Einzelnen Beitrag anzeigen
  #11  
Alt 18.12.2014, 16:13
Beyazguel60
 
Beiträge: n/a
Standard http://www.diken.com.tr/

‘Aşağılanmış devlet adamlarının tehlikeli arkadaşlığı’

Japonya’da üç gün önce yapılan erken genel seçimleri Başbakan Şinzo Abe’nin Liberal Demokratik Partisi ile koalisyon ortağı Yeni Komeito Partisi’nin kazanması üzerine Tokyo’da yaşayan gazeteci Sonja Blaschke, Alman Die Welt gazetesi için bir analiz kaleme aldı.

Analizde, Abe’den ve izlediği çizgiden yola çıkılarak, Abe, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında benzerlikler ele alınıyor. Benzerliklerin bu üç liderin sadece kişilikleriyle sınırlı kalmadığı, izledikleri siyasi çizgiye de yansıdığı belirtiliyor.

Ekonomik başarısızlığı milliyetçilikle örtmek

Abe’nin kasım ayında erken seçim kararı alındığını açıklamasının, görev süresini altı yıl daha uzatmak ve seçimleri, izlediği ekonomik politika için bir nevi referandum olarak kullanmayı amaçladığını söyleyen gazeteci Sonja Blaschke, Japon gazeteci Takao Toşikava’nın görüşlerine de yer veriyor. Toşikava’ya göre, Abe, izlediği milliyetçi ajandayı devam ettirmek, milliyetçiliği de ekonomik başarısızlığını örtmek için kulanıyor. Bu noktada Abe, Erdoğan ve Putin’e benzetiliyor.

Abe’nin Rusya’yı şimdiye kadar en az altı yedi kez ziyaret ettiği, Ukrayna nedeniyle başlatılan yaptırımlara Japonya’nın dahil olması nedeniyle Putin’in sonbahar gezisini iptal ettiği, ancak Abe’nin yaptırımlar yokmuş gibi Putin ile yeniden yakınlaştığına dikkat çekiliyor. Abe’nin bu yakınlaşmayla Rusya-Çin ittifakını kırmayı hedeflediği de ileri sürülüyor. Ayrıca Rusya’dan ham madde ithal etme ve 2 .Dünya Savaşı sonrasından bu yana Rusya’nın denetlediği, Japonya’nın hak iddia ettiği bölge konusunda da yakınlaşmayı hedeflediği belirtiliyor.

“Abe sadece Putin ile yakınlaşma içinde değil. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de ilişkişisini geliştirmeye önem veriyor” deniliyor. Abe’nin Erdoğan’ı ülkesinde konuk ettiği ve onun da Türkiye’yi ziyaret ettiği hatırlatılıyor.

Ayrıca Abe’nin de Erdoğan’ın da nükleer enerjiyi desteklediği ve askeri donanım endüstrisini geliştirerek ekonomiyi canlandırma yönünde hareket ettikleri kaydediliyor. Abe’nin inisiyatifiyle Mitshubishi Heavy Industries şirketinin Fransız Areva ile birlikte Türkiye’de 22 milyar dolara bir nükleer santral ihalesi aldığına dikkat çekiliyor. Askeri teçhizat ve donanma alanında da iki ülkenin işbirliğine gitmek istediğine vurgu yapılıyor.

Hiper-nasyonalizm

Welt gazetesindeki makalede, Times Of India gazetesinin köşe yazarlarından Dileep Padgaonkar’ın Abe, Putin ve Erdoğan gibi, güç peşinde olan politikacıların yeni bir küresel trendi yansıttığı görüşünü savunduğuna da yer veriliyor.

Bu küresel trendin, otokratik değerlerin birleştiği, dini ve etnik temele dayanan homojenlik ilkesi, ‘eşi ve benzeri olmayan bir kültür’ savı temelinde yükselen hiper nasyonalizmle geçmişteki gerçek veya hayali aşağılanmalar için intikam alma isteği prensibine dayandığı bildiriliyor. Bu trendin zirvesinde ise ekonomi ile de bağı iyi, karizmatik ve tek başına karar almaktan hoşlanan, Batılı değerleri savunanları ‘dış mihrak’ bellemekte beis görmeyen bir lider figürü bulunduğunu savunuyor gazeteci Padgaonkar.

Bu trende örnekler de veriliyor. Putin’in, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra yeniden gövde gösterisi yapmak amacıyla Kırım’ı işgal ettiği, tarihsel Hristiyan-Ortodoks geleneğini sıkça dillendirdiği ve yine tarihten örnekleri kullanarak insanlarda yurtseverlik duygusu uyandırmaya çalıştığı ve bunu başardığı hatırlatılıyor. Kendisne muhalif olanları ise Putin’in rüşvet, dışlama veya gözaltılarla ortadan kaldırdığı ve bu arada gazetecileri de susturduğuna işaret ediliyor.

Bu konuda Erdoğan’ın da aynı şekilde davrandığı, gazetecileri tutuklattığı, sosyal medyaya erişimi yasaklayarak dünya çapında tepkiye neden olduğu aktarılıyor.

Ne otoriterlik ne yolsuzluklar

Gezi protestolarında izlediği baskıcı tutum nedeniyle birçok uluslararası gözlemcinin Erdoğan’ı istenmeyen kişi ilan ettiği, buna rağmen son yerel seçimlerden bile partisi AKP’nin zaferle çıktığı kaydediliyor. “Erdoğan’ın zaferini, ne otoriter tarzı ne de ailesinin adının karıştığı yolsuzluk skandalı etkiledi” deniliyor. “Muhtemelen 2002 yılından beri Türkiye’de kaydedilen ekonomik gelişme dengeyi sağlıyor” diye devam ediyor gazeteci Sonja Blaschke makalesinde.

Ekonomide rahatlama umudunun, iki yıl önce Japonya Başbakanı Abe’ye de zafer getirdiği, Abe’nin de ülkesinin 2. Dünya Savaşı’nda aşağılandığı algısından yola çıkarak hareket eden bir politikacı olduğu ifade ediliyor.

Abe’nin Japonya’yı 2.Dünya Savaşı öncesindeki gibi bir güç yapma hevesi peşinde koştuğu, bunun, Abe’nin seçim zaferi sonrası yaptığı konuşmada, pasifizm temeline dayanan Japonya anayasasını değiştirme planına ilişkin sözlerinden de anlaşıldığı vurgulanıyor.

Abe’nin tarihsel revizyon peşinde olduğu, çekinmeden, (1937’de Japon ordusunun 200 bin sivilin öldüğü ve 20 bin kadının tecavüze uğradığı) Nanking (Nanjing) katliamını veya kadınların askerlere seks kölesi olarak sunulduğu gerçeğini inkar ederek yapmayı denediği kaydediliyor.

“Paradoks olan ise Abe, Putin veya Erdoğan’ın bu yaptıkları, ülkelerindeki seçimlerden zaferle çıkmalarını etkilemedi” diye de ilave ediliyor. Belki de bir çok seçmen, “Amaç aracı mübah kılar mantığından yola çıkıyor” deniliyor. Amaç ise ekonomik başarı ile ülke için hissedilmesi istenen gurur.



By ELMAS TOPCU

Quelle: http://www.diken.com.tr/asagilanmis-...i-arkadasligi/http://www.diken.com.tr/asagilanmis-...i-arkadasligi/