Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
  #11  
Alt 12.08.2010, 22:51
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Hayattan Ne Öğrendim

Kader sandığımız şeyin yaptığımız seçimlerden ibaret olduğunu öğrendim…
İnsanın kendisini değiştirmesi bile ne kadar zorken, karşımdakini değiştirmeye çalışmamayı, kabul edemediğim yerde çekip gitmeyi öğrendim…
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmeyi öğrendim…
Gerçek bir gelecek için geçmişi affetmeyi öğrendim…
Aslında sadece affetmeyi öğrendim, herşeyden önce kendini affedebilmeyi…
İlk aşkımın aslında çocukluk aşkım olduğunu, her son sandığım aşkımın da aslında son aşkım olmadığını, insanın defalarca aşık olabileceğini öğrendim…
Aşkın ömrünün kelebek ömrü kadar olduğunu, onun da genellikle pamuk ipliğine bağlı olduğunu öğrendim…
Aşkın en ızdırap vereninin bile aşksız kalmaktan daha az acıttığını öğrendim…
Birini gerçekten sevmenin onu özgür bırakmak olduğunu öğrendim…
Kimseyi sevgiye mahkum etmemeyi öğrendim…

Ne kadar başarılı, zengin olursak olalım en büyük başarının kalpten sevebilmek, en büyük zenginliğin sevdiğin kadar sevilmek olduğunu öğrendim…
Hayatta mucizelerin var olduğunu ama mucizeyi beklerken hayatı ıskalamamak gerektiğini öğrendim…
Annemin nasihatlarının ne kadar doğru olduğunu, gerçekten kaşların küsebileceğini ve bir tel beyaz saçı kopardığınızda 10 tanesinin, diğerinin cenazesine gelebileceğini öğrendim…
Pazartesinin rejime başlamak için doğru bir gün olmadığını öğrendim…
İnsanın en büyük yatırımının, kendisini geliştrimek için ve dost kazanmak için yaptığı olduğunu öğrendim…
Sağlıklı yaşamak için sağlığını kaybetmeyi beklememek gerektiğini öğrendim…
Sürekli aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemenin delilik olduğunu öğrendim…
Tek başarısızlığın denememek, hayal kurmamak ve cesaret etmemek olduğunu öğrendim…
Hayatın küçük oynayamayacak kadar kısa olduğunu ve büyük hayaller kurmayı öğrendim…
Malzemeleri ve doğru tarifi bilsenizde başarının tek doğru teşhisinin bitmiş sonuçlar olduğunu öğrendim…
Hayatta en önemli şeyin aile olduğunu ve bir gün daha fazla anne, baba diyebilmenin dünyalara bedel olduğunu öğrendim…
Hayatta “keşke”lerimi “iyiki” lerle değiştirmeyi öğrendim…
Sonunda ölüm olmadığı sürece, hiçbir şeye çok fazla üzülmemek gerektiğini, en büyük sandığımız acıların bile kalıcı olmadığını ve herşeye rağmen hayatın yaşamaya değer olduğunu öğrendim…
Siz hayattan neler öğrendiniz?
  #12  
Alt 12.08.2010, 23:22
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Ara Sıra Durmak da Lazım

“Doğa acele etmez, yine de herşey hallolur” demiş ünlü Çin düşünürü Lao Tzu.
Ne kadar da doğru.
Oysa bizim hep acelemiz var.
Her yaptığımız işi çabuk yapmaya çalışıyoruz.
Sınavları, soruları en hızlı çözenler kazanıyor.
İşe en hızlı karar verenler alınıyor.
Hızlı okuma kursları bile var, adım başı..Kimse daha okuduğunu doğru dürüst anlamayı beceremezken…
Oysa ki, iyi yapmak, hakkını vererek yapmak, düşünerek yapmak, anlayarak yapmak gibi kavramlar da var bir yerlerde, herkesin unuttuğu.
Hızlı olmaya çalışırken, durup da ilgilenemediği…
Bu zamanda hızlı olmamak, kaybetmek anlamına geliyor, o da doğru.
Ama kim bilir, belki de ayda yılda bir de olsa, dursak…Bıraksak her ne yapıyorsak…
Şöyle bir etrafımıza bakınsak… Görmediklerimizi görsek, duymadıklarımızı duysak…
Hatta vakit ayırıp, seyretsek, dinlesek, içimize sindirsek…
Yavaş yavaş… Acele etmeden…
Sevdiklerimize vakit ayırsak… Çocuğumuzu oyun oynarken izlesek..Belki annemizi kitap okurken, babamızı maç seyrederken…
Sonra onlarla birlikte birşeyler yapsak. Plansız programsız..Acele etmeden…
Yaşamımızı, ayda yılda bir de olsa, rölantiye alsak, keyfine varsak..
Fena mı olurdu?
Aborjinler ve Kızılderililer bir yerden bir yere giderken ara sıra dururlarmış; ruhları onlara yetişebilsin diye.
Bizim ruhlarımız neredeler acaba? İnşallah bir yerlerde buluşabiliriz, çok geç olmadan!
  #13  
Alt 12.08.2010, 23:27
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Her Seçim Bir Vazgeçiştir Aslında

Hayatınızda yaptığınız seçimleri bir düşünün…. Bugün olduğunuz siz olabilmek için yaptığınız seçimleri… Bugünkü siz olabilmek için nelerden vazgeçtiniz? Eğer seçimleriniz şimdikinden farklı olsaydı, yani vazgeçtiklerinizi seçmiş olsaydınız, şimdi ki siz nasıl olurdu? Hayatınız bugünden nasıl farklı olurdu? Peki seçimlerinizden pişman oldunuz mu hiç? Hiç keşke dediniz mi? Yoksa siz de iyi ki diyenlerden misiniz?
Hayatta attığımız her adımın bedelini bir şekilde öderiz. Seçimlerimizin bedeli de vazgeçtiklerimizdir işte. Eğer bu bedeli ödemekten pişman değilsek ne mutlu bize… Ama eğer keşkeler varsa içimizde vay halimize… O keşke hep kemirir içimizi, bir de acaba vardır. Acaba, keşkenin en yakın dostudur. Keşke … yapsaydım, acaba bugünden ne farklı olurdu? Daha mı mutlu olurduk acaba? Daha mı çok paramız olurdu acaba? Daha mı başarılı olurduk acaba? Daha mı çok sevilirdik acaba? … İşte bu acabalar böyle süreeerr gider.
Bazı seçimlerimiz meydan okur bize, cesaretimizi test eder, hadi bakalım hazır mısın yaşayacağın zorluklara, hazır mısın düşlerine kavuşabilmek için vazgeçeceklerinle yüzleşmeye?
Belki kariyerimizi seçmişizdir, doğmamış çocuklarımızdan vazgeçerek, belki başarılı bir avukat olmayı seçmişizdir, ödüller alacak bir tiyatrocu olmaktan vazgeçerek, özgür olmayı seçmişizdir belki de bizi bizden bile çok sevecek birinden vazgeçerek, belki de gitmeyi seçmişizdir sadece kalıp sonuna kadar savaşmaktan vazgeçerek…
Bazı seçimlerse daha masumdur bizi zora sokmak değildir amaçları, akşam pizza yerine salata yemeği seçmişizdir, hafta sonu vizyondaki komedi filmi yerine korku filmine gitmeyi seçmişizdir, iş çıkışı spor salonuna gitmek yerine eve gidip televizyon karşısında tembellik yapmayı seçmişizdir ama yinede yapmış olduğumuz seçimden mutlu olmazsak küçük bir pişmanlık olur içimizde… Ve yaptığımız her seçim bir şekilde gelecekteki bizi şekillendirir…
Ben evrenin farklı boyutlarında faklı versiyonlarımız olduğunu düşünüyorum. Önümüze gelen seçenekler çoğaldıkça, versiyonlarımız da çoğalıyor bence. Günün birinde bu çeşitli versiyonlarımız yani benliklerimiz bir araya gelseler, nelerden bahsederlerdi? Birbirlerine nispet mi yaparlardı? Veya tebrik eden olur muydu aralarında birbirlerini? Bak ben beceremedim ama sen doğru yolu buldun iyi ki de riski almışsın, iyi ki benim gibi korkmamışsın…
Küçücük yaşımızdan beri seçimlerle yüzleşiriz. Okuyacağımız okulları seçeriz, okulda ki arkadaşlarımız seçeriz, sonra büyüğünce ne olacağımızı seçeriz, mesleğimizi seçeriz, kariyerimizi seçeriz, hayatı paylaşacak eşimizi seçeriz… Bazen seçtiğimizi beğenmeyiz ve bırakır başka bir şey seçeriz, bazen o kadar şanslı değilizdir ya da cesaretli, seçimimizden pişman bile olsak onunla yaşamayı seçeriz ama yine seçeriz… Bazen sadece mutlu olmayı seçeriz. Aslında hayattaki seçimlerimizin en temel amacı da bu değil midir zaten. Mutlu olmak… Ama ne yazıktır ki hayatın karmaşası içinde unutuveririz temel amacımızı. Hepimiz, bu dünyada her ne yapıyorsak mutlu olmak için yaparız, ya da en azından yapmalıyız aslında… Kendimiz için ilk hedefimiz bu olmalı. Her neyi seçiyorsak yaşamak için, önce bir durup düşünmeliyiz. Mutlu olacak mıyım? Çünkü hayatta yaptıklarımızdan mutlu olduğumuz sürece başarılı oluruz. En azından hiçbir pişmanlık duymayız geriye dönüp baktığımızda. “Keşke” değil “iyi ki” deriz o zaman. İyi ki yapmışım… Çünkü bu dünyadan son nefesimizi verip ayrılırken, yaptıklarımızdan değil yapamadıklarımızdan pişmanlık duyacağız bence.
Düşünün bir kere, bugünkü siz olmak için, siz kim olmaktan vazgeçtiniz? Unutmayalım lütfen kaderimiz karar anlarında şekillenir…
  #14  
Alt 12.08.2010, 23:30
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Hayalleriniz Kadar Büyüksünüz…

Hayalleriniz kadar büyüksünüz…
Düşüncleriniz gerçekliği yaratır.
İnançlarınız kişisel kehanetlere dönüşür.
Çünkü inançlarınız, davranışlarınızı oluşturur.
Ve asla düşünme şeklinizle uyum içinde olmayan bir şekilde davranamazsınız.
Yaşamınızın boyutu düşünce boyutunuzu yansıtır.
Aslında hepimiz, her gün hayal gücümüzü, yani düşüncelerimizin yaratıcı enerjisini kullanarak kendi hayatımızı kurguluyoruz. Bu kurguyu bazen farkında olarak, genellikle de hiç farkında olmadan, canımızın istediği gibi değiştiriyoruz. İşte genellikle bilinçsizce yaptığımız bu eyleme “yaratıcı imgeleme” deniyor.
Eğer “yaratıcı imgeleme” yi bilinçli olarak kullanmayı başarabilirsek, yaşamımızı hayalini kurduğumuz ve ihtiyacımız olan her ne varsa, onlarla doldurabiliriz.
Şimdi sorun bakalım kendinize, bugüne kadar yeterince büyük hayaller kurdunuz mu? Hayatınıza dair büyük resminiz nasıl? Siz bu resmin neresindesiniz? Mutlaka fiziksel ve ya duygusal olmasına ya da bunlardan bir tanesini seçmenize de gerek yok. Mükemmel bir ilişki hayalini kurarken aynı zamanda düşlerinizi süsleyen yeni bir evi, aradığınız tatmini size yaşatacak ve parasal olarak size bolluk getirecek bir iş pozisyonunu imgeleyebilirsiniz. Hayalleriniz söz konusu olduğunda, limit sadece sizsiniz!
Oysa ki hayallerimizden bahsederken genellikle korkarız, çok istemekten korkarız, her şeyi bir anda istersek cezalandırılacağımızdan korkarız. Daha fazlasını istersek elimizdekileri de kaybetmekten korkarız.
Zaten çocukluğumuzdan beri de böyle eğitilmişizdir. İstemek ayıptır, arsızlıktır hatta günahtır denmiştir hep. Sahip olduklarına şükret, elindekiyle yetinmeyi bil, ihtiyacın olandan fazlasını isteme diye öğretilmiştir bize. O yüzden istemeyi de bilmeyiz pek, beceremeyiz, ağzımızdan bir türlü çıkmaz o ufacık sözcük. Hep bastırırız isteklerimizi ve tabi hayallerimizi.
Halbu ki adı üstünde hayal bu, limiti olamaz ki, limitlersek hayal olmaz ki. Hem biz kim oluyoruz ki canım, evrenin işine karışıyoruz, nasıl karar verebiliyoruz onun bize verebileceklerinin sınırına. Evrenin kendi mükemmelliği içinde herşeyden hepimize yetecek kadar var.Ve evren kendi dengesi içerisinde doğru dağılımı zaten yapar. Yeterki biz sadece istemeyi bilelim. İstemekten korkmayalım…
İsteklerimiz, hayallerimiz ilk önce zihinsel boyutta gerçekleşirler. Daha sonrasında belirli bir titreşime sahip duygu ve düşünceleriz, kendierine benzeyen titreşimdeki enerjileri bir mıknatıs gibi çekerler. Sonuçta beynimizde canlandırdığımız, olumlu veya olumsuz her ne varsa bir gün mutlaka başımıza gelir. Çünkü evren yalnızca bizim gönderdiğimiz titreşimlere cevap verir ve biz ne düşünüyorsak sadece o’oluruz.
Bu yüzden önce gerçekten ne istediğinize karar verin. Hayata dair gerçekleşmesini istediğiniz şey ne? Dilediğiniz şeyin ne kadar önemli olduğu veya ne kadar büyük ya da küçük olduğu konusunda endişelenmeyin. Çünkü evren asla böyle bir ayrım yapmaz. Sadece gerçekten bilin ve en derinden isteyin.
İsterken hedeflerinizde net olun. Gerçekleşmesini istediğiniz her ne ise, tüm ayrıntıları ile, olmasını istediğiniz biçimde gözünüzde canlandırın. Ve şu anda zaten gerçekleşmiş gibi kendinizi o durumun içinde görmeye çalışın. Daha sonra, gerçekleşmesini istediğiniz şeye odaklanın ve onun yaşamınızın ayrılmaz bir parçasına dönüşmesine izin verin. Zamanla odağınız, gerçeğiniz olur.
Son olarak, aklınıza geldikçe, olmasını istediklerinizi dile getirin, odağınız hakkında kendi kendinize olumlu bildirimlerde bulunun. Bu olumlamaları sadece, şimdiki zamanda “sanki şimdi zaten öyley – miş gibi” kullanın. Bunu yaparken güvensizlik, kuşku duymayın, hayallerinize önce siz inanın…
Zaman içerisinde, her şey değişebilir, siz de değişirsiniz, zevkleriniz,hayata dair keyif aldığınız şeyler, hedefleriniz değişir veya artık size eskisi kadar cazip gelmeyebilirler. O zaman da ısrarcı olmayın, değişime ayak uydurun ve odaklanacağınız yeni bir hedef seçin kendinize.
Benim size tavsiyem, odaklanacağınız şey fark yaratabileceğiniz birşey olsun.
  #15  
Alt 12.08.2010, 23:35
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Zamanı Etkili Kullanmak

Zamanınızı ister özel yaşamınızı güzelleştirmek, ister işinizi geliştirmek, ister bir başkasına yardım etmek yada yalnızca dinlenmek amacıyla mola vermek için kullanın şunu unutmamalısınız ki; sizden başka hiç kimse sizin zamanınızı boşa harcayamaz.
Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilmek için her gün yalnızca belirli bir zamanınız olduğunu düşünürsek, iyi bir zaman yönetimi alışkanlığı edinmek sizin için son derece önemli olacaktır.
Zamanı en etkili nasıl yöneteceğimizi konuşmaya başlamadan önce belki de en yıkıcı zaman yönetimi hatalarından bahsetmek daha uygun olacaktır.
Bunların en önemlisi;
İşe, ilk aklımıza gelen veya ilk dikkatimizi çeken şeyi yapmaktan başlamak ki ben buna; Zaman Hırsızları diyorum.
Yapmakta olduğumuz iş bittiğinde, bir sonra ki yapılacak işi nasıl seçeriz?
Genellikle, listemizde hangi işin daha önemli olduğuna çok fazla dikkat etmeden, ilk aklımıza gelen veya ilk dikkatimizi çeken Zaman Hırsızlarına yoğunlaşırız.
Zamanınızı Yönetmeye başlarken bu vazgeçmemiz gereken ilk kötü alışkanlığımız olacak. Böylece üretkenliğimizin önemli ölçüde arttığını fark edeceğiz.
Bu, üretkenliğinizi öldüren çok bilindik bir durumdur çünkü ilk aklımıza gelen şeyler her zaman en önemli olanlar değildir, ve genellikle en iyi zaman harcama yöntemini de temsil etmezler.
İlk aklımıza gelen şeyler genellikle acil olma eğilimindedirler. Şirkette ki son yaşanan kriz, gelen bir telefon veya beklenmedik bir misafir, yaklaşan bir teslim tarihi gibi.
Durum şu ki; acil şeyler her zaman önemli olmadığı gibi, önemli şeylerde her zaman acil olmazlar.
O zaman çözüm nasıl olacak…
Bunun için yapılabilecek en basit fakat etkili yöntem;
Her gün gerçekleştirmek istediğiniz en önemli 5 şeyden oluşan bir liste hazırlamak ve her gün o listeye sadık kalmaya çalışmak olacak.
Bunun için her sabaha kendinizle yarım saat veya 1 saatlik bir toplantı düzenleyin ve bu zamanı sadece kendinize ayırın.
Günlük işlerinizi önemli – daha az önemli – acil – acil değil gibi gözden geçirerek listenizi oluşturun.
Ve lütfen bu toplantılara, en az iş yerinizde ki diğer önemli toplantılara verdiğiniz kadar önem verin ve kendinizi aldatmayın.
Gün içerisinde, bu işleri tamamladıktan sonra geri kalan zamanınızı listenizde yer almayan, “daha önemsiz ama vaktinizi harcamanıza ve asıl önemli işlerinizi ertelemenize sebep olan” herhangi bir konu için kullanabilirsiniz.
Bazı günler, işlerinizin tümünü bitirmek için yeterince zaman bulamayacaksınız, diğer günlerde projelerinizi kolaylıkla yürütecek, hatta boş zaman bile bulabileceksiniz. İşte bu zamanı, eksik kalan işlerinizi tamamlamak için kullanabilirsiniz.
Bu basit Zaman Yönetimi Yöntemi dikkate değer bir biçimde üretkenliğinizi arttıracak bir yöntemdir.
Fakat ancak gerçekten sizin için önemli olanı seçebildiğiniz ve seçtiğiniz işi yaparken Zaman Hırsızlarını bertaraf ederek sadece yapmakta olduğunuz işe odaklandığınızda bu gerçekleşecektir.
Unutmayın ki zaman şaşırtıcı bir şekilde kendini dengelemektedir. Siz sadece onu doğru yönetmeyi bilin…
Çin İmparatoru Saray Nazırına, saraya uzanan yolun iki yanının sedir ağaçlarıyla kaplanmasını buyurmuş. Nazır, ağaçların büyümesi için 300 yıl gerekir diye karşı çıkmaya yeltenince İmparator, demek ki demiş, kaybedecek bir dakikan bile yok.
Sizin kaybedecek zamanınız var mı?
  #16  
Alt 12.08.2010, 23:41
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Çünkü Hayat Her Gün Yeniden Başlar

Eğer şu anda bu yazıyı okuyorsanız, yani hayattaysanız, inanın bana daha en güzel günlerinizi yaşamamışsınız demektir. Bu ne kadar heyecan verici bir düşünce aslında, evet bugün hala nefes alıyorsanız, demek ki hayattaki misyonunuzu daha tamamlamamışsınız. Kim bilir daha ne sürprizler çıkacak karşınıza, kim bilir daha ne güzelliklerle karşılaşacaksınız, ne kahkahalar atacak, daha ne başarılara imza atacaksınız…
Bu günün geri kalan yaşamınızın ilk günü olduğunu varsayın ve kendiniz için iyi bir şeyler yapmaya bugün başlayın.
Sağlıklı beslenip, artık size yük gelmeye başlayan ve aynalarla aranıza giren fazla kilolarınızdan kurtulmak mı istiyorsunuz mesela? O zaman yarın değil “şimdi” kalkın yerinizden ve sizi sürekli kışkırtan, aklınızı çelmeye çalışan, evdeki tüm abur cuburu çöpe atın ve hemen markete koşup sağlıklı besinlerle doldurun alışveriş sepetinizi. Eve döndüğünüzde de kendinize şöyle güzel bir salata yapın akşam için. Alacağınız keyfi anlatamam…
Belki de artık sigarayı bırakmak istiyorsunuz ama sürekli bir bahaneniz var ondan kopmamak için… hele bir şu işler yoluna girsin, hele bir şu sıkıntılı günler geçsin, hele bir kilo vereyim… hayır, “şimdi” söndürün elinizdeki o sigarayı ve paketi de atın çöpe, kalkın bir elma alın elinize yanına da güzel bir yeşil çay, deymeyin keyfinize…
Kendi kendinize söz verdiniz, aybaşında bir spor salonuna yazılacaksınız, sağlıklı olmak için neden o kadar zaman kaybedesiniz ki hatta bu yazıyı okumakla bile zaman kaybetmeyin, “şimdi” çıkın dışarı, sahilde uzun bir yürüyüş yapın. Yağmur yağıyor olsa bile boş verin eve dönüp sıcak bir banyo yaptığınızda ıslanmış olmak bile hoşunuza gidecek. Hatta günlerdir vakitsizlikten bir türlü görüşemediğiniz arkadaşınızı arayın, hem beraber iyi bir şey yapmış olmanın keyfini paylaşmış olursunuz hem de günlerdir ertelediğiniz uzun bir sohbeti… hem bedeniniz hem ruhunuzu beslensin böylece.
Hadi lütfen kalkın o kanepeden artık… Kendiniz için iyi bir şeyler yapmayı daha fazla ertelemeyin. Çünkü bunun için “şimdi” den daha doğru bir zaman yok.
Yarının hiç birimiz için garantisi yok hatta belki bir saat sonrasının bile. Ancak “şimdi” için garanti verebilirim size. İnanın bana “şimdi”nin gücünü hissettiğinizde ondan bir daha vazgeçemeyeceksiniz. Ve yaşayacağınız mucizelere siz bile inanamayacaksınız.
“Şimdi” alın telefonu elinize ve “şimdi” seni seviyorum, özledim deyin sevdiklerinize belki yarın fırsatınız olmayabilir…
Hayatta geçmişe bakarak ders alır, geleceğe bakarak planlar yaparız ama yaşamın hakkını vermek, hayattan keyif almak için “şimdi”den daha iyi bir zaman olabilir mi?
Her zaman geleceğe yönelik hayalleriniz, hedefleriniz olsun, hiçbir zaman geçmişinizi unutmayın. Onlar bugün sizi siz yapan yaşanmışlıklarınızdır ve paha biçilemezler. Ama “şimdi” yi de unutmayın ne olur. “Şimdi” atın ilk adımlarınızı gelecek için… “Şimdi” harekete geçmezseniz, aklınızdan geçenler hep birer hayal olarak kalacaklar, hayallerinizi geleceğinize mahkûm etmeyin. Onlara “şimdi” sahip olmak için bir şeyler yapın. “Şimdi” varken neden yarın olsun ki zaten? Sizce gerçekten o kadar lüksünüz var mı zamanı harcamak için?
Ama bazen de hayatı yakalamaya çalışırken, “şimdi”yi ıskalayabilirsiniz. O zaman da hiç üzülmeyin çünkü hayat her gün yeniden başlar…
Ve unutmayın lütfen, eğer bugün, “şimdi” hala hayattaysanız daha en güzel günlerinizi yaşamadınız demektir…
  #17  
Alt 12.08.2010, 23:47
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Kendi Kendinizin Koçu Olun

Doğa uzun zamandır sürdürdüğü uykusundan uyandı ve gülen yüzünü göstermeye başladı bile. Siz de uyanın artık, ev, ofis, ev döngüsünden, hareketsiz ve monton hayatınızdan vazgeçin, yaşam kalitenizi yükseltmek, sağlıklı, zinde bir yaşam için kontrolü ele geçirin ve kendi kendinizin koçu olun.
Yeni yıla hepimiz bir kez daha yeni kararlarla girdik. Peki bu kararlarımızı hayata geçirmeye başladık mı yoksa yine bir sonra ki yıla mı erteledik?…
Bu sefer bir değişiklik yapalım ve sağlıklı olmayı ertelemeyelim. Yaşam kalitesinizi yükseltmek ve sağlıklı zinde bir yaşamınız olmasını istiyor fakat nereden başlayacağınızı bilemiyor musunuz?
O zaman aşağıda ki tavsiyelerimiz sizin için…
1) ÖNCELİKLE KARAR VERİN VE LÜTFEN ERTELEMEYİN!

Yıllardır, üzerinizde ki fazla kilolardan kurtulmak, daha fit bir vücuda sahip olmak, düzenli spor yapmak ve daha hareketli bir yaşam sürmek istiyorsunuz. Dergileri karıştırırken gördüğünüz o muhteşem vücutlu kadınları kıskanıyor, gelecek yazı düşünüp yine bikini giyemeyeceğiniz, plajda koca tişörtlerin altına saklanacağınız için moraliniz bozuluyor. Yine merdivenleri çıkarken nefes nefese kaldınız ve sigarayı bırakmadığınız için bir kez daha kendi kendinize kızıyorsunuz.
O zaman ne duruyorsunuz. Karar verin artık ve harekete geçin bu sefer sonsuza kadar kurtulun fazla kilolarınızdan daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşamı seçin kendiniz için.
2) TAVİZ VERMEYİN

Kendinize ulaşılabilir bir hedef belirleyin. Ve buna göre bir beslenme ve egzersiz programı belirleyin. Ve gerçekten önemli bir sebep olmadıkça programınızdan taviz vermeyin. Haftada 3 gün spora gitmeye mi karar verdiniz, kimsenin aklınızı çelmesine izin vermeyin ve mutlaka gidin, arkadaşlarınızla başka bir program da yapmak istiyorsanız spordan sonra randevulaşın. Ya da bir gün spor programınızı atlamak zorunda kalırsanız mutlaka ertesi gün telafi edin.
Aynı şekilde, arkadaşlarınızla dışarıda yemeğe çıkmak durumunda kaldığınızda, mutlaka gittiğiniz restaurant da sağlıklı yiyecek birşeyler de vardır. Kendinize bahaneler yaratmayın ve hemen sağlıklı birşeyler sipariş verin.
Ne olursa olsun, hayat tarzınızdan ödün vermeyin.
3) HAYAL EDİN

Ulaşmak istediğiniz kiloda kendinizi gözünüzde canlandırın. Üzerinizde en seksi bikinizle plajda salındığınızı hayal edin. Nasıl bir ruh halindesiniz? İnsanların size bakışları nasıl?
Karşınızda ki siz, daha kendine güvenli, kendiyle barışık, daha pozitif bir siz değil mi?
Hayalinizde ideal sizi oluşturun ve şimdiden öyleymişsiniz gibi düşünün, hissedin ve davranın, inanın çok hoşunuza gidecek. Ondan vazgeçmek istemeyeceksiniz.
4) KEYİF ALDIĞINIZ EGZERSİZİ YAPIN!

Bir egzersiz programı seçerken en önemli kriter, ondan keyif alıyor olmanızdır. Çünkü keyifle yapılan egzersiz devamlılığı da beraberinde getiriyor. İster deniz kenarında yürüyüş yapın, ister ormanda koşun, ister bir spor salonuna yazılın, aerobik, step, dans veya dövüş sporlarını deneyin. Bu arada kaslarınızı da güçlendirmeyi ihmal etmeyin. Bir dambıl veya esnek bant alıp evde çalışabilirsiniz, Pilates veya yoga derslerine başlayabilirsiniz. Alternatifiniz çok fazla yeterki siz bu alternatiflerden kendinize en uygun olanı seçin ve yaşam prensiplerinizden biri haline getirin.
5) REJIM YAPMAYI UNUTUN SAĞLIKLI BESLENMEYE BAŞLAYIN

Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirin, şekerli yiyecek ve içecekleri, kurabiye, cips, çikolata barları gibi işlenmiş gıdaları, rafine unlu mamülleri, sağlıksız yağları buzdolabınızdan temizleyerek işe başlayın. Bunların yerine bol sebze, meyve, et, balık, tavuk, yumurta ve tam tahıllı gıdalarla doldurun mutfağınızı. Bol bol su içmeyi ihmal etmeyin. Kahve ve alkol tüketiminizi minimuma indirin.
Unutmayın rejim yapıyorum yerine sağlıklı besleniyorum derseniz herşey çok daha kolay olacak.
6) ALIŞKANLIKLARINIZI YENİLERİYLE DEĞİŞTİRİN

Kötü alışkanlıklarınızı iyileriyle değiştirin. Örneğin kahve içmeyi azaltmak mı istiyorsunuz. Canınız her kahve çektiğinde gidip bir bardak su için. Böylece hem sizini için kötü olan birşeyden kurtulmuş hemde yerine iyi bir alışkanlık edinmiş olursunuz.
Akşam evde yemek daveti verdiniz ve gecenin sonunda bir sürü yemek arttı. Bunları ertesi gün tek başınıza bitirmeye çalışmak yerine, davete gelen arkadaşlarınıza, giderken yanlarında götürmek üzere dağıtın. Eğer hala ertesi gün, buzdolabınızda pasta börek duruyorsa, onuda ya apartmanda dağıtın ya da çöpe atın!
Televizyon seyrederken canınız inanılmaz derecede abur cubur çekti diyelim. Hemen olduğunuz yerden kalkın ve elinizi oyalayacak birşeylerle uğraşmaya başlayın, örneğin uzun zamandır düzenlemek istediğiniz ama bir türlü vakit bulamadığınız makjay çekmecenizi düzenleyin.
Bir alışkanlıktan kurtulmanın en iyi yolunun onu bir başkasıyla değiştirmek olduğunu ve 21 gün kuralını aklınızdan çıkarmayın. Beynimizin ve vücudumuzun bir alışkanlıktan kurtulup, yeni bir tanesine adapte olma süresi 21 gün… sabredin.
7) MUTLAKA KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN

Hedefinize ulaştığınız zaman kendinizi ödüllendirin. Ben bu ödülün yemek olmamasını tavsiye ederim. Uzun zamandır aklınızda olan bir elbise, eskisinden bir beden küçük yeni bir jean, yakın bir yerlere ufak bir haftasonu kaçamağı, spa’da masaj ne olursa… Ama başarınızı mutlaka kutlayın ve çevrenizle paylaşın bu motivasyonunuzu da arttıracaktır.
  #18  
Alt 13.08.2010, 00:00
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Hayatınızda Her Şey Yeterli Olsun

Sevmek de hayata dair, sevilmek kadar…
Mutluluk da hayata dair, hüzünlü kalp sancıları kadar…
Ayrılıklar da hayata dair en az büyük aşklar kadar…
Umutta hayata dair, en umutsuz anlarda bile ayakta kalabilmek kadar…
Başarısızlıklar da hayata dair, başarıya kalkan kadehler kadar…
Korkular da hayata dair sevinçler kadar…
Zaferleri kutlamayı bilmekte hayata dair, zaferi kazanmak kadar ve bazen kaybetmeyi kabullenmek de…
Bahar sarhoşluğu da hayata dair kış ayazı kadar…
Ve ölüm de hayata dair en az yaşamak kadar…
Hayat boyu elde ettiklerinizi bir düşünün;
Yani başarı ve başarısızlıklarınız, zenginlik ve yoksulluğu, sağlık ve hastalığı, insanlara yakın ve uzak olmayı, neşe ve kederi… hepsi hayata dair… hepsi sizin için, hepsi sizi bugünkü siz yapan yaşanmışlıklarınız…
Hayata dair her ne varsa, başınıza gelen ya da gelmesini dilediğiniz, hepsinin tadını çıkarın.
Başınıza gelen kötülükleri de dibine kadar yaşayın ki iyiliklerin kıymetini bilesiniz ve sahip olduklarınız için şükredebilesiniz…
Ve yaşamınızdaki olaylara doğru tepkiler vermeyi öğrenmeye bakın çünkü yaşamınızdaki olaylar, verdiğiniz tepkilerin sonuçlarıdır. İstediğiniz sonuçları yaratacak şekilde tepki vermeyi alışkanlık haline getirin. Çünkü ne yaparsanız yapın olayları değiştiremezsiniz ancak bu olaylar karşısında verdiğiniz tepkiler olabilir tek değiştirebileceğiniz… Olağanüstü zor durumlarda ya da görünürde kontrolünüz dışında kalan olaylarda bile bu alışkanlığınızdan vazgeçmeyin.
Ben size, hayatınızda herşeyin yeterli olmasını diliyorum…
Moralinizin iyi olması için yeterince güneşe ve güneşi daha çok takdir etmek için yeterince yağmura sahip olmanızı diliyorum. Ruhunuzun canlı kalması için yeterince mutluluk ve yaşamdaki en küçük sevinçlerin çok daha büyük görünmesi için yeterince acı diliyorum. İsteklerinin tatmin olması için yeterince kazanç, sahip olduğunuz her şeyi takdir edebilmeniz için yeterince kayıp diliyorum. Dünyaya veda edinceye kadar yeterince insanla merhabalaşmış olmanızı diliyorum.
  #19  
Alt 14.08.2010, 22:10
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Ruhunuzun Gözleri

Beyoğlu’nda serince bir akşamüstü. Sonbahar iyiden iyiye hissettirmeye başlamış hüznüyle birlikte tatlı huzurunu. Hava kararmaya, saatler ise gece için hazırlanmaya başlamışlar bile. İnsanlarda bir telaş, hızlı adımlarla geçiyorlar yanı başımdan. Akıllarında biran önce eve gidip günün yorgunluğunu atmak var belli. Aynı telaş trafikte de devam ediyor. Gün birden hızlanmaya başladı.

Oysaki gündüz ne kadar sakindi. 17 numaradaki Aylin Hanım eşini uğurladıktan sonra markete gitti. Okulu kırdıkları her hallerinden belli iki genç kız vitrinlere dalmış hayaller kuruyorlardı. Kim bilir rüyalarında o kıyafetler içinde nerelere gitmişlerdi, hangi krallıktaydılar? Bu ve bunun gibi ufak tefek hareketlenmeler işte.

Bu saatlerde ise geçenleri bile sayamıyorum bazen. Hatta kimi zaman kendimi öylesine kaptırıyorum ki, sanki beni de bekleyenler varmış gibi düşünüyor, yetişmem gereken bir yerler varmış gibi hissediyorum.

Aklımdan geçen bu düşüncelerle o kadar meşgul olmuşum ki karanlığın bastırdığını, gece olduğunu fark etmemişim bile. Desenize görev yine başlamış. Gece daha genç, sabaha daha çok var. Yine kaldık baş başa, ıssız ve yorgun sokaklarla. Ara sıra hafif bir esinti geliyor yanı başıma. Yaprakları bir oraya bir buraya savururken;

-“Bir hatırını sorayım dedim, sıkılmışsındır yalnız başına” diyor adeta.

Biliyor musunuz burası bana huzur veriyor. O binalardaki tarih, geçmişten gelen o asil ruh ay ışığında o kadar güzel hissediliyor ki…

Kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü böylesine güzel bir şehrin en asil yerlerinden birindeyim. Tabi böyle bir yerde iseniz sizin de o ruhu taşımanız, farklı ve seçkin olmanız gerekiyor.

Laf aramızda kendimi de beğenmiyor değilim hani. Tabi sadece görünüşünüz de yetmiyor çevrenizi daha aydınlık kılmak için. Eğer bunu ruhunuzla süsleyemiyorsanız, eğer içten gelen bir duygu, bir sıcaklık katamıyorsanız buz gibi bir demir yığınından ne farkınız kalır söyler misiniz?

Zaman akıyor yavaş yavaş. Tıpkı o hafif esintiyle ve ince ince çiseleyen yağmur damlalarının çıplak tenimde ağır bir şekilde süzülmesi gibi. Sonra bulutlar dağılıyor, onlarca yıldız çıkıyor sahneye. Sanki en parlak incilerden oluşmuş bir mücevher koleksiyonu gibi gökyüzü.

Her gece sabaha kadar çalışmak zor. Ama kutup yıldızı bile bir başka parlıyor bu gece, sanki ay ışığına nispet yapıyor gibi. Kim bilir belki de yükümü hafifletmek istiyordur, yardımcı olup benim için parlıyordur.

Bakın artık gün ağarıyor, sabah olmaya başlamış bile. Ne kadar çok konuştum değil mi? Bu yalnızlıkta hazır sizi bulmuşken anlatı verdim tüm içimden geçenleri. Biraz sonra bu geceki görevim bitiyor. Yarına Allah kerim. Yine o hareketlenme başlayacak, evden acele ile çıkanlar bir telaşla iş yerlerine ulaşmaya çalışacaklar.

Kim bilir vitrinler hangi rüyalara ev sahipliği yapacak yine, hangi anılar canlanacak tekrar bu hoş Beyoğlu Sokaklarında.

Dışarıdan bakınca sadece bir sokak lambası olduğumu düşünmek ne kadar basit değil mi? Sadece sokağı aydınlatmaya yarayan dekoratif bir metal parçası olduğumu sanmak.

Hayatta en beklenmedik şeyler, en umulmadık sürprizleri de yanında taşır.

Hadi biraz daha farklı bakın bundan sonra çevrenize. Etrafta daha önce yanından geçip hiç fark etmediğiniz o kadar çok güzellik bulacaksınız ki şaşıracaksınız.

Sadece biraz ruhunuzla bakın yeter.
  #20  
Alt 14.08.2010, 22:22
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Öğretici, Eleştiriyel Düşünme

içimdeki çocuğun sesiyle...

Küçüklüğümden beri, matematik öğretmenim bana sayıları kullanarak nasıl para kazanacağımı öğretti. Kimya öğretmenimse çamaşır suyu ile tuz ruhunu karıştırırsam zehirlenebileceğimi söyledi. Fizik öğretmenim de, yerçekimi kanununun olduğunu, buna göre dengede kalabilmem için ayaklarımın daima yere basması gerektiğini söyledi.

Rehber öğretmenim mi? Onu zaten, sadece sınavlara hazırlanırken tanıdım. O da, sınavlara çok iyi hazırlanmam gerektiğini söyledi ve sınavlarda başarılı olmam için nasıl ders çalışmam gerektiğini öğretti. . Bir de, mutlaka üniversiteyi kazanmak zorunda olduğumu, yoksa hayatımın zehir olabileceğini söyledi.

Ben hâlâ hayatı öğrenemedim. Ama ben hayatı öğrenmek istiyorum. Hayatın içinde, hayatta var olanlarla beraber olmak istiyorum.

Gitar kursundan tenis kortuna, oradan da, o tiyatro senin, bu sinema benim gezmek mi sizin sosyalliğiniz, hayatta var olma sevinciniz?

Peki, bana yardımlaşmayı kim öğretecek? Yolda gezerken, çocuklarına ekmek parası için dilenen bir annenin kucağına harçlığımdan bırakacağım küçük şeylerin büyük bir mutluluğun sebebi olabileceğini, bunun için de cebimde küçük paraların olması gerektiğini kim öğretecek?

Birilerine gerektiğinde yardım edebilmenin ve yine gerektiğinde birilerinden istemeden yardım görebilmenin gerçek sosyallik olduğunu kim söyleyecek?

Bana kuşların dilini kim öğretecek? Onlara ekmek vermeyi ve onlarla arkadaş olabilmeyi... Bir fidanın da bir çocuk gibi ilgiye ve sevgiye ihtiyacı olduğunu kim öğretecek?

Bana yaşlılara neden saygı duymam gerektiğini, neden annemin ve babamın benim hayatıma bu kadar karıştığını kim öğretecek?

Ben hayata hazırlanmak istiyorum. Ben belki de ayakkabı boyacılığı yaparak da karnımı doyurabilirim. Ama bana şefkati, sevgiyi ve bunların değerini kim öğretecek? Birilerinin yardıma ihtiyacı olduğunu, olduğunda da yardım edemesem de -insan olduğum için- en azından “vicdan” denilen şeyin azabını nasıl çekebileceğimi kim öğretecekti?

Öğretmenim ben sıkıldım trigonometriden, logaritmadan… Periyodik cetvelin nasıl sıralandığından bana ne!

Hayatın anlamını hâlâ bilmiyorsam… Ve en önemlisi, hâlâ gökkuşağının altından geçirecek hayallerim yoksa...

Son bir soru sorabilir miyim? Bana bir şeyler öğretiyorken, siz de bir şeyler öğrenebiliyor musunuz?

Öğrendiğinizi uygulayabiliyor musunuz?
Antwort


Themen-Optionen Thema durchsuchen
Thema durchsuchen:

Erweiterte Suche

Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu