Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Sport - Fussball (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=396)
-   -   2017-2018 Süper Lig Şampiyonu Kim Olur? (http://localhost/forum/showthread.php?t=14069)

feratbayrami 11.08.2017 10:45

2017-2018 Süper Lig Şampiyonu Kim Olur?
 
evet arkadaslar ankete katilarak tahminde bulunabilirsiniz

22.08.2017 06:46

Galatasaray
 
https://www.youtube.com/watch?v=ueZNeHBz-W0


galatasaray ruhumuz tek burcumuz
ali sami yen olumsuz kurucumuz
kultur simgesi galatasaray
spor'un besigi galatasaray

sari kirmizi gonlumuzde ideal
spor kollarinda tukenmeyen bir moral
kalplerde yildiz goklerde bir ay
spor'un besigi galatasaray

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom

her dalda nice kupalar
son hedef sampiyonluklar
her kolda yarismamiz var
zaferlere kavusmamiz var

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom

galatasaray ruhumuz tek burcumuz
ali sami yen olumsuz kurucumuz
kultur simgesi galatasaray
spor'un besigi galatasaray

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom.

her dalda nice kupalar, son hedef sampiyonluklar
her kolda yarismamiz, var zaferlere kavusmamiz var.

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom.

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom...

22.08.2017 20:27

Hic adam olmayacaksin sen lan oglum? Erkek adam renkli takim tutmaz. Tamam mi tutmaz... Besiktas üzerine takim yok :D



Zitat:

Zitat von emasculine (Beitrag 2122535)
https://www.youtube.com/watch?v=ueZNeHBz-W0


galatasaray ruhumuz tek burcumuz
ali sami yen olumsuz kurucumuz
kultur simgesi galatasaray
spor'un besigi galatasaray

sari kirmizi gonlumuzde ideal
spor kollarinda tukenmeyen bir moral
kalplerde yildiz goklerde bir ay
spor'un besigi galatasaray

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom

her dalda nice kupalar
son hedef sampiyonluklar
her kolda yarismamiz var
zaferlere kavusmamiz var

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom

galatasaray ruhumuz tek burcumuz
ali sami yen olumsuz kurucumuz
kultur simgesi galatasaray
spor'un besigi galatasaray

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom.

her dalda nice kupalar, son hedef sampiyonluklar
her kolda yarismamiz, var zaferlere kavusmamiz var.

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom.

re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom
re re re ra ra ra gassay gassay cimbombom...


23.08.2017 01:02

Lan Hödük
 
Zitat:

Zitat von seyrangah_06 (Beitrag 2122542)
Hic adam olmayacaksin sen lan oglum? Erkek adam renkli takim tutmaz. Tamam mi tutmaz... Besiktas üzerine takim yok :D

Sana 90 dan cakarim Götoglani

23.08.2017 18:17

...


26.08.2017 01:53

SeyranGay
 
Efenim Merhabalar

Yazi yazma islerini bu aralar biraz aksatinca “editorumuz ” nazim beyden inceden hicivle karisik bir uyari aldim. Bildiginiz gibi bir sonraki yazi icin balina kopekbaliklarini yazmaya soz vermistim. Gecikince Nazim balina kopekbaligini izgara yapip rakinin yaninda yedin mi diye bodoslama gimis konuya. Zaten yarim sise rakimiz kaldi Fevzi ile, gidim gidim iciyoruz, ona da taa Kanada`dan goz koyup cok gormeyiniz nazim efendi. Zaten aslen whale shark denen mahlukatlarin ismini turkceye cevirmek ve cumle icinde kullanmak yeterince zor. O yuzden bu yazida da ne yazik ki balina kopekbaliginin (BKB) balinalik kopeklik ve baliklik unsurlarina deginemeyecegim. Bu aralar Utila Adasi civarinda pek goremiyoruz kendilerini zaten.

Basliktan da goruldugu uzere bu yazida daha cok gerzekliklerden bahsetmeyi uygun gordum musaadenizle. Gerzeklik derken aslen bir seyi herkesin yaptigi gibi yapmama halinden bahsediyorum. Ama “gerzek!” vurgusu daha cok bu farkliligin absurdlugu konusunda bir uyari, sosyal rot balans ayari naminda bisey. Meydan larusa ayrica bakip yorumlara ekleyebilirsiniz tabi. Benim icin gerzek kelimesi oldukca olumlu anlami olan bir kavram. Aklima ilk gelen sey ise George Perec`in “Yasam Kullanma Kilavuzu”. Yazar aslen Fransızca’nın en çok kullanılan sesli harfi olan “e”yi kullanmadan kaybolus isimli bir roman yazdigindan beri benim obsesif kompalsif yazarlar listeme girdi. Buradan kitabi 5 yil once bana hediye eden Ertan ustadimiza entel bir selam cakalim hizlicanak. Baskisi tukenmis ona gore. “Parçaları yerleştirenin her hareketi, bu parçaların üreticisi tarafından kendisinden önce tekrarlanmıştır; eline aldığı, incelediği, okşadığı her parça, denediği, bir kez daha denediği her kombinasyon, her dokunuş, her sezgi, her umut, her cesaretsizlik bir başkası tarafından kararlaştırılmış, hesaplanmış, incelenmiştir.” demis yazar kitabin bi yerinde. Yazarin aslen ne demeye calistigindan bagimsiz olarak ben; ne zaman zihinsel uretim cabasina girissem, bu denenmislik halinin golgesi altinda ezilmekteyim. O yuzden kurtulusu gerzeklikte yani parcalarin ureticisi olmakta goruyorum.

Yanildiniz kitap da tanitmiyorum. Gerzeklikten bahsediyorum hala. Gerzeklik tabi ne dedigini dosdogru dolandirmadan bildigin gibi soylemek demek ayni zamanda. Politik olmaya calismadan, elestirilerin onune onceden nasil gecerim diye dusunmeden. Soz agizdan cikarken dert sudur: “arkadasim ben buna baktim, bunlari gordum, bana degisik geldi, bi de sana deyim dediydim kelamimi, belki sen de katarsin ustune bisey”. Bu anlamda blogumuzda bu ayin gerzeklik odulunu incelikli bakisina bir kez daha saygi duydugum kayahan kardesime vermeyi dilerim ben. Yazisinin altindaki yorumlari okuyunca tartismanin biraz daha gorsel iletisim uzerine odaklanmadigina uzuldum acikcasi.

Yine yorumlarla baglantili olarak, Greenpeace insanlarinin (sanirim ben de hala bu insanlardan birisi sayilabilirim) surekli bir savunma ve greenpeace hakkindaki yanlis anlasilmalari (o kadar cok ki!) giderme gibi bir refleksi var biraz da hakli olarak. Diger yandan her elestiri de yanlis anlasilmadan kaynaklanmiyor. Bu elestirileri alip (yes publicly) uzerine greenpeace`in bakis acisini ekleyip bir de ozelestiri koydugunuzda dadindan yinmez bana kalirsa. Kurumsal kimligin nufus edilemez pembeliginden kurtulursun bir. Fikri sermayeni dusunce borsasina yatirmis olursun, dusunce yatirimcilari olumlu olumsuz yonleri birlikte tartar ve dusunce hisselerin daha da bir deger kazanir, iki. Insanlar Greenpeace`in sokakta para toplayan insanlardan ve yerden bitiveren eylemcilerden ote bir yuzu oldugunu gorur bu da uc.

Yani aslinda Greenpeace`te kimsenin bu soylediklerimin aksine bir dusuncesi oldugunu sanmiyorum. Asil sorun su. organizasyon turkiye`de buyurken iki ana kafa karisikligi ortaya cikti. Bilgiyi uretip yayarken neyin ozel, neyin umumi (ey okur!bak kamusal demiyorum burdan dalma bana) oldugu konusunda bir fikir birligi hala olusabilmis degil. Bu da orgut ile ilgili entellektuel tartismalarin gereksiz sekilde dar bir sinirda kalmasina sebep oluyor. ikinci kafa karisikligi ise greenpeace`in taban orgutlenmesi mi yoksa tepeden orgutlenme modelini mi benimsedigi. bu tartismaya hic girmiyorum ama tartismanin yarattigi kafa karisikliginin sonucu sudur: greenpeace`in internet veya diger toplu iletisim kanallari ile kitleleri kendiliginden harekete gecmesini saglamasi zorlasiyor. Hem de cok zorlasiyor. Iletisim kampanyasi yuruturken bilgiyi ve gorsel ogeleri belli paket formatlardan sunmak gibi bir zorunluluk var. Ama internet iletisiminin sagladigi imkanlar ve olusmakta olan yeni kultur, bu gazete televizyon formatinin otesinden bir iletisim taktigi gerektiriyor. Ve bu taktikleri oturup bu blogda ya da baska umumi sanal ortamlarda neden tartismiyoruz, arkadaslar buyrun demek istiyor ben.

Aman tanrim, yine buyuk buyuk laflar etmisim kendimi kaptirip. Ama bu yazinin konusu Greenpeace de degil. Bildiginiz gibi hondurastayim bu aralar. E domuz gribi de malum. Meksikaya cok yakin oldugumuzdan dunyanin cesitli yerlerindeki tanis ve dostlardan uyari mesajlari geliyor. Sagolasiniz ben domuz gibiyim ve hic biyere gitmeye ya da donmeye niyetim yok. Bu uzakta bir felakete tepki gosterme halinin “turk”e has bir durum olmadigina sahit oluyorum. tam aksine bu medya manipulasyonuna gelip paniklemenin doruk noktasi sanirim amerika. ama tabi turke bisey olmaz sktiret olm geyiklerini de yapmakta ihmal etmiyoruz fevzi ile. Meraklananlara tek bir dusunce noktasi veriyorum: kus gribi sirasinda turkiyeyi neden terketmediniz? Turk gerzekligi ve yaraticiligi benimle birlikte honduras topraklarinda dolasiyor merak etmeyesiniz. Ama bu arada memlekette hala bir islam alimimiz cikip “domuz yiyenler allahin gazabina ugradi iste” demedi ise de ben burada cig cig domuz yiyecegim.

Benim bu aralar ugrastigim daha buyuk gerzeklikler var. Pasaportumun suresini konsoloslukta ucuza uzattiririm dusuncesiyle turkiyeden ayrildim. Ama bizim disisleri her ulkede konsolosluk acmiyor haliye. Orta amerikada meksika buyukelciligi 10 ulkeye birden bakiyor. Ben de mecburen amerikan hizli posta sirketiyle pasaportumu konsolosluga gondermek zorunda kaldim. Damga vurup geri gonderecekler. Simdi mal gibi yolda kaybolmasin diye dua ediyorum. Ama proseduru de iyice ogrenmis oldum. Hani buyukler ders olsun diyo ya…

Adadaki birinci ayimda super bir zula mekan ogrendim. Adadaki su deposu. Harika manzarasi oldugunu soyluyorlar. Tarifini de 2-3 kisiden ayri ayri aldim. Bu yoldan yukari dogru yuru, bir adet kesinlikle girilmez tabelasi var, ordan gir. curuk bir merdiven var, tepesine tirmanip manzarayi izleyebilirsin. Bunu cok fazla turiste soylemiyorlar. O yuzden gurur duydum kendimle. Gerzek gerzek gidip keyif ilen inceden ufka bakip pasaportumun gelisini beklemeyi dusunuyorum dalmadigim gunlerde.

Dalis isleri de yavasladi bu ara. Insan yogun calismadigi zaman gerzeklige ve eglenceye daha fazla zaman kaliyor. Dalis sonunda teknenin altindan yukselirken, yuzeyde iseyerek gevseyen bunyelere regulatorle jakuzi yapmakta huzuru buldum ben. bi anlik saskinlik ve yuzerken sicrama hali cok eglenceli bir gorsel. bu eylemin bi amaci anlami var mi yok tabi. Fevzi ile de bol bol bomba atlayisi yapip herkesi islatarak dunya aleme turkun gucunu gostermek mesguluz anlayacaginiz.

Her yazida bir tarif vermeye calisiyorum. Gelenegi bozmayalim. Bu haftaki favorimiz pratik cikolatali dondurma. bakkaldan cikolatali sut alinir. bi yudum alip, buzluga sogusun diye konup unutulur. donan sut iyice bir ezilir. bildigin super dondurma olur. ama bu tarif turkiyede calisir mi bilmiyorum. sutte cok su olunca buz kristallerinin sayisi artiyo. olay baska bir seye donusuyor.

Mektubumu bu paragraf ile noktalarken herkesin 1 mayis bayramini kutlarim. ucuncu dunya ulkesi falan diye hor goruyosunuz ama 1 mayis burada resmi tatil naber. Hatta bizim patrondan baska herseye benzeyen patron, evinde bize barbeku partisi veriyor. Ben simdiden herkese 1 mayis marsini ogretiyorum. Buradan taksime dogru yuruyuse gecicez ada halki ilen.

biz geliyoruz! acin taksim meydanini, bizim hondurasli arkadaslara ayip olmasin. 😀

26.08.2017 16:21

HACIMATİK ve KERİZMATİK'ler.. ne kadar para, o kadar yalama...
 
MECZUP YALAK ---> Görmek icin burayi tiklayin

29.08.2017 00:42

SeyranGay
 
Der "geteilte" Gaul

Meine Pferde, so kann ich aus der Erinnerung sagen, waren immer treue Freunde, die auch in Krisenzeiten fest zu mir standen. Mit einem meiner Pferde musste ich sogar einmal in den Krieg ziehen. Das war keine angenehme Sache. Nach gewonnener Schlacht hatte sich mein Pferd dann aber auch eine richtige Verschnaufpause verdient. Wir ritten zu einem Brunnen in der benachbarten Stadt, an dem ich den Litauer, so nannte ich dieses Pferd, trinken ließ. Er trank und trank und hörte gar nicht wieder auf. Ich konnte mir das beim besten Willen nicht erklären.

Nach einer ganzen Weile kam mein Reitknecht auf mich zu und brachte die Erklärung für den unbändigen Durst meines Pferdes gleich mit. Ich solle einmal nach hinten schauen, sagte er zu mir. Prompt wendete ich meinen Blick - und musste voller Entsetzen feststellen, dass mein Pferd sein Hinterteil verloren hatte. Das Wasser lief geradewegs am anderen Ende wieder aus ihm heraus.

Ich schaute den Reitknecht verwundert an. Bei meinem Ritt in die Stadt habe sich das Stadttor plötzlich geschlossen und das Hinterteil vom Rest des Pferdekörpers abgetrennt, sagte er. Weil ich aber einfach unbeirrt weitergeritten sei, habe sich das hintere Ende selbständig gemacht, es grase nun auf einer Weide, fuhr er fort.

Nicht weit vor dem Stadttor fand ich das verlorene Teil wieder, ritt sofort zu einem Hufschmied, der aus beiden Pferdehälfte wieder eine machte, und zwar mit der Hilfe von Lorbeertrieben.

Im kommenden Frühjahr wuchsen diese sich zu einer prächtigen Hecke und dann sogar zu einer richtigen Laube aus, die mir stets bei meinen Ausritten genügend Schutz bei allen Witterungslagen bot.

30.08.2017 18:53


31.08.2017 01:14

Soysuz SeyranGay
 
Ermeni Soykırımı Yalanı ve Gerçekler

Yüzyılın en büyük emperyalist yalanlarından biri şüphesiz Ermeni soykırımı yalanıdır. 1915 olaylarının üstünden 100 yıl geçmesine rağmen hala batının Türkleri köşeye sıkıştırmak için kullandığı en önemli tarihi silahtır. Hiç bir belgeye dayanmayan, tamamen siyasi nitelikte olan iddialar ile yıllardır Türkiye savaş tazminatı ödemeye zorlanmaktadır. Ermeni meselesi siyasete alet edilmeden , tarihçilerin konuşması gereken bir meseledir. Gerçekte 1915 yılındaki olaylarda ne olmuştu? Ermenilere iddia edildiği gibi soykırım uygulandı mı? Ermeni tehcirinde gerçek amaç neydi? Kaç bin Ermeni tehcire tabi tutuldu? Tüm bu soruların cevabını tamamen tarihi belgelere dayanarak kısaca vereceğim fakat önce Ermeni meselesini anlamak için 19. yüzyılda Osmanlı devletindeki Ermeni sorununu anlamamız gerekiyor.

Ermeniler, Selçuklu’dan beri 850 yıl Türklerle beraber barış içinde yaşamış, Osmanlı döneminde millet-i sadıka yani sadık millet ismini almıştır fakat 1877-78 Osmanlı- Rus savaşı Türklerle Ermeniler arasındaki ilişkide bir dönüm noktası olmuştur. Ayestefanos anlaşmasının 16 maddesi ve Berlin Anlaşmasının 61. maddesinde yer alan Ermeni ıslahatı,ilk kez Ermeni sorununun uluslararası bir kimlik taşımasına neden olmuştur. Bu tarihten sonra Osmanlı tebaasında yaşayan Ermeniler arasında ayrılıkçı çeteler birer birer örgütlenmeye başlamıştır.

1878 yılında Van’da kurulan Kara Haç, 1881 yılında Erzurum’da kurulan Anavatan müdafileri (Pashtpan Haireniats) ve 1885 yılında Van’da kurulan İhtilalci Armenekan partisi ayrılıkçı Ermeni örgütlerinden bir kaçıdır. Bu örgütlerin ortak özelliği sözde Ermenileri koruma adı altında Ermenileri silahlandırıp isyana hazırlamak, bağımsız büyük Ermenistan’ı kurmaktı.

Bağımsız büyük Ermenistan hayalini kuran sadece Osmanlı yönetimindeki Ermeniler değildi. Yurt dışında da İngiltere, Rusya gibi büyük devletlerden güç alan ayrılıkçı Ermeniler örgütlenmeye başladılar. 1887 yılında Cenevre’de marksist Ermenilerin kurduğu Hınçak partisi, 1890 yılında İhtilalci Hınçak partisi adını almıştır. Partinin amacı Ermenileri isyana teşvik etmek, devlete karşı kışkırtmak, ayrılıkçı propagandalar yapmak suretiyle bağımsız Ermenistan’î kurmaktı. Hınçak dışında 1890 yılında Tiflis’te Ermeni İhtilal Federasyonu (TaşnakSutyun) kurulmuştur. Bu cemiyetin amacı da Hınçak ile aynıdır. Amaç önce Anadolu’daki Ermenileri bağımsızlığına kavuşturmak, sonra İran ve Rusya Ermenileri ile birleşip ”Büyük Ermenistan” federatif devletini kurmak…

1895 yılındaki Sason isyanı uluslarası boyut kazanan büyük Ermeni isyanıdır fakat bu isyanda Ermeniler tam anlamıyla hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü kurulan uluslararası tahkim komisyonunun 20 Temmuz 1895 yılında yayınladığı raporda Ermeniler suçlu bulunmuştur. Bu isyanda aradığını bulamayan ayrılıkçı Ermeniler ülkenin çeşitli bölgelerinde isyanlar başlatmıştır. İstanbul, Divriği, Trabzon, Eğin, Develi, Akhisar, Erzincan, Gümüşhane, Bitlis, Bayburt, Urfa, Erzurum, Diyarbekir, Siverek, Malatya, Harput, Arapkir, Sivas, Merzifon, Maraş, Muş, Kayseri, Yozgat ve Zeytun ayrılıkçı Ermenilerin isyan çıkardığı yerlerden bazılarıdır.

Görüldüğü üzere Ermeni meselesi 1915 yılında birden patlak veren bir mesele değildir. En az 25-30 yıllık geçmişi olan bir meseledir. Bu hususu göz önünde bulundurmadan yapılan her yorum eksik ve hatalıdır. Ermeni meselesini anlamak için öncelikle meselenin tarihsel geçmişini çok iyi analiz etmek gerekiyor. Peki ama Ermenilerin isyan etmiş olması 1915 yılında soykırım olmuşsa bunu haklı gösterir mi dediğinizi duyar gibiyim. Şimdi meselenin can alıcı noktasına, 1. Dünya savaşındaki Ermeni meselesine göz atalım.

Öncelikle tehcir kelimesinin ne mana ifade ettiğini doğru anlamamız gerekiyor. Tehcir, bugün Ermeni diasporasının ve batının ifade ettiği gibi Ermenilerin yurt dışına sürgünü değildir. Osmanlı toprakları içinde bir bölgeden başka bir bölgeye zorunlu göçtür. Yani 1915 yılındaki Ermeniler, Osmanlı topraklarından sürgün edilmemiştir. Doğu Anadolu’dan bir başka Osmanlı toprağı olan Suriye’ye tehcir edilmişlerdir. Zira 2. Dünya savaşında da ABD, Japonya ile savaş halindeyken, hiç bir tehlike arz etmemesine rağmen Pasifik kıyısında yaşayan Japonları, Missisipi’ye tehcir etmiştir ve binlerce Japon’un ölmesine neden olmuştur. 1944 yılında Stalin’in Kırım Türklerine uyguladığı tehcir, 20. yüzyılın insanlık adına utancıdır. Söz konusu kendileri olunca uyguladıkları zalimliği görmeyen batı 1915 yılındaki zorunlu tehciri ısrarla soykırım olarak göstermeye çalışmaktadır.

1. DÜNYA SAVAŞINDA ERMENİLER

Osmanlı devletinin 1914 yılının sonlarında Almanya ile aynı safta savaşa girmesinden sonra Rusya, İngiltere ve Fransa, Ermenileri kullanmak istemişlerdir. 30 Kasım 1914’te Tiflis’teki Ermeni bürosunun yayınladığı bildiride Rus ordusuna Ermenilerin gönüllü olarak katıldığı, Rusların yardımıyla Anadolu’da ezilen Ermenilerin bağımsızlığa kavuşacağı, Rus bayrağının Çanakkale ve İstanbul boğazlarında dalgalanacağıvurgulanmıştır.


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 17:42 Uhr.