Einzelnen Beitrag anzeigen
  #9  
Alt 23.09.2003, 16:08
Benutzerbild von 1011posh
1011posh 1011posh ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Bilimsel arastirmak Allah"dan

uzaklastirir. Bilimle Allah kesfedilmez, bunlar iki farkli konudur. Bilime egildikce bir cok sorunun dogada sakli oldugu görülür, buda arastirani Allah"dan uzaklastirabilir. Su an yapilan bir cok bilimsel arastirmanin öz bazi olarak Allah"i kesfetmek oldugu düsünülebilir. Kainati anlamaya calismak, gecmisi arastirmak, bugünü arastirmak ve bunlarla edinilen bilgilerle yarin hakkinda fikir yürütmek fiziksel analizm, biyokimya, biyoteknoloji gözüyle bakilmayip derinlesince kökünde evren sorusu arastirildigi düsünülebilir.
Fizikciler evrensel formül arayisi icerisinde yillardir.
Assagida dinin bilim hakkinda ne düsündügü konusunda biraz uzunca bir yazi bulacaksin, bakalim bu yazidan sonra ne düsüneceksin...
Daha önceki bölümlerde israrla belirttigimiz gibi Bati"nin eristigi fikirsel gelisme aydin siniflarin yüzyillar içerisinde insan aklini ve zekasini "özgürlüge" ve "bagimsizliga" ve "yaraticiliga" kavusturmak ve ayni zamanda insan sahsiyetini haysiyet duygusuna oturtmak amaciyle vermis oldugu savasimin sonucudur. Akilci gercekleri ortaya vurmak ve yaymak isteyen Bati"li aydin, her dönem i"tibariyule gerici çevrelerce suçlandirilmis, zindanlara atilmis, ya da yakilmis, fakat yine de yilmamistir. Denilebilir ki "medeni cesaret" gelenegi, Bati dünyasi için basari iksiri isini görmüstür. Bu gelenegi Bati"li aydin, eski Yunan"dan gelme bir miras olarak devir almis ve bunu bir de "insan sevgisi" ögesiyle ve "insan degeri" bilinciyle zenginlestirmis ve kendisine güç kaynagi yapmistir. Kisaca hatirlatalim ki eski Yunan bilginlerinin çogu, akilci usullerle edindikleri ve genellikle toplumun gelenek ve deger ölçülerine ters düsen gerçekleri, her türlü tehlikeye gögüs gererek savunmuslar, ve büyük bir medeni cesaretle ortaya koymuslardir. Örnegin müspet ilimlerin babasi kabul edilen Thales (MÖ 640-548) bilimsel gerçeklerin dinsel kaynaklarda degil akil kaynaginda yattigini açiklarken ve bunu kanitlamak üzere günes tutulmasinin akilci izahini yaparken, dincilerin saldirisina ugrayacagini bilmekteydi. Pythagoras (MÖ 582) dünya"nin yuvarlakligini, ya da bazi yildizlarin yerini, ya da sayi kuram"larini ve buna benzer seyleri ortaya vururken halk yiginlarinin ve bu yiginlari kiskirtan din adamlarinin hismina ugramis ve "Tanri"dan gelme gerçekler yerine kendi aklina uygun gerçekleri" ögretiyor diye suçlandirilmis, fakat yine de bildigini açiklamaktan geri kalmamistir. Ayni saldirilara Anaxagoras (MÖ 428) "da ugramistir: modern bilimlerin temelini atan ve örnegin günes ve ay ve yildizlarin olusumunu bilimsel yönden açiklayan ve böylece kendisinden yüzlerce yil sonraki dönemlerin ünlü bilginlerine (Galileo ya da Kant ya da Laplace gibi) kaynak isini gören bu eski Yunan bilgini, çevresinin dinsel inançlarina aykiri seyler ortaya koydu diye hapislere atilmis, ölümlere mahkum kilinmistir. Pericles gibi son derece genis görüslü ve cesur bir devlet adami"nin iktidarda bulunmasi ve kendisini korumasi sayesinde canini kurtarmistir. Yine ayni sekilde Democritis (MÖ 460) , ki atom kurami"nin ilk bulucularindan ve tibb ilminin ilk kurucularindan sayilir, hastaliklarin Tanri"dan degil mikrop"lardan (pislikten) geldigini ve Tanri"ya yalvarmakla degil fakat saglik kurallarina uymakla giderilebilecegini (ya da buna benzer akilci gerçekleri) söyledi diye din adamlari"nin ve halk"in saldirilarina ugramistir. O dönemde kendisini anlayabilecek pek az kimse vardi ve bunlardan biri Hippokrat (MÖ 460) idi, ki o dahi dua ve ibadet ile hastaliklari gidermenin mümkün olmadigini, ve ilah"larin emirleriyle ve din adamlari"nin uydurmalariyle olumlu is görülemeyecegini belirtirdi. Tipki Democritis gibi o da toplum düsmani ve "dinsiz" olarak damgalanmis, fakat yilmamistir. Beseriyetin yetistirdigi en büyük deha"lardan biri olarak bilinen Aristo (MÖ 384), çevresinin insafsiz saldirilarina ugrayan ve fakat her seye ragmen akilci bilim gerçeklerini haykirmaktan kaçinmayanlardan bir baska örnektir. Çesitli bilim dallarinda her seyi ilk kez o ortaya koymustur; kendisinden iki bin yil sonra insanliga büyük hizmeti dokunacak olan bilginlerin (örnegin Mandel ya da Herbert Spencer ya da Darwin ya da Linnaeus gibi) modern ilme kazandirmis olduklari bilim verileri, hep Aristo "nun vaktiyle yerlestirmis oldugu ilke"lere dayanir. Orta Çag dünyasi, onun yapitlarini kesfettikten sonra karanlik"tan kurtulup akil çagi"na çikabilmistir. Islam uygarligi"nin kurucularinin hemen hepsi onun kitaplarini yorumlamak suretiyle ilim yapabilmislerdir. SIk sIk belirttigimiz ve belirtecegimiz gibi Aristo, tipki kendi zamaninin diger ünlüleri gibi. "bilim" denen seyi ne din kitaplarinda ve ne de din adamlari"nin kerametinde ve sözlerinde aramistir. Onun indinde "bilim" denen sey, ancak ve ancak akil rehberligi ve arastirma yolu ile bulunan gerçekler tümüdür. Ona göre Tanri , insanlarin yazgisini keyfi olarak çizmez ya da kisilere davranis çizelgesi vermez. "Yazgi" sorunu insanlarin kendi özgür iradeleriyle ve kendi davranislariyle saptadiklari bir sorundur. Buna karsilik Tanri, denen sey sevgi kaynagi demektir. Ve iste bu tanim yolu iledir ki Aristo, Tanri kavramini, insanlar arasinda düsmanliklar ve savaslar yaratan bir güç degil fakat aksine sevgi bagi saglayan bir kaynak olarak görmüstür. Daha baska bir deyimle "Tanri" demek "Sevgi"" nin kendisi demektir ve bütün insanlar bu kaynaktan çikma seylerdir, yâni her bir insan Tanri"yi olüsturan bir zerredir. Tanri"yi bu sekilde tanimladigi içindir ki din adamlari ve halk yiginlari tarafindan "dinsizlikle" suçlandirilmis , yuhalanmistir. Eger Büyük Iskender gibi bir koruyucu bulamamis olsaydi, kuskusuz ki bu saldirilar karsisinda ömrü pek kisa olurdu. Eski Yunan dönemi"nin düsünür ve bilginleri"nin cesaret ve azmine verilecek daha nice örnekleri buraya sigdirmak kolay degildir; fakat söylemek istedigimiz sudur ki onlarin yarattiklari cesaret örnekleri, yüzyillar sonra Bati"li aydin"lara, fikir savasimi alaninda, hep birer ideal kaynagi olmustur. Orta Çag döneminde bilimsel gerçekleri "Kutsal" sayilan kitaplar yerine akilci arastirmalarda arama cesaretini gösterenler, hep bu kaynaktan yararlanmislardir. Örnegin Copernicus , dünyanin düz ve dönmez olduguna dair dinsel inançlari çürüten yapiti"nin "Önsözü" "nde söyle der: "Dünya"nin dönmekte oldugunu ilk kez söyleyen bilgin"in Niceta oldugunu Cicero"da okumustum. Daha sonra Plutarch"dan ögrendim ki, her ne kadar eski bilim adamlarindan bazi"lari dünyanin dönmez oldugunu kabul etmislerse de Philolaus ve Heraclides gibi bilginler dünya"nin döndügü fikrini islemislerdir. Onlarin görüslerini hareket noktasi yaparak ayni tez"i islemeye koyuldum" Daha baska bir deyimle Copernicus, her ne kadar ateste yakilma korkusu ile kitabini uzun yillar yayinlayamamis ise de, eski çag bilginlerinin cesaret örneginden yararlanmis olarak, dinsel inanislara karsi meydan okurcasina dünya"nin dönmekte oldugu konusuna egilebilmis, ve en sonunda korkuyu yenerek kitabini yayinlamistir.


Bati"li aydin"i etkileyen ve medeni cesarete sürükleyen sey sadece eski Yunan"in akilci bilim temsilcilerinin bilgi hazinesi ya da cesareti degil, fakat ayni zamanda onlarin (hiç olmazsa bir çogu"nun) insanliga karsi besledikleri sevgi, ve ayni zamanda insan aklinin üstün degerine olan inanç idi. Örnegin Aristo (her ne kadar kendi döneminin kölelik kurulusu konusunda fazla bir sey söylememekle beraber) , biraaz önce dedigimiz gibi, Tanri"yi "Sevgi kaynagi" seklinde tanimlamis ve insanlari bu kaynakta birlestirmeyi tasarlamis ve Kisi"yi de "Tanri"nin bir parçasi " olarak kabul etmekle ve "özgür irade" ögesiyle donatmis olmakla insan varligini "üstün deger" kertesine yükseltmek istemistir. Aristo "dan bin yil sonra Bati dünyasi"ni uygarlik asamasina dogrultan Orta Çag düsünürlerinin yaptiklari da bu olmustur. Bu tür bir "sevgi" ve insan varligina olan "inanç" sayesindedirki, akla ve mantiga ve vicdana aykiri ne varsa her seyle savasmayi görev bilmisler ve böylece Akil Çagi " ni ve bu Çag"in özelligi olan "insan"in kutsal degeri " fikrini yerlestirebilmislerdir. Bati"dakine benzer böyle bir gelismeye islam dünyasinda rastlamamaktayiz. Eski Yunan"dan yaralanan Islam bilginleri, ne o dönemin düsünürlerinin akilciligi"ndan ve cesaret örneklerinden ve ne de insan sevgisi"ne yer veren görüslerinden esinlenmislerdir. Cesaret yoksunlugu nedeniyle kendilerini seriat"in izinde göstermeye özenmislerdir. Eski Yunan kaynaklarindan edindikleri bilgileri, sanki bunlar Kur"an"da zaten varmis gibi göstermek istemislerdir. islam dünyasinda "aydin" diye bilinen kimselerin bu sekilde davranmalarinin iki nedenine deginmek gerekecektir ki bunlardan biri "Korku" digeri de "Insan sevgisinden ve insan varliginin kutsalligi duygusundan yoksunluktur".