Einzelnen Beitrag anzeigen
  #79  
Alt 25.11.2004, 22:40
Benutzerbild von omer2000
omer2000 omer2000 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard UCUZ KAHRAMANLAR

Bir Arap atasözü vardir: ,,Vadi bos oldugu zaman tilki valiligini ilân eder!” Su anda öyle bir dünyada yasiyoruz ki, ilim meydani bostur ve bos kalmistir. Ilmiyle, irfaniyla, amel ve takvasiyla o mümtaz sahsiyetler, o seçkin simalar Dar-i Bekâ’ya çoktan intikal etmisler ve gitmislerdir. (Nür içinde yatsinlar!) Fakat tefsir, hadis, fikih sahasinda ölmez eserler, tükenmez kaynaklar birakmislardir. Bu meyanda, bu ilimlere temel tasi mesabesinde Sarf, Nahiv, Mantik, Belagat gibi ilimlerde de varliklarini göstermisler, o sahada faydalanacagimiz imkânlari hazirlamislardir.

Fakat, Cumhuriyet’in gelisiyle medreselere sed çekildi; ne alt yapida ne de üst yapida (dibde-kösede yetisen ve yetistirilen mahdut istisnalarin disinda) hoca yetismedi. 1950’lerden sonra imam-Hatip okullari ve üst kisimlari açildi ise de programin kisirligi sebebiyle ilmihal bilgisini vermenin ötesine gidilemedi. Ama ortaligi dolduran diplomalilardan ilmi seviyesini itiraf eden azinligin disinda kalan çogunluk eslâf ulemanin miras biraktigi alet derslerini, usul ve füru ilimlerini okuyup ilim babinda derece alacaklari yerde, bunlara lüzum görmediler. Bununla da kalmadilar, ,,Insan bilmediginin düsmanidir!” kabilinden ilme de ulemaya da düsman oldular.

Bu kötü durum sürüp giderken, bunlarin içerisinden mezhepsizler töredi, bunlarin içerisinden mealciler töredi, bunlarin içinden kavramcilar töredi ve hatta bunlarin içinden tefsirciler ve müctehidler töredi. Neden? Çünkü, vadiyi bos bulan tilki, kendini vali ilân eder de bizim ucuz kahramanlar kendilerini müctehid ilân etmezler mi, müfessir ilân etmezler mi? Ve hatta aralarinda is bölümü yaparak kimi falan surenin ahlakî yapisini, kimisi filan surenin sosyal yapisini, bir baskasi da bir baska surenin iktisadî yapisini tetkik ve tahkik ederek külliyeler meydana getiremezler mi? Ve dolayisiyla bunlardan her biri birer alim (!) ve allâme (!) olur çikarlar. Hatta bunlarin içinden, cehaletin verdigi cüretle daha da ileri gidenler olur. Hem de o kadar ileri giderler ki, baslarindan büyük sözler söylerler ve derler ki: ,,Biz Ehl-i Sünnet’in âlimlerini de, kaynaklarini da yargilayacagiz, sorgulayacagiz!” Aman Ya Rabb’i, ne günlere kaldik!.. Cehalet ne kötü seymis!.. Ilim kaçkinlarina da cihad kaçkinlarina da artik ,,Dur!” demenin zamani gelmedi mi?!.

BEYLER! NEREYE GIDIYORSUNUZ?

Ilimsiz ne tefsir yapilir ne de dervislik!.. Eskiler çok yerinde söylemisler ve demisler ki; ,,Yarim molla dinden, yarim hekim candan eder!” Bunlar ise ne yarim, ne de dörtte bir!.. Gene atalarimiz söylememis mi? ,,Cahilin sofusu seytanin maskarasidir!”

0 halde ne siz medreseden geçmeden tefsir erbabi olabilirsiniz ne de siz tekke erbabi olabilirsiniz!.. Biriniz insanlari dinden edersiniz, biriniz de seytanlara maskara olursunuz ve bu, sizlere çok pahaliya mal olur. Dünyada rezil, ahirette zelil olursunuz! Geliniz bu babda Imam-i Suyuti’yi dinleyelim:

,,Tefsir için gerekli ilimler:

1- Lügat ilmi:

Vaz’i hasebiyle müfret lafizlarin serh ve medlulleri ancak bu ilim sayesinde bilinir. Mücahid söyle der: ,,Allah ve ahirete iman eden kimse için helal olmaz ki, Arap lügatini bilmeden Allah’in kitabi hakkinda söz söylesin!”

2- Nahiv ilmi:

Nahiv ilmini bilmeyen, cümlede yer alan kelimelerin i’rabini ve dolayisiyla görevini bilemez, yanlis mana verir...

3- Sarf Ilmi:

Kelimelerin mense ve yapilari, (yani i’lal, idgam, kalb ve hazif gibi halleri) ancak bu ilmi tahsil etmek suretiyle elde edilir. Istikak ilmi de bu babdan olup daha çok kelimenin hangi maddeden geldigini ortaya koyar. Mesela: Mesih kelimesinin asli ,,seyahat” midir yoksa mesih kökünden midir?

4- Belagat ilmi (Meânî, Beyan ve Bed’i ilimleri): Çünkü ancak bu ilimlerle; ifade yönünden terkiblerin özellikleri, delaletin vuzuh ve hafi oluslari yönünden özellikleri, kelami tahsin yönünden hususiyetleri ortaya çikar.

5- Usulü’d-Din:

Itikadi ilgilendiren ayetlerin te’vil ve tefsiri ancak bu ilimle ortaya çikar ve açiklik kazanir.

6- Usul-i Fikih ilmi: Ayetlerin çesitli yönleriyle hükümlere delaletleri bu ilmin verdigi ölçülere göre kendini gösterir.

7- Esbab-i Nüzul: Hedefi mâlum;

8- Nasih ve Mensuh;

9- Fikih;

10- Mücmel ve mübhemi beyan eden hadisler;

11- Kiraet ilmi: Kiraet vecihlerinin farkliligi, mananin farkliligina delalet eder.

12- Mevhibe ilmi:

Bu ilmi, Allahü Teala, ilmiyle amel eden âlimlere lütfeder. ,,Kim bildigi ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini de bildirir!” mealindeki hadis-i serif buna isarettir.

Imam-i Suyuti bu ilimleri kaydettikten sonra diyor ki:

,,Ibn-i Ebiddünya diyor ki: Kur’an ilimleri ve bu ilimlerden istinbat edilenler, sahili olmayan bir denizdir. Bu ilimler birer alet ilmidir. Bunlari tahsil etmeden kimse müfessir olamaz. Bunlarsiz, Kur’an’i tefsire kalkisirsa kendisinden yasak edilen fikre dayanmistir.”

,,Bir kimse Kur’an üzerinde kendi reyile konusursa isabet etse de o hata etmistir.” (Ebu Davud, Tirmizi, Neseî)

,,Ilimsiz Kur’an hakkinda yorum yaparsa, o ateste yerini hazirlasin.” (Ebu Davud)

Iste Imam-i Suyutî’nin ,,El-Itkan” isimli ,,Usul-i Tefsir” kitabindan mevzumuzla alakali aktarmalar yaptik. Simdi günümüzün manzarasina baktigimizda görüyoruz ki, yukarida zikri geçen ilimleri tahsil etmis olmak söyle dursun, belki de isimlerini dahi ilk defa duyan kisilerden bir kismi, tefsir okutmaya hem de kavram ismi altinda tefsir okutmaya kalkiyor veya yine bu ilimlerin isimlerini duymasi bir tarafa, ,,Nasara, yensuru” dememis kisilerin de böylelerinden ne isim altinda olursa olsun, tefsir okumaya çalisiyor. Bu hal kötü niyyetin bir eseri degilse, büyük bir cehaletin ifadesidir. Bunun baska türlü bir izahi yoktur...

Böylelerine halisâne tavsiye ve tebligimiz odur ki, ya zikredilen ilimleri tahsil etsinler ve bu sayede yapilan tahlil ve tefsirleri rahatça anlama firsatini bulsunlar. (Tabirimize dikkat edilsin: Ictihad yapsinlar, ahkâm çikarsinlar, mefhum ve kavramlardan söz etsinler demiyorum, ,,Yapilan tefsir ve yorumlari kolayca ve rahatça anlasinlar!..“ diyorum.) Ya da ayet ve hadis meallerini ve bunlarin tefsir ve serhlerini sadece bir fikir edinmek için okusunlar, okuyabilirler...

Bu bahsi bir hadis-i serif’in mealiyle bitirelim: ,,Allah, insanlarin (gögüslerinden) ilmi çekip almaz. Lâkin âlimleri almak suretiyle alir. (Ortada) âlim kalmayinca, insanlar cahilleri basa geçirirler. Onlar da kendilerine sorulanlar hakkinda ilimsiz fetva verirler. Hem kendileri delalete düserler hem de baskalarini delatete düsürürler (yani hem dall hem mudil olurlar).” (Ibn-i Mace, Mukaddime: 8, Abdullah b. Amr b. El-Ass’tan)

Cemaleddin Hocaoglu (Kaplan) {R.A}