Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
  #41  
Alt 19.08.2010, 21:09
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard

Zitat:
Zitat von fosfos Beitrag anzeigen
@Ribelle,
bir yorum da benden.

Lütfen baslik polemigine daha fazla zaman ayirmadan, o sahane türkcenle, seckin ve ilginc 'Hayata dair' yazilarina
devam ediver! Hem zaten binde bir sikayet hicbirseyi degistirmez. Iyi yazilar daima okuycusunu bulacaktir, degil mi?.

Burada konu basliklarinin ciddi bir anlamda baglayiciligi da yanilmiyorsam en son 1959'da filan görülmüstür yani
'Google' dan da türeyebilecek kaykin tercümelerle'de edebiyatini bulandirmaya gerek yok.

Selamlar/fos²
Çok teşekkür ederim fosfos bende seninle aynı düşüncedeyim...Yazılarıma bu topic'te devam etmem en doğrusu belkide böylece yazılarım doğru okuyucuya ulaşacak , bu yüzden ara vermeden değişiklik yapmadan kalbimin yönelendirmesi ve kalemimin yazması ile burada olmaya devam edeceğim...İlginize çok teşekkür ederim....
  #42  
Alt 19.08.2010, 21:14
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Bu film'de başrol siz olmak istermisiniz ?

Evet şimdi okuduğunuzu kendinize tekrar etmenizi isteyeceğim. Hayatınızın Filminde Başrol Oynamak İster misiniz? Hayatınızı filme konu etseler, birçoğumuz ya benim hayatımda filme çekilecek birşey yok ki diye hayıflanır, yada çok can sıkıcı bir film olacağını düşünerek bu teklifi reddeder. Çünkü hayatı filme konu alınan kişilerin; dünya üzerinde önemli işlere imza attığı , kitleleri peşinden sürüklediği, düşünce ve davranış şekli ile yeni bir neslin üzerinde inanılmaz bir etkisi vardır.

İddialı olmak, sürekli insanının kendisini bu şekilde motive etmesi oldukça zor bir iştir. Kime karşı , neye karşı iddialı olacağız. Bir amaç belirlemeden, gidilecek rotayı çizmeden elbette bunları haa deyince yapmak zordur. Öncelikle hangi konuda iddialı olacağımızı belirleyelim ve bunu tüm hayatımıza mal edecek adımları , bilinçli ve kararlı olarak sürdürelim.

Mademki yaşadığımız hayatın, herkesten çok farklı olmasını istiyoruz. Bunun için çevresel anlamda etkili bir nüfuza sahip olmak, maddi açıdan istediğimiz kişilere yardım edebilecek bir düzeye gelmek ve gerçek anlamda dostlara sahip olmak başlıca isteklerimiz olarak sıralanabilir. Sizlerin istekleri ve sıralaması daha farklı olacaktır muhakkak. Önemli olan bunların olacağını bilmek ve hissetmektir.

Şu an bu yazıyı okuyan kişilerin yaş aralığı 20 / 60 arasında olabileceğini tahmin ediyorum. Herkesin kendinden birşeyler bulabileceğine göre , neden şimdiden itibaren bakmıyoruz. Yani bu zamana kadar olan deneyimlerimizi , yaşadıklarımızı bir referans olarak kabul ediyoruz ama bir sonraki adımlarımız hep bu referanslarla eşleşme yapılarak kendine fırsatlar bulabiliyor. Önyargılarınızı kırmak çok zor, sadece başkasının ne dediğine bakarak hareket etmemeniz gerektiğini bilmek çok zor, başarısızlığı gülümseyerek karşılamanız gerektiğini öğretebilmek çok zor. Hayatınızda defalarca sınavlara gireceksiniz, defalarca rekabet ortamlarında boy göstereceksiniz, defalarca kendinizi yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler için zorlayacaksınız.( Kilo vermek, Sigarayı Bırakmak, Düzenli Kitap Okumak, Sevdiğimiz insanlara Vakit ayırmak gibi ) Bunları her denemenizde , size göre başarısız olunduğunda duygusal kararlar alarak uzaklaşmaya başlayacak ve nerede yanlış yaptığınızı sorgulamadan bunu da referanslarınız arasına ekleyeceksiniz.

Sizi , kendinize küstüren yapılan hatalar değil , kendinizi dışarıdan değerlendirmeniz olacaktır. Şöyle düşündünüz mü hiç ? Sonuçları size olumlu yansıyan durumlarda sizin mutluluğunuz başkasını üzebilir, sonuçları olumsuz yansıyan bir durum ise başkalarını mutlu edebilir. İki tarafında ortak duygularının olması gerekirken, birbiriyle çatışma halindeler. Küçük bir örnek verelim. Birisi ile çıkmayı düşünüyorsunuz ve çıkmayı düşündüğünüz kişi, sizin de tanıdığınız bir kişi ile çıkmaya başlamış, bu anlamda onların mutluluğu sizin üzüntünüz oluyor, onların ayrılması ve ortaya çıkan üzgün tablo ise sizin mutluluğunuz anlamına geliyor.

Hayatınızın bundan sonrasında yapacaklarınız, şimdiye kadar yapacaklarınızdan çok daha önemli, buradaki farkındalığınızı , bu cümleyle birlikte daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. Geçmiş sizi bu aşamaya kadar getirdi fakat hiçbirimiz olmamız gereken yerde değiliz ve daha isteklerimizin %10 u bile karşılanmadı. Daha iyisini kimse size sunmayacak yada verilen vaad’lere hiçbir zaman kanmayın, çünkü insanlar basamak olarak kullanabilecekleri kimselere vaad ederler. Basamaklar basılıp geçilmek içindir. Yukarı yada aşağı her durumda ezilen kesim olmamak için , vaadlerle ilgili o kişiyi çok yönlü inceleyin.

Dönelim tekrar senaryomuza, kendinizle ilgili gerçek bir durum analizi istemek zorundayım. Bundan birkaç sene sonrasında kendinizi nerede ve nasıl hayal edebiliyorsanız lütfen bunu kağıt kalem alarak yazıya geçirin. Hayalgücünüzde sınırlarınız olmadığı müddetçe kendiniz için en iyi durumu isteyebilirsiniz. Çalışan pozisyonunda iseniz, bir yönetici, maddi durumunuzun fevkalade iyi olduğu, kariyer bakımından ilerleme kaydetmiş, sağlıklı ve zinde, çevresinde saygınlıkla tanınmış bir kişi ve hatta bunlardan çok daha fazlası olabilirsiniz.

Kendinizle ilgili gelecek tariflerinizde, düşünmüş olduğunuz bu tanımlara uyabilmek için artık senaryomuz hazırlanmış oldu. Geriye sadece usta oyunculuğunuzu ortaya dökmek kalmıştır. Hayatınızın sahnelerini göz önüne getirin. Evden çıkana kadar olan sahneleriniz, işe yada herhangi bir yere gidene kadar olan sahneleriniz, işyerinde / okulda / seyahatte geçireceğiniz sahnelerinizi artık çok daha farklı değerlendirebilirsiniz. Bundan sonraki dikkat edeceğiniz hususlar, doğrudan ve etkili iletişim kurma, insanları gerçekten dinlediğinizi gösterme, empati kurarak onları anlama ve mantıklı cevap verebilme gibi etkenler artık hayat hikayenizin yeniden şekillendigini ve kendinizi daha özgür hissetmeye başlayacağınızı size hissettirecek. Şimdiye kadar sürekli iş üstüne iş trafiğinden kimseyi farkedemezken artık siz insanlardan iş beklemeye başlayacaksınız. Çünkü bakış açınızı değiştirdiğinizi farkettiniz. Eskisi gibi olmadığınızı ve olmayacağınızı...

Bir düşünce akımını savunmuyorsunuz, Süper bir gücünüz yok yada insanlık tarihine geçecek bir icadınız da olmadı. Peki neden insanlar sizin hayat hikayenizi konu alan bu sıkıcı filmi izlesinler ? İşte bu soruyu kendinize sorduğunuzda eksik olan şey bu. İnsanlara birşeyler vermeliyim. Neden vereyim, onlar bana ne verdiler ki diyeceğinize artık kendi sınırlarınızı aşın ve önyargılarınızı kırın, karşılıksız vereceğiniz her yardım, her düşünce , her maddi manevi yardım sizi bulacaktır. Eğer yardımcı olmayı seven birisi iseniz zaten bu düşünce sizi mutlu edecektir. Karşılıklı yardımlaşmayı uygun buluyorsanız da dert etmeyin, sizden yardım alan kişiye göre artık yüzlerce binlerce insan arasında sizin yeriniz çok farklı. Siz bunu hissetmeseniz bile bu genel anlamda böyledir. Akışına bırakmakla ilgili bir durum.

Sonucu bağlayalım diyorum artık. Sürekli nasihat ve telkinlerle bir yazı oldu farkındayım. En iyi yapabildiğiniz alanda sözünüzün de geçmesi gerekiyor. Bu alanda hitap ettiğiniz kişiler en yakınınızdakiler olabilir, fakat size uzak olanlarda sizin en iyi yaptığınız bu işe ihtiyaç duyacak ve bu da ününüzün yayılmasına neden olacaktır. Başarılarınızın duyulmasını sağlamak da kariyer basamaklarında birer birer ilerlemenizi sağlayacak ve şimdiden hayatınızın filminde ilk sahneyi bitirdiniz bile. Kendinizle ilgili olumlu yönlerinizi belirleyerek bunları topluluga hitap edecek şekilde pazarlamayı deneyin. Özgüven sayesinde birçok pazarlamacı köşeyi dönmüştür. Özgüveni olmayan kişiler ise yaptıkları harika işleri kendilerine saklayıp, kalitesi düşük olan işleri eleştirmekten öteye gidememişlerdir. Hangi tarafta yer almak istiyorsunuz ? Zaman şu andan itibaren aleyhinize işlemeye başladı bile. Zamanınıza sahip çıkın, çünkü onu size emanet ettiler.
  #43  
Alt 19.08.2010, 21:19
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Kendinizi Sevin ve şımartmaya devam edin

Kendimizi ifade edebilmek ve bir o kadar da başkaları tarafından farkedilebilmektir diyebiliriz. Hayat basamaklarını hızlı bir şekilde tırmanarak geçiyoruz, Etiketlerimiz; öğrenci, stajyer, çalışan, idareci, aile sahibi, şu sahibi bu sahibi diye artarak gidiyor. Kendimiz için yaptığımız her olumlu gelişme bizi mutlu ediyor, başımıza gelen olumsuz durumlarda da karalar bağlayıp çare olacak birilerini arıyoruz etrafımızda ve herkese her fırsatta anlatmaktan sıkılmıyoruz bunları.

Kendinden övgü ile bahseden birisini dinlediğinizde ve siz bu kişiyi tanımıyorsanız saygı gereği söylediklerini can kulağı ile dinleyebilirsiniz . Fakat bu kişiyi tanıdıkça fikrinizi değiştiren bazı olumsuz gelişmeler yaşanabilir. Bu aşamadan sonra kişinin kendi tarifi ile sizin ona karşı düşüncelerinizde sapmalar meydana gelmiştir. Kendisini işkolik, sorumluluk sahibi, yardımsever ve paylaşımcı biri olarak nitelendiren bir insanı tanıdıkça , işlerini zamanında bitiremeyen, sorumlulukla alakasız, kendine müslüman ve cimri diye de nitelendirebilirsiniz. Ama bu kişi bunu asla bilmeyecektir. Çünkü hiç kimse, başkaları hakkındaki gerçek düşüncelerini ona söyleyerek düşman kazanmak istemez, aynı zamanda üzülmesine sebebiyet vermek istemez.

Bunun tam tersi bir durumda, başkalarının iyiliği ve gelişmesi için fedakarlık eden birisinin de, kendini tanımladığı özellikler ile etrafında tanınma şekli çok farklıdır. Mesela bir öğretmen, öğrencilerine faydalı olabilmek adına eğitimini çok yönlü veriyorsa,( ödev, sunum, deneyimleme vs..) bu öğrencilerinin faydasına olacağı için , zaman zaman onlara da baskı da yapıyorsa, ters tepki vererek, öğrencilerin, öğretmenleri hakkında yanlış kanıya varmalarına yol açabilir. Tepki olarak dersten soğuma, dersi dinlememek yada derse girmemek gibi eylemler yapabilirler.

Kendi niteliklerimizi oturup yazmaya başlasak 5-10 kalem arasında değişmektedir. Sizde daha fazla ise Ne Mutlu Size Kendimize duyduğumuz güven ile şimdiye kadar birçok başarı kazandık. Yeteneklerimizin farkına vardıkça ve bunları geliştirdikçe çevremizde buna paralel genişledi. Çünkü çevremize, doğru yaptığımız bir işi tüm objektifliği ile gösterebildiğimiz için onlarda bize olan sevgilerini bizi destekleyerek, başarı yada başarısızlıklarımızda, desteklerini her zaman hissettirerek göstermeye çalıştılar. Kendimizi, hayatın her alanında ifade ederken, belli başlı kriterleri de göz önünde tutmamızın faydaları işte burada kendini gösterecek. Kariyer hedefi ile yöneticilerinize yakınlığınız , rakipleriniz tarafından elbetteki yanlış anlaşılacaktır ve bunu 3 ncü şahıs kimselerden duyduğunuzda , yanlış anlaşılmamak adına bir süreliğine kendinizi geri çekmeyi uygun göreceksiniz. Aslında tamamen yanlış bir düşünce. Çevrenin ne diyeceğine aldırarak hareket etmek , yaşamak, ideallerinden vazgeçmek ve dahası...

Erkeklerin 3 kelime ile anlatacağı şeyi bayanlar 30-50 kelime ile anlatırlar, buradaki laf kalabalığının % 60’ı kişisel düşünceler ve olaya bakış açısı ile alakalıdır. Doğal olarak bir bayanı tanımak , bir erkeği tanımaktan daha kolaydır. Kendimizi sürekli konuşarak ifade etmek yerine , herkes gibi olmadığımızı göstermek zorundayız. Yazılarımın tamamında değindiğim konu olan KENDİNİ GELİŞTİRMEK burada da kendini altın harflerle ilk sıraya yazdırıyor. Yani neler yapabileceğinizi değil, neler yapabildiğinizi gösterin çevrenizdekilere. Böylelikle kendiniz hakkındaki bazı asılsız düşünceleri ve laf kalabalığını engellemiş olursunuz.

Kimsenin dediği beni ilgilendirmez, kimseye takmam gibi klişe lafları bir kenara itelim. Aynı çevre içerisinde bulunan kişilerin sürekli haber alma mekanizmaları vardır. Herkesin ne yaptığını inceleyen ve bunu çevreye yayan mekanizmalar. Hakkınızda doğru yada yanlış haberler de bu mekanizma ile yayılma eğilimi gösterir. Herkesle tek tek konuşup, sizinle ilgisi olmayan durumları ve asılsız haberleri yalanlamakla uğraşacağınıza , size faydası olan branşınızla ilgili yada hobilerinizle ilgili ortaya çıkan sonuçları gösterin. Böylelikle insanlar sizin gelişiminizden bahseder hale gelecek ve eski kulaktan dolma bilgiler kendiliğinden uçup gidecektir.

Kendi çevrenizden birisinin bile sizi 2-3 kelime ile tanımlayıp geçmesi ne kadar acı bir durumdur. Sizi çok iyi tanıdığına inanırsınız fakat ortak bir arkadaşınıza sizin hakkınızda anlattığı şeyler çok sıradandır. Birdenbire o kişi yaptığınız tüm yardımlar ve iyilikler, elinizden kayıp da size geri dönen lastiğin çarpması gibi acıtır. Sanki soğuk bir duş gibi...

Yerinizde saydığınız her gün, aslında sizin için farklı geçse de, ya da sürekli kendinizi geliştirip , kendinizdeki değişimin meyvelerini almaya başladığınızı görseniz de, çevreniz bunu farketmediği sürece hala birkaç kelime ile tarif edilmeniz devam edecektir. Başarılarınızın ve ortaya koyduğunuz işlerin, çevreniz tarafından görülebilmesi için kendinizi şeffaf tutun. Sizi bu başarı ortamında görmelerine izin verin. İş ortamınıza davet ettiğiniz dostlarınıza, hangi şartlar altında çalıştığınızı gösterin, kabiliyetinizin olduğu bir alanda çalışmanızı onların gözleri önünde tamamlayın. Sizin bu işten aldığınız zevki onlarda hissedecek ve onların düşüncelerini etkileme fırsatını yakalayacaksınız.

Eğer siz ben bunlardan hiçbirisini yapamıyorum gerek de yok diyorsanız O sizin bileceğiniz bir iş. Sadece şunu unutmayın. Kendimizi bildiğimiz şekilde asla başkaları tarafından bilinemeyiz. Bize olan destekleri de bizim için büyük motive kaynağıdır. Bu kadar büyük bir zenginlik kaynağını , görmezden gelip, başka yerlerde teselli bulmaya çalışmak çok büyük bir kayıptır. Sizleri anlayabilecek bir çevreye sahipseniz, bu fırsatı lütfen geri tepmeyin. Şeffaf olun. İnsanların saçma sapan esprilerine cevap vereceğinize , yeteneklerinizi geliştirmeniz için destek olmalarını sağlayın. Bu da hayatın bir başka yönü...
  #44  
Alt 20.08.2010, 00:44
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Doğru olduğuna inandığınız şeyleri yapın

Hayatımızda değer verdiğimiz şeylerin sayısı azalınca onlara geç de olsa sahip çıkmak için elimizden geleni yapıyoruz. Başıboş bırakılan her nesne bulunduğu yerin eğimine göre sürüklenecek yada yer çekimi kuvveti ile direk dibe çekilecektir. Düşüş hızı kütlesine göre sert olup daha çok zarar verecek yada çok sayıda sıçramalar yaparak belirsiz bir şekilde ilerleyecektir.

Eğer başıboş bırakılan çocuk ise onunla ilgilenilmesi gerekirken bir tv karşısına bırakılması ve izlediği yayınların niteliğinin kontrol edilmemesi bile zarar verici nitelikte olabilir. Çocuklar gelişim çağında ebeveynlerini örnek almakta ve onları sürekli gözlemleyerek davranışlarını taklit etmeye çalışmaktadır. Çocuğun yanında yüksek sesli konuşmamak, yemek esnasında sofra adabına uymak ve temizlikle ilgili konular yaşantımızın sürekli içinde var olduğu için bu kısımlarda pek fazla zorlanmayız. Ancak çocuğun düzenli olarak dış ortama çıkartılması, doğa ile tanışmasını pekiştirmek için özelliklere yeşil alanlara götürülmesi, yaşıtları ile oynayabileceği mekanları deneyimlemesi de çok önemlidir.

Çocuktan sadece satın alınan oyuncakları ile oynamasını beklemek , yaramazlık yaptığı takdirde fena bir şekilde azarlamak ve çocuğun enerji boşaltmak için yaptığı tüm hareketlere aşırı tepki göstermek, giderek daha uysal ve kendi içine kapanık bir kişilik yapısına neden olabilir. Çocuklarımız için duyduğumuz gelecek kaygısını, daha çok küçük yaşlarından itibaren onlara doğru şekilde davranmak ve örnek olabilecek davranışlar sergileyerek rol model olabilmeyi hedeflemek gerekir. Diğer çocuklar ile yapılacak kıyaslamalar, çocuğun kendi iç dünyasında beğenilmediğini hissettirerek, öğrenmesini beklediğimiz hareketleri yapmayarak, beklentilerimizi boşa çıkararak ve daha çok yalnız kalmak istemesi gibi tepkilere neden olabilir.Sonuçta vereceğiniz emeklerle gurur duyabileceğiniz bir kuşak yetiştirme zahmetine katlanmanın bilincine ne kadar erken varabilirseniz, herkes için verimini o ölçüde arttırabilirsiniz.

Yakın dostlarımız içinde de sorunları olan kişileri farkederiz ama onların sorunlarını dinlemeye bazen vakit ayıramayız. Çünkü herkesin kişisel problemleri devam ederken , başkalarından da aynı negatif fekansı almaya o kadar da istekli olmayabiliriz. Dostlarımızın zaman zaman yaptığı hataları duyduğumuzda üzülür fakat bunun sebeplerinden birinin kendimizden de kaynaklanacağına hiç ihtimal vermeyiz. Bu dostlarımızın, sorunlarla boğuşmaktan gücü tükenebilir ve sürekli bunalım takılmaya başladığını farketmişsek, Onun problemlerini dinlemek ve kasvetli havasını dağıtmak için bir görüşme ayarlamalıyız. Bizler terapist yada psikolog değiliz fakat dostlarımıza ayırmadığımız vakitler, onların daha çok bunalım takılmasına ve karamsarlığı sonucunda yanlış dostluklar yada yanlış yönlere sapmasına neden olabilir.

Daha sonra destek olmadığımız kişi hakkında duyduğumuz olumsuz haberlere yüzeysel olarak üzülüp "vah vah iyi birisiydi" demek gene kolaya kaçmak olacaktır. İnanın çok zor değil bu. Sadece birkaç saatinizi o kişinin gözünde büyüttüğü dertleri dinleyeceksiniz ve onu kasvetli havadan çekip alacaksınız. Göreceksiniz ki ertesi gün bambaşka birisi olarak , ve size müteşekkir olarak geri dönecektir. Belki aynı desteği yada daha fazlasını sizde ondan göreceksiniz. Muhtemelen de daha kalıcı bir dostluğun temellerine giden bir yoldasınızdır.

Kendimden örnek verecek olursam, arabesk yada fantazi anlamında bir müziği 1-2 dakika dinlediğimde , sanki sevdiğim kişilerle arama bir engel koyup, bunun oluşturacağı hüzünlü ortamı hayal eder gibi düşünürüm. Nasıl bir duruma düştüğümü farkeder farketmez hemen bunlara neden olan müziği değiştirir, diğer insanlarda yaratacağı olumsuz etkinin giderek ne kadar artabileceğini düşünürüm. Bu ve buna benzer müzik tarzlarını dinlemek , sürekli olumsuz haberlere odaklanmak ve gerçekleşmemiş olayları hayal ederek, bunların sonuçlarını düşünmek sureti ile insanın kendini meşgul etmesi, hayatın güzelliklerine sırt çevirmek ve giderek toplumdan kendini soyutlamak anlamına gelmektedir. Artan şiddet olaylarının ve cinayetlerin bana göre başlıca nedeni ; insanların yalnız kalarak kendi içsel hesaplaşmalarında nefret ve öfke ile kararlar alarak, anlık içgüdülerle , gelecek beklentisi olmaksızın hareket etmesidir. Bu tip kimselerin bulundukları ortamda kendilerine laf getirmemek için , tüm ömrüne mal olabilecek büyük yanlışları "cinnet" maskesi altında yaptıklarını görüyoruz.

Farklı bir örnek verecek olursak, askerlik görevini yapacak olan birisinin askere gidene kadar, askeri disiplin için uygulanılan yöntemleri , oldukça korkutucu bir şekilde anlatarak bununla eğlenen kimselerden dinlemesi gerçekten utanç verici bir durumdur.Doğru ile yanlış kavramlarının bile tamamen oturmadığı bir dönem içinde bu şekilde bir bilinçsiz etkileme büyük haksızlıktır. Bu tip kişilerin, askerlik görevinin en kutsal görevimiz olduğunu hiçe sayarak, sadece olumsuz koşulları anlatmak ve nasıl kaytardığı ile ilgili maceralarını keyifle anlatması da kabul edilemez bir durumdur.

Gençliğinin baharında asker olan kişilerin, bu görevi yerine getirmeleri için askerlik ortamında gereken her türlü destek ve imkanlar olduğu halde, eğlenilmek amacıyla yapılan bu tip hareketler maalesef , korkularına yenik düşen kişilerde, askeri ortamlarda , sonuçları üzücü olaylarla sonuçlanmaktadır. Askerliğe birkaç sene kala değil de , küçük yaştan itibaren bu görevin anlamı, vatan ve bayrak sevgisinin önemi yeterince kavratılmış olsa , birçok olumsuz olayın önüne geçilebilecektir. Bu tip olumsuz olayların cehaletle o kadar ilgisi de yoktur diye düşünüyorum. Bireylere sorumluluk verilmeden yetiştirilmelerinden kaynaklanmaktadır zannımca.

Taraftarı olduğu takımın, zafer sevincini kutlamak amacı ile sokaklarda/caddelerde gezen kalabalıklara hepiniz şahit olmuşsunuzdur. Genellikle 10-20 yaş arasında gecenin geç saatlerinde yola fırlayarak, tezahüratlar atarak, araçların önünü kesen ve bunu taraftarlık sevincine bağlayarak, yaptığı şeyin bir anarşi duygusunu beslediğinden habersiz kuşaklar var günümüzde ve bunlar devam edecek gibi gözüküyor nesilden nesile. Toplum olarak delicesine bağlı olduğumuz futbol tutkusu, insanların bir anlamda yaşama anlamı haline bile gelmiştir.

Taraftarı olduğu takımın yenilgisi ile sağı solu döküp kıran, diğer takımın taraftarlarına kesici aletlerle saldıran, ve çok yeni gördüğüm bir örnek : rakip takımın formasını giyen bir bayana saldırmak sureti ile beyni yıkanmış bir nesil varlığını sürdürmekte. Acaba bu insanların futbol haricinde ilgi duydukları birşey olamaz mı ya da bu kadar sahipsiz bir kesim mi var kendisini sadece futbol anarşisi şeklinde ifade edebililiyor. Gelecek kaygısı olmadan yaşayan bu tip kişilere yardım edebilirsek ne ala yoksa Allah’a havale etmekten başka durumumuz kalmayacak.

Sözün özü, bu anlattıklarımı, fırlattığınız bir bumerangın size dönüşü gibi düşünmenizi istedim. Atışınızı ne kadar doğru ve profesyönelce yaparsanız size geri dönüşümü de o kadar verimli ve sağlam olacaktır. Tuttuğunuzda elinize zarar vermeyecek, yaptığınız doğru atışın güvenini daima hissedeceksiniz. Şimdiden bu tip olayları gözlemleyerek, yakın çevremizde yada müdahale edebileceğimiz durumlarda etkimizi gösterirsek, kazanımları muhakkak olacak ve olumsuz durumların yaşanmasına bir nebzede olsun engel olacağız. Kendinizi iyilik yapmak için kasmanızı istemiyorum. Sadece doğru olduğunu yaptığınıza inanın yeterli. Şimdiden emekleriniz için teşekkür ederim.
  #45  
Alt 20.08.2010, 01:05
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Artık önümüze bakma zamanıdır...

Ne yapmak istediğinize karar verdiniz fakat bir de bunun için onay almanız gerekecek. Kendimizden değil elbette. Başta ailemiz olmak üzere, arkadaş ortamımızdan, sözüne güvendiğimiz akıl danıştığımız kişilerden son olarak duygusal bağımız olan kişilerden, yapmak istediklerimiz için onaylanmak isteriz. Sorumluluk anlayışı gereği yapmayı düşündüğümüz hedeflerimizi, daha sonra ters tepki almamak için konuyu açtığımızda her nedense ters tepki alıyoruz. Biraz da bunun üzerine kafa patlatalım sevgili okuyucular.

Ne istediğimizi netleştirmişken ve hevesimizin doruklarındayken neden hayal kırıklığına uğratılıyoruz. Fikirlerimizi açtığımız kişilere göre onların karşı çıkma nedenlerinden ilki , tecrübesizliğimizin yetersizliğinden endişelenmeleri olabilir yahut oldukça saf birisi olarak göründüğümüzü düşünüp, her söylenene inanacağımızı düşündüklerindendir. Muhtemelen bu kimselerin beklentileri ; sadece bildiğimiz işi yapmamız ve kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan dizlerinin dibinde oturmamızı can-ı gönülden arzu etmeleri diyebilirim.

Bu kısma kadar kendinizi tamamen suçsuz hissetmeyi başardıysanız devam edebilirim Şimdi de gelelim kabahatlerimize. Çevremizdeki kişilere, hedeflerimize ulaşabilecek kararlılığımızı ve potansiyelimizi sadece kendi isteklerimiz doğrultusunda gösteriyor olabiliriz. Kendi çıkarlarımız doğrultusunda yaşayarak bu kişilere bir katkımız olmadığı için onların bize güven duymalarını da iyice zorlaştırmış oluruz. Bu kişiler, hatalarımızı telafi etmek sanki onlara düşecekmiş gibi düşüncelere kapılarak stress’e girebilirler ve daha önceki olumsuz örnekleri falanca ve filanca şeklinde yapıştırırlar tam alnımızın ortasına. İki tarafta birbirini dinliyor gibi gözükse de aslında soğuk bir savaş başlamıştır.

Bu gibi durumlarda, konuştuğumuz kişinin tepkisinin bize değil sadece fikirlerimize karşı olduğunu lütfen bir kez daha düşünün. Bu konuşmadan evvel normal bir şekilde sohbet edip şakalaşabiliyordunuz. Sizinle aynı fikirde olmayan insanlara karşı ses tonunuzu yükseltmek yada alaycı bir tavırla konuşmak , sizi konunuzdan saptıracak ve karşılıklı bir ağız dalaşına girmenize neden olacaktır.Her zaman fikir alış-verişlerinizde ses tonunuzun yumuşak tonda olmasına dikkat edin. Karşınızdaki kişinin konuşma hızına uyum göstermenizde çok önemlidir. Mesela yavaş konuşan birisi ile hızlı ve seri bir şekilde konuşmak, anlattıklarımızı anlamasını zorlaştırır ve sizi kendisinden uzaklaştırmak için bahane aramasına yol açabilir.

Karşımızdaki kişinin düşüncelerini dinlerken göz temasını kaybetmemeli, başınızı onayladığınızı gösterir şekilde belirli aralıklarla hareket ettirmeli ve konuşan kişinin nefes aldığı zamanlarda sizinde nefes alarak paralellik göstermeniz çok faydalı olacaktır. Konuştuğunuz kişinin yanına oturmak yerine birbirinizi rahatlıkla duyabileceğiniz bir mesafe de karşısına oturmalısınız. Konuşan kişiyi dinleme esnasında,

- ellerimizi belimizin iki yanından tutarak
- yine ellerimizi arkamızda kavuşturarak
- göğüs hizasında kenetleyerek dinleme
- konuşmacının arkasında bulunan objeleri incelemek

gibi hatalara asla düşmemenizi tavsiye ederim. Beden diliniz karşınızdaki kişiye olan güveninizin eksikliğini ve üstünlük taslamak gibi olumsuz mesajlar vereceği için, sizin açınızdan sonuçlar aleyhinize olabilir. Bahsettiğim hususları zaten bildiğinize eminim fakat şimdiye kadar duygularınızın kontrolüne kapılarak, tartışmalarınızda yüksek ses tonu ve asabi bir tablo çiziyor olabilirsiniz. Bundan sonra ki davranışlarınızda, belirttiğim hususları dikkate alarak öncelikle olumlu bir dinleme sürecini tamamlarsanız, karşınızdaki kişinin de sizin gösterdiğiniz davranışları tekrar edeceğine inanabilirsiniz. Aksi halde sürekli ani çıkışlarla ve sözlerin yarım kalıp , konudan konuya geçilen bir tartışma hiçbir yere varmayacaktır.

Önceki tartışmalarınıza nazaran daha etkili geçecek yeni fikir paylaşımlarınızda, yapmayı düşündüğünüz işin olumlu ve olumsuz yönlerini daha rahat ifade edebileceksiniz. Kendinize olan güveni, gereksiz tartışmalarla zedelemeyecek ve motivasyonunuzu bu tip ortamlarda daha uzun süre devam ettirebileceksiniz.

Son olarak fikirlerimiz için onay beklediğimiz kişilere daha çok ilgi göstermemiz gerekiyor. Aynı evi, aynı işi paylaşıyor olsak da hepimizin birbirine destek olması ihtiyacı belli edilmeyen ama kolay kolay yerine getirilmeyen büyük bir istektir. İçinizdeki bu isteği sadece belirli durumlarda hatırlarsanız çıkarcılıktan öteye gitmeyecektir. Kendinize değer vermeyi unutmayın. Çünkü çevreniz bunu size hissettirmek için fırsat kovalıyor.
  #46  
Alt 20.08.2010, 20:16
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Çevremize biraz daha dikkatli bakalım...

Ev hayatı, iş hayatı ve özel hayat derken, hepsi birbirine girmiş bir şekilde devam ediyoruz. Kendimize ayırdığımız zamanları bile çözemediğimiz sorunlar yüzünden tatsız tuzsuz bir şekilde geçiriyoruz. Sırf sorunlardan kaçabilmek için kilometrelerce uzağa gitmeyi deniyoruz ve geçici mutlulukların sadece anlık olduğunu farkediyoruz ne yazık ki... Fakat unuttuğumuz birşey var sorunlar bulunduğumuz çevrenin içinden çok zihnimizin içerisinde her an her yerde. Yani kendiniz için huzur bulmak adına atacağınız her adımda sorunlarınızı belli bir yere hapsedebilmeniz çok önemlidir. Özel hayatınızla ilgili bir sorunu partnerinizle karşı karşıya iken çözmeye çalışmak, işyerinizle ilgili bir meseleyi ise iş ortamında halledebilmeyi ilke edinmelisiniz.

Sorunlarımızı çözemiyor oluşumuzun başlıca nedeni hepsini birden çözmeye çalışmaktır diyebilirim. Global çağda, hergün hayatımıza giren yenilikler ve bunların getiri - götürüsü ile kendimizi bir terazi kefesinde denge de tutmaya çalışıyor gibiyiz. Bizden olan götürü kısmı yani sorunların verdiği ağır baskı sonucu , kendimizi yenileyemiyor ve baskı altında gösterilen dvranışları sergilemeye başlıyoruz. Daha içine kapanık, sürekli düşünceli ve dalgın, kendini hiçbir işe yaramayan bir duygu içimizde akıp gidiyor.

Sorunlarınızla ilgili çözüme ulaşmak için bir alıştırma önermek istiyorum sizlere. Çevrenizde birçok nesne görüyorsunuz. Masa, sandalye, araba, uçak, halı, pencere vs. Günlük olarak sadece bir nesneyi kağıda yazarak bu nesneyle ilgili özellikleri ve bunun sizdeki hatıralarını yazmayı deneyin. Bu önerimi küçümsemez ve yapmayı denerseniz ; Artık bir masa sizin için , ahşap, demir, cam vb. maddelerden üretilen, çok sayıda ayaktan oluşabilen yada duvara monte edilebilen, çok amaçlı kullanılabilen, bununla ilgili yıllarca acı ve tatlı anılarınızı canlandıran bir nesneye dönüşecektir.

Alıştırmalarınızı sürekli yaptığınız takdirde , bir nesneyi çeşitli ve farklı yönleri ile ele almayı düşünebilecek, artık sorunlarınızda da bu yaklaşımı benimseyeceksiniz. Önceden sadece bi yönden çözümü düşünebiliyorsanız artık onlarca yöntem düşünebileceksiniz çünkü kendi sınırlarınızı aşmaya başladınız bile. Kendinize güvenin gerisi gelecektir.

Sorunlarımızla gerçekten yüzleşmezsek, onları hep gözümüzde daha büyüteceğiz ve asla ona rakip olduğumuzu hissedemeyeceğiz. Öncelikle zihninizde tüm sorunlarınızı çözdüğünüzü hayal edin. Teker teker sorunlarınızı düşünerek, nasıl çözüleceğini senaryo yazar gibi canlandırın ve bunu kendinize inandıracak kadar hayal edin. Tek bir sorununuzu bile bu şekilde çözümlediğinize inanarak onun huzurunu içinizde yaşayabilirseniz gerçekten artık bu sorun değil, sizin için çözümü, ağzınızdan çıkacak birkaç kelimeye bakacak olan sıradan bir olay haline gelecektir. İnanmaktan daha güçlü hiçbir çözüm yoktur. BEN size inanıyorum gerçekten.

Sorunlarınızın çözümünde kağıt üzerinde de çalışmak çok faydalıdır. 1 nci plandaki sorunlar ve 2 nci plandaki sorunlar olmak üzere, önceliğinizi belirlemelisiniz. Görünürde 2 nci plandaki sorunları halletmek kısa sürecekmiş gibi gözükse de, tembellik yapmamamız gerektiğini bilecek kadar yetişkin bireyler olduğumuzun altını çizerek, her zaman enerjimizi doğru işlere vermemiz gerektiğini savunuyorum. Enerjimizi bizi hedeflerimize daha çabuk ulaştıracak olan 1 nci plandaki sorunlara yöneltmeliyiz. Büyük sorunlar çözüldükçe , bunun motivasyon etkisi ile diğer önemsiz sorunları zaten elemeye başladığınızı göreceksiniz. Listenizdeki önemli problemleri , tüm gerçekliğiyle ve farklı bakış açılarından düşünerek ne kadar değerlendirirseniz, çözümde o kadar ilerleme kaydedeceksiniz.

Farkındaysanız, bize göre çok önemli gibi gelen meseleleri, çevremizdekilerle paylaştığımızda, genellikle tek bir cümlelik basit bir soru sorulur. Neden şu şekilde yapmadın yada davranmadın? Ama o an sorunun baskısı yüzünden bunu düşünecek durumda olmuyoruz. Olayın üzerinden zaman geçtikçe kabullenme oranımız artıyor ve daha sonra bize öneride bulunan kişiye hak veriyoruz. Evet niye o şekilde yapmadım yada davranmadım. Bu kadar basit. Diğer kişilerin bakış açıları dolayısıyla yardımları çok önemli. Yönlendirilmekten korkuyor yada minnet duygusu yaşamamak için bu konularda çekimser kalıyor olabilirsiniz. Yapılacak bu yardımın bir beklentiye dönüşeceğinden endişe edebilirsiniz. Bu konuda biraz daha geniş düşünmek en iyisi.

Zihnimizde sürekli sorunlarla boğuşuyor ve fiziksel anlamda yorulmadan ruhsal olarak yıpranıyoruz. Bir tazelenme ihtiyacı doğuyor acil olarak. Mesela şu andan itibaren sorunları düşünerek, yeni yeni sorunları kendime çekmek yerine, artık çözümlere odaklı düşüneceğim ve her düşüncem bana yeni çözümler sunacak şeklinde kendimizi motive etmeye başlasak, sizce de bunun oluşturacağı güven duygusu bizi mutlu etmez mi? Sorunu değil sadece çözümünü düşünmek üzerine dayalı bir oyun gibi algılamanız yeterli.

Çok basite aldığımı düşünüyor olabilirsiniz, fakat sorunlarınızla uğraşırken dışarıya yaydığınız negatif enerji ve asabi görünüm asla sizi çözüme yakınlaştırmaz. Sorunlarını kabullenmiş, artık çözülmesi gerektiğine inanan, dışarıdan gelecek fikir ve önerilere, güleryüzlü ve samimi bir şekilde yaklaşım gösteren kişiler, sorunlarını birer tecrübe fırsatı olarak değerlendirir.

Hepimizin çok önemli sorunları var ve bunları çözebilecek gücü kendinizde hissetmiyor olabilirsiniz. Günün 24 saati süpermen olmak zorunda da değilsiniz. Birkaç saat Pollyannacılık oynamak daha cok işe yarayacaktır. Sorunlarınız yokmuşçasına kendinizle barışık olmayı denemek ve çevrenizdekilerin sizin için birşeyler yapmayı kendilerinin teklif etmesini görünce eminim çok şaşıracaksınız. Bizler sorun tanımlamamızda ne kadar abartılı tasvirlere girişirsek, karşımızdakinin bu sorunu küçümseyişini o kadar küstahca görmeye başlarız. Farklı bakış açılarının değeri çok önemlidir. İsterseniz bunları bir yere not alıp sakin bir zamanınızda kıyaslayın ama çözüme odaklı olduğunuzu hissederek.

Bu kadar dil döktükten sonra eminim bir tane sorununuzu zihninizde canlandırarak çözümüne yaklaştığınızı hissettiniz. Böyle de olmalı. Okuduklarınızın sizde birşeyler çağrıştırmaması sadece üstünkörü okuduğunuzu ve kendinize inanmadığınızı da gösterir. Bu yüzden bunların faydası size olacak şekilde gayret ediyorum. Öncelikle bana değil , kendinize inanmayı ilke edinin. Dünyanın bütün kaynakları elinizde, yeterki farketmesini bilin.
  #47  
Alt 20.08.2010, 20:17
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Gurbet

Gurbet, adı bile soğuk geliyor insana, şöyle derinlerde bir yer de, içerinizin öksüz kaldığını hissedersiniz, eğer gurbette yaşıyorsanız. Hep bir yanınız yarımdır, hep bir şeyleriniz eksiktir yaşamınızda.
Sadece nefes alıyorsunuzdur ve vaktiniz günlük koşuşturmalar içerisinde, geçiyordur mutlaka. Ama ya içerinizde ki o adını koyamadığınız şey ? O SIZI . Hani bildiğiniz ama ne olduğunu tam tarif edemediğiniz o sıkıntı. Daralıverir yüreğiniz, bazen, içerinizden çıkacakmış gibi oluverir.. Hiç bir yere sığamazsınız. Bütün suçu gurbete yüklersiniz, yalnızlığınızla baş başa kalıverince, gidecek kapı sığınacak bir liman bulamayınca ne zor geçer dakikalarınız. Siz isteseniz de hiç yakanızı bırakmayan gurbet, ne demişler, “Bir ayrılık bir yoksulluk bir de ölüm. Gurbette olan, ayrılıktan ölür her gün” Gurbet, her an sizinledir, nefesiniz gibi. İnsanlarla konuşmalarınız bile tam istediğiniz gibi değildir. Kafa sallarsınız, ya da dinliyormuş gibi yaparsınız ya da dinleniyor sanırsınız kendinizi, ama bir bakmışsınız ki boş gözlerle dinlenmediğinizi anlarsınız. Hep beyninizin derinlikleri meşguldür. Sonradan edinilen dostluklar bile mum alevi gibidir. Gerçek bir dost bile bulamazsınız sizi dinleyecek. Nafile, sığınacak hep bir liman ararsınız. Ünlü Şair Karacaoğlan, ne kadar güzel anlatmış dizelerinde gurbeti. ‘’ Gurbette ömrüm geçecek, bir daracık yerimde yok. Oturup derdim dökecek bir münasip(Vefalı) yarim de yok’’
Hele bir de gece oluverince hepten yalnızsınızdır. İşte o zaman aklınıza, ne kadar gurbet şarkıları varsa geliverir. Kendi kendinize, şarkıların sözlerine eşlik ederken, bir de bakmışınız ki göz pınarlarınızdan süzülüvermiş yaşlar. Kimi geceler yutkunamazsınız bile, boğum boğum dizilir boğazınıza bir şeyler. Kimi gecelerse bakmışınız ki bir deli fırtına ile bardaktan boşanırcasına yağmur oluverir göz yaşlarınız. “Gurbetlik ne uçsuz bucaksız mavi denizde, ne de bir çöl ortasında tek başına olmaktır. Gurbetlik sevdiklerinden uzak ve yalnız kalmaktır.”
Gecenin yorgunluğu ile güne, buruk bir “günaydın” dersiniz kendi kendinize . Sokaklarda çıt yoktur. Nerede o? Canım memleketimin “Simitciiiii, hadi taze simitler vaaaar…sicaaak sicaaakkk…yok mu isteyennnn?” diye bağıran gariban ama yürekli simitçileri, nerede hep şikayet ettiğimiz korna sesleri. Nerede o pencereden pencereye sabah sohbeti eden Neriman teyze, Fatma hanım? Nerede komşunun çocuğuna bağırmaları, nerede bakkal Süleyman’ın kapı önünde sigara tüttürüşü? Hay Allah, yine burnumun direği sızladı. Yine aklıma düştü canım memleketimin, buram buram kokusu, kirlenmemiş tertemiz havasıyla billur suyu. Ahh ahh “yoruldum artık gurbet ellerde, memleket özlemi hep yüreğimde”
Kader deyip geçmek de var, benim gibi bir çoğumuzun yazgısı gurbete yazılmış. Herkesin, yaşamında oynayacağı bir rolü vardır elbet. Dünyayı, koskoca bir tiyatro sahnesine benzetirim hep. Bizler de bu rolü acısıyla tatlısıyla oynayan oyuncular. Ardımızda ‘’hoş bir seda’’ bırakabilirsek ne mutlu bizlere.
  #48  
Alt 20.08.2010, 20:36
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Bu Günü Sev yarını Yaşa...

Her mevsimin güzelliği vardır. Bir mevsimi yaşarken diğerini özleriz. Kışı yazdan, yazı kıştan kıskanırız. İlkbaharı sonbaharı derken, mevsimlerde geçer zaman.
Bildiğimiz gibi artık mevsimlerin pek zorluğu kalmadı ve sevilesi oldu. Her mevsimin kültürel spor faaliyetleri olduğu gibi… Zaman ve bol paranız da varsa doymayın keyfine.
Sporun yaşı yok desek de bilinçli spor her zaman sağlıklıdır.
Şimdi tam deniz mevsimi bu sıcakta, hangi suyun başına gitsek keyif alırız ve ekmek arası taze soğan, peynire de bayılırız gün hiç bitmesin isteriz…

Tabii ki tüm güzellikler ve aldığımız o keyfin sonuna doğru deniz faslı yavaş yavaş bitmeye ve gün batmaya başlarken seyrine doyum olmaz. Duygular yoğunlaşır. Bitmesini istemeyiz ama çabuk yürümüştür yelkovan farkında olmadan. Zaman çoktan kucaklamıştır günü.

Yüreklerde heyecan, duyulan kuşların melodisinde koyulaşan akşama odaklanmıştır düşünceler.
Şemsiyeler kapanır masalar kurulur hizmet telaşı başlamıştır. Uzaktan motor sesleri duyulur. Balıkçı motorları dönmektedir.
Papyon bıyıklı balıkçı, sandalında sallanırken balıkların dansını seyreder. Bir yandan martılar gökyüzünde uçuşurken kolay değildir denizden rızkını alabilmek. Kolay değildir helal lokma yutabilmek. Emek ister.
Balıkçı balık ağlarını toplarken bir an önce satıp ne kadar kazanacağını hesapladığında yalnızca mutlu olur. Her gününün yaşam kazancı böyledir.
Yemek vakti de gelmiştir zaten.
Günün yorgunluğunda oh ne güzel keyif diye uçuşur düşünceler, kızıllık sevişen denizin mavisinde kucaklaşırken gecede iyice çökmüştür gündüze. Yıldızların üstümüze yağması romantik gelir. Sağdan soldan müzik sesleri kulağa dalga dalga eser. Günbatımını karşılayan fasıl eşliğinde bir dilim peynir bir dilim kavun ve uzatılan eller mutluluğun derinliğinde, kadehin yudumunda gönülden gönüle sunulur. Derken tam bir sigara yakacakken diğer bir yerde dikkat çeken (sigara içilmez) yazısı göze çarpar. Tabii keyifler kaçar. Sigara içenler ve dikkat etmeyenler içindir bu ikaz. Kapalı mekânlarda uyulması mecburidir. Riayet edilmediğinde ağır cezaları vardır. Bizler bunun ne kadar bilincindeyiz diye düşündüğüm olur.
Keyifler dorukta olsa da yürekler buruktur. Her yerde her şey istediğimiz gibi olmasa da bizler her zaman olduğu gibi rahatlığımıza göre eğlenmek isteriz.
Çevreye zarar vermeden piknik yerlerinde mangalların yakıldığı, dumanların savrulduğu, yüreklerin şaşırdığı özgürlüğünde bir gecenin yorgunluğunu paylaşmak adına yaktığımız ateşi de söndürmeyi ihmal etmeden tabii ki!
Tadıyla tuzuyla güzel bir günün keyfindendi sizlere seslenişim.
  #49  
Alt 20.08.2010, 21:15
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Vurulduk Ey Halkım...

Hepinize merhaba,

Bu mektubu buraya geldiğim ilk gün yazmak isterdim,ancak hepinizin gözü yaşlı,yüreği yaralı.Bizleri gömüyordunuz çünkü.Hepinizi gördüm.Başbakan bile vardı cenazemde.Yanımdaki tabutta devrem Yusuf vardı.O da yanımda şu an.Sizlere selamı var.

Burası mükemmel bir yer.İnanılmaz güzel.Yemyeşil.Rüyalarımda bile göremeyeceğim kadar güzel.

Ama ne yazık ki dünyaya gelemiyoruz.Biz öldük çünkü.O geceki çatışmada roketatar gelmişti bizim mevziye.Yusuf ve ben vardık.Fazla acı çekmedik ve öldük.

Burada 10 kişiydik.Bugün de biri katıldı aramıza.Elazığ’da görev yapıyormuş,mayına basmış.11 olduk.

Yalnız üzüldüğüm bir şey var.Annem çok ağladı.Onu görünce yanına gidip sarılasım geldi,ama gidemedim.Ben ölmüşüm.Artık dünyalı değilim.

Ben çok gençtim ya.Güzel de hayallerim vardı.Zehra ile evlenecektim.Ama olmadı.Hainler sinsice yaklaştı.Ve şehit olduk...

Bir yanım sızlıyor biliyor musunuz ? genç yaşta toprağa girdi bedenim.Anamın gözyaşlarına dayanamıyorum,babama babalar günü hediyesi verdiğime de.

Ben burada halimden memnunum.Burada bize çok iyi bakılıyor.Herşey elimizin altında.Ama bir yanım yarım kaldı.Gözümse arkada…

Çok erken öldüm ben.Bir dağ başında,gecenin bir yarısı üç beş kansızın silahından çıkan kurşunlarla verdim son nefesimi.

Biliyorum vatan için öldüm.Ya peki intikamım alınacak mı ? ya kemiklerim sızlarsa mezarımda.Ya ben boşuna ölmüşsem.Duracak mı bu akan kan.?

Böyle giderse burada çoğalacağız.Biz halimizden memnunuz.Burada herşey mükemmel.Ama özlüyorum sevdiklerimi.En çokta annemi.Ben er olarak öldüm,ancak burada rütbem çok yüksek.

Tekrar söylüyorum.Alın intikamımızı.Bitirin bu katillerin işini.Yoksa hakkımızı helal etmeyeceğiz.Buradaki 11 kişi bunu söylüyor.

Biz şehit olduk.Artık aranızda değiliz.Elimizden geleni yaptık,herşey vatan içindi.Ama olmadı.Vurulduk ey halkım.Ve artık 20 senelik ömrün sonunu getirdik.Çokta erken öldük.Hakkınızı helal edin…


Ruhunuz Şad Olsun....
  #50  
Alt 20.08.2010, 21:44
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Depresyondayız....

Hepimiz hatırlarız böyle bir şarkı vardı, hemen nakaratı dilimize dolandı bile değil mi?
Kafamız bozuldu depresyondayız, paramız yetişmedi depresyondayız, istediğimiz bir şey olmadı depresyondayız, sınava gireceğiz depresyondayız, iş stresi ona keza depresyondayız. Var mı bunun sonu her şeye için depresyondayız işte.
Gerek görsel basın, gerekse yazılı basın onlar yetmedi şarkılar derken hafızamıza yerleştirildi bu kelime. Hani birine kırk kez deli dersen deli olurmuş ya aynen böyle işte. Depresyondayız derken hakikaten depresyona girdik hepimiz.
Etrafınıza bir bakın anneniz, babanız sizin çocukluğunuzda hiç sıkıldık diyorlar mıydı, şimdi ise sıkıntıları çenelerine vurmuş. Eskiden diyerek başlıyorlar söze.
Bu kez kendinize bakın, şu yaşınıza kadar çocukluk döneminde karpuz kabuklarıyla araba yaparken, lastik ayakkabıyla kum taşırken sıkılmıyordunuz. Elinize son model cep telefonu, Internet vermişler ve sıkıldık diyorsunuz.
Bir de çocuklarınıza bakın, daha parmak kadar çocuk lunaparka gitmediği gün anne, baba ben sıkıldım yapacak bir şey yok diyor değil mi? Elinin altında Internet, kitap ve son model cep telefonu olduğu halde.
Günümüzde yaşam sitilimiz değişti artık diyenlerini duyar gibi oluyorum. Tabii değişti uzay çağındayız artık, milletin kağnı ile yolculuk yaptığı devirler çoktan geçti bunu hepimiz biliyoruz.
Lakin insanoğlu değişmedi, beynimiz değişmedi, düşüncelerimize engeller yok hala daha. Ve teknoloji ardından bunca kaynak, düşünce yapımızı geliştirdi bile. Olumlu bunca şey varken biz olumsuzlukları örnek alıyoruz. Önceden bu kadar okunabilecek kaynak mı vardı, her aklımıza geleni bu kadar rahat bulabiliyor muyduk. Ders alabileceğimiz onca kaynak var ki elimizin altında biz depresyona girmeyi tercih ediyoruz.
Kısa bir hikaye ile son vereceğim köşeme:
Ergenlik dönemine giren delikanlıya ailesi ergen eğitimi içerikli bir kitap hediye eder. Delikanlı kitabı okur ve o kadar etkilenir ki, kitabın içerisinde yazılı olan anne, babaya bağırmayı, agresif hareketler yapmayı benimser.
--- Baba : Oğlum bu kitabı okudun ama sen çok kötü hareketler yapıyorsun.
--- Oğul : Ama baba kitapta ergenliğe girenler bu hareketleri yapabilir diye yazıyor.
--- Baba : Yapabilir yazıyor değil mi? Yapar demiyor. Oysaki bu kitapta yanlış hareket en fazla 10 (on) tane var sen bunların hepsini aldın ve uyguluyorsun. Bu kitapta belki 50 (Elli) tane olumlu hareket var hiç birini uygulamıyorsun. Der.
Olaydan da anlaşılacağı üzere hep işimize geldiği gibi, en basit hareketleri ve düşünceleri sergiliyoruz hayatımızda. Mantıklı ve biraz yorucu olanlar uzak kalıyor nefsimize. İşte ondan sonra da hoş geldin Depresyon diyoruz.
Saygılarımla.
Antwort


Themen-Optionen Thema durchsuchen
Thema durchsuchen:

Erweiterte Suche

Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu