Thema: Fethiszm
Einzelnen Beitrag anzeigen
  #11  
Alt 01.08.2010, 14:19
Benutzerbild von Fetisist
Fetisist Fetisist ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 30.07.2010
Beiträge: 22
Standard Çinliler kadınlarının bu işkenceye katlanmasını neden istediler?

Ama asıl daha önce Gharles Perrault tarafından yazılan "Külkedisi"nde konu çok daha dikkat çekici ele alınmış: Prens, Külkedisi Sindirella'nın küçücük altın terliklerinden, daha doğrusu onu süsleyecek zarif ayaklarından çok etkileniyor. Böylelikle çok eski bir güzellik idealini, yani küçük kadın ayaklarının daha çekici olduğu düşüncesini bir daha gündeme getirmiş oluyordu. Masalın böyle bitmesi, kuşkusuz bir rastlantı değildi. Bu masalın kaynağı Çin'den geliyordu. Ve orada, küçük kadın ayaklarına duyulan tutku, iç karartan bir gelenekle en üst seviyeye tırmandırılmıştı. Küçük ayaklara sahip olması için, üst tabakaya ait kadınların ayaklan daha altı yaşından itibaren aşağıya doğru kıvrılıp bağlanıyordu. Daha sonra, her iki haftada bir iki santim daha kısa yem ayakkabılar giydiriliyordu. 7,5 santimetre uzunluğa sahip ünlü lotus ayaklan böyle yaratılıyordu. Kadınların küçük ayaklı olmasının Çinli erkekler için birçok avantajı vardı: Bu ayaklarla kaçamadıkları ve çalışamadıkları için, onlar üzerinde rahatlıkla hakimiyet kurabiliyorlardı. Minik adımlarla yürüyebildiklerinden, vajina kasları çok geç yaşlara kadar çalışmış oluyor, erkekler de buna çok değer veriyordu.

Avrupalıların ayaklara bakış açısı daha farklı... Avrupa kültürüne göre, güzel bir kadın ayağının yüksek kemerli olması gerekiyor. Öyle ki, ayak tabanı ile parmak uçları arasından ince bir su akıntısı, ayak derisine dokunmadan rahatlıkla akabilmeli... Yüksek topuklu ayakkabılar, ayak köprüsünü istenilen yüksekliğe çıkartarak arzulanan çekiciliği yaratıyorlar, özellikle de kaldırımda çıkardığı tak-tak sesiyle...

Aslında ayaklar tarih boyunca çok önemsenmişti. Eski tarihlerde savaş yapıldıktan sonra kazananlar boş yere ayaklarını yenilenlerin sırtına basmıyorlardı. Bu, büyük bir zafer göstergesiydi. Peki yenilen ne yapıyordu, o da zafer sahibinin ayaklarına kapanıyordu. Günlük yaşamda da insanlar psikolojik savaşlar yaparken "birbirinin ayağına basmak" deyimini sıkça kullanıyorlar.