Einzelnen Beitrag anzeigen
  #2  
Alt 19.03.2015, 09:11
sarioglan
 
Beiträge: n/a
Standard Devami: Devlet Bey, Ergenekon ve Balyoz'da tuzağa düşmedi

- Ama ben soruma hâlâ yanıt alamadım.
Sizin sorunuzun altındaki tuzağı anlatmak için bunları söylüyorum. PKK bakış açısıyla Kürtlerin mağduriyetini biz kabullenmeyiz, Kürtler mağdur değil.

- Siz 90’larda terörle mücadele için yoğun kampanya yürütmüş olan iktidardaki DYP’nin mensubuydunuz. O süreçte bu devlet ağır güvenlikçi ve demokratik olmayan bir politika izledi. Bu politikalar başarısız olmadı mı?
Başarılı oldu esasında.

- Olağanüstü haller, köy boşaltmalar, yakmalar, faili meçhuller... Bütün bunlar başarılı mıydı?
O dönem teröre karşı verilen mücadelede Türkiye başarılı olmuştur devlet olarak.

- Başarıyı neyle ölçüyorsunuz?
Eli silahlı bir insanın elinden devlet silahını alacaktır.

- 2015 yılında hâlâ karşı tarafın mensuplarını öldürerek bu iş çözebileceğinize inanıyor musunuz?
Öldürerek... Değil, değil. Türk devletini tehdit eden unsurlarla devletin baş etmesi zorunlu bir haldir.

- Bunun ötesinde bir önerisi yok mu MHP’nin?
Türk devletinin kuruluş felsefesinde Kürt ve Türk’ün kardeşlik hukuku en ön plandadır.

- Cumhuriyet dönemindeki uygulama da aynen böyle mi olmuş peki?
Dünyada Kürtlerin en onurlu yaşadığı ülke Türkiye’dir. Yozgat’ta vatandaş ne kadar mağdur olmuşsa Diyarbakır’daki Kürt vatandaşı da o kadar mağdur olmuştur. Devlet ayrıca bir kesimi cezalandırma kararı almamıştır. Eğer fakirlik varsa Yozgat’ta da var, Diyarbakır’da da var. Düşüncelerinizi Türkiye’nin birliği ekseninde taşıdığınız zaman bizim MHP olarak kapımız sonuna kadar açıktır. Bizim Kürtlerin anadiliyle problemimiz söz konusu değildir. Ama bu bireysel özgürlükleri kolektif özgürlüklere dönüştürdüğünüz zaman bölünme olur.

İKTİDARA GELİRSEK ASLA HDP’YLE KONUŞMAYIZ

- Pervin Buldan geçen gün şöyle dedi; “İktidarda MHP de olsa biz çözüm için beraber çalışırız”. Siz iktidara gelseniz HDP ile birlikte çözüm için çalışmaz mısınız?
Devletin memuruna, askerine, polisine kurşun sıkmış insanlarla adaletin önüne gelmeden konuşmayı aklımızdan geçirmemiz mümkün değil. Bölücülerin siyasi uzantısı olan milletvekillerinin TBMM çatısı altında kullandıkları ifadeler suç işleyen bir karakter sergiliyor. PKK’lılar Türk topraklarında üniformalarıyla milletvekilleri ile buluştu. Bunlar içinde Aysel Tuğluk, Ertuğrul Kürkçü vardı. Oradaki amaç şu; ‘Biz artık bu toprakların sahibiyiz, bizimle artık devlet uğraşamıyor’ tezini ön plana çıkarmaktı. O zamanın Başbakanı Erdoğan dedi ki; ‘Biz bunların dokunulmazlıklarını kaldıracağız, hesap verecekler’. Aynı Başbakan bunlara Kandil’e gitme izni verdi. Türkiye’de suç işleniyor. Bizim asla vazgeçmeyeceğimiz konu şu; Türkiye’de Türk-Kürt ayrımı yoktur. Ülkeyi bölenle meselemiz var bizim. Diğer konuları tartışırız, kendi içimizde çözeriz. Biz bölücü örgütün uzantısı bir partiyle değil, Doğu’daki bütün Kürt vatandaşlarla konuşuruz.

- HDP o bölgedeki vatandaşların oylarını alıp Meclis’e girdiğinde Kürtlerin büyük bölümünün iradesini temsil ediyor olmayacak mı?
O partinin samimi olduğuna inanmıyoruz. Apo’dan talimat alan bir siyasi hareketle MHP hiçbir zaman beraber olmaz. Bugün PKK silahlı örgütünü çekiniz, HDP’nin Doğu’da Güneydoğu’da oy alma şansı son derece zayıflayacaktır. Biz iktidara gelirsek bütün Kürtlerle konuşacağız, Öcalan’dan talimat alan bir siyasi partiyle asla görüşmeyeceğiz.

7 HAZİRAN’DA AKP TEK BAŞINA İKTİDAR KURAMAYACAK

- Selahattin Demirtaş AK Parti’nin seçimler öncesinde MHP ile HDP’yi çatıştırmaya dönük bir strateji izlediğini söylüyor. Sizde de böyle bir kanaat var mı?
MHP’nin temel stratejisini AKP değiştiremez. Ama bazı tuzakların kurulduğuna, bir takım eylemlere şahit oluyoruz. MHP çok duyarlı bir şekilde o olayların önüne geçiyor. Şu anda AKP’den kurtulmak isteyen vatandaşlarımızın çoğu MHP’ye yönelmiş durumda. MHP, Türkiye’nin her tarafında AKP’nin alternatifi durumunda. İşin doğrusu bugün Türkiye’deki siyasi kavga Devlet Bey ile Tayyip Bey arasında devam ediyor. Bize göre yıkım süreci olan çözüm sürecinde CHP ile AKP çok karşı karşıya değiller. Bizim gördüğümüz kadarıyla geçen yıl AKP’den bize gelen 2 milyon 300 bin kişi çok bilinçli bir seçim yaptı. 30 Mart’ta yüzde 18’e yakın oy aldık. Bir de talihsizlik yaşandı. AKP’den kurtulmak için Ankara ve İstanbul’da Sarıgül ile Mansur Yavaş ön plana çıkarıldı. 2011 genel seçimlerindeki dağılıma göre bir okuma yapıldığında biz aslında 30 Mart seçimlerinde ikinci partiyiz. Bunları toparladığımız zaman 7 Haziran’da alacağımız oy AKP’yi iktidardan alaşağı ediyor, tek başına iktidar kurma imkânını elinden alıyor. Ben bu müjdeyi vereyim.

. DEMİREL’İN KARARI İYİ BİR ŞEY DEĞİLDİ. 28 ŞUBAT’TA YAPILAN YANLIŞLAR AKP’NİN ÖNÜNÜ AÇTI

- Arşiv taraması yaparken bir gazetecinin kulis yazısında 28 Şubat’la ilgili şu eleştiriniz gözüme takıldı; “Demirel’in yönlendirmesiyle 20 kadar arkadaşımızı partiden uzaklaştırdılar. Cindoruk’a parti kurdurup oraya yönlendirdiler”.
Türkiye’de o zaman meşru olan Refah-Yol hükümetini alaşağı etmek için savcılar Adalet Bakanı’ndan habersiz toplatıldı, rektörler YÖK’ten habersiz toplatıldı. Bütün bu toplantılara öncülük yapan iradenin kimler olduğu belli. Daha sonra değişik çevreler DYP’yi böldüler ve yeni bir olayın altına imza attılar. 28 Şubat’ta yapılan yanlışlıklar ve uygulamalar AKP’nin önünü açtı.

- Bu söylediğiniz dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yönelik ciddi bir eleştiri değil mi?
E tabii onu tarih değerlendiriyor. 281 milletvekili iradesini yanına alan Tansu Çiller’e görev vermedi. Parlamento aritmetiğine göre hükümet kuramayacak birisine (Mesut Yılmaz) hükümet kurma yetkisi vardı. Bu iyi bir şey değildi.

İSTANBUL’DA İKTİDARI 10 KERE YÜCE DİVAN’A GÖTÜRECEK İŞLER YAPILDI

İstanbul’da 4000 imar değişikliği var. İddia ediyorum bu 4000 imar değişikliğinin oluşturduğu rant 100 milyar doların üzerindedir. Bütün İstanbulluları aracılığınızla davet ediyorum, Haliç’teki Tekel binasına gidip baksınlar. Beşiktaş’taki eski DGM binasını sorsunlar, Kavacık’ta Karayollarını’nın bakım istasyonuna baksınlar. Sadece buralarda bile bu hükümeti 10 kere Yüce Divan’a götürecek suçların işlendiğini görüyoruz. Kimse onları 17-25 Aralık nedeniyle yargılanmaktan kurtaramaz. Cumhurbaşkanı’na giden iddialar bakanlara yönelik iddialardan çok daha ağır. Eğer Türkiye devlet olacaksa bu zorunlu. Bu yargılama olmadan ‘Türkiye’de adalet var’ diyemezsiniz.