Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Aktuelles (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=390)
-   -   M. Kemal olmasaydi Türkiye SÜPER GÜC OLURDU (http://localhost/forum/showthread.php?t=13948)

YigitAdam 20.02.2017 01:50

M. Kemal olmasaydi Türkiye SÜPER GÜC OLURDU
 
AÇIKLAMA...Bu makale Tarihi belgelere dayanan abartması iftirası olmayan tarihi gerçekleri anlatan bir yazıdır.Salyalı sümüklü putperestler, taptıkları ayaklarımın altında olan yoşmalar, pintoslar bu yazıya yazmasın.saygı değer forumdaşlardan özür dileyerek,hakareti argüman sayan cıbiliyetsizlere ettikleri edecekleri küfürleri şimdiden misliyle iade ediyorum!!!
--------------------------------------------------------------
Nasıl mı?

Bağrından 45 devlet çıkan Hilafet makamı bizde olacaktı
Siyonistler devlet olamıyacaktı
Batılılar islam beldelerini sömüremiyecekti,
Kimse bize sevri gösterip lozana razı edemiyecekti
Dünyada sömürü bu denli hat safada olmayacaktı
................
Dahası var
Türkiye sınırları içinde kimse ibnelik orospilik edemiyecekti
Kimse kimseyi sömüremiyecek terör olayları faizcilik tefecilik haksız kazanç olmayacaktı
İtalyanların frenklerin kanunlarınla değil Alemleri yaratanın ŞERİAT yasalarıyla idar edilip köle olmayacktik
Çıplaklar köyleri açıp çoluk çocuk tepinemiyecekti
1000 lirası olan akşamda 10 kadın satın alamayacaktı
İbne olan atası belli olmayan bir sapığa Türkün atası denilemiyecekti (*)

YigitAdam 20.02.2017 01:55

(*)

TC Resmî Tarİh Yalanlarına SON
Mason Yahudi Diktatör Mustafa Kemal İbne Miydi?


Latife Hanım’ın mektûbat’ının neden beyân edilmediğini tecessüs edenlere – İşte yakın tarih, İşte hakikatler:

İngiliz casusu Yahudi diktatör kâfir Mustafa Kemal’in ibneliği ve Emin Çölaşan’ın endişesi…

Şubat 2005’de, o tarihden 25 sene evvel mahkeme kararı ile Türk Tarih Kurumu’na verilen ve 25 sene boyunca teşhir edilmemesine karar verilen İngiliz casusu Mustafa Kemal’in talâk ettiği ve 1975 senesine kadar konuşturulmayan hanımı Latife’nin hususi arşivi’nin süresi bitti ve teşhir edilmesi gerekiyordu.

Latife Hanım’a aid olan arşive giren Hürriyet muharriri Emin Çölaşan’ın etekleri tutuşmuş. Okuduğu hakikatler karşısında neye uğradığına şaşırdığından olsa gerek, kat’iyyen bu arşivin teşhir edilmemesini taleb ediyor ve tekrar mahkemeye gidib bu arşivin teşhir edilmemesi gerektiğini müdafaa ediyor.

Lâkin, daha evvel bu arşivden hârice (dışarıya) sızan malûmâtlara binâen yahudi Mustafa Kemal’e dâir çok acaib iddialar var. Misal olarak, Hüseyin Demirel’in “Deccaliyet ve Kemalizm” isimli kitabının 129. sahifesinde aynen şöyle deniyor:

… Bir Ağustos gecesinde yemek dönüşü, Çankaya’nın kapısında (Mustafa Kemal) genç askerlerle konuşurken, Latife üst katın balkonunda göründü. Ateş püskürüyordu:

“Kemal! Buraya gel! Mahalle arkadaşlarınla yarenlik bitti, şimdi askerlerle mi içli dışlı oluyorsun? Buraya gel diyorum! Gazi sustu, Latife sustu. Herşey sustu. Paşa öfkesinden mosmor kesilmişti…”

Yahudi Mustafa Kemal’in Eşcinselliği Meselesine Tabib Rıza Nur Açıklık Getiriyor

Bakınız, Diktatör Mustafa Kemal’i en iyi tanıyanlardan biri olan Tabib Rıza Nur Efendi “Hayat ve Hatıralarım” isimli kitabının 4. cildinin 1357. sahifesinde ne yazıyor:

…Anlaşıldığına göre boşanma vak’asından iki-üç gün evvel, Latife, kardeşi İsmail ile haremi Süreyya Paşa’nın kızı Melahat Ankara’ya gitmişlerdi. Çankaya’da misafir olmuşlar. O vakit Mustafa Kemal’in yanında kâtip sıfatıyla Halit Ziya’nın oğlu Vedad vardı. Güzel tüysüz bir çocuk. Bir akşam üzeri karanlık çökerken İsmail, Melahat balkona çıkmışlar. Bakmışlar Vedad, Mustafa Kemal’i ağacın dibinde yapıyor.

Latife’yi çağırmışlar. O da görmüş. Bir kıyamettir kopmuş. Latife, Mustafa Kemal’e “Herşeyini gördüm, hepsine tahammül ettim. Artık buna edemem.” demiş. Gazi(!) susmuş, İsmet’in evine gitmiş. “Bu karıyı şimdi boşayacağım” demiş. İsmet, sabahleyin erken Heyet-i Vekile’yi toplamış. Talaka (boşanmaya) karar vermişler(!) Latife’yi İsmet alıp, trene koymuş. Trende teselli etmek istemiş. Latife ona “Sus, sus! İsmet Paşa! İsmet Paşa! Sen ona bir gün dalkavukluk etme seni benden daha rezil eder. Her pisliğine aleti sensin” demiş.

Yorumu (artık buna yer kaldı ise) okuyucuya bırakıyoruz…

Muhakkaktır ki bu iddialar ve yahudi diktatör Mason Mustafa Kemal hakkında daha fazla ıttılâât’in (bilgilerin) bulunduğu bu arşiv Emin Çölaşan ve onun gibi karanlık güçlerin eteklerini tutuşturuyor. Bu arşivin teşhir edilmesinin Emin Çölaşan ve tayfası derin devlet (kemalistler) tarafından, bir yolu bulunub engelleneceğine zaten itmînân (emin) idik.

Onlar halen buna muvaffak olabilir ve tarihi belki birkaç sene daha karanlıkta tutabilirler. Lâkin hakikatler ebediyyete kadar saklanamazlar.

Yahudi Mustafa Kemal’in ve heyâkilinin (putlarının) yıkılma vakdi elbet çok yakındır, Emin Bey yine de elinden geleni yapsın tabii ki; bu onun vazifesi zaten. “Sevgili okuyucularım” diye başladığı makalelerinde okuyucunun yüzüne baka baka utanmadan yalan, dolan ve ona buna çamur atmak ve derin devlete en büyük hizmeti vermek… Bu onun ve onun gibi şerefsizlerin vazifesi.

http://www.Hakikatler.com

YigitAdam 20.02.2017 01:57

Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120475)
AÇIKLAMA...Bu makale Tarihi belgelere dayanan abartması iftirası olmayan tarihi gerçekleri anlatan bir yazıdır.Salyalı sümüklü putperestler, taptıkları ayaklarımın altında olan yoşmalar, pintoslar bu yazıya yazmasın.saygı değer forumdaşlardan özür dileyerek,hakareti argüman sayan cıbiliyetsizlere ettikleri edecekleri küfürleri şimdiden misliyle iade ediyorum!!!
--------------------------------------------------------------
Nasıl mı?

Bağrından 45 devlet çıkan Hilafet makamı bizde olacaktı
Siyonistler devlet olamıyacaktı
Batılılar islam beldelerini sömüremiyecekti,
Kimse bize sevri gösterip lozana razı edemiyecekti
Dünyada sömürü bu denli hat safada olmayacaktı
................
Dahası var
Türkiye sınırları içinde kimse ibnelik orospilik edemiyecekti
Kimse kimseyi sömüremiyecek terör olayları faizcilik tefecilik haksız kazanç olmayacaktı
İtalyanların frenklerin kanunlarınla değil Alemleri yaratanın ŞERİAT yasalarıyla idar edilip köle olmayacktik
Çıplaklar köyleri açıp çoluk çocuk tepinemiyecekti
1000 lirası olan akşamda 10 kadın satın alamayacaktı
İbne olan atası belli olmayan bir sapığa Türkün atası denilemiyecekti (*)

------------------------------------------------------------------------------

Lara__ 21.02.2017 00:03

Hastir öylemi olurdu?
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120475)
AÇIKLAMA...Bu makale Tarihi belgelere dayanan abartması iftirası olmayan tarihi gerçekleri anlatan bir yazıdır.Salyalı sümüklü putperestler, taptıkları ayaklarımın altında olan yoşmalar, pintoslar bu yazıya yazmasın.saygı değer forumdaşlardan özür dileyerek,hakareti argüman sayan cıbiliyetsizlere ettikleri edecekleri küfürleri şimdiden misliyle iade ediyorum!!!
--------------------------------------------------------------
Nasıl mı?

Bağrından 45 devlet çıkan Hilafet makamı bizde olacaktı
Siyonistler devlet olamıyacaktı
Batılılar islam beldelerini sömüremiyecekti,
Kimse bize sevri gösterip lozana razı edemiyecekti
Dünyada sömürü bu denli hat safada olmayacaktı
................
Dahası var
Türkiye sınırları içinde kimse ibnelik orospilik edemiyecekti
Kimse kimseyi sömüremiyecek terör olayları faizcilik tefecilik haksız kazanç olmayacaktı
İtalyanların frenklerin kanunlarınla değil Alemleri yaratanın ŞERİAT yasalarıyla idar edilip köle olmayacktik
Çıplaklar köyleri açıp çoluk çocuk tepinemiyecekti
1000 lirası olan akşamda 10 kadın satın alamayacaktı
İbne olan atası belli olmayan bir sapığa Türkün atası denilemiyecekti (*)



sana Pa$anin selami var ..

bütün bunlar ya$anirken pa$alarin nerdeydi??? Yobaz takimi :Atatürkün S....bekciligini yapacaginiza pa$alariniz bu halk böyle can ceki$irken onlar nasil bir hayat sürmü$ onu ara$tirin

1923’te…



nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. traktör sıfırdı, karasaban’dı. beş bin köyde sığır vebası vardı. hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480’di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu. memlekette sadece 337 doktor vardı. sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü. diş hekimi, sıfırdı. dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. ortalama ömür 40’tı.


yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti. toplam sermayenin sadece yüzde 15’i türk’tü. osmanlı’dan cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, hereke ipek, feshane yün, bakırköy bez, beykoz deri… elektrik sadece istanbul, izmir ve tarsus’ta vardı. otomobil sayısı bin 490’dı. sadece dört şehirde özel otomobil vardı.



kadın, insan değildi.



(veremle boğuşan halk, ahırda yatarken… bademlerin yere göğe sığdıramadığı abdülhamid’in 16 tane eşi vardı. nazikeda, safinaz, dilpesent, peyveste, nazlıyar, bidar, mezide, emsalinur hanım filan, 16 tane… yaş itibariyle, tamamı çocuktu. tayyip erdoğan’ın dedemiz dediği abdülmecid’in 22 eşi vardı. ahali ineğine verecek saman bulamazken, herif sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.)



tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.



kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu. kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu, kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu. “saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.



kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda yaşıyordu!



dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… ölçülerimiz ortaçağ’dı.


erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu. toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı. öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çoook uzaktı.



600 sene boyunca türkçe’nin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapça’yla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.



harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” falan deniyor ya… ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.




bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul’da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”

Atatürk olmasaydi öve öve bitiremedigin Osmanlida Sümbül aga bile olamazdiniz

Gelene agamci gidene pa$amci iki yüzlü A$alik yobazlar

YigitAdam 21.02.2017 00:28

Nerden okuduysan bu saçma sapan yaveleri, zaten bu saçmalıklar sizi tapanak şövalyesi haline getirdi...biraz gerçek tarih okusaydınız, ahmakça süpuruntuleri tarihi bilgi diye yutmazdınız.Osmanlı yıkılış döneminde yani hasta adam olduğu dönemde bile yedi düvelle baş edebilecek gücü nerde buldu ?be kara cahil, Dünyanın bütün süper güçleri toplanıp gelmişlerdi hepsini senin ibne tapanağınmı domelerek yok etti....Kafanız sarmıyor değil mi? dur sana biraz geniş açıdan anlatayım...düşün bugün Fransa, ingiltere,italya, avusturalya ,Rusya,kıvır zıvır devletler yunanistan vs , toplanıp geldiler..bunlara bugünkü Tc baş edebilirmiydi? Veya Almanya, Amerika bas edebilirmi?Hasta durumda olan osmanlı nasıl etti? senin tapanağın bile osmanlının yetiştirdiği bir subaydı şayet tapacaksan osmanlıya tap-....Sen Süleymaniye kutup hanesi diye bir kutup hane duymadın tabiki..nerden bileceksin, üç kıtaya 600 yıl senin yavelerinle hükm ettik değilmi:-)) nekadarda cahilmişsiniz...İngilizlerin hatırı için 1000 yıllık bilim alfabesini geçiş dönemi vermeden bıraksamda yasaklayan bir satılmışın niyeti nasıl iyi olabilirki....bunu bir çocuğa söyleseniz bile güler size






Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120487)
sana Pa$anin selami var ..

bütün bunlar ya$anirken pa$alarin nerdeydi??? Yobaz takimi :Atatürkün S....bekciligini yapacaginiza pa$alariniz bu halk böyle can ceki$irken onlar nasil bir hayat sürmü$ onu ara$tirin

1923’te…



nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. traktör sıfırdı, karasaban’dı. beş bin köyde sığır vebası vardı. hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480’di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu. memlekette sadece 337 doktor vardı. sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü. diş hekimi, sıfırdı. dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. ortalama ömür 40’tı.


yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti. toplam sermayenin sadece yüzde 15’i türk’tü. osmanlı’dan cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, hereke ipek, feshane yün, bakırköy bez, beykoz deri… elektrik sadece istanbul, izmir ve tarsus’ta vardı. otomobil sayısı bin 490’dı. sadece dört şehirde özel otomobil vardı.



kadın, insan değildi.



(veremle boğuşan halk, ahırda yatarken… bademlerin yere göğe sığdıramadığı abdülhamid’in 16 tane eşi vardı. nazikeda, safinaz, dilpesent, peyveste, nazlıyar, bidar, mezide, emsalinur hanım filan, 16 tane… yaş itibariyle, tamamı çocuktu. tayyip erdoğan’ın dedemiz dediği abdülmecid’in 22 eşi vardı. ahali ineğine verecek saman bulamazken, herif sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.)



tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.



kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu. kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu, kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu. “saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.



kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda yaşıyordu!



dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… ölçülerimiz ortaçağ’dı.


erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu. toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı. öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çoook uzaktı.



600 sene boyunca türkçe’nin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapça’yla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.



harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” falan deniyor ya… ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.




bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul’da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”

Atatürk olmasaydi öve öve bitiremedigin Osmanlida Sümbül aga bile olamazdiniz

Gelene agamci gidene pa$amci iki yüzlü A$alik yobazlar


21.02.2017 00:35

....
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120490)
Nerden okuduysan bu saçma sapan yaveleri, zaten bu saçmalıklar sizi tapanak şövalyesi haline getirdi...biraz gerçek tarih okusaydınız, ahmakça süpuruntuleri tarihi bilgi diye yutmazdınız.Osmanlı yıkılış döneminde yani hasta adam olduğu dönemde bile yedi düvelle baş edebilecek gücü nerde buldu ?be kara cahil, Dünyanın bütün süper güçleri toplanıp gelmişlerdi hepsini senin ibne tapanağınmı domelerek yok etti....Kafanız sarmıyor değil mi? dur sana biraz geniş açıdan anlatayım...düşün bugün Fransa, ingiltere,italya, avusturalya ,kıvır zıvır devletler yunanistan vs , toplanıp geldiler..bunlara bugünkü Tc baş edebilirmiydi? Veya Almanya bas edebilirmi?Hasta durumda olan osmanlı nasıl etti? senin tapanağın bile osmanlının yetiştirdiği bir subaydı şayet tapacaksan osmanlıya tap-....Sen Süleymaniye kutup hanesi diye bir kutup hane duymadın tabiki..nerden bileceksin, üç kıtaya 600 yıl senin yavelerinle hükm ettik değilmi:-)) nekadarda cahilmişsiniz...İngilizlerin hatırı için 1000 yıllık bilim alfabesini geçiş dönemi vermeden bıraksamda yasaklayan bir satılmışın niyeti nasıl iyi olabilirki....bunu bir çocuğa söyleseniz bile güler size

Aslında sadece okumak istiyordum ama,huyum kurusun dayanamadım...
Şu tarihi çok bilen arkadaşımıza soralım bakalım,''Düyun u Umumiye '' neymiş açıklasın?Hangi Süper güç varmış o zamanlarda,kapitalizm emperyalizme yeni evriliyor,kimmiş bu süper güçler?

Lara__ 21.02.2017 00:50

Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120476)
(*)

TC Resmî Tarİh Yalanlarına SON
Mason Yahudi Diktatör Mustafa Kemal İbne Miydi?


Latife Hanım’ın mektûbat’ının neden beyân edilmediğini tecessüs edenlere – İşte yakın tarih, İşte hakikatler:

İngiliz casusu Yahudi diktatör kâfir Mustafa Kemal’in ibneliği ve Emin Çölaşan’ın endişesi…

Şubat 2005’de, o tarihden 25 sene evvel mahkeme kararı ile Türk Tarih Kurumu’na verilen ve 25 sene boyunca teşhir edilmemesine karar verilen İngiliz casusu Mustafa Kemal’in talâk ettiği ve 1975 senesine kadar konuşturulmayan hanımı Latife’nin hususi arşivi’nin süresi bitti ve teşhir edilmesi gerekiyordu.

Latife Hanım’a aid olan arşive giren Hürriyet muharriri Emin Çölaşan’ın etekleri tutuşmuş. Okuduğu hakikatler karşısında neye uğradığına şaşırdığından olsa gerek, kat’iyyen bu arşivin teşhir edilmemesini taleb ediyor ve tekrar mahkemeye gidib bu arşivin teşhir edilmemesi gerektiğini müdafaa ediyor.

Lâkin, daha evvel bu arşivden hârice (dışarıya) sızan malûmâtlara binâen yahudi Mustafa Kemal’e dâir çok acaib iddialar var. Misal olarak, Hüseyin Demirel’in “Deccaliyet ve Kemalizm” isimli kitabının 129. sahifesinde aynen şöyle deniyor:

… Bir Ağustos gecesinde yemek dönüşü, Çankaya’nın kapısında (Mustafa Kemal) genç askerlerle konuşurken, Latife üst katın balkonunda göründü. Ateş püskürüyordu:

“Kemal! Buraya gel! Mahalle arkadaşlarınla yarenlik bitti, şimdi askerlerle mi içli dışlı oluyorsun? Buraya gel diyorum! Gazi sustu, Latife sustu. Herşey sustu. Paşa öfkesinden mosmor kesilmişti…”

Yahudi Mustafa Kemal’in Eşcinselliği Meselesine Tabib Rıza Nur Açıklık Getiriyor

Bakınız, Diktatör Mustafa Kemal’i en iyi tanıyanlardan biri olan Tabib Rıza Nur Efendi “Hayat ve Hatıralarım” isimli kitabının 4. cildinin 1357. sahifesinde ne yazıyor:

…Anlaşıldığına göre boşanma vak’asından iki-üç gün evvel, Latife, kardeşi İsmail ile haremi Süreyya Paşa’nın kızı Melahat Ankara’ya gitmişlerdi. Çankaya’da misafir olmuşlar. O vakit Mustafa Kemal’in yanında kâtip sıfatıyla Halit Ziya’nın oğlu Vedad vardı. Güzel tüysüz bir çocuk. Bir akşam üzeri karanlık çökerken İsmail, Melahat balkona çıkmışlar. Bakmışlar Vedad, Mustafa Kemal’i ağacın dibinde yapıyor.

Latife’yi çağırmışlar. O da görmüş. Bir kıyamettir kopmuş. Latife, Mustafa Kemal’e “Herşeyini gördüm, hepsine tahammül ettim. Artık buna edemem.” demiş. Gazi(!) susmuş, İsmet’in evine gitmiş. “Bu karıyı şimdi boşayacağım” demiş. İsmet, sabahleyin erken Heyet-i Vekile’yi toplamış. Talaka (boşanmaya) karar vermişler(!) Latife’yi İsmet alıp, trene koymuş. Trende teselli etmek istemiş. Latife ona “Sus, sus! İsmet Paşa! İsmet Paşa! Sen ona bir gün dalkavukluk etme seni benden daha rezil eder. Her pisliğine aleti sensin” demiş.

Yorumu (artık buna yer kaldı ise) okuyucuya bırakıyoruz…

Muhakkaktır ki bu iddialar ve yahudi diktatör Mason Mustafa Kemal hakkında daha fazla ıttılâât’in (bilgilerin) bulunduğu bu arşiv Emin Çölaşan ve onun gibi karanlık güçlerin eteklerini tutuşturuyor. Bu arşivin teşhir edilmesinin Emin Çölaşan ve tayfası derin devlet (kemalistler) tarafından, bir yolu bulunub engelleneceğine zaten itmînân (emin) idik.

Onlar halen buna muvaffak olabilir ve tarihi belki birkaç sene daha karanlıkta tutabilirler. Lâkin hakikatler ebediyyete kadar saklanamazlar.

Yahudi Mustafa Kemal’in ve heyâkilinin (putlarının) yıkılma vakdi elbet çok yakındır, Emin Bey yine de elinden geleni yapsın tabii ki; bu onun vazifesi zaten. “Sevgili okuyucularım” diye başladığı makalelerinde okuyucunun yüzüne baka baka utanmadan yalan, dolan ve ona buna çamur atmak ve derin devlete en büyük hizmeti vermek… Bu onun ve onun gibi şerefsizlerin vazifesi.

http://www.Hakikatler.com



arkasindan Allah rahmet eylesin demesi mümkün olmayan bu sapik " Riza Nur" ATATürk dü$manlari Yobazlarin idolüdür..
bu sapigin Ani isimli kitabi Atatürk düsmani yobazlar icin en az kurani kerim kadar kutsaldir .

Rahmetli Turgut Özakman bu sapigin yalanlarini palavralarini belgelerle ortaya koydu.

Dr.Riza Nur Dosyasi Kitabi alin okuyun..


Bu sapigin
Hayat ve Hatiram isimli Kitabi hayat hikayesini anlatiyor
Erkeklere A$ik oluyor tam 3 kez ,tecavüze ugramak üzereyken zor kurtuluyor
Firsat buldugunda muhayne ettigi kadin hastalarina tecavüz ettigini anlatiyor
Ba$ta ATATÜRK olmak üzere herkese akil almaz iftiralar bel alti saliriyor.

gercek bir $izofren
insanlardan ,en yakin cali$ma arkada$larindan,karisi ve karde$inden bile nefret ediyor igrenc bir yalanci .

dahasi var Hamam oglanin öve öve bitirmedigi Riza Babasi gercek bir Kadin dü$mani
kadini asalar,alay eder,kücümser,yolda kadindan 5 adim önünden yürürler,kadin onun gözünde 3 sinif yaratiktir,erkekden dayak yer.


kitabinda kadinlarla ilgili yazdiklari yazi:
Kadin benim gözümde erkekten asagi bir yaratiktir.Sinirli ve mantiksizdir.
Kadin zayif bir yaratiktir tabiat öyle yaratmis,sinirleri zayif,aybaslari gelir hastalnirlar.Gebe kalirlar kimildayamazlar,hatta cinsel iliskide bile erkeklerin altindadir..ben bu kadarina yaziyorum tabi dahasi var...


sne hayvan ne insan sevdigini anlatiyor,insanlardan igrendigini,gülen insandan nefret ettigini,kadin dedigin ellinin kiri yikarsin giderdi dedigini yaziyor..
karisini nasil dövdügünü yaziyor,karisi karsi cikinca tekme tokat dövdügünü hirsini alamayip yere carptigini yaziyor.
Karisi Iffet hanim bir fransizla bunu boynuzluyor utanmadan bunu birde kitabinda anlatiyor..

Atatürkün i$i gercekten zormu$,sadece vatani kurtarmakla ,bir devlet kurmakla ,sifir olan kadin haklarini getirmekle birde bunun gibi sapiklarla ugrasmislar....

alin kitabini okuyun Riza nur Dosyasi:bilgi yayin evi


Hamam oglanin övgüyle anlatigi $ahis bu..ülkeyi bunun gibi sapiklar kurtaricakmi$...

Allahin Mali

YigitAdam 21.02.2017 00:54

Osmanlı yıkılış döneminde süper güçtü demiyoruz zamanın güçlü devletlerine karşı savaşmayı başarabilen onları perişan edebilen bir devletti diyoruz. Günümüzle karşılaştırıldığında ancak süper olarak isimlendirebilir...birilerinin yerden yere vurduğu vebadan kırılan bir devlet olmadığı aşıkardir tarihi gerçek budur..duyun-i umumiye, osmanlının dışborçlarını denetlemek için kurulan kurumdur.bunda yadırganacak birşey yoktur.herdevletin borcu olur..neyse konumuz bu değil konumuz Osmanlıya ihanet edilip yıkılmasaydı bugün Türkiye Süper güç olabilirdi, çünkü süper olarak geçinen devletler Osmanlının mirasını sömürdüklerinden süper olmuşlardır


Zitat:

Zitat von ___OZAN___ (Beitrag 2120491)
Aslında sadece okumak istiyordum ama,huyum kurusun dayanamadım...
Şu tarihi çok bilen arkadaşımıza soralım bakalım,''Düyun u Umumiye '' neymiş açıklasın?Hangi Süper güç varmış o zamanlarda,kapitalizm emperyalizme yeni evriliyor,kimmiş bu süper güçler?


YigitAdam 21.02.2017 01:00

Rezil capulcu hakaret etmeden yazamiyorsun degilmi.Pislik bu yaziyi birdaha oku............
ya insan gibi yaz yada defol .. YigitAdam´isimli üyeden Alıntı Mesajı Göster
AÇIKLAMA...Bu makale Tarihi belgelere dayanan abartması iftirası olmayan tarihi gerçekleri anlatan bir yazıdır.Salyalı sümüklü putperestler, taptıkları ayaklarımın altında olan yoşmalar, pintoslar bu yazıya yazmasın.saygı değer forumdaşlardan özür dileyerek,hakareti argüman sayan cıbiliyetsizlere ettikleri edecekleri küfürleri şimdiden misliyle iade ediyorum!!!
--------------------------------------------------------------

Dr. Rıza Nur’un dürüstlüğü



*



Hatıralarında M. Kemal’in gerçek yüzünü ifşa eden dönemin Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur…

***

Milli Mücadele’de Ankara’da kurulan ilk hükümetin bakanları 3 Mayıs 1920 Pazartesi günü Meclis tarafından seçildi.

Bir oy farkla Eğitim Bakanı seçilen Dr. Rıza Nur, gözünü makam ve mevki hırsı bürümüşlere dürüstlük dersi vermiştir. Bu seçime 137 kişi katılmış,[1] toplantıda bulunmayan Dr. Rıza Nur 43 rey (oy), rakibi Hamdullah Suphi Bey ise 60 rey aldıklarından çoğunluk sağlanamamış ve iki aday da seçilememişti. Ikinci oylamada Hamdullah Suphi Bey 66 ve Dr. Rıza Nur 42 oy aldıklarından yine hiçbiri çoğunluk sağlayamamış ve ertesi gün yapılan oylamada 64 salt çoğunluğa karşı 65 oy alan Dr. Rıza Nur, Eğitim Bakanı olmuştu.

Bu durumu öğrenen Sinop Milletvekili Dr. Rıza Nur Bey, 6 Mayıs’ta meclise gelip söz alarak kürsüye çıkmış, oylamanın üç kere yapılmasının kendisi hakkında bir tereddütün ifadesi olduğunu, son oylamada aldığı oy sayısının da bu kanaati pekiştirdiğini, salt çoğunluktan bir tek sayı fazla olan zayıf güvenoyunun anlamlı olduğunu, bu durumda seçimi kazananlara düşen görevin istifa etmek olduğunu, parlamenter düzenin bunu gerektirdiğini anlatarak istifa etmiş ve adaylıkta rakibi olan Hamdullah Suphi Bey’i methederek; “Hamdullah Suphi Bey, gerçekten bu işe layıktır. Onu tavsiye ederim.” demiştir. Buyrun, dürüstlüğüyle meclise damgasını vuran Dr. Rıza Nur’un bu konuşmasını Meclis tutanağından okuyal
kaynak ve genis bilgi:http://belgelerlegercektarih.com/201...un-durustlugu/




Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120493)
arkasindan Allah rahmet eylesin demesi mümkün olmayan bu sapik " Riza Nur" ATATürk dü$manlari Yobazlarin idolüdür..
bu sapigin Ani isimli kitabi Atatürk düsmani yobazlar icin en az kurani kerim kadar kutsaldir .

Rahmetli Turgut Özakman bu sapigin yalanlarini palavralarini belgelerle ortaya koydu.

Dr.Riza Nur Dosyasi Kitabi alin okuyun..


Bu sapigin
Hayat ve Hatiram isimli Kitabi hayat hikayesini anlatiyor
Erkeklere A$ik oluyor tam 3 kez ,tecavüze ugramak üzereyken zor kurtuluyor
Firsat buldugunda muhayne ettigi kadin hastalarina tecavüz ettigini anlatiyor
Ba$ta ATATÜRK olmak üzere herkese akil almaz iftiralar bel alti saliriyor.

gercek bir $izofren
insanlardan ,en yakin cali$ma arkada$larindan,karisi ve karde$inden bile nefret ediyor igrenc bir yalanci .

dahasi var Hamam oglanin öve öve bitirmedigi Riza Babasi gercek bir Kadin dü$mani
kadini asalar,alay eder,kücümser,yolda kadindan 5 adim önünden yürürler,kadin onun gözünde 3 sinif yaratiktir,erkekden dayak yer.


kitabinda kadinlarla ilgili yazdiklari yazi:
Kadin benim gözümde erkekten asagi bir yaratiktir.Sinirli ve mantiksizdir.
Kadin zayif bir yaratiktir tabiat öyle yaratmis,sinirleri zayif,aybaslari gelir hastalnirlar.Gebe kalirlar kimildayamazlar,hatta cinsel iliskide bile erkeklerin altindadir..ben bu kadarina yaziyorum tabi dahasi var...


sne hayvan ne insan sevdigini anlatiyor,insanlardan igrendigini,gülen insandan nefret ettigini,kadin dedigin ellinin kiri yikarsin giderdi dedigini yaziyor..
karisini nasil dövdügünü yaziyor,karisi karsi cikinca tekme tokat dövdügünü hirsini alamayip yere carptigini yaziyor.
Karisi Iffet hanim bir fransizla bunu boynuzluyor utanmadan bunu birde kitabinda anlatiyor..

Atatürkün i$i gercekten zormu$,sadece vatani kurtarmakla ,bir devlet kurmakla ,sifir olan kadin haklarini getirmekle birde bunun gibi sapiklarla ugrasmislar....

alin kitabini okuyun Riza nur Dosyasi:bilgi yayin evi


Hamam oglanin övgüyle anlatigi $ahis bu..ülkeyi bunun gibi sapiklar kurtaricakmi$...

Allahin Mali


YigitAdam 21.02.2017 01:14

M. Kemal Atatürk’ün Ingiliz Istihbaratı ile gizli ilişkisi deşifre oldu
 
M.Kemal ingiliz casusumuydu?


M. Kemal Atatürk’ün Ingiliz Istihbaratı ile gizli ilişkisi deşifre oldu

Bilindiği gibi M. Kemal, Filistin Cephesi’nde Ingiliz Ordusu Kumandanı General Allenby’e karşı savaşmak yerine kaçmayı tercih etmiş ve ardında 75 bin Mehmetçik esir bırakmıştı. Gariptir, Filistin Cephesi’ndeki bu hezimetten takriben 4 yıl evvel yani 1913 yılının sonuna doğru General Allenby ile Pixton Park’ta bir öğle yemeği yemişti… Daha da garibi, M. Kemal’i yemeğe davet eden kişi, meşhur Tapınakçı Aubrey Herbert idi. M. Kemal bu Ingiliz ajanı Aubrey Herbert ile de, çok değil takriben 2 sene sonra, Çanakkale’de gizlice görüşecektir.[1] Hatırlatalım, Mondros Mütarekenamesi’ni, M. Kemal’in Filistin Cephesi’nden kaçması ve cephenin çökmesi üzerine imzalamak mecburiyetinde kalmıştık. Mütarekenameyi imzalayan Rauf Orbay ise M. Kemal’in dostuydu.

Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için bir ara Italya Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Kont Sforça’nın Mondros Mütarekenamesi hakkında söylediklerine yer vermemiz gerekiyor. Az evvel de ifade ettiğimiz gibi, Mondors Mütarekenamesi’ni Osmanlı Devleti adına imzalayan Rauf Orbay’dır. Rauf Orbay’ın daha sonra M. Kemal Atatürk tarafından Başbakan yapıldığını aklınızın bir köşesine yazınız, az sonra bu noktaya tekrar temas edeceğiz.

Kont Sforça, Mondros Mütarekenamesi’nden bahsederken Ingilizlerin kara ordusuna karşı mutedil davrandıklarını söylüyor. Donanma’nın hemen teslimi istendiği halde kara ordusunun ilgasından veya hemen terk-i silah etmesinden bahsedilmiyormuş. Bilakis sadece seferberliğin ilgası talep olunurken, dahilde asayişin temini ve hududların muhafazası ve bunun için lazım gelen ordu miktarı terhisten istisna ediliyormuş!.. Kont Sforça, bunda bir gizli maksad görüyor ve diyor ki:

“Ingiltere Hükümeti, Osmanlı Devleti’nin mirascıları arasında şimdiden bir ihtilaf görüyor ve mutad olan ikiyüzlü siyasetiyle şunu istiyor:

Eğer müttefiklerin talebleri Ingilizleri sıkacak bir şekil alırsa, henüz mukavemet kabiliyeti olan Türkler’i kendi menfaatleri için kullanabilir bir mevkiye koyabilsinler.”[2]

Bu durumdan anlaşılıyor ki, daha mütarekenin (Ateşkesin) imzası günü yani Padişah’ın Anadolu’da bir kuvvet teşkilini hayalinden bile geçirmediği zamanda Ingilizler, (Kont Sforça’nın fikrine göre) bu kuvvetin teşkilini düşünmeye başlamışlar, hatta bunun için M. Kemal’i, Sultan Vahidüddin’den evvel bulmuşlardır. Sultan Vahidüddin ve Sadrazam Ferid Paşa, M. Kemal’i, “Memlekette büyük şöhreti vardır. Itimad edilecek namuslu bir adamdır!..” diye Ingilizlere karşı müdafaa edip Anadolu’ya göndermeye çalışırken M. Kemal de Istanbul’da Itilaf Hükümetleri ileri gelenleri ile münasebette bulunuyor ve onlardan talimat alıyordu.[3]

Bundan başka, Ingilizlerin Istanbul’da hafiye teşkilatını yapan, “Ingiliz Muhibler Cemiyeti”ni kuran hülasa Şark’ta Ingilizlerin siyasi emellerini temine çalışan Rahip Frew, daha evvel M. Kemal ile temasa geçmişti. Hatta M. Kemal, Pera Palas Oteli’nin müdürü, Fransız fakat Ingiliz ajanı Mösyö Martin vasıtasıyla müteaddid defalar vaki olan mülakatlarında Rahip Frew’yu, “insaniyete hadim adalete hizmetkar bir zât-ı faziletkâr telakki etmiş olduğunu” bizzat ifade etmektedir.[4]

M. Kemal’in entelijans servis elemanı olan Rahip Frew ile daha Anadolu’ya gitmeden önce görüştüğünü Rauf Orbay da ifade etmektedir:

“M. Kemal Paşa’nın Istanbul’da asker arkadaşlarından başka sivillerden ve bilhassa yabancılardan pek tanıdığı yoktu. Yalnız Ismail Canbulat Bey’i vaktiyle hapishaneden kaçırmış olan Italyan uyruklu müteahhid Dinari vasıtasıyla Istanbul’daki Italyan fevkalade murahhası -sonraları Dışişleri Bakanı olan- Kont Sforça ile birkaç defa temas etti.

Pera Palas Oteli’nde bulunurken de bu otelin müdürü Mösyö Martin delaletiyle Ingilizlerin sonradan yaman bir entelijans servis elemanı olduğu anlaşılan Papaz Frew ile iki-üç defa görüştü.”[5]

Dahiliye Nazırı Ahmet Reşid (Rey) Bey diyor ki; “Türkiye’nin harbe girmekteki acelesi düşmanlığını kamçılamış olan (Ingiliz Başvekili) Lloyd George, harpten sonra Hind Müslümanlarının, hilafete sahip olan Türkiye saltanatı lehindeki ısrarlı teşebbüslerinden korkarak hilafetin Osmanlı soyundan alınmasını ve Osmanlı saltanatının imhasını iyice kurmuştu. Fakat müttefiklerinin bu amaca katılmamalarından endişe ediyordu. Bunun için gayrimeşru yollara müracaatta tereddüt etmiyordu. Bu yollardan biri Venizelos, diğeri de Frew isminde Hint hizmetinden Istanbul hizmetine aldığı casus bir papazdı. Böylece Yunanlıları Anadolu’ya saldırttı. Rahip Frew vasıtasıyla, birbirlerinden haberdar olmayarak hem Damad Ferid Paşa’yı kontrol altında tuttu, hem de M. Kemal’i yönlendirdi.

M. Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesi işini Damad Ferid’e yaptırttı. Sonra ikisini birbirine düşman ederek, saltanatı yıpratmaya çalıştı. Damad Ferid Paşa, bu oyundan habersiz olduğu için, zaman zaman işleri karıştırırdı. Lloyd George, Frew ile bu işin bitmeyeceğini anlayıp, Istanbul’u işgal ederek, Sevr’i tasdik etmeyeceği kat’i olan meclisi dağıtarak bunun Anadolu’da (M. Kemal’in emri altında) toplanmasını sağladı. Bir yandan da Istanbul hükumetinden, Anadolu hareketini kınamasını istedi. Kınasa, ‘öyleyse bastırın’ diyecek; kınamasa, mesul tutacak ve Yunanlıları içeri sürecekti. O sırada kuva-yı milliye, buna cevap verebilecek seviyede değildi. Bu sebeple Istanbul hükumeti Ingilizleri oyalamak maksadıyla, Kuva-yı Inzibatiye’yi kurarak göstermelik bir tavır aldıysa da, Lloyd George’u ikna edemedi. Zira Ingilizler, bir yandan Ankara ile de temas halindeydi.”[6]

M. Kemal’i her fırsatta göklere çıkaran yaveri Cevat Abbas da hatıralarında şunları yazmaktadır:

“Atatürk, Istanbul’da bulunduğu ayların sonlarına doğru Italya mümessili Kont Sforzia ve Papaz Mister Frew ile de ayrı ayrı ve fasılalı tarihlerde görüşmüştü.”[7]

M. Kemal’in henüz Istanbul’dan ayrılmadan, Ingiliz istihbaratına mensup bazı kimselerle gizlice görüştüğünü Von Mikusch da doğrulamaktadır.[8]

Nitekim Stanford Shaw’un Türk Tarih Kurumu tarafından Ingilizce basılan 6 ciltlik eserinin birinci cildinde, M. Kemal’in, Osmanlı Savaş Bakanlığı’nda Ingiliz Kontrol Subayı olarak görev yapan ve aynı zamanda Ingiliz Istihbaratının (M.İ.G) Istanbul’daki başı olan J. G. Bennett’e, -sıkı durun- şu çarpıcı planı önerdiği yazmaktadır:

“Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak.”[9]

Evet, yanlış okumadınız… M. Kemal Atatürk, “Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak” istiyor.

Ingilizcesi aynen şöyle:

“…to whom he suggested the idea to organize a Turkish army under British officers…”

Bu hakikatleri yaklaşık bir asırdır Milletimizden gizlediler. Fakat hakikatin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğu unutulmamalıdır.

Ingiliz kontrolünde bir Türk ordusu… Bildiğiniz gibi, Kurtuluş Savaşı’nın hedefi Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmekti[10], ancak bu hedefe ulaşılmadan M. Kemal’in orduya “dur” demesiyle duruldu. Peki ona orduyu “durdur” emrini kim verdi? Lozan’a kim çağırdıysa onlar vermiş olsa gerek.[11]

Bir bilgi daha…

M. Kemal Atatürk 14 Kasım 1918 günü, Ingilizlerin Daily Mail Gazetesi’nin muhabiri G. Ward Price’ı aracı yaparak General Harrington’la da görüşmek istemişti.

Price, M. Kemal’le Pera Palas’ta yaptığı görüşmeyi hatıralarında şöyle aktarıyor:

“M. Kemal, yapmak istediği bir teklif için Britanya resmi makamlarıyla nasıl temas edeceğini” bildirmemi rica etti.

“Bu harpte yanlış cephede savaştık, dedi, eski dostumuz Britanyalılarla asla kavga etmek istemezdik… Biliyoruz, partiyi kaybettik… Anadolu’nun Müttefik Devletler tarafından işgal edileceğini tamamen biliyordum… Bu topraklar üzerindeki bir Britanya idaresinden o kadar hoşnutsuzluk gösterilmemesi gerektir.”

Anadolu’da Ingiliz idaresinden o kadar da rahatsızlık duyulmaması gerektiğini söyledikten sonra M. Kemal, bu topraklar üzerindeki Ingiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğunu gazeteci aracılığıyla işgalci yetkililere şöyle iletecektir:

“Eğer Ingilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim…”[12]

Dikkat ettiyseniz, G. Ward Price ile yaptığı görüşmede Vali olmak istediğini söylüyor, yani Ingilizlerden “siyasi/idari” makam istemektedir. J. G. Bennett’e yaptığı teklifte ise “askeri” makam talep ediyor.

Şimdi, M. Kemal’in Ingilizlerden talep ettiği siyasi ve askeri makamları alıp alamadığına bakalım…
Orginal belge genis bilgi:
http://belgelerlegercektarih.com/201...-desifre-oldu/

21.02.2017 02:03

...
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120495)
Osmanlı yıkılış döneminde süper güçtü demiyoruz zamanın güçlü devletlerine karşı savaşmayı başarabilen onları perişan edebilen bir devletti diyoruz. Günümüzle karşılaştırıldığında ancak süper olarak isimlendirebilir...birilerinin yerden yere vurduğu vebadan kırılan bir devlet olmadığı aşıkardir tarihi gerçek budur..duyun-i umumiye, osmanlının dışborçlarını denetlemek için kurulan kurumdur.bunda yadırganacak birşey yoktur.herdevletin borcu olur..neyse konumuz bu değil konumuz Osmanlıya ihanet edilip yıkılmasaydı bugün Türkiye Süper güç olabilirdi, çünkü süper olarak geçinen devletler Osmanlının mirasını sömürdüklerinden süper olmuşlardır

Sen sözlükten bakmışsın anlaşılan,Düyun u Umumiyenin gerçek anlamı devlet içinde,başka devleterin kontrol ettiği bir mali kurum,bir zamanların deyimiyle devlet içinde devlettir.
Ayrıca konu bunlardan bağımsız değil,şimdi şurada Mustafa Kemal in ingiliz ajanı iddiaların varya,gerçekten ayakları havada bir tez.Nedenine gelince,Osmanlı işgal edildiğinde senin şu çok övündüğün Sultan varya,İşgal edilen istanbulda sarayında yaşıyordu.Türkiyeden çıkarken,nasıl seyahat ettiğini öğrenirsen,ajanın kim olduğunuda öğrenirsin...

YigitAdam 21.02.2017 02:35

Ne ilgisi var ya Duyun-u umimiyeye bilhasa osmanli sultani abdulhamithan tarafindan kurulmustur...Dis borclari gözetim altina tutmak icin sen yalan dolan üzerine bina edilmis resmi tarihten bahs ediyorsun.biraz bagimsiz kaynaklardan faydalanmani salik veririm...Asagida tapu gibi belgelere dayanan belgeli bilgiler aktardim, okuyun kimin hain kimin kahraman oldugunu ögrenin..mizrak cuvala sihmiyor.

Zitat:

Zitat von ___OZAN___ (Beitrag 2120498)
Sen sözlükten bakmışsın anlaşılan,Düyun u Umumiyenin gerçek anlamı devlet içinde,başka devleterin kontrol ettiği bir mali kurum,bir zamanların deyimiyle devlet içinde devlettir.
Ayrıca konu bunlardan bağımsız değil,şimdi şurada Mustafa Kemal in ingiliz ajanı iddiaların varya,gerçekten ayakları havada bir tez.Nedenine gelince,Osmanlı işgal edildiğinde senin şu çok övündüğün Sultan varya,İşgal edilen istanbulda sarayında yaşıyordu.Türkiyeden çıkarken,nasıl seyahat ettiğini öğrenirsen,ajanın kim olduğunuda öğrenirsin...


21.02.2017 08:45

...
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120499)
Ne ilgisi var ya Duyun-u umimiyeye bilhasa osmanli sultani abdulhamithan tarafindan kurulmustur...Dis borclari gözetim altina tutmak icin sen yalan dolan üzerine bina edilmis resmi tarihten bahs ediyorsun.biraz bagimsiz kaynaklardan faydalanmani salik veririm...Asagida tapu gibi belgelere dayanan belgeli bilgiler aktardim, okuyun kimin hain kimin kahraman oldugunu ögrenin..mizrak cuvala sihmiyor.

Ya arkadaşım ne belgesi?
Senin belge diye sunduğun şeylerin hepsi,senin gibi insanlar tarafından yapılmış,düzmece kanıtlar.Bence sen ve senin gibiler biraz değişik yerlerden okusun.
Sizlere neden yobaz diyoruz anlıyormusun şimdi.Senin belge diye sunduğun hiçbirşeyin geçerlilik payı bile yok.Neyse ya şu refarandum olsun önce siz bir yenilgi alın,hasta Erdoğanı alıp gidin bu ülkeden,sizin yeriniz arabistan.Tabi onlarda sizi kabul ederse....

YigitAdam 21.02.2017 11:56

Nasılda duvara tosladığınızda çirkinleşiyorsunuz.yine aynı terhane "ben dedim oldu"zihniyeti utanmadan SIKILMADAN yobaz ve bağnazlığınızı bize yamamaya çalışmanız var ya, tam bir klinik vakıa.Sizden ricam bu tartışmaya belgelerle katılamıyacaksanız uzak durmanızdır.BİR BELGEYİ ÇÜRÜTMENİN YOLU BAŞKA GÜVENİRLİR BİR BELGEYLE ARGÜMAN GÖSTERMEKTİR..İŞKEMBEDEN SALAMALARA KİMSE BAKMIYOR..Resmi Tarih diye doksan yıldır okutulan tarih artık iflas etmiştir.Millet gerçekleri öğrendikce kemal ve zihniyeti selaniğin çöplüğüne atılıyor..esas sizin gibi suyu tükenmiş kurbağalar, ya gerçekleri kabul edecek yada cıbiliyetinizin ait olduğu yere gideceksiniz.Saygi saygi deger insanogullarina


Zitat:

Zitat von ___OZAN___ (Beitrag 2120500)
Ya arkadaşım ne belgesi?
Senin belge diye sunduğun şeylerin hepsi,senin gibi insanlar tarafından yapılmış,düzmece kanıtlar.Bence sen ve senin gibiler biraz değişik yerlerden okusun.
Sizlere neden yobaz diyoruz anlıyormusun şimdi.Senin belge diye sunduğun hiçbirşeyin geçerlilik payı bile yok.Neyse ya şu refarandum olsun önce siz bir yenilgi alın,hasta Erdoğanı alıp gidin bu ülkeden,sizin yeriniz arabistan.Tabi onlarda sizi kabul ederse....


YigitAdam 21.02.2017 14:59

M. kemal Islam düsmani bir haindi
 
MEDENİ BİLGİLER ve Mustafa Kemalin orginal El Yazıları


https://onturk.files.wordpress.com/2...untitled-3.jpg

https://onturk.org/2011/05/22/medeni...n-el-yazilari/

Lara__ 22.02.2017 00:40

g.ötünden tarih yazdi Yobaz
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120490)
Nerden okuduysan bu saçma sapan yaveleri, zaten bu saçmalıklar sizi tapanak şövalyesi haline getirdi...biraz gerçek tarih okusaydınız, ahmakça süpuruntuleri tarihi bilgi diye yutmazdınız.Osmanlı yıkılış döneminde yani hasta adam olduğu dönemde bile yedi düvelle baş edebilecek gücü nerde buldu ?be kara cahil, Dünyanın bütün süper güçleri toplanıp gelmişlerdi hepsini senin ibne tapanağınmı domelerek yok etti....Kafanız sarmıyor değil mi? dur sana biraz geniş açıdan anlatayım...düşün bugün Fransa, ingiltere,italya, avusturalya ,Rusya,kıvır zıvır devletler yunanistan vs , toplanıp geldiler..bunlara bugünkü Tc baş edebilirmiydi? Veya Almanya, Amerika bas edebilirmi?Hasta durumda olan osmanlı nasıl etti? senin tapanağın bile osmanlının yetiştirdiği bir subaydı şayet tapacaksan osmanlıya tap-....Sen Süleymaniye kutup hanesi diye bir kutup hane duymadın tabiki..nerden bileceksin, üç kıtaya 600 yıl senin yavelerinle hükm ettik değilmi:-)) nekadarda cahilmişsiniz...İngilizlerin hatırı için 1000 yıllık bilim alfabesini geçiş dönemi vermeden bıraksamda yasaklayan bir satılmışın niyeti nasıl iyi olabilirki....bunu bir çocuğa söyleseniz bile güler size




Seni Yobaz din tücari -Önce bana $unu acikla TAPINAK ne demek Osmanli artigi??? Senin gibi KUlla kulluk edenlerden deylim hamam oglani...kicina görede tarih yazarsin
Osmanlinin 600 yil dünyaya hükmettigine ancak senin gibi AHmaklar inanir algilama yetenegin yok anladik sorgulama yetenegin hic yok burada 100 deyil-150 deyil 600 YIL....hadi bu yazdiklarini var kabul edelim!!!!..Peki Sonu???

600 yil bin Dünyaya hükmeden Padi$ahlarin neden kadinlarin köle halinden kurtarilip erkeklerle e$it kilinmasini saglamadi?Köleligi kaldirip insanlarin e$it $artlarda bireyler olarak ya$amasini saglamadi?Neden halkinin insan onuruna yaki$ir bir $ekilde ya$amasini saglamadi? Neden halk yoksul,peri$an,cahil biraklildi???Köleligi $art koydu???insanlari


bu haritada kimin nereyi yönettigini görebilirsin yok öyle bir Dünya buna ancak senin gibi Ahmak yobazlar inanir..
http://www.slate.com/features/2013/08/histomapwider.jpg.

osmanlı kurulduğu gibi dünyaya hükmetmeye başladığını sanan Mal. yok öyle bi dünya.
osmanlı devleti 1453 - 1699 yılları arasında dünyaya hükmetmiştir. geri kalan yıllarını kuruluş ve yıkılış süreci kapsar. 250 yıl hükmettik. o da dünyaya değil. avrupa kıtasının yarısı, kuzey afrika, karadeniz, doğu akdeniz, ve arap coğrafyasına hükmettik. haritada çoğu zaman bizde gözüken iran'a bile tam anlamıyla sahip olamadık hiç bir zaman.

osmanlı 1699'dan 1923'e kadar yıkılmakla meşguldü. bu 600 yıl dünyaya hükmettik sanan arkadaşlar ne hikmetse 1923'de bir anda atatürk'ün osmanlı'yı yıktığını sanmaktadır.



osmanlı devleti 1453 - 1699 yılları arasında dünyaya hükmetmiştir. geri kalan yıllarını kuruluş ve yıkılış süreci kapsar. 250 yıl hükmettik. o da dünyaya değil. avrupa kıtasının yarısı, kuzey afrika, karadeniz, doğu akdeniz, ve arap coğrafyasına hükmettik. haritada çoğu zaman bizde gözüken iran'a bile tam anlamıyla sahip olamadık hiç bir zaman.

osmanlı 1699'dan 1923'e kadar yıkılmakla meşguldü. bu 600 yıl dünyaya hükmettik sanan arkadaşlar ne hikmetse 1923'de bir anda atatürk'ün osmanlı'yı yıktığını sanmaktadır.

Osman Ertugrul-Abdülhamidin torunu Cnntürke reportaj verdi ve canli yayinda acik acik aynen bunlari sölüyor acip izleyin.

Laiklige sahip cikin Ben dahil bütün türkler Atatürke borcluyuz Vatani o kurtarti.Cumhuriyeti kurtarmakla cok iyi etti,o olmasaydi Allah bilir ne olurduk..
Osmanli hanedanin resi'i laiklige sahip cikin diyor.Unutmayin MUSTAFA KEMAL OLMASAYDI hicbirimiz olmazdik diyor,yaptigi devrim hanedam icin kötü oldu ama Türkiye onun sayesinde var,siz ben hepimiz varligimizi ona borcluyuz diyor...

ATATÜRK dü$manlari Osmanliyi alet eden din ,irk,insan dü$manlari Yobazlar....osmanlidan bile daha iyi biliyorlar

YigitAdam 22.02.2017 01:27

İnsanca yazışmayı bilmiyorsan defol karşımdan Rum bozuntusu çapulcu.Osmanlı olmasaydı sen bugün ne Türk olabilirdin nede insan..bizans zindanlarında ortanın mali olurdun...Hangi mağarada yetiştiğini bilemiyeceğim fakat Osmanlı 3 kıtaya adaletle hükm etiığinin sırlarını aşağıda tarihi belgelerle aktaracağım.olirki aydınlık görürda bağnaz mağarandan kurtulursun.Saygı , saygı değer insanogullarina.

M.kemal ABD yalakalik yapmak için kicini yirtarcasina takla atarken ,

Amerika 29 yıl Osmanlı'ya vergi ödedi

ABD'nin Osmanlıya haraç verdiği anlaşma:Trablus
Osmanlı'nın 1795 yılında ABD'nin kendi teknelerine dokunmaması karşılığında Osmanlıya haraç ödediğini biliyor muydunuz?Trablus anlaması'nın önemi: ABD tarihinde kendi dilinde olmayan tek uluslararası anlaşma Türkçe'dir ve ABD tarihinde vergi vermeyi kabul ettiği tek ülke Osmanlı Devleti’dir...........Murat Bardakçı
--
İşte Osmanlı’yı Cihan Devleti haline getiren 20 özellik:

Madde ve mânâda efendi olmaları
Mekke ve Medine’nin hizmetçileri olmaları
Oğulun babasını geçmesi
Karaların ve denizlerin sultanı olmaları
Asker destekleyici olmaları
İstanbul’a sahip olmaları
Yedi iklime malik olmaları
Şehirlerin imarı ve halkın serveti
Merkez olmaları
Şiir yazmaları
Kahraman olmaları
Yardım istememeleri
Saltanat temizliği
Salgın hastalıklardan muaf olmaları
Hasep ve nesep şerefi
Şeriata bağlılıkları
Edepli olmaları
Hazineyi çoğaltma ve arttırmaları

Etkili ve itaat edilen emir sahibi olmaları

Müsadere yapmamaları
---Unlu Fransiz Tarihci Fernand Braudel
--------------------------------------------

Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120511)
Seni Yobaz din tücari -Önce bana $unu acikla TAPINAK ne demek Osmanli artigi??? Senin gibi KUlla kulluk edenlerden deylim hamam oglani...kicina görede tarih yazarsin
Osmanlinin 600 yil dünyaya hükmettigine ancak senin gibi AHmaklar inanir algilama yetenegin yok anladik sorgulama yetenegin hic yok burada 100 deyil-150 deyil 600 YIL....hadi bu yazdiklarini var kabul edelim!!!!..Peki Sonu???

600 yil bin Dünyaya hükmeden Padi$ahlarin neden kadinlarin köle halinden kurtarilip erkeklerle e$it kilinmasini saglamadi?Köleligi kaldirip insanlarin e$it $artlarda bireyler olarak ya$amasini saglamadi?Neden halkinin insan onuruna yaki$ir bir $ekilde ya$amasini saglamadi? Neden halk yoksul,peri$an,cahil biraklildi???Köleligi $art koydu???insanlari


bu haritada kimin nereyi yönettigini görebilirsin yok öyle bir Dünya buna ancak senin gibi Ahmak yobazlar inanir..
http://www.slate.com/features/2013/08/histomapwider.jpg.

osmanlı kurulduğu gibi dünyaya hükmetmeye başladığını sanan Mal. yok öyle bi dünya.
osmanlı devleti 1453 - 1699 yılları arasında dünyaya hükmetmiştir. geri kalan yıllarını kuruluş ve yıkılış süreci kapsar. 250 yıl hükmettik. o da dünyaya değil. avrupa kıtasının yarısı, kuzey afrika, karadeniz, doğu akdeniz, ve arap coğrafyasına hükmettik. haritada çoğu zaman bizde gözüken iran'a bile tam anlamıyla sahip olamadık hiç bir zaman.

osmanlı 1699'dan 1923'e kadar yıkılmakla meşguldü. bu 600 yıl dünyaya hükmettik sanan arkadaşlar ne hikmetse 1923'de bir anda atatürk'ün osmanlı'yı yıktığını sanmaktadır.



osmanlı devleti 1453 - 1699 yılları arasında dünyaya hükmetmiştir. geri kalan yıllarını kuruluş ve yıkılış süreci kapsar. 250 yıl hükmettik. o da dünyaya değil. avrupa kıtasının yarısı, kuzey afrika, karadeniz, doğu akdeniz, ve arap coğrafyasına hükmettik. haritada çoğu zaman bizde gözüken iran'a bile tam anlamıyla sahip olamadık hiç bir zaman.

osmanlı 1699'dan 1923'e kadar yıkılmakla meşguldü. bu 600 yıl dünyaya hükmettik sanan arkadaşlar ne hikmetse 1923'de bir anda atatürk'ün osmanlı'yı yıktığını sanmaktadır.

Osman Ertugrul-Abdülhamidin torunu Cnntürke reportaj verdi ve canli yayinda acik acik aynen bunlari sölüyor acip izleyin.

Laiklige sahip cikin Ben dahil bütün türkler Atatürke borcluyuz Vatani o kurtarti.Cumhuriyeti kurtarmakla cok iyi etti,o olmasaydi Allah bilir ne olurduk..
Osmanli hanedanin resi'i laiklige sahip cikin diyor.Unutmayin MUSTAFA KEMAL OLMASAYDI hicbirimiz olmazdik diyor,yaptigi devrim hanedam icin kötü oldu ama Türkiye onun sayesinde var,siz ben hepimiz varligimizi ona borcluyuz diyor...

ATATÜRK dü$manlari Osmanliyi alet eden din ,irk,insan dü$manlari Yobazlar....osmanlidan bile daha iyi biliyorlar


YigitAdam 04.03.2017 23:34

M. Kemal atatürk (!) (ihanetinin resmi vesikası)
 
{ May 8, 2010 @ 3:09 pm } · { M. Kemal atatürk }

İngiliz Ajanı Mustafa Kemal (ihanetin resmi vesikası)

İslam düşmanı mason yahudi Mustafa Kemal’i bir kahraman gibi ira’e ederek 70 senedir milletin beynini yıkamaya çalışan kemalistlere tokat gibi vesika.

Aşağıda kıraat edecekleriniz (okuyacaklarınız) “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir. Masdarın sahihliğini tecessüs edenler tahkik edebilirler.

(Makalenin aslını buradan kıraat edebilirsiniz.)

Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir. O, 15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi, halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı. O, sarık ve çarşafı men etmiş, İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış, hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.

Atatürk’ün vefat döşeğinde, üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.

Bunun için zamanın İngiliz sefiri Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı. İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.

Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.

Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:

“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi.

Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.

Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.

Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.

Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu.

Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.

Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu.

Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi. Kendilerine şu cevabı verdim: “İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır. Tecrübe ve kabiliyetlerimin, ancak elimdeki işi yürütmek için aranan imtiyazlar olduğunu biliyor; bunun için kesin bir şekilde ve üzülerek teklifinizi kabul edemediğimi bildiriyorum!”

Ben konuşmamı bitirdikten sonra ekselansları (Mustafa Kemal) çok heyecanlandı ve yatağına tekrar gömüldü, hizmetinde bulunan hemşireleri çağırdı (ve derin bir uykuya daldı.) Ekselansları ikinci defa konuşmaya ibtida edebildiğinde kendisine bildirdiğim kararda müessir olan hususları idrak ettiğini söyledi. Durumu henüz verdiğim cevabdan çok üzüldüğünü söyleyebilecek kadar iyi idi. Benden başka bir cevab alamayacağını idrak edince “Reislik” için İsmet İnönü’yü tavsiye etti.

Atatürk sonra dirseklerine dayanarak doğrulmaya çalıştı ve ellerimi sıktı, gelecekte de Britanya ve Türkiye ilişkilerinde faal roller oynayacağımı belirterek teşekkür etti ve kendinden tekrar geçti.

Bu teklifi reddedişimin isabetli bir karar olduğunu düşünüyorum.

Şayed yapmış olduğum teşebbüslere dair ekselanslarından te’vidli bir mesaj alabilirsem pek müteşekkir ve mesrur olurum.

Lütfen Kral’a da bildiriniz!..”

Martin Gilbert
-----------------------------------NOT:
Makalenin orginal aslı Burada......http://www.atajew.com/2000/05/sunday-times.html
Bu belge yaklaşık 50 yıldır başına açıklanmış kamoyuna mal olmuştur. aslı ingiliz devlet arşivlerinde mevcuttur...İsteyen herkes gidip görebilir...Ne acıdırkı Kemalist çapulcular bugüne kadar bu vesikayı gündeme getirenlere sağdan soldan havlayıp küfür etmekten başka birşey yapamadılar....ASLINDA KEMALİSTLERDE BİLİYOR BUNUN GERÇEK OLDUĞUNU AKSİ HALDE BU BELGEYİ YAYINLAYAN GAZETEYİ MAHKEMEYE VEREBİLİRLERDİ; İNGİLİZ HÜKÜMETİNİ KÖŞEYE SIKIŞTIRABİLİR HESAP SORABİLİRLERDİ...BENDE BURDAKİ TAPANAK ŞÖVALYELERİNE KEMALIN GERİCİLERİNE DİYORUM Kİ; BURDA KLAVYANIN ARKASINDAN HAVLAYACAĞINIZA GİTİN İNGİLİZ HÜKÜMETİNİ DAVA EDİN ATAMIZA İFTİRA ATIYORSUN DESENİZYA? YEMİYOR DEĞİLMİ....İşte böyle mızrak çuvala sihmiyor tapanağınızın alçak sıfatlarını milletim öğrendikçe onun putları ve zihniyeti tarihin çöplüğüne etilacaktır

Lara__ 05.03.2017 12:34

Yobaz
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120640)
{ May 8, 2010 @ 3:09 pm } · { M. Kemal atatürk }

İngiliz Ajanı Mustafa Kemal (ihanetin resmi vesikası)

İslam düşmanı mason yahudi Mustafa Kemal’i bir kahraman gibi ira’e ederek 70 senedir milletin beynini yıkamaya çalışan kemalistlere tokat gibi vesika.

Aşağıda kıraat edecekleriniz (okuyacaklarınız) “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir. Masdarın sahihliğini tecessüs edenler tahkik edebilirler.

(Makalenin aslını buradan kıraat edebilirsiniz.)

Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir. O, 15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi, halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı. O, sarık ve çarşafı men etmiş, İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış, hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.

Atatürk’ün vefat döşeğinde, üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.

Bunun için zamanın İngiliz sefiri Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı. İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.

Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.

Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:

“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi.

Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.

Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.

Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.

Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu.

Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.

Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu.

Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi. Kendilerine şu cevabı verdim: “İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır. Tecrübe ve kabiliyetlerimin, ancak elimdeki işi yürütmek için aranan imtiyazlar olduğunu biliyor; bunun için kesin bir şekilde ve üzülerek teklifinizi kabul edemediğimi bildiriyorum!”

Ben konuşmamı bitirdikten sonra ekselansları (Mustafa Kemal) çok heyecanlandı ve yatağına tekrar gömüldü, hizmetinde bulunan hemşireleri çağırdı (ve derin bir uykuya daldı.) Ekselansları ikinci defa konuşmaya ibtida edebildiğinde kendisine bildirdiğim kararda müessir olan hususları idrak ettiğini söyledi. Durumu henüz verdiğim cevabdan çok üzüldüğünü söyleyebilecek kadar iyi idi. Benden başka bir cevab alamayacağını idrak edince “Reislik” için İsmet İnönü’yü tavsiye etti.

Atatürk sonra dirseklerine dayanarak doğrulmaya çalıştı ve ellerimi sıktı, gelecekte de Britanya ve Türkiye ilişkilerinde faal roller oynayacağımı belirterek teşekkür etti ve kendinden tekrar geçti.

Bu teklifi reddedişimin isabetli bir karar olduğunu düşünüyorum.

Şayed yapmış olduğum teşebbüslere dair ekselanslarından te’vidli bir mesaj alabilirsem pek müteşekkir ve mesrur olurum.

Lütfen Kral’a da bildiriniz!..”

Martin Gilbert
-----------------------------------NOT:
Makalenin orginal aslı Burada......http://www.atajew.com/2000/05/sunday-times.html
Bu belge yaklaşık 50 yıldır başına açıklanmış kamoyuna mal olmuştur. aslı ingiliz devlet arşivlerinde mevcuttur...İsteyen herkes gidip görebilir...Ne acıdırkı Kemalist çapulcular bugüne kadar bu vesikayı gündeme getirenlere sağdan soldan havlayıp küfür etmekten başka birşey yapamadılar....ASLINDA KEMALİSTLERDE BİLİYOR BUNUN GERÇEK OLDUĞUNU AKSİ HALDE BU BELGEYİ YAYINLAYAN GAZETEYİ MAHKEMEYE VEREBİLİRLERDİ; İNGİLİZ HÜKÜMETİNİ KÖŞEYE SIKIŞTIRABİLİR HESAP SORABİLİRLERDİ...BENDE BURDAKİ TAPANAK ŞÖVALYELERİNE KEMALIN GERİCİLERİNE DİYORUM Kİ; BURDA KLAVYANIN ARKASINDAN HAVLAYACAĞINIZA GİTİN İNGİLİZ HÜKÜMETİNİ DAVA EDİN ATAMIZA İFTİRA ATIYORSUN DESENİZYA? YEMİYOR DEĞİLMİ....İşte böyle mızrak çuvala sihmiyor tapanağınızın alçak sıfatlarını milletim öğrendikçe onun putları ve zihniyeti tarihin çöplüğüne etilacaktır


YObaz,Sen bu yazidan ne cikardin ne anladigini bize aciklarmisin,Atatürkün ingiliz valisi olmak istedigimi kanitlamaya calisiyorsun? Bilirsin cehalet basa bela ben anlamadim ,sen YObaz Atatürkün Nutuk Kitabini satir satir okumus ezberine almi$ biri olarak bizleri aydinlat.

Atatürk ingiliz valisimi olmak istiyordu???


ona göre bende sana belgelerle buraya cevap verecegim

YigitAdam 05.03.2017 14:00

Demek tapanağının kitabını hıfz etmişsin:-))
Çok anlaşıyli tapanak şövalyesi :-)))))) o.çocuğu olduğunuda ordanmı hıfz ettin.Onun dininde küfür hakaret etmek ibne olmak orospu olmak yatıp kalkıp putlara tapmak,marifet olduğunu hifz ettinde, ingiliz sefirini Konsolosunu) çağırıp gebermeden önce idareyi ona teklif etmek istediğini görmedin mi? vay zavalı vay:-)) ben sana belge gönderdim..bana müteşekkir olman gerekmezmi? Hakaret küfür edeceksen belgeyi yayınlayan merci bellidir 50 yıldır ortada dolaşıyor..kimseden yalanlama aksini isbat etme gibi bir belge ortaya konulmadığına göre,(VARSA BUYUR GÖSTER) bunun gerçekliği aksini isbat edene kadar devam edecektir...aksini isbat etme mahkeme kararıyla olur bunuda yapmaktan korkan kemalistlerdir...ben zaten senin tapanağının ingiliz ve siyonistlerin oyuncağı olduğunu biliyorum...
.................................................. ...............
neyse burayi iyi oku olurki anlarsin....dikkat et zoka moka girmeyesin............
Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.

Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:

“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi.

Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.

Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.

Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.

Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu.

Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.

Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu.

Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi. Kendilerine şu cevabı verdim: “İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır.

Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120645)
YObaz,Sen bu yazidan ne cikardin ne anladigini bize aciklarmisin,Atatürkün ingiliz valisi olmak istedigimi kanitlamaya calisiyorsun? Bilirsin cehalet basa bela ben anlamadim ,sen YObaz Atatürkün Nutuk Kitabini satir satir okumus ezberine almi$ biri olarak bizleri aydinlat.

Atatürk ingiliz valisimi olmak istiyordu???


ona göre bende sana belgelerle buraya cevap verecegim


Lara__ 05.03.2017 20:17

sana aciyordum simdi sadece senin icin üzülüyorum bu nasil bir kafa
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120649)
Demek tapanağının kitabını hıfz etmişsin:-))
Çok anlaşıyli tapanak şövalyesi :-)))))) o.çocuğu olduğunuda ordanmı hıfz ettin.Onun dininde küfür hakaret etmek ibne olmak orospu olmak yatıp kalkıp putlara tapmak,marifet olduğunu hifz ettinde, ingiliz sefirini Konsolosunu) çağırıp gebermeden önce idareyi ona teklif etmek istediğini görmedin mi? vay zavalı vay:-)) ben sana belge gönderdim..bana müteşekkir olman gerekmezmi? Hakaret küfür edeceksen belgeyi yayınlayan merci bellidir 50 yıldır ortada dolaşıyor..kimseden yalanlama aksini isbat etme gibi bir belge ortaya konulmadığına göre,(VARSA BUYUR GÖSTER) bunun gerçekliği aksini isbat edene kadar devam edecektir...aksini isbat etme mahkeme kararıyla olur bunuda yapmaktan korkan kemalistlerdir...ben zaten senin tapanağının ingiliz ve siyonistlerin oyuncağı olduğunu biliyorum...
.................................................. ...............
neyse burayi iyi oku olurki anlarsin....dikkat et zoka moka girmeyesin............
Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.

Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:

“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi.

Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.

Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.

Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.

Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu.

Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.

Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu.

Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi. Kendilerine şu cevabı verdim: “İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır.





Ampul kafa kisa ve öz
Atatürk Ingiz ...olmak istiyordu onu anlatmaya calisiyorsun?
Osmanliy atatürkmü devirdi demek istiyorsun?

sana kopie yap yükle demedik

YigitAdam 05.03.2017 23:31

Anlamazliktan gelme be tapanakci...Anlayanlar anladi özelden tebrikler bile geliyor....ILLADA TÜRKCEN KIT DIYORSAN AL SANA BELGENIN ASLI...


Freemason Mustafa Kemal was a British Agent - Exhibit 2

A newspaper article about Freemason Jewish Dictator Mustafa Kemal which verifies that he was working for the British..

Source: The Sunday Times (London), February 11, 1968,
page: 8


DIPLOMATIC HISTORY

Martin Gilbert

HOW OUR MAN DECLINED TO RULE TURKEY

In November 1938 Kemal Ataturk, President of Turkey, lay dying. During the 15 years of his stern dictatorship, he had dragged a reluctant Turkey forcibly into the 20th century. He had outlawed the fez and the veil. He had broken the powers of Islam. He had introduced the Latin alphabet.

Now, on his deathbed, Ataturk feared it would be impossible to find a successor able to continue his work. He summoned Sir Percy Loraine, the British Ambassador, to the presidential palace in Istanbul. What passed between them has remained secret for nearly 30 years. It is revealed for the first time by Piers Dixon, in his life of his father, Sir Pierson Dixon ("Double Diploma," to be published by Hutchinson this week). Among Pierson Dixon's papers was a telegram from Percy Loraine to the Foreign Secretary, Lord Halifax. In what is surely one of the strangest of all documents of recent British history, Loraine recounts his bizarre interview with the dying dictator:

" On my arrival . . . I found His Excellency propped up by pillows with two doctors and two nurses in attendance. . . . On my entry the President dismissed the doctors and the nurses, telling them curtly that he would ring if he required anything . . .

His Excellency then spoke to me slowly but carefully. He said that he had sent for me because, while he wished in no way to place me in an unfair position, he had an urgent request to make of me to which he hoped I would return a straight reply.

I would, no doubt recall the many interviews that I had had with him in the past. This might well be the last. In the course of a long and adventurous career, he had made and lost many friends and had taken and discarded much advice. My friendship and my advice was the one which he valued most because it had been the most consistent. It was for this reason that on various occasions . . . he had consulted me as freely as though I had been a Turkish Cabinet Minister myself.

It was his prerogative as President of the Republic to nominate a successor before his demise. His most earnest wish was that I should succeed him as President, and for this reason he wished to know what my reactions would be to this proposal.

After some minutes of silent reaction I told His Excellency in reply that I was quite unable to formulate any words which adequately expressed my feelings. Indeed, I was at that moment more deeply moved than I could ever remember being at any other time in my career.

By his proposal His Excellency had paid a unique compliment not only to me personally but also to the foreign policy of His Majesty's Government. . . . His Excellency would realize that I had spent the greater part of my life in the service of H M (His Majesty's, HD). . . . I hoped that I might have many years of such service still in front of me. His Excellency had asked for a straight answer and I would give him that answer. I gravely doubted whether my best qualities lay in the administrative sphere. The responsibilities of a President of the Turkish Republic were vastly different from those of a British Ambassador and I felt that my abilities and experience were best employed by continuing in the latter capacity. . . . I must therefore regretfully but firmly decline.

When I had finished speaking the President showed signs of great emotion. He sank back on the pillows and rang for his nurses, who administered a restorative.

When he was able to speak again His Excellency informed me he fully understood the reasons which had influenced my decision; he was good enough to say that, though bitterly disappointed, it was in a sense the reply he would have expected from me. He would therefore nominate Ismet Inonu in my place.

Ataturk then raised himself on his elbows and grasped my hand. He thanked me for what I had done for the furtherance of Anglo-Turkish friendship and then sank back in an unconscious state. I accordingly deemed it best to withdraw.

I shall be most grateful if I can receive from your Lordship a message of approval of the action which I have taken.

Please inform the King. "



What happened 1 day before Jewish Dictator Mustafa Kemal's death?


Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120658)
Ampul kafa kisa ve öz
Atatürk Ingiz ...olmak istiyordu onu anlatmaya calisiyorsun?
Osmanliy atatürkmü devirdi demek istiyorsun?

sana kopie yap yükle demedik


Lara__ 06.03.2017 22:41

birazcik mantik bilen size sadece kahkalarla güler
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120667)
Anlamazliktan gelme be tapanakci...Anlayanlar anladi özelden tebrikler bile geliyor....ILLADA TÜRKCEN KIT DIYORSAN AL SANA BELGENIN ASLI...


Freemason Mustafa Kemal was a British Agent - Exhibit 2

A newspaper article about Freemason Jewish Dictator Mustafa Kemal which verifies that he was working for the British..

Source: The Sunday Times (London), February 11, 1968,
page: 8


DIPLOMATIC HISTORY

Martin Gilbert

HOW OUR MAN DECLINED TO RULE TURKEY

In November 1938 Kemal Ataturk, President of Turkey, lay dying. During the 15 years of his stern dictatorship, he had dragged a reluctant Turkey forcibly into the 20th century. He had outlawed the fez and the veil. He had broken the powers of Islam. He had introduced the Latin alphabet.

Now, on his deathbed, Ataturk feared it would be impossible to find a successor able to continue his work. He summoned Sir Percy Loraine, the British Ambassador, to the presidential palace in Istanbul. What passed between them has remained secret for nearly 30 years. It is revealed for the first time by Piers Dixon, in his life of his father, Sir Pierson Dixon ("Double Diploma," to be published by Hutchinson this week). Among Pierson Dixon's papers was a telegram from Percy Loraine to the Foreign Secretary, Lord Halifax. In what is surely one of the strangest of all documents of recent British history, Loraine recounts his bizarre interview with the dying dictator:

" On my arrival . . . I found His Excellency propped up by pillows with two doctors and two nurses in attendance. . . . On my entry the President dismissed the doctors and the nurses, telling them curtly that he would ring if he required anything . . .

His Excellency then spoke to me slowly but carefully. He said that he had sent for me because, while he wished in no way to place me in an unfair position, he had an urgent request to make of me to which he hoped I would return a straight reply.

I would, no doubt recall the many interviews that I had had with him in the past. This might well be the last. In the course of a long and adventurous career, he had made and lost many friends and had taken and discarded much advice. My friendship and my advice was the one which he valued most because it had been the most consistent. It was for this reason that on various occasions . . . he had consulted me as freely as though I had been a Turkish Cabinet Minister myself.

It was his prerogative as President of the Republic to nominate a successor before his demise. His most earnest wish was that I should succeed him as President, and for this reason he wished to know what my reactions would be to this proposal.

After some minutes of silent reaction I told His Excellency in reply that I was quite unable to formulate any words which adequately expressed my feelings. Indeed, I was at that moment more deeply moved than I could ever remember being at any other time in my career.

By his proposal His Excellency had paid a unique compliment not only to me personally but also to the foreign policy of His Majesty's Government. . . . His Excellency would realize that I had spent the greater part of my life in the service of H M (His Majesty's, HD). . . . I hoped that I might have many years of such service still in front of me. His Excellency had asked for a straight answer and I would give him that answer. I gravely doubted whether my best qualities lay in the administrative sphere. The responsibilities of a President of the Turkish Republic were vastly different from those of a British Ambassador and I felt that my abilities and experience were best employed by continuing in the latter capacity. . . . I must therefore regretfully but firmly decline.

When I had finished speaking the President showed signs of great emotion. He sank back on the pillows and rang for his nurses, who administered a restorative.

When he was able to speak again His Excellency informed me he fully understood the reasons which had influenced my decision; he was good enough to say that, though bitterly disappointed, it was in a sense the reply he would have expected from me. He would therefore nominate Ismet Inonu in my place.

Ataturk then raised himself on his elbows and grasped my hand. He thanked me for what I had done for the furtherance of Anglo-Turkish friendship and then sank back in an unconscious state. I accordingly deemed it best to withdraw.

I shall be most grateful if I can receive from your Lordship a message of approval of the action which I have taken.

Please inform the King. "



What happened 1 day before Jewish Dictator Mustafa Kemal's death?


Yaticak yeriniz yok Yobaz..ayip deyilmi yaptiginiz,genc nesilleri zehirleme calidiginiz ayip deyil mi? utanmadan birde bunu islam adina yaptiginiz ayip deyilmi? üstelik zere kadar bilginiz olmadan yapiyorsunuz bunu



sayin YObaz anladigini anlatmakta zorluk cektigin icin ayni kopie'yi yükleyip duruyorsun.Nemdeniz Size yardimci olayim ...

anlatmak istedigi MUSTAGA KEMAL Atatürk casusdu ve Ingiliz Valisi olmak istiyordu demek istiyor ....Yobaz tayfasi Atatürke duyduklari kin ve nefretin belegsi olarak kopie yapip yapip yükler...ampul kalilarda apul catlak ,catak olmasi bu belgenin carpitilmi$ olabilecigini yada ne kadar gercek icerdigini ara$tirilar , bu osmanli artigi yobazlarin daha ho$una gidyor..


okuma yazmasi olan biraz tarih okumu$ birisi bilirki..MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Canakkale savasiyla bu carptirilmis yalan haberin cevabini vermistir.Canakkalede ingiliz emperalizimin kar$isina cikan km askerini yürüterk canakkalede düsmani durduran mustafa kemal deyilmidi osmanli askeriyle birlikte?
..Yobaz anlamaz o ayri konu..cünkü yobaz okumas okusada anlamaz ampul kafalilar,ampul catlak






sizlere bu belgenin gercek icerigini yüklüyorum Yobaz da sende bu memleketin icadisin ögreneceksin.

Yobaz bak burda hakkikat yaziyor oku Ampulkafa

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228
...

YigitAdam 07.03.2017 00:02

Yuh sana be bumu senin anlayişin...
 
..;.)) iki kere türkçesini yapıştırdım anlamadın özetledim anlamadın, orginalini ingilizcesi astim halen vali deyip duruyor....-.Yuh sana be bende senin gibi cehalet bataklığına boğulan zavalıya belge sunuyorum....
aslında kemalistlerin nekadar cahil ahmak bağnaz ve zavalı olduklarınızın belgesidir yazdıkların...Derler ya" konuştur cahili, sergilesin rezil halini..Değerli forumdaşlar bu vesileyle senin anlayışı kit , argümanı küfür bir bağnaz olduğunu anlamış oldu...okadar ahmak sin ki sanki bu belgeyi ben yazmışım gibi davranıp bana iftira atacak kadar alçalmışsın...ya bu belge 50 yıldır ortalıklarda dolaşıyor ingiliz devlet arşivlerinde mevcut..sahte olduğunu bugüne kadar neden isbat edemediniz...gitin mahkemeye verin sahteyse tescillensin..bizde özür dilemesini biliriz..aslında kendiniz bile inanıyorsunuzda tapanağınız helvadanda olsa pohtanda olsa o size lazım , o olmasa kimi kullanacaksınız..Ama korkunun ecele faydası yok..kemalist zihniyeti selangın çöplüğuna atıp bu asıl milleti tapanak şövalyelerinin tahakkümünden kurtaracağız..

........AŞAĞIDAKİ.........BELGEDE: M. KEMAL ÖLÜM YATAĞINDAYKEN İNGİLİZ SEFİRİNİ ÇAĞIRIP , KENDİSİNDEN SONRA CUMHUR REİZİ OLMASINI TEKLİF EDİYOR...YANİ İNGİLİZ SEFİRİNE SEN TÜRK VATANDAŞLIĞINA GEÇİP BENDEN SONRA TÜRKİYENİN CUMHUR REİZİ OL DEMEK İSTİYOR!!SEFİR ŞAŞIRIP KABUL ETMEYİNCEDE ÇOK ÜZÜLÜYOR!KAPİTO GERZEK LARA..ADAMIMIZ TÜRKİYENİN İDARESİNİ ALMAYI NASIL RET ETTİ DİYE İNGİLİZ GAZETELERİNDE GÜLÜNÇ BAŞLIKLAR YAYINLANDIĞI AYRI BİR REZİLİK ATANIZ ADINA...

Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120676)
Yaticak yeriniz yok Yobaz..ayip deyilmi yaptiginiz,genc nesilleri zehirleme calidiginiz ayip deyil mi? utanmadan birde bunu islam adina yaptiginiz ayip deyilmi? üstelik zere kadar bilginiz olmadan yapiyorsunuz bunu



sayin YObaz anladigini anlatmakta zorluk cektigin icin ayni kopie'yi yükleyip duruyorsun.Nemdeniz Size yardimci olayim ...

anlatmak istedigi MUSTAGA KEMAL Atatürk casusdu ve Ingiliz Valisi olmak istiyordu demek istiyor ....Yobaz tayfasi Atatürke duyduklari kin ve nefretin belegsi olarak kopie yapip yapip yükler...ampul kalilarda apul catlak ,catak olmasi bu belgenin carpitilmi$ olabilecigini yada ne kadar gercek icerdigini ara$tirilar , bu osmanli artigi yobazlarin daha ho$una gidyor..


okuma yazmasi olan biraz tarih okumu$ birisi bilirki..MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Canakkale savasiyla bu carptirilmis yalan haberin cevabini vermistir.Canakkalede ingiliz emperalizimin kar$isina cikan km askerini yürüterk canakkalede düsmani durduran mustafa kemal deyilmidi osmanli askeriyle birlikte?
..Yobaz anlamaz o ayri konu..cünkü yobaz okumas okusada anlamaz ampul kafalilar,ampul catlak






sizlere bu belgenin gercek icerigini yüklüyorum Yobaz da sende bu memleketin icadisin ögreneceksin.

Yobaz bak burda hakkikat yaziyor oku Ampulkafa

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228
...


Lara__ 07.03.2017 20:19

Yobaza höt dersin g.öt anlar kepaze
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120497)
M.Kemal ingiliz casusumuydu?

M. Kemal Atatürk’ün Ingiliz Istihbaratı ile gizli ilişkisi deşifre oldu

Bilindiği gibi M. Kemal, Filistin Cephesi’nde Ingiliz Ordusu Kumandanı General Allenby’e karşı savaşmak yerine kaçmayı tercih etmiş ve ardında 75 bin Mehmetçik esir bırakmıştı. Gariptir, Filistin Cephesi’ndeki bu hezimetten takriben 4 yıl evvel yani 1913 yılının sonuna doğru General Allenby ile Pixton Park’ta bir öğle yemeği yemişti… Daha da garibi, M. Kemal’i yemeğe davet eden kişi, meşhur Tapınakçı Aubrey Herbert idi. M. Kemal bu Ingiliz ajanı Aubrey Herbert ile de, çok değil takriben 2 sene sonra, Çanakkale’de gizlice görüşecektir.[1] Hatırlatalım, Mondros Mütarekenamesi’ni, M. Kemal’in Filistin Cephesi’nden kaçması ve cephenin çökmesi üzerine imzalamak mecburiyetinde kalmıştık. Mütarekenameyi imzalayan Rauf Orbay ise M. Kemal’in dostuydu.

Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için bir ara Italya Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Kont Sforça’nın Mondros Mütarekenamesi hakkında söylediklerine yer vermemiz gerekiyor. Az evvel de ifade ettiğimiz gibi, Mondors Mütarekenamesi’ni Osmanlı Devleti adına imzalayan Rauf Orbay’dır. Rauf Orbay’ın daha sonra M. Kemal Atatürk tarafından Başbakan yapıldığını aklınızın bir köşesine yazınız, az sonra bu noktaya tekrar temas edeceğiz.

Kont Sforça, Mondros Mütarekenamesi’nden bahsederken Ingilizlerin kara ordusuna karşı mutedil davrandıklarını söylüyor. Donanma’nın hemen teslimi istendiği halde kara ordusunun ilgasından veya hemen terk-i silah etmesinden bahsedilmiyormuş. Bilakis sadece seferberliğin ilgası talep olunurken, dahilde asayişin temini ve hududların muhafazası ve bunun için lazım gelen ordu miktarı terhisten istisna ediliyormuş!.. Kont Sforça, bunda bir gizli maksad görüyor ve diyor ki:

Ingiltere Hükümeti, Osmanlı Devleti’nin mirascıları arasında şimdiden bir ihtilaf görüyor ve mutad olan ikiyüzlü siyasetiyle şunu istiyor:
Eğer müttefiklerin talebleri Ingilizleri sıkacak bir şekil alırsa, henüz mukavemet kabiliyeti olan Türkler’i kendi menfaatleri için kullanabilir bir mevkiye koyabilsinler.”[2]
Bu durumdan anlaşılıyor ki, daha mütarekenin (Ateşkesin) imzası günü yani Padişah’ın Anadolu’da bir kuvvet teşkilini hayalinden bile geçirmediği zamanda Ingilizler, (Kont Sforça’nın fikrine göre) bu kuvvetin teşkilini düşünmeye başlamışlar, hatta bunun için M. Kemal’i, Sultan Vahidüddin’den evvel bulmuşlardır. Sultan Vahidüddin ve Sadrazam Ferid Paşa, M. Kemal’i, “Memlekette büyük şöhreti vardır. Itimad edilecek namuslu bir adamdır!..” diye Ingilizlere karşı müdafaa edip Anadolu’ya göndermeye çalışırken M. Kemal de Istanbul’da Itilaf Hükümetleri ileri gelenleri ile münasebette bulunuyor ve onlardan talimat alıyordu.[3]

Bundan başka, Ingilizlerin Istanbul’da hafiye teşkilatını yapan, “Ingiliz Muhibler Cemiyeti”ni kuran hülasa Şark’ta Ingilizlerin siyasi emellerini temine çalışan Rahip Frew, daha evvel M. Kemal ile temasa geçmişti. Hatta M. Kemal, Pera Palas Oteli’nin müdürü, Fransız fakat Ingiliz ajanı Mösyö Martin vasıtasıyla müteaddid defalar vaki olan mülakatlarında Rahip Frew’yu, “insaniyete hadim adalete hizmetkar bir zât-ı faziletkâr telakki etmiş olduğunu” bizzat ifade etmektedir.[4]

M. Kemal in entelijans servis elemanı olan Rahip Frew ile daha Anadolu’ya gitmeden önce görüştüğünü Rauf Orbay da ifade etmektedir:

M. Kemal Paşa’nın Istanbul’da asker arkadaşlarından başka sivillerden ve bilhassa yabancılardan pek tanıdığı yoktu. Yalnız Ismail Canbulat Bey’i vaktiyle hapishaneden kaçırmış olan Italyan uyruklu müteahhid Dinari vasıtasıyla Istanbul’daki Italyan fevkalade murahhası -sonraları Dışişleri Bakanı olan- Kont Sforça ile birkaç defa temas etti.

Dahiliye Nazırı Ahmet Reşid (Rey) Bey diyor ki; “Türkiye’nin harbe girmekteki acelesi düşmanlığını kamçılamış olan (Ingiliz Başvekili) Lloyd George, harpten sonra Hind Müslümanlarının, hilafete sahip olan Türkiye saltanatı lehindeki ısrarlı teşebbüslerinden korkarak hilafetin Osmanlı soyundan alınmasını ve Osmanlı saltanatının imhasını iyice kurmuştu. Fakat müttefiklerinin bu amaca katılmamalarından endişe ediyordu. Bunun için gayrimeşru yollara müracaatta tereddüt etmiyordu. Bu yollardan biri Venizelos, diğeri de Frew isminde Hint hizmetinden Istanbul hizmetine aldığı casus bir papazdı. Böylece Yunanlıları Anadolu’ya saldırttı. Rahip Frew vasıtasıyla, birbirlerinden haberdar olmayarak hem Damad Ferid Paşa’yı kontrol altında tuttu, hem de M. Kemal’i yönlendirdi.

M. Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesi işini Damad Ferid’e yaptırttı. Sonra ikisini birbirine düşman ederek, saltanatı yıpratmaya çalıştı. Damad Ferid Paşa, bu oyundan habersiz olduğu için, zaman zaman işleri karıştırırdı. Lloyd George, Frew ile bu işin bitmeyeceğini anlayıp, Istanbul’u işgal ederek, Sevr’i tasdik etmeyeceği kat’i olan meclisi dağıtarak bunun Anadolu’da (M. Kemal’in emri altında) toplanmasını sağladı. Bir yandan da Istanbul hükumetinden, Anadolu hareketini kınamasını istedi. Kınasa, ‘öyleyse bastırın’ diyecek; kınamasa, mesul tutacak ve Yunanlıları içeri sürecekti. O sırada kuva-yı milliye, buna cevap verebilecek seviyede değildi. Bu sebeple Istanbul hükumeti Ingilizleri oyalamak maksadıyla, Kuva-yı Inzibatiye’yi kurarak göstermelik bir tavır aldıysa da, Lloyd George’u ikna edemedi. Zira Ingilizler, bir yandan Ankara ile de temas halindeydi.”[6]

M. Kemal’i her fırsatta göklere çıkaran yaveri Cevat Abbas da hatıralarında şunları yazmaktadır:
Atatürk, Istanbul’da bulunduğu ayların sonlarına doğru Italya mümessili Kont Sforzia ve Papaz Mister Frew ile de ayrı ayrı ve fasılalı tarihlerde görüşmüştü.”[7]

M. Kemal’in henüz Istanbul’dan ayrılmadan, Ingiliz istihbaratına mensup bazı kimselerle gizlice görüştüğünü Von Mikusch da doğrulamaktadır.[8]

Nitekim Stanford Shaw’un Türk Tarih Kurumu tarafından Ingilizce basılan 6 ciltlik eserinin birinci cildinde, M. Kemal’in, Osmanlı Savaş Bakanlığı’nda Ingiliz Kontrol Subayı olarak görev yapan ve aynı zamanda Ingiliz Istihbaratının (M.İ.G) Istanbul’daki başı olan J. G. Bennett’e, -sıkı durun- şu çarpıcı planı önerdiği yazmaktadır:

Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak.”[9]

Evet, yanlış okumadınız… M. Kemal Atatürk, “Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak” istiyor.

Ingilizcesi aynen şöyle:
to whom he suggested the idea to organize a Turkish army under British officers…”

Bu hakikatleri yaklaşık bir asırdır Milletimizden gizlediler. Fakat hakikatin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğu unutulmamalıdır.

Ingiliz kontrolünde bir Türk ordusu… Bildiğiniz gibi, Kurtuluş Savaşı’nın hedefi Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmekti[10], ancak bu hedefe ulaşılmadan M. Kemal’in orduya “dur” demesiyle duruldu. Peki ona orduyu “durdur” emrini kim verdi? Lozan’a kim çağırdıysa onlar vermiş olsa gerek.[11]

Bir bilgi daha…

M. Kemal Atatürk 14 Kasım 1918 günü, Ingilizlerin Daily Mail Gazetesi’nin muhabiri G. Ward Price’ı aracı yaparak General Harrington’la da görüşmek istemişti.

Price, M. Kemal’le Pera Palas’ta yaptığı görüşmeyi hatıralarında şöyle aktarıyor:

“M. Kemal, yapmak istediği bir teklif için Britanya resmi makamlarıyla nasıl temas edeceğini” bildirmemi rica etti.

“Bu harpte yanlış cephede savaştık, dedi, eski dostumuz Britanyalılarla asla kavga etmek istemezdik… Biliyoruz, partiyi kaybettik… Anadolu’nun Müttefik Devletler tarafından işgal edileceğini tamamen biliyordum… Bu topraklar üzerindeki bir Britanya idaresinden o kadar hoşnutsuzluk gösterilmemesi gerektir.”

Anadolu’da Ingiliz idaresinden o kadar da rahatsızlık duyulmaması gerektiğini söyledikten sonra M. Kemal, bu topraklar üzerindeki Ingiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğunu gazeteci aracılığıyla işgalci yetkililere şöyle iletecektir:

“Eğer Ingilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim…”[12]

Dikkat ettiyseniz, G. Ward Price ile yaptığı görüşmede Vali olmak istediğini söylüyor, yani Ingilizlerden “siyasi/idari” makam istemektedir. J. G. Bennett’e yaptığı teklifte ise “askeri” makam talep ediyor.

Şimdi, M. Kemal’in Ingilizlerden talep ettiği siyasi ve askeri makamları alıp alamadığına bakalım…
Orginal belge genis bilgi:
http://belgelerlegercektarih.com/201...-desifre-oldu/


Yobaz kafa almiyor dimi??? burda Annana mü$teri toplamaya benzemez bu i$ler ciddi konular..

Yaticak yeriniz yok Yobaz..ayip deyilmi yaptiginiz,genc nesilleri zehirleme calidiginiz ayip deyil mi? utanmadan birde bunu islam adina yaptiginiz ayip deyilmi? üstelik zere kadar bilginiz olmadan yapiyorsunuz bunu

anlatmak istedigi MUSTAGA KEMAL Atatürk casusdu ve Ingiliz Valisi olmak istiyordu demek istiyor Yobaz tayfasi Atatürke duyduklari kin ve nefretin belegsi olarak kopie yapip yapip yükler...ampul kalilarda apul catlak ,catak olmasi bu belgenin carpitilmi$ olabilecigini yada ne kadar gercek icerdigini ara$tirilar ,osmanli artiklarininho$una gidyor..

okuma yazmasi olan biraz tarih okumu$ birisi bilirki..MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Canakkale savasiyla bu carptirilmis yalan haberin cevabini vermistir.Canakkalede ingiliz emperalizimin kar$isina cikan km askerini yürüterk canakkalede düsmani durduran mustafa kemal deyilmidi osmanli askeriyle birlikte?
..Yobaz anlamaz o ayri konu..cünkü yobaz okumas okusada anlamaz ampul kafalilar,ampul catlak

Yobaz iftiraya dünden mail'li $unun yazdigini okuyun ?Atatürkün ölüm yataginda Ingiliz $erifine Cumhuriyet $erifi olmasini teklif ediyor yazmi$.PÜh senin o meymenetsiz sifatina

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228

ampul kafa Atatürk teklif etmiyor onu bu haber yapan Gazete dergisi idia ediyor .yaziyi devam okursan i$in gercegini yapilan haberin carpiltigini anlarsan yobaz

YigitAdam 07.03.2017 21:07

Ne kadar alçak çukur rezil bir yaratıksın...İnsan diyemiyeceğim..insanın bir şerefi olur..Hayvanda diyemiyeceğim, hayvanın da bir duruşu var ...Ya 50 yıldır dünyada dolaşan artı ingiliz devletinin arşivlerinde mükim bir belgeyi açıklıyorum(*) ,senise ölmuş anneme küfür ederek bu belgenin üzerini örteceğini sanıyorsun:- The Host boynuzlu D.İste bağnazlığın alçaklığın o.b.c, olmanın rezil iğrenç hali..DÜNYA DÖNÜYOR BE O ...DÜNYA DÖNÜYOR!!!::...Sen nekadarda zırvalasan atanın kirli çamaşırları bitpazarında bile alıcı bulmuyor..başka tapanak ara kendine...Böyle küfürlerle hakaretlerle rezil icraatlarini bize yamamaya uğraşmakla gercekleri örtemezsin
(*) http://www.atajew.com/2000/05/sunday-times.html

Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120687)
Yobaz kafa almiyor dimi??? burda Annana mü$

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228


YigitAdam 07.03.2017 21:36

M. Kemal´in İngilizler´in elinde oyuncak oluşu
 
a) M. Kemal, İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçerken İngilizler uğurlamıştı. Rafet Paşa ölmeden evvel Cumhuriyet Gazetesi´ne verdiği beyanatta, „M. Kemal İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçmiştir. M. Kemal Paşa İstanbul´dan ayrılırken, kendisini üç kişiden meydana gelen bir İngiliz askeri heyeti uğurlamıştı!“ demekte. (Recul´us-Sanem, 475-476)

b) Filistin cephesinde orduyu kolayca teslim etmesi: Filistin cephesinde İngiliz süvarileri M. Kemal´in kumanda ettiği cepheyi yararak dört ordunun arasına düşmüşler ve bu ordular kıtalarıyla, efradıyla, malzemesiyle ve bütün silahlarıyla düşman eline geçmiştir.“
Dördüncü ordu kumandanı Küçük Cemal Paşa bu bozgundan dolayı M. Kemal´i devamlı suçlu görürlerdi… Çünkü ordu cephesi süvari birlikleriyle yarılamaz!c) Devletin idaresini İngilizler´e teslim etmesi: Yukarıda anlatıldığı gibi yönetimi teslim etmek için İngiliz elçisini çağırarak devletin yönetimini eline almasını istemiştir.
d) M. Kemal´e İngilizler, en büyük nişanları olan „Dizbağı“ nişanını vermişlerdir.
-------------------------------------------------------------------------------------------Hangi Devlet onu yenen bir lidere en büyük devlet nişan verir?:-)))))))))
Bu konu üzerine M. Kemal konuşmak istemiyor ve „İngilizler beni sever!“ diyor. M. Kemal, hani İngilizler´e karşı kurtuluş savaşı vermişti?!.

Türk milletinin din ve namusu ile oynamış, Kudüs´te akd edilen bir toplantıya Türkiye de davet edilmişti. M. Kemal, böyle bir toplantıya katılmayı kabul etmemiş, bununla da kalmamış, toplantı binasına asılan İslam ülkeleri bayrakları arasından Türk bayrağının indirilmesini, Türk konsoloslu-ğuna emretmişti. Keza bir ara Delhi´de yapılacak bir Asya devletleri toplantısına Türkiye de çağrılmıştı. Bu toplantıya da M. Kemal katılmamıştı. Çünkü M. Kemal, Türk devletini bir İslam devleti veya bir Asya devleti kabul etmiyordu! O, Tür-kiye´yi bir Avrupa devleti olarak addediyordu… İşte Türkiye´de bazı müslümanların bir İslam kahramanı kabul ettikleri M. Kemal´in gerçek yüzü!..

07.03.2017 21:42

Hababam sınıfından yobazlara KAPAK !
 
https://www.youtube.com/watch?v=6x5NSGyGyf4

YigitAdam 07.03.2017 23:58

M. Kemal´in İngilizler´in elinde oyuncak oluşu
a) M. Kemal, İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçerken İngilizler uğurlamıştı. Rafet Paşa ölmeden evvel Cumhuriyet Gazetesi´ne verdiği beyanatta, „M. Kemal İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçmiştir. M. Kemal Paşa İstanbul´dan ayrılırken, kendisini üç kişiden meydana gelen bir İngiliz askeri heyeti uğurlamıştı!“ demekte. (Recul´us-Sanem, 475-476)

b) Filistin cephesinde orduyu kolayca teslim etmesi: Filistin cephesinde İngiliz süvarileri M. Kemal´in kumanda ettiği cepheyi yararak dört ordunun arasına düşmüşler ve bu ordular kıtalarıyla, efradıyla, malzemesiyle ve bütün silahlarıyla düşman eline geçmiştir.“
Dördüncü ordu kumandanı Küçük Cemal Paşa bu bozgundan dolayı M. Kemal´i devamlı suçlu görürlerdi… Çünkü ordu cephesi süvari birlikleriyle yarılamaz!c) Devletin idaresini İngilizler´e teslim etmesi: Yukarıda anlatıldığı gibi yönetimi teslim etmek için İngiliz elçisini çağırarak devletin yönetimini eline almasını istemiştir.
d) M. Kemal´e İngilizler, en büyük nişanları olan „Dizbağı“ nişanını vermişlerdir.
-------------------------------------------------------------------------------------------Hangi Devlet onu yenen bir lidere en büyük devlet nişan verir?:-)))))))))
Bu konu üzerine M. Kemal konuşmak istemiyor ve „İngilizler beni sever!“ diyor. M. Kemal, hani İngilizler´e karşı kurtuluş savaşı vermişti?!.

Türk milletinin din ve namusu ile oynamış, Kudüs´te akd edilen bir toplantıya Türkiye de davet edilmişti. M. Kemal, böyle bir toplantıya katılmayı kabul etmemiş, bununla da kalmamış, toplantı binasına asılan İslam ülkeleri bayrakları arasından Türk bayrağının indirilmesini, Türk konsoloslu-ğuna emretmişti. Keza bir ara Delhi´de yapılacak bir Asya devletleri toplantısına Türkiye de çağrılmıştı. Bu toplantıya da M. Kemal katılmamıştı. Çünkü M. Kemal, Türk devletini bir İslam devleti veya bir Asya devleti kabul etmiyordu! O, Tür-kiye´yi bir Avrupa devleti olarak addediyordu… İşte Türkiye´de bazı müslümanların bir İslam kahramanı kabul ettikleri M. Kemal´in gerçek yüzü!..

Lara__ 09.03.2017 23:05

Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120699)
M. Kemal´in İngilizler´in elinde oyuncak oluşu
a) M. Kemal, İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçerken İngilizler uğurlamıştı. Rafet Paşa ölmeden evvel Cumhuriyet Gazetesi´ne verdiği beyanatta, „M. Kemal İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçmiştir. M. Kemal Paşa İstanbul´dan ayrılırken, kendisini üç kişiden meydana gelen bir İngiliz askeri heyeti uğurlamıştı!“ demekte. (Recul´us-Sanem, 475-476)

b) Filistin cephesinde orduyu kolayca teslim etmesi: Filistin cephesinde İngiliz süvarileri M. Kemal´in kumanda ettiği cepheyi yararak dört ordunun arasına düşmüşler ve bu ordular kıtalarıyla, efradıyla, malzemesiyle ve bütün silahlarıyla düşman eline geçmiştir.“
Dördüncü ordu kumandanı Küçük Cemal Paşa bu bozgundan dolayı M. Kemal´i devamlı suçlu görürlerdi… Çünkü ordu cephesi süvari birlikleriyle yarılamaz!c) Devletin idaresini İngilizler´e teslim etmesi: Yukarıda anlatıldığı gibi yönetimi teslim etmek için İngiliz elçisini çağırarak devletin yönetimini eline almasını istemiştir.
d) M. Kemal´e İngilizler, en büyük nişanları olan „Dizbağı“ nişanını vermişlerdir.
-------------------------------------------------------------------------------------------Hangi Devlet onu yenen bir lidere en büyük devlet nişan verir?:-)))))))))
Bu konu üzerine M. Kemal konuşmak istemiyor ve „İngilizler beni sever!“ diyor. M. Kemal, hani İngilizler´e karşı kurtuluş savaşı vermişti?!.

Türk milletinin din ve namusu ile oynamış, Kudüs´te akd edilen bir toplantıya Türkiye de davet edilmişti. M. Kemal, böyle bir toplantıya katılmayı kabul etmemiş, bununla da kalmamış, toplantı binasına asılan İslam ülkeleri bayrakları arasından Türk bayrağının indirilmesini, Türk konsoloslu-ğuna emretmişti. Keza bir ara Delhi´de yapılacak bir Asya devletleri toplantısına Türkiye de çağrılmıştı. Bu toplantıya da M. Kemal katılmamıştı. Çünkü M. Kemal, Türk devletini bir İslam devleti veya bir Asya devleti kabul etmiyordu! O, Tür-kiye´yi bir Avrupa devleti olarak addediyordu… İşte Türkiye´de bazı müslümanların bir İslam kahramanı kabul ettikleri M. Kemal´in gerçek yüzü!..


Bu yobaz bütün gün orta parmagi g.ötünde ne yapsamda bugün Atatürkü kara cehaletimle camur atsam düsüncesi icerisinde...biz anlata anlata usandik bu hamam artigi anlamadi....yok okusada anlamiyor ,Atatürk Ingiliz ajaniymi$ diyor kendi itiraf ediyor diyor $aka gibi bu davar...o yazi o haberi yapan gazetenin iddasi devam okursaniz olayin carpiltigini kanitlarla belgelendi...YOBAZ ANLAMIYOR

bak asarida yükledigim nik göstermiyor tekrar yüklüyorum Ampul kafa iyi oku

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228

Lara__ 09.03.2017 23:12

Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120689)
Ne kadar alçak çukur rezil bir yaratıksın...İnsan diyemiyeceğim..insanın bir şerefi olur..Hayvanda diyemiyeceğim, hayvanın da bir duruşu var ...Ya 50 yıldır dünyada dolaşan artı ingiliz devletinin arşivlerinde mükim bir belgeyi açıklıyorum(*) ,senise ölmuş anneme küfür ederek bu belgenin üzerini örteceğini sanıyorsun:- The Host boynuzlu D.İste bağnazlığın alçaklığın o.b.c, olmanın rezil iğrenç hali..DÜNYA DÖNÜYOR BE O ...DÜNYA DÖNÜYOR!!!::...Sen nekadarda zırvalasan atanın kirli çamaşırları bitpazarında bile alıcı bulmuyor..başka tapanak ara kendine...Böyle küfürlerle hakaretlerle rezil icraatlarini bize yamamaya uğraşmakla gercekleri örtemezsin
(*) http://www.atajew.com/2000/05/sunday-times.html


yobaz tayfandan kopyaladigin o belgeyi münasip bir yerine sokarsin

Lara__ 09.03.2017 23:53

Ohh!! Yobazlar bulmu$ i$in yolunu ellerinde kuran dillerinde yalan
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120640)
{ May 8, 2010 @ 3:09 pm } · { M. Kemal atatürk }

İngiliz Ajanı Mustafa Kemal (ihanetin resmi vesikası)

İslam düşmanı mason yahudi Mustafa Kemal’i bir kahraman gibi ira’e ederek 70 senedir milletin beynini yıkamaya çalışan kemalistlere tokat gibi vesika.

Aşağıda kıraat edecekleriniz (okuyacaklarınız) “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir. Masdarın sahihliğini tecessüs edenler tahkik edebilirler.

(Makalenin aslını buradan kıraat edebilirsiniz.)

Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir. O, 15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi, halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı. O, sarık ve çarşafı men etmiş, İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış, hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.

Atatürk’ün vefat döşeğinde, üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.

Bunun için zamanın İngiliz sefiri Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı. İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.

Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.

Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:

“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi.

Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.

Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.

Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.

Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu.

Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.

Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu.

Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi. Kendilerine şu cevabı verdim: “İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır. Tecrübe ve kabiliyetlerimin, ancak elimdeki işi yürütmek için aranan imtiyazlar olduğunu biliyor; bunun için kesin bir şekilde ve üzülerek teklifinizi kabul edemediğimi bildiriyorum!”

Ben konuşmamı bitirdikten sonra ekselansları (Mustafa Kemal) çok heyecanlandı ve yatağına tekrar gömüldü, hizmetinde bulunan hemşireleri çağırdı (ve derin bir uykuya daldı.) Ekselansları ikinci defa konuşmaya ibtida edebildiğinde kendisine bildirdiğim kararda müessir olan hususları idrak ettiğini söyledi. Durumu henüz verdiğim cevabdan çok üzüldüğünü söyleyebilecek kadar iyi idi. Benden başka bir cevab alamayacağını idrak edince “Reislik” için İsmet İnönü’yü tavsiye etti.

Atatürk sonra dirseklerine dayanarak doğrulmaya çalıştı ve ellerimi sıktı, gelecekte de Britanya ve Türkiye ilişkilerinde faal roller oynayacağımı belirterek teşekkür etti ve kendinden tekrar geçti.

Bu teklifi reddedişimin isabetli bir karar olduğunu düşünüyorum.

Şayed yapmış olduğum teşebbüslere dair ekselanslarından te’vidli bir mesaj alabilirsem pek müteşekkir ve mesrur olurum.

Lütfen Kral’a da bildiriniz!..”

Martin Gilbert
-----------------------------------NOT:
Makalenin orginal aslı Burada......http://www.atajew.com/2000/05/sunday-times.html
Bu belge yaklaşık 50 yıldır başına açıklanmış kamoyuna mal olmuştur. aslı ingiliz devlet arşivlerinde mevcuttur...İsteyen herkes gidip görebilir...Ne acıdırkı Kemalist çapulcular bugüne kadar bu vesikayı gündeme getirenlere sağdan soldan havlayıp küfür etmekten başka birşey yapamadılar....ASLINDA KEMALİSTLERDE BİLİYOR BUNUN GERÇEK OLDUĞUNU AKSİ HALDE BU BELGEYİ YAYINLAYAN GAZETEYİ MAHKEMEYE VEREBİLİRLERDİ; İNGİLİZ HÜKÜMETİNİ KÖŞEYE SIKIŞTIRABİLİR HESAP SORABİLİRLERDİ...BENDE BURDAKİ TAPANAK ŞÖVALYELERİNE KEMALIN GERİCİLERİNE DİYORUM Kİ; BURDA KLAVYANIN ARKASINDAN HAVLAYACAĞINIZA GİTİN İNGİLİZ HÜKÜMETİNİ DAVA EDİN ATAMIZA İFTİRA ATIYORSUN DESENİZYA? YEMİYOR DEĞİLMİ....İşte böyle mızrak çuvala sihmiyor tapanağınızın alçak sıfatlarını milletim öğrendikçe onun putları ve zihniyeti tarihin çöplüğüne etilacaktır


Hamamoglani ATATÜRK mason diyebiliyorsan burda bunu ATATÜRK sayesinde diyebiliyorsun a be hödük..

Atattürke müslüman deyildi denimez,denecekse biraz fazla müslümandi denir a be kara cahil

Ne mutlu türküm diyene demi$,türk,övün,cali$, üven demi$ bir lider ATATÜRK abe Yobaz gevzek.

Bu topraklarin en ullusuz günlerinden Türkiye diye bir devlet cikartmistir Atatürk a bee sallama dangalak...

Atatürkün ya'da ba$ka birinin dini inanci ya'da inancsizligi kimseyi ilgilendirmez


Yobaz yalanlarina devam etmeden önce bir arastir..

Osmanli İmparatorluğu 600 'lik sürede bastirdigi dini kitap sayisi - Atatürkün 15 yilllik sürede bastirdigi dini kitap sayisindan daha azdir.Atatürk 15 yilda bastirdigi dini kitaplar Osmanliya geride birakmistir...

Hamam oglani bak bu kitaplarda yaziyor oku Yobaz

Yeni hutubelerim 1936 yilinda bastirilmi$ okursan ögrenirsin oku Yobaz
Askeri din dersleri 1928 yilinda bastirilmis bastirilmis orduya dagitilmis oku Yobaz
Cumhuriyet cocugunun din dersleri 1928-1929 yilinda bastirilmis -Yobaz bilirsin 1929 yillinin bir özelligi var bilirsin..)))))))))) Devletin dini islamdir anayasasi cikartildigi yil
yil 1946 Askeri din kitabi inönü tarafindan askere dagitilmis..

Tam aksine Atatürk dine kar$i deyildir dinciye kar$idir..yani senin gibi yobazlara din sömürganlarina
Atatürk dindara karsi deyildir dincilere karsidir

Püühh senin sifatina Utanmaz YOBAZ

YigitAdam 10.03.2017 00:36

Halen almıyor değilmi ...............ah ah küçük tapanak şövalyesi....beni M.kemalın dindarlığı veya dinsizliği ilgilendirmez be onsuz..ben kemalın ihanetleriyle ilgileniyorum..kendimden birşey eklemediğimide ortada aşağıda tapu gibi deliler sundum...daha vahimleride var, fakat sizin beyniniz o derece dumura uğramışkı, kemal mezarındak kalkıp ben bu ihanetleri yaptım desa bile siz hayal gördüm dersiniz...çünkü sizler sapkın behbat hayatınızı yaşamanız için kemal gibi birine ihtiyacınız var..yoksa neyinize kemal, çok iyi tanırım kemalist zıppeleri...YA KEMALI YETİŞTİRENLER SEVRİ GÖSTERİP LOZANA RAZI ETTİLER, bunu azcık siyasetten anlayan rahatça anlar..Ya diyelim hilafet sizi ilgilendirmiyor Müslümanı ilgilendirir, siz nasıl vatan perversiniz ki;.ııbne atanız ermeni bozuntusu inönünüz 12 adaları B,Trakyayı kerkük ve müslü Batumu hiç uğruna hediye etti....Budamı sizi ilgilendirmiyor ..Dindarlığına gelince, Dini islami senden benden daha iyi bilen kemal Münafıktı veya ateistti..Başlı başına bir ajandı..Delilikl mi istiyorsun....KENDİ EL YAZILARINdA KURANA HAŞA MUHAMMEDİN YAVELERİ DİYOR....(*) KURAN İÇİN "GÖKTEN İNNDİĞİNE İNANILAN BİRTAKIM ŞEYLERLE TÜRK MİLLETİ UYUTULDU GİBİ ZIRVALAMALAR YAPAN, İNSAN TABİATIN ÇOCUĞUDUR DİYEN, cenaze namazı bile istememiş bİRİ; FATİHİN VAKFİYESİ OLDUĞU HALDE YUNANIN HATIRI İÇİN AYASOFYAYI MÜZE YAPAN , DAHA YÜZLERCE İSLAM ALEYHİNE İCRAATLAR YAPAN BİR SAPIK NASIL MÜSLÜMAN OLUR..SİZ OLUR DERSANİZ TABİİKİ OLUR(!)...Be les kargaları islam okadar ucuzmu Papuçlarımın müslümanlarısınız, yakında geberdinizmi kemal kurtarır sizi:-)....
Sayet gercekten kemalin iyi biri oldugune inandirildiysaniz.kendinize yarim saat ayirin
;MUTLAKA OKUYUN..okuma özürlüler icin vidio koydum ,,
(*)http://yakintarihimiz.org/ataturkun-...an-ediyor.html

https://www.youtube.com/watch?v=Y4Irmm8KyDo



Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120716)
Hamamoglani ATATÜRK mason diyebiliyorsan burda bunu ATATÜRK sayesinde diyebiliyorsun a be hödük..

Atattürke müslüman deyildi denimez,denecekse biraz fazla müslümandi denir a be kara cahil

Ne mutlu türküm diyene demi$,türk,övün,cali$, üven demi$ bir lider ATATÜRK abe Yobaz gevzek.

Bu topraklarin en ullusuz günlerinden Türkiye diye bir devlet cikartmistir Atatürk a bee sallama dangalak...

Atatürkün ya'da ba$ka birinin dini inanci ya'da inancsizligi kimseyi ilgilendirmez


Yobaz yalanlarina devam etmeden önce bir arastir..

Osmanli İmparatorluğu 600 'lik sürede bastirdigi dini kitap sayisi - Atatürkün 15 yilllik sürede bastirdigi dini kitap sayisindan daha azdir.Atatürk 15 yilda bastirdigi dini kitaplar Osmanliya geride birakmistir...

Hamam oglani bak bu kitaplarda yaziyor oku Yobaz

Yeni hutubelerim 1936 yilinda bastirilmi$ okursan ögrenirsin oku Yobaz
Askeri din dersleri 1928 yilinda bastirilmis bastirilmis orduya dagitilmis oku Yobaz
Cumhuriyet cocugunun din dersleri 1928-1929 yilinda bastirilmis -Yobaz bilirsin 1929 yillinin bir özelligi var bilirsin..)))))))))) Devletin dini islamdir anayasasi cikartildigi yil
yil 1946 Askeri din kitabi inönü tarafindan askere dagitilmis..

Tam aksine Atatürk dine kar$i deyildir dinciye kar$idir..yani senin gibi yobazlara din sömürganlarina
Atatürk dindara karsi deyildir dincilere karsidir

Püühh senin sifatina Utanmaz YOBAZ


YigitAdam 23.03.2017 01:43

M. kemal önce yemin etti sonra ihanet;
 
M.Kemalin yemini ”

M.kemal diyorki; “Makam-ı Celil-i Hilâfet ve Saltanata, İslâmiyete, Devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye takip etmeyerek… çalışacağıma… namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billâh.Kaynak; Sivas Kongresi Tutanakları, Haz: Uluğ İğdemir, Ankara 1969, sayfa 5, 3.

M. kemal önce yemin etti sonra ihanet; NEDEN?
çünkü SIYONIST VE INGILIZLER NAMINA çalisan iyi bir casustu...bakiniz orginal belgeler bunun isbatidir

YigitAdam 20.04.2017 08:46

Eğer sen Türksen -ki ben de Türk oğlu Türküm-, Meyis Adası’nı, On iki Ada’yı, Musul’u, Halep’i, Batı Trakya’yı, Batum’u düşmana satan adamın peşinden gitme.[1] Türk Milleti hakkında, “Bu Millet Fatih’lerin arkasından giderek serserilik etmiş” diyenin arkasından gitme.[2] “Namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar” diyenin peşinden gitme.[3] Türk Milleti’nin temsil edildiği Cumhurbaşkanlığı makamında kadın soyup striptiz yaptıran ve misafirlerini böyle eğlendiren adamın peşinden gitme.[4] Türkiye vatandaşı kadınları soyup Iran Şahı’na takdim eden adamın peşinden gitme.[5] Sefalet içindeki Hint Müslümanlarının tek umudu olan “Hilafet Makamı” için gönderdikleri paralarla “faiz işleten bir banka” kuran adamın arkasından gitme.[6] Başörtüsünü savunmak için fransızlara karşı savaşan iffetli Ninelerimizin, “kurtuluş”tan sonra başörtüsünü çıkaran adamın peşinden gitme.[7] “Şapkalı gavurlar geliyor” diye haykıran ve şapka giymemek için düşmanla çarpışan yiğit Türk Milleti’nin, “kurtuluş”tan sonra başına gavurun şapkasını kanun zoruyla geçirip onuruyla oynayan adamın peşinden gitme.[8] Azerbaycan’lı kardeşlerimizi rus komünistlerine satan adamın peşinden gitme.[9]

Ey Islam’a ve insanlığa 1000 yıldır hizmet eden cesur Türk Milleti’nin ferdi! Eğer sen gerçekten Türksen kardeşim, bunu yapma.

**********

KAYNAKLAR:

[1] http://belgelerlegercektarih.com/201...sinin-tenkidi/

http://belgelerlegercektarih.com/201...n-ve-neticesi/

http://belgelerlegercektarih.com/201...mana-birakmis/

http://belgelerlegercektarih.com/201...sa-m-kemal-mi/

[2] http://belgelerlegercektarih.com/201...aret-etmistir/

[3] http://belgelerlegercektarih.com/201...eri-anlatiyor/

[4] http://belgelerlegercektarih.com/201...a-striptiz-mi/

[5] http://belgelerlegercektarih.com/201...-ithaf-olunur/

[6] http://belgelerlegercektarih.com/201...enis-kapsamli/

[7] belgelerlegercektarih.com/2013/07/01/ataturk-ortunmeye-karsi-degil-miydi/

[8] http://belgelerlegercektarih.com/201...imler-hocalar/

http://belgelerlegercektarih.com/201...mek-istediler/

[9] http://belgelerlegercektarih.com/201...u-ihanet-etti/

Azerbaycan’lı kardeşlerimizi “satma geleneği”nin Inönü döneminde de devam ettiğine dair bakınız;

http://belgelerlegercektarih.com/201...a-teslim-etti/

**********

Kadir Çandarlıoğlu

Lara__ 21.04.2017 00:54

Sana adam demek insaliga iftiradir Yobaz
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120909)
Eğer sen Türksen -ki ben de Türk oğlu Türküm-, Meyis Adası’nı, On iki Ada’yı, Musul’u, Halep’i, Batı Trakya’yı, Batum’u düşmana satan adamın peşinden gitme.[1] Türk Milleti hakkında, “Bu Millet Fatih’lerin arkasından giderek serserilik etmiş” diyenin arkasından gitme.[2] “Namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar” diyenin peşinden gitme.[3] Türk Milleti’nin temsil edildiği Cumhurbaşkanlığı makamında kadın soyup striptiz yaptıran ve misafirlerini böyle eğlendiren adamın peşinden gitme.[4] Türkiye vatandaşı kadınları soyup Iran Şahı’na takdim eden adamın peşinden gitme.[5] Sefalet içindeki Hint Müslümanlarının tek umudu olan “Hilafet Makamı” için gönderdikleri paralarla “faiz işleten bir banka” kuran adamın arkasından gitme.[6] Başörtüsünü savunmak için fransızlara karşı savaşan iffetli Ninelerimizin, “kurtuluş”tan sonra başörtüsünü çıkaran adamın peşinden gitme.[7] “Şapkalı gavurlar geliyor” diye haykıran ve şapka giymemek için düşmanla çarpışan yiğit Türk Milleti’nin, “kurtuluş”tan sonra başına gavurun şapkasını kanun zoruyla geçirip onuruyla oynayan adamın peşinden gitme.[8] Azerbaycan’lı kardeşlerimizi rus komünistlerine satan adamın peşinden gitme.[9]

Ey Islam’a ve insanlığa 1000 yıldır hizmet eden cesur Türk Milleti’nin ferdi! Eğer sen gerçekten Türksen kardeşim, bunu yapma.

**********

KAYNAKLAR:

[1] http://belgelerlegercektarih.com/201...sinin-tenkidi/

http://belgelerlegercektarih.com/201...n-ve-neticesi/

http://belgelerlegercektarih.com/201...mana-birakmis/

http://belgelerlegercektarih.com/201...sa-m-kemal-mi/

[2] http://belgelerlegercektarih.com/201...aret-etmistir/

[3] http://belgelerlegercektarih.com/201...eri-anlatiyor/

[4] http://belgelerlegercektarih.com/201...a-striptiz-mi/

[5] http://belgelerlegercektarih.com/201...-ithaf-olunur/

[6] http://belgelerlegercektarih.com/201...enis-kapsamli/

[7] belgelerlegercektarih.com/2013/07/01/ataturk-ortunmeye-karsi-degil-miydi/

[8] http://belgelerlegercektarih.com/201...imler-hocalar/

http://belgelerlegercektarih.com/201...mek-istediler/

[9] http://belgelerlegercektarih.com/201...u-ihanet-etti/

Azerbaycan’lı kardeşlerimizi “satma geleneği”nin Inönü döneminde de devam ettiğine dair bakınız;

http://belgelerlegercektarih.com/201...a-teslim-etti/

**********

Kadir Çandarlıoğlu

bu pislik de türk kimligi altinda yasiyor


Allah herkesi doğru yola yöneltmez, ibreti alem için sizleri bir kenara ayırmış.

Siz Müslüman deyil kalassiniz,müslümanligi sizdenmi ögrnicez saray artigi,her önüne gelene posta koymayi hangi dinden ögrendiniz yobaz?g.ötün yiyiorsa milli iradenin oylarini caldiran milletin yarisini kafir ilan edtiren cobanina laf et.Atatürke deyil.. Dini kullandiniz,Devleti kullandiniz,Siziniz dininiz'de Inanciniz'da Tayip Erdogan,Karilarinizi kizlarinizi gözünüzü kirpmadan kuma diye Tayip Erdogana pe$kes cekmekten cekinmezsiniz ..Sizde Erdogan korkusu ,Allah korkusundan daha üstün.



Sinan Meydan Elcevap kitabinda attiginiz bütün iftirali belgeleriyle bütün yobazlara cevaplamis
Atatürk düşmanı yobazlara Panzehir adlı kitabında cevaplami$ .Buda okunmaya diyer bir diyer kitabi TC seven her insan mutlaka okumali gercek bir tarihci


http://belgelerlegercektarih.com/201...meydana-cevap/

Atatürk düşmanı vatansız yobazın bu iddialarına cevaplarına da Panzehir kitabında yer vermis

Yobaz:

Osmanlinin,edebiyati Farz
Yazisi Arap,te$kilati sasani,-Bizans ,Sadrazami, devsirme ,Tanzimat ,Hukuku'da Battidan...Le$ oku

YigitAdam 21.04.2017 08:13

Sızın Argumanınız Küfür Hakaret
 
YINE HER PISLIGI ALDIGIN AGZINDAN PISLEMISSIN...böylemi cürüteceksiniz tarihi gercekleri?Tapanaginiz satilmis bir siyonist ingiliz piyonu oyuncagi oldugu asagidaki belgelerle isbat ediliyor..sen küfürle hakaretle bunu yok sayacagini saniyorsun:-)) iste bagnazlik yobazlik bu olsa gerek:-) kuduranlar selanige..yallayin gavur sevici pislikler

Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120920)
bu pislik de türk kimligi altinda yasiyor


Allah herkesi doğru yola yöneltmez, ibreti alem için sizleri bir kenara ayırmış.

Siz Müslüman deyil kalassiniz,müslümanligi sizdenmi ögrnicez saray artigi,her önüne gelene posta koymayi hangi dinden ögrendiniz yobaz?g.ötün yiyiorsa milli iradenin oylarini caldiran milletin yarisini kafir ilan edtiren cobanina laf et.Atatürke deyil.. Dini kullandiniz,Devleti kullandiniz,Siziniz dininiz'de Inanciniz'da Tayip Erdogan,Karilarinizi kizlarinizi gözünüzü kirpmadan kuma diye Tayip Erdogana pe$kes cekmekten cekinmezsiniz ..Sizde Erdogan korkusu ,Allah korkusundan daha üstün.



Sinan Meydan Elcevap kitabinda attiginiz bütün iftirali belgeleriyle bütün yobazlara cevaplamis
Atatürk düşmanı yobazlara Panzehir adlı kitabında cevaplami$ .Buda okunmaya diyer bir diyer kitabi TC seven her insan mutlaka okumali gercek bir tarihci



http://belgelerlegercektarih.com/…an-meydana-cevap/


Atatürk düşmanı vatansız yobazın bu iddialarına cevaplarına da Panzehir kitabında yer vermis

Yobaz:

Osmanlinin,edebiyati Farz
Yazisi Arap,te$kilati sasani,-Bizans ,Sadrazami, devsirme ,Tanzimat ,Hukuku'da Battidan...Le$ oku


Lara__ 21.04.2017 18:42

Ananin hayat hikayesini okumuyan kalmadi kekeme yobaz
 
Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120924)
YINE HER PISLIGI ALDIGIN AGZINDAN PISLEMISSIN...böylemi cürüteceksiniz tarihi gercekleri?Tapanaginiz satilmis bir siyonist ingiliz piyonu oyuncagi oldugu asagidaki belgelerle isbat ediliyor..sen küfürle hakaretle bunu yok sayacagini saniyorsun:-)) iste bagnazlik yobazlik bu olsa gerek:-) kuduranlar selanige..yallayin gavur sevici pislikler


Saygi deyer O.C.Bay Yobaz..

bak sana o belgelerinin orginali asarida nickle yükledim kekeme ve sinan meydanin kitabinda archivlerden cikartilmis orignal belgelerin devami var.


Tarihi Vatanseverligi senden mi ögrenicez saray maymunu?Lan Yobaz götünüzde saray mührüyle dolasiyorunuz ibne.

Sen kimsin Lan? tarihi senin gibi yobazlardan mi ögrenicez??

Boyun ney posun ne ,bilgin ne Kültürün ne???Makamin ney Lan senin? Ne i$ yaparsin Sen?

Neyi kimden ögrenicemizi sanami sorucaz Tayip ERdogan yalakasi,yillarca Fetöyle yatip kalkan siz ,sabahlara kadar Fetönün götünü yalayan da siz insanlarin dini inancini sömüren de siz,

Yobaz- cahil pis herifin tekisin ,pislik bak g.ötünde mührünü tasidigin osmanli döneminde türk kelimesi bile hakaret sayiliyordu cahil herif ,sen önce 2 tane kitap oku dünyadan haberin olsun

Dil hadi Arapca,Fransizca Konu$ bizim Sülo anlamaz,osmanli seni saraya bile sokmazdi yobaz


Osmanlinin edebiyati Fras,Yazisi Arap,teskilati Sasani-Bizans,sadrazami devri$me ,Tanizmat,sonrasi hukuku Batidan..


anlayacagin yobaz Türkiye Cumhuriyeti ,Türk Devletidir ,Osmanli deyil...

bak türk milleti cumhurbaskani yapti ,yoksa emir-i ahur diyecektin Mal

YigitAdam 21.04.2017 19:24

Denıze Gırsan Bır Kova Su Alırsın
 
birisi bana bunu yoladi lara budur dedi., nasilda ikili oynuyorsun kancik:-)..https://eksisozluk.com/ataturk-heyke...kadin--5346094

:-)) hic gülecegim yoktu..lan kancik senin gibi yunan tohumlari nezamandan beri Osmanli mirasi hakkinda söz sahibi oldu...Muhtemelen senin soyun yunana hosgeldin diyenlerdendi...Anadolu ve rumeli topraklari hatta ibne atanin sattigi topraklarda osmanlinin tapulu malidir.ibne pic kemalin gayri mesru torunlari olsa olsa senin gibi kancik olur...Yedi sulaleni toplasan anamin atilmis tirnagi olmaz, rezil buralarda bana surtunma demedimmi denize girsan bir kova su alirsin,rezil, migdemi bulandirma,,konuyu küfürle sabote etmeye calissanda sadece bugün 6 özel tebrik mesaji aldim..artik rezil atanizin kirli camasirlarini pazara cikardik..ancak senin gibi bagnaz cukurlar o sacmaliklara inanir...

Zitat:

Zitat von Lara__ (Beitrag 2120928)
Saygi deyer O.C.Bay Yobaz..

bak sana o belgelerinin orginali asarida nickle yükledim kekeme ve sinan meydanin kitabinda archivlerden cikartilmis orignal belgelerin devami var.


Tarihi Vatanseverligi senden mi ögrenicez saray maymunu?Lan Yobaz götünüzde saray mührüyle dolasiyorunuz ibne.

Sen kimsin Lan? tarihi senin gibi yobazlardan mi ögrenicez??

Boyun ney posun ne ,bilgin ne Kültürün ne???Makamin ney Lan senin? Ne i$ yaparsin Sen?

Neyi kimden ögrenicemizi sanami sorucaz Tayip ERdogan yalakasi,yillarca Fetöyle yatip kalkan siz ,sabahlara kadar Fetönün götünü yalayan da siz insanlarin dini inancini sömüren de siz,

Yobaz- cahil pis herifin tekisin ,pislik bak g.ötünde mührünü tasidigin osmanli döneminde türk kelimesi bile hakaret sayiliyordu cahil herif ,sen önce 2 tane kitap oku dünyadan haberin olsun

Dil hadi Arapca,Fransizca Konu$ bizim Sülo anlamaz,osmanli seni saraya bile sokmazdi yobaz


Osmanlinin edebiyati Fras,Yazisi Arap,teskilati Sasani-Bizans,sadrazami devri$me ,Tanizmat,sonrasi hukuku Batidan..


anlayacagin yobaz Türkiye Cumhuriyeti ,Türk Devletidir ,Osmanli deyil...

bak türk milleti cumhurbaskani yapti ,yoksa emir-i ahur diyecektin Mal


Lara__ 21.04.2017 19:57

Zitat:

Zitat von YigitAdam (Beitrag 2120931)
birisi bana bunu yoladi lara budur dedi., nasilda ikili oynuyorsun kancik:-)..https://eksisozluk.com/ataturk-heyke...kadin--5346094

:-)) hic gülecegim yoktu..lan kancik senin gibi yunan tohumlari nezamandan beri Osmanli mirasi hakkinda söz sahibi oldu...Muhtemelen senin soyun yunana hosgeldin diyenlerdendi...Anadolu ve rumeli topraklari hatta ibne atanin sattigi topraklarda osmanlinin tapulu malidir.ibne pic kemalin gayri mesru torunlari olsa olsa senin gibi kancik olur...Yedi sulaleni toplasan anamin atilmis tirnagi olmaz, rezil buralarda bana surtunma demedimmi denize girsan bir kova su alirsin,rezil, migdemi bulandirma,,konuyu küfürle sabote etmeye calissanda sadece bugün 6 özel tebrik mesaji aldim..artik rezil atanizin kirli camasirlarini pazara cikardik..ancak senin gibi bagnaz cukurlar o sacmaliklara inanir...


Mal lara neyi nerden aldi diye zaman harciyacagina sinan meydan sayfasina direkt gir koyun orada daha detayli yaziyor kör cahil,ona aklin basmiyor dimi


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 15:05 Uhr.