya, Türklerle Ermeniler arasındaki barışmaya katkı sağlamalı) başlığını taşıyor.

Tasarı metninde doğrudan soykırım ifadesi yer almıyor. Ancak tasarının gerekçe bölümünde, bazı bağımsız tarihçi, parlamento ve uluslararası kuruluşların Ermenilerin sürülmesi ve katledilmesini soykırım olarak nitelendirdikleri öne sürülüyor.

Tasarıda ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi"nin "Ermeni kökenli Türk vatandaşlarını" bu konuda görüşmeye davet ettiği, Viyana"da Türk-Ermeni kadın dialoğu başlatıldığı, ilk kez Türk ve Ermeni tarihçilerin bir araya gelerek belge değişiminde bulundukları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"ın Türk ve Ermeni tarihçilerden oluşan bir komisyon kurulmasını önerdiği hatırlatılıyor.

Tasarıda, Alman hükümetinden de, Türk ve Ermeni tarihçilerden oluşacak bir komisyonun kurulmasına yardımcı olması ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine katkı sağlaması isteniyor

<a href="redirect.jsp?url=http://www.trt.com.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=125401" target="_blank">http://www.trt.com.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=125401</a>

frankenstein 17.06.2005 08:15

Karar Etik Olarak Yanlış
 
16.06.2005 21:35

Başbakan: Karar Etik Olarak Yanlış
Erdoğan, Almanya"nın kararını eleştirdi:Tarih onları mahcup edecektir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Parlamentosu"nun Ermeni iddialarıyla ilgili aldığı kararı, siyasi etik olarak yanlış bulduklarını söyledi. Erdoğan, "Tarih onları mahcup edecektir" dedi.

Başbakan Erdoğan Lübnan"daki temaslarını tamamlayarak yurda döndü. Erdoğan, İstanbul Atatürk Havalimanı"nda gazetecilerin sorusu üzerine Almanya Parlamentosu"nun Ermeni iddialarına ilişkin kararını değerlendirdi.

Türkiye"nin arşivlerini açtığını ancak buna kimsenin yanaşmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, Almanya Parlamentosu"nun konuyu tartışmadan, basit lobilere feda ettiğini ifade etti.

Erdoğan, "Tarih, gelecek onları mahcup edecektir, siyasi etik olarak yanlış buluyorum. Tartışmadan böyle bir karar almak, siyasette böyle bir şey yok." dedi.

Almanya Başbakanı Schröder"in Türkiye"deki açıklamalarında, şimdiki yaklaşımının tam aksine Türkiye"yi destekleyen bir tavır sergilediğini hatırlattan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:

"Burada Sayın Almanya başbakanı tavrını koymalı, temsilcisi olduğu SDP milletvekilleri tavrını koymalıydı. Ben siyasetin omurgalı kemikli olanını seviyorum."

Başbakan Lübnan Gezisini Değerlendirdi
Lübnan"daki temaslarına da değinen Başbakan Erdoğan, bölgesel istikrar ve Irak"taki gelişmelerle Türkiye"nin İsrail-Filistin barış sürecine nasıl katkıda bulunacağını ele aldıklarını söyledi.

Erdoğan şunları kaydetti:
"Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnsiyatifi konusunda bir bilgilendirmeyi yapmanın faydalı olacağına inandık. Özellikle de demokratikleşme süreci, özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, terörle ortak mücadele, bunun yanında bölgenin refah düzeyinin yükseltilmesi bu istikamette müşterek olarak neler yapabileceğimizi kendileriyle görüşme fırsatımız oldu."

<a href="redirect.jsp?url=http://www.trt.com.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=125433" target="_blank">http://www.trt.com.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=125433</a>

frankenstein 17.06.2005 08:29

Deutschland tut sich schwer!..........
 
<a href="redirect.jsp?url=http://www.armenocide.de/armenocide/armgende.nsf/GuidesView/MagischesViereckDe?OpenDocument
" target="_blank">http://www.armenocide.de/armenocide/armgende.nsf/GuidesView/MagischesViereckDe?OpenDocument
</a>

<a href="redirect.jsp?url=http://www.hist.net/kieser/aghet/Essays/EssaySchmuhl.html" target="_blank">http://www.hist.net/kieser/aghet/Essays/EssaySchmuhl.html</a>

nokta29 17.06.2005 23:16

DEMO IN BERLIN
 
Der Antrag der durch die CDU/CSU-Fraktion ,bezüglich der Annerkennung des angeblichen Massenmordes an Armeniern durch die Türken eingebracht wurde, stimmten alle Parteien zu. Da es nur um Politisierung eines sehr ernsten Themas geht und nicht um eine Wahrheitsfindung, sind alle

ALLE TÜRKEN UND TÜRKISCHSTÄMMIGE SIND AUFGERUFEN daran teilzunehmen und Ihr Protest zu zeigen.

DEMO findet statt am 19.6.2005,sonntag, Berlin Adenauerplatz und endet dann mit einer Pressekonferenz. Es werden NUR Türkische Flaggen getragen.

Hoffe Ihr erscheint alle Zahlreich und wenn Ihr nicht kommen könnt, sagt es bitte an andere weiter.

grecos 21.06.2005 12:29

womit denn???
 
Womit beantwortest du Fragen der Armenier, na Kleiner? Du zitierst Quellen aus nationalistischen Seiten, du zitierst sites ueber die Dokumente von Lepsius, die zwar beweisen dass es einige Ungenauigkeiten gab, dennoch aber den Inhalt nicht anzweifeln, du redest grosskotzig, du beleidigst...WANN hast du denn eine zusammenhaengende Antwort, und in gutem Deutsch, gegeben???

Geh mit deinen Woelfen spielen...

frankenstein 21.06.2005 23:26

http://www.devletarsivleri.gov.tr
 
<a href="redirect.jsp?url=http://www.devletarsivleri.gov.tr/kitap/pdf/1/1.pdf" target="_blank">http://www.devletarsivleri.gov.tr/kitap/pdf/1/1.pdf</a>

frankenstein 21.06.2005 23:35

o.T.
 
<a href="redirect.jsp?url=http://www.welt.de/data/2005/02/25/544012.html?prx=1" target="_blank">http://www.welt.de/data/2005/02/25/544012.html?prx=1</a>

frankenstein 21.06.2005 23:41

o.T.
 
<a href="redirect.jsp?url=http://www.welt.de/data/2005/02/25/544012.html?prx=1

" target="_blank">http://www.welt.de/data/2005/02/25/544012.html?prx=1

</a> Die Türkische Minderheit Von West Thrazien

Man vermutet, daß die Einwohnerzahl der moslimisch - türkischen Minderheiten in West Thrazien bei rund 150.000 liegt. Nach den Lausanner Dokumenten lag die türkische Einwohnerzahl im Jahre 1923 in West Thrazien bei 129.120 und bildete zu 68% die Einwohnerzahl in diesem Gebiet. Heute bildet sie mit 150.000 Einwohnern nur 35% der Bevölkerung in diesem Gebiet. In den Jahren,als der Lausanner Friedensvertrag unterschrieben wurde und nach den Dokumenten der Lausanner Konferenz besaßen die Minderheiten 84% des Landes, heute dagegen liegt dieser Landbestiz bei 20%.

Um die moslimisch - türkische Minderheit aus West Thrazien vollständig aufzulösen, indem sie sie aussiedeln oder assimilieren ließen, wendete Griechenland folgende Strategie an:

- Sie akzeptierte nicht, daß die aus Türken, Pomaken und Zigeunern gebildete Gruppe keine homogene Minderheit war und bereitete somit den Grund für die Verteilungen vor.

- Sie akzeptierte ausschließlich die religiöse Identität der Minderheit und schwächte somit die ethnische Identität, also auch den Bezug zur Türkei, und realisierte damit die oben erwähnte Verteilung.

- Sie machte die Umsiedlungen schmackhaft um somit die wirtschaftliche Entwicklung der Minderheiten zu blockieren und um die soziale Sicherheit und die Unterstützung zu schwächen.

Die Mittel dieser Politik waren folgende:

- Paragraph 19 des Bürgergesetzbuches, daß am 11. Juni 1998 aufgehebt wurde, wurde von 1955 bis 1988 systematisch als Mittel dafür benutzt, damit die türkische Minderheit immer in ,,akzeptablem" Bereich bleibt. Durch dieses Gesetz verloren rund 60.000 Türken in West - Thrazien das Recht auf die Staatsbürgerschaft.

- Die ,,verbotene Zone", die die Assimilation der Minderheiten vereinfachte

- Die Beaufsichtigung der untragbaren Waren, um zu verhindern, daß sie mächtiger wurden, und mit der Sozialisierung nahmen sie der Minderheit das Landbesitz weg.

DIE AUFHEBUNG VON PARAGRAPH 19 IM GRIECHISCHEN BÜRGERGESETZBUCHES

In Paragraph 19 im griechischen Bürgergesetzbuches hieß es wortwörtlich:

,,Falls eine Person, dessen Herkunft nicht aus Griechenland stammt, die Absicht hat, Griechenland zu verlassen, ohne jemals wieder zurückzukehren, kann man das Urteil fällen, daß diese Person das Recht auf die griechische Staatsangehörigkeit verliert. Dieses Urteil kann man auch bei den im Ausland geborenen und dort seßhaften Griechen, die nicht zu den ethnischen Griechen anghören, anwenden. Man kann auch bekanntgeben, daß dijenigen Kinder, die im Ausland leben, nicht volljährig sind und dessen Eltern, Väter oder auch Mütter, die das Recht auf die Staatsangehörigkeit verloren haben,auch das Recht verlieren. Zur Unterstützung der Entscheidung des Bürgerrates hinsichtlich dieses Themas fällt der Innenminister dieses Urteil.

Dieses Paragraph, daß zur Aberkennung der Staatsangehörigkeit der türkischen Minderheiten im West Thrazien Gebiet verwendet wurde, nahm zwischen den griechischen Staatsangehörigkeiten, die ,,ethnische Herkunft" als Kriterium und trennte die ,,aus Griechenland stammenden" und die ,,nicht aus Griechenland stammenden". Mit diesem Paragraphen wurden Personen, die willkürlich von der Staatsangehörigkeit aberkannt wurden, keine Mitteilung geschickt. Unsere Volksgenossen erfuhren erst an den Grenzen, daß sie aberkannt wurden und bekamen auch nicht die Erlaubnis nach Griechenland zurückzugehen, um gegen diese getroffene Entschiedung Einspruch zu erheben. Man vermutet, daß rund 60.000 Volksgenossen auf dieser Art und Weise ihr Recht auf die griechische Staatsangehörigkeit verloren haben.

Das griechischen Parlament teilte am 11. Juni 1998 mit, daß sie beschlossen, Paragraph 19 aufzuheben. Außerdem gab sie, entgegengesetzt der Erwartungen von tausenden heimatlosen Volksgenossen, bekannt, daß die Aufhebung des Paragraphen die vorrigen Aberkennungen nicht beeinflußen werden, also den heimatlosen Volksgenossen die usurpierten Staatsangehörigkeitsrechte nicht wiedergegeben werde.

Der Platz, der sich nördlich der ost-west Linie , parallell zur Thrazisch - Bulgarischen Grenze, befand, 20 - 30 km. breit war, ein Drittel dieses Gebietes umfasste und in dem lediglich unsere Volksgenossen lebten, wurde im kalten Krieg als ,,millitärische Verbotszone" bekanntgegeben.

Der damalige Minister für die Nationale Verteidigung Arsenis gab bei seinem Besuch im Jahre 1995 in West - Thrazien bekannt, daß er die ,,verbotene Zone" aufheben werde. Obwohl man Einwilligung für den Eingang und Ausgang der griechischen Bürger, die außerhalb des militärischen Kontrollpunktes und außerhalb dieses Gebietes wohnten, aufgehebt hatte, gab es keine weitere Entwicklung mehr von der Erklärung Arsenis. Noch immer müssen Ausländer, die die ,,verbotene Zone" besuchen wollen, die Einwilligung von der lokalen Behörde bekommen.

Zweifelos wurde diese verbotene Zone zum abstrahieren der Minderheit von anderen Einwohnern und der Außenwelt gemacht, nicht nur um sie vor kommunistischen Eindringlingen zu schützen. Denn nach der PASOK Regierung, die seit Anfang der 80"er Jahre die Auffassung verteidigt, daß die Bedrohung nicht aus dem Norden sondern aus dem Westen kommt, müßte die Existenz dieses Gebietes nach dieser Feststellung abgeschlossen sein.

DIE DURCHFÜHRUNG IM GRENZGEBIET

Mehr als die Hälfte des griechischen Landes, in dem sich auch West Thrazien befand, wurde mit dem 1366. Gesetz im Jahre 1938 als Grenzgebiet bekanntgegeben. In diesem Gebiet mußten die griechischen Bürger, die untragbare Sachen kaufen oder verkaufen wollten, von den Komissionen, die in den zuständigen Provinzen für diesen Zweck gegründet wurden, um Erlaubnis bitten.

Seit 4-5 erlaubt man ab und zu den Verkauf von untragbaren Waren der Minderheiten unter sich oder zwischen Griechen und Minderheiten. Aber um von solchen Vekäufen abzubringen, fällt man verschiedene Maßnahmen, und verzögert diese Erlaubnis Monate lang.

DER VERSTOß GEGEN DIE MINDERHEITSRECHTE TROTZ DES LAUSANNER ABKOMMENS

a) Die Erziehung

Nach dem Abkommen im Jahre 1953 zwischen Griechenland und der Türkei wurden jedes Jahr 25 Lehrer in West - Thrazien und Istanbul ausgetauscht. Später erhöhte man im Jahre 1955 die Lehrerzahl auf 35. Aber nach einer bestimmten Zeit fing Griechenland an, die Zahl der Lehrer aus der Türkei für die Minderheitsschulen in West - Thrazien zu verringern und gab nur noch 16 Lehrern ein Visum.

b) Die Religion

Da Griechenland kein laizistisches Land war, spielten die religiösen Gesellschaften im Alltag eine gerichtliche und soziale Rolle. Die Religion, die Gewissenfreiheit und Rechte waren im Lausanner Abkommen mit generellen Ausdrücken festgelegt.

Der Text der religiösen Gesellschaften der türkischen Minderheit West - Thraziens war das Athener Abkommen im Jahre 1913. Dieses Abkommen wurde mit Gesetz Nummer 2345 im Jahre 1920 ein Teil des juristischen Systems von Griechenland. Nach dieser Justiz darf die türkische Minderheit in West - Thrazien ihre religiösen Gesellschaften mit freiem Willen bilden und ihre Muftis mit Wahlen verpflichten.

Griechenland hebte in letzter Zeit dieses Gesetz auf und setzte ein neues Gesetz in Kraft, daß vorsah, daß man die Muftis berufen müßte. Aber man sieht offen, daß diese Veränderung die Vertragsverpflichtigungen von Griechenland nicht beseitigt hat. Somit verstoß Griechenland gegen das Athener Abkommen und mit Gesetz 590/77, daß der griechischen Kirche die Metropoliten erlaubte, und mit Gesetz 2456/20, daß der türkischen Minderheit nicht das Wahlrecht gab, daß die Griechen hatten um ihre Führer und Rabbiner innerhalb der greichischen Religionsgemeinschaften zu wählen, gegen Paragraph 40 im Lausanner Abkommen.

Als nach dem Tod der Muftis in Xanthi und Komotini die griechischen Behörden, trotz der Forderung der Minderheit, die Wahlen, nac Gestz 2345, nicht organisierte, organisierte die Minderheit in Xanthis und Komotini ihre Wahlen alleine und wählte zwei Muftis. Hierauf hebte Griechenland das Gesetz 2345 auf. Die griechische Regierung beeinflußte den Mufti von Xanthis, Mehmet Emin Aga, und den Mufti in Komotini, Ibrahim Şerif, indem sie ihnen mit Gerichtsstrafen und Gefängnisstrafen drohte. Gegen den Mufti aus Xanthi liefen bis jetzt insgesamt 15 Prozeße. Der Mufti von Xanthi, dessen 11 Prozeße noch führen, wurde zu 98 Monaten ( 8 Jahren ) Haft verurteilt.

Immer noch gibt es in Xanthi und in Komotini je zwei Muftis, die die Verwaltung auf eigener Initiative gewählt und akzeptiert hat, die jedoch von der Minderheit nicht bewilligt wird.

Die religiösen Gemeinschaften und die Verwaltungsräte für die frommen Stiftungen

Gemäß Paragraph 40 des Lausanner Abkommens hatte die türkische Minderheit in West - Thrazien die gleichen Rechte, Wohltatsgemeinschaften, religiöse und soziale Institutionen, Schulen und Erziehungsinstitutionen ähnlicher art zu gründen, zu regieren und zu kontrollieren, solange sie diese Ausgaben selbst bezahlten. In diesen Institutionen durften sie ihre eigene Sprache frei benutzen und ihre religiösen Feiern nachgehen.

Der Grieche Junta, der nach dem Staatsschlag am 21. April 1967 zur Führung kam, entließ die Verwaltungsräte, die mit den Wahlen beruft wurden, und brachte seine eigenen Leute an diese Stellen. Das Vermögen der frommen Stiftungen von Xanthis wurden im Jahre 1976 noch immer von einem Beamten verwaltet, der von der Junta - Herrschaft in Griechenland beruft wurde. In Komotini aber wurde nach der Kündigung im Jahre 1989 des Beamten, der von der Junta - Herrschaft in Griechenland berufen wurde, diese Stelle einem Mufti übergeben, den man als den Kontrolleur der Verwaltung der religiösen Gemeinschaft bezeichnete.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.turk-yunan.gen.tr/deutsch/greece/violation01.html" target="_blank">http://www.turk-yunan.gen.tr/deutsch/greece/violation01.html</a>


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 05:38 Uhr.