Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Kultur & Gesellschaft (http://localhost/forum/showthread.php?t=4268)

akshalil 31.03.2005 14:13

ne yapim böyle nationalist gördümmü
 
dayanamiyorum :-)) milliyetcilige karsi accayip bir tikim var sorun bendemi yoksa? :-)

31.03.2005 14:32

Das auf TGRT ist nur ein billiger
 
Abklatsch von dem eigentlichen Hammer-Spektakel auf atv gewesen!

Yarisma degil, konserdi sanki.

Als ich das auf TGRT beim Zappen gesehen habe musste ich schmunzeln :))

carmencitta 31.03.2005 17:21

Wieso Quatsch ?
 
Wie aus von 1273 gesetztem Beitrag ersichtlich, kann KWICK seiner Pflicht als Betreiber nicht ausreichend nachkommen, wenn die Beiträge etc. in Fremdsprachen verfasst sind.

Vaybee ist ne "TR-Community", also nicht vergleichbar.



By the way …
Damia, ich würde es sogar begrüßen, wenn darauf geachtet werden würde, dass in Kindergärten und Schulen ausschließlich deutsch gesprochen wird.

Fremdsprachenunterricht selbstverständlich ausgenommen ;)

carmencitta 31.03.2005 17:26

LOL
 
Wenn Du auf so was schon scheißen musst, dann doch bitte auf deutsch :-)


Glaube mir, ich habe manchmal auch das Gefühl im falschen Land zu leben ;)

hasrett 31.03.2005 17:42

Öyle deme, ölürüm
 
ATV de olani görmedimki hic.
Ama türküleri o sahane sesleri duymak mükemmel :)

wobik 31.03.2005 17:59

Hmm,das es dafür einer Vorschrift
 
bedarf? Eigentlich gebietet es die Höflichkeit.
Ich rede in der Türkei soviel möglich ja auch türkisch? Schon um es zu lernen? Und meine Gastgeber freut das unheimlich,wenn ich mein holpriges türkisch ausprobier, um Kahve und Cay zu bestellen z.B.??
Gäste haben Vorrechte-und sollten Ihre Pflichten kennen. Die negativen Beispiele muß man ja nicht nachmachen?
*fg*

wobik 31.03.2005 18:00

sihe weiter oben..;)) o.T.
 
ohne Text

wobik 31.03.2005 18:02

Finde doch Deine Identität
 
in Dir selber? Warum brauchst Du andere? Selber groß...
*fg*

31.03.2005 19:23

Da hast Du recht. ...
 
...nur sollte es doch nicht "unhöflich" verboten werden? Es ist eine Sache der Höflichkeit und des Respekts, daß Du in der Türkei gerne türkisch versuchst zu sprechen. Finde ich übrigens tolL!
Aber wenn man im deutschen Chat so "unverschämt" ist und sich in der ausl. Muttersprache unterhält, dann ist das doch nichts außer Unhöflichkeit und spricht für sich. Aber warum verbieten? Du mußt ja auch nicht in der Türkei unbedingt türkisch reden. Das ist eine rein private Entscheidung.
NEYSE LAN! ;)))

01.04.2005 15:38

RAKAMLAR KONUSUYOR...
 
Ülkelere Göre Kitap Okuma istatistikleri

Ülkemizde 49.500 kişiye bir kütüphane düşereken, 122 kişiye bir kahvehane düşmektedir!...

Kitap okuma; hava gibi, su gibi, yemek gibi günlük hayatımızın bir parçası olmadıkça kültürel gelişmemizi tamamlamamız ve bilgi çağını yakalamamız mümkün değildir. Ekonomik kalkınmanın temel yatırımı eğitim ise kitaplar da eğitimin temel aracıdır. Okumayı öğrenenlere neyi, nerede, nasıl okuyacakları gösterilmez, okunacak yeterli malzeme ve rahat ortamlar sağlanmazsa, kazanılan okuma becerileri yok olur. Bir ömür boyu sürecek öğrenme kesilirse iyi öğrenmiş olmak neye yarar. Okunacak bir şeyin yoksa iyi okuma bilmenin ve yüksek yerlerden diploma almanın ne faydası vardır. Unutmamalıyız ki okulda öğrendiklerimizi, yeni bilgilerle beslemezsek bir süre sonra başlangıca döneriz.

Kitap okumak beyini ve bedeni genç tutar. Hayatları boyunca devamlı kitap okuyup bulmaca çözenler, 75-80 yaşlarına gelseler de en karmaşık zihinsel faaliyetleri yapabilirler. Mesela dünyaca ünlü tıp profesörü Gazi Yaşargil 79 yaşında olmasına rağmen en karmaşık beyin ameliyatlarını başarı ile yapabilmektedir. Bunun sırrını soranlara ise “Bol bol kitap okurum ve bulmaca çözerim” demiştir.
Bu bölümde bazı istatistikler vererek, olayı rakamlarla vurgulamak istiyorum; Milli Eğitim Bakanlığı’nın gençler arasında yaptığı araştırmaya göre; son bir ay içinde kitap okuma oranları şöyledir: % 61 hiç kitap okumamıştır, % 13.4 bir kitap okumuştur. Kültür Bakalığınca yapılan istatistiklere göre ise;

***

Bir yılda basılan kitapların çeşidi ülkelere göre şöyledir:

ABD 85.121
Japonya 42.217
İngiltere 64.761
Almanya 64.761
Türkiye 6.151

***

Gazete okuyanların nüfusa oranları şöyledir:

Japonya % 62
Almanya % 48
Türkiye % 5

***
Türkiye;deki kahvehane ve kütüphane sayılarının kıyaslaması ise şöyledir:

Kütüphane sayısı 1412

Kahvehane sayısı 570.000

Buna göre: 49.500 kişiye bir kütüphane düşereken, 122 kişiye bir kahvehane düşmektedir.

***

Gallup firmasının yaptığı bir araştırmaya göre bazı ülkelerdeki kitap okuyanların nüfusa ornları şöyledir:

Japonya % 14
ABD % 12
Almanya % 11
İngiltere % 11
Türkiye % 0,01

***


NO COMMENTS ARKADASLAR :-)

akshalil 01.04.2005 16:29

Agzi olan konusuyor! bir de rakamlar
 
konussun demi :-))
cok acikli bir durum kama..bak ben yine duramadim bizim vatan haininden bir yazi daha:



Yazı" lezzetinden yoksunluk, barbarizmi emzirir


BİR toplumun düzeyini, anadilini kaç kelimeyle konuşup yazdığına göre değerlendirme yöntemine "structuralisme-yapısalcılık" denmekde...
Günümüzde konuşulan Türkçe, 300-400 kelimeye geriledi; yazılan Türkçe ise 700-800 kelimeye...
Fuzuli, 3 bin kelime kullanmıştı; Victor Hugo, 20 bin; Shakespeare daha da fazla...
2. Meşrutiyet"ten bu yana, kalabalıkları kışkırtıp taraftar bulmak için kullanılan ünlü sloganlarımızdan "Vatan elden gidiyor", "Din elden gidiyor" naralanmalarına, hiçbir zaman "Türkçe elden gidiyor" kaygılanması eklenmedi.
Zamanın çarkları içinde bir toplumda anadilinin erimeye başlaması, ne bayrak sevgisiyle önlenebiliyor, ne "vatan ve milletiyle devletin bölünmez bütünlüğü" ilkesiyle...
***
Bizim geleneğimizde zaten anadilinin "yazı" boyutuyla bütünleşme yok.
1928"de Latin alfabesine geçildiği dönemde, Türkiye"nin nüfusu 15-16 milyon; okuma-yazma bilmeyenlerin oranı ise yüzde 95"in üstündeydi.
Övünüp durduğumuz bir imparatorluktan geriye kala kala, anadilini okuyup yazamayan yoksul bir kalabalık kalmıştı.
***
Bugün Türkiye 15-16 milyon aile... Kaç ailede, kendi yazarlarının kitaplarıyla süslenmiş bir kitap rafçığı var?
Ve kitapsız evlerden yetişmiş genç kuşak bürokratlar...
Anadilinin üst düzey yazı lezzetinden yoksun olduğunda, Refik Halit"in "Memleket Hikâyeleri" cildine de hamamböceğine bakar gibi bakarsın; Hüseyin Rahmi"nin "Utanmaz Adam"ına da; Mahmut Yesari"nin "Tipi Dindi"sine de; Orhan Pamuk"un "Kar"ına da...
***
Kendi anadilinin yazı lezzetinden yoksun bir höthötçü, politik bir cakalanmayla vatan ve din sevgisini de kendi tekelinde tutmaya kalktığında; tadına varamadığı bir yazarı, vaktiyle Eminönü"nde ona buna parayla dilekçe yazan, bir meydan yazıcısı olarak görecektir ve bendenizin de vaktiyle çok işittiğim bir öneriyle:
- Yazacaksa vatanı yazsın, diyecektir.
***
Yazı adamları da, tıpkı müzisyenler, ressamlar, heykelciler, mimarlar, matematikçiler, fizikçiler, kimyacılar gibi insanlığın ortak bahçesini zenginleştiren gönülsel ve beyinsel renklerdir.
Onları, gelip geçici yerel bir devlet politikasının çemberi içine hapsedemez, onlardan güttüğünüz politikaların propagandasını bekleyemezsiniz...
Eğer toplumunuzun evrensel bir itibara layık olmasını özlüyorsanız; önce bizzat kendiniz, kendi yazarlarınızın tadına varmalısınız.
***
Goethe ile Beethoven"den bu yana Almanya"nın bayrağı da, siyasal sınırları da, devlet olarak güttüğü politikalar da kaç kez değişti. Ama Almanya"nın yetiştirdiği evrensel değerler, tüm insanlığın ortaklaşa benimsediği ortak bayraklar oldu.
***
Ta öteden beri Ankara yakınır durur, kendimizi dünyaya iyi tanıtamıyoruz, diye...
Kendi yazarını, kendi ressamını, kendi heykelcini, kendi mimarını; en başta kendin tanımıyorsan, nasıl tanıtırsın ki kendini dünyaya; salt Boğaz"da şiş kebap ve sahtesi daha da dikkat uyandıran rakıyla mı?
***
Son yüzyılda kaç Türk yazarının dünya dillerine çevrilmiş olduğunun listesini çıkaracağınıza; dünya yazarlarının Türkiye hakkında yazdıkları kitaplarla, Türk yazarlarının çeşitli yeryüzü bölgeleri hakkında yayımladıkları eserlerden evrensel sergiler açacağınıza; ilan edin dünyaya hangi kitapları yasakladığınızı, hangi yazarları içeri tıktığınızı ve tüm meydanlarda öbek öbek yakın kızdığınız yazarlarınızın kitaplarını...
***
Ah ah... Kendi anadilinin yazı lezzetinden yoksun diyarlarda, "yazı"ya layık olabilmenin titreşimleri ve endişeleriyle yaşamak; bataklıkta bale yapmaya benzese de, vazgeçilmez bir tat, vazgeçilmez bir tiryakilik...
"Enayiliğine doyma" diyenler de çıkacağı için, zordur bunu anlatmak...
***
Vatanını sevme refleksi, anadilini okuyup yazma sevgisinin kuşaklar arası köprüler kuran birikimsel tadıyla bütünleşemediğinde...
Kitapları toplayıp yakma hışmı da, sürüp gittiğinde...
Ve "barbarizm" deyimi medyada yeniden manşetleştiğinde...
Şayet torunlarınız torunları, Türkçenin çile çekmiş yazarlarını merak ederlerse, küçük bir el sallasınlar onların anılarına... Unutmasınlar ki, torunların torunları da dünya önünde boyunları bükük kalmasınlar, diye çalışmışlardı onlar da...

<a href="redirect.jsp?url=http://www.milliyet.com.tr/2005/04/01/yazar/altan.html
" target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/2005/04/01/yazar/altan.html
</a>

akshalil 01.04.2005 16:42

Du irrst dich Kollege :-))
 
Es gibt gesunde Liebe,die man wirklich lernen müsste
und Es gibt patologische,sadomasochistische Beziehungen, die man auch als Liebe nennt..
Liebe setzt zwei erwachsene,gesunde Personen voraus,die sich in einer symbiotischen Beziehung entwickeln..

Genauso vergleichbare Regel gelten auch für Vaterlandslibe und für Liebe zu Nationalflagge..

Adam ucan kustan ne istiyor ya! :-)) sana selam vermeyen kusun gözlerini oyarim diyor..canin nereyi istiyorsa seni oraya götüreyim diyor..
gecen tatilde tr. ye gittim ufacik cocuklar ellerinden sapanlarla minicik serceleri katlediyorlar, bayrak sevgisi güzel de biraz da yasam,hayvan ve bitki sevgisi verelim :-))

hasrett 02.04.2005 13:31

Benim icin bu rakamlar:
 
bizim türklerin haberleri gazeteden degil, agizdan aldiklarini ifade ediyor. :)

Belki bunun icin türkler devamli, "o ne demis bu ne demis" -laflarina cok önem veriyorlar.


Düsündüren rakamlar...

03.04.2005 03:10

Bist Du Psychologe?
 
Ich gebe Dir zwar teils recht, jedoch bewegst Du Dich auf sehr dünnem Eis mit Deinen Äußerungen an gewissen Stellen.

Fachliche Fortsetzung folgt morgen!

Gute Nacht!


Ps. Gib Dir Keine Mühe im Religionsforum. Ist es nicht wert, sowie mir Deine Meinung nichts wert ist. ;)

ladypembecik 04.04.2005 14:48

o.T.
 
jede identität baut doch auf herkunft, soziales umfeld, erziehung und so weiter und so fort auf. denkst du denn, diese art von denke beeinflusst meine identität nicht? wo hast du denn deine her? von außerirdischen? ich denke nicht. du bist genauso geprägt davon.

ladypembecik 04.04.2005 15:00

o.T.
 
sag mal von was für gästen sprichst du bitte? in diesem land sehe ich nicht mehr als gast! wo bitte muss ein gast denn etwas zum etat des haushaltes beitragen? welcher gast hat weniger rechte als die gastgeber? so ein bodenloser unfug! ich bin hier kein gast, sondern habe die berechtigung in diesem land zu leben, zu arbeiten und die dementsprechenden rechte zu nutzen, genauso wie ich den pflichten nachkommen muss!

so ein blödsinniger beitrag von dir! ich kann nicht glauben, dass du türke bist!

04.04.2005 19:44

Du zählst fast die G7 auf :)
 
Ist Dir aufgefallen, daß die aufgezählten Länder zu den richsten* der Welt gehören?
Was hat da bitte die Türkei drin verloren?

Wenn es unvergleichsweise weniger Bibliotheken in der TÜrkei gibt, als türkische Cafés, dann ist das ausschließlich die Schuld der vergangenen Regierungen des Landes.
(Immer nur das Volk zu beschuldigen finde ich unangebracht.) Das Volk läßt sich von seiner Regierung "erziehen", bewußt oder unbewußt, Das Land befindet sich im kulturellen und wirtshcaftlichen Wandlungsprozeß zur westlichen Modernität und Aufschwung, und das seit über 300 Jahren. Es braucht seine Zeit, bis es eine gewisse interlektuell-kulturelle Struktur faßt. Die Türkei muß momentan schauen, wie sie die Mittel für die Legung dieser Schiene im Land, erfaßt. Darum versucht man doch u.a. in die EU zu kommen...man möchte dem Land Geld bringen und gleichzeitig eine WOHLTAT für´s Volk tun, mit mehr Verdienst und bessere Bildungsmöglichkeiten.
Bildung ist auch eine Sache des Matrialismus. (Wenn man´s nicht vormacht, macht´s auch keiner nach, sagte einst ein schlauer* Mann.)

08.04.2005 17:53

Eurovision
 
Schau ihr Euch auch immer jedes Jahr den Grand Prix de la Chanson an???

Dieses Jahr ist´s mit dem Lied hin. Rimi Rimi Ley oder so öhnlich. Klingt gräßlich und wieder ein Flopp.
Die haben Sänger wie Tarkan, Mustafa Sandal und Nazan Öcenl, schicken aber sowas dahin.
Die Leute springen eher aus sowas an, nicht auf Volksliedtümliches...

*Tst*

turkgenc 13.04.2005 14:54

Turkey 0 points
 
Ich habe mir dieses Lied gehört und habe mir gedacht:"was für eine Schande."
Die Deutschen u.a Europäer werden uns auslachen und uns lächerlich machen.
Höchstens von Deutschland wird diese Lied noch paar Punkte bekommen.
Die eigendliche Schuld liegt jedoch bei TRT.
Nicht die türkischen Zuhörer haben Rimi Rimi Ley eine Stimme gegeben, die Sängerin ist nämlich verlobt oder liiert mit einem Mitarbeiter von TRT, so dass diese staatliche Fernsehsender, von dem man es am wenigsten erwartet diese hässliche Sängerin zum Sieg verhalf.
Yaziklar olsun !!!

14.04.2005 00:27

gibts ja nicht..wo bleibt das recht zur
 
freien meinungsäußerung?

14.04.2005 09:44

BABARBAR HALILCIM ! Özledim len senle...
 
atismayi :-)

14.04.2005 09:44

TOPLUMDA YALNIZLIK ve ARKADASLIK
 
Numarayı çevirirken, nasıl oldu bilmiyorum ama çevirdiğim numaranın yanlış olduğunu bilmeme karşın telefonu kapatmadan hattın öteki ucundan yanıt verilmesini bekledim. Yaşlı bir adam aksi bir ses tonuyla yanıt verdi. "Yanlış numara!" dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

Canım sıkkın, aynı numarayı bir daha çevirdim. Aynı ses "Size yanlış dedim!" dedi ve yine telefonu yüzüme kapattı. Yanlış bir numara çevirdiğimi nereden biliyordu? Bir polis çevresinde olan bitene karşı her zaman ilgili olmak konusunda eğitim görür. Hiç düşünmeden aynı numarayı üçüncü kez çevirdim.

"Yeter artık" dedi adam. "Yine sen misin?"

"Evet" dedim. "Daha ağzımı bile açmadan yanlış numarayı çevirdiğimi nereden biliyorsunuz?"

"Bunu da sen bul!" diyerek telefonu tekrar yüzüme kapattı. Oturduğum yerde ahize elimde kalakaldım. Sonra büyük bir kararlılıkla adamı bir daha aradım.

"Buldun mu?" dedi.

"Aklıma bir tek şey geliyor... Sizi kimse aramaz."

"Tamam buldun!" dedi ve telefonu dördüncü kez yüzüme kapattı. Sinirlerim gevşediği için, gülerek aradım adamı bu kez.

"Şimdi ne istiyorsun?" diye sordu.

"Yalnızca... Bir "Merhaba" demek istedim."

"Merhaba mı?" diye sordu adam şaşkınlığını gizleyemeden. "Neden?"

"Ne bileyim. Sizi kimse aramıyorsa, bari ben arayayım dedim."

"Peki. Merhaba. Kimsiniz?"

Sonunda başarmıştım. Meraklanma sırası ondaydı. Kendimi tanıttıktan sonra, ona kim olduğunu sordum.

Adını söyledikten sonra, "Seksensekiz yaşımdayım ve son yirmi yıldır bir günde telefonla bu kadar aranmamıştım yanlışlıkla olsa da!" dedi ve gülmeye başladık.

Yaklaşık on dakika sohbet ettik. Ne ailesi ne de bir arkadaşı vardı. Yakınlarının tümü ölmüştü. Asansör görevlisi olarak çalıştığı günlere ilişkin anılarından söz ederken sesi çok içten geliyordu. Kendisini tekrar arama konusunda izin istedim.

"Neden böyle bir şey yapmak istiyorsun?" diye sorarken şaşkınlığını saklayamıyordu.

"Ne bileyim. Telefon arkadaşı olabiliriz, hani şu mektup arkadaşları gibi."

Tereddüt etti. "Yeni bir arkadaşım olmasının bence bir sakıncası yok" dedi. Sesi oldukça duyarlıydı bu kez.

Ertesi gün ve sonraki günlerde onu yeniden aradım. Sohbeti tatlıydı. Bana Birinci ve İkinci Dünya Savaşı anılarından, öteki tarihi olaylardan söz etti.

Ona evimin ve ofisimin telefon numaralarını verdim. O da beni arayabilecekti. Aradı da... Hemen hemen hergün. Yalnız ve yaşlı bir adama iyilik yapmak değildi amacım yalnızca. Onunla konuşmak benim için önemliydi, çünkü benim yaşamımda da büyük bir boşluk vardı. Yetimhanelerde, bakıcı ailelerin yanında büyümüştüm, hiç babam olmamıştı. Zamanla onu baba gibi görmeye başladım. Ona işimden, üniversitedeki derslerimden söz ediyordum. Yaşamımda psikolojik danışmanım rolünü üstlenmişti. Üstlerimden biriyle aramdaki anlaşmazlıktan söz ederken, yeni arkadaşıma "Onunla aramdaki bu sorunu bir an önce çözmem gerekiyor" dedim.

"Acelen ne?" diye uyardı beni. "Bırak aranızdaki olaylar biraz yatışsın. Benim yaşıma geldiğinde, zamanın pek çok şeyin ilacı olduğunu anlıyorsun. İşler kötüye giderse, o zaman konuş onunla." Uzun bir sessizlikten sonra, "Biliyorsun..." dedi sakin bir sesle. "Seninle kendi oğlumla konuşuyormuşum gibi konuşuyorum. Her zaman bir ailem ve çocuklarım olmasını istedim. Bu duygunun ne olduğunu anlayamayacak denli gençsin."

Hayır değildim. Ben de hep bir ailem ve bir babam olsun istemiştim. Fakat ona hiçbir şey söylemedim. Çok uzun zamandır yüreğimde taşıdığım acıyı daha fazla taşıyamamaktan korktum. Bir akşam seksendokuzuncu doğum gününün yaklaşmakta olduğunu söyledi.

Kendi ellerimle hemen çok büyük bir doğum günü kartı hazırladım. Kartın üzerinde bir doğum günü pastası ve seksendokuz tane mum vardı. Tüm iş arkadaşlarımdan kartı imzalamalarını istedim. Yaklaşık yüz imza oldu kartta. Bundan çok hoşlanacağından emindim. Dört aydır telefonda sohbet ediyorduk, artık yüz yüze gelmemizin zamanı gelmişti. Doğum günü kartını kendi elimle götürmeye karar verdim. Kendisini ziyarete gideceğimi söylemedim. Sürpriz yapmak istiyordum. Telefon rehberinden adresini buldum ve oturduğu apartmana gidip, arabamı sokağının başına park ettim. Apartmana girdiğimde postacı elindeki mektupları ayırıyordu. Adının yazılı olduğu posta kutusunu denetlerken postacı doğru yerde olduğumu işaret etti başıyla. Yüreğim heyecanla çarpıyordu. Acaba telefonda kurulan aramızdaki kimyasal yaklaşım, yüz yüze de kurulacak mıydı? İçimden bir kuşku duygusu gelip geçti. Belki de babamın beni reddettiği gibi o da reddecekti. Kapısını çaldım. Yanıt gelmeyince daha hızlı çaldım. Postacı başını kaldırıp bana baktı. "Kimse yok" dedi.

"Evet" dedim. Kendimi biraz tuhaf duyumsuyordum. "Telefonu yanıtlaması ne denli uzun sürüyorsa, kapıyı açması da..."

"Akrabası mısınız?" diye sordu postacı.

"Hayır, arkadaşıyım yalnızca."

"Çok üzgünüm" dedi üzgün bir sesle. "Bay Meth önceki gün öldü."

"Öldü mü?" dedim.

Şaşkınlık içindeydim, inanamıyordum bir türlü duyduklarıma. Sonra kendimi toparladım, postacıya teşekkür ettim ve dışarıya çıktım.

Arabaya doğru yürürken gözlerim yaşlarla doluydu. Yaşamlarımızdaki güzelliklerin ayırdına varmak kimi zaman ani ve beklenmedik bir olayla olanaklıdır. Şimdi yaşamımda ilk kez, birbirimize ne denli yakın olduğumuzu anladım. Herşey ne denli de kolay olmuştu; bir dahaki sefere kendime yakın bir arkadaşı çok daha kolay bulacaktım. Yavaş yavaş bir sıcaklık kapladı bedenimi. Birden sanki onun ters sesini duydum. "Yanlış numara!" Sonra kendisini neden bir daha aramak istediğimi sorması geldi aklıma. Yüksek sesle "Çünkü sen benim için önemlisin" dedim. "Çünkü ben senin arkadaşınım."

Açılmamış doğum günü kartını arabamın arka koltuğuna koydum ve direksiyona geçtim. Arabamı çalıştırmadan arkama döndüm bu kez fısıldadım:

"Ben yanlış numara çevirmedim. Sen benim arkadaşımdın."*



BENI COK ETKILEDIGI ICIN SIZLERLE PAYLASMAK ISTEDM DAMIA ´cik :-)

14.04.2005 10:30

cok güzell tsk ler.. o.T.
 
ohne Text

14.04.2005 10:55

rica ederim Arsi... o.T.
 
ohne Text

akshalil 14.04.2005 11:18

Ya Ümitsizsiniz..
 
Ya Ümit sizsiniz

Ya Caresizsiniz
Ya Care sizsiniz!

14.04.2005 12:19

ay ay guru verdiniz.. o.T.
 
ohne Text

14.04.2005 12:19

yani gururrrrrrrrrrrrr o.T.
 
ohne Text

14.04.2005 12:21

onlarin sevilecek halleri yok
 
Bush gibi Katilleri sevebilmen icin onlar gibi Sadist olman gerek evet
Benim bahsettigim Insan Sevgisi Insan olana karsidir ;-)

14.04.2005 13:24

AksTayyipAbi :-))) o.T.
 
ohne Text

hacikischkisch 14.04.2005 14:57

Almanci türkcesi
 
almanyadan gelen turklerin kullandigi turkce.. mesela bir almanci kizin arkadasinin hatira defterine yazdigi yazidan bir parca sunayim:
"sevgili elif, sen cok iyi bir insan, yani kizsin...."
(granieve, 15.01.2002 23:57)

almanya"ya yerleşip oranın da vatandaşı oldukları halde ne yeterince almanlaşabilmiş ne de türklüklerini koruyabilmiş almancı tabir ettiğimiz "aradaki" insanların kendi aralarında geliştirdikleri ne almanca ne de türkçe olan abuk dil.(bkz: şebnem schefer)
(minca, 04.02.2002 16:34)

morel*
filme bakmak*
mac oynayalim*
pantelon*
(bkz: rafet el roman)
(ranable, 21.07.2002 15:47 ~ 21.03.2004 21:44)

ben pazartesi akşam şihtindeyim.
bana bi druka lazım.
mekdonaldsa gidelim.
ben seni ordan abholen yaparım.
(spacetimereality, 21.07.2002 16:18)

mekıs*, tv bakmak*, tikila* , mersidis*, biemvi*.
(felis, 21.07.2002 16:23 ~ 16:48)

ştres*(roxane, 21.07.2002 16:25)

bu hafta kıranklıyım işe gitmicem.

bizim şefle konuşurum salı fray olursam ararım.
(spacetimereality, 21.07.2002 16:31)

fakültenizde alman dili ve edebiyatı öğrencileri var ise, grup halinde dolaştıklarında rahatça gözlemleyebilirsiniz bu konuşma türünü. ama başkalarıyla konuşurken normal konuşur bu insanlar...
(psi, 21.07.2002 16:33)

sinav yazdim*

sinavi basardim*

aa o filmi seyrettim, brad pittle di mi*(kwisatz haderach, 21.08.2002 15:39 ~ 15:40)

ben size bir angebot vereyim yarın alırsınız.
çocuklar spielen yapıyorlar.
(tarator, 21.08.2002 15:42)

gerci hatali bir türkce degil ama, tarih belirtirken bariz bir sekilde türkiyeli türklerden ayriliyorlar. misal yirmibir agustos yerine:


moruk, sekizinci ayin yirmibirinde izne cikiyorum.
(kwisatz haderach, 21.08.2002 15:47 ~ 15:49)

şu kaufhoftan bir ekmek, bir süt al kızım
(dreamer, 21.08.2002 16:06)

konuşanları hayatınızdan ilelebet çıkarmanız gereken konuşma biçimi.
(vito genovese, 21.08.2002 16:12)

bak bunu aldıdan aldım - aldi"den aldım demek istiyorlar
biz kaaf"a gidiyoz gelcen mi - magazaya, alisverise vs gidiyoruz
(kwisatz haderach, 13.09.2002 12:17)

sonlardaki d ve t"leri söylemiyorlar:
arbeitsam"dan mektup geldi - arbeitsamt*
dortmun cok güzel biyer
(kwisatz haderach, 13.09.2002 12:18)

sehir isimleri icin:

münüh - münih
ulüm - ulm
kölün - köln
haydarberk - heidelberg
en güzeli:
aşağıfenburk - aschaffenburg *(kwisatz haderach, 13.09.2002 12:19)

merseders*(shad0021, 27.11.2002 03:20)

mülayim-mülheim
dizbur-duisburg
bir de muayenesi gelen araçlara "senin tüfün gelmiş" demeye pek meraklıdırlar.
(grimak, 27.11.2002 03:37)

faa veee-vw yada volkswagen

devam yap- mach weiter,devam et*

bu soba neyle calisiyor? - odunla!

ne yapiyosun sen?-lehrling yapiyorum

doktordan termin* aldim.

iste oda beni drohung* etti
(katil balina, 27.11.2002 03:48 ~ 19:49)

yenge, gel giril yi. (yani: yenge, gel grill ye)
(grimak, 07.12.2002 17:52 ~ 19.03.2003 02:22)

çocuklara bayramlık almaya seunda"ya (c&a) gidirem.
(grimak, 07.12.2002 17:55 ~ 17:56)

uc kelimeden sonra istisnasiz bicimde bilion mu derler. surekli sinav yapmak gibidir bu adamlarla konusmak.
- bu aksam rtl e x film gelio* , bilion mu ?
(deja, 07.12.2002 17:59)

almanya"nin hangi regionundan stammen ediyorsa o yörenin tipik kelimelerini benutzen yaparlar "türkce` konusurken:

stuttgart-heilbronn-ulm ücgeni:

-annemgiller krank yapmisti waisch (weisst du anlaminda, yani bilion mu) *

daha kuzeyler, hessen ve üstleri:

-sizin evin kirasi soguktu, gell? (degil mi anlaminda) = sizin evin kirasina yakit elektrik falan dahil degil di mi

berlin ve civari:

-moruk sen führerscheini gecen sene yapmistin, wa? = gecen sene mi aldin ehliyetini
(kwisatz haderach, 12.12.2002 18:08 ~ 16.12.2002 14:53)

ama yerine aba* demek, nedense almanyada ilen tersini yapıyorlar.
(guru, 05.01.2003 01:40)

kapi$ : *anladin mi?
ach zu * : anladim
handy * : cep telefonu
aparat : uzaktan kumanda
salak mısın diyecekleri zaman da işaret parmaklarını alınlarına koyarak bi mimikle geçiştirir bunlar..

ahmedy 14.04.2005 16:40

Bin Türke und kann nicht türkisch
 
Hallo Community,

ich bin neu hier und habe ein Riesenproblem: Da ich von meinen Eltern auf ein Internat in Deutschland für 12 Jahre geschickt wurde um das deutsche Abitur zu machen, habe ich kein türkisch gelernt. Jetzt leben meine Eltern auch in Deutschland (Köln) und ich komme in meiner neuen Umgebung zu hause nicht zurecht. Alle in meinem Alter (20) reden fast nur türkisch, da sie kaum deutsch können. Die deutschen meiden mich, weil ich Türke bin und die Türken, weil ich kein türkisch kann. Es ist zum Verrücktwerden. Hat jemand ähnliche Erfahrungen?

Grüsse
Ahmed

14.04.2005 16:55

:))))
 
Cool, be!

Wie gehts Dir bugün, Kischksich abi?

;)

Normal aslinda, wenn man weder die eine, nede öbür Spracheyi super konusabiliyorsun Ausländer olarak. Yarim yamalik konusursun ishte, hangi Wortlar daha kolay geliyorsa...

Selams und Grüße,

Damia

14.04.2005 17:09

Cok duygulandirici...
 
...bende etkilendim.
Cok güzel ama hüzünlü bir hikaye.

Insan sevdigi birinden cekinmemesi lazim onu aramak icin.
Vakit olmayabilir. Heryerde herkes icin gecerli...

Benden de tesekkürler.

14.04.2005 17:15

Es ist schwierig, so oder so.
 
Daß die TÜrkei einen EUrovision SOng-Contest gewinnt, ist so schwierig, wie einen guten Vertreter mit einen SPitzensong für das Land zu finden.
Man darf nie vergessen, daß Dir Türkei ZU viele Antipathisanten in Europa hat, wie kaum ein anderes Land in der EU, finde ich. Die ganzen nordischen Länder und östlichen Länder bleiben bei der Punkteverteilung immer enthaltsam. E sist fast jedes Jahr ein eher kleines, aber immerhin, ein politisches Spektakel, als einfach nur ein Song-Contest.
Und da sLIed dieses Jahr ist wirklich grottenschlecht. Erst Recht keine CHance auf einen guten Platz...

LG,

Damia

xxabuzerkadayifx 14.04.2005 17:18

Du solltest dich zuerst mit deinem
 
deinem Name befassen..soweit ich weiss,nicht Ahme(d) sondern Ahme(t) muss sein.. :-))
Ahmed ist ja im arabischen raum gebräuchlich..
oder?

hacikischkisch 14.04.2005 17:27

Sartlara dementsprechend iyidir
 
ufaktan bir kopfschmerzen var ama sonst iyidir..
bir antischmerzpille aldimmi kein problem..
senin wie gehtslerin nasil? :0))

14.04.2005 17:29

Diese Probs kennen wir bestimm alle...
 
Hallo!

Ich habe zwar keine ähnlichen Erfahrungen in Bezug auf den Inhalt Deines Beitrags, aber daß man Dich nicht anerkennen will unter den verschieden Nationen, ist normal. Alles und jeder, der und das fremd wirkt, wird ausgeschlossen.
In der Türkei gelten "wir" auch als "Ausländer" und in Deutschland sowieso.
Du hast so gesehen einen Vorteil, den viele nicht genießen...

Du bist wenisgtens einer der beiden Sprachen fast vollkommen mächtig(?).

Das Integrationsproblem in Deutschland gilt für Dich somit weniger, nicht nur, weil DU auch Abitur hast und aus Dir etwas machen könntest, wenn Du wolltest.
Wenn Du auf die Uni zu gehen gedenkst, dann könntest Du doch umsonst Sprachkurse belegen.
Die Alternative sind andere externe Sprachkurse, die dann zwar etwas kosten, oder Du beläßt es beim alten Deutsch.

Lieben Gruß,

Damia

14.04.2005 17:33

Bende gutum, danke...
 
TGRT´de serie bakiyom, Untertielli varya...biraz lernen yapiyom.
...zaten beibringen yapmak icin yapmislar deutsch bilmeyen Türkeler icin o yöntemi.
Danke und tesekkürler.

:)

14.04.2005 17:39

Wir Türken und Haustiere...:)
 
Warum haben Türken eigentlich kaum Haustiere?
Liegt das bei den Älteren an der Relgion, die es verbietet, Tiere im Haus zu halten, wenn man betet? Es heißt zumindest immer ja, aber Ekel* vor Tieren ist ja auch vorhanden.(?)
Oder weil man einfach zu faul ist, eh nicht tierfreundlich, und kein Geld für "Viehchs" ausgeben will?
Ich hab´zumindest 4 Stück und die kleinen stimmen mich unheimlich zufrieden, wenn ich mal sauer bin oder gelangweilt.
Haustiere scheinen aber nicht allgemein in die Kultur der Türken zu passen...

hacikischkisch 14.04.2005 17:41

Acshsoo tabii ya
 
eigentlich o dizilerin cogu oldukca blöd ama o altyazi olayi cok interasant.cok sey lernen yapilabilir orda..bazen de cok komisch überzetzen yapiyorlar..
nerdeyse totlachen oluyom..
auf jeden Fall bakmaya deger..iyi keyifli izlemeler sana..

kischkisch


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 00:42 Uhr.