Einzelnen Beitrag anzeigen
  #61  
Alt 22.08.2010, 20:45
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Evlâdiyelik Öğütler…

Evlât!

Nasıl kurtulmaksa bu, sanırım, kurtarmış oluyorsun kendini! Belki de yakınlarından çok daha sağlıklı, pratik ve çağdaş düşünebilmektesin, kim bilir!

Ömür kısadır, derler. Hayatta tek başına kalmak da var günün birinde! Elbet herkes Allah’ın takdir buyurduğu bir ömrü yaşar, rızkı yer içer yani kendi kaderini yaşar!

İçimizde hiç kimsenin senin mutluluğunda zerre gözü yok, olamaz da, bunu bilesin. Tek sıkıntı, elverişli ekonomik koşullara sahip olmadan, uygun zamanı kollamadan hareket geçmen ve daha önemlisi içimize hiç sinmeyen bir kimlik için şansını fazla zorlamış olmandır.

İnsanız madem, emin olmamız gereken husus, hiç kimsenin mutsuzluğunun başkalarını mutlu etmediği gibi hiç kimsenin mutsuzluğunun başkalarını mutsuz da kılmamasıdır. Bu, ne denli bencil olduğumuzla yakından alâkalıdır.

Dileğimiz odur ki madden ve manen yeni bir düzene geçmiş olmanın yüreğinde ve beyninde yaratmış olduğu heyecan, çalkantı ve coşku seni daha fazla yıpratmasın. Üstlenmiş olduğun riskli sorumluluk ruhunu karartmasın. Eskiden var olan güçlü yaşama sevincin hiçbir zaman eksilmesin.

Geçmişte yaptığımız yanlışlardan, ettiğimiz hatalardan, yaşadığımız olumsuzluklardan muhakkak dersler çıkarmalıyız. Zamanımızı, enerjimizi ve umutlarımızı boşa harcamaktan kaçınmalıyız. Var isek, mutlak işe yaramalıyız.

Beşeri zevkler geçicidir, hepimiz iyi biliriz. Nefse yenik düşmemek, boşa nefes tüketmemek, özümüzü yitirmemek elzemdir. İlle kalıcı bir şeyler bırakabilmek uğruna helâk olmamız yüce Yaradan’ın gücüne gider.

Anılar yaratılmaz, kendiliğinden oluşur ve yaşanır. Umutlar ise, duygu ve düşüncelerimiz ekseninde dış etkenlere de bağlı olarak olgunlaşır, çıkış yolu arar ve bizi kamçılar. Dileğimiz, yüreklerimizde umutların her daim var olmasıdır.

Umutsuz, amaçsız ve rotasız yaşamak öyle kolay olmasa gerek! Ne emeksiz yemek, duasız dilek, nedensiz sonuç, ne de dertsiz baş, kusursuz kumaş, çözümsüz sorun düşünemiyorum. Elbet büyük düşünmek ve bazen düşlemek ferahlık verir!

Gerçek manada kusursuzluğu yakalayabilmek bir ideal olmalı! Buna ne oranda ulaşabildiğimiz iman gücümüz ve inançlarımızın yanı sıra hayata, insanlara ve olaylara bakış açımızla da yakından alâkalıdır.

Görebildiklerimiz, duyabildiklerimiz ve idrak edebildiklerimiz kadar güçlü değil miyiz? Sakın ola ki en güçlü olmaya çalışmak için hırslanmayalım zira hırs insanı huzursuz, mutsuz ve karamsar kılar. Bir an gelir yediğin ekmekten ve içtiğin sudan tat bile alamazsın.

Kendimize yetmesini, elimizdekilerle yetinmesini ve haddimizi her dem bilmeliyiz. Üniversite diplomaları, kariyer, unvan, makam, maddi zenginlik, fiziksel güzellik, kişisel özellik bizi şımartmamalı, şaşırtmamalı ve zafiyet yaratmamalı.

Şunu da hep aklımızda tutalım, derim: Her yaşın kendine özgü özellikleri ve güzellikleri vardır. Hayatı dolu yaşamalı, yaşadığının farkına varmalı ve bize bahşedilmiş olan kutsal emanetleri her halükârda korumalıyız.

Sayısız olumsuz dış etkenlere karşı her zaman uyanık, uyarılı ve hazırlıklı olmalıyız. Herkesle dost olmamız gerekmez ancak birilerini karşımıza alarak kendimizi, yakınlarımızı ve muhatabımızı huzursuz etmemeliyiz. Esasen hiç kimse mutsuzluğu hak etmiyor ki…

Dara, zora, sıkıntıya düştüğünde hiç kimse senden daha güçlü olamaz, bunu hep aklında tut! Hemen pes etmeyip çözüm yolları araman gerekir.

İçinde yaşanılan koşulların acımasızlaştırdığı hayatta insanlardan eskisi kadar büyük ve güçlü dürüstlük, acıma duygusu ve paylaşma hevesi bekleyemeyiz.

Sabrın bir erdem olduğunu her zaman hatırla ve iyimserliği, hoşgörüyü ve insan sevgisini bir çırpıda terk etme. Değil mi ki tüm yaratılanları severiz Yaradan’dan ötürü…

Saygı, sevgi, anlayış, hoşgörü, paylaşım tek taraflı olmaz, hiç kuşkusuz. Her şeye rağmen selâmı bile önce karşımızdakinden beklememiz gerekmez.

Allah’ın selâmı üzerine olsun!