Thema: Fethiszm
Einzelnen Beitrag anzeigen
  #8  
Alt 01.08.2010, 14:17
Benutzerbild von Fetisist
Fetisist Fetisist ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 30.07.2010
Beiträge: 22
Standard Evrile çevrile ne hale geldik

Anatomik yapısı itibariyle insana en yakın canlı olan maymunlar için, ağaç tepelerinde ve dev ormanlarda en iyi hareket etmesini sağlayan araç ayakları değil, uzun parmaklan ve geniş taraklarıyla iyi kavramasını sağlayan elleriydi. Yerde yürüyen insanda ise ayaklar, ayakta durmayı, yürümeyi sağlayan ve destek niteliğindeki yürüme araçlarına dönüştü.

Zamanla, büyük parmaklar küçüldü ve tüm parmaklar biraz daha birbirine yaklaştı. Bu nedenle insanlar, maymunlara büyük kolaylık sağlayan kavrama yeteneklerini kaybettiler. Kaza ile ellerini kaybeden insanlar, yoğun egzersizlerle bu yeteneği kısmen tekrar kazanarak ayağıyla yemek yiyebiliyor, resim yapabiliyor ve yazabiliyor.

En çok yüklenildiği an...Balerin, ayakları üzerinde dans etmeye başlayınca, bedenin tüm ağırlığı 5 tane parmak üzerinde toplanıyor. Uzun yıllar çalışılarak kazanılabilecek bir yetenek,.. Ancak, bu başarı, çoğu zaman ağır ayak hastalıklarını da beraberinde getiriyor.

Hayran olduğumuz yetenekli ayaklar, şirin-küçük ayaklar, ayak fetişisti miyiz?

Ayaklar, ortama göre farklı niteliklerde olabiliyor. Bu, küçücük ayakları olan Eskimo örneğinde rahatlıkla görülebiliyor. Uzun ayaklar soğukta daha çabuk donacaktır. Almanya'nın kuzeyi ve İskandinav ülkelerinde yaşayanlar, Güney Avrupa'da yaşayan insanlara oranla daha büyük ayaklara sahipler. Amerika'nın Florida eyaletinde yaşayan Matthey Mc-Grory dünyanın en büyük ayağına sahip. Özel yapılan 96 numara, 5 çift ayakkabısının değeri 15.000 dolar değerinde. Spor dünyasının dev ayakları, genellikle en küçük ayaklı insanlardan oluşuyor. Ayakkabı numarası 42 ve daha altında olan futbolcular en kuvvetli ayaklara sahip.

Küçük ve zarif bir kadın ayağı, hoş bir ayakkabı içine girdiği zaman, bazı insanlar ayak fetişisti bile olabiliyorlar. Goethe bunlardan biriydi. Şair bir yazısında "Güzel ayakları olan yaşlı bir kadına bakıldığında bile insanın içinden ayakkabısını öpmek geliyor" diyordu. İsveçli yazar August Strindberg, kadın ayaklarını o kadar çok seviyordu ki, ayaklar onda psikolojik bağımlılık haline gelmişti. "Bir Çılgının Savunması" adlı eserinde bu sorununu edebi olarak çözmeye çalışmıştı. "Bir deli, burnu yerde 'bir av köpeği' gibi kadın izini takip ediyor" diyordu.