Einzelnen Beitrag anzeigen
  #409  
Alt 13.02.2008, 22:47
Benutzerbild von rebellerisch20
rebellerisch20 rebellerisch20 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard CÜNEYT ZAPSUDAN ALMANYAYA MEKTUP

arkadaslar hepsini okuyun su anda almna medyasinda olup biten .lere bir cevap yazmis hakli olarak yazmis dogruda yazmis ...


Başbakan Erdoğan"ın Berlin ziyaretinin ardından Alman medyasında yer alan haberler ve bazı siyasetçilerin açıklamaları Başbakan Erdoğan"ın danışmanı Cüneyd Zapsu"yu harekete geçirdi. Zapsu bugün Alman medya kuruluşlarının yöneticileri, köşe yazarları ve siyasetçilere gönderdiği mektupta eleştirilere yanıt verdi. Söz konusu açıklama ve haberlerden duyduğu rahatsızlığın altını çizen Zapsu mektubunu şöyle bitirdi:



İşte o mektup:

Sayın …. ,



Aşağıda yazdıklarımın tümü benim kendi şahsi kanaatlerimdir.

Ludwigshafen’de Sn. Boehmer, Sn. Beck, Berlin’de Sn. Merkel, Sn. Schaeuble, Sn. Steinmeier, Münih’te Sn. Beckstein, Sn. Ude ve medyanızda çıkan haberleri okuyunca önce gözlerime inanamadım:

Söylenenleri sıralarken sizin basınınızdan okuduklarıma göre yazdigimi belirtmek isterim. Basın yanlış yazmışsa, ismi geçen kişilerden şimdiden özür diler, onların da yazılanları yalanlamasını beklerim.

1)Bündnis 90/Yeşiller’den Bay Özcan Mutlu Sn. Başbakan’ı „kendini alakadar etmeyen Alman ,içişlerine karışmaktan” dolayı yermekte.

Hatta Sn. Başbakan’ın “Türklerin Türkçe’yi iyi bilmeleri” arzusuna karşı “önce kendi memleketinde Kürtlere yasak olan Kürtçe’ye izin versin” diyor.

2) CSU’lu Bay Huber ise daha da ileri giderek Sn. Başbakan’ın „Alman toprağında Türk milliyetçiliği yaptığını ve bu yüzden de AB görüşmelerini durdurmaktan” söz ediyor.

3) Aynı Partiye mensup Bay Soeder “Erdoğan Almanya’da Türk Partisi kuracak” diye eleştirirken

4) Eyalet Başbakanı Beckstein “Köln konuşması üzücü oldu ve Almanya’da Türk okulları meselesi yanlıştır” demekte.

5) En başta Sn. Merkel’de ne yazık ki “Sn. Erdoğan ile entegrasyonun ne demek olduğu hakkında daha çok konuşmamız gerekiyor, insanın bağlılığın önce vatandaşı olduğu ülkeye olması gerekir” deyince tabii ki bu grupta Sn. Bosbach eksik olamıyor, hatta:

6) SPD’li Sn. Lale Akgün bile “Erdogan konuyu Türkiye’deki başörtüsü tartışmasından dolayı büyüttü, burada milliyetçilik yapacak” anlamına gelen izahlarda bulunuyor.

7) Tabii Die Welt’den Bay Thomas Schmid’in da bunların üstüne fütursuzca Sn. Başbakan’ı „demagog“ olmakla suçlayıp kendisinin “Ludwigshafen sorusturmasi neticelenmeden olayı Solingen’le birleştirdiğini” söylüyor.

Aman Allah’ım, meğersem Sn Basbakan bu 3 günde neler neler yapmış da haberimiz olmamış?

Cuma günü Tageszeitung’da çıkan “Almanya’nın yeni Entegrasyon Bakanı” manşetinde yazılanları kimse okumamış anlaşılan...

Ne yaptı hakikaten Sayın Başbakan?

Aynı sıralamayla numaralıyorum:

1)Sn. Mutlu herhalde farkında değil, ölenler Alman değil Türk vatandaşları, Türk pasaportu taşıyorlar ve Sn Erdoğan Türkiye’ nin Başbakanı, ne demek „Almanya’nın içişleri?“ Ben Istanbul’ daki elim saldırıda Ingiliz vatandaşları öldüğünde bizim emniyet teşkilatının çalışmasına yardıma gelen Scottland Yard’cıları şahsen çok iyi hatırlıyorum. Bu tüm gelişmiş dünya ülkelerinde çok tabiidir. Bir Başbakan sadece toprakları üstündeki vatandaşlarından değil, tüm vatandaşlarından mesuldür. Türkiye artık vatandaşlarına ilgi göstermeyen veya gösteremeyen bir ülke değildir. Aynı şekilde Türkiye’de Alman vatandaşlarının başlarına birşey geldiğinde ve Alman makamlar yardımcı olma talebiyle gelirlerse tabii ki izin verilir, bunda alınacak hiç birşey olmadığı gibi, aksine bu bir dayanışma gösterisidir.

Yine Bay Özcan Mutlu „Kürtlere yasak olan Kürtçe’ye izin versin“ diye buyurmuş...Dersini iyi çalışmamış... Türkiye’de 5 senedir artık Kürtçe serbest, kendisi eskide kalmış…Kaldı ki Kürt kökenli nüfusunun bulunduğu bölgelerdeki en büyük partinin AK Parti olduğunun bile farkında değil herhalde...

2) Bay Huber’i çok iyi anlayabiliyorum, yanlız ne diyerek milliyetçilik yapıldığını da söylemesi gerekirdi. Sadece muğlak bir şekilde „Türkiye AB’ye girmesin de nasıl olursa olsun“ siyaseti çok inanılır olmuyor.

3) CSU’dan Bay Soeder de Türkiye’nin kendini teröre karşı korumak için ABD ve AB dahil tüm dünyanın haklı gördüğü şekilde kendini savunmak icin Kuzey Irak’taki terorist kamplarını bombalamaya başladığında, bunu „hücum savaşı“ olarak tanımlayarak yine aynı şekilde „hemen AB görüşmelerini keselim“ demişti...Evet, ne olursa olsun, alakalı alakasız, haklı haksız...“AB görüşmelerini keselim“..

Bu sefer de Bay Soeder „Başbakan Almanya’da Türk Partisi kuracak“ demiş. Diyebilir tabii de, neye istinaden demiş acaba? Hiç kendisi AK Parti’ye bu konuda ne düşündüğünü, ilkelerini sormuş mu? Sn. Başbakan’ın bu konuda herhangi bir konuşmasını dinlemiş mi?

AK Parti Türk soydaşlarının bulundukları ülkelerin vatandaşlığını alıp toplumun tüm katmanlarında, tüm siyasi yelpazede yükselmelerini istemekte, bunun icine CSU da girmekte! Bunu sürekli yazan ve söyleyen bir Parti’ye neye göre böyle birşey diyebilirsiniz? Keşke medya üzerinden konuşacağınıza, size, yani Münih’e geldiğimizde direk Sn. Başbakan’a sorsaydınız, istediğiniz an bir „Münih’li AK Parti Kurucusu“ olarak size ben de anlatabilirim Partimin düşüncelerini…

4) Şahsen çok saygı duyduğum ve son olarak da Münih seyahatimizde direk Sn. Başbakan’la karşılıklı görüşen ve bizi çok iyi ağırlayan Eyalet Başbakanı Sn. Beckstein’ın da üzülmesine üzüldüm. Çünkü bunu gerektirecek hiç birşey yoktur. Şüphe eden herkese tavsiyem, konuşmayı deşifre edip, düzgün bir tercüme ettirsinler. O zaman ne kadar haksızlık ettiklerini anlayacaklardir. Yoksa, bende 16 A4 sayfası olan deşifreden bir cümle çıkarıp, ordan bir insan ve bir ülkeyi damgalamak, hele bir siyasetçi için çok büyük mesuliyettir ve vebal altına girmektir.

5) Sn. Şansölye’ye de herhalde aynı şekilde yanlış aksetmiş olması lazımdır ki, „entegrasyon hakkında daha çok konuşmamız lazım“ demiş galiba. Sn. Başbakan’ın söyleminde hiçbirşey değişmedi, bu söylem Partimiz kurulduğundan bu yana her zaman aynı olmuştur. Ekte sizlere AK Parti’nin resmi bülteni olan „Türkiye Bülteni“nin Temmuz 2004 sayısında çıkan entegrasyon ve asimilasyon hakkındaki bir yazımı yolluyorum. Bu yazı resmi organımızda Istanbul NATO toplantısı esnasında tüm yabancı devlet büyüklerine de dağıtılmışti. Biz de Türkiye dışında yaşayan Türklerin tamamen entegre olmasını istiyoruz.

Ancak asimilasyon ile anladığımız, bu insanların kültür ve dinlerinden de tamamen ayrışması, uzaklaştırılmasıdır. Biz farklılığı tehdit degil, zenginlik olarak kabul ediyoruz.

Columbus Ohio’da gittiğim Oktoberfest kutlamasını çok iyi hatırlıyorum. Alman kökenli ABD’liler tamamen entegredir, ABD’lidirler, ABD için vergi öderler, gerekirse savaşa giderler, yani o ülkeye bağlıdırlar. Ama yine de Alman olduklarını hiç bir zaman unutmazlar. Aynı şekilde Irlandalılar, Polonyalılar, Italyanlar....

Niye dünyayı yeniden keşfediyoruz? Bizim entegrasyon veya asimilasyondan anladığımız çok açıktır. Asimilasyon bir yerde zorla domine eden kültürün azınlık kültürünü yok etmesidir. Almanya’nın buna ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Değişik kültürden olanlar da tamamen entegre olabileceğinin gerçeği dünyada misalleri ile dururken asimilasyonun tartışılması bile yanlıştır. Kaldı ki Sn. Başbakan’ın bu seyahatte konuştuğu SPD, CDU ve CSU’lu tüm siyasiler asimilasyona karşı olduklarını söylerken Sn. Başbakan’ın ayni seyi acikca söylemesinin bu şekilde menfi lanse edilmesi Almanya’nın menfaatine değildir.

6) Sn. Lale Akgün ise hiç alakasız bir konuya değinmiş ve daha sonra Sn. Erdoğan’in Ludwigshafen’de yaptığı konuşmayı duyunca herhalde söylediklerine üzülmüştür. Bayan Akgün, Almanya seyahati çok önceden planlanmıştı ve bu elim olay tesadufen iki gun once olunca Almanya’ya 3 saat erken gidilerek Ludwigshafen’a da gidildi. Yani bu hadiseden siyasi bir çıkar sağlanmadı. Bunu sadece Sn. Erdogan degil, her ülkenin Hükümet Başkanı yapardı. Kaldı ki Bayan Akgün, Sn. Erdoğan’ın şu anda siyasi çıkara ihtiyacı da yok. Hem Türkiye’de oy oranı %50’den fazla, hem de seçim vs. yok. İnsani bir hareket yapilmasi karsisinda teşekkür yerine bu tip düşüncelerle karşılaşıldığında hakikaten üzülüyorum...

7) Die Welt’de Bay Thomas Schmid’in yorumuna gelince... Ben sadece bizim Türkiye’de bazi yorumcuların abarttığını ve bazen yanlış üzerine ve sorumsuzca yorum yaptıklarını sanırdım. Yorumcu herhalde Sn. Başbakan’ın Ludwigshafen, Berlin, Münih ve Köln’deki konuşmalarını hiç dinlememiş, okumamış. Yazilanin tam tersi, „daha hiç birşey belli olmadığı, bu yüzden sakin olunması gerektiğini, polise ve itfaiyeye teşekkür ettiğini“ sürekli belirttiği halde bir de „Die Welt“ teki yoruma bakıyorum...


Sayın .....

Bu seyahat öcesi Almanya’da Türk toplumundaki heyecanı ve sıkıntıyı fark etmemiş olamazsınız. Önce Sn. Bakanmız Yazıcıoğlu’nun Sn. Böhmer’le birlikte gözükmesi, arkasından Sn. Erdoğan’in sakinleştirici konuşması sayesinde birçok nahoş olayın önüne geçildiğinin farkında değil misiniz?

Sn Erdoğan’ın şahsi gayreti ile yatışan bir toplum mevzu bahis. Ayrıca sürekli verilen mesaj „entegre olun, Almanca öğrenin, okuyun, yükselin“ dir. Bu topluma bir de „asimile olun“ mu diyecektik?

Düz mantığa göre „asimile olmayın“ çağrısından rahatsızlık duyanlar asimile etmek isteyenlerdir! Lütfen bana bunun doğru olmadığını söyleyin.

Üstelik çok da yanlış anlatmamış Sn. Başbakan ki olaylara soğukkanlılıkla ve hakkani bakışlarından ve yorumlarından dolayı Sn Beck, Sn Claudia Roth, Bay Polenz ve tabii ki Sn Cem Özdemir’e teşekkür ederim. Demek ki bazen birileri doğru anlamak da isteyebiliyor?

Hayatımın çok uzun senelerini Almanya’da geçirmis biri olarak aslında hadisenin ne olduğunu, neyin tarafımızca bir ihtimal yanlış yağıldığını veya yanlış anlaşılmaya sebebiyet verdiğini tahlil ettigimde:

1. Köln’deki Arena’nın tıka basa dolması huzursuzluk yapmıştır ( Ancak bu kalabalığın hem Türk hem de Alman milli marşını söylediğini hiç bir medya yazmamiştır, ayni şekilde Genel Başkan Yardımcıları Sn Bağış ve Dişli’nin entegrasyon mesajli konuşmaları da hiç yazılmamıştır).
2. Köln’de bu toplantıya çağrı ilanlarının %80’i Türkçe, gerisi Almanca olmuştur. Almanca oranının yükseltilmesi gerekebilirdi, ya da ilanlar iki lisan olabilirdi. İnsanlar anlamadığı bir lisanda ilan görünce huzursuz olmuştur.
3. Yine bu ilanlarda Alman bayrağının kırmızısı içinde Türk ayyıldızı bazı kişileri rahatsız etmiş olabilir. Ancak burada bu sembolün aynısının 2 sene önceki Dünya Kupası finallerinde Almanya’yi destekleyen Türk taraftarlarca kullanılan bir sembol olduğunu ve o zaman da bunun bize “entegrasyon delili” olarak Alman politikacıları tarafından gösterildiğini hatırlatmam gerekir.
4. Türkçe dili konusunda yanlış anlamaya sebebiyet vermiş olabiliriz. Sn. Başbakan 3.kuşak Almanya’da olup düzgün Almanca konuşmayan Türk gençleriyle konuştuğunda kendilerinin doğru dürüst Türkçe de bilmediklerinin farkına vardı ve dil bilimcilerinin zaten bildiğini söyledi: “Yabancı dili, kendi dilini iyi bilenler çok daha çabuk öğrenebiliyorlar”! Bu yüzden de Entegrasyona hizmet edip Almanca öğrenimini kolaylaştırmak amacı ile Almanca bilen Türkçe öğretmenlerini Alman eğitim sistemine yardımcı olması için yollamayı Alman makamlarına teklif etti. Asıl mesele budur. Evet, nasıl ki Türkiye’de birkaç tane tamamen Almanca tedrisatlı Lise var, ki ben bu okullardan birinden, Istanbul Alman Lisesi’nden mezunum. Nasil ki hükümetin de desteği ile Turkiye’de şu anda bir, belki iki tane Alman Universitesi kurulmasına çalışılmakta… Aynı şekilde Almanya’da da bunun karşılığından bahsediliyor, yoksa tüm Almanya’da her tarafi kapsayan Türk okulları denmedi, böyle denmiş olsa zaten entegrasyon söylemimize ters olur.
5. Başka? Başka o kadar. Yani sadece bu kadar basit ve gereksiz seylerden dolayi kirginlik ve uzuntu duyuyorum.


Bu yazdıklarımdan dolayı içimden başta Türkiye Cumhuriyeti Sn. Başbakanı olmak üzere tüm arkadaşlarına Almanya’nın teşekkür etmesi gerektiğini düşünürken (ki ben Ludwigshafen’de dayanamayıp kendisine teşekkür ettim), tam tersi böyle bir yerilme ile karşılaşınca şunu düşündüm..:

„Bir dahaki sefer Sn. Başbakan’a: „Almanya’nın yardımınıza ihtiyacı var” der miyim, yoksa sadece susup „kendi problemlerini kendileri çözsünler” diye mi dusunurum? Cevabi sizler vereceksiniz!