Einzelnen Beitrag anzeigen
  #8  
Alt 05.03.2009, 00:16
gelincik02
 
Beiträge: n/a
Standard

Eylülde Gel


Eylül benim için hep yaz tatilinin bitip de okulların açıldığı ay olmuştur. 12 Eylül'ün karanlık imgesi bile bende değiştirmemiştir eylülün anlamını. Okul yıllarımdan kalma bu köklü çağrışım, sonrasında da bütün bir hayatı öğrenci gibi yaşadığım ve kendimi hiç mezun etmediğim gerçeğiyle bütünleşerek yaşamımı ele geçirmiş olan bir ruh halilin ifadesidir.

Gündelik hayatın ritüeli de eylüle bir sezon başlangıcı duygusu kazandırır. Dükkânlar, vitrinler, otobüs durakları, her zaman birkaç yaprak, ilk yağmur, ilk ürpermeler... Eylülle birlikte bu yaz nelerin olmadığını düşünürken, aslında hayatımızda da nelerin olmadığını düşünmeye başlarız. Ne yaşanırsa yaşansın her hayat, sahibine olmamış bir hayat gibi gelir. Sanki her şeye asıl bu eylülle birlikte başlanacaktır.

Yaşamı sürdürmek için hep yeni başlangıç işaretlerine gerek duymaz mı insan? Yeni bir mevsim, yeni bir şehir, yeni bir kitap belki.

Geçen gün bir arkadaşımla laflarken söz, yazmakta olduğum Kadından Kentler kitabına geldiğinde, neden yeniden kadınları yazdığım konusu açıldı. Kadın kahramanların bir yazara, bir sanatçıya daha fazla olanak tanıyan zengin iç dünyalarından, onların süslemeciliklerinden, ayrıntı düşkünlüklerinden, erkeklere oranla çok yönlü ilgi alanlarından; içe bakmada, kendini gözden geçirmedeki dikkatlerinden söz ettikten sonra, şu saydıklarımın yapıtlarında kadın kahramanlara ağırlık tanıyan başka yazarların, sanatçıların da söyleyebilecekleri şeyler olduğunu ekledim.

Kadından Kentler'de çeşitli kentleri ve bir ölçüde Türkiye'yi kadınlar üzerinden anlatmak kaygısının yanı sıra, yazdıklarımın temel sorunsallarından biri olan "olmak" meselesi öne çıkıyor.

Yıllar önce "Birikim" dergisinde imzasız olarak yayımlanmış ve o zamanlar çok yankı almış "Devrimci Olmak Üzerine" başlıklı yazımdan başlayarak "olmak" konusu, benim hep derin meselem olmuştur. Kimlik aidiyetlerini bir hapishane gibi değil, bir var oluş alanı, bir kavrayış, bilinç konumu olarak gördüğümden beri, "olmak" hemen her yazdığımda sorgulayıp deriştirdiğim temel bir konudur.

Söz konusu kitaptaki öykülerde de bu olmamışlık haliyle ilgili yaratılmış durumlar var. Bazen birbirine karşıt, bazen simetrik, bazen yan yana konumlanmış kadın figürleri aracılığıyla ortaya çıkan bu olmamış hayat halleri, kitabın temel harcını, dokusunu oluşturuyor. Kim bilir, belki bazı okurlar tarafından karamsar bulunacaktır, ama başkalarının karamsarlık dediğine ben çoğu kez karanlığı görme gücü demeyi yeğliyorum.

Düzmece bir ışıklandırma düzeniyle aydınlatılmış öykülerden uzak durmayı yeğleyişim bundan. Dünyanın haliyle sınıflı toplumların halinin ayrışma düzeyini sorgulamaya edebiyat kendi yapısı içinde ne kadar olanak tanırsa, ben de kendi yazı'mla bu olanak içinde bir hat tutturmaya çalışıyorum.

* * *

Yukarıdaki yazı geçen eylülde yazılmıştı. Tamamlanmayı bekliyordu, ama olmadı.

Birdenbire bu eylül geldi. Ben biter sanıyordum ama Kadından Kentler de bitmedi. Yaşamın hızı ile yazının ağır devinimi arasındaki ilişkiye bir örnek daha ... Arkadaşımla bu konuşmayı yaptığım masaya dönsem, çayımı bile soğumamış bulacağımı sanıyorum, ama bir yıl geçmiş işte.

Yaşamla yazı üzerinden yapılan sözleşmelerin ağır kanı, insanı her seferinde şaşırtıyor gene de... Belki her şeyi dünmüş gibi sanmanın tazeliği sürüklüyor günleri. Bize yeniden yazı yazdırıyor, âşık ediyor, her şeye yeniden başlatıyor.



* * *

Kısa bir yaz tatili yaptım. Bu sırada şiir geldi. Neredeyse kendi geldi. Kendiliğinden geldi. Arka arkaya her gün birkaç şiir yazdığım günlerin hummasına kapıldım. Kendimi tutamıyordum. Ben dursam, elim yazıyordu. Şiire başka bir âlemin kapısından geçilerek girildiğini önceki deneyimlerimden biliyorum elbet. En azından benim şiirle ilişkim, böyle bir ilişkidir. Birdenbire o kapıdan geçmiştim. Her şeyi askıya alıp kendimi şiire, onun diline, sihrine, âlemine bıraktım. Dağ tutmasına yakalandım. Kitabın adı Dağ. İçimin dağ zamanıydı. Dağ tuttu mu, çıkacaksın. Böyle giderse, yeni yılın ilk günlerinde sizi kendi dağımda bu şiirlerle karşılayabilirim.

Eylüldü geldim. İçimde aynı mevsim.


m.mungan