Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Aktuelles


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1  
Alt 24.11.2011, 15:25
Benutzerbild von Der_Levantiner
Der_Levantiner Der_Levantiner ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 25.08.2011
Beiträge: 1.188
Standard Primat davranışı ve cinsel baskı kültürü I

Iste Kürtler ve köpekler vadisinde kuzey/güney catismasinda, yer gök arabesk zirlamasiyla inlerken, Türk kadinin sucu ne? Kadina siddet, arabesk ve maganda kültürünü bir birinden ayirmamak ve puzzle tümü olarak görmek gerekir.... Bir de onuru ve bedeni cahil cühela erkekler tarafindan ayaklar altina alinan Türk kadinina, cennet onlarin ayaklarinin altinda denmesini hic icime sigdiramiyorum. Cennet onlarin bu dünya da ayaklarinin altinda niye degil. Toplum olarak bu ARABESK TOPLUMUNDAN KUSAYIYA KADAR NEFRET EDIYORUM

Malesef kadina siddet bir gercek. Hele ileri demokrasi vaad eden ampülü patlamis KARA PARTI düzeninde doruk noktaya ulasti.

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=273910

Kadın haklarına ısrarla odaklanmak, kadınlar üzerinde cinsel şiddeti azaltabilir..

Bilim Teknik


Cumhuriyet- Kadın haklarına daha yoğun bir biçimde odaklanmak, yalnızca günümüzde yaşanan cinsel baskı düzeyini azaltmakla kalmayıp, toplumu da tümden değiştirebilir. Kadınlar, gerek siyasal gerekse ekonomik açıdan, daha büyük bir toplumsal güce sahip olurlarsa, toplumun sağladığı güçlü destek ağları sayesinde erkeklerin uyguladıkları cinsel baskıya da çok daha kolay karşı koyabilirler. Bu toplumsal güç erkek kültüründe genç erkeklerin cinsel yaklaşımlarında kadınlarla etkileşimlerini olumlu yönde etkileyecek bir değişimi de beraberinde getirecektir.

Elizabeth Wilde’ın ağzına bezler tıkıştırılmış ve elleri arkadan bağlanmıştı. Efendisi John Lumbrozo kıza durmadan tecavüz ediyor ve karşı koyacak olursa onu öldüreceğini söylüyordu. Daha sonra 22 yaşındaki hizmetçi kızın gebe kaldığı anlaşılınca, tanıkların belirttiğine göre, Maryland’li saygın bir hekim olan Lumbrozo kıza çocuğu düşürmesini sağlayan bir kimyasal vermişti. Elizabeth Wilde 1663 yılının sıcak bir Haziran günü “pıhtılaşmış bir kan yumağı” dünyaya getirirken, tecavüzcüsü de baş ucundaydı ve cansız dölütün bedeninden atılması işlemini gerçekleştiriyordu.

Tarihçi Amanda Lea Miracle bu olayla ilgili denemesinde, “Doktor lazımlığın içindeki dölüt ve döleşini sokağa döktü. Komşuların da belirttiği gibi, yoldan geçen bir domuzun bunu bir çırpıda yiyip bitirecek olması genç kız için bir başka küçük düşürücü durumdu,” diye yazıyordu.

Lumbrozo daha önce iki başka hizmetçisine de cinsel baskı uygulamıştı. İlkinde kadının kocasının, cinsel saldırıdan ötürü değil de, dedikodular yüzünden kendi saygınlığını yitirdiği gerekçesiyle aleyhine dava açması üzerine Lumbrozo kadınla cinsel ilişkiye girdiğini kabul etmişti.

İkinci olayda da Lumbrozo kadına kocasının kendisine olan borcu yüzünden cinsel saldırı girişiminde bulunduğunu öne sürmüş, mahkemede verdiği ifadeye göre, “kadını yatağa itmiş, ancak çığlıkları karşısında gitmesine izin vermişti.” Ancak bu dava da cinsel birleşme söz konusu olmadığı için düşürülmüştü.

350 yıl değişmedi

Geçtiğimiz yüzyılda kadın hakları ve cinsel eşitlik gibi konularda kayda değer gelişmeler sağlanmış olsa bile, yukarıda örneği verilen ve yaklaşık 350 yıl önce yaşanan bu olaya benzer olaylara günümüzün gazete manşetlerinde sıklıkla tanık olunuyor. Daha birkaç ay önce IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn otel hizmetçisine cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alındı.

İstatistikler, dünyada kadınlar tarafından her yıl cinsel suçlardan on binlerce dava açıldığını ortaya koyuyor. Cinsel suçlara karşı giderek daha ciddi bir tavır takınılsa da, bu kapsamda açılan davalar yüzünden yine de çok büyük miktarlarda paralar ödenmek zorunda kalınıyor.

O halde, neler oluyor? Cinsiyetler arasında yaşanan bu türde bir eşitsizlik insanın doğasından kaynaklanan bir özellik midir, yoksa bu durum söz konusu olayların yinelenmesini önleme konusundaki başarısızlığımızın bir sonucu mudur?

Primat uzmanları ve evrimsel dirimbilimciler bu soruyu ciddi bir biçimde ele alarak konuya farklı biçimde yaklaşmamızı sağlayacak denli şaşırtıcı sonuçlar elde ettiler.

Martin Muller ile Richard Wrangham kısa bir süre önce yayına hazırladıkları “Primatlar ve İnsanlarda Cinsel Baskı” adlı kitabın giriş bölümünde, kimi primat türlerinde erkeklerin kendileriyle cinsel ilişkiye girmek istemeyen dişileri birleşmeye zorlamak amacıyla güce başvurduklarına dikkat çekiyorlar. Böyle bir eğilimin işe yarayıp yaramadığı tartışılır, ancak cinsel baskının çiftleşme eğiliminin son derece önemli bir düzeneğini oluşturduğu su götürmez bir gerçek.

3 farklı cinsel baskı

Araştırmacılara göre gerek insanlar, gerekse insan dışındaki primatlar için geçerli olan üç farklı cinsel baskı biçimi söz konusu: taciz, yıldırma ve cinsel birleşmeye zorlama.

Bunlardan en yaygın olanı, erkeklerin sürekli olarak birleşme girişiminde bulunup bedelini dişilerin ödemek zorunda kaldıkları, taciz.

Yıldırma, erkeklerin birleşme istemine karşı koyan dişilere uygulanan fiziksel şiddet eylemlerini içeriyor.

Cinsel baskının en az tanık olunan biçimi ise, zorla birleşme. Araştırmacılar zorla birleşme dışındaki iki cinsel baskı biçiminin Japon makakları, habeş maymunu olarak da bilinen babunlar ve en yakın akrabalarımız şempanzeler arasında uzun erimde üremeyi olumlu yönde etkilediğini gösteren son derece inandırıcı kanıtlar elde ettiler.

Bu da, en azından söz konusu üç canlı türü için, cinsel baskının erkeklerin cinsel davranışlarında uyarlayıcı bir taktik olarak seçilmiş olduğuna işaret ediyor.



Peki insana ne oluyor?

Peki, ya insanlar için ne demeli? Özel yaşamın gizliliği ilkesinden ötürü araştırmacılar bu soruya kesin bir yanıt getirilmesinin son derece güç olduğuna dikkat çekiyorlar. Ancak kayda geçen aşırı düzeyde yıldırma biçimleriyle ilgili istatistiklerin bizlere çağdaş toplumlarda cinsel baskının ne denli yaygın olduğu konusunda en azından bir fikir verebileceğine inanıyorlar.

Evrimsel ruhbilim uzmanı Martin Daly 1996 yılında merhum eşi Margo Williams ile birlikte yaptığı ve bu soruyu yanıtlamak amacıyla 1965-1990 yılları arasında Britanya, Kanada ve ABD’de karısını öldüren erkeklerle ilgili istatistikleri incelediği bir araştırmanın verilerini yeniden gözden geçirip yayımladı.

Daly ve Williams da, tıpkı insan dışındaki primatları inceleyen araştırmacılar gibi, “üretkenlik değeri” yüksek olan kadınların cinsel baskıya daha çok tanık oldukları varsayımından yola çıktılar. Bir başka deyişle, doğurganlık olasılığı daha uzun erimli olan genç kadınlar karşısında erkeklerin korkutma ve şiddet uygulama eğilimi de daha fazla olmalıydı.

İstatistiklerin de gözler önüne serdiği gibi, araştırmacıların elde ettikleri sonuçlar bu savı destekliyordu. Kocaları tarafından öldürülen kadınların çoğunluğu ergenlik dönemi ile 24 yaş arasındaki kadınlardan oluşmaktaydı. Bunu 25-34 yaşlar arasındaki kadınlar izlerken, en düşük öldürülme oranına menopoz dönemine yakın ya da menopoz sonrası kadınlar (50 yaş ve üzeri) arasında tanık olunmaktaydı.

Söz konusu eğilimin gerek evli, gerek evli olmayan kadınlar için eşit düzeyde geçerli olması bu tür cinayetlerin bir olasılıkla öteki cinsel şiddet suçlarıyla benzer dürtülerle işlendiğine işaret etmekteydi.



Yaşlı erkeklerin şiddeti

Wilson ve Daly, genç erkeklerin şiddete daha eğilimli olacakları ve bu yüzden de eşlerine daha çok cinsel saldırıda bulunacakları inancına karşın, genç kadınlarla birlikte olan yaşlı erkeklerin gerçekte genç erkeklere kıyasla çok daha sıklıkla yıldırma eylemlerine başvurduklarına da tanık oldular.

Bu sonuçlar insan dışındaki primat türlerinin erkekleriyle bire bir örtüşse de, kültür ve çevresel koşulların yarattığı farklılıklardan kaynaklanan olası eğilimlerin giderilmesi için, elde edilen sonuçların Batılı olmayan toplumlardan elde edilen sonuçlarla karşılaştırılması gerekiyor.

Ne var ki, insan evrimiyle ilgili çıkarımları değerlendirirken dirimsel özelliklerin bir yazgı olmadığını da unutmamak gerekiyor.

İnsan dışındaki primatlarla ilgili araştırmalar kendi türümüzü daha iyi kavramamıza olanak sağladığı gibi, birtakım sorunlara çözümler de sunabiliyor.

Primatlarda cinsel baskı konusunda göz ardı edilmemesi gereken son derece önemli bir özellik, cinsel baskının nerelerde ve neden görülmediğidir.

Dört ile altı milyon yıl önce her ikisiyle de ortak bir atayı paylaştığımızdan, bonobolar da bizlere en az şempanzeler denli yakındırlar. Bu iki türün yolları yaklaşık bir milyon yıl önce ayrıldı. Erkeklerin günümüzde de dişilerden az daha büyük olmaları gerçeğine karşın, erkek bonoboların cinsel baskı uyguladıkları tek bir olaya henüz tanık olunmadı.
  #2  
Alt 24.12.2011, 12:56
Benutzerbild von Billy73
Billy73 Billy73 ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 24.12.2011
Beiträge: 1.848
Standard

Der Haken an der Geschichte ist, dass die Bonobos die Verlierer bei den Primaten sind.
Sie sind fast ausgestorben. Können sich nicht erfogreich gegen andere Primaten durchsetzen.
Gegen Schimpansen haben sie keine Chance. Sie sind zu friedfertig.

Wenn friedfertigkeit, Matrirchat erfolgreich sein würden, dann wäre Tibet das erfogreichste
Land. Tja, es geht halt ums Überleben. Hilf ja nix, dass wir friedfertig miteinander Leben und
von ausswärts irgendwelche "Primaten" über uns herfallen, versklaven und töten. Ist auch nicht
Sinn der Sache.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu