Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Aktuelles


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1  
Alt 16.02.2015, 16:52
Anonymus
 
Beiträge: n/a
Standard Hâbil (ve Kâbil)

Kur'an-ı Kerîm'de kıssaları yeralan, Hz. Âdem (a.s)'ın iki oğlu. Kur'an'da bu isimler zikredilmeden, tafsîlâta yer verilmeden kıssanın sadece ibret alınacak tarafları anlatılır.

İslâm dini etrafa nur ve huzur saçtıkça, putperestler kadar yahudî ve hristiyanların da yeni dine ve daha genel olarak, yeni olan herşeye düşmanlık duyguları kabarıyor, hasetleri sınır tanımıyordu. Bazı Yahudîler İslâm'a ezici bir darbe vurmak için Hz. Peygamber (s.a.s) ve önde gelen bazı sahabîleri öldürmek için tuzak kurmuşlardı. Yemeğe çağırma bahanesiyle biraraya toplayıp yok edeceklerdi. Fakat Allah'ın (c.c) lütfuyla Hz. Peygamber'in bu suikastten haberi oldu ve yemeğe gitmedi. Buna rağmen Hz. Peygamber onlara kahır elini değil, lütuf elini uzattı. Bilhassa onların neslinden gelecek müslümanlar olacağı umuduyla, affetme büyüklüğünü gösterdi.

Hâbil ve Kâbil kıssası, yahudîlerin Hz. Peygamber'e karşı düzenledikleri suikast planlarıyla büyük benzerlik gösterdiğinden, Kur'an onları ince ve anlamlı bir şekilde kınamaktadır. Kıssanın önemli tarafları anlatılarak, hikmetini anlamak müslümanlara bırakılıyor. Zaten Kur'an'da uygulanan ilâhî metodlardan biri de budur.

Siyer müelliflerinden çoğu ve İbn İshâk'ın rivayetine göre Hz. Havva yirmi batında, ikizler hâlinde kırk çocuk doğurmuştur. Bu ikizlerden biri oğlan, diğeri kız oluyordu. Allah Teâlâ Âdem (a.s)'a, bu ikizlerden her birinin kız ikizini, diğer ikizin erkeği ile evlendirmesini vahyetmişti. Bu hükme uyularak, Âdem (a.s)'ın büyük oğlu Kâbil ile daha küçük oğlu Hâbil de birbirinin kız ikiziyle evleneceklerdi. Fakat Kâbil'in ikizi olan kız (Aklimâ), Hâbil'in ikizinden daha güzeldi. Bu sebeple Kâbil bu değişmeye razı olmamış, Aklima ile kendisi evlenmek istemişti. Âdem (a.s) bu isteğin gayr-i meşrû olduğunu ne kadar izah etti ise de Kâbil'e söz dinletemedi. Sonunda Kâbil'in ikizi Aklimâ hakkında birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul görürse Aklimâ ile onun evlenmesini çare göstermiş, bunun üzerine birer kurban takdim etmişlerdi (Tecrid-i Sarîh terc., IX, 84).

Tefsirlerde ve diğer İslâmî eserlerde geçtiği gibi Kâbil ziraatçı, Hâbil ise çobandır. Kâbil'in kurbanı değersiz cılız başaklardan oluşan bir demetti. Üstelik cılız başaklar arasındaki dolgun bir başağı kurban etmeğe kıyamayarak yemiş, Hâbil ise beğendiği bir koyunu, hem de geciktirmeden, kurban etmişti (Hasan Basri Çantay, Kuran-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, I, 162). Hâbil'in kurbanı kabul görmüş, o zaman âdet olduğu üzere gökten inen beyaz bir ateş parçası Hâbil'in kurbanını yakmıştı (Tecrîd i Sarîh tercümesi, IX, 84; İbn Kesir, Tefsir, III, 76-79).

Kıssanın bundan sonrası Kur'an-ı Kerîm'de şöyle ifade edilir: "Onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını hakkıyla oku (çünkü onlar bu kıssanın tıpatıp uyduğu kimselerdir). Hani Âdem'in iki oğlu birer kurban takdîm etmişlerdi de (her nedense) birinden kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine; Ahdim olsun) seni katledeceğim' dedi. Diğeri ise, Allah ancak muttakîlerden (kurban) kabul eder. Öyleyse Allah'tan kork, niyetini düzelt. Eğer sen, beni öldürmek için elini kaldırsan bile, ben seni öldürmek için elimi kaldıracak değilim. Çünkü ben Rabbü'l-âlemîn olan Allah'tan korkarım. Dilerim ki sen, kendi günâhınla birlikte benim günâhımı da yüklenesin ve de cehennemlikler den olasın. İşte zalimlerin cezası budur' dedi.

Nihayet (Kâbil Hâbil'i) öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürerek zarara uğrayanlardan oldu.

Sonra Allah kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini ona göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Çünkü ilk defa bir ölüm oluyor ve Kâbil gömmeyi düşünemiyordu. Yapacağı işi bir kargadan öğrenince) "Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü örtmek konusunda, bu karga kadar (bile) olamadım' dedi de ettiğine yananlardan oldu" (el-Mâide 5/27-31).

Bazı rivayetlere göre, karga başka bir kargayı öldürdü veya bir karganın leşini buldu ya da beraberinde getirdi, yeri eşeleyerek gömdü ve Kâbil'e örnek oldu.

Kâbil'in duyduğu pişmanlık "tövbe pişmanlığı" değildi. Yapmaya cesaret topladığı hâdisenin, karşılığını görmediği, katlanmak zorunda kaldığı vicdanî eziyyet ile çektiği sinir yorgunluğu içindi.

Bu fecî hâdise cereyan ettiği sırada, Hz. Âdem bütün oğullarını Kâbil'e emânet etmiş ve başka bir yere gitmişti. Dönüşünde hâdiseyi duyunca çok üzüldü ve Kâbil'e lânet-beddua etti. Bunun üzerine Kâbil de kızkardeşini alarak babasının yanından uzaklaştı, Yemen taraflarına giderek ölünceye kadar oralarda kaldı (Taberi, Tarih, I, 80).

Sonuç olarak, denilebilir ki daha önce "yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek olanları mı yaratacaksın?" (el-Bakara 2/30) diye, hayretle soran meleklerin ifadeleri ilk defa gerçekleşiyor; insanları iğfal edeceğini söyleyen şeytan yeryüzünde ilk başarıyı kazanıyordu. Bu mücâdele, insanlar için imtihan yeri olarak yaratılan dünya hayatının tabiî bir gerçeğiydi.

Hz. Osman'ın şehid edilmesi hâdisesi üzerine Sa'd b. Ebî Vakkâs, "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Öyle bir fitne gelecek ki oturan, ayakta olandan, ayaktaki yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlı olacak" Hz. Sa'd, "Eğer evime girer beni öldürmeye yeltenirse ne yapayım' der. Hz. Peygamber, "Hz.Âdem'in oğlu gibi ol' buyurur" (Ahmed b. Hanbel, I, 185).

Kur'an ı Kerîm'de kısaca temas edilen bu kıssa ile ilgili İsrailiyyat çeşitli kaynak ve araştırmalara yansımıştır. (Bu konudaki geniş bilgi için bk. A. Aydemir, Tefsirde İsrailiyyat s. 272 vd.).

http://www.sorularlaislamiyet.com/ar...-ve-kabil.html
  #2  
Alt 16.02.2015, 22:34
Benutzerbild von Imogdi
Imogdi Imogdi ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 23.06.2012
Beiträge: 2.236
Rotes Gesicht

Zitat:
Zitat von Anonymus Beitrag anzeigen
Kur'an-ı Kerîm'de kıssaları yeralan, Hz. Âdem (a.s)'ın iki oğlu. Kur'an'da bu isimler zikredilmeden, tafsîlâta yer verilmeden kıssanın sadece ibret alınacak tarafları anlatılır.

İslâm dini etrafa nur ve huzur saçtıkça, putperestler kadar yahudî ve hristiyanların da yeni dine ve daha genel olarak, yeni olan herşeye düşmanlık duyguları kabarıyor, hasetleri sınır tanımıyordu. Bazı Yahudîler İslâm'a ezici bir darbe vurmak için Hz. Peygamber (s.a.s) ve önde gelen bazı sahabîleri öldürmek için tuzak kurmuşlardı. Yemeğe çağırma bahanesiyle biraraya toplayıp yok edeceklerdi. Fakat Allah'ın (c.c) lütfuyla Hz. Peygamber'in bu suikastten haberi oldu ve yemeğe gitmedi. Buna rağmen Hz. Peygamber onlara kahır elini değil, lütuf elini uzattı. Bilhassa onların neslinden gelecek müslümanlar olacağı umuduyla, affetme büyüklüğünü gösterdi.

Hâbil ve Kâbil kıssası, yahudîlerin Hz. Peygamber'e karşı düzenledikleri suikast planlarıyla büyük benzerlik gösterdiğinden, Kur'an onları ince ve anlamlı bir şekilde kınamaktadır. Kıssanın önemli tarafları anlatılarak, hikmetini anlamak müslümanlara bırakılıyor. Zaten Kur'an'da uygulanan ilâhî metodlardan biri de budur.

Siyer müelliflerinden çoğu ve İbn İshâk'ın rivayetine göre Hz. Havva yirmi batında, ikizler hâlinde kırk çocuk doğurmuştur. Bu ikizlerden biri oğlan, diğeri kız oluyordu. Allah Teâlâ Âdem (a.s)'a, bu ikizlerden her birinin kız ikizini, diğer ikizin erkeği ile evlendirmesini vahyetmişti. Bu hükme uyularak, Âdem (a.s)'ın büyük oğlu Kâbil ile daha küçük oğlu Hâbil de birbirinin kız ikiziyle evleneceklerdi. Fakat Kâbil'in ikizi olan kız (Aklimâ), Hâbil'in ikizinden daha güzeldi. Bu sebeple Kâbil bu değişmeye razı olmamış, Aklima ile kendisi evlenmek istemişti. Âdem (a.s) bu isteğin gayr-i meşrû olduğunu ne kadar izah etti ise de Kâbil'e söz dinletemedi. Sonunda Kâbil'in ikizi Aklimâ hakkında birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul görürse Aklimâ ile onun evlenmesini çare göstermiş, bunun üzerine birer kurban takdim etmişlerdi (Tecrid-i Sarîh terc., IX, 84).

Tefsirlerde ve diğer İslâmî eserlerde geçtiği gibi Kâbil ziraatçı, Hâbil ise çobandır. Kâbil'in kurbanı değersiz cılız başaklardan oluşan bir demetti. Üstelik cılız başaklar arasındaki dolgun bir başağı kurban etmeğe kıyamayarak yemiş, Hâbil ise beğendiği bir koyunu, hem de geciktirmeden, kurban etmişti (Hasan Basri Çantay, Kuran-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, I, 162). Hâbil'in kurbanı kabul görmüş, o zaman âdet olduğu üzere gökten inen beyaz bir ateş parçası Hâbil'in kurbanını yakmıştı (Tecrîd i Sarîh tercümesi, IX, 84; İbn Kesir, Tefsir, III, 76-79).

Kıssanın bundan sonrası Kur'an-ı Kerîm'de şöyle ifade edilir: "Onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını hakkıyla oku (çünkü onlar bu kıssanın tıpatıp uyduğu kimselerdir). Hani Âdem'in iki oğlu birer kurban takdîm etmişlerdi de (her nedense) birinden kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine; Ahdim olsun) seni katledeceğim' dedi. Diğeri ise, Allah ancak muttakîlerden (kurban) kabul eder. Öyleyse Allah'tan kork, niyetini düzelt. Eğer sen, beni öldürmek için elini kaldırsan bile, ben seni öldürmek için elimi kaldıracak değilim. Çünkü ben Rabbü'l-âlemîn olan Allah'tan korkarım. Dilerim ki sen, kendi günâhınla birlikte benim günâhımı da yüklenesin ve de cehennemlikler den olasın. İşte zalimlerin cezası budur' dedi.

Nihayet (Kâbil Hâbil'i) öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürerek zarara uğrayanlardan oldu.

Sonra Allah kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini ona göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Çünkü ilk defa bir ölüm oluyor ve Kâbil gömmeyi düşünemiyordu. Yapacağı işi bir kargadan öğrenince) "Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü örtmek konusunda, bu karga kadar (bile) olamadım' dedi de ettiğine yananlardan oldu" (el-Mâide 5/27-31).

Bazı rivayetlere göre, karga başka bir kargayı öldürdü veya bir karganın leşini buldu ya da beraberinde getirdi, yeri eşeleyerek gömdü ve Kâbil'e örnek oldu.

Kâbil'in duyduğu pişmanlık "tövbe pişmanlığı" değildi. Yapmaya cesaret topladığı hâdisenin, karşılığını görmediği, katlanmak zorunda kaldığı vicdanî eziyyet ile çektiği sinir yorgunluğu içindi.

Bu fecî hâdise cereyan ettiği sırada, Hz. Âdem bütün oğullarını Kâbil'e emânet etmiş ve başka bir yere gitmişti. Dönüşünde hâdiseyi duyunca çok üzüldü ve Kâbil'e lânet-beddua etti. Bunun üzerine Kâbil de kızkardeşini alarak babasının yanından uzaklaştı, Yemen taraflarına giderek ölünceye kadar oralarda kaldı (Taberi, Tarih, I, 80).

Sonuç olarak, denilebilir ki daha önce "yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek olanları mı yaratacaksın?" (el-Bakara 2/30) diye, hayretle soran meleklerin ifadeleri ilk defa gerçekleşiyor; insanları iğfal edeceğini söyleyen şeytan yeryüzünde ilk başarıyı kazanıyordu. Bu mücâdele, insanlar için imtihan yeri olarak yaratılan dünya hayatının tabiî bir gerçeğiydi.

Hz. Osman'ın şehid edilmesi hâdisesi üzerine Sa'd b. Ebî Vakkâs, "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Öyle bir fitne gelecek ki oturan, ayakta olandan, ayaktaki yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlı olacak" Hz. Sa'd, "Eğer evime girer beni öldürmeye yeltenirse ne yapayım' der. Hz. Peygamber, "Hz.Âdem'in oğlu gibi ol' buyurur" (Ahmed b. Hanbel, I, 185).

Kur'an ı Kerîm'de kısaca temas edilen bu kıssa ile ilgili İsrailiyyat çeşitli kaynak ve araştırmalara yansımıştır. (Bu konudaki geniş bilgi için bk. A. Aydemir, Tefsirde İsrailiyyat s. 272 vd.).

http://www.sorularlaislamiyet.com/ar...-ve-kabil.html


Prediger ...

erklär uns doch einfach mal >
wie es für jeden "Ottonormalbürger" verständlich ist

warum und wie Mohammed das Privileg erlangt hat ...
unbegrenzte Frauen decken zu dürfen ??
er sollte doch "angeblich" nur Gottes Wort mitteilen ?
also eine Art Botschafter >

warum in Zeus Namen ..durfte ER unbegrenzt Frauen haben ?
und der Rest der Männer
(begrenzt auf 4x maximal gleichzeitig)

und von den Sklavinnen und den Konkubinnen ist nie die Rede ..
  #3  
Alt 16.02.2015, 23:39
Benutzerbild von Imogdi
Imogdi Imogdi ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 23.06.2012
Beiträge: 2.236
Blinzeln

Zitat:
Zitat von Anonymus Beitrag anzeigen
Kur'an-ı Kerîm'de kıssaları yeralan, Hz. Âdem (a.s)'ın iki oğlu. Kur'an'da bu isimler zikredilmeden, tafsîlâta yer verilmeden kıssanın sadece ibret alınacak tarafları anlatılır.

İslâm dini etrafa nur ve huzur saçtıkça, putperestler kadar yahudî ve hristiyanların da yeni dine ve daha genel olarak, yeni olan herşeye düşmanlık duyguları kabarıyor, hasetleri sınır tanımıyordu. Bazı Yahudîler İslâm'a ezici bir darbe vurmak için Hz. Peygamber (s.a.s) ve önde gelen bazı sahabîleri öldürmek için tuzak kurmuşlardı. Yemeğe çağırma bahanesiyle biraraya toplayıp yok edeceklerdi. Fakat Allah'ın (c.c) lütfuyla Hz. Peygamber'in bu suikastten haberi oldu ve yemeğe gitmedi. Buna rağmen Hz. Peygamber onlara kahır elini değil, lütuf elini uzattı. Bilhassa onların neslinden gelecek müslümanlar olacağı umuduyla, affetme büyüklüğünü gösterdi.

Hâbil ve Kâbil kıssası, yahudîlerin Hz. Peygamber'e karşı düzenledikleri suikast planlarıyla büyük benzerlik gösterdiğinden, Kur'an onları ince ve anlamlı bir şekilde kınamaktadır. Kıssanın önemli tarafları anlatılarak, hikmetini anlamak müslümanlara bırakılıyor. Zaten Kur'an'da uygulanan ilâhî metodlardan biri de budur.

Siyer müelliflerinden çoğu ve İbn İshâk'ın rivayetine göre Hz. Havva yirmi batında, ikizler hâlinde kırk çocuk doğurmuştur. Bu ikizlerden biri oğlan, diğeri kız oluyordu. Allah Teâlâ Âdem (a.s)'a, bu ikizlerden her birinin kız ikizini, diğer ikizin erkeği ile evlendirmesini vahyetmişti. Bu hükme uyularak, Âdem (a.s)'ın büyük oğlu Kâbil ile daha küçük oğlu Hâbil de birbirinin kız ikiziyle evleneceklerdi. Fakat Kâbil'in ikizi olan kız (Aklimâ), Hâbil'in ikizinden daha güzeldi. Bu sebeple Kâbil bu değişmeye razı olmamış, Aklima ile kendisi evlenmek istemişti. Âdem (a.s) bu isteğin gayr-i meşrû olduğunu ne kadar izah etti ise de Kâbil'e söz dinletemedi. Sonunda Kâbil'in ikizi Aklimâ hakkında birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul görürse Aklimâ ile onun evlenmesini çare göstermiş, bunun üzerine birer kurban takdim etmişlerdi (Tecrid-i Sarîh terc., IX, 84).

Tefsirlerde ve diğer İslâmî eserlerde geçtiği gibi Kâbil ziraatçı, Hâbil ise çobandır. Kâbil'in kurbanı değersiz cılız başaklardan oluşan bir demetti. Üstelik cılız başaklar arasındaki dolgun bir başağı kurban etmeğe kıyamayarak yemiş, Hâbil ise beğendiği bir koyunu, hem de geciktirmeden, kurban etmişti (Hasan Basri Çantay, Kuran-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, I, 162). Hâbil'in kurbanı kabul görmüş, o zaman âdet olduğu üzere gökten inen beyaz bir ateş parçası Hâbil'in kurbanını yakmıştı (Tecrîd i Sarîh tercümesi, IX, 84; İbn Kesir, Tefsir, III, 76-79).

Kıssanın bundan sonrası Kur'an-ı Kerîm'de şöyle ifade edilir: "Onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını hakkıyla oku (çünkü onlar bu kıssanın tıpatıp uyduğu kimselerdir). Hani Âdem'in iki oğlu birer kurban takdîm etmişlerdi de (her nedense) birinden kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine; Ahdim olsun) seni katledeceğim' dedi. Diğeri ise, Allah ancak muttakîlerden (kurban) kabul eder. Öyleyse Allah'tan kork, niyetini düzelt. Eğer sen, beni öldürmek için elini kaldırsan bile, ben seni öldürmek için elimi kaldıracak değilim. Çünkü ben Rabbü'l-âlemîn olan Allah'tan korkarım. Dilerim ki sen, kendi günâhınla birlikte benim günâhımı da yüklenesin ve de cehennemlikler den olasın. İşte zalimlerin cezası budur' dedi.

Nihayet (Kâbil Hâbil'i) öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürerek zarara uğrayanlardan oldu.

Sonra Allah kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini ona göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Çünkü ilk defa bir ölüm oluyor ve Kâbil gömmeyi düşünemiyordu. Yapacağı işi bir kargadan öğrenince) "Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü örtmek konusunda, bu karga kadar (bile) olamadım' dedi de ettiğine yananlardan oldu" (el-Mâide 5/27-31).

Bazı rivayetlere göre, karga başka bir kargayı öldürdü veya bir karganın leşini buldu ya da beraberinde getirdi, yeri eşeleyerek gömdü ve Kâbil'e örnek oldu.

Kâbil'in duyduğu pişmanlık "tövbe pişmanlığı" değildi. Yapmaya cesaret topladığı hâdisenin, karşılığını görmediği, katlanmak zorunda kaldığı vicdanî eziyyet ile çektiği sinir yorgunluğu içindi.

Bu fecî hâdise cereyan ettiği sırada, Hz. Âdem bütün oğullarını Kâbil'e emânet etmiş ve başka bir yere gitmişti. Dönüşünde hâdiseyi duyunca çok üzüldü ve Kâbil'e lânet-beddua etti. Bunun üzerine Kâbil de kızkardeşini alarak babasının yanından uzaklaştı, Yemen taraflarına giderek ölünceye kadar oralarda kaldı (Taberi, Tarih, I, 80).

Sonuç olarak, denilebilir ki daha önce "yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek olanları mı yaratacaksın?" (el-Bakara 2/30) diye, hayretle soran meleklerin ifadeleri ilk defa gerçekleşiyor; insanları iğfal edeceğini söyleyen şeytan yeryüzünde ilk başarıyı kazanıyordu. Bu mücâdele, insanlar için imtihan yeri olarak yaratılan dünya hayatının tabiî bir gerçeğiydi.

Hz. Osman'ın şehid edilmesi hâdisesi üzerine Sa'd b. Ebî Vakkâs, "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Öyle bir fitne gelecek ki oturan, ayakta olandan, ayaktaki yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlı olacak" Hz. Sa'd, "Eğer evime girer beni öldürmeye yeltenirse ne yapayım' der. Hz. Peygamber, "Hz.Âdem'in oğlu gibi ol' buyurur" (Ahmed b. Hanbel, I, 185).

Kur'an ı Kerîm'de kısaca temas edilen bu kıssa ile ilgili İsrailiyyat çeşitli kaynak ve araştırmalara yansımıştır. (Bu konudaki geniş bilgi için bk. A. Aydemir, Tefsirde İsrailiyyat s. 272 vd.).

http://www.sorularlaislamiyet.com/ar...-ve-kabil.html



Suudi imam: Dünya dönmüyor, eğer dönseydi...

Suudi imam: Dünya dönmüyor, eğer dönseydi...
17.02.2015 00:32
Karakter boyutu :
Suudi Arabistanlı imam Şeyh Bender El Hayberi, dünyanın dönmediğini söyleyip, "Eğer dünya dönüyorsa bir uçak havada durduğunda Çin'in uçağa doğru gelmesi gerekmez miydi?" diye sordu. Sosyal medyada Suudi imamı ikna yarışı başladı.

İmam El Hayberi, elindeki pet bardağı kullanarak dünyanın dönmediği iddiasını açıklamaya çalıştı.

El Cezire Türk'ün haberine göre, bir panelde öğrencilerin dünyanın sabit olup olmadığı yönündeki sorusunu yanıtlayan El Hayberi, “Dünya sabittir. Hareket etmiyor” dedi. İmam, dünyanın dönmediği yönündeki fikrini, önündeki plastik su bardağıyla açıklamaya çalışırken “Bir kere bakalım, biz neredeyiz? Diyelim ki Serce havalanından uçakla Çin’e gidiyoruz. Dünya dönüyor dediniz değil mi? Peki Bana odaklanın şimdi, bu (su paketini gösteriyor) dünya. Eğer dünya dönüyorsa uçak havada durduğunda Çin'in uçağa doğru gelmesi gerekmez mi? Doğru mu yanlış mı? Eğer dünya aksi yönde dönseydi bu sefer de uçak asla Çin’e ulaşamazdı. Çünkü Çin de uçak gibi dönüyor olacaktı” dedi.

'ALLAH İYİLİĞİNİ VERSİN'

Videonun Youtube’a yüklenmesiyle birlikte sosyal medyada Arapça olarak "#cleric_rejects_rotation_of_Earth" (İmam dünyanın döndüğünü reddediyor) hashtag’iyle tweetler atıldı. Bir twitter kullanıcısının “Ne büyük tesadüf, tam da Galileo’nun doğum gününde böyle bir şey oluyor” mesajı vererek, 'Ama yine de dönüyor' diyerek ortaçağda engizisyon tarafından hapse atılan ünlü gökbilimciyi hatırlattı. Başka Twitter kullanıcıları da dünyanın güneş etrafında döndüğünü çocukların anlayacağı görsellikte bilimsel olarak anlatan videolar paylaştı. Bir kullanıcı ise “Allah iyiliğini versin” yorumunu yaptı.

Geändert von Imogdi (16.02.2015 um 23:47 Uhr). Grund: sakkali cok uzun bu Sudiii Prens meint ...der Planet Erde dreht sich nicht ..
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu